1. yüz (Toplam 1 yüz)

İRAN’DA BAŞLATILAN OLAYLARDA BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTLERİNİN KONUMLANMASI NEDİR? Mithat AKAR

İletiGönderilme zamanı: Sal Oca 02, 2018 17:25
gönderen mithat akar 1923
Kimler İran'daki Dış Destekli Hareketin Arkasında?

İran'da yaşanan son olaylar, Türkiye’de hemen hemen bütün siyasi çevreler tarafından ele alınıp incelenmeye çalışılıyor. Geçmiş dönemlere göre, Irak ve Suriye örneklerinin yakın zamanda yaşanmış olmasının da etkisiyle, sözde "muhalif" olan kitle hareketine koşulsuz destek veren çevrelerin sayısı oldukça az.
İran'da 26 Aralık 2017'den itibaren başlayan olayları, bölgesel ve küresel dengelerin dışında, sadece İran'ın iç dinamikleri ile incelemek çok sağlıklı sonuçlara varmamızı engelleyecektir. Bu yüzden, İran'da başlayan/başlatılan "sivil" hareketi, ABD'nin Ortadoğu'daki egemenlik kurma planından ve bu plana bağlı stratejiden bağımsız düşünemeyiz.
Resim

ABD’nin İran üzerinden Ortadoğu ve Asya’ya nasıl egemen olacağına dair planının anlaşılması için, bir alıntı yaparak konuya giriş yapalım. Amerikan Savunma Bakanlığı’nda İstihbarat Müdür Yardımcısı olarak bir dönem görev yapmış olan Albay Ralp Peters 2006 yılının Haziran ayında yayınlanan ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde, ABD’nin Türkiye ve İran üzerinden ABD’nin gerçekleştirmek istediği planı ortaya koyuyor. "...Türkiye’nin doğusunda beşte birlik bir bölüm işgal edilmiş bir bölge olarak görülmelidir. Suriye ve İran Kürtleri de mümkün olsa bağımsız bir Kürdistan’a katılmak isterlerdi. Dünyanın meşru demokrasilerinin Kürt bağımsızlığını muzaffer kılmayı reddetmeleri medyamızı sık sık heyecanlandıran, beceriksizce yapılan hafif günahlardan çok daha kötü bir insan hakkı ihlalidir. DİYARBAKIR ‘DAN TEBRİZ’E UZANAN BİR KÜRDİSTAN, BULGARİSTAN VE JAPONYA ARASINDA EN BATI YANLISI DEVLET OLACAKTIR.”
2006’da ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde yayınlanan bu makaledeki düşünceleri, bölücü terör örgütünün İran uzantısı 2017 – 2018’de nasıl doğruluyor bakalım:
Bölücü terör örgütünün siyasi – kültürel yapısına yakın, zer.News adlı haber kanalında, İran’daki olaylara ilişkin “Kürt Partilerinin” açıklamaları yayınlandı. İçlerinde PKK’nın İran uzantısı PJAK’ın da bulunduğu terör örgütlerinin yayınladığı bildirilerin yer aldığı haber - yorumda şu açıklamalara yer verildi:

“PJAK ANF'de yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:‘Bazıları bilerek ya da bilmeyerek halkın bu itirazlarını sadece ekonomik nedenlere bağlamaktadır. Ama bilmeliyiz ki tüm sorunların kaynağında siyasi nedenler vardır. Demokratik çözüm olmadan ve domokratik siyaset yöntemine başvurmadan İran'ın hiçbir sorunu çözüme kavuşmayacaktır. Bu bağlamda köklü değişim ve dönüşüm için İran'da yapılan her türlü eylem meşrudur.
Halkın bu itirazlarını dışarıya bağlamamanın tek amacı eylemlerin bastırılmasıdır. Bu hassas ve olağanüstü ortak mücadele, yan yana durma ve örgütlenme İran halkları için büyük önem taşımakta ve demokrasi güçlerini korumak için büyük bir önem taşımaktadır. PJAK olarak başta Kürt halkı olmak üzere tüm İran halklarını özgürlük için verilen mücadelenin saflarına çağırıyoruz.’
Rudaw'ın haberine göre ise KDP-İ ve İran Kürdistan Devrimci Emekçiler Topluluğu (Komele) ortak yayımladıkları bildiride, “Bu protestoların başlıca kaynağı ekonomik kriz, İranlı siyasiler ve küflenmiş ekonomik krizdir” diye belirterek hükümeti sert bir dille eleştirdi. Ortak bildiride, “Halk İran yönetiminden bıkmış ve protestolara başlamıştır artık. Halkın protestolarına uluslararası destek verilmesini istiyoruz” denildi. KDP-İ ve Komele, ‘Adaletin sağlanması için Kürdistan halkı da göstericilerin sesine destek vermektedir’ diye belirtti.”
Kaynaklar: http://tr.zer.news/2017/12/4-kurt-parti ... masna.html
https://odatv.com/pkk-irandaki-ayaklanm ... 71200.html

Bölücü terör örgütünün uzantısının ve Batı destekli diğer terör örgütlerinin yaptığı açıklamalar ve son dönemde İran Ordusu ile PJAK arasında yaşanan çatışmalar, ABD’nin 2006 yılında Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde ifade edilen planı doğrular nitelikte.
ABD’nin Suriye’de mevzi kaybetmesi, Irak’ta temel aktörü olan Barzani’nin etkisizleşmesi, ABD’yi yeni müdahale yöntemlerine sevk etmiştir. Irak ve Suriye’de, ABD’nin büyük oranda mevzi kaybetmesinde ve “kara gücüm” olarak nitelendirdiği PYD / PKK’nın karşısında en büyük güç olan İran’ın etkisi, son günlerde İran’da yaşanan olaylardan bağımsız düşünülmemeli.
Resim

İran’ın, Suriye’de aktif olarak ABD’nin karşısında yer almasına ek olarak, özellikle Barzani’ye ve PJAK’a karşı, bölge devletlerinin almış olduğu ortak tavır da, İran’daki sözde “sivil” hareketi kimlerin desteklediğini ortaya koyan bir veri niteliğinde aslında.
Şu soruyu kendimize net olarak sormamız gerekiyor: İran’da gerçekleşecek olası bir iç karışıklık, kimlerin zararına olan ve kimlere fayda sağlayan sonuçlara yol açar? Bu soruya doğru yanıt vermek için, müneccim olmaya gerek yok. Suriye’de 2011’den bu yana yaşanan “iç savaş” görünümlü vekalet savaşları kimin ya da kimlerin milli güvenliğini tehdit etmiştir? Suriye’den sonra bu olaylardan olumsuz yönde en çok etkilenen ülke, Türkiye’dir. Bu gerçeği görmek için, Suriye’nin kuzeyinde “devletsiz bir ordu” görünümü alan PYD / PKK varlığına ve son 7 yılda kent merkezlerimizde patlatılan bombalara bakmak yeterli sanırım.

Peki, İran’daki “halk hareketinde”, rejime muhalif olanların hiç mi haklı yanı yok? Elbette ki, İran rejimi halk üzerinde ve özellikle kadınlar üzerinde bir baskı ve yersiz otorite kurmaktadır. Ekonomik ambargodan dolayı, iktisadi krizin derinleşmesi ve halkın büyük çoğunluğunda yoksulluğun hissedilir ölçüde yaşandığı da doğrudur. Ancak, 26 Aralık’tan itibaren başlatılan hareketin çıkış noktası, tek başına bu meşru şikâyetler ve rahatsızlıklar değil. Yukarıda yapmış olduğumuz alıntılarda, sözde halk hareketine destek veren ABD ve İsrail’in tavrına baktığımızda; sorunun sadece iktisadi ve siyasi nedenlerden kaynaklanmadığı anlaşılır şekilde orta yerde duruyor. ABD, İsrail veya diğer Batı merkezli devletler, bir halkın yoksulluğunu, “demokratik” bir idareyle yönetilip yönetilmediğini “dert” edecek kadar “demokratik” değiller emin olun. Bunu bölgedeki en sıkı müttefikleri olan Suudi Arabistan rejimine baktığımızda görmek zor değil. Ya da işgalle “demokrasi ihracı” yapılan ülkelerdeki karışıklık hala günümüzde yaşanan gerçekler.

Bir ülkenin demokrasi istemi ile bağımsızlık istemi, iç içe geçmiş iki doğru halkadır. Bağımsızlığını kaybeden bir ulusun, hangi demokrasi ile yönetildiği sorusunu, hiçbir mantıklı açıklama yanıtlayamaz. Halkın iradesinin yönetime egemen olması başka bir ifadeyle bir ülkede kurulacak olan ulusal egemenlik sistemi, ancak o ulusun öz gücüne dayanılarak gerçekleşebilir. Örnek, Müdafaa-i Hukuk hareketi ile kurulan Milli Hükümet idaresi…
Bir benzetmeyle ifade edecek olursak, yavru, yumurtayı içeriden çatlatır. Dışarıdan kırılan yumurta, yumurtanın içindeki canlıyı öldürür. İran’da ya da başka bir ülkedeki halkın istemi de, küresel güç merkezlerine bağlı olarak değil, o ülkenin iç dinamikleri üzerinden çözüme ulaşır. O iç dinamikler ise ancak milli güç unsurlarından meydana gelen bileşimdir.

Bütün bu nedenlerin toplamı olarak… Sorunun İran rejimini savunup savunmamak olmadığı; ABD’nin dışarıdan ittirmesiyle İran’da yaşanacak sorunların, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerinin tamamını etkileyecek milli güvenlik sorunlarına yol açacağı ön görülerek, bu nesnel gerçeklik temel alınarak soruna yaklaşılıp yaklaşılmayacağıdır.

Son not: İran’da ABD merkezinden destek görecek ve PJAK gibi örgütlerin inisiyatifinde vücut bulacak “sivil muhalefetle”, bir Türk hareketi başlatılamayacağını, kimi aklı evelerlin anlaması dileğiyle.

Mithat AKAR
https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226