1. yüz (Toplam 1 yüz)

"HALK FIRKASI'NIN ANNESİ MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETİ" / Ziya GÖKALP

İletiGönderilme zamanı: Pzr Şub 04, 2018 10:00
gönderen mithat akar 1923
Ziya Gökalp'ın Müdafaa-i Hukuk ve Halk Fırkası Tanımı

"Önce partimizi kurtaralım, sonra vatanı kurtarırız" koşullanmasında olan arkadaşlarımızın okumasını özellikle tavsiye ederim.

"HALK FIRKASI'NIN ANNESİ MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETİ"
Resim

"Türkçülük siyasi bir parti değildir; ilmi, felsefi ve estetik bir mekteptir. Başka bir tabirle harsi ( kültürel ) bir çalışma ve yenilik yoludur. Bu sebepledir ki Türkçülük, şimdiye kadar bir fırka ( parti ) şeklinde siyasi mücadele meydanına atılmadı; bundan sonra da şüphesiz atılmayacaktır.

Mamafih ( bununla birlikte ) Türkçülük, büsbütün siyasi ideallere bigane ( yabancı ) kalamaz. Çünkü Türk harsı ( kültürü ) diğer ideallerle beraber siyasi ideallere de sahiptir. Mesela, Türkçülük hiçbir siyasi klerikalizme ( dinin ve din kurumlarının toplum hayatında yerini güçlendirmeyi amaçlayan ekonomik - politik akım ), teokrasi ile istibdat ile uzlaşamaz. Türkçülük asri ( çağdaş ) bir cereyandır ve ancak asri mahiyette bulunan cereyanlar ile ideallerle uzlaşabilir.

İşte bu sebepledir ki, bugün TÜRKÇÜLÜK, HALK FIRKASI'NA yardımcıdır.HALK FIRKASI HÜKÜMRANLIĞINI MİLLETE, yani TÜRK HALKINA verdi. Devletimize Türkiye ve halkına Türk milleti adlarını bahşetti. Halbuki Anadolu devrimine kadar, devletimizin, milletimizin ve hatta lisanımızın adları Osmanlı idi. Türk kelimesi ağza alınamazdı. Hiç kimse "Ben Türküm" diyemezdi. Son zamanlarda Türkçüler böyle bir iddiaya cüret ettikleri için, SARAYIN VE ESKİ KAFALILARIN nefretlerini üzerine çektiler. İşte HALK FIRKASI'NIN ANNESİ OLAN MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETİ, büyük kurtarıcımız olan GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA'nın irşad ve rehberliğiyle bir taraftan Türkiye'yi düşman istilalarından kurtarırken, diğer taraftan devletimize, milletimize, lisanımıza hakiki adlarını verdi ve siyasetimizi mutlakiyetin ve unsurlar siyasetinin son izlerinden bile kurtardı. Hatta diyebiliriz ki, Müdafaa- i Hukuk Cemiyeti, hiç haber olmadan Türkçülüğün siyasi programını tatbik etti. Çünkü hakikat birdir, iki olamaz. Hakikati arayanlar, başka yollardan hareket etseler bile, neticede aynı hedefe vasıl olurlar. TÜRKÇÜLÜKLE HALKÇILIĞIN NİHAYET AYNI PROGRAMDA BİRLEŞMELERİ, İKİSİNİN DE ASLINA VE GERÇEKLİĞİNE UYGUN OLMASININ BİR NETİCESİDİR. İkisi de tam hakikati buldukları içindir ki tamamıyla birbiri ile uzlaştılar. Bu aynılığın bir görünümü de şudur ki, bütün Türkçülerin hiç bir müstesnaları olmamak üzere Anadolu savaşına katılmaları ve onun en ateşli koruyucuları olmalarıdır.

TÜRKİYE'DE ALLAH'IN KILICI HALKÇILARIN PENÇESİNDE VE ALLAH'IN KALEMİ TÜRKÇÜLERİN ELİNDE İDİ. TÜRK VATANI TEHLİKEYE DÜŞÜNCE, BU KALEMLE BU KILIÇ İZDİVAÇ ETTİ. BU İZDİVAÇTAN BİR CEMİYET DOĞDU Kİ ADI TÜRK MİLLETİ'DİR.

İstikbalde de daima halkçılıkla Türkçülük el ele vererek idealler alemine doğru beraber yürüyeceklerdir.

HER TÜRKÇÜ SİYASET SAHASINDA HALKÇI KALACAKTIR, HER HALKÇI DA KÜLTÜR SAHASINDA TÜRKÇÜ KALACAKTIR. Dini ilmihalimiz, bize "Akaidde mezhebimiz Maturidilik ve fıkıhta mezhebimiz Hanefilik" olduğunu öğretiyor. Biz de buna benzeterek şu genel kuralı ortaya atabiliriz. "SİYASETTE MESLEĞİMİZ HALKÇILIK VE HARSTA ( KÜLTÜRDE ) MESLEĞİMİZ TÜRKÇÜLÜKTÜR. "

Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Siyasi Türkçülük Bölümü ( S:202 - 203 ) ayrıca bakınız: Mithat AKAR, 21.Yüzyılda Türkçülük, sayfa 119,120 Atayurt Yayınevi