1. yüz (Toplam 1 yüz)

Günümüzde Siyasi Partilerin Mandacılık Anlayışı ve Atatürk’ün Batı’ya Bakış Açısındaki Temel Fark Nedir? / Mithat AKAR

İletiGönderilme zamanı: Pzt May 14, 2018 12:03
gönderen mithat akar 1923
“Ahmaklar memleketi Amerikan mandasına, İngiliz koruyuculuğuna bırakmakla kurtulacak sanıyorlar.”
Resim

Atatürk’ün “Türkiye bir maymun değildir. Hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerikanlaşacak, ne Batılılaşacaktır. O, sadece özleşecektir” şeklinde ifade ettiği özlü cümlesi, günümüzdeki siyasi programları ortaya koyan bir tespit niteliği taşıyor. Gazi Kemal Atatürk, Batı’nın emperyalist karakterini tespit etmiş ve kendi mesleğini ifade ederken “Biz, bizi yutmak isteyen emperyalizme karşı, bizi mahvetmek isteyen kapitalizme karşı savaşmayı ilke edinmiş adamlarız.” demiştir. Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluş sürecinden bu yana, Batı emperyalizmi Türk’e ait ne varsa düşmanlık beslemiştir / beslemektedir, Batı; Asya ve Şark’ın ulusal kaynaklarına el koymak, bu bölgedeki ulusları kendisine tamamen bağlamak için Türkiye’yi kilit ülke olarak gördüğünü geçtiğimiz yüzyılın başından beri en üst düzeyden ifade etmektedir. Batı’nın, Asya’yı tamamen denetim altına almasının önündeki temel engelin, Türk ulusu olduğu; bu yüzden öncelikle Türk ulusunun tasfiye edilmesi gerektiği Batılı devletlerce defalarca açık yazılı kaynaklardan ve sözlü olarak açıklanmıştır. Bütün bunlara rağmen, bizdeki Batı hayranlarının, Türk ulusunu aşağılamak pahasına ABD ve Avrupa’yı vazgeçilmez görme, Batı’yı medenileşmenin ve demokrasinin beşiği olarak nitelendirme hastalığı devam etmektedir.

Çağımız, 20.Yüzyılda olduğu gibi emperyalizm ve ulusal kurtuluş savaşları çağıdır. Öncelikle Türk ulusunun Gazi Kemal Atatürk önderliğinde gerçekleştirdiği Bağımsızlık Devrimi ile sonrasında diğer Asya milletlerinin, Latin Amerika kıtasının, Afrika’nın, Cezayir’in, Laos ve Kamboçya gibi küçük toprak parçalarındaki milletlerin gerçekleştirmiş olduğu anti sömürgeci savaşlarla tarihin pratiği bu tespiti doğrulamıştır. 1990’lardan itibaren Sosyalist Kampın dağılması sonrasında, kapitalizmin kesin zaferini ilan eden “Dünya’nın Sonu”, “Yeni Dünya Düzeni” gibi tespitlerle ve Tek Kutuplu Dünya Düzeni hedefiyle Asya’ya ve Şark’a karşı Batı merkezli devletler, yeni bir sömürge savaşı başlattılar. Günümüzde, Batı’nın Yeni Sömürgeci hedeflerle belirlediği, BOP veya Genişletilmiş Ortadoğu gibi projelerle dünya düzenini yeniden şekillendirmeye çalıştığı bir dönemden geçiyoruz. Dünyanın Soğuk Savaş döneminde olduğundan daha farklı bir temelde “kamplara ayrıldığı” günümüzde, sömürgeci karakteriyle öne çıkan ABD, Fransa, İngiltere, Almanya gibi merkez devletlerden oluşan Batı Cephesi bir tarafta... Bunun karşısında Türkiye, İran, Suriye, Irak, Pakistan, Hindistan, Merkez Asya Türk Devletleri gibi devletlerden oluşan geniş bir Asya ve Şark Cephesi ise farklı bir tarafta bulunmaktadır. Rusya ve Çin ise Avrasya’da, kendi jeopolitik ekseninde, kendi etki alanını özellikle ABD'ye karşı koruma doğrultusunda bir denge politikası gerçekleştirmeye çalışıyor. Yerkürenin temel çelişkisini (Ezen – Ezilen Millet Çelişmesi) oluşturan bu saflaşma o kadar net ki; bizim bölgemizde devletlerin / toplumların / siyasi kurumların “Asya mı Batı mı?” sorusuna vereceği yanıt, “Bağımsızlıktan ve ulusal egemenlikten yana mı?” yoksa “Manda ve himayeden yana mı?” olacaksınız sorusuna verilecek yanıtla doğru bir orantı taşıyor. Burada hiç kuşkusuz Asya ve Şark’tan yana olanlar “Bağımsızlık ve egemenlikten”, Batı’dan yana olumlu tavır koyanlar “Manda ve Himayeden yana” bir tercih yapmış olacaklardır ve olmaktadırlar.
Resim

Seçim süreçleri, yukarıdaki ”Bağımsızlık” ve “Manda” tercihlerinin en fazla gün yüzüne çıktığı dönemlerdir. Özellikle Türkiye gibi kilit bir Batı Asya ülkesinde faaliyet sürdüren siyasi partiler / kurumlar / STK’lar içinde Batı’nın planlarına uyumlu adım atan, Batı’nın bölgesel ve küresel egemenlik stratejisine verimli yanıt veren odaklar, sistem içerisindeki güç dağılımında yer alır.

Bu güç dağılımında, Batı’nın düzeneği içerisinde yer tutan ve Türkiye’ye - bölge devletlerine karşı açıktan kullanılan Siyasal İslamcı, bölücü, liberal bir takım odakların, Batı projeleri içerisinde açıktan yer alması anlaşılabilir. Ancak özellikle son dönemlerde, tarihin bütün tanıklığına rağmen, Batı’nın Türk düşmanlığını manipüle etmeye çalışan, Batı’nın sömürgeci karakterini “Demokrasi”, “Hukuk Devleti”, “Adalet” söylemleriyle gizlemeye çalışan “Yeni nesil mandacılar” ortaya çıktı. Tabi, bu çevre ve bireyler bir günde türemedi. Her sosyal – siyasal hareketi ortaya çıkaran toplumsal dinamikler vardır. Ancak temel konumuz bu olmadığı için şimdilik, Yeni Mandacı olan bu çevrenin ortaya çıkma koşullarını incelemeyeceğiz. Fakat siyasi mitinglerde, TV programlarında, yazılı basında ve sosyal medyada geniş bir yer tutan ve “muhalefet” etme adına hareket eden bu odakların, aslında iktidara ne kadar yakın, Türk Devrimi ve Türk Devriminin önderi Atatürk’e ne kadar uzak olduğunu ortaya koymak için aşağıda farklı kaynaklara dayalı bir takım alıntılar yaptım. Okurdan istemim sadece bu alıntıları okuyup, net bir karşılaştırma yapması. Bizim yakınımızda görünen ama aslında bize çok uzak olan bu birey ve çevrelerin, karşı çıktıklarını iddia ettiği siyasi iktidarla ne kadar aynılaştığını göreceksiniz.

Batı’dan Öğüt Alanlar ve Batı’ya Bağlılık Yemini Edenler
Resim

“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, temaslarda bulunmak üzere geldiği Londra’da Türk-İngiliz Tatlıdil Forumu’nun kapanışında konuşma gerçekleştirdi. Erdoğan yapmış olduğu konuşmada, İki ülke arasında ilişkilerin 500 yıla yakın köklü bir tarihi geçmişi olduğunu kaydeden Erdoğan, ‘Bu süre zarfında ülkelerimizin birbirine yakınlaştığı sayısız dönem yaşandı. ‘ diyerek, Osmanlı İmparatorluğu döneminden örnekler verdi...” 13 Mayıs 2018, Pazar. CNN Türk.

ALMANYA’NIN Avrupa İşlerinden Sorumlu Bakanı Michael Roth, Cumhurbaşkanı adayı ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i makamında ziyaret etti. Gerçekleştirilen görüşmede Alman Bakan Roth, "Güneydoğu'da AKP ve HDP arasında sıkışan Kürt seçmenin size karşı desteği olacağını da ön görüyoruz" şeklinde ifadelerde bulundu. Akşener ise Alman Bakana ‘Türkiye, Avrupa'dır. Bu bakış açısını kazanmak, Avrupa'nın yararınadır. ‘karşılığını verdi. 8 Mayıs 2018, Ankara. CNN Türk, Akşam, Sözcü...
Resim

“Bolmberg TV'den Fırat Kozok'a konuşan Muharrem İnce ‘Türkiye’yi özgürleştirmek, demokratikleştirmek, baskılardan kurtarmak için yola çıktık. AB hedefinden sapmış olan Türkiye’yi yeniden rotasına döndürmek için yola çıktık.’şeklinde konuştu.” 4 Mayıs 2018, Blomberg TV

Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, HDP'ye yönelik operasyonlardan derin kaygı duyduklarını ifade etti. Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, Twitter hesabından yaptığı açıklamada HDP milletvekillerinin gözaltına alınmasından son derece büyük endişe duyduğunu ve Ankara'daki AB üyelerinin büyükelçilerini toplantıya çağırdığını belirtti. 05.11.2016, NTV Haber, CNN, Washington Post.
Resim

Tarihten Günümüze Batı’nın Türkiye’ye Bakış Açısı

“Bugün Türk devletinin bir sorunu varsa, bu da aslında Kemalizm’in değişmez bir değerler paketi olarak var olmayı sürdürmesidir. " "Kemalist “devletçilik” anlayışı da eskide kalmıştır. Dışardan kurum ithal etme politikası ile Türkiye on yıllar boyunca biraz işlevsel bir altyapı kurmayı başardı, ancak ergenlik çağında olan bu ekonomi liberalleşme yönündeki gerçek önemli adımı, 1980’li yıllarda Cumhurbaşkanı Özal’ın özelleştirme ve ekonomiyi yabancı sermayeye açma politikaları ile birlikte atabildi. " Ufuk Güldemir' in CIA eski Ortadoğu Masası Şefi Graham Fuller' la yaptığı ve 26 Şubat 1990'da Cumhuriyet' te yayımlanan söyleşisinden.

Atatürk’ün Batı’ya Bakış Açısı

"Türkiye bir maymun değildir. Hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerikanlaşacak, ne Batılılaşacaktır. O, sadece özleşecektir. - 29 Ekim 1930, Ankara Türk Ocağı, Amerikan Associated Press Muhabiri Miss Ring'e verdiği röportaj
Resim


“… Hepiniz bilirsiniz ki, Avrupa’nın en önemli devletleri, Türkiye’nin zararıyla, Türkiye’nin gerilemesiyle ortaya çıkmışlardır. Bugün bütün dünyayı etkileyen, milletimizin hayatını ve ülkemizi tehdit altında bulunduran, en güçlü gelişmeler, Türkiye’nin zararıyla gerçekleşmiştir. Eğer güçlü bir Türkiye varlığını sürdürseydi, denebilir ki İngiltere’nin bugünkü siyaseti var olmayacaktı. Türkiye, Viyana’dan sonra Peşte ve Belgrat’ta yenilmeseydi, Avusturya/Macaristan siyasetinin sözü edilmeyecekti. Fransa, İtalya, Almanya’da, aynı kaynaktan esinlenerek hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlendirmişlerdir.” - Mustafa Kemal Atatürk, 06 Mart 1922’de yaptığı TBMM Gizli Celse Zabıtlarının 3. Cildinde yer alan konuşması

“Ahmaklar memleketi Amerikan mandasına, İngiliz koruyuculuğuna bırakmakla kurtulacak sanıyorlar. Kendi rahatlarını sağlamak için bütün bir vatanı ve tarih boyunca devam edip gelen Türk bağımsızlığını feda ediyorlar” Atatürk.

Başka söze gerek var mı? Ama sanırım var: Gülünç, kara mizah örneği ama öğretici bir durumla karşı karşıyayız. Muhalefet adına ortaya çıkıp Atatürkçülük veya Kemalizm maskesini takanlar Batı'nın liberalizm - küreselleşme planlarını savunuyorlar. Bu durum Tanrı'ya inanıp puta tapmaktan da çelişik bir durum. Veya Cuma namazına giderken, Ağlama Duvarı'nda ibadet etmek gibi. Ne diyelim, Allah ıslah etsin.

Mithat AKAR