1. yüz (Toplam 1 yüz)

19 MAYIS'IN ŞİFRESİ VE "UFKUN ÖTESİNİ GÖRMEK" / Mithat AKAR

İletiGönderilme zamanı: Cmt May 19, 2018 15:07
gönderen mithat akar 1923
19 Mayıs’ın Şifresi ve “Ufkun Ötesi “: “Kuruluştan Kurtuluşa!”

“Stratejisi olmayanlar sadece yenilgi bekler. Bu nedenler zafer, savaş öncesinde kazanmış olan savaşçılara güler. Yenik savaşçılar ise tam tersine önce savaşa girer, zaferi sonra ararlar.” Sun Tzu

Gazi Mustafa Kemal, Bandırma Vapuru’ndaki heyetle birlikte Samsun’a çıkarken, “Büyük bir strateji üzerine” planını çok öncesinden yapmıştı. Bu “büyük strateji”, Atatürk Samsun’dan Anadolu’ya geçtikten sonra, Erzurum Kongresi’nde ifade edilen, “Mebuslar Meclisi'nin derhal toplanmasına ve hükümetin yaptığı işlerin milletçe kontrolüne” çalışma; milli kongrenin belirleyeceği geçici bir hükümet kurulması” yönünde kararlar alınması ve nihayetinde Anadolu’da milli bir hükümet kurulmasına dönük olarak şekillenen bir stratejiydi.
Ali Fuat (Cebesoy) anılarında “Biz öncelikle bir ordu kurmayı ve orduyu harekete geçirmeyi düşünüyorduk. O’nun İstanbul Hükümeti dışında bir Hükümet kurma fikrini, o gün için anlayamamıştık.” diyor.

O günün koşullarında sistemin sınırları içerisinde bir çözüm yolu arayanlar, daha kötü olarak kurtuluşu ancak manda ve himayede görenler, elbette Gazi Kemal Atatürk’ün bir milli hükümet kurma fikrine anlam veremediler. Attila İlhan’ın çok yerinde olarak tespit ettiği gibi “Bizde hep ‘kurtuluş’ ön plana çıkarıldığı için ‘Kuruluşu’ anlayamadık. Oysa milli mücadelede önce Kuruluş, sonra Kurtuluş gerçekleşmiştir.”
Resim

Peki, bu kuruluş hangi hedefe yönelikti? Tabi ki “Kuva-yi Milliye'yi etkili, milli iradeyi hâkim kılmak” amacına yönelik. Atatürk bütün kanalları zorlayarak İstanbul’da görüşmeler gerçekleştirmiş ve İstanbul Hükümeti’nin “görevini yerine getirmediği”, “Padişahın aciz ve korkak” olduğu tespitini yaparak, “İstanbul’un surları içerisinde bir kurtuluş gerçekleşmeyeceği” sonucuna varmıştır.
Bölgesel kurtuluş planlarına ya da Amerikan, İngiliz, Fransız mandaları arasında bir tercih yapmaya halkı zorlayanlara karşı, Gazi Kemal Atatürk Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde “Aynı gaye ile milli vicdandan doğan cemiyetleri Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti “ adı altında birleştirmiştir. Yine alınan kongre kararlarında “Manda ve himaye kabul edilemez” maddesi, milli mücadelenin mahiyetini ortaya koymuştur.

Bu temel dinamiklere bağlı olarak 1920’de Ankara’da bir milli hükümet kurularak, bu milli hükümetin ve milli meclisin hedefleri doğrultusunda ordu teşkilatı kurulmuştur. Milli Güç unsurlarına dayanarak kurulan ordu ile 26 Ağustos’ta Büyük Taarruz gerçekleştirilir ve nihayetinde, işgal kuvvetleri, 1919’da işgal ettikleri topraklardan 1922'de denize dökülerek Türk topraklarından sökülüp atılır.
Kısacası… Gazi Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a, sonrasında Anadolu’ya geçmesi… İlerleyen süreçte, alınan kongre kararlarıyla Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı’nın kurulması... Müdafaa-i Hukuk dinamiklerine bağlı bir Milli Hükümet’in kurulması… Bu milli hükümet ve meclise bağlı ordu teşkilatlanması ile askeri savaşın verilmesi ve zaferle sonuçlanan taarruzdan sonra Cumhuriyet’in ilan edilmesi… Kısaca özetini geçtiğimiz bu sürecin kendiliğinden gelişmesi, maddenin doğasına aykırı bir durumdur. Atatürk’ün deyişiyle asıl amaca ulaşmak için (hedef), “Süreci safhalara ayırarak” (strateji), bir teşkilatlanmaya gidilerek doğru sonuca ulaşılmıştır. Atatürk mevcut “Siyasi teori dışında bir teori” ortaya koyarak doğru sonuca ulaştı. O teori ise “Yeni Devlet, yeni yasa ve arasız devrimlerdir.”

Milli Kurtuluş Savaşımız ve Cumhuriyet’in kuruluşu, Gazi Kemal Atatürk’ün, bu gün kimilerinin dudağını büzerek ya da burun kıvırarak basite indirgemeye çalıştığı, Müdafaa-i Hukuk’u temel teşkilat aracı olarak, milli egemenlik ve tam bağımsızlığı ise temel amaç olarak belirlemesi ile gerçekleşti. Çünkü Atatürk Bandırma Vapuru’nda “ufkun ötesini” görerek yola çıkmıştır. Bu yüzden zaferi, savaşa girmeden önce kazandık. Kutlu olsun.

Mithat AKAR