1. yüz (Toplam 1 yüz)

Bu Ne Perhiz, Bu Ne Lahana Turşusu?..

İletiGönderilme zamanı: Cum Kas 18, 2011 10:20
gönderen faruk haksal
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önemli sayıda subayı/generali hapiste…
Hükümet bu durumun oldukça uzun bir süreye yayılacağını demek “biliyor” ki, Hastal Askeri Cezaevi’nde kalan tutuklu subaylar için Çatalca’da yepyeni bir cezaevi inşa etti… Şu anda nakiller yapılıyor.
Aynı süreçte bedelli askerlik Başbakan’ın ağzından döküldü bile… Demek ki, bu konudaki kanun da çıktı sayılır. Çünkü üstüne çok sayıda nutuk paralanan “kuvvetler ayrılığı”nın ülkemizdeki uygulamasına göre kanunlar, TBMM’de oluşarak değil, Başbakan’ın nurlu ağzından çıkarak fermanlaşıyor.
Ve şimdi de sırada “vicdani ret” denen ucube var…
Üyelerini Hükümet’in belirlediği komisyonlar harıl harıl vicdani ret kanun tasarısı için çalışıyorlar. Yazım işi bitince tasarı Başbakan’a sunulacak, eğer “hazret” yazılanları beğenirse tasarı usulen TBMM’nin yolunu tutacak ve oradan da noter onayı için Köşk’e uzanacak…
Esasen bir zamandır başlamış olan medya propagandası ile hazırlanmış olan kamuoyu da yeni bir yasaya böylece kavuşmuş olacak…
Peki nedir bu vicdani ret meselesinin iç/yüzü?..
Niçin halka yine ve ısrarla bu konuda da yalan/yanlış bilgiler verilmektedir?
Vicdani ret, felsefi görüş ve inançları nedeniyle askerlik hizmeti yapmayı ret eden kişilerin askerlik görevinden muaf tutulmasını sağlayan ultra modern [ve azıcık da pot modern] bir düzenlemedir.
Yani söz konusu yasa çıktıktan sonra Türkiye’nin sınırlarını “vicdani evet”çi Mehmetler korumaya devam edecek, PKK terörü ile dağlarda yine Mehmetçikler göğüslerini siper edecekler ve “vicdani ret”çi kahraman asker kaçakları da o sınırların içerisinde utanmadan gül gibi yaşamlarını sürdürecekler…
İşin en ilginç noktası, bu kaçak yaşantı çıkarılmakta olan yasaya göre bir hak oluşturacaktır.
Savaş Karşıtları Derneği’nin verilerine göre Türkiye'de [sadece] 57 vicdani retçi bulunuyor. Ve anlı/şanlı hükümetimiz bu “özel” nitelikli 57 kişiye özel haklar tanıyan özel bir düzenleme için kafa patlatmaktadır.
Ancak yasa çıktıktan sonra bu sayıda bir patlama olacağı ve ülkemizdeki “kahraman” genç sayısının çok yukarılara tırmanacağı tahmin edilmektedir.
Ancak bu gidişle Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarındaki personel açığının daha da büyüyeceğini savununlar bizce aldanmaktadırlar. Çünkü biz, böyle bir fırsatı değerlendirerek vatani görevlerini, sorumlu bir erkek yurttaşa yaraşır bir biçimde yerine getirmekten kaçınan kişilerin Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında gerçek bir eksiklik yaratmayacağı düşüncesindeyiz.
Medya ise, içinde bulunulan süreçte kendisine verilen “görev ve talimatlar”ı başarıyla yerine getirmekte ve sürekli olarak Uluslararası Mahkeme’nin bir kararından dem vurmakta ve sözünü ettiği kararın özünü saptırmakta ve uygar ülkelerin bazılarında bu hakkın tanındığı haberini yüksek sesle halka yaymaya çalışmaktadır.
Söz konusu kararında Uluslararası Mahkeme, bu haktan sadece felsefi görüş ve inançları nedeniyle askerlik hizmeti yapmayı reddedenlerin yararlanabileceğinden söz etmektedir.
Peki bu haktan faydalanmak isteyen kişinin “felsefi görüş ve düşünceleri”nin gerçekten bu yönde olduğu nasıl tespit edilecektir?..
Yüksek mahkeme bu konuda da şöyle bir kural getiriyor:
- Bu haktan yararlanmak isteyen kişi, vicdani retçi olduğunu belli bir tarihte [bu tarih doğal olarak eski bir tarih olacaktır] açıklaması ve yaşantısını somut olarak anti militarist felsefeye göre düzenlemiş olması gerekmektedir… Bir başka deyişle bu kişi, gerçekten bu yönde bir felsefi görüşe sahip olduğunu ve hayatını da bu görüş doğrultusunda yaşamakta olduğunu “ispat edecek”tir!..
Yüksek Mahkeme’nin bu yöndeki kararını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) "işkence ve kötü muamele yasağı" başlıklı 3. maddesine dayandırdığını da önemli bir not olarak aktarmış olalım.
Demek ki, yüksek mahkeme, eğer bir kişinin dünya görüşü, askerlik görevini fiilen yerine getirmesi ile bağdaşmıyorsa, o kişiyi askere almış olmanın bir işkence sayılabileceğini düşünüyor ve bu düşüncesini karara geçiriyor.
Tam da bu aşamada bizim saygıdeğer Başbakanımızla diğer Bakanlarımıza şu soruyu yöneltmenin tam zamanıdır:
- Ey Cumhuriyet Hükümeti’nin sayın üyeleri, ülkemizin “derin köşeleri”nde işkence fiilleri açıktan açığa sürdürülürken, yıllarca süren tutukluluk halleri özel yetkili mahkemelerimizde “vakıayı adiye” bir hale ulaşmışken ve ülke bizzat zat-ı alilerinizin eylem ve işlemleri ile bir korku imparatorluğuna dönüştürülmüşken, “bu ne perhiz, bu ne lahana dolmasıdır” ey koca koca sayınlar, lütfen yanıt verin?..
İşte bize göre bu nokta, sözün bittiği yerdir…
O halde bu yazıya da son noktası koyma zamanı gelmiş ve hatta belki de geçmektedir…
Siz karar verin.

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:
http://www.soruyusormak.com
http://www.dnm-ler.com
http://www.kitlecizgisi.com