1. yüz (Toplam 1 yüz)

Aziz Yıldırım Niçin Tutuklu?..

İletiGönderilme zamanı: Çrş Ara 14, 2011 9:38
gönderen faruk haksal
Demek Aziz Yıldırım bir terör örgütü yöneticisi [!..]
Ve demek ki, sonuç olarak bir “terörist”.
Hem de öyle sıradan bir terörist de değil, terör örgütünün başı, kurucusu ve en birinci yöneticisi.
Ve yine demek ki, hem de azılı bir terörist.
Zaten kendisini yargılayacak olan mahkeme de durumu hemen görüp, hükmünü vermiş olacak ki, yapılan “görev itirazı”nı ret etmiş ve tahliye talebini de böylelikle kolaylıkla geri çevirmiş…
Ama Aziz Yıldırım gerçekten bir örgütün başındadır.
Bu örgütün adı Fenerbahçe Kulübü’dür.
Şimdi hukuk bilgilerimizi alarma geçirelim ve az/biraz objektif olmaya çalışarak, bir lokma düşünelim: Ve diyelim ki, Aziz Yıldırım, Fenerbahçe adına bazı hukuk dışı işler yaptı ve bu yönde talimatlar verdi…
Aman dikkat… Verilen talimatlar Aziz Yıldırım’ın oluşturduğu ayrı ve müstakil bir örgüte verilmemiştir. Bu nokta hukuk tekniği bakımından olağanüstü önem arz etmektedir. İlgili dosyada yer alan bilgi ve belgelerle de teyit edilen bir gerçektir.
Fenerbahçe Kulübü’nün başkanı, Fenerbahçe Kulübü’nün yetkili elamanlarına bazı talimatlar vermiş olabilir. Yani ortada zaten [Fenerbahçe isimli] bir örgüt vardır… Yani bir örgüt kurulmamış, tesis edilmemiştir!..
Türk Ceza Kanunu’nun konuyu düzenleyen 220. maddesi şöyle yazmaktadır:
MADDE 220. - (1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar…
Demek temel suç unsuru şudur: “Örgüt kurmak!..”
Ayrıca örgütü kurma amacı, kanun suç saydığı fiilleri işlemek olacaktır.
Şimdi insanın aklına şöyle bir soru geliyor:
Diyelim ki, Aziz Yıldırım gerçekten şike yapılması için çaba göstermiş ve teşvik pirimi dağıtmıştır…
Bu suçun cezası ve bu suçu yargılayacak olan mahkeme Şike Yasası ismi ile bilenen kanun ve Usul Kanunu’nda yazılıdır…
Aziz Yıldırım bu suçu işlemişse bu mahkeme soruşturmasını tamamlar ve kendisini cezalandırır.
Bu gelişmeye diyecek hiçbir şey yoktur.
Ama dikkatle ve soğukkanlılıkla olaya bakıldığında çok daha farklı bir durum göze çarpmaktadır.
- Tutuklama talebini ret eden [özel yetkili] mahkeme, yüzlerce sayfalık iddianame ve binlerce sayfa ek klasörlerin tümünü birkaç gün içinde inceleyerek, Aziz Yıldırım’ın bu suçu işlemek için “ÖRGÜT KURDUĞUNA” nasıl hükmetmiştir?..
Eğer böyle bir kanaate [daha duruşma dahi yapmadan, binlerce sayfalık delil klasörlerini incelemeden ve sanıkların savunmalarını bile almadan ulaşabilmiş ve kanaatini oluşturmuşsa… Bu hakimler heyeti nasıl bu davayı yürütecektir?..
Ortaya çıkan durum, eski deyimi ile, bir “ihsası rey” değil midir?
Yani, hâkimin daha duruşmalar dahi başlamadan önüne gelen dava dosyası hakkında önceden bir fikir oluşturmuş olmasından söz edilemez mi?
Gerçekte olması gereken şudur: Şike Yasası’na göre sanıklar görevli normal ceza mahkemelerinde yargılanacaklar ve eğer yargılama süreçlerinde suçun “örgüt kurarak” işlendiğine kanaat getirilse dosya [ancak o zaman] özel yetkili mahkemelere intikal edecektir…
Davanın ilk duruşması şubat ayında yapılacaktır.
Aylardır şekli bir gizlilik içinde yürütülen ve medya üstünden yapılan tek taraflı karalayıcı yayınlarla menfi yönde kamuoyu oluşturulmasına izin [ve hatta onay] verilen böyle bir davada ağır ceza mahkemesi hâkimleri nasıl olup da sanıklardan birisinin “örgüt kurduğu” düşüncesini zihinlerinde oluşturabilmişlerdir? Dava hakkındaki bilgiyi bu hukuk dışı medya yayınlar vasıtasıyla mı edinmişlerdir?..
Kanunumuzda istisnai mahiyette ve bir tedbir kararı olarak düzenlenmiş bulunan tutuklama müessesesi Usul Yasamızda ancak şu hallerde verilebilmektedir:
Kanun şöyle diyor:
MADDE 100 - (2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran SOMUT OLGULAR VARSA.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
TUTUKLAMA NEDENİ VAR SAYILABİLİR.
Demek ki, her şeyden önce ortada Aziz Yıldırım’ın kaçacağı konusunda SOMUT OLGULAR bulunacaktır…
Var mıdır bu nitelikte somut olgular?..
Sayın mahkeme ilgili kararında bu olgulardan söz etmekte midir?
Hayır ve asla!
Peki, Aziz Yıldırım’ın delilleri yok etme, gizleme ve saklaması konusunda KUVVETLİ ŞÜPHE VAR MI?..
Hayır ve asla!
Sayın mahkeme ilgili kararında bu kuvvetli şüphelerden söz etmekte midir?
Hayır, hiçbir şekilde…
Ayrıca kanun, bu haller mevcut olsa bile mahkemeye “tutuklayacaksın, demiyor…
Ya ne diyor?..
Tutuklayabilirsin, diyor!..
Ve ilgili mahkeme, bu koşulların varlığı halinde değil, yokluğu halinde tutuklama halinin devamına karar veriyor…
Bu nokta Usul Kanunumuzun tutuklama nedenlerini düzenlediği 100. maddesinin birinci paragrafında yer alan bir cümleyi aynen aktarıyoruz:
İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

Ne sağınıza bakın ve ne de solunuza… Durum ortadadır.
Ülkemizde yargı bağımsızlığının geldiği yer işte bu noktadır.
Ve asıl üzerinde durulması gereken şey de budur.

farukhaksal@gmail.com

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:
http://www.soruyusormak.com
http://www.dnm-ler.com