1. yüz (Toplam 1 yüz)

Düşünüyor Musunuz?.. O Halde Okuyun.

İletiGönderilme zamanı: Cmt Ara 17, 2011 8:32
gönderen faruk haksal
“Belki de kişilik dediğimiz şey dediğimiz şey budur… Yani, belleğimizin ambarındaki maskelerin zenginliği ve bu zenginliğin yaşantımızın her hangi bir anında birden bire ve ansızın ortaya çıkışlarındaki rastlantısal niteliktir… Bu maskelerin birbirleriyle yaptıkları oluşumların bizi benimsemesidir.
Belki daha derin, daha güçlü bir şey: Bu zenginliğin rastlantısal devinimine yapılan “faili meçhul” müdahalelerdir.”
Böyle diyor bir düşünür.
Ve sanıyorum biz bu düşünceleri okuyup, sindirmeye çalışırken o; yeni, başka, daha derin, daha “düzen bozucu” farklı şeyler düşünüyordur.
Düşünürlük de, işte böyle bir kişilik tarzıdır.
Düşünür, her şeyden önce “dogma”ları kendi düşünce süzgecinden geçirmek üzere aklın gümrüğüne tabi kılan kişidir.
Hatta o, akılın işlevsel içeriklerinin kendisini dahi düşüncesinin imbiğinden geçirmek gibi paradoksal, ama bitmeyen bir kavga içerisindedir.
Ayrıca düşünmek, ciddi ve tedavisi olanaksız olan bir bağımlılıktır.
İnsan bir kez düşünme ediminin içine aklını bulaştırdı mı, artık kolay kolay bu çabanın dışına çıkamayacağının bilinci içindedir.
Düşünmeden kabul ve “ön” yargı, düşünme ediminin rahlesinde alelade bir uyuşturucudan başka bir şey değildir.
Bu nitelikleri hayat pratiğinin içine sokan bir insan, bir süre sonra bunun bir yaşama biçimi haline geldiğini ve kendi dışından ise, “kişilik” olarak algılandığını görür ve kabullenir.
Ama bu da bir ön/kabul değildir.
Kolayca hissedilebileceği gibi, yaşımın pratiği içinde dökülen alın teri ve süreklilik taşıyan inatçı bir emeğin ortaya çıkardığı bir “değer”dir.
Evet düşünürlük, insanlığın en üst katında yer alan bir yüksekliktir.
Yazımızın başlangıcına aktardığımız düşünceyi dile getiren düşünürün de altını çizdiği gibi, belleğimizin ambarında çok sayıda maske mevcuttur. Bu maskeler, insan olma süreci içinde bize dışarıdan etki eden kişiliklerin benliğimizde bıraktıkları tortularından oluşmaktadır. Ancak yetkin bir insan bu kişilikleri de kendisi seçer ve özgür/aklı ile belirler…
Sözünü ettiğimiz bu seçimde kullanılan kıstasların belirlenmesi de ayrı bir düşünme sürecinin ürünüdür.
Sonuç olarak “kişi”, kendisini etkileyen kişileri, yine kendi düşünce süreci içinde belirleyerek, onların bırakacağı tortularından değişik ve birbirinden farklı maskeler oluşturur. İşte kişilik denen şey, bu maskelerin yarattığı zenginlik ve yetkin kişinin bu sürece zaman zaman yaptığı bilinçli müdahalelerin yarattığı sıcak kavga ortamında oluşur.
Ancak düşünceli insan gelinen bu nokta da sürdürür düşüncesini…
- Acaba bu müdahaleyi yapan kimdir?
Yukarıdaki satırlara tırnak içinde aktarılan düşüncenin içinde söz edilen “faili meçhul” olgusunun içeriğinde neler yer almaktadır?
Kolayca anlaşılacağı üzere, düşünmenin sınırı, sonu ve sansürü yoktur.
Ama yasakları çoktur.
Ve bu yasaklar da, sanıldığının aksine çoğu kez dışarıdan dayatılan bir unsur değil, tam tersine, insanın içine sinerek fırsat kollayan tembellik, korkaklık ve sonuç olarak kişiliksizlikten ibarettir…

farukhaksal@gmail.com

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:
http://www.soruyusormak.com
http://www.dnm-ler.com