1. yüz (Toplam 1 yüz)

Kutsal Yemin

İletiGönderilme zamanı: Çrş Kas 30, 2011 17:36
gönderen Seçkin ERGÜN
Nesli tükenmiş masallar yeni çağın yağlı tenine tutunamayıp kayarken, gözüne sabun köpüğü kaçmış geceler yakanızı bırakır mı sandınız? Zaman firari mahkum gibi iz bırakmadan akıp geçerken yeni günün eski sabahına uyanan ruhumuzu arındırmak için sarıldığımız Sevgili’nin hayali kimimize hasreti emziren zulüm, kimimize sevdayı besleyen pınar oldu.

Onlar zengin ve gösterişli orkestralarıyla müzikler besteleyip kocaman salonlarda dans ederken biz bağlamanın tellerinden tüten sızıyı dağlarımızın kekiğine sarmalayıp üzerinde dumanı eksik olmayan topraklara avuç avuç serptik.

Onlar parası peşin ödenmiş kitaplardan ezberleyip, aynanın karşında prova ettikleri Shakespeare' in Ay ışında demlenmiş dizeleriyle Sevgili’ye aşk yeminleri ederlerken, biz kavgadan çelikleşmiş sesimizi eğip bir çift sevda sözünü becerip söyleyememenin sancısıyla dudağımızı ısırıp geceye kan tükürdük...

Değerli, ışıltılı taşlardan sıkılan Sevgiliye boynunu süsleyecek yeni gerdanlık alır gibi özgürlüğümüzü, topraklarımızı almak için kalkıp buralara geldiler.
İşbirlikçi hainlerin ihanetiyle takas edilen günler yaşarken biri çıktı “ya istiklal, ya ölüm” dedi.

Ya istiklal ya ölüm...
Bu söz,
Bu topraklara edilmiş en büyük ilan-ı aşktı.
En büyük, en kutsal yemindi.
Yaşamak için ölüme sevdalanmaktı.
Zaferi doğuran en bereketli döllenmeydi.

Her baharda yeni yiğitler doğuran o olağanüstü döllenmenin yatağı olan Anadolu’yu kısırlaştırmak için jandarma dipçiğiyle dayatılan HES projeleri düşman süngüsünden daha ölümcül. Onlar içinse sorunun kökten tek çözümü...

Batıda işler Suriye’yi zamana yayamayacak kadar kötü görünüyor. Bir bir göreve gelen teknokratlar hükümetleri seçilmişlerin yerine atanan savaş valileri görevini üstlenecek. Ve görünen o ki üçüncü Dünya savaşının vebali Suriye’den dolayı üzerimize kalacak. Sonrasında Türkiye’ye vurulacak emperyalist damga, parçalanırken yapayalnız bırakılacağımız anlamına geliyor. Suriye savaşını durdurmak herkesin başlıca görevi, önceliği. Yarın savaş havası hakim olduğunda, aykırı her ses korkak ve hain olarak suçlanacak.

Emperyalistlere karşı kazandığımız zaferin ardından Atatürk Cumhuriyetinin başka halklar nezdinde kazandığı başta saygınlık olmak üzere güven ve dostluk duygularını AKP hortlatmaya çalıştığı ilkel ve yobaz Osmanlı küstahlığıyla tüketiliyor. Çin ilkokullarında okutulan ders kitabında Atatürk’ün Mao ile birlikte yer aldığını biz bilmiyoruz. Birkaç Arap’ın elinde taşıdığı posterle saygınlık kazandığını sanan Tayyip, aynı Arap’ın 50 yıl baş tacı ettiği Kaddafi’yi menfaati için sopayla nasıl taciz ettiğini unutmasın.

90 yılda dişimizle tırnağımızla biriktirdiğimiz her şeyi ya talan edip tüketmeye, ya da kullanılmayacak kadar kirletmeye çalışsalar da bunu başaramazlar. Başaramazlar çünkü biz kaybetmeyi hiç düşünmedik. Kazanmayı da. Savaşın içinde olmak zaten kazançtı. Tutkunu olduğumuz sevdaydı. İstiklalimize kastedenler vardı, karşında durduk. Biz ruhumuzu onlar gibi intikamla kirletmedik.

En büyük şairimiz iki adımlık hapishane hücresinde dünyayı kucakladı.
En gencimiz yaşından büyük gururla darağacında ölümü kucakladı.
En sevdalımız yüreğinden büyük sızısıyla dağları kucakladı.
En büyük liderimiz alnında ışığıyla koca bir ulusu kucakladı.

Dünya çoğalmamak için doğanlarla doluyken Shakespeare' in dizelerinin gerçek yerinin ne aynanın karşısı, ne üç metrelik tiyatro sahnesi olmadığını göstermek de sazın teline düştü.

“Ya istiklal ya ölüm” bir devrin adıdır. Madem istiklali bu topraklara hala hakim kılamadık, demek ki o devir henüz kapanmadı.

O zaman; Ya istiklal ya ölüm...