1. yüz (Toplam 1 yüz)

Üç Maymun / Figen ÖZEN

İletiGönderilme zamanı: Pzt May 28, 2012 15:52
gönderen Güncel Meydan
Üç Maymun

Görme... Duyma... Konuşma..


Bilindiği gibi üç maymunun simgelediği kavramlar "görme, duyma ve konuşma"dır.

Bu kavramlara bir de biat anlayışı eklenerek, büyük bir örgütün üyeleri tüm yanlışlara rağmen suskunluğa sürüklenmektedir.

Görme... Duyma... Konuşma... Emir kipi... Bu emir kiplerinin yanına bir de şube başkanlarının tavsiyeleri(!) eklenince, "Susma, sustukça sıra sana gelecek" söylemi önemini yitirecektir.

Neden suskunsunuz, yanlışlara ne den karşı çıkmıyorsunuz sorusuna da verdikleri cevap şudur...

"Elimizde bir tek ADD kaldı, onu korumak zorundayız." ADD'yi korumak... Çalınan sazın bam teli bu sözcüktür. Kitlelerin farkında olamadıkları çok önemli bir nokta artık, ADD'nin korunmaya muhtaç duruma getirilmiş olmasıdır.

Bu günkü GYK ve Sn. Genel Başkan öylesine büyük yanlışların altına imza atmıştır ki, Genel Başkan'ın haricinde hiç kimse ( Son Kulis) ADD hakkında "suç duyurusu" olabilecek söylemlerde bulunmamıştır. Bir meyvenin içine yerleşmiş kurtçuklar örneği, dernek işlevini yitirmektedir. Bu nedenle dış müdahalelere hiç mi hiç gerek yoktur.

İktidar yeni yönetimle birlikte, ADD'yi hedef göstermekten vazgeçmiş, bu haliyle varlığını sürdürmesine karar vermiştir. Çünkü, dernek sessiz ve sakindir. ADD "kuruluş ilkelerini yaşama geçiren irade"den yoksundur. Sn.Çölaşan'a göre ADD eylemsel bir topluluk değildir ve stratejisi de(!) değişmiştir.

"Atatürkçü olmak, O'nun yöntemini eyleme geçirmektir." Ceyhun Atıf Kansu

***
Devam edelim.

Eğer sen o örgütün üyesi isen yapılan yanlışları görmeyeceksin, duymayacaksın ve hatta konuşmayacaksın arkadaşım... Asla konuşmayacak ve yazmayacaksın.

Aksi takdirde karşınıza çıkan ve "gerçek devrimci" olduğunu iddia eden zat-ı muhterem size, "Yayımladığınız bildiri karşı devrimciliktir." demiş ve sizi derhal "KARŞI DEVRİMCİ" ilan etmiştir.


Hangi bildiri? Sn. Çölaşan'ının Son Kulis gazetesine verdiği o talihsiz demecin ardından yayımlanan ve Cumhuriyet Mitingi'ne katılanlardan özür dilemesini isteyen bildiri...

Karşı devrimcilik, her şeyden önce Cumhuriyet'in kurucu felsefesine karşı çıkmak, devrimsel süreci yozlaştırmak ve halktaki ulusal bilinci yok etmektir. Bu tanımı genişletmek ve hatta bu konuda sayfalarca yazı yazmak mümkündür. Ancak ana konudan uzaklaşmamak adına bu kısa tanımla yetinmemiz gerekmektedir.

12 Eylül anayasa referandumu... Türkiye'nin var olma savaşı... Bu referandumda "evet" oyu çıktığı takdirde Türkiye dönüştürülecektir. Hukuk, Cumhuriyet'in hukuku olmaktan çıkarılacak ve iktidarın hukuku haline getirilecektir. Ve en önemlisi bu referandumla, sivil ve bölücü anayasanın önü açılacaktır. Bu nedenle bir seferberlik ilan edilmesi gerekmektedir.Her şehir, her mahalle, her sokak, her köy ve her ev olanaklar elverdiği düzeyde taranmalıdır. Bu bir görevdir.

Ülkenin bölünmesine karşı çıkmak ve Cumhuriyet rejimini korumak için açılan, açılacak seferberliğe elbette, Mustafa Kemâl'in soyadını taşıyan dernek öncülük etmelidir.

Tüm Türkiye böyle bir beklenti içindeyken, ADD'nin vep sitesinde bir genelge yayımlanmıştır.

Bu genelge ile:

"298 sayılı "Seçimlerin Temel Hükümleri" ve "Seçmen Kütükleri Hakkındaki'nun 63. Madde, Yüksek Seçim Kurulu'nun 347 Sayılı Kararı'na dayanılarak, ADD üyelerinin TARAFSIZ olmak zorunda oldukları belirtilerek, herhangi bir propaganda çalışmasında bulunmaları, ilan ve afiş çalışmaları yapmaları ve açık veya kapalı salon toplantıları düzenlemeleri yasaktır" denilmiştir.

12 Eylül'de halkın oyuna sunulan anayasa ile karşı devrimcilerin, işbirlikçilerin, bölücülerin, ABD ve AB emperyalizminin ayak seslerini "sağır sultan" bile duymuştur. Ama ADD Genel Merkezi bu karşı devrimci ayak seslerine kulağını tıkayarak, Genel Sekreter Nazmi Şarvan imzalı genelgeyi yayımlayarak, vatan savunmasında son derece önemli bir cepheyi boş bırakmıştır.

Bu genelgeden çok sayıda GYK üyesinin haberi olmamış ve ADD'nin veb sitesinde yayımlanan bu genelge sadece Türk milletinde değil, onlarda da şok etkisi ve şaşkınlık yaratmıştır.

Gelen tepkiler üzerine, bir ikinci genelge yayımlanarak "yasak" kaldırılmıştır. Süreç zaten "HAYIR" çıkacak bölgelerde salon toplantıları ile geçiştirilmiştir.

İlk genelge ile konulan yasak ve "TARAFSIZLIK", karşı devrime açıkça hizmettir. İlk genelge ile çalınan "ricat" borusu, bir artçı deprem örneği fay hattını kırmış 12 Eylül referandumunun yönünü değiştirmiştir.

Ve Türkiye bugün bölücü anayasayı tartışır duruma getirilmiştir. Ancak Kemalist Düşünce'de gel-git bunalımlarına asla yoktur.Kemalist önderlilikte kesintisiz bir kararlılık vardır. Birbiri ile bağı olan devrimci atılımlar ve görevler hiç bir nedenle ertelenemez.

Hiç bir güçlük, yasak ve endişe vatan savunmasındaki ve devrimsel süreçteki mücadeleyi hafifletmez, ödün verdirmez. Türk milletinin görünen ve görünmeyen tüm güçleri bu mücadelede yer almalıdır.

Kararlılıktan yoksun, devrimci atılımları ve görevleri öteleyen, vatan savunmasını erteleyen kişiler Atatürkçü iseler, ben bu anlayışa karşı çıktığım için galiba o sınıfın içinde yokum.

"Ben Erzurum'dan İzmir'e sağ elimde tabancam, sol elimde dar ağacı ile gittim." M. Kemâl Atatürk...

Türkiye'de milli olmayan güçler, Kemalist Düşünce'ye, ülkenin ve ve milletin istikâline, vatanın bölünmez bütünlüğüne, bağımsızlığına kast etmişlerdir. Bu nedenle;

"Geçme nadan köprüsünden
Koparsın sel seni..
Sinme tilki duldasına,
Bırak yesin arslan seni."


Devam edeceğiz...


Figen ÖZEN, 24 Mayıs 2012