1. yüz (Toplam 1 yüz)

Pandora'nın Kutusu (CIA'nın Çetecileri-14) / Figen ÖZEN

İletiGönderilme zamanı: Cmt Tem 28, 2012 19:10
gönderen NİLGÜN BAŞTUĞ
Pandora'nın Kutusu (CIA'nın Çetecileri-14)

"Mr. Erdoğan, Ankara yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya bütün hükümetlerden bunu istemektedir. Küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir."

Okuduğunuz bölüm, AKP'nin kuruluşundan tam 18 gün önce Bakkallı isimli bir şirket tarafından Sn. Erdoğan'a gönderilen o meşhur mektuptan, kısacası CFR'nin memorandumundan (talimatı) alınmıştır.

Bu talimata uyulmuş mudur? Bu konuyu irdelemeden önce CFR'nin ağa babaları David Rockefeller ve Paul Warburg'un söylemlerini hatırlamamız gerekmektedir.

"Dünyada 200 civarındaki devlet sayısı yakın gelecekte 1000'e çıkacaktır. Dünyada "ULUS DEVLET" modası geçmiştir.Gelecekte devletler FİNANS SEKTÖRÜ tarafından idare edildiğinde dünyaya, barış ve huzur gelecektir." D: Rockefeller


"Bir dünya hükümeti ister istemez kurulacaktır. Tek sorun bu sonuca GÜZELLİKLE mi, yoksa ZORLA mı ulaşılacağıdır. P. Warburg


Bu iki söylemin ve CFR'nin memorandumunun gölgesinin AKP'nin Kurucular Kurunu'nun yazdığı parti programına aynen yansıdığı görülmektedir.

Sayfa 8: " Partimiz merkeziyetçi devlet anlayışından uzaklaşmayı öngörür."

Sayfa 11:"Partimiz, küreselleşmenin gerektirdiği yapısal dönüşümlerin kaçınılmazlığını ve en az maliyetle gerçekleşmesini savunur."

Sayfa 35: "Çağımız bir yönüyle küreselleşme çağı, diğer yönüyle yerelleşme ve yerel yönetimlerin devlet sistemleri içindeki ağırlıklarının arttığı bir çağdır."

Sayfa 35: "Partimiz Avrupa Yerel yönetimler Özerklik Şartı'na uygun olarak, anayasal sistemimize yerel yönetimler hakkının dahil edilmesini sağlayacaktır."


"Pandora'nın Kutusu", iktidar olabilmek için küresel efendilere verilmiş sözlerle doludur. Bu sözlerin yerine getirilebilmesi için elbette alan temizliğine başlanmalıdır.

Ünlü tarihçi Eric Hobsbawn, 1977 yılında yazdığı makalesinde, " Yeni-sömürgeci ulus ötesi ekonomi için en uygun strateji, tam olarak resmen egemen olan devlet sayısının azamileştirilmesi ve devletlerin ortalama büyüklüğünün ve gücünün asgarileştirilmesindedir." demiştir.

Görüldüğü gibi yerelleşme, doğrudan doğruya küresel para baronlarının arsız iştahları ile ilgilidir. Böl- Yönet ve YUT...

Ankara'nın yetkilerinin ve siyasi, ekonomik erkinin yerele devredilmesi, sözde demokratikleşmenin ve tüm kaynakların, insan haklarının daha verimli ve hakkaniyetli kullanılması anlamına gelmemektedir.

Ankara'dan denetlenemeyen yereller bağnaz, bölücü güçlerin otomatiğine bağlanacaktır. Yerelde ne sendikalar ne de demokratik kitle örgütleri yeterince güçlü değildir. Üstelik yerelde var olan dernek ve sendikalar genelde ya GDO'ludur, ya da NGO'laştırılmıştır.

Aşiret reisleri, cemaat ve tarikatlar, sermaye grupları, tüccar ve tefeciler yerel yönetimi kolayca baskı altına alabileceklerdir. Bunun yanı sıra özellikle Güneydoğu'da var olan ve halen gücünü hissettiren feodal sistem iktidarını pekiştirecektir. Bunun yanı sıra bölücü örgüt PKK yerel yönetimlerdeki gücünü, "Büyük Kürdistan"ın alt yapısını hazırlamak için daha da öne çıkaracaktır.

Bir takım özellikle Karadeniz ve Batı bölgelerinden seçilmiş AKP milletvekillerinin imzasını taşıyan "Yerel Yönetimler Reformu" projesi, ülkenin bölünmüşlüğüne rıza gösterenlerin tasarısıdır. İşin en üzücü ve acı tarafı ise, Sn. Kılıçdaroğlu'nun bu tasarıyı mal bulmuş mağribi gibi sahiplenmesidir.

Bu güne adım, adım gelinmiştir.

Aslında CFR'nin memorandumunu programlaştırıldığı andan itibaren, verilen sözler gereği federasyona giden yol, Made in Usa ve AB imalatı taşlarla döşenmiştir.

Tarih 4 Haziran 2003... Ağa babası Wilson olan bir yasa "İkiz Yasalar" TBMM'de AKP-CHP oylarıyla yasalaşmıştır. "Ekonomik -Sosyal Kültürel Haklar Sözleşmesi" ve "Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi" 18 Haziran 2003'te Resmi Gazete'de 4867 ve 4868 numaralarla yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Ülkerin bütünlüğünün intihar belgesi olan bu yasa, "self-determinasyon" yasasıdır. AB üyeliğinin yazılı ve görsel basında şişirildiği ve bu zehirin halka enjekte edildiği günlerde "İkiz Yasalar" TBMM'de görüşülmüştür.

Sözleşmeler, 57. Hükümet (DSP-ANAP-MHP) zamanında imzalanmış, ancak Meclis'te görüşülmemiştir. "Ekonomik-Sosyal Haklar Sözleşmesi" 23 Aralık 2002'de ABD'nin, Irak'a,"özgürlük ve demokrasi getirme" bahanesi ile saldırıya ve binlerce sivili katliama hazırlandığı günlerde getirilmiştir.

"Kişisel ve Siyasi Haklar Sözleşmesi" ise 59. Hükümet'in Başbakanı R.T. Erdoğan tarafından 25 Mayıs 2003'te TBMM'ne gönderilmiş ve 4 Haziran 2003'de gece yarısını geçe tam 35 dakika görüşülerek kabul edilmiştir. Tuhaf bir tesadüf müdür bilinmez bu bölücü yasaların kanunlaştığı sürede ABD, Irak işgalini tamamlamıştır.

"Kişisel ve Siyasi Haklar Sözleşmesi" ve "Ekonomik-Sosyal Kültürel Haklar Sözleşmesi"lerinin 1.Madde, 1.Bentleri ortaktır.

1.MADDE-1:BENT: Bütün halklar kendi statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilir.

1. Madde-1 Bent'in tercümesi tek kelimeyle "SELF-DETERMİNASYON"dur.

Türkiye, bu maddeye "ŞERH" koymamış ve beyan ifade etmiştir.


"Türkiye Cumhuriyeti bu sözleşmeden doğan yükümlüklerini, BM Yasası (Charter) çerçevesinde, yükümlüklerine uygun olarak yerine getireceğini beyan eder."

Bu yasanın çıkmasını takip eden günlerde Karayılan, İngiliz The Times gazetesi muhabiri Antony Loyd'a verdiği röportajda "Türkiye, kendi parlamentomuzu kurmamıza izin versin." demiştir.

İkiz Yasalar, "Yerel Yönetimler Reformu"nun önceden çekilmiş fotoğrafıdır. Ancak soluk renkli bu fotoğrafın karelere yansıyan görüntüsünde, deklanşöre basan iki isim, Kenan Evren ve Turgut Özal...

Yerel Yönetimler Reformu'nun dününü ve bugünü incelemeye devam edeceğiz.

Ancak bu tasarıyı gündeme getirenlere ve yörüngesinden uzaklaşıp, bu tasarıya mal bulmuş mağribi gibi sarılanlara hatırlatmamız gereken bir gerçek vardır.

"Türkiye Devleti, ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe'dir. Bayrağı, kanunda belirtilen şekliyle beyaz ay yıldızlı bayraktır. Milli Marşı, istiklâl Marşı'dır. Başkenti Ankara'dır."

Türkiye Cumhuriyeti devleti ne etnik kökene bağlı ne de cemaat ve tarikatların güdümünde yönetilen eyaletler devleti olmayacaktır.

Bu milletin kıblesi ne Washington ne de Brüksel'dir. Üstelik bu devletin anayasası CFR'nin memorandumundan da kopyalanmamıştır.

Kosova örneği ABD bayrağı önünde secde eden, bölünmüşlük asla kabul edilmeyecektir.

Misak-Milli sınırları kanla, irfanla ve devrimle çizilmiştir. Şiar ise "Ya İstiklâl-Ya Ölüm"dür.

Devam edeceğiz...

Figen ÖZEN, 28 Temmuz 2012