1. yüz (Toplam 1 yüz)

Egemenlik Kayıtsız Şartsız "Sayın" Öcalan'ındır(!) / Figen ÖZEN

İletiGönderilme zamanı: Prş Mar 14, 2013 12:36
gönderen Oğuz Kağan
Egemenlik Kayıtsız Şartsız "Sayın" Öcalan'ındır(!) (1)

PKK'nın elinde esir olan sekiz kamu görevlisinin teslim törenlerini televizyonlarda izlerken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vatandaşı olarak duyduğum utancı, zelilliği sözcüklerle betimlemem inanın mümkün değildir.

Bu öylesine büyük bir utanç ki, koskoca devletin, kanla irfanla ve devrimle kurulmuş bir Cumhuriyet'in, "DEVLET BENİM" diyen diyen iktidarın sayesinde idareyi bir teröriste verişinin karşılığındaki kahroluştur.

Yaklaşık iki senedir kendi vatandaşlarını kurtarmak için tek bir hamle yapmayan, yapamayan, hatta bazılarının maaşını kesen iktidar, Öcalan/BDP/KANDİL şer ittifakının kararı ve "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez." anlayışıyla hareket eden bölücü başının karşısında temenna etmiş, yeni bir teslimiyet belgesinin fotoğrafını çektirmiştir.

İnsan olarak sekiz kamu görevlisinin, ailelerine kavuşmalarına ve serbest kalmalarına elbette duyduğum memnuniyet sonsuzdur. Benim itirazım doğrudan doğruya- yineliyorum- koskoca bir devletin düşürüldüğü durum ve "Barış Süreci" dedikleri bu süreçte var olan diz çöküştür.

"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!" sözünün dağlara, taşlara yazılmasından şikayetçi olanlar, artık "EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ "SAYIN" ÖCALAN'ındır" tümcesini TBMM'nin duvarına kazıtabilirler.

"Ahval ve şerait" bu merkezdedir.

Yakalandığı zaman korkudan neredeyse altına kaçıracak kadar zelilleşen, "Benden faydalanın, devletimin hizmetindeyim." diyen tescilli katil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin geleceğine yönelik kararlar vermekte ve hatta daha da ileri giderek, çizdiği teslimiyet haritası kabul edilmediği ve yürürlüğe konulmadığı takdirde, savaşla devleti tehdit edecek kadar yüzsüzleşmiş, yüzsüzleştirilmiştir.

Basına sızan ve/veya bilerek sızdırılan İmralı tutanaklarının satır aralarına baktığımız zaman, Öcalan'ın büyük bir özgüven içinde ve kendinden emin olduğunu görülmektedir. Çaresiz ve hükümlü olan sanki devlettir. Egemen güç ise "SAYIN ÖCALAN"dır.

Milliyetteki habere göre; Öcalan'ın BDP heyeti ile yaptığı görüşmelerin şifreleri, iktidara atılan tokadın ta kendisidir.Ve halen bu şifreler birilerinin neden "deliğe süpürülmediğinin" açık ifadesidir.

"BAŞARAMAZSAK FELAKET OLUR

“Kandil’e BDP’ye ve Avrupa’ya üç nüsha mektup yazdım. Heyet ile dünden beri yoğun olarak tartışıyoruz. Özal’dan beri teşebbüs içerisindeyim, akim (akamete uğradı, kesintiye uğradı) kaldı. Şimdi akamete uğramaması lazım. Uğrarsa, tırnak kesilirse felaket olur."

Siyasilerin sormadığı soruyu ben soruyorum Öcalan'a... Sen kimsin be adam? Sen ABD'nin paralı uşağı, tetikçisi, eli kanlı bir katil ve hükümlüsün. Kır boynunu, münasip tarafının üzerine otur.

"BİZ AK PARTİ'Yİ ÇIKARAN GÜCÜZ

Eski yaşam alışkanlıkları top yekun bırakmak gerekir. Neden, çünkü bu bir rejim değişikliği olacak. Tanzimat, Meşrutiyet, Cumhuriyet, 1950 çok partili hayata geçişten çok daha önemli, bu hepsinden daha derinlikli olacak"

Rejim değişikliği? Küresel patronların emrindeki çeteler iş birliği yapmaktadır. İmralı/ Kandil ve Ankara'da var olan çetelerin tek amacı Türk'ün milli benliğini yıkmaktır. 1993'te Erdoğan, Mehmet Metiner'e yazdırdığı Kürt Raporu'nda da Cumhuriyet rejimini sorgulamıştır. Türk ordusunu AKP ile birlikte "KAFESLEDİKLERini" itiraf eden pis zihniyet, Öcalan/iktidar şer ittifakı ile rejimi değiştirmek için iş birliği içindedirler.Son süreç bir çeteler ittifakının aynaya yansıyan fotoğrafıdır. Türk milleti bu yansımanın cevabını "MEŞRU MÜDAFAA HAKKI"nı kullanarak vermelidir.

BDP, Öcalan'a cevaben yazılan mektubun hazır olduğunu söylemiştir. Avrupa kanadı da "ÖNDERLİK"e yazılan mektubun tamamlandığını ifade etmiştir. Kandil'in cevabı beklenmektedir.

Bu arada BDP boş durmamakta, Türkiye'nin dört bir tarafında "ÖCALAN'a ÖZGÜRLÜK" mitingleri yapmak için harekete geçmiştir.

Diğer taraftan ise PKK'nın sitesinde 8 Mart'ta bir üsteğmen ve üç askerin öldürüldüğü iftiharla sunulmaktadır. Ve bu sürecin adı barıştır.

Devlet iktidarın eliyle, Öcalan'a teslim edilmiştir.

EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ "SAYIN" ÖCALAN'INDIR(!)...


Egemenlik Kayıtsız Şartsız "Sayın" Öcalan'ındır(!) (2)

BAŞBAKAN TUTUKLANACAKTI

AK Parti’nin çıkışları yanlıştır. Son bir buçuk yılda büyük bir savaşa yüklendiler. Nihai tasfiye operasyonları yaptılar. Sayın Başbakanı buna inandıran ekip (2011’de) PKK’yi bitireceğiz’ dedi. 10 bin kişiyi (KCK) içeriye aldılar, Bu güç MİT’e de darbe planladı. Ben hemen devreye girdim, ‘bu darbedir’ dedim. Ergenekon’dan farkı yok. Başbakan MİT’e darbe yapılınca sıranın kendisine geldiğini gördü, Başbakan vatana ihanet suçundan tutuklanacaktı. (Durdu yeniden söze başladı) Genelkurmay Başkanının (İlker Başbuğ’u kastetti) tutuklanması da budur. O güce Cevat Öneş ‘darbe’ dedi. Bu yüzden ben devreye girdim, yardımcı olayım dedim.

Tutanakları okumaya devam ettiğimiz zaman, Öcalan'ın kendisini "BAŞBAKAN"ı dahi yargılanmaktan kurtaran adam olarak ilan ettiği görülmektedir. Öcalan, astını koruyan, yargılanmaktan kurtaran hami rolündedir. Bu rol, zat-ı şahanelerine bizzat iktidar tarafından verilmiştir.

Erdoğan'ın bu sözleri nasıl hazmettiğini, içine sindirdiğini de anlamak mümkün değildir. Ben bu devletin bir vatandaşı olarak asla icraatlarını onaylamasam da, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı'na yapılan bu aşağılamayı ve hakareti, temsil ettiği makama saygımdan ötürü asla kabul etmiyor, edemiyorum.

Camdan okuduğu metinlerde mangalda kül bırakmayan Sn.Erdoğan; bu hükümlüye haddini bildirmeli ve bir cevap vermelidir.

"DARBEYİ BEN ÖNLEDİM

Metiner, ‘Sıkıştı’ diyor. Yanlış söylüyor. Sıkışma yok, darbeyi önledim. Bir darbe var, fakat derinliğini tam fark edemiyorum. MİT’i düşürseydiler. Türkiye’de tüm kaleler düşmüş olacaktı. Hakan Fidan tutuklansa, sonra sıra Başbakan’a gelecek.

Komisyonlar kurulacak. Hakikat komisyonu da kurulacak. Akil adamlar denetiminde olacak. Çekilme o zaman olacak. Köylere geri dönüş olacak. Bunları yapmazlarsa geri çekilme olmaz. Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz. Çekilirsek gerilla biter görüşüne katılmıyorum. Suriye var, İran var. Şu an Suriye’de 50 bin, Kandil’de 10 bin, İran’da 40 bin var."

Bu bölümde Öcalan gene tehditlerine devam etmekte ve geri çekilme denilen senaryonun aslında amacının "GERİLLA"yı büyütmek olduğunu söylemektedir.

"HEPİMİZ ÖZGÜR OLACAĞIZ

- Sırrı: Sizin konumunuz ne olacak?
- Öcalan: (Gülerek) Ne ev hapsi, ne de af bunlara gerek kalmayacak. Herkes, hepimiz özgür olacağız. Şunu bilin ki bu hamlem komployu boşa çıkaracaktır. Ben komployu aşıyorum. Başarılı olursam, Ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum. Yalnız, herkes bilmeli ki, ‘Ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız’. Kendime güveniyorum. Şunu iyi bilin devlet de ben de vazgeçemeyiz. Tarihi bir barış ve demokratik yaşama geçiş.

Umarım AKP’de bizi yanlış anlamaz. Yanlış anlarsa felaket olur. Buna rağmen AKP diktatoryasını bize dayatırsa kabul etmeyiz.
- Sırrı: Başkanım her şeyi konuştuk. Bir de başkanlık meselesi var. Kamuoyu bu konuda çok hassas. Osman Kavala’nın size selamları var. Totaliter bir yapıya dönüşmesinden endişeli...

Öcalan. Benim bu süreci canlandırmam, darbeyi engelleme sorumluluğu... Darbeyi önleyebileceğimi fark ettim ve süreci başlattım."

***
Tutanakların çektiği fotoğrafın tamamına bakıldığında, kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan olumlu rüzgarın ve Öcalan'ın her türlü koşula evet deme eğiliminde olduğunun pek de gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Öcalan, ne acıdır ki Türkiye'nin geleceği ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynamaktadır.

Öcalan büyük bir rahatlık ve öz güvenle hükümetle Başkanlık pazarlığına giriyor, 2001-2004 yılları arasındaki eylemsizlik kararları ile hükümetin önünü açtıklarını, hatta darbeyi önlediklerini söylemektedir. Bununla da kalmayıp, üstü kapalı da olsa bu çözüm sürecinden de başarısızlık çıkarsa, artık kendisinin yapacak bir şeyi kalmayacağını ve bir ‘halk savaşı' çıkacağını belirterek, devleti tehdit etmektedir.

Ayrıca yeni anayasa konusunda da kendini oldukça yetkili gören Öcalan vatandaşlık tanımını dahi yapmakta ‘Özgür iradesiyle Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlılığını ifade eden her birey Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.' demektedir.

Bu tutanaklar yalnız iktidar için değil, Türk milleti için de bir utanç vesikasıdır. Bu vesikanın yazılımı 5/Kasım/2007'de, Beyaz Saray-Oval Ofis'te yapılan Bush-Erdoğan görüşmesinde kurgulanmıştır. Silivri-Hasdal-Metris bu günler için hazırlanmıştır. Genel Kurmay'ın "KOZMİK ODA"sı, Bülent Arınç'a suikast bahanesiyle tarumar edilmiş, Türk milleti ile halkın evlatlarından oluşan Türk ordusu arasına perde çekilmiştir.

Amaç -ki bu iktidarın amacıdır- Türk'ün milli birliğini çökertmektir. Öcalan/PKK birlikteliğinin isteği le Anayasa'dan Türklük silinecektir. Birleşik Büyük Şehirler Yasası ile yerel yönetimler güçlendirilerek, Türkiye eyaletlere bölünecektir.

Çünkü "DÜNYA HÜKÜMETİ" bunları istemektedir. AKP'de yayımladığı Kurucular Kitabı'nın muhtelif sayfalarında CFR'nin gönderdiği memoranduma göre hareket edeceğini beyan ederek söz vermiştir. İktidar koltuğu uğruna Türkiye ve Türk milleti feda edilmektedir.


Ya EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ "SAYIN" ÖCALAN'INDIR.(!)..

Ya da "EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR."

Bunu Türk milletinin azim ve kararı belirleyecektir.

Figen ÖZEN, 14 Mart 2013