1. yüz (Toplam 1 yüz)

“Cambaza Bak!” / Figen ÖZEN

İletiGönderilme zamanı: Pzt Nis 14, 2014 12:34
gönderen Balasagun
“Cambaza Bak!”

Resim
Sandık müsameresinin oynandığı seçim sathında yüz yıllık planın sahnelendiği açıkça görülmektedir. Tüm alanlar çadır tiyatrosundan farksızdır. Kırmızı, sarı, mavi ve yeşil flamalar… Gerili ip üzerinde ellerindeki denge sopasıyla yürümeye çalışan cambaz veya cambazlar. Cambazların hepsi maskelidir. Çadır tiyatrosundaki seyirciler henüz yüzü maskeli cambazları fark etmemiştir. Onlar ortalığı sirke çeviren ne idüğü belirsiz çakalları izlemektedir. Çakallar tüm güçleri ile ulumakta ve arsız iştahlarını efendilerinin önüne attıkları, beyinlerini köleleştiren yemlerle gidermeye çalışmaktadırlar. Çadırdakiler gerçek tehlikenin bu iğrenç ulumaların ardında olduğunu fark etmek üzereyken, yükselen bir ses onların dikkatini dağıtacaktır.

“Cambaza bak!” Seyircilerin tüm dikkati artık ipteki maskeli cambazların üstündedir. Beyinleri gizli bir el tarafından kontrol altına alınmıştır. Gerçeği ve doğruyu görmeleri mümkün değildir. Bir numaralı cambaz avaz, avaz bağırmaktadır.

“Bu alçaklığın ihanetin hesabı da bu hainlerden sorulur. Bir an bile olsun rehavet içinde olmayacağız. Boş bulunmayacağız. 17 Aralık darbe girişimi tam anlamıyla çökmüştür. Geri tepmiştir. Ekonomiye milli kurumlara yönelik saldırı tamamen püskürtülmüştür. Şu anda kısa sürede 4 milyar dolar yaklaşık Türkiye’ye döndü. Bu onları rahatsız ediyor tabi. Şu anda paralel yapının başını çektiği ittifakın iki hedefi kaldı, biri 30 Mart seçimleri, diğeri de çözüm sürecidir.”

Cambaz sallanmakta, fakat düşmemektedir. O sallandıkça seyirci, cambazı avuçları patlayana kadar alkışlamakta; “Usta, karizman yeter” diye bağırmaktadır. Ustanın karizması sıfırlanan paralarla, Malezyalılara satılan hastahanelerle, satın alınan villalarla daha parlatılmıştır. Ama bunların hiç biri önemli değildir. Seçim sathında 19 milyon kişiye12 milyarlık yardım dağıtılmıştır. “Tek devlet, tek bayrak!” İp üstünde gırtlağını yırtarcasına kendi inanmadığı bir yalanı haykıran ustayı, çadır tiyatrosundaki seyirciler göz yaşları içinde izlemektedir. Usta yalan söylemektedir. Sirk cambazlığına terfi edebilmesi için, vatandaşı olduğu ülkenin müzakere-mütareke masalarında bir mal gibi pazarlık konusu yapılması onun bilgisi dahilindedir.

Çadırın bir başka köşesinde bir araya gelmiş bir başka seyirci topluluğu ise “usta”nın ipten düşeceğini ümit etmektedirler. Ama usta görünmez bir ip ile sıkı, sıkı bağlıdır. İşleri bitinceye kadar koruma altına alınmıştır.Diğer iki cambaz ise ustadan boşalacak veya boşaltılacak koltuğa sevdalıdır. İkinci cambaz, ilmini(!), tekniğini ilerletmek için piramidin en tepesindeki “Büyük Abi”nin kapısını çalmış, dayanamamış yamaklarını göndermiştir.Malum, kolay, kolay sirk cambazı olunmuyor bu ülkede. İcazet almak şarttır. Gün gelince “Büyük Abi”, diğer cambazların da sırtını okşayacak ve onlara da bir mansıp verecektir. Ama ne pahasına?

Üçüncü cambaza gelince, onun ne yaptığı belli değildir. Verilene razıdır.Bu çadırda her türlü illüzyon, aldatma, hile, göz boyama serbesttir. Cambazların görevi aldatmaktır. Palyaçolar seyirciler arasında dolaşarak şaklabanlık yapmaktadır. Seyircilerin bir gözü cambazlarda, diğer gözleri ise palyaçolardadır. Görmezler, duymazlar ezberlerine aldıkları gibi konuşurlar.Yankesiciler hızla seyirlerin ceplerine dalmakta ve iradelerini çalmaktadır. Sistemin içindeki cambazlara sorgulamadan biat etmişlerdir. Yok, yoktur bu çadırda…

En büyük cambazın iradesi hakimdir. Spotlar onu aydınlatır, “Evlad-ı Fatihan”dır o. Fatih’in Kanunnamesi geçerlidir. Çalsalar da, çırpsalar da evlatları dokunulmazdır. Ama saltanat uğruna dün Türkiye’ye davet ettiği, hasretini dile getirdiği “Muhterem Hoca Efendi” artık inine girilecek paralel yapının ta kendisidir.

30 Mart Yerel Seçimleri, çadır tiyatrosu sathı mahallinde ipteki cambazlar arasında geçmiştir. Sonuç önceden bir, çok yerde belirlenmiştir. Bu seçimde Türk milleti yok sayılmış, oy hırsızlığı açıkça yapılmıştır.

Daha doğrusu bu seçim “Usta”nın, Ağustos’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi için yaptığı ankettir. İşte bu nedenle milletvekillerini, bakanlarını sahaya sürmüştür. Sonuç önemlidir onun için. Kendini Türkiye’nin seçimle o koltuğa oturmuş, “ilk devlet başkanı” olarak görmek vazgeçilmez hayalidir.

Seçimden sonra yapılan hiçbir itiraz geçerli olmayacaktır ve olmamıştır. İlçe, il seçim ve Yüksek Seçim Kurulu bir tek kişidir. Mutlakıyet rejimi geçerlidir. “Tek adam”ın iki dudağı arasından çıkan her kelam bir emirdir.

Seçim kurulundaki her hakim, vicdanını, hukuka saygısını en büyük cambazın emrine tahsis etmiştir. “Emir demiri keser”anlayışı, hukukun sırtını yere getirmiş, adalet hakem kararı ile hükmen mağlup olmuş, yıldızları saymakla yetinmiştir.

“Kral çıplak”tır. Ama hiç kimse bunu görmemektedir. Türk milleti ve Türkiye üzerinde büyük operasyon düzenlenmektedir.

Ancak sistemin şekillendirdiği siyasi partilerin sempatizanları, kurtuluşu sandıkta ve iktidarın değişmesinde aramaktadır. Her seçim cambazların ip üstündeki maharetine bağlıdır. Onların asıl sahiplerinin işaret ettiği “küresel çeteler”in çıkarı iktidarı belirleyecektir. Ali Hoca gidecek, Hoca Ali gelecektir.

Kurtuluş, yeniden “Kuvva-i Milliye”nin inşasındadır. Bu yüce milleti,“ALLAH’la aldatanlar”ın, “Atatürk’le kandıranlar”ın yüzündeki maskeyi çıkarıp çöpe atacak yegane güç elbette Türk milletidir.

“Ben hürriyeti gasp edilmiş bir milletin kızı olarak, istiklâlime nasıl yürüyeceğimi söyleyeceğim. Bu beyanatım kollarımı bağlamak isteyenler için dikkate değer olmalıdır.
Bu millet yok edilemez… Biz yalnız ağlıyoruz. Ağlayarak kazanılacak hak, hıçkırıklarımı işitecek kalp yok.
TEŞKİLATA, NİHAYET FAALİYETE BAŞLAMAK LAZIMDIR.”
(Darülfünunlu Münevver Saime- Kadıköy Mitingi.)


Figen ÖZEN, 13 Nisan 2014