1. yüz (Toplam 1 yüz)

NUTUK'tan Ders Almak! / Figen ÖZEN

İletiGönderilme zamanı: Cum Ağu 08, 2014 12:03
gönderen Oğuz Kağan
NUTUK'tan Ders Almak!

Sevr’in 94. yıldönümüne ve cumhurbaşkanlığı seçimine çeyrek kala Mustafa Kemal Paşa’nın her zamanki gibi yol göstereceği inancıyla; ders kitabım NUTUK’un sayfalarına sığındım.

Günün “ahval ve şerait”ine rehberlik edecek satırları aradım ders kitabımda ve buldum.

Çünkü NUTUK, sadece bir ders kitabı değil, aynı zamanda bir kurtuluş ve kuruluş destanıdır.

NUTUK, zorluklarla, yoksulluklarla ve ihanetlerle dolu MİLLİ DEVRİM sürecinin azim ve kararının belgesidir.

Nutuk bir devrimcinin, bir yurtseverin isyanıdır.

İsyanıdır çünkü; Mustafa Kemal Paşa “Tek kurtuluş istiklâl-i tamdır.” derken, ülke sath-ı mahallinde “Milli varlığa düşman kuruluşlar” faaliyet göstermektedir.

“Merkezi İstanbul'da olan Trabzon ve Havalisi Ademi Merkeziyet Cemiyeti'nin siyasal erek ve amacı, adından anlaşılmaktadır. Her durumda merkezden ayrılmak amacını güdüyor.

Yurt İçinde ve İstanbul'da Ulusal Varlığa Düşman Kuruluşlar

Kurulmaya başlayan bu örgütlerden başka, ülke içinde daha birtakım girişimler ve kuruluşlar da ortaya çıkmıştı. Özellikle Diyarbakır, (belge: 8, 9) Bitlis, Elazığ illerinde, İstanbul'dan yönetilen Kürt Teali Cemiyeti (Kürt Yükselme Derneği) vardı. Bu derneğin amacı, yabancı devletlerin koruyuculuğu altında, bir Kürt hükümeti kurmaktı.

Konya ve dolaylarında, İstanbul'dan yönetilen Tealii İslam Cemiyeti (İslam Yükselme Derneği) kurulmasına çalışılıyordu. Ülkenin hemen her yanında İtilâf ve Hürriyet, Sulh ve Selâmet Cemiyetleri (Uzlaştırma ve Özgürlük, Barış ve Esenlik Dernekleri) de vardı, serüvenciler de vardı. Örneğin: Rahip Fru (Frew) gibi. Yapılan işlerden ve işlemlerden anlaşıldığına göre, derneğin başkanı Rahip Fru idi.

Bu derneğin iki görünüşü ve niteliği vardı. Biri, dış görünüşü ve uygarca girişimlerle İngiliz desteğini istemeye ve sağlamaya yönelen niteliği idi. Öteki, gizli yönü idi. Asıl çalışma bu yöndeydi. Yurt içinde örgütler kurarak İngiliz Muhipler Cemiyeti

İstanbul'da çeşitli amaçlarla gizli ve açık olmak üzere de, birtakım parti ya da dernek adı altında kuruluşlar vardı.

İstanbul'da önemli sayılacak kuruluşlardan biri İngiliz Muhipler Cemiyeti (İngiliz Dostları Derneği) idi. Bu addan İngilizleri sevenlerin kurdukları bir dernek olduğu anlaşılmasın! Bence, bu derneği kuranlar, kendilerini ve kişisel çıkarlarını sevenler ve kendi varlıklarıyla çıkarlarının dokunulmazlık çaresini Lloyt Corc (Lloyd George) hükümeti aracılığıyla İngiliz desteğini sağlamakta arayanlardır. Bu zavallıların (bedbaht), İngiltere Devleti'nin, bütünüyle, bir Osmanlı Devleti bırakmak ve korumak isteğinde olup olamayacağını bir kez düşünüp düşünmedikleri üzerinde durmak gerekir. Bu derneğe girenlerin başında Osmanlı Padişahı ve yeryüzü Halifesi sanını taşıyan Vahdettin, Damat Ferit Paşa, Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) olan Ali Kemal, Âdil ve Mehmet Ali Bey'ler ve Sait Molla bulunuyordu. Dernekte İngiliz ulusundan kimi ayaklanma ve başkaldırmalara yol açmak, ulusal bilinci işlemez kılmak, yabancı devletlerin işe karışmalarını kolaylaştırmak gibi haince girişimler, derneğin bu gizli kolunca yönetilmekteydi. Sait Molla'nın, derneğin açık girişimlerinde olduğu gibi ondan daha çok gizli işlerinde de rol oynadığı görülecektir. Bu dernek için söylediklerim, sırası geldikçe yapacağım açıklamalar ve gerektiğinde göstereceğim belgelerle daha iyi anlaşılacaktır.

Amerika'nın Güdümünü İsteyenler: İstanbul'daki kadın erkek birtakım ileri gelen kişiler de, gerçek kurtuluşu Amerika'nın güdümünü (mandasını) istemek ve sağlamakta görüyorlardı. Bu kanıda olanlar, düşüncelerinde çok direndiler, tam uygun işin, kendi görüşlerinin desteklenmesi olduğunu kanıtlamaya çok çalıştılar.”
NUTUK- Mustafa Kemal Paşa…


Nutuk’tan alınan bölümde görüldüğü gibi halimiz, ahvalimiz bu şekilde anlatılmıştır.

Kimi İngiliz sevicisi kimi, Amerikan mandacısı kimi Kürt bölücüsüdür. Bir de “milli sır”dan habersiz padişah, hilafet yanlısı hainlerin yanı sıra, saltanat destekçisi sözde kurtuluş neferleri boy göstermektedir.

Sivas Kongresi’nde Mustafa Kemal’in karşısına dikilen Tıbbiyeli Hikmetler de vardır. Tam istiklâlci.

“Hikmet Bey, Sivas Kongresinde ABD ya da İngiltere’nin manda ya da himayesini savunan söylemlere çok şaşırır. Oturumlar sırasında söz aldığında, delegelerin hayret nidaları arasında yüksek ve heyecanlı sesle şu sözleri söyler:

“Delegesi bulunduğum Türk gençliği, beni buraya bağımsızlık yolundaki çalışmalara katılmak üzere gönderdi. Mandayı kabul edemeyiz. Eğer manda fikrini kabul edecek olanlar varsa bunları şiddetle reddeder ve kınarız. Eğer manda fikrini kabul ederseniz sizleri hain ilan ederiz “.Daha sonra Mustafa Kemal’e dönerek aynı coşku ve kararlılıkla ” Paşam siz de manda fikrini kabul ederseniz sizi de reddederiz. Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı olarak değil vatan batırıcısı olarak adlandırır ve lanetleriz”

Herkes bu net ve heyecanlı söylem karşısında Mustafa Kemal ‘in tepkisini beklerken, yanıt gelir : ”Evlat içiniz rahat olsun. Biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Manda da yok, himaye de yok. Parolamız tektir ve değişmez: Ya İstiklal, ya Ölüm.” Gazi, Tıbbiyeli gencin bu içtenlikli çıkışından çok mutlu olmuştur.”


Bugünün Türkiye’sine baktığımız zaman gene cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi bir karmaşanın ve hatta bir bölünmenin ortada olduğu ortadadır.

Erdoğan’a oy verecek güruhun analizini yapmak için sayfalarca yazmak gerekmektedir. Tümünün beyni sahte dincilerin salvolarıyla, sadakaya muhtaç edilmiş yoksulluklarıyla, ileri demokrasi tuzağıyla işgal edilmiştir.

Milleti sömürerek zengin olanlar, varlığını Erdoğan’ın varlığına borçlu olanlar, sanatçı müsveddeleri onun yanındadır.

Selahaddin Demirtaş’a gelince malumun ilanıdır. Üzerinde durmaya gerek bile yoktur. Sadece bölücüler değil, tatlı su solcuları ve alaca karanlık aydınları Demirtaş’ı desteklemektedir.

Geriye İhsanoğlu’nu destekleyecek oldukça kalabalık bir gurup vardır. “Yetmez ama evet” diyenler… Ve/veya parti genel başkanlarının atadığı cumhurbaşkanı adayını sorgulamayanlar… Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin düşüncesinde olanlar…

Eyvallah, tamam bu sizin kararınız. Olacaklardan siz sorumlusunuz.

Biz Tıbbiyeli Hikmet örneği tam istiklâlcilerdeniz. Sandığın küresel çetelerin senaryosunu yazdığı, aktör ve figüranlarını para karşılığı kiralayarak kendi çıkarları için sahneye koyduğu bir müsameredir.

“Demokrasi, egemenliğin millette olduğunu, başka yerde olamayacağını gerektirir.” Mustafa Kemal Paşa-NUTUK

Egemenlik millette değildir. Milletin egemenliği, AB’ye, ABD’ye, küresel çetelere ve hatta Öcalan’a devredilmiştir.

Üstelik demokrasinin olmazsa olmazı tam bağımsızlıktır. Ülkenin tam bağımsız olduğunu iddia edecek kadar hayalci olmamız mümkün değildir.

Ancak sosyal medyada bir takım kişiler yek diğerini hain ilan etmekte hiç mi hiç sakınca görmememektedirler. Bir linç edebiyatı revaçtadır.

Bir örnek…

“Oy kullanmayanların bu ülkenin iskeletinin oluşmasında rol almış vatanseverlerin yanında hiç rol almamış seyretmiş ama hazır konmuş insanlardan farkı yoktur. Demokrasi vatandaşlık görevi oy kullanmakla olur. Oyunu kullanmayanların vatandaşlık bir kenara ülkelerini de düşünmediklerini de aşikardir . Bu nedenle onların da hainlerden farkları yoktur.”

Yetmez!

Oy vermeyenler için;

a- Hayvan

b- Bitki

c- Akli dengesi olmayanlar

d- VATAN HAİNİ tanımlamaları da yapılmaktadır.

Şimdi soruyorum, Oy vermeyeceğime göre ben, biz hangisiyiz?

Ben söyleyeyim. Biz Tıbbiyeli Hikmet gillerdeniz. Küresel çetelerin yazdığı senaryoya “HAYIR” diyenlerdeniz.

Tam istiklâlciyiz. Örgütümüz Türk milleti, şiarımız “YA İSTİKLÂL- YA ÖLÜM!”dür.

Saltanatçılar, İngiliz sevicileri, Amerikan mandacıları içi Mustafa Kemal Paşa da haindi, asiydi, çeteciydi.

Hakkında “idam hükmü” bile verilmişti.

“Milli sır”ı yüreğinde bir giz olarak saklayanlar zaferi kazandı. Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu.

Ve bu devlet tam on beş sene (1920-1923) Türkler tarafından, Türk milleti için yönetildi.

“Ehven-i şer yoktur.” diyen Halaskar Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın yanında saf tuttuk biz.

Var mı ötesi?

Hangi yaftayı yapıştırırsanız, yapıştırın, ne derseniz deyin oy kullanmayacak, küresel çetelerin seçimine ortak olmayacağım.

Çünkü ”Vatanın tamamı, ülkenin ve milletin istiklâli tehlikededir. Ülkenin ve milletin istiklâlini gene milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”

Figen ÖZEN, 8 Ağustos 2014