1. yüz (Toplam 1 yüz)

“Taşlar Bağlı, İtler Serbest!” / Figen ÖZEN

İletiGönderilme zamanı: Çrş Eki 15, 2014 8:41
gönderen Balasagun
“Taşlar Bağlı, İtler Serbest!”

Resim
13 EKİM! Ankara’nın başkent ilan edilişinin yıl dönümü...

Kutlu olsun!

Ancak bir Ankaralı olarak yüreğim yangın yeri gibi... Memleketimin, her tarafı ayrık otlarıyla sarılmış durumda... Asalak bitkiler Kızılay’dan, Reşit Galip’e uzanmış, Çankaya’da kök salmış.

Ankara; Ankara olalı böylesine kirlenmemiş. Atatürk Orman Çiftliği; zararlı kımıl böceklerinin, saldırısı altında.

BALGAT derseniz, CIA’nın çetecileri tarafından işgal edilmiş...

Yüksel, Sakarya caddeleri “TATLI SU SOLCULARI”nın mekanı olmuş.

TBMM derseniz; 23 Nisan 1920’de Osmanlı Devleti’nin İtilaf Devletleri’nce işgali sırasında direniş gösteren Türk Milletinin oluşturduğu irade ile kurulan, (asli kurucu iktidar) ve yine bu iradenin sahibi olan Türk Milletinin anayasa ile verdiği yetki ile yasama görevi yapan Türkiye Cumhuriyeti anayasal devlet organı olmaktan çoktan vazgeçmiş. Baş efendilerin gözünün içine bakan vekillerin mekanı olmuş.

“Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir” ilkesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin varoluşunun temel dayanağını oluşturur.” söylemi ise sadece duvarında yazılı bir anı olarak kalmış...

ANCAKKK! “Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır.”

Bu böyle biline!


Türkiye’ye gelince; Ankara’dan beter. Vatan lime, lime edilmektedir. Türk bayrağı yırtılıp yakılmakta, Atatürk heykelleri saldırıya uğramaktadır.

HDP Genel Başkanı’nın emriyle sokağa dökülenler; “2011 Türkiye İç Savaş Raporu”nun geciktirilmiş senaryosunu sahneye koymak için, el birliği ile çalışmaktadır.

“Türkiye Batı’ya göre çok büyük bir ülke. AB yetkililerinin demeçlerinde de var bu. Türkiye’yi küçültmek istiyorlar. ABD’ ye direnemeyecek bir Türkiye olmalı ve haritası değiştirilmeli. Amaç, Kürdistan kurularak, Türk devletinin zayıflatılması ve boyun eğdirilmesi. Bu da kendilerinin hassas olarak tanımladıkları, karışık bölgelerdeki etnik çatışmalar çıkartılarak yapılacak. Çünkü bu dünyanın en tehlikeli işidir. Raporda şu da geçiyor, Türkiye’ de herkes kendi etnik kökenine göre yolunu seçebilir.”

Yukarıdaki satırlar adı geçen rapordan alınmıştır. Raporun devamında ise “Orta şiddette çatışmalar çıkarılarak kaos ortamı yaratılmalıdır” denmektedir. (M.SefaYürükel- “2011 Türkiye İç Savaş Raporu”)


Raporda yazılan her şey gerçekleşmiş, Türkiye’nin demografik yapısı, jeo-politik durumu incelenerek bazı öngörülerde bulunulmuştur.

Örneğin Güneydoğu’da bazı yerleşim bölgelerinin var olduğu iddia edilen etnik yapıya göre isimlerinin değiştirilmesi üzerinde durulmuştur.

Ve Dağlarca, sabık Cumhurbaşkanı A.Gül’ün dilinde “Oramar”a dönüşmüştür.

Ancak 2011’de iç savaş CFR’nin göbek bağını kestiği iktidar partisi; PKK ile çoktan masaya oturmuş ve gereken tavizleri vermiştir. Bu nedenle “orta şiddetteki çatışmalar” beklemeye alınmıştır. Ta ki zamanı gelene kadar…

IŞİD bahane, bölücülük şahanedir. Ayn El-Arap-ki Suriye’nin toprağıdır- IŞİD tarafından işgal edilince, etnik kökeni ne olursa olsun bölücülerin iştahı kabarmıştır. Bu arada vatan sathı mahalline yayılan yabancı istihbarat ajanları boş durmamışlar, Türk kovanına çomak sokmuşlardır.

Mesele basittir. Zaman ve zemin hazırlanacak ve Türk milleti sokağa intikam salvolarıyla dökülecektir.

Küresel çeteler, ülkenin kana boyanmasını istemektedir.

İktidarın, bir vakitler IŞİD’le dost olduğu iddialarını sağır sultan dahi duymuştur. Gerçi terör örgütleriyle “dost” olmak onların fıtratında vardır. Gerçi cumhurun başı olduğunu iddia eden kişi “PKK ile görüşen şerefsizdir” demiştir.

Erdoğan son derece haklıdır. Şerefsizlikten de ötedir. Üstelik PKK İle hükümet değil, devlet görüşmüştür(!).

Gene aynı Erdoğan, başbakanlığı zamanında “devletin başı” olduklarını da iddia etmektedir.

Erdoğan’ın şahsi hırsı, bir zamanlar canciğer kuzu sarması olduğu Esad’ı yok etmek adına ülkeyi ateşe atmaktadır. Türkiye “göçmenler cenneti”dir. Yaklaşık 2 milyon kişi şu anda Türkiye’dedir. Savaştan kaçanların yanı sıra ajanlar, teröristler, provokatörler ellerini, kollarını sallaya ülkeye girmiştir.

Küresel çetelerin istediği olmuş, Kuzey Afrika’dan sonra Ortadoğu’da cadı kazanına dönmüştür. Türkiye tarafında ise Erdoğan, yanan ateşe odun taşımak için hazır ve nazırdır.

Sokaklar Kobani’cilerle dolup taşmaktadır. IŞİD, Müslümanlığı şiddet ve vahşetle eşleştiren, içlerinde Hıristiyan, Yahudi komutan ve eğitmenlerin bulunduğu bir örgüttür. Küresel çetelerin Ortadoğu için kullandığı bir anahtardır IŞİD.

Yalnız Güneydoğu değil, Türkiye Ayn El Arap’ta daha dün Türk askerine, kurşun sıkan PYD-PKK’ya destek için yakılıp, yıkılırken sokaklara dökülenler de bu vatana ihanet etmektedir. Yalnız askeri sırların bir başka ülkeye satışı değildir vatana ihanet.

Vatanı bölmek isteyenlerin, yanında saf tutanların da ihaneti, yaptıkları eylemlerle tescillenmiştir.

Güneydoğu’da resmen Ayn El Arap’ı bahane ederek isyan provası yapılmaktadır. Devlet tehdit edilmekte ve yok sayılmaktadır. Binden fazla okul ve kamu binası yakılmış ve Diyarbakır’da banka ATM’lerinden 5 milyon lira çalınmıştır.

Bunlardan daha vahim olanı ise PKK Gençlik Yapılanması’nın “kolluk güçleri”ne sokağa çıkma yasağı ilan etmesidir.

Kimdir bu “kolluk güçleri”? Türk polisi ve jandarması…

Hal böyle iken devletin başındakiler utanmayı bırakın, HDP ile el altından ihanet sürecinin devamı için anlaşmaya varılmış ve bu konuda hazırlanan taslak, PKK’nın siyasi uzantılarının beğenisine, onayına sunulmuştur.

“Erdoğan’ın yeni bir güvenlik paketine ilişkin açıklamalarını da eleştiren Baluken, “Eğer Meclis’e gelirse bu Türkiye’yi bir kaosa ve iç savaşa götürecek çok ciddi toplumsal olaylara yol açabilecek durumlar olarak tarafımızdan değerlendirilir” diye konuştu.” Yeniçağ

Taşlar bağlı, itler serbest olunca, kıçı kırık bir güruh, devlete rahatlıkla kafa tutmuştur.

* * *

İşin bir başka ar duyulacak tarafı da askere ve polise o bölgede “sivil giyinin” talimatının verilmesidir. Çünkü devletin başı olduğunu iddia eden CFR’nin göbek bağını kestiği parti acz içindedir ve kendi vatandaşlarını koruyamamaktadır.

Görüp de söylememek, susmak ise ihanetin bir başka renkli yüzüdür. HDP’nin yol arkadaşlığına soyunan ve PKK’nın siyasi uzantıları ile işbirliğine giren iktidar yalnız değildir. HDP’nin yanında saf tutan bir parti vardır ki şaşkınlıktan dudaklarınızı uçuklatacaktır. Kendileri de itiraf etmiştir. Artık onlar “1930’ların partisi” değildir. Demirin taşı ile TANRI’nın kulu kol koladır.

Ülke PKK-HDP’nin insafına terk edilmiştir. Güneydoğu’da PKK’dan nefret eden insanlarımız, korkularından ses çıkaramamaktadır. Okula giden çocuklardan dahi PKK haraç almaktadır. Olaylar basına yansıtılmamaktadır.

Hal böyleyken MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Amerika’dadır. “Büyük Abi”, Ankara’nın kırmızı çizgilerini kara bir kalemle çizmiştir. Sadece adı “Güvenlik Zirvesi” olan toplantılarda, dostlar alışverişte görsün örneği alınan kararlar yok sayılmıştır.

Ankara inkar etse de “eğit-donat” konusunda ABD ile anlaşmaya varılmış ve TSK’ne teröristleri eğitme görevi verilmiştir.

Bunun yanı sıra başta İncirlik üssü olmak üzere Türkiye’de var olan tüm üslerin Amerika’nın kullanımı için de anlaşma sağlanmıştır.

Beyaz Saray bu… Yarın belki de “Büyük Abi” bizim Mehmetçiklerimizin PYD/PKK ile silah arkadaşı olmasını isteyecek ve onları kendi çıkarları için ölüme gönderecektir.

Amerika’nın ve İsrail’in planı yeni Haçlı seferlerinde Müslüman’ı, Müslüman’a kırdırmaktır.

Bu planı bozacak ve geçersiz kılacak tek örgüt ve güç ise büyük Türk milletidir.

Figen ÖZEN, 14 Ekim 2014