1. yüz (Toplam 1 yüz)

“Bir Pazar Sabahıydı, Ankara Kar Altında” / Figen ÖZEN

İletiGönderilme zamanı: Pzt Oca 26, 2015 22:03
gönderen Balasagun
“Bir Pazar Sabahıydı, Ankara Kar Altında”

Resim
“Bir Pazar Sabahıydı Ankara Kar Altında
Zemheri Ayazıydı Yaz Güneşi Koynunda
Ucuz Can Pazarıydı Kalemim Düştü Kana
Zalımlar Pusudaydı Bedenim Paramparça
Ucuz Can Pazarıydı Kalemim Düştü Kana”


Yıl 1993. 24 Aralık Pazar… Çok soğuktu Ankara. Soğuğa inat güneş gri gökyüzünde parlıyor, buz tutmuş pencere camlarının, üzerinde yansıyordu.

Olağan bir gündü. Ta ki yüreklere ateş gibi düşen, haber duyulana kadar. Saatini tam hatırlayamıyorum ama sanırım 14.00 civarıydı. Televizyon yayınını keserek Uğur Mumcu’nun bir suikast sonucu öldürüldüğü haberini verdi.

Bir ay öncesini hatırladım. Mülkiyeliler Birliği’nde karşılaşmıştık Uğur Mumcu ile… Kısa bir sohbetimiz olmuştu.

“Ulusun bağımsızlığı başka ülkelerin istihbarat örgütlerine özellikle CIA’ya teslim edilemez.”

Mumcu’nun bu söyleminde yer alan sözcükler, Türkiye’nin dünkü ve hatta bugünkü halinin deşifre edilmesiydi.

Bir de yanlış hatırlamıyorsam “Yardımla bağımsızlık sağlanamaz” demişti.

Ve bir bağımsızlık savaşçısı, anti-emperyalist bir direnişçi ve devrimci “Cesurlar bir kere ölür. Korkaklar ise bin kere ölür” diyerek veda etmişti bize.

Ankara Karlı Sokak’a koşuyordu. Konuşmadan, bağırmadan, yanaklarında buz tutmuş göz yaşlarıyla… Karlı Sokak kan rengi karanfiller ve karanlığa inat yakılan mumların ışığında sessiz bir acıyı isyana dönüştürüyordu.

Ve bir türkü yankılanıyordu Mumcu’nun kanıyla ala boyanmış karların üzerinde.

Uğurlar Olsun Uğurlar Olsun
Hüzünlü Bulutlar Yoldaşın Olsun
Bir Keskin Kalem Bir Kırık Gözlük
Yürekli Yiğitlere Hatıran Olsun…


* *

Mumcu’yu kim öldürmüştür? Zamanın Başbakanı Süleyman Demirel “Katil veya katillerin bulunacağı” konusunda söz verdiği halde neden verdiği bu sözü tutmamıştır?

Aslında bu ve benzeri soruların cevabı hala verilmemiş, verilememiştir. MOSSAD, CIA ve GLADYO’nun işbirlikçileri ve tetikçileri kimlerdir?

Abdullah Argun Çetin… Uğur Mumcu’yu öldürmek iddiası ile yakalanacak ve 23 ay hapiste yatacaktır.

Daha sonra tahliye edilen A. Argun Çetin, kendisinin bir dış ülke adına çalışan ve “trafo” diye adlandırılan bir görevli olduğunu iddia edecektir.

Serbest kaldıktan sonra “Aksiyon Dergisi”ne verdiği röportajda itiraf ettiği çok önemli sırlar, Hizbullah, Mumcu, Sabancı Suikastı ve Susurluk Kazası’nın tamamen yabancı istihbarat örgütleriyle bağlantılı olduğunu ortaya çıkaracaktır.

Ve tamamı TRUVA denilen bir operasyonun parçasıdır.


Devletin en gizli birimleri içinde CIA ve MOSSAD ajanları adeta cirit atmaktadır. Argun Çetin Almanya’da Goethe Enstitüsü’nde öğrenim görecek ve orada Alman İstihbarat Örgütleri’nin etki alanına girecektir. Artık bir etki ajanı ve dış güçler için çalışan istihbarat görevlisidir.

Çetin, Mumcu öldürmediğini, görevinin basını ve toplumu yönlendirmek olduğunu söyleyecektir.

Argun Çetin Aksiyon Dergisi’ne verdiği röportajda “”Bakın Ulusal Güvenlik Örgütü diye bir dış örgüt var. Bu örgütün; Türkiye’deki uzantıları beni Uğur Mumcu için kullanmak istedi ve kullandı. Çünkü Uğur Mumcu olayı bir dönüm noktası. Uğur Mumcu’nun ölmeden önce yazdığı bir yazısı var. “Kürt halkını kışkırtan yabancı istihbarat servislerini açıklayacağım.” diyor ve on altı gün sonra öldürülüyor. Yani 8 Ocak 1993 yılındaki bir yazı bu. Tam olarak diyor ki; “Birileri Türk halkını Kürt halkına, Kürt halkını Türk halkına düşman edici kanlı bir tuzak kuruyor. Yakında yayımlanacak bir yayınımda Kürt milliyetçileri ile istihbarat ajanları arasındaki ilişkilerle ilgili ilginç belgeler açıklayacağım.

9 Ekim 1992 tarihli bir yazısında ise; “Bugün PKK içinde kaç ajan var? Yalnız MİT ajanları değil, Ortadoğu’da ajan kaynıyor. Bu örgüt içinde kim bilir kaç CIA ajanı görev yapıyor?” sorularını sormuştur.” diyecektir.

Argun Çetin gene aynı röportajda; eski MİT mensubu ve 1997 yılında bir trafik kazasında(!) ölen Ertuğrul Berkman’ın; Uğur Mumcu suikastı ile ilgili olarak, Fikri Sağlar’la konuştuğunu ve “Uğur Mumcu konusunu biliyorum ama bu iş çok tehlikeli” dediğini de ifade edecektir.

İşin şaşılacak tarafı eski MİT ajanı Ertuğrul Berkman bu konuşmanın iki gün sonrasında bir trafik kazasında ölmüş ve/veya öldürülmüştür.

Gene Argun Çetin’e göre; Uğur Mumcu öldürülmeseydi dış bağlantıları ve Türkiye’deki yapılanmanın iç yüzünü anlatacaktır.

“Güneydoğu’ya Amerikalılar gitti, İngilizler, Almanlar gitti ve habire gidiyorlar. Güneydoğu’da istenilen yapıldı.

….

O sırada kayıp yüz bin silahtan ve Amerikalıların ikamet ettirdiği Peşmergelerin durumundan hiç bahsetmiyorum. Uğur Mumcu bu kayıp silahları çözmüştü.”


Görüldüğü gibi Mumcu çok önemli bilgilere ulaşmıştır. O “sakıncalı piyade”, direnişçi yurtsever tüm tehditlere rağmen CIA’nın çetecilerinin Türkiye üzerinde oynadığı tüm oyunları ve kirli ilişkiler açıklamak kararındadır.

Mumcu’nun son yazısı Haham Sallum Barzani’nin torunu Barzanilerin MOSSAD ile bağlantısı hakkındadır.

Uğur Mumcu’nun 7 Ocak 1993 tarihinde Cumhuriyet’te yayınlanan “Mossad ve Barzani” başlıklı yazısı:

Ortadoğu'nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor. Kanıtlanan son ilişki MOSSAD-Barzani ilişkisidir. MOSSAD,İsrail 'in gizli istihbarat örgütüdür. Bu örgütün, Kürt lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı?

Barzani’nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi. Kimse bu ilişkiye, “Hayır olmadı” diyemiyor. CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da MOSSAD-Barzani ilişkileri bilinmiyordu.

MOSSAD’ın Barzani ile ilişkileri Londra ve Sydney’de yayınlanan “Israel’s SecretWars-A History of Israel’s Intelligence Services” adli kitapta sergileniyor. Kitap, İngiliz TheGuardian gazetesinde 1984 yılından bu yana Tel-Aviv muhabirliğini yapan Ian Black ve Washington’daki Brooking Enstitüsü’nde çalışan öğretim üyesi Benny Morris tarafından yazılmış. Kitapta MOSSAD-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve MOSSAD yazışmalarına dayanılarak açıklanıyor.

Önsözde, kitabın yayından önce İsrail ordu yetkilileri tarafından da incelendiği yazılıyor.”

* *

Uğur Mumcu; CIA, MOSSAD, MI6, BND ve tüm istihbarat örgütlerinin hedefindedir.

Çünkü emperyalizme ve kapitalizme asla boyun eğmeyecek ve diz çökmeyecektir. Hiç bir dış gücün, ne Amerika, ne İngiliz, ne Rusya ne de Çin’in uşaklığını asla kabul etmeyecektir. Kemalist Düşünce’yi ve anti-emperyalist Türk milliyetçiliğini inkar ederek solculuk yapan ve milleti Atatürk’le aldatanlara karşı çıkacaktır.

Mumcu’ya göre “Milliyetçilik sömürücülerin değil, Atatürk devrimcilerinin bayrağıdır.”

Halkı “ALLAH’la kandıranları” ve “dini siyasete ve yabancılarla ilişki kurmaya alet edenleri” yazdığı yazılarla yerin dibine sokacaktır.

Uğur Mumcu suçludur(!). Elbette “katli vaciptir”

En büyük suçu ise;

Mustafa Kemal’in tam bağımsız ulus devlet anlayışını yaşam tarzı olarak benimsemek, bu anlayışı halka benimsetmek için var gücü ile çalışmaktır.

Uğur “Tam Bağımsızlıkçı”
dır. Şiddete karşıdır, ne C4 ne de öldürücü silahlar kullanır.

“Kalemi, makaleleri, kitapları, söyleşileri, emperyalizme karşı direnişi, teslim olmayı asla kabullenmeyen onurlu yürekleri, halkı aydınlatmak için başlattıkları aydınlanma savaşında kullandıkları silahlarıdır.

Suçları büyük, silahları korkunçtur.

O halde Uğur’un” KATLİ VACİPTİR”

Ve KATLEDİLDİ…”


* *

Tarih 24 Ocak 2001… Diyarbakır

Saat 18.50… Merkez, merkez saldırıya uğradık.

Merkez: Olay yeri neresi?

Yaralı polis: Şehitlik mevkii…

Merkez: Zayiat var mı?

Yaralı polis: Şehidimiz var!

Merkez: Sayın 3310’nun durumu ne?

Yaralı polis: Başımız sağ olsun!

“Bir Pazar sabahı”
değildi Günlerden Çarşamba, vakit akşamdı…Küresel çetelerin emir erleri gene iş başındaydı. Silahlar ölüm kusuyordu.

3310 telsiz kodlu Diyarbakır Emniyet Müdürü GAFFAR OKKAN şehit olmuştu.

Diyarbakır bu yiğit dostları için kan ağladı. Doğan çocuklarına Gaffar Okkan adı verildi.

Küresel çeteler 2015’in Diyarbakır’ı için mıntıka temizliği yapmış, bir yurtseverin canına kıymıştı.

Katil?

Katil yanı başımızda, içimizde…

Unutmayın; “Cesurlar bir kere ölür. Korkaklar ise bin kere ölür.”.


Ölüm yıl dönümlerinde onları anarak, ağıt yakarak ne Uğur Mumcu’ya ne de Gaffar Okkan’a sahip çıkmamız mümkün değildir.

Uğur’dan sadece “Bir kırık kalem” hatıra kalmadı bizlere…

Emperyalizme, kapitalizme direniş, tam bağımsızlık anlayışı, devrimcilik, anti- emperyalist Türk milliyetçiliği rehberimiz olmalıdır.

Tıpkı Uğur Mumcu gibi…

Kalemimiz, düşüncelerimiz silahımız olmalı karanlığa kurşun atmalıyız.

Tıpkı Uğur Mumcu gibi…

Uçurumları köprülerle birbirine bağlamalı, nefret ve kin yerine sevgi tohumları yetiştirmeliyiz.

Tıpkı Gaffar OKKAN gibi…

Tam bağımsız Türkiye için var olmalı, diri ve bir olmalıyız.

Çünkü, Anadolu bizim son yurdumuzdur.

Küresel çetelere “dur” demenin zamanıdır.

Yeniden Milli Devrimi ve tam bağımsız Türkiye’yi inşa etmenin zamanıdır.

Uğurlar Olsun Uğurlar Olsun
Hüzünlü Bulutlar Yoldaşın Olsun
Bir Keskin Kalem Bir Kırık Gözlük
Yürekli Yiğitlere Hatıran Olsun


Figen ÖZEN, 24 Ocak 2015