1. yüz (Toplam 1 yüz)

Ak Bayrak(!)… / Figen ÖZEN

İletiGönderilme zamanı: Pzt Nis 06, 2015 11:01
gönderen Balasagun
Ak Bayrak(!)…

Resim
Vatan onlar için namus değil, pazarlanacak ülkedir. Devlet ise bir anonim şirket gibi idare edilmelidir.

Bu düşünceyle yola çıkacaklar ve milletin tapulu malını, vatan topraklarını har vurup, harman savuracaklardır.

Türkiye, onlar için “Yağma Hasan’ın böreği”dir. Dilimler halinde parçalanmalı ve özelleştirme adı altında küresel çetelerin çok uluslu şirketlerine peşkeş çekilmelidir.

Fabrikalar, hava alanları, limanlar, bankalar, iletişim, doğal kaynaklar, dereler kısacası aklınıza gelebilecek her türlü zenginlik, Türk milletinin elinden alınmış ve yandaşların eliyle küresel çetelerin emrine tahsis edilmiştir.

Emredilen uygulanmış ve tarım ülkesi Türkiye samanı dahi ithal eder duruma düşürülmüştür.

Bebelerin borçlu doğduğu Türkiye, ekonomisi, sanayisi, iç ve dış politikasıyla dışa bağımlı hale getirilmiştir.

Türk milleti artık namerde muhtaçtır.

Tarih 31 Mart 2015… Saat 10.36… Fiş çekilmiş ve tüm ülke kıyı şehirlerinden başlamak üzere on üç yıldır içinde olduğu karanlığın en koyusuna zifiri karanlığa bürünmüştür.

Enerjide dışa bağımlı Türkiye’nin elektriğini bir gizli el kesecek ve ülkeyi felç edecektir.

İktidar şaşkındır, telaşlıdır. Başbakan ekranlarda boy gösterecek “siber saldırı ve/veya arıza”dan bahsedecektir.

Ülkenin üzerinde pis kokulu dumanlar tütmektedir. Hâlâ işgalin, top, tüfek, tank ve düşman çizmesiyle olduğunu zannedenler, içinde bulundukları vahametin farkında olamayacaklardır.

Onlar için iletişimin, internetin ve elbette televizyonun olmadığı, iktidarın baş edemediği uzun süren can sıkıcı bir elektrik kesintisidir.

Küresel güçler Osmanlı’nın son zamanlarındaki bir planı uygulamak üzere tetikte bekleyeceklerdir. “Hasta Adam”

CFR’nin göbek bağını kestiği ve isim babalığını yaptığı iktidar sayesinde mıntıka temizliği yapılacak, milletin büyük bir bölümü düştüğü tuzağın farkına varamadan sürünerek de olsa yaşamaya devam edecektir.


Küresel güçler tarafından iktidara, ülke yönetiminde taşeron görevi verilecektir.

Elektriğin gelmesiyle, sahte aydınlanmaya kavuşan yurdumun insanı klavyenin başında aslan kesileceklerdir.

Ama henüz kafalarına dank etmeyen bir gerçek “Horus’un Gözü” örneği, piramidin tepesinden onlara varlığını hissettirecektir.

“Ben buradayım.” Şeytanı dahi kıskandıracak kahkahaları yüzünüzde bir şamar gibi patlayacak ve şu gerçeği dile getireceklerdir.

“Dış güçlere bağımlı ve yarı sömürge bir ülkenin vatandaşı olmak! Artık bizim denetimimizdesiniz.”

İktidar “ak bayrağı” sallamaya başlayacak, Erdoğan dış ülkelerde dahi başkanlık sistemi için bir siyasi parti genel başkanı edasıyla oy istemeye devam edecektir.

Ve aynı gün Çağlayan Adliyesi’nde akıl almaz bir olay gerçekleşecektir. Hukukun olmadığı bir ülkede Çağlayan Adalet Sarayı’nda anarşinin olması elbette normaldir.

İki DHKP-C militanı Savcı Selim Kiraz’ın odasına kadar girecekler ve unvanının başında TC ibaresi olan bir savcıyı rahatlıkla rehin alacaklardır.

Polis ve güvenlik güçleri? Onların “elleri armut toplamak”tadır.

Kök hücreleri dış ülkelerde olan DHKP-C militanlarının savcıdan son derece masum “bu isteğin masumiyetine(!) kargalar bile gülecektir” istekte bulunacaklar ve Berkin Elvan’ın katillerinin adının açıklanmasını isteyeceklerdir.

Berkin Elvan… Ne zaman bu çocuğun adını duysam aklıma bir başka çocuk, yakılarak öldürülen lise öğrencisi Serap Eser gelecektir.

Hatırladınız değil mi Serap’ı? 2009 yılında PKK’lı teröristler tarafından belediye otobüsüne Molotof kokteyli atılacak ve bir çocuk yanarak, acı çekerek can verecektir.

Hiç kimse Serap’ın katilleri için eylem yapmayacak ve adaleti sorgulayamayacaktır.

Neden Berkin? Neden bu yara devamlı kaşınmaktadır, hiç düşündünüz mü? Berkin bizim için ekmek almaya giden bir çocuk, malum kişi için de teröristtir.

Ve bu nedenle Berkin’in yüzü maskeli fotoğrafları(!) yazılı ve görsel basına servis edilmiş ve müthiş bir algı operasyonu başlatılmıştır. Hatta Berkin’n DHKP-C militanı olduğu dahi iddia edilecektir.


Berkin Alevi bir ailenin çocuğudur. Küresel çetelerin uzantıları Türkiye’de yeni bir fili ateşlemek üzere kolları sıvamışlardır. Alevi- Sünni çatışması…

Etnik kökenler üzerinde, nifak tohumları ekenler, şimdi kan, nefret ve bölücülük içeren bir planı uygulamak için o sevgili çocuğun torak altındaki bedeni kullanmaya başlayacaklardır.

DHKP-C’nin eylemlerinin devam edeceği söylenmektedir. Yunanistan-Bulgaristan bağlantılı telefonlar Savcı Kiraz’ın ölüm emrini vermiş midir?

Yoksa savcının katledilmesi tam yedi saat elli dakika süren ve Erdoğan’ın polisi kutladığı bir operasyon sonucunda gerçekleşecektir.

Operasyonun bitiminde bir iddia ortalığı kasıp kavuracaktır. “Bu bir MİT operasyonu”dur. Aynı iddia Serap Eser’in öldürülmesi ile ilgili olarak tekrarlanacaktır.

Doğru olabilir mi? Tabii ki ateş ve duman ilişkisi akılınıza gelecektir.

MİT! Adı üstünde Milli İstihbarat Teşkilatı… Kendi ülkesinde kaos çıkartır, kendi insanın canına kıyabilir mi?

Siz tam bu duyguların karmaşasında bu yol bulmaya çabalarken şeytan sizi dürtecek ve aklınıza MİT Müsteşarı Hakan Fidan gelecektir.


“Ortam dinlemesi olduğu anlaşılan kayıtta, eğer kayıtlar gerçekse, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler arasında bir savaş toplantısı gerçekleştiği görülüyor.

İddiaya göre Suriye’ye savaş açabilmek için nasıl gerekçeler bulunabileceğini tartışan isimler, bunun için Süleyman Şah Türbesi’ne yapılan müdahaleyi kullanmak istiyor.

Ancak Feridun Sinirlioğlu, bu olaydan sonra yine Türkiye içinde bombaların patlayabileceğini de hatırlatıyor.

Yaşar Güler ise ivedi olarak Hakan Fidan’ın desteklenmesini, silah ve mühimmatların muhaliflere ulaştırılmasının gerektiğini belirtiyor.

TÜRBEYE SALDIRTIP SAVAŞ ÇIKARIRIZ

Davutoğlu olduğu iddia edilen sesin ise “‘Başbakan, bu (Süleyman Şah Türbesi) bir imkan gibi değerlendirilmeli bu konjoktürde’ dedi” ifadelerini kullandığı belirtiliyor. Ses kaydında Hakan Fidan’a ait olduğu öne sürülen sesin ise “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim, Süleyman Şah Türbesi’ne de saldırtırız” dediği iddia ediliyor.” Basından… ODA TV

Eğer bu ses kayıtları doğru ise- ki yalanlanmamıştır- ülke şahsi egolarını ve hırslarını Türkiye’nin çıkarlarının çok üstünde tutmaktadır.

Olmaz olmaz demeyeceksiniz. Burası CFR’nin göbek bağını kestiği partinin yönettiği Türkiye… Cenaze evinin acısı bir tarafa itilecek, acıdan rant sağlanacak, yüreği hiç sızlamayanlar, bir babanın evladının ardından duyduğu büyük acıyı fark etmekten aciz olanlar taziye evini miting alanına çevirecektir.

Adamın canı “BAŞKAN” olmak istemektedir. Fırsat bu fırsattır, ses düzeni bile kurulacak ve mesajla çağırılan AKP’liler evin önünde toplanacaklardır.

Taziye evi miting alanıdır. Babanın yüreği yanmakta, ananın ciğeri dağlanmaktadır. Hiç mi hiç önemli değildir. Önemli olan tek adamın bir evin yürek yangınını fırsata çevirmesidir

Bu operasyonun en önemli dikkat çekici noktası da muhalefet partilerinin kendileri için hazırlanan tuzağa düşmemeleridir. Gelen çağrıya cevap dahi vermemişlerdir. Bu çağrının gerçek amacı katliama muhalefet de ortak etmektir.

“Uyan Ey Türk Gidiyoruz” Çok severek okuduğum Tevfik BİR’in yazdığı kitabın adı…

Uyan artık Türk… Gidiyoruz, bölünmeye, kaosa, esarete doğru bir yolculuğa…

Ama biliyor ve inanıyorum ki hiç bir güç Türk milletini bu yolculuğa çıkaramayacaktır.

Yüce Türk milleti aralarındaki etnik, siyasal, mezhepsel ve dinsel ayrılıkları bir kenara bırakarak, küçük bir azınlık dışında bir araya gelecektir.

Zamanı gelmiş, iktidar ak teslimiyet bayrağını göndere çekmiştir.

Düzen değişecektir.

Figen ÖZEN, 5 Nisan 2015