Ne için Neyi Feda Ediyoruz ..!
Gönderilme zamanı:
Sal Şub 20, 2007 23:17
gönderen srknkryzgn
[img]http://www.resimload.com/070531/sZP_bismillahirahmanrahim0zo6pz.gif[/img]
Başörtüsünü geleceği için açmayı feda edenlerin durumu hayat tasavvuruyla ilgili alakalı bir durumdur.
NE için neyi feda ediyoruz ?
Feda ettiğimizde kazanımlarımız ne olacak?
Başörtüsü yüzünden okuldan atıldığım zaman hemen hemen büyük bir çoğunluğun yorumları:
AMA GELECEĞİN DE ÇOK ÖNEMLİ?
hangi geleceğim?
ahiret geleceğim mi yoksa kariyer geleceğim mi?
AMA DİĞERLERİ AÇIYOR?
diğerleri kim?
ve Kuran'ı Kerim 'in hangi kısmında diğerlerine göre mutlaka hareket etmelisiniz yazıyor ?
Eğer çoğunluğun yaptığı doğruysa neden Hz. İbrahim putları kırdı?
SAYINIZ ÇOK AZ ?
O zaman neden bizimle birlikte bir çoğunluk oluşturmuyor sunuz?
DEVLETLE SAVAŞILMAZ
Peki Allah'la savaşılır mı?
AÇMAK ZORUNDAYIM ÇÜNKÜ BUNA MECBURUM
Bu herkesin kendi zaruriyetine göre değişir..
Bİri gelip boğazımıza mı yapıştı yoksa işkence mi etti?
İLİM ALMAK FARZDIR.
hangi ilim farzdır?
başörtüsü farz değil midir?
O ZAMAN PERUK TAKIN.
Peruk yahudilerin bir adetidir.
Allah onları balık avlama konusunda imtihan etti.
Ama onlar Allah'la (haşa) pazarlığa giriştiler ve kendilerini kandırdılar.
Ve şu anda peruk kurtuluşuna gidenlere de peruk yasağı geldi ve kendilerini kandırdılar.
Bu kıssa dışında perukla namaz kılabilir miyiz?
VE bu sorulara toplu birer cevap;
Allah'ın verdiği rızık Allah'ın emirlerine karşı gelinerek kazanılmaya çalışılmaz. HZ. İbrahim hanımını ve çocuğunu çölde bırakıp gitti.Pekala onlar savunmasız ve aç kalmamışlar mıydı? Bu imtihan geçilemeseydi zemzem nimetine kim nail kılınacaktı? TÜm bunların yanısıra demokratik!!
bir ülkede insan haklarına yapılmış en büyük gasp değil midir bu??
[img]http://www.resimload.com/070531/ZsJ_nur_31.jpg[/img]
Re: Ne için Neyi Feda Ediyoruz ..!
Gönderilme zamanı:
Çrş Şub 21, 2007 15:16
gönderen Nihan
srknkryzgn yazdı:
AÇMAK ZORUNDAYIM ÇÜNKÜ BUNA MECBURUM
Bu herkesin kendi zaruriyetine göre değişir..
Bİri gelip boğazımıza mı yapıştı yoksa işkence mi etti?
Altını çizdiğim cümlelerin anlamından başörtüsü zulmü gibi birşey olmadığı sonucunu çıkardım. Kimse boğazımıza yapışmıyor, işkence etmiyor değil mi? O halde bu kadar gündeme getirilip tepki oluşturulmaya çalışılması neden? Üstelik devlet dairelerinde başörtüsü takan memurlar da var ve idare ediliyorlar. Ben üniversiteyi başörtülü olarak okudum ve yasak, 10 yıl önce de vardı ama nedense kimse beni okuldan atmadı. İşyerimde de amirlerim başörtüsü takmama karışmadılar ama ben bu suni gündemden o kadar sıkılmıştım ki tamamıyle çıkardım. Elhamdülillah hâlâ müslümanım ve başörtüsü takarak da Ahiretimi garantileyebileceğimi sanmıyorum. Ömrünü ibadetle geçirmiş, Allah'ın emirlerinden bir kez olsun çıkmamış bir insanın bile Ahiret garantisi yoktur. Dinimizde son nefes önemlidir ve Allah o anda iman nasip ederse kendimizi kurtarabiliriz ancak. İhlassız, göstermelik yapılan ibadetin Allah indinde değeri yoktur, kişi böyle ibadet ederek yalnızca borcundan kurtulur sevabına nail olamaz.
Başörtüsü Allah'ın bir emri olduğu için gündeme gelmemiştir, dini siyasete alet edenlerin işbaşına gelmesi için hazırlanmış bir oyunun sadece bir sahnesidir. Bu oyunun 12 Eylül 1980'den itibaren sahneye konulduğunu görüyoruz. Bunları defalarca yazdım fikir meydanlarında artık aynı şeyleri tekrarlamaktan bıktım ama görünen o ki bir kez daha tekrarlamak zorunda kalacağım.
Gönderilme zamanı:
Prş Oca 24, 2008 10:49
gönderen Nihan
Serkan, zamanımızda başörtüsü zulmü var diye bas bas bağıranların bu işten para kazandıkları ortadadır. Tesettüre uygun giysi ürettiklerini söyleyen firmaların ürünleri gerçekten Allah'ın emrine uygun mu acaba? Aşağıda vereceğim alıntıda Kuran Kursu mezunu bir hanımın görüşleri yer alıyor. Tesettür üzerinden oynanan oyunu çok güzel ifade ediyor.
MODERNLİK TUZAĞI (MODERN TESETTÜR)
Bir toplumda, milli kültürün ve öz değerlerin zayıfla/tıl/mışlığı, öncelikle o toplumun genel görünürlüğü açısından, kıyafetlerinde kendisini ele verir. Batılılaşmayı, Batı medeniyetine iltica etmeyi yol olarak benimseyenler de öncelikle Batının giyim-kuşamına bürünürler.
Zamane gençliğinin kendinden geçmiş, garip kıyafetlerini ve tamamen batı özentisi diken gibi jöleli saçlarını, ne kadar yadırgasak da, insan gözü zamanla kötüye de alışıyor demek ki onlar da artık takılmıyor gözümüze
Gençlerdeki bu, iman, ahlak, örf ve gelenek eksikliğinden hasıl olan gariplikler, aslında bir boşluğun aslıyla değil taklidiyle doldurulmaya çalışılmasından kaynaklanmaktadır. Özelde ailede, genelde ise toplum içinde kendilerine doğru örneği bulamayan ya da bulduğu halde televizyon, internet vs. kitle iletişim araçlarından bir virüs gibi yayılan Avrupa en iyisidir, onların yaptığı en doğrudur, çağdaşlık ancak Avrupalılara benzemekle olur!türünden telkinlerin etkisiyle bu yabancı fikriyatın peşine takılan gençlik, aslını inkar etmeyen ama olanca gücüyle kendinden olmayana benzemeye çalışan, ne doğuya ne de batıya ait olmayan , arada sıkışıp kalmış bir nesil görüntüsü vermektedir.
Bu değişim, etkileşim ve diğerlerine benzeşme, maalesef, kendine din olarak İslamı benimsemiş ve benimsediği dinin emrini yaşamaya çalışan Müslüman kadını da ağına düşürmüştür. Büyük üzüntüyle Müslüman kadının geçirdiği başkalaşım sürecini izlemekteyiz hayatın her alanında
Sokakta, çarşıda, pazarda, düğünlerde, televizyon programlarında, konserlerde(!)
Tesettür modası denilerek,(güya)hem örtülü hem de modern(!) görünmek isteyen elit (İslamda da böyle sınıflar oluşturma derdine düştüler şimdi de)Müslüman hanımlar için, Rus mankenlerin bolca makyaj ve alımlarıyla, düzenlenen tesettür defileleri gün geçtikçe artmaktadır .Tesettür modası adı altında Anadolunun muhafazakar ve milliyetçi ailelerinin kızları , bu modadan etkilenerek, ortaya dini bağlamından kopuk, inanç eksenli tesettürle hiçbir ilgisi olmayan, melez bir giyim kültürü çıkmıştır.(2) Örtülü(!) dediğimiz kızlarımızın birçoğunda, gerçek manasıyla tesettür nerdeyse kalmamıştır. Örtüyü ya da tesettürü, tek bir renge ya da belli kalıp bir kıyafete bağlayıp bunun dışındakiler tesettür değildir diyenlerden değiliz ama özellikle son zamanlarda artan "Bu ne biçim bir örtünmedir" diye hayretle izlediğimiz, sanki İslamın tesettür ve hicap emriyle adeta dalgasını geçen bir tuhaflıkla zaman zaman maskaralığa dönüşen, garip kıyafetler karşısında da üzülüyoruz.
Belli/ belirgin odaklar tarafından bilinçlice, üstünde oynanan oyunlardan bihaber, derdi sırf güzelleşmek, dikkatleri üstüne çekmek olan örtülü hanımlar tarafından da safiyane bir bilinçsizlikle, tesettürün asıl vermesi gereken mesajı değiş /tiril/ miştir. Ben Allahtan korkan bir müslümanım. Kıyafet tercihimle ilan ediyorum ki, yabancı erkeklerin bana bakmasını istemiyorum diyen bir tesettür anlayışı yerini; gözalıcı renk ve desen armonisi içinde, makyaja uygun başörtüsüyle, daracık ve kısa pardesülerle, ince topuklu, pırlanta taşlı, açık ayakkabılar eşliğinde, cazibe merkezi olmaya aday bir anlayışa terk etmiştir.
Oysa ki, Medinede Yahudi Beni Kaynuka oğullarının, hazmedemedikleri İslamın tezahürü olarak gördükleri ve saldırdıkları ve bunun neticesinde Peygamberimizin ve sahabelerin uğruna savaş verdiği örtü , bu değildi.
Maraşta, namahremden korunulmaya çalışılan, Sütçü İmamın canından kıymetli görerek canını verdiği örtü , bu değildi.
Asırlardır dünya üzerindeki İslam topraklarında ve Osmanlıda Müslüman kadının örttüğü örtü , bu değildi.
Nur 31de, Ahzab 59da Allahın mümine hanımlara emrettiği örtü de , bu değildi.
Tesettürün asıl amacını (inanın bizden bile daha iyi) bilen İslam düşmanları, tesettürü kökünden yok edemeyeceklerini düşündüklerinden olacak , "bu konuyu nasıl bulandırırız da asıl manasından uzaklaştırabiliriz" i formüle edip moda, kadına özgürlük, modernlik yemleriyle, bu konuda yeterli bilgi ve sağlam imani temeli olmayan müslüman kadını ağlarına düşürmüşler, bunun neticesinde de, maal-esef amaçlarına ulaşmışlardır. Tesettür(!) firmalarının ürün katalogları ve podyumlardan sonra sokaklarda, mahallemizde, en yakınımızda arz-ı endam etmeye başlayan örtülü tesettürsüzlerin sayıları arttırmıştır. Ve ne yazık ki gitgide de çoğalmaktadır.
Halbuki tesettür kadını güzelleştirmek için değil bilakis güzelliğini örtmek için farz kılınmıştır. Şu unutulmamalıdır ki, bir kadın, sırf kendisini güzelleştiriyor, kendisine yakışıyor diye örtünüyorsa , onun başında ayet değil bir bez parçası bulunuyordur. Tek rehber ve yol gösterici önünde en güzel örnekken, onun düşmanlarının körü körüne takipçisi olmak hiçbir mümine hanıma yakışmaz. Kendisini Müslüman olarak niteleyen bir hanımın amacı; Onu Yaradanın emrini yerine getirerek rızasını kazanmaksa şayet, bunu en doğru şekilde nasıl yapabileceğini iyi öğrenmesi, şuurlu bir şekilde emre sarılması gerekmektedir. Bu bağlamda, biz müslüman hanımlar olarak öncelikle yapmamız gereken, bize tesettürü emreden Rabbimizin, konuyla ilgili bize özel hitaplarını yani hicab ayetlerini tekrar tekrar dikkatle okuyarak, Rabbimizin bizden ne istediğini iyi idrak etmek olacaktır. Zira Onun emri sadece başımıza bir örtü sarmak değildir.
Tesettür bir bütün olarak, hicab, iffet, haya vs duygularıyla kuşatılmış takva elbisesiyle birlikte yaşanmadığı müddetçe anlamını yitirecek, karşı cenahtakilerin dahi garipsediği, alay ettiği garip (tesettürlü!) kıyafet biçimleri artmaya devam edecektir. Fakat başörtüsüyle birlikte asıl kuşanılması gereken takva elbisesine bürünüldüğünde, zamanın fitnelerinden kurtulup tekrar ayetlere dönüldüğünde ve vahiy hayatın tam ortasına taşındığında ise kaybetttiğimiz tesettürün ruhu geri gelecektir inşAllah..
Nesibe Çiğdem