1. yüz (Toplam 1 yüz)

“SELAM” üzerine

İletiGönderilme zamanı: Pzr Mar 08, 2009 10:51
gönderen mukanorkan
“SELAM” ÜZERİNE…

Müslümanlar, dünyanın hangi bölgesinde yaşıyor olursa olsunlar, birbirleriyle selamlaşırlar. Denebilir ki, selam, ezan gibi İslam’ın belli başlı şiarlarından biridir. İki Müslüman arasında selam bir tür parola gibidir. Selam veren kimse Müslüman olduğunu beyan etmiş olur. Sadece Müslümanlığını değil, güvenilir bir kişi olduğunu beyan eder.

Selamın hayatımızda önemli bir yeri var. Belki birçok ibadet ve vecibe gibi selam üzerinde de yeniden düşünmek, anlamı üzerinde tefekkür etmek ve selamla hayatımızda hasıl olması beklenen maksatlar üzerinde durmak gerekir.

Selam basit bir merhabalaşma değildir. Selam verildiği zaman, selam veren ile selam alan arasında üstü kapalı akit meydana gelir. Selam verdiğimiz kişiye bizden yana emniyet içinde olduğunu, bizden ona zarar gelmeyeceğini söylemiş oluyoruz, “Benden yana senin malın, canın ve ırzın emniyettedir. Ben Allah’a teslim olmuş bir insanım, sen de benim nezdimde selamette ve güvendesin” diyor, bunu bir teminat şeklinde açıklamış oluyoruz. Selam verdiğimiz kimse için esenlik temennisinde bulunuyoruz. Bundan dolayı Peygamber Efendimiz (s.a.) “Selamı yayınız!” diye buyuruyor: “Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de imân etmiş olamazsınız. Size yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şeye haber vereyim mi? Aranızda selâmı yayınız.”

Selamın yayılması demek toplumsal barışın öneminin teyidi demektir. Zikrin kalbin üzerinde derin bir etkisi olduğunu biliyoruz. Öyle ki Kur’an-ı Kerim açık olarak “Kalplerin ancak Allah’ın zikriyle mutmain olacağını” buyurur. Nasıl zikrin kalbin üzerinde sahici bir etkisi varsa, selam da bir zikir olması hasebiyle, insanın kalbi ve davranışları üzerinde teskin ve tatmin edici etkisi vardır. Selam kalbi yumuşatır, karşılıklı sevgi, ülfet ve ünsiyetin doğmasını sağlar. Eğer toplumda insanlar birbirlerine iyi dileklerde bulunurlarsa; bu sayede canlarının, mallarının ve ırzlarının güvende olduğunu deklare ederlerse aralarında güven tesis edilir, husumet olmaz.

Müslümanlar arasında selâm vermek sünnettir, bu sünneti yerine getirmek suretiyle aramızda bir dostluk ve hayırseverlik duygusunu yaymış oluruz. Selam bunun en belirgin alametidir. Selâm almak da bir farzdır. Selâm gelişi güzel verilmez. Peygamber Efendimiz (s.a.), bize nasıl ve kimlere selam verileceğini öğretmiş bulunmaktadır:

1) Bir topluluğun yanına gidildiğinde söze başlanmadan evvel “Esselâmü Aleyküm” veya “Selâmün Aleyküm (Allah’ın selamı üzerinizde olsun)” denir. Selam bir tür konuşma izni, vizesi hükmündedir. Selamsız sabahsız söze, destursuz bağa girilmez.

2) İçinde insan olmayan bir yere girildiği zaman “Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhissâlihîn (Allah’ın Selamı üzerimizde ve Salih kulların üzerine olsun)” denir.

3) Gençler yaşlılara, binek üzerinde olanlar yayalara, yürüyenler oturanlara, arkadan gelenler önden gidenlere selâm verirler.

4) Bir topluluğa verilen selâma “Ve aleykümüsselâm (Allah’ın selamı sizin de üzerinizde olsun)” diye içlerinden birisi karşılık verirse, bu hepsinin yerine geçer. Farz-ı kifaye hükmündedir. Ancak topluluk içinden hiç karşılık verilmeyecek olursa, hepsi günahkâr olur.

5) Kendisine selâm verilen kimsenin, daha güzel bir karşılıkta bulunarak söyle demesi güzeldir: “Ve aleykümüsselâmü ve rahmetüllâhi ve berekâtüh (Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinizde olsun).”

6) Bir kimsenin selâmını getirip getirene “Aleyke ve aleyhisselâm (Senin ve onun üzerinde selam olsun)” diye karşılık verilir. Bir mektupla selâm yazılmış ise, ya dil ile veya yazı ile; “Ve aleykesselâm” denilir.

7) İster gerçek anlamda ister hükmen selâmı alamayacak durumda olanlara selam verilmez, verilecek olursa mekruh olur. Kur’ân okuyana, hutbe dinleyene, namaz kılana selâm verilmemelidir. Verilirse, cevaplanması mutlaka gerekmez.

8- İşlediği günâhı açıkça söylemekten çekinmeyen kimselere (fasıklara, günahkarlara) selâm vermek mekruhtur.

9) İnternet ağzıyla “slm” veya “mrb” demek selam yerine geçmez, usulüne uygun selam vermek gerekir.

10) Selâm verirken rükûa gidercesine eğilmek mekrûhtur.

Maalesef modern toplum selam kavramını gündelik hayatımızdan, dilimizden çıkardı. Oysa selam, esenlik, huzur, barış, güvenlik ve Allah’a teslimiyet temennisi ve duasıdır. Başka hiçbir söz ve dilek selamın yerini tutamaz.

ALİ BULAÇ

kaynak

İletiGönderilme zamanı: Pzr Mar 08, 2009 11:45
gönderen maydonos
Elimden geldigince Turkce kullaniyorum.Zamanlara gore.Sizede oneririm.Cok daha iyi.Annem dediki biz kendi aramizda saatlere gore sozcukler kullaniyorduk.Sonra bir tarikat kasabaya hakim olunca selam sozcugu, aleykumselam sozcugu kullanilmaya baslandi.Daha sonra ise merhaba .peki yaklasik olarak ne zaman diye sordugumda 40 yil oluyor dedi.Dikkat ederseniz adlarimizda ya Arapca yada Farsca idi.Bense cocuguma Turk adi verdim ve elimden geldigince de Turkce sozcukler kullaniyorum.sabahleyin Gunaydin vb. sozcukler.