1. yüz (Toplam 1 yüz)

28 Şubat ile Gelen İşbirlikçi Bir Sözcük "Postmodern!.. " / Nilgün BAŞTUĞ

İletiGönderilme zamanı: Sal Şub 28, 2012 14:55
gönderen NİLGÜN BAŞTUĞ
28 Şubat ile Gelen İşbirlikçi Bir Sözcük "Postmodern!.. "

Tarih 28 Şubat 1997

Anadolu’da çatılarında soğuktan buz tutmuş sarkıtların olduğu bir evde sadece bizim üşüdüğümüzü düşündüğüm yıllar...

Bir sokak kedisini gizlice bahçe kapısından içeri aldığım vakit, yakalanmanın verdiği telâş ile yüzümdeki mahcubiyeti

saklamaya çalıştığım, babaannem ile yer yüzündeki canlılar üzerine derin tartışmalara girdiğim zamanlar...

- "Nilgün, hemen o kediyi aldığın yere bırak ve gel."

- "Olmaz babaanne" diyorum. "Şuracıkta ısınsın bizimle, görmüyor musun, o da üşüyor."

28 Şubat krizinin yaşandığı yıllarda ehemniyetini algılamakta zorlandığım bir ses - dedemin sesi - bölüyor
bizim tatlı sert atışmamızı.

- "Bırak hanım kalsın, acas (haberler) başladı, televizyonu aç."

- "Ben açarım" diye atılıyorum dedemin boynuna... Oysa "acas" en kızdığım sözcük o yıllarda...

Okuldan geldiğim zamanlarda yalnızca haberlerin izlendiği bir evde dedem hep televizyonun karşısında...

Benimle ilgilenmediği için kızgınım. O’nu anlayamıyorum. Bir canlıyı kurtarmanın büyük zaferi ile oturuyorum televizyonun karşısına bu defa.

Evrende ve ülkemde yer alan milyonlarca insanın 'emperyalizm' denen kara kışta ne bedeller ödediğini henüz bilmiyorum.

Ankara Sincan’da tanklar yürümüş. Necmettin Erbakan; irticai faliyetlerde bulunuyormuş. Tansu Çiller açıklamalar yapıyor, dönemin Cumhur Başkanı Süleyman Demirel 'Laiklik' tartışmalarına yeni bir boyut getirirken, sivil toplum örgütleri ve medya bu işin peşini bırakmayacakmış.

Asker, müdahale, Milli Güvenlik Kurulu...

Anlayamadığım onlarca sözcük havada uçuşuyor.

Okulda öğretmenlerim, sokakta önünden geçtiğim esnaf hep aynı dizeleri tekrarlıyor.

Bir taraf olma gayreti ile aynı ülkenin insanları ben, sen, o diye sınıflara ayrılıyor. Kimi "ordu iyi yaptı" diyor, kimi "bunun hesabını elbet soracağız."

Aradan geçen on beş yıllık zaman diliminde bugün bu konu üzerinde kendi tümcelerimi kurabilirken sanırım değişmeyen ve anlayamadığım tek şey sınıflara ayrılmış insanlar.

Lütfen, bir kez olsun nefret ile bakmayın birbirinize...

Uyanın!..

Bu psikolojik savaş yıllar önce başladı. Bu coğrafya üzerinde plânları olanlar, jeopolitik konumu ve yeraltı
zenginliklerini bizden önce farkedenler kısacası bu ülkenin tarihine asırlık kini besleyen zevatlar toprağa tohumlarını yıllar önce attı.

Avcı kurban oldu, kurban avcı...

Bizi kendi kurşunlarımız ile yıllarca birbirimize vurdurdular.

Bütün samimiyetim ile inandığım bir değeri dile getirmek isterim ki rahmetli sayın Erbakan bile bu sürece engel olamadı.

28 Şubat döneminde "Büyük Orta Doğu Projesi"nin 'Eş Başkanları' belirlenirken uygun olmayan isimler suya sabuna

dokunmadan devredışı bırakıldı. Okyanus ötesinden düğmeye bastı bir ses!

İyi bakın gazete manşetlerine. O gün "Asker daha demokrat, hükümet gitsin" diyen sesi iyi tahlil edin.

Yetmez; ama evet diyorsanız! Post modern devrim nedir?

O hâlde yüksek ses ile tekrarlayın!..

Guardian gazetesi yazarı Jonathan Steele:

Otoriter olan bir hükümetin işleyişine, ABD kaynaklı hükümet dışı örgütler -Nongovernmental organizations/NGO - tarafından desteklenen toplumsal hareketlerle müdahele edilmesi anlamında kullanılmaktadır

Bu tarz eylemlerde parasal destek olduğu ileri sürülen muhafazakâr kapitalist George Soros’un ve ABD’li National Democratic Institute, The International Republican Institute ve Freedom House gibi hükümet dışı örgütlerin adları çok sık öne çıkmaktadır.

Diğer taraftan postmodern durum veya ’ileri modernlik’, ekonominin küreselleşmesi ve özellikle sermaye birikimi ve hareketi ile ulusal ekonomilerin piyasa mekanizmaları vasıtasıyla bütünleşmesi gibi güncel sosyo-ekonomik özelliklere işaret eder.

Bu bakımdan post modern darbe de 'Yeni Dünya Düzeni' kapsamında ve yukarıdaki amaç doğrultusunda yapılan/yaptırılan darbe demektir.


Nilgün BAŞTUĞ, 28 Şubat 2012