1. yüz (Toplam 1 yüz)

Ar Damarı Çatlamış Millet'in Şah Damarı İle İmtihanı / Behiç GÜRCİHAN

İletiGönderilme zamanı: Pzt Eki 29, 2012 18:45
gönderen Oğuz Kağan
Ar Damarı Çatlamış Millet'in Şah Damarı İle İmtihanı

Yok bir şekil, giriş veya son kafamda. Terapinize sığınıyorum bu başıboş yazıda.

Gereğinden hızlı yaşlanmış bir ruhun huysuzluğu da olabilir bu satırlar; yorgunluktan takılıp düşen bir zihnin kuru gürültüsü de.

Ama bir sus Türkiye ve dinle.

Önce sen Tayyip Erdoğan.

Bir sus ve bu dört gün boyunca kurban edilen onca canın hatırına düşün.

Sen ar damarı çatlamış bir milletin başındasın.

Sebep değil, sonuçsun. Sen başa geçtiğin için çatlamadı ar damarımız; ar damarımızın çatladığını gördükleri için geçirdiler seni başımıza.

Cuk oturdun. Kalkmak bilmiyorsun.

Ama hakkını yememek lazım. Kendine özgü tarzınla, kurban edilen bir milletin bıçağı yalamasını sağladın.

Vatan için onbinlerce evladını kurban eden bu millet, şehitlerine "kelle" diyen senin elinde uzattı başını emperyalizmin o soğuk taşına.

Haketti. Sonuna kadar.

İnsanlığın en kadim kurbanına, yani kendi evladına , kelle muamelesi yapan bir adamı ve ekibini başa getirdi.

Haketti. Hiçbir kurbanın haketmediği kadar.


İnsanlığın en kadim kurbanının; yani kendi evladının , binlerce kez kanına girmiş bir aşağılık tetikçiye, "sayın lider" muamelesi yapan bir adamı ve ekibini başa geçirdi.

Yanlış anlaşılmasın diye tekrarlayayım.

Tayyip Erdoğan sebep değil, sonuçtur.

Onlarca yıldır onbinlerce kez kurban verdiği evladının kıymetini bilmeyen bir toplumun hakettiği bir sonuçtur.

1995 yılında Kandil'de gözünün önünde yapılan PKK kongresini bildiği halde vurmayan bir devletin kuluçkasındaki son yumurtadır.

1950'lerde NATO'ya yaranmak için binlerce evladını Kore'de emperyalizme kurban edilmesinin hesabını soramayan bir milletin evvelinden bugüne taşıdığı bir ahir lekedir.

Çanakkale'de yüzbinlerce kınalı kuzusunu kurban etmeyi bilip; İstanbul'da bu kurbanın etinin küresel ayyaşlara meze edilmesine engel olamayan bir geçmişin vebalidir belki de taşıdığımız.

Enver, Sarıkamış'taki onbinlerce kurbanın kanı üzerinden Büyük Kulüp'te kadeh tokuştururken mühürlenmiştir belki de kaderimiz.


Şanslıyız ki...

Bu yüzyılın başında bir lider ve kadrosu o güne kadar ki yüzbinlerce kurbana bir anlam kazandırmıştır.

Zaman kazandırmıştır.

Kurban olmanın da, etmenin anlamını öğrenmek için çok kıymetli bir zamandır bu.

Cumhuriyet; bu yönüyle bir kurban projesidir. Yüzyıllardır bu topraklar için şu veya bu şekilde kurban olanları hiçlikten HİÇ'e taşımıştır.

Bu 100 yıllık zamanın son demlerine girerken, kurban etmeyi bırakıp kurban olmayı beceremediğimiz takdirde bu anlamın hiç bir hikmeti kalmayacaktır.


Ar damarı çatlamış bir milletin, şah damarına musallat olarak, bırakın Allah'ı; Shiva'ya bile yar olması mümkün değildir.

Sadece kendi sesine hayran bir milletin, bırakın Allah'a puta bile taptığına inanmaz kimse.

O yüzden sormak lazım, son dört gündür kurban edilen onca cana rağmen, bu millet ahiret yolunda bir karınca duası kadar yol katetmiş midir?

O yüzden sormak lazım; onlarca yıldır bu toprağa kurban olarak düşen onca cana rağmen, bu millet bağımsızlığı ve bekaası yolunda bir arpa boyu yol almış mıdır?

Ar damarı çatlamış bir Millet, şah damarına layık mıdır?


Behiç GÜRCİHAN, 28 Ekim 2012
Açık İstihbarat