1. yüz (Toplam 1 yüz)

Açılım politikaları devletin birliğini bozdu / Arslan BULUT

İletiGönderilme zamanı: Çrş Eyl 01, 2010 5:38
gönderen Başkomutan

Açılım politikaları devletin birliğini bozdu

Avrupa, kendi ideolojik hukukunu, “üstün hukuk” diye dayatmaktadır? Üstelik “serbest piyasa ekonomisi” adı altında yeni sömürgeciliği dayatması, insan hak ve hürriyetlerine ve hukukun genel ilkelerine aykırıdır. Hani “serbest” demek Farsça’da “başı bağlı” demekmiş ya tıpkı onun gibi “serbest piyasa ekonomisi”, gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelere dayatılan “tutuklu piyasa ekonomisi” dir aslında! Serbest piyasa dedikleri, emperyalist ve sömürgeci bir zorbalıktır!

Bir de işin Türk Ceza Kanunu’na giren bir yönü var:

“MADDE 302/1: Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak, Devletin birliğini bozmak, Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını zayışatmak amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.” AB’ye giriş, devletin egemenliğinin bir üst kuruluşa devri demektir! Bu, aynı zamandadevletin bağımsızlığını zayışatmaktır!

    AB’nin kabul edilen belgeleri, milleti azınlıklara bölmeyi, Fırat ve Dicle’nin egemenliğini uluslararası bir kuruluşa devretmeyi öngörmektedir. Yabancılara “siyasi projeler için” ekonomik proje gibi göstererek toprak satmak da aynı madde kapsamındadır! Peki ya Habur’daki rezaletten sonra alenen başlayan özerklik tartışmaları! Bunlar devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmak, devletin bağımsızlığını zayışatmak değil mi?

Ve bu suçları BDP veya PKK yalnız başına mı işledi, yoksa AKP’nin yol vermesi ile mi?

Aslında vatana ihanet, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 29 Nisan 1920’de çıkarılan 2 numaralı Hıyanet-i Vataniye Kanunu ile düzenlenmişti.

Kanun, suçu “Büyük Millet Meclisi’nin meşruiyetine isyana yönelik sözlü, yazılı veya eylemli muhalefet ve fesatlıkta bulunanlar vatan haini sayılır” diye tanımlıyordu.

25 Şubat 1925’te Hıyanet-i Vataniye Kanunu’na eklenen bir madde ile “dini ve mukaddesatı siyasi amaçlara esas ve alet etmek maksadıyla cemiyet kuranlar” da vatan hainliği kapsamına alındı.

Kanun, Turgut Özal’ın girişimiyle, 12 Nisan 1991 tarihinde Terörle Mücadele Kanunu düzenlemesiyle yürürlükten kaldırıldı.

Bir ara eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, bir soruma “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran güç olan Silahlı Kuvvetler, yıkılmasına da izin vermez. Bunu herkes böyle bilsin. iç Hizmet Kanunu da, ‘koruma ve kollama’ sözleriyle bunu emreder ve bu kuralı hiçbir güç değiştiremez” diye cevap vermiş ve “Cumhuriyet Silahlı Kuvvetler tarafından kurulmuş olduğu için bunu tek ayaklı bir masaya benzetebiliriz. Tek ayak ama, masayı taşıyacak kadar güçlü bir ayak. Bu ayağı zaman içinde güçlendirmek gerekirdi. Ekonomi ile medya ile bu masayı, yani cumhuriyeti güçlendirmek gerekirdi. Ama maalesef medya bu konuda çok yetersiz kaldı. Bazı arkadaşlar müstemleke basını diyorlar ya, bu tabir doğrudur!” demişti.


    Anayasa, “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz” hükmünü koymuştur. Bugün cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler artık alenileşmiştir ve icabına bakılacaktır.

Yoksa, Türkiye’nin icabına bakacaklar!


Arslan BULUT
01 Eylül 2010 / YENİÇAĞ