1. yüz (Toplam 1 yüz)

Türbanlılar Hıristiyanlığa hizmet eder mi? / Arslan BULUT

İletiGönderilme zamanı: Cum Eki 22, 2010 0:14
gönderen Başkomutan

Türbanlılar Hıristiyanlığa hizmet eder mi?

CHP ve MHP genel başkanları, türban konusundaki girişimleri, söylemleri veya taktikleri ile “AKP’nin kozunu elinden almaya çalışıyorlar” görüntüsü veriyor. Nitekim AKP Genel Başkanı da bu yeni durumu, kendi puan hanesine eklemek için karşı taktikler geliştiriyor.

Fakat şu görülmelidir ki türban, tıpkı Kur’an’ın mızrakların ucuna geçirilmesi gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni hukuk devleti olmaktan hatta Türk Devleti olmaktan çıkarmak için bir araç olarak kullanılmakta, bölücülüğe bile vasıta kılınmaktadır.

Türk kadınının çoğunluğu başını örtmektedir. İşte türban, bu kitleler, türban meselesi ile birlikte bütün Cumhuriyet değerlerinin karşısında konumlansın diye kullanılıyor ve bunda da büyük mesafe alınmıştır.

Mesele bu bakımdan önemlidir ve CHP ile MHP tuzağa düşmüştür!


Halbuki türban veya başörtüsü takan genç kızlarımızın veya kadınlarımızın gerçekte böyle bir düşüncesi yoktur. Onlar gerçekten “ziynetlerinizi örtünüz” ayetini “baş örtüsü takın” diye okumaktadır. Onlara verilen bilgi budur.


* * *

    Türban mücadelesini yapan Tayyip Erdoğan, Sümela ve Akdamar kiliselerindeki ayinlere izin verirken “İslami hoşgörü” gerekçesini kullanmış, arkasına ABD, AB ve Vatikan desteğini de aldığı için Marmara Üniversitesi açılışında “Standartlara uyan değil, standart belirleyen ülkelerden biri haline geleceğiz. Eskiden de böyleydik. Farklı inanç gruplarının gerekirse kendi yargılamasını yapmasının mirasçılarıyız. İnşallah gelecekte yine böyle öncü bir rol üstleneceğiz” diyebilmiştir.

İşte asıl konu türban değil, bugünkü millet anlayışını reddeden çok hukuklu, çok milletli bir toplum düzenidir. Bu konuşma, “Anayasal rejimi yıkacağız” açıklamasıdır ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın, çok hukukluluk yerine türban konusundaki uzlaşma çabalarına tepki göstermesi gariptir!

* * *

Aslında Türkiye Hıristiyan aleminde “Hıristiyanlara ait bir ülke” olarak görülmektedir. Daha önce “İslam Almanya’ya aittir” diyebilen Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, TBMM’deki konuşmasında “Burada, Türkiye’de, Hıristiyanlığın uzun bir geleneği olduğu şüphesizdir” dedi ve “Hıristiyanlık kuşkusuz Türkiye’ye aittir” ifadesini kullandı.

Die Welt gazetesi, “Wulff, böylece, ekim başında dile getirdiği ’İslam Almanya’ya aittir’şeklindeki ifadesini tersine döndürdü” diye yazdı.
Aslında bu sözü, kendi aralarında “Anadolu, Hıristiyanlığa aittir” diye kullanıyorlar ama herhalde Türkiye’nin parlamentosunda bu şekilde konuşamazlardı.

* * *

AKP iktidarı ile birlikte Türkiye’de İslâm, dönüştürülme tehdidi altına girmiştir. Bir Hıristiyanlaştırma faaliyeti olduğu Vatikan tarafından açıklanan dinlerarası diyalog çabaları sonunda, yeni nesiller Hıristiyan keşişlere döndürülmüştür. Bize bu konularda mektup yazan bazı gençler, “Nasılsa hepimiz aynı Allah’a inanıyoruz. Ne fark eder” diyebilmektedir. Oysa İslamiyet’in vaz ettiği Allah inancı ile bugünkü Hıristiyanlığın vaz ettiği üçleme kabulü aynı değildir. Yani bir Müslüman, Allah’a Hıristiyanlar gibi inandığını söylerse dinden çıkmış olur. İslamiyet, Kur’an’a göre diğer dinlerin yerine gönderilmiştir ve Allah katında tek dindir.

Yine İslam adına siyaset yapan iktidar, gerçekte Türkiye’de Hıristiyanlığın ilerlemesine yol açmıştır. Ekonomik açıdan zaten kurduğu borsa düzeni ile Hıristio-Yahudi Batı sermayesine hizmet etmektedir.

CHP ve MHP bu gibi çelişkileri halkın bilgisine sunacağına, AKP’nin politikaları ile yarışmaya kalkışırlarsa kendi etkinliklerini yok etmiş, bu şekilde AKP’nin nihai hedefine hizmet etmiş olurlar!


Arslan BULUT
22 Ekim 2010 / YENİÇAĞ

Re: Türbanlılar Hıristiyanlığa hizmet eder mi? / Arslan BULU

İletiGönderilme zamanı: Cum Eki 22, 2010 1:11
gönderen Başkomutan
Arslan BULUT yazdı:Türbanlılar Hıristiyanlığa hizmet eder mi?

Yine İslam adına siyaset yapan iktidar, gerçekte Türkiye’de Hıristiyanlığın ilerlemesine yol açmıştır. Ekonomik açıdan zaten kurduğu borsa düzeni ile Hıristio-Yahudi Batı sermayesine hizmet etmektedir.




Milli(!) Görüş yazdı:
Balıkesir'in Edremit ilçesine bağlı Altınoluk beldesindeki yazlığına bir haftalık tatil için gelen eski başbakanlardan Necmettin Erbakan, referandumda "evet" diyeceğini açıkladı.

Cuma namazından sonra yaptığı sohbette referandum için, "Olmaması olmasından daha hayırlı. İnşallah bu millet, layık olduğu anayasayı Millî Görüş iktidara gelince görecek. Bunların yaptığı anayasa değişikliği bir rötuştur." dedi.




Saadet Partisi lideri Numan Kurtulmuş, ''12 Eylül'de 'evet' diyeceğiz, 13 Eylül'de 'hayır' diyerek, yeni bir Anayasa'nın kampanyasını yapacağız'' dedi.




ERDOĞAN, İNCİL VE HAC!


Avrupa’nın kanlı tarihini araştıranların yolu, hep Afrika’ya çıkar. Amerikalılar’ın ülkenin gerçek sahipleri Kızılderililer’e petrol için yaptığını, Fransa’sı, İngiltere’si de altın ve elmas için Afrika’da yaptı.

Tabi bu hem bizim bildiğimiz, pigmelerin yaşadığı Afrika, hem de Tunus, Fas ve Cezayir gibi ülkeleri kapsıyor. Yapılan yağmaların ve katliamların büyüklüğünü anlatmaya çalışmak için bir insanın beyni yetmiyor. Bunları başka yazıda anlatırız. Avrupa’nın elmas ve altın için fakir Afrikalıları kıtır kıtır doğramasından birkaç yüzyıl sonra, bir gazeteci bölgeye ziyarete gider. Amacı, hem bir safariye katılmak hem de haber yapmaktır. Orada bir kabilenin lideri ile konuşurken, atalarından kalan, ilginç bir anıyı dinler.

Kabile reisinin ağzından anlatalım: “Yıllar önce beyaz adam buralara geldiği zaman bizim topraklarımız, onların ise elinde İncil, boynunda haç vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Fakat bir gün gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde İncil, boynumuzda haç; onların elinde ise bizim topraklarımız vardı

Ne zaman, Amerika’nın bu topraklara serptiği ılımlı İslamı temsil eden bir insanı dinlesem aklıma hemen hikâye gelir.

Hadi bunu günümüze uyarlayalım. Bir gün bir insan umut olarak ortaya çıktı ve bize,”Allah’a inandığını, Kuran-ı Kerimi elinden bırakmadığını, sürekli dua ettiğini ve gün geldiği zaman bütün Türkiye’nin İslam’ın ışığı ile aydınlanacağını” anlattı. Kabileler inandı ona. Aşiretler inandı, Cemaatler inandı ona… Bütün Millet, gözlerini kapatıp dua etmeye başladı. Bu millet, dinini o kadar seviyordu ki, herhangi bir insanın, onu çıkarları için kullanacağı aklına gelmiyordu.

Bir milletin duası devam ederken önce TÜPRAŞ, sonra PETKİM, ardından TELEKOM, devamında bankalar, limanlar ve arsalar satıldı. Bizim ise duamız devam ediyordu. Çünkü bizden bunu istemişti.

Hem her konuşmasında,”Hamd olsun”, “Şükürler olsun” demiyor muydu?

İşte bizden biriydi. Onun maliye eski bakanı, toptan ve parakende satışa yenilik getirmiş” Babalar gibi satmak” deyimini dünya ticaretine kazandırmıştı. Babalar gibi satıyor ama her ne hikmetse, herkes, evladını kaybetmiş analar gibi ağlıyordu. Bu bakan, tezgâhın arkasında durmadan, “Gel sermaye gel. Batan ülkenin malları bunlar” diye bağırıyordu. Beyaz üstüne kırmızı şeritle bezenmiş, köşesindeki mavilik içinde ise 52 tane yıldız olan pazarcı önlüğü de çok yakışıyordu. Biraz boyu kısaydı ama olsun.

Ne de olsa babasının malıydı. Kime ne! İster satar, ister üstüne otururdu. Gerçi TÜPRAŞ kuleleri söz konusu olduğu zaman bu fikir biraz saçma geliyordu ona, ama olsun. Önemli olan ülkenin menfaatleriydi. Daha sırada satılacak köprüler, yollar, sular, denizler, kumsallar hatta hava bile vardı.

Fakat bir gün beklenmeyen bir şey oldu. Dua eden halk aniden gözlerini açtı. (Gözlerin açıldığı tarihi mi merak ediyorsunuz. O günü sizler biliyorsunuz..)

Baktı ki, bir elinde Kuran-ı Kerim, boynunda ise muskalar vardı. Kuranı’nı öpüp yerine koyarken, ülkenin toprakları, alın teri ve fakirin vergisi ile yapılan tesislerin ise onların elinde olduğunu gördü. Onlar, “Hamd olsun” derken birileri milli tesisleri” Ham yapmıştı”..Kanla alınan vatan topraklarını satarken, onların yürekleri hiç sızlamamıştı …

İşleri sürekli yokuşa sürerek, danışıklı dövüş yaptığı diğer arkadaşları sayesinde hep ağlayan ve hep mağdur gömleğini giyen kişi, artık ne yapacağını şaşırmış durumda. Çünkü, Büyük Türk Milleti uyandı.Bu Millet , Büyük Osmanlı ruhuyla ayağa kalktığı zaman, şimdiki danışıklı dövüş yapanların hiç biri ortalıkta duramayacaktır Allahın izniyle… Aklımızı başımıza alma zamanı ve hayatı dürüstçe ve adilce yaşama zamanıdır..



Aziz SARIKAN / 04 Mayıs 2010
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.mahmutlarpost.com/erdogan-incil-ve-hac-aziz-sarikan







Sarıkan `Uyanık olalım`

Saadet Partisi Mahmutlar Belde Başkanı Aziz Sarıkan, 2011 yılında yapılacak olan genel seçimlerde, Türk Halkının uyanık davranması gerektiğini, oyunu doğru yere ve doğru kişiye vermesinin her zamankinden daha önemli olduğunu vurgulayarak, bir basın bildirisi yayınladı.

Sarıkan, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Daha önceleri Milli Görüş içersinde yer alarak, halkın gönlünde taht kuran bazı kişiler, Milli görüş çizgisinden saptıkları anda, hem ferasetlerini hem de şuurlarını kaybetmişlerdir. Bunun en güzel örneğini Başbakanda görmekteyiz. 1993’teki Yahudi Düşmanı Tayyip Erdoğan, 2004’te Yahudilerden Üstün Hizmet Madalyası aldı.

Tayyip Erdoğan, "Yahudi Üstün Hizmet Madalyası” aldıktan sonraki ‘teşekkür’ konuşmasında şunları söyledi; "Musevi düşmanlığı utanç verici bir akıl hastalığının tezahürüdür katliamla sonuçlanan bir sapkınlıktır, sapıklıktır. Soykırım, etnik temizlik, ırkçılık, İslam düşmanlığı, Hıristiyan düşmanlığı, yabancı düşmanlığı ve terörizm geçmişten bugüne kadar devam ede gelen kötülüğün farklı yüzleridir. Başka dinlere hoşgörü göstermek bize Peygamber mirasıdır. Musevi düşmanlığının Türkiye’de yeri yok." dedi.

Tayyip Erdoğan, Refah Partisi İstanbul İl Başkanı iken ‘Yörünge’ dergisinin 8 Ağustos 1993 tarihli sayısında Ali Akel’le yaptığı röportajda aynen şu ifadeleri kullanmıştı; "İsrail zihniyet itibariyle insan denilen mükemmel varlığı, varlık sebebi dışında tanımlayan, emperyalist, şovenist bir anlayışın ifadesidir.

Türkiye`nin İsrail`i tanıması tarihimiz açısından ciddi bir talihsizliktir. Bizim tarihimize sürülmüş bir kara lekedir. Ortadoğu`daki kanser mikrobu olan bu zihniyeti sulamak beslemek kadar büyük bir zulüm olamaz. İsrail`i devlet olarak tanımıyorum…” Birbiriyle tamamen zıt ve çelişen iki söylem görmekteyiz. Acaba hangisi doğru? Eğer madalya halen Tayip Erdoğan’da duruyorsa, fazla söze gerek yok. Türk Halkının duygularıyla oynamanın karşılığı ne olmalıdır? Bunu da Türk Halkına bırakıyoruz. Türk Halkı, gereken cevabı, 2011 genel seçimlerinde verecektir.


İm (Kod): Tümünü seç
http://www.haberalanya.com.tr/tr/details.asp?ID=30828





Evetçi Milli(!) Görüş'ün 12 Eylül yorumu...
Aziz Sarıkan (SP Belde Başkanı): “Türk seçmeni, 12 Eylül askeri müdahalesinin otuzuncu yılında, anayasal düzenlemelerle ilgili 6’ncı kez sandık başına gitti. Türkiye’yi AB’ye bir adım daha yaklaştıracağı düşünülen, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinde tıkanmalara sebep olan kör düğümlerin açılması ve nihayet çürümüşlüklere neşter vurulması olarak nitelendirilen Anayasa Değişikliği Paketi ve bu pakette yer alan maddeler ne yazık ki siyaset arenasının dışına çıkamamış, dolayısıyla da hak ettiği tartışma zeminini bulamamıştır. Böyle bir ortamda referanduma gidildi.

Türk Halkının çoğu, referandum maddelerini bile sorgulamadı. Neye oy vereceğini bilmedi. Önüne konan yemeği yemek zorunda bırakıldı. Sonuçta evet çıktı ve bu sonuçla AKP hükümeti kaldıramayacağı bir sorumluluk yüklenmiş oldu. AKP Hükümeti’nin, yapacağı icraatlar konusunda, yaptırmıyorlar deme şansı kalmadı. Cumhurbaşkanı AKP’li, YÖK başkanı AKP’li, BDDK, Merkez Bankası ve bütün üst kurullar AKP‘li oldu. Şimdi de Anayasa Mahkemesi, HSYK ve Askeriye de AKP’li oldu. Bir başka deyişle, sivil dikta yönetimi oluşmuş oldu. Bu saatten sonra yapılacak icraatlar için üretilecek bahane kalmadı.

Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.”



Arslan BULUT yazdı:Türbanlılar Hıristiyanlığa hizmet eder mi?