1. yüz (Toplam 1 yüz)

Büyük Resim 4 / Arslan BULUT

İletiGönderilme zamanı: Cmt Şub 18, 2012 16:52
gönderen Başkomutan
BÜYÜK RESİM (4)

Hiç değişmeyen Asırlık resim!

2011 seçimleri öncesinde, PKK-MİT mutabakat metnindeki kararlar, ifade ediliş biçimi farklı da olsa, 1921’deki Pirizade Bekir’in talepleriyle, 1991’deki Stockholm Kürt Konferansı deklarasyonuyla, 1995’teki Lahey’de toplanan “Sürgündeki Kürt Parlamentosu” nun kararlarıyla ve 2009’daki Oslo görüşmesiyle ve Abdullah Öcalan’ın talepleriyle örtüşüyor.

Yine bu talepler, ABD ve İngiltere’nin Anadolu’yu ele geçirmek için Ermenistan ve Kürdistan kurmak gibi en az 100 yıllık planlarının tekrar ısıtılmasından başka bir şey değil. Çünkü Orta Doğu, enerji kaynaklarının merkezi ve ABD ve İngiltere’nin bu coğrafyaya hakim olması için Türkiye’nin konfederasyona dönüştürülmesi gerekiyor.


2011 seçimleri öncesinde, PKK-MİT mukabakat metnindeki kararlar, ifade ediliş biçimi biraz farklı da olsa, 1921’deki Pirizade Bekir’in talepleriyle, 1991’deki Stockholm Kürt Konferansı deklarasyonuyla, 1995’teki Hollanda’nın Lahey kentinde toplanan “Sürgündeki Kürt Parlamentosu” nun kararlarıyla, 2009’daki Oslo görüşmesiyle ve Abdullah Öcalan’ın talepleri ile birebir örtüşüyor.

Yine bu talepler, ABD ve İngiltere’nin Anadolu’yu ele geçirmek için Ermenistan ve Kürdistan kurmak gibi en az 100 yıllık planlarının tekrar ısıtılmasından başka bir şey değil. Çünkü Orta Doğu, enerji kaynaklarının merkezi ve ABD ve İngiltere’nin bu coğrafyaya hakim olması için Türkiye’nin süper bir güç olmaması, küçültülmesi veya milli devlet olmaktan çıkarılarak bir federasyona veya konfederasyona dönüştürülmesi gerekiyor.

Yeniçağ gazetesi, PKK-MİT görüşmelerinin sürdüğü 30 Temmuz 2009 2009 tarihinde, henüz basına hiçbir bilgi sızdırılmadığı halde açık kaynaklardan derlediği bir analizle “Pirizade Bekir’den Öcalan’a” başlığı altında meseleye ışık tutuyor ve hem Oslo mutabakatında hem de tutanaklarda uzlaşmaya varıldığı anlaşılan maddeleri neredeyse bir bir yayınlıyordu.

Turgut Özal’ın Anadolu Cumhuriyeti planları ile Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye kimliği” diyerek, Türk kimliğini yok etme çabaları, Dersim ve Menemen üzerinden cumhuriyetle, 31 Mart vakası üzerinden İttihat ve Terakki ile hesaplaşması hep büyükresmin parçasıdır. Yeni Osmanlıcılık dedikleri ise 1991 yılında Camp David görüşmeleinden önce Ankara’ya dikte ettirilen Büyük Orta Doğu projesi kararlarıdır. Bu kararlar, 2004 yılında Tayyip Erdoğan’a alenen tebliğ edilecektir.

Buckingham Sarayı’nda tebliğ edilenler ise hala alenileşmedi, ancak Abdullah Gül’ün politikalarından bu görüşmede ne kararlar alındığını tespit etmek mümkün. Bunları inceleyeceğiz.


Fransız istihbaratının raporu

30 Temmuz 2009 tarihli Yeniçağ gazetesinde “Pirizade Bekir’den Öcalan’a” başlıklı ve Salim Yavaşoğlu imzalı haberde “İhanet cephesinde değişen bir şey yok. Türkiye’nin parçalanması için mücadele veren dış güçler tarih boyunca Kürt sorunu adı altında ülkemizin karıştırılması için elinden gelen herşeyi yaptı” deniliyor ve “İngilizlerin Kürt Sorunu yaratma girişimleri” başlığı altında Amiral Bristol raporu hatırlatılıyordu:

Tuğamiral, ABD Deniz Kuvvetleri ABD Yüksek Komiseri Mark L. Bristol’un hazırlayıp 20 Şubat 1922’de ABD Dışişleri Bakanlığı’na sunduğu
raporda şöyle deniliyordu:


Şimdi, Kürdistan’ın, ünlü petrol yatakları sebebiyle, yabancı entrikalar kuşkusuz başladığı için ciddi sonuçlar çıkabilir. İngilizler herhalde Kürdistan’ı denetim altına almak için Kürtleri Türklere karşı kullanmak isteyeceklerdir, Türkler de Kuzey Mezopotamya’yı ele geçirmek için aynı şeyi yapacaktır, Kürdistan’ı özel etki bölgesi sayan Fransızlar da Türk-İngiliz sürtüşmesinden çıkar sağlamakta bir an duraksamayacaklardır.

Buradaki Fransız Askeri İstihbaratı, bu yakınlarda bir rapor hazırlamıştır. Raporun başında Kürdistan ayaklanmasına bütün Yakın-Doğu sorununun bir parçası ve İngilizlerin dünyanın bu bölgesindeki amaçları ve istekleri açısından bakmak gerektiği belirtilmektedir.



Türkiye ile Mezopotamya arasında perde kurmak!

Sonra, Büyük Britanya’nın en büyük sorununun Hindistan’ı güven altına almak olduğu İngiltere’nin planlarına bu bakımdan yaklaşmak gerektiği öne sürülmektedir. Hindistan’a tehdit iki yönden gelmektedir. Bunlardan biri İran üzerinden Bolşevik tehdidi, diğer yandan Mezopotamya, İran ve Gürcistan üzerinde milliyetçi Türk-Pan-İslam tehdididir. Bu son tehdidi önlemek için İngilizler, Filistin ve Irak dahil Akdeniz’den Basra Körfezi’ne uzanan kendi etkilerinde bir dizi devlet kurmak görüşündedir.

Kral Hüseyin ailesini kullanarak güçlü bir Arap imparatorluğu kurmak ve Türklerin yoluna set çekmek istemiş, ancak Hicazlı aile ile işler yolunda gitmemiştir. Büyük çapta bir Arap ordusu düzenlemek oldukça güç bir iştir. Ayrıca daha kötüsü Halifelik İstanbul’da bulunmaktadır. Dolayısıyla Büyük Britanya’nın Kürdistan’daki rahatsız durumdan yararlanıp Mustafa Kemal’in sırtında bir tehdit olacak biçimde bunu geliştirmeye çabalamasına aynı zamanda milliyetçi Türkiye ile Mezopotamya arasında bir perde kurmasına şaşmamak gerekir.

İngilizler, Kürtlerin hoşnutsuzluğundan yararlanarak, karışıklık yaratmak, bir isyan çıkarmak üzere bölgeye ajanlar göndermiştir. Bu ajanlar arasında Kürt Mustafa Paşa, Mulan Zade ve Hamit Paşa vardır. Başlangıçta, ayaklanma güçlük çıkmadan bir Türk taburuyla bastırılmıştır. Haziran’daki başka bir ayaklanma daha güçlü olmuş ve bununla başa çıkmak için bir tümen kadar kuvvet gerekmiştir. Kazım Karabekir Paşa bütün yaz boyunca, Kürtlerin eylemleri, önlemlere rağmen ayaklanmaya katılanların sayısının artması karşısında kuşku içinde kalmıştır.

Mardin bölgesindeki asilere Abdülhamit zamanında 4. Türk Kolordusu’nun komutanı olan Pirizade Bekir komutanlık yapmıştır. Asilerin öbür lideri ise Musa Bey ile Milli kabilelerinden birinin reisi İbrahim Paşa’dır. Kasım ayında Mardin’in Kürtler tarafından alındığı haber verilmiştir. Milliyetçiler (Ankara hükümeti) her zaman olayın önemli olmadığını öne sürmüşler, ancak öyle ciddiye almışlardır ki, geçen Haziran, görüşmek üzere Pirizade Bekir’e bir heyet göndermişlerdir.



Raporun bu bölümünde Pirizade Bekir’in talepleri veriliyor..

“Müslümanlara karşı Türkiye’yi kullanalım”


Stockholm’den Oslo’ya, emperyalist İngiltere ve Amerika’nın Türkiye üzerindeki oyunlarında değişen bir şey olmadığını gördük.

5 Kasım 2001 tarihinde, The New York Times gazetesinde, Yahudi asıllı gazeteci William Safire önemli bir yazı yazdı.

Safire, “ABD eski başkanlarından Richard Nikson ile Arasat’ta bir röportaj” gibi ustaca bir yöntem kullandı ve bir ölünün ağzından Amerika’nın stratejik ve taktik hesaplarının ne olması gerektiğini açıkladı. (Bu yazıdaki fikirler büyük ölçüde aynen uygulanmıştır.)

Hayali röportajda, Nikson, “Nasıl ki Sovyetlere karşı Çin kozunu kullanarak Komünist Bloğu böldük, onları da aynı şekilde böleceğiz. Sizin kuşağınızın kozu, güçlü ordusuyla laik Müslüman ülke olan Türkiye! Ankara ile Türk sınırını geçip Kuzey Irak’ı ele geçirmek üzere anlaşmak iyi fikir. Oradaki Kürtler zaten uçuşa yasak bölgenin kapsamı içinde bulunuyor ancak esas olarak Türkiye’nin parçası olacak bölge, Saddam Hüseyin’in petrolünün yarısını sağladığı Kerkük bölgesidir. Saddam’ın biyolojik ve nükleer silah tehdidi ve terör bağlantılarının meşrulaştırdığı kısa bir savaş. Bunun Türkler’e getirisi öncelikle büyük paradır. İkinci olarak, Türkiye, kendi Kürt problemini, kendi payına düşen dilimde Kürdistan diye adlandırılan bir özerk bölge oluşturarak çözecektir” diyor.


“Bir koyup üç almak” neydi?

Görüldüğü gibi Safire, Türkiye’nin oltaya takılması için Kerkük’ün yem olarak kullanılmasını istiyordu. Özal’ın 1990’da “Bir koyup üç almak” dediği projenin 2001’e yansımasıydı bu. Türkiye, Güneydoğu Anadolu’yu, kurulacak Büyük Kürt Federasyonu’na katacak ama bu devlet, Anadolu Cumhuriyeti adlı yeni konfederasyonun içine alınacaktı. Böylece, Kerkük ve Musul petrolleri de Anadolu Konfederasyonu içinde yer alacaktı!

1 Mart tezkeresi de işte bu tuzağın yeniden TBMM’ye yansımasıydı.

ABD, Kuzey Irak’ta Kürt devletini, Turgut Özal’ın Çekiç Güç’ü davetiyle o tarihte kurdu ama topraklarını genişletmesi için Türkiye’nin Güneydoğusunu savaş bölgesi haline getirmesi gerekiyordu. Bush, bu sebeple Türkiye hakkında “cephe ülkesi” tabirini kullandı!


İşte Stockholm Deklarasyonu (1991)

- Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı’nı da içeren insan hakları için Kürt halkının mücadelesine şu şekilde destek olunacaktır:

- Türkiye, SSCB, İran, Irak ve Suriye’nin insan haklarına bağlı kalarak bunları Kürtler’in yaşadığı bölgelerde sağlamak.

- Kürtlerle ilgili dayanışma komitelerini, dünya genelinde yaygınlaştırmak.

- Uluslararası platformlara Kürt sorununu taşımak ve gündemde kalmasını sağlamak..

- Kürt sorununun hükümetler düzeyinde tartışılmasını sağlamak, hükümet dışı kuruluşların ilgisini Kürt sorununa çekmek.

- Dünya medyasında Kürt sorununun insan hakları boyutu ön plana çıkarılarak destek sağlamak ve medya kuruluşlarına sürekli enformasyon vermek..


Bölücü Bekir’in talepleri (1921)

1 Kemalist Hükümetin Kürt vilayetlerini içine alan otonom bir Kürt devletini tanıması.

2 Bu devletin sınırlarının Kürtler ve müttefikleri tarafından saptanması.

3 Türk memur ve jandarmalarının hemen geri çekilmesi.

4 Otonom Kürdistan’ın kurulmasında Türklerin ellerini uzak tutması.

5 Ankara Hükümeti tarafından toplanan savaş vergilerinin ve başka katkılarının Kürdistan’a geri verilmesi.

6 Türkiye’nin sınırları içinde yaşayan Kürtlere güvenlik tanınması ve askerde olan Kürtlerin hemen terhis edilmesi.


Sürgünde Kürdistan Parlamentosu kararları (1995)

- PKK, 1995’te gerçekleştirdiği 5.Kongresinde “Kürdistan’ın kurulması yolunda 20 yıldan beri sürdürülen faaliyetlerle bir direniş örgütünün yaratıldığı, bundan sonraki hedefin bir kuruluş örgütü yaratmak olduğu” açıkça ifade edilerek “yakın dönem hedeflerinin iktidarlaşmak olduğu ve bu amaçla ulusal ordunun yanısıra ulusal meclisin de bir an evvel kurulması gerektiği” belirtilmiştir.

- “PKK ile ilişki kurmada zorlanan batılı çevrelerin sözde Kürt sorununa desteğinin sağlanması amacıyla Lahey’de Sürgünde Kürdistan Parlamentosu’nun oluşturulması ve yurtiçinde de benzer legal mekanizmalar oluşturulması ve olanların güçlendirilmesi gerektiği” belirtilmiştir. (KCK fikri buradan doğdu)


Bölücü Apo’nun talepleri (2009)

1 Türkiye vatandaşlığı Anayasa’da yer alsın.

2 Kürtçe, eğitim ve öğretim dili olarak kabul edilsin. Anayasa’da yer alsın.

3 Ateşkes devam etsin. Koşulsuz bir genel af ilan edilsin.

4 Akil adamlar geçiş döneminde inisiyatif alsın

5 Siyaset yapma özgürlüğü önündeki engeller kaldırılsın. Affedilen PKK’lılar dahil herkes siyaset yapma hakkına sahip olsun.

6 Koruculuk kaldırılsın. Yerel yönetimler güçlendirilsin.

7 Demokratik özerklik kabul edilsin.

Arslan BULUT - 18 Şubat 2012, YENİÇAĞ