1. yüz (Toplam 1 yüz)

“25 bin şehit vermek” mi? / Arslan BULUT

İletiGönderilme zamanı: Pzt Ara 12, 2016 13:33
gönderen Balasagun
“25 bin şehit vermek” mi?


Resim
Başbakan Binali Yıldırım, İstanbul’daki çok sayıda polisin şehit olmasıyla sonuçlanan bombalı saldırıyla ilgili olarak, “Acımız büyüktür ama bu büyük acıyı da milletçe daha çok bütünleşerek ve kenetlenerek aşacağız” diyerek sağduyulu bir açıklama yaptı.

Melih Gökçek ile sosyal medyada ve yandaş televizyon kanallarında birçok kişi ise olayı siyasi hedefleri doğrultusunda kullanmaya çalıştı!

Melih Gökçek, “Bütün gaye Türkiye Cumhuriyeti’nin başında bulunan Recep Tayyip Erdoğan’ı bu görevden göndermek.” diyerek 15 Temmuz darbe gecesi Başbakan, Cumhurbaşkanı ve kendisinin saldırılardan son anda kurtulmalarını, “Rabbül Alemin himayesinden, korumasından. Bizi muhafaza etmesinden... Başka herhangi bir şey değil.” ifadeleriyle açıkladı.

Gökçek “Tek çareleri kaldı. Ya Recep Tayyip Erdoğan’ı ya da devletin ileri gelenlerinden ses getirecek bir kaç kişi öldürmek isteyecekler. İkinci yapacakları da ikide bir arabaların içerisinde bomba patlatmak... Biz Çanakkale’de 250 bin şehit verdiysek; 25 bin şehit de burada verirsek kimse buna ses çıkarmasın. Şehit olmak zaten Allah katında en büyük makam... Allah, inşallah sayılarını az eder.” dedi.

* * *

Melih Gökçek’in bu bakış açısına göre Allah, kendilerini her türlü saldırıdan koruyor ama polislerin, askerlerin bombalı araçlarla paramparça edilmesine müdahale etmiyor!

Üstelik 25 bin şehit verilme ihtimali bulunduğunu, böyle bir şey olursa kimsenin ses çıkarmaması gerektiğini belirtiyor!

Hani 15 Temmuz olayları hakkında “240 kişi değil 240 bin kişi ölse rejimi değiştirmek isteyenlerin umurunda bile değil” diyordum ya...

Böyle bir anlayış, siyasi olarak vahim olduğu gibi dini olarak da temelinden yanlıştır. Gökçek’in sözleri İslâm’a uygun değildir. İslâm’ın kader anlayışına göre Allah, olacakları bilir ama insanlara verdiği iradeyi nasıl kullanacaklarına karışmaz!

* * *

Olaya dönecek olursak, Türkiye’nin başına terörü musallat eden, gelmiş geçmiş siyasi iktidarların yanlış politikalarıdır.

Denilebilir ki “Öyleyse siyasi kararlarda hiçbir etkisi bulunmayanlar niçin şehit oluyor da yukarıdakilere bir şey olmuyor?”

Bu soru yanlıştır. Çünkü içinde yaşadığımız toplumun nasıl yönetildiğinden hepimiz sorumluyuz. Biz nasılsak, öyle yönetiliriz. Yine “Bir kavim kendini bozmadıkça Allah onları bozmaz.” (Rad, 13/11)

Meselâ, yüz binlerce masum insanın ölümüne yol açan Türkiye’nin Suriye politikasından her vatandaş sorumludur. “Muhalif” diye gösterilen teröristler, Türkiye üzerinden Suriye’ye geçerken veya Türkiye’de örgütlenirken çoğunluk bu politikalara destek vermedi mi? “Çözüm süreci” denilen ve PKK’nın bölgede yığınak yapmasını sağlayan politikalara, çoğunluk, oylarıyla destek olmadı mı? İşte şimdi o desteklerin sonuçları alınıyor. Elbette başka kararlar da verilse, terör saldırıları bitecek değildi. Ancak terör örgütlerinin arkasında Türkiye’nin müttefikleri olduğuna göre dış politikanın temelinden yanlış olduğu meydanda değil midir?

* * *

Siz milletin birliğini sağlayan her türlü değeri ayaklar altına alın, Türkiye’yi bir hukuk devleti gibi değil aşiret gibi yönetin, başkanlık sistemini getirmek isterken Anayasa değişikliği teklifine 14 yıldır işlediğiniz suçlardan “görevden ayrıldıktan sonra da yargılanmamak için” özel madde koydurun sonra da sorumluluğu Allah’a bırakın! Olur mu?

Madem her olay Allah’ın takdiri ile yaşanıyor, sizin en küçük bir ihmaliniz yok, her saldırıdan sonra niçin yayın yasağı konuluyor?

Yayın yasağı koymak da Allah’ın yasası mıdır?

Allah sizi koruyor da şehit polisleri, vatandaşları korumuyor mu?

Günahtır günah!

Arslan BULUT, 12 Aralık 2016
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr