1. yüz (Toplam 1 yüz)

Türk Kadını aldanmaz

İletiGönderilme zamanı: Pzt Kas 17, 2014 21:58
gönderen Erkan Güçiz
Mustafa Yıldırım, “Sivil Örümceğin Ağında” kitabında anlatıyor yabancı Sivil Toplum Kuruluşları, Vakıflar ve Fonların Türkiye’de neler yaptıklarını. Bunlardan biri de Friedrich-Ebert-Stiftung.

Hedef, Türkiye'de merkezi devletin egemenliğini gevşetmek, iç dayanışmanın önünü tıkamak. Halkın birbiri içinde eriyerek, kopmaz bir bütünlük oluşturması sürecini şaşırtmak. Türkiye'yi düşük ya da kimi zaman yüksek yoğunlukta çatışmalara sürüklenmiş, etnik öbeklerden, şeyh - şıh - dede - baba - reis - parti şefi – seçkin diplomat ve işadamı örgütlerinin, Avrupa'da yetiştirilmiş "smart boys" yani, "parlak çocuklar"ın, kurucularından başkasını temsil etmeyen bir bölüm "sivil" toplum örgütleri şeflerinin egemenliği altında sindirilmiş mensuplardan, meczuplardan oluşan, ne kendine, ne de bölgesine yararı olmayan insanlar topluluğunu barındıran bir ülke konumuna indirgemek...

Egemenliği harita kâğıdı üstündeki kesik çizgilerle sınırlı, ABD ve Batı Avrupa küresine uydurulmuş olan bu devleti, bölgesel ve kıtasal çıkarlar uğruna bir askeri ve ticari üs, ateş hatlarına sürülecek özel kuvvet kaynağı olarak tutmak. Toplumun tarihten kalma bağımsızlık ve onur simgesi özelliklerini silikleştirerek güdülebilir bir topluluğa dönüştürmek.


Bunları çok iyi gören, bilen ve ülkesini seven Türk Kadını aldanmaz, onların tuzağına düşmez, onlara alet olmaz. Umudumuz aydınlığa giden yola ışık tutan Ebru Oğuzhan ve onun gibilerde.

İşte örneği: HaberlerAnkara.com sitesinden bir alıntı.

ALMANLAR BİZİ ÇOK MU SEVİYOR?

Ebru Oğuzhan

Türkiye Kadın Meclisleri 2.Buluşması 8-9 Kasım'da DATÇA'da yapıldı. Belediye Kadın Meclisi temsilcisi olarak başkanımızla birlikte bu toplantıya katıldık. 55 kent konseyinden 131 kadın temsilcinin katıldığı toplantıda birçok farklı meslek guruplarından kadınlar vardı. Kadın sorunlarının yanı sıra, kadınların bir kentin yönetiminde söz sahibi olmasını destekleyen ve bu konuda bilgilendiren toplantı kadınların yaşamın her alanında ne kadar başarılı olabileceklerini de anlatıyordu.

Katılımcılar sırasıyla yaşadıkları kentin, ilçenin sorunlarını ve bu sorunlar karşısında dernek ya da kişisel olarak verdikleri mücadeleyi anlattılar. Fikir alışverişleri ve önerilerle başarılı bir toplantı gerçekleşti. Buraya kadar; amaç, oluşum, çaba ve katılım olağanüstüydü. Ancak düşündürücü olan bu kadar önem verilen ve her yerel yönetim bünyesinde bulunması gerektiğine inanılan kadın meclisleri ve kent konseylerinin bu tür toplantı faaliyetlerine yeterli yerel destek verilmemesiydi.

Böyle olunca da devreye AB fonları, yabancı vakıflar vs. girerek bu toplantılara ve oluşumlara kucak açıp kendi evimizde bize ev sahipliği yapıyorlardı. Bunu neden yapıyorlar? Almanlar ve bu vakıflar bizi çok mu seviyorlar? Neden biz kendi kaynaklarımızı kullanamıyoruz? Bu fonları kullanmak için harcadığımız enerjiyi ve zamanı kendi kaynaklarımızı kullanmak yolunda neden harcamıyoruz? Ve daha birçok sorularıma alamadığım cevaplarla toplantı sona erdi. Ülke olarak içinde bulunduğumuz şartlara baktığımızda sahip olduğumuz birçok değerimizi kaybediyoruz. En önemlisi de Cumhuriyet kazanımlarımızı ve doğal zenginliklerimizi kaybediyoruz. Bu kazanımlarımızı koruyamıyor kaybettikten sonra da küçük guruplar halinde toplanıp çözüm yolları aramaya çalışıyoruz. Dışa bağımlı, tüketime dayalı bir toplum haline geldik. Sanayi, tarım, hayvancılık, ormanlarımız, madenlerimiz var olan her şeyimiz özelleşti.

Yaşamımızın devamı için en temel ihtiyacımız besindir. Ve en önemlisi de TOHUM'dur. Yerel tohumlarımızı yaşatmak için verilen mücadele birçok yerde güçlenerek devam ediyor. ABD'nin güç dengesi politikalarının uygulayıcısı olan Henry Kissinger; ''PETROLÜ KONTROL EDERSEN, ULUSLARI KONTROL EDERSİN. YİĞECEĞİ KONTROL EDERSEN, İNSANLARI KONTROL EDERSİN'' derken tam da içinde bulunduğumuz durumu anlatmıştır.

GDO'lu tarım projesi bir küresel plandır. Dünyada güç dengeleri sömürü güçlerinin ve bir kaç şirketin elindeyken bizim onlardan yardım istemek yerine birlik olmayı, biz olmayı başarmamız gerekiyor. Ne, kadın hakları konusunda, ne kadın dayanışması ya da pozitif ayrımcılık konusunda ne de Ulusal değerlerimizi korumak adına dış güçlere bağlı kalmamalıyız. Yerel yönetimler, Oda'lar, Üniversiteler ve Vakıflarımız bu tür toplantılarda ve oluşumlarda destek olmalı bizleri ''eli ayağı tutan ama tembelliğinden dolayı çalışmayıp dilenen adam'' durumuna düşürmemelidir.

Sevgiyle kalın.


Kaynak:
http://www.haberlerankara.com/kose-yazisi/143/almanlar-bizi-cok-mu-seviyor.html

Önerilen kitap:
Sivil Örümceğin Ağında, Mustafa Yıldırım, Ulus Dağı Yayınları, ISBN No: 9789756047019