1. yüz (Toplam 1 yüz)

Batılı Bir Gazeteciden “Darbe”nin Nedenleri… / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

İletiGönderilme zamanı: Pzr Tem 24, 2016 5:28
gönderen Erkan Güçiz
Counter Punch yazarı Mike Whitney 15 Temmuzla ilgili yazdığı “Türkiye'de darbe, ABD'nin 'Kilit' planını darmadağın etti (The Coup in Turkey Has Thrown a Wrench in Uncle Sam’s ‘Pivot’ Plan)” başlıklı yazıda ilginç noktaları vurguluyor:

15 Temmuz, Erdoğan’ın içeride gücünü sağlamlaştırırken aynı zamanda Washington’un kritik enerji kaynaklarını kontrol altına alma ve Katar’dan Avrupa’ya uzanan enerji hatları programını rayından çıkardı. Obama yönetiminin müttefiklerinin ulusal güvenlik sorunlarını göz ardı etmesi, Türk cumhurbaşkanını Moskova eksenine itti; yeni yüzyılda, Washington’un dünya hegemonyasını devam ettirebilmek için ihtiyacı olan Avrupa ile Asya arasındaki kritik köprüyü kaldırdı”, diyor ve,

Washington’un Asya’ya yerleşme, Rusya’yı kuşatıp, parçalama, Çin’in büyümesini kontrol altına alma ve dünya güçleri üzerinde bir demir yumruk tutma planı şimdi darmadağın. Son birkaç günün olayları her şeyi değiştirdi.” diye ekliyor.

Yazıdan bazı bölümleri dikkatinize sunuyoruz:

Türkiye Rusya’ya yanaşırken
Daily Sabah’dan alıntılıyoruz: “Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerindeki değişme, doğrudan Ankara’nın Suriye sorunu konusunda beklentilerinin karşılanmaması sonucu. Özellikle, Washington’un Suriye’de YPG Kürt militanlara devam eden desteğiyle, Türkiye’nin ABD’nin Suriye politikasından hoşnutsuzluğu zamanla büyüdü. Ankara bu grubu PKK terör örgütünün bir kolu olarak görüyor” (Daily Sabah 12 Haziran).
Obama, Erdoğan’ın güvenlik konusundaki endişelerine bir çözüm getirme yerine, onu hiçe sayarak ABD’nin bölgede askeri üsler kurma ve Katar’dan AB’ye uzanacak enerji hatlarının geçeceği Suriye’nin doğusundaki topraklara el koyma planını yürütmeyi seçti. Doğal olarak da Erdoğan, eski düşmanları (Rusya, Suriye, İsrail) ile ittifaklarla Türk dış siyasetini yeniden düzenleyerek ve güney sınırında oluşmaya başlayan Kürt devleti tehlikesine karşı harekete geçerek karşılık verdi.

Doğu ile yeniden ittifaklar
Haziran sonunda, Erdoğan Putin’e bir mektup gönderdi: “Ölen Rus pilotun ailesinin acılarını içtenlikle paylaştığını söyledi ve özür diledi.” “Rusya’nın dost ve stratejik ortak olduğunu, Türk yetkililerinin ilişkilere zarar vermek istemediklerini”, ekledi. (Rus SU-24 uçağını düşüren pilotlar şimdi Gülen darbesinin elemanları olmaları suçlamasıyla tutuklandı.)

Beyaz Saray, ABD’nin bölgedeki emellerine açıkça risk yaratan bu yakınlaşma konusunda hiçbir yorumda bulunmadı.

Neden?

İki hafta önce de Erdoğan’ın Suriye Cumhurbaşkanı Esad ile ilişkileri normalleştirme gayretinde olduğu haberleri çıkmaya başladı. Batı medyasının çoğunda bu haber yoktu fakat İngiliz The Guardian’da, “Türkiye’nin Şam ile ilişkilerini düzeltme belirtileri Suriye asilerini son derece şaşırttı” başlıklı bir yazı çıktı. Yazıdan bir alıntı:
“Beş yıldan uzun süredir gidegelen Suriye iç savaşında Esad rejimine karşı ayaklanmada en büyük yardımları yapan Türkiye, Şam ile ilişkilerini normalleştirmeye gideceğini ima ediyor. Çarşamba günü Türk Başbakan Binali Yıldırım’ın verdiği bu işaret, Ankara’nın ev sahipliği yaptığı Suriye muhaliflerinin ve Esad’ı devirmek için sürdürülen acımasız savaşta Türkiye’nin yanında yer alan bölge devletlerinin liderlerini son derece şaşırttı.

Resmi ağızın ısrarla Esad rejimi hemen değişmeli sözlerinden çok değişik bir hava ile, “Suriye ile bağlantılarımızın normale döneceğinden eminim” dedi. “Bizim için şart. İsrail ve Rusya ile ilişkilerimizi normal hale getirdik. Eminim, Suriye’yle de ilişkilerimiz normalleşecek.”
Bunlara bakınca Beyaz Saray’da alarm zilleri çalıyor olmalı dersiniz. Eğer Türkiye, Şam ile ilişkilerini normalleştirmek istiyorsa bu, kiralık savaşçılar ve cihatçılar yoluyla beş yıldan uzun bir süredir desteklediği savaştan çekildiğinin temel göstergesidir. Bu da, ABD’nin bölgede yürüttüğü politikayı derinden etkiler. Obama ekibi, bu haberlere bir ilgi gösterdi mi, Erdoğan’ı kontrol edecek bir hamle yaptı mı?

Tabii ki hayır. Washington emir verir; beklenen, herkesin topukları bitişik, esas duruşa geçmesidir. Obama ve çevresi, Türkiye’nin ulusal güvenliğini doğrudan tehdit edecek bir Kürt devletinin ortaya çıkmasının yarattığı korkuyu bir teferruat olarak gördüğü için aldırmaz. Neden böyle önemsiz şeylere vakit harcasınlar ki. Önlerinde yönetecekleri bir imparatorluk var.

Ardından darbe geldi; Türkiye’de yaygın şekilde yerleşik Rus istihbaratı Erdoğan’ı bundan haberdar etmiş olabilir. Erdoğan’ı haberdar eden Putin, bu iyiliğinin karşılığı olarak Erdoğan’ın da, NATO’nun Karadeniz’de, Rusya’nın etrafını tamamen saracak ve tehdit altında tutacak devamlı bir filo bulundurma planını engelleyeceğini umuyordu herhalde. (Evet, Putin de biliyor Erdoğan’ın ne derece acımasız bir otokrat olduğunu, terör örgütlerini desteklediğini fakat aynı zamanda NATO’nun Rusya’nın etrafını sarıp, yok etmeye çalıştığı günlerde fazla seçeneği olmadığını da biliyor. Putin kimi bulursa onunla dostluk kurmak zorunda. Bazı araştırmacılara göre bu yeni ittifakları için Putin, Erdoğan’dan Suriye’deki cihatçılara desteğini kesmesini isteyecek.)

Her hali kârda, Erdoğan ve Putin fikir ayrılıklarını çözdüler ve Ağustos başında bir araya gelmeyi planladılar. Başka bir deyişle, darbe sonrası Erdoğan’ın buluşacağı ilk dünya liderleri, yeni dostu Putin olacak. Erdoğan bir mesaj mı vermeye çalışıyor. Şüphesiz öyle görünüyor.

İlişkilerin normalleşmesiyle Rusya, turistlere ve ticarette uygulanan kısıtlamaların bazılarını kaldırdı fakat Türk vatandaşları için vize gerekliliği devam edecek. Putin-Erdoğan toplantısından önce, iki ülke dışişleri bakanları, Suriye ve Kırım gibi uluslararası konularda derinlemesine görüşmeler için yakında bir araya gelecekler.

Acaba Türkiye, Washington’un yörüngesinden çıkıp, çıkarlarına saygılı daha güvenilir dostlara doğru kaymaya mı başlıyor?

Doğrusu bu. Ve bu ani Rus-Türk uzlaşması ABD’nin Ortadoğu politikasında felaketler yaratacak sonuçlar doğurabilir. Örneğin, ABD’nin İncirlik Hava Üssüne ihtiyacı yalnız Suriye’de yürüttüğü hava saldırıları için değil orası aynı zamanda “yaklaşık 90 taktik nükleer silah”ın depo edildiği yer. Ne olur, aniden Erdoğan, bu üssün ABD tarafından kullanılması Türkiye’nin çıkarlarına ters düşüyor der ve Rus bombardıman ve savaş uçaklarına üssü açarsa? (Bazı haberlere göre bu gelişmekte olan bir durum zaten.) Daha önemlisi, Asya ve Avrupa’yı birleştirecek, ABD’nin Asya’ya yerleşmesinde kilit olacak bu hayati köprü (Türkiye), Washington’u bırakıp da, ABD’nin boyunduruğu dışında serbest bir ticaret alanı kurmakta olan Orta Asya devletleri ile birleşirse ne olacak?

Son bir nokta; Pazartesi günü, Moskova Reuters’da çıkan fakat Batı basınında yer verilmeyen bir paragraflık bir yazı:
“MOSCOW (Reuters) – RIA haber ajansına göre Rus Başbakan Yardımcısı Arkady Dvorkovich Pazartesi günü, Rusya’dan Türkiye’ gidecek denizaltı doğalgaz boru hattı TurkStream de dahil olmak üzere Rus-Türk ortak projelerinin hala takvimde olduğunu ve bunların bir geleceği olduğunu belirtti.”

Bu çok önemli. Erdoğan, Obama takımının kapatmak için çok uğraştığı kapıyı yeniden açıyor. Bu Washington’un, hayati kaynakların Asya’dan Avrupa’ya akışını kontrol ve bu ticaretin ABD doları üzerinden yapılması planına büyük bir darbe. Eğer bu anlaşma gerçekleşirse Putin, iki ülke arasındaki bağları güçlendirecek güney koridoru yoluyla büyüyen AB pazarına erişecek, enerji alışverişlerinde Ruble ve Euro kullanacak, ve Lizbon’dan Vladivostok’a uzanan bir serbest ticaret bölgesi yaratacak. Ve ABD’de saha kenarından izleyecek bu oyunu.

Aniden, Washington’un Asya’ya el atma planının ciddi bir sorunla karşı karşıya geldiği görünüyor.