1. yüz (Toplam 1 yüz)

Narsizm ve Türkiye Gerçeği / Hon. Prof. Dr. Nurullah AYDIN

İletiGönderilme zamanı: Prş May 10, 2012 7:04
gönderen Türk-Kan
Narsizm ve Türkiye Gerçeği

Toplum da denge bozulmuş, insanlar şaşkındır. Bugününden endişeli, yarınlarından emin değildir. Milli ve manevi değerler altüst edilmiş durumdadır. Türk kimliği, Türk tarihi, Türk mitolojileri, Türk kahramanları, Türk kültür ve değerleri bırakılmış, bir kesim Avrupa/ABD kültür ve değerleri peşinde, bir kesim ise Arapçılığı İslam diye benimsetme çabasındadır.

İnsanlar arası güvensizlik kuşku artmış, kin nefret ve öfke dalgaları toplumun hemen her kesiminde yayılmış durumdadır.

Toplumda doğal olarak farklılar vardır, olacaktır. Bu toplumun zenginliğidir. Ancak bir görüş bir kimlik bir anlayışın despotik olarak egemen kılınması toplum dengesini bozar.

Küçük farklılıklar narsizminin toplumlarda Grup Narsizmi olarak tezahür ettiğini ilk tespit eden de Eric Fromm'dur. Eric Frokmm Sevgi ve Şiddetin Kaynağı adlı eserinde Freud'un teorilerini temel almış, bu teorilere kendi psiko-analitik kavramlarıyla açıklık getirmiştir. Hayatı boyunca karıncayı bile incitmemiş bir İnsan nasıl oluyor da savaş sırasında onlarca İnsanı öldürmeyi göze alabiliyor sorusuna yanıt aramıştır.

İnsanların şiddete yöneliminde üç olgu vardır. Bunlar; ölüm sevgisi, hastalıklı narsizm ve sembiotik ensest saplantısıdır. Fromm'a göre; bu üç yönelim bir araya geldiğinde çürüme sendromu oluşur. Çürüme sendromuna karşı olmak için de Gelişme sendromu olarak ifade edilen bir terim kullanır. Gelişme sendromu ölüm sevgisine karşı hayata bağlılık, narsizme karşı insan sevgisi ve sembiotik ensest saplantısına karşı ise bağımsızlık duygusunu ifade eder.

Çürüme ve Gelişme sendromları konularını ilgilendirmesi bakımdan bireysel ve toplumsal narsizmi incelemeye devam edersek, aşın narsist kişi dış gerçeklerle bütün bağlarını koparmış ve gerçeğin yerine kendini koymuştur. Narsist kişilerin genellikle önemsiz bir söz ettiği zaman dahi, sanki çok önemli bir şey söylemiş gibi hissettiği gözlenir. Narsist bireyde dikkati çeken bir başka husus ise yaptıkları ve ürettikleri ile değil, sahip olduklarıyla övünmesidir. Böyle bir kişi; sahip olduğu bir özellikten ötürü zaten büyük olduğunu ve bu yüzden yeni birşeyler başarmak için çaba göstermesine gerek olmadığını düşünür.

Aşırı narsist bir birey, eleştirilince yoğun öfkeyle, şiddetle tepki gösterir. Kısaca aşırı narsizmin sonuçları adaletsizlik, öfke ve depresyondur.

Bireysel narsizmin biyolojik bir fonksiyonu olduğu gibi toplumsal narsizmin de toplumsal bir fonksiyonu vardır. Ekonomik ve kültürel açıdan yoksul olan toplumun üyeleri için tek doyum kaynağı o topluma ait olmaktan kaynaklanan narsist gururdur. Bu grubun narsizmi, yaralandığı zaman bireysel narsizmde rastlanılan öfke ve şiddet tepkisi görülür. Tarihe göz attığımızda bir bayrağın çiğnenmesi, inanılan tanrıya, krala ya da öndere hakaret, v.b toplumlarda şiddetli intikam duyguları yaratmış bu da sonuçta savaşlara yol açmıştır.

Çünkü; yaralı narsizm, ancak saldırgan ezilirse, ya da hakaret geri alınırsa iyileşebilir.

Grup narsizmi tarihte birçok şekil almıştır: dinsel, milli, siyasal gibi. İnsanın tam olarak olgunlaşması, hem bireysel hem de grup bağlamında Narsizmden kurtulmasına bağlıdır.

Dini ve Etnik Bölücülük, Türk toplumundaki Freud ve Fromm'un açıkladığı' Bireysel ve Grup Narsizmini kamçılayarak fay hatları oluşturmaya çalışmaktadır. Esas olan küçük farklılıkları görmeye çalışmaktan ziyade daha fazla olan müşterekleri ortaya çıkarmaktır.

Dini ve Etnik bölücülük emperyalizme ne kadar muhtaçsa, emperyalizm de etnik bölücülüğe o kadar muhtaçtır. O bakımdan milletler için geçerli olan milli yapının korunmasında esas olan, Milli devletin kurumları güçlendirilmelidir. Bu da ancak Milli devlet temelinde yetişmiş bilinçli insanlarla olur. Türkiye’nin gerek kendi içinde gerekse bölgesinde yol haritası gereklidir. Emperyalizme karşı mücadelenin tek yolu ezilen milletlerin ittifakından geçmektedir.

Şurası unutulmamalıdır ki; anti-emperyalist olmadan milli/Ulusalcı/milliyetçi olunmaz. Her anti-emperyalist mücadele de adına ne denirse desin, Milli/Ulusalcı/Milliyetçi bir mücadeledir.

Her türlü psikolojik savaş saldırılarına rağmen, Milli Devlet, Güçlü İktidar, Milli Ekonomi, Milli Ordu yolunda ısrarla yürüyenler her zaman olmuştur. Yine olacaktır.

Günün Sözü: Milli ve manevi değerlerini savunan, koruyan, egemen kılan toplumlar, mutlu, güçlü ve saygın olurlar.


Hon. Prof. Dr. Nurullah AYDIN, 7 Mayıs 2012
na741954@gmail.com