1. yüz (Toplam 1 yüz)

Gülerek Zulmeden Ucube Tipler / Hon. Prof. Dr. Nurullah AYDIN

İletiGönderilme zamanı: Prş Haz 14, 2012 13:35
gönderen NİLGÜN BAŞTUĞ
Gülerek Zulmeden Ucube Tipler

ABD-İngiliz-Fransız şer üçlüsünün yetkililerine dikkat edin. Pişkinlikle sırıtıyorlar. İnsani değerleri istismar ediyorlar. Din’le oynuyorlar. Yolsuzluğu yoksulluğu unutturuyorlar. Demokrasi, din, özgürlük diyorlar. Ama kirli yüzleri, döktükleri kanda, yakıp yıktıkları kentlerde görülüyor. İktidar hırsına sahip olanları yetiştiriyorlar kardeşlerini katletmede görevlendiriyorlar.

Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Mısır’da, Yemen’de, Sudan’da öyle yaptılar. Muhalifleri silahlandırdılar sonra iç savaş çıkartılar, bombaladılar, yaktılar, yıktılar. İstedikleri kanlı ve kirli tipleri işbaşına getirdiler. Şimdi aynı durum Suriye için uygulanıyor.

Avrupa da halk okur, bu nedenle de bilinçlidir kültürlüdür. Yüzyıllar boyunca despotlardan çok çektiği için sorgulama kültürüne sahip. Ya doğu toplumları? Onlarda din odaklı boyun eğme kültürü vardır.

İtalya’da kadınlarla ilişkileriyle de ün kazanmış olan Berlusconi, Türkiye’den birilerinin ile sarmaş dolaş dostuydu.

Berlusconi de sağcı bir partinin lideriydi, üç kez başbakan oldu, seçimde yüzde 47yi aşan bir oy patlaması yaşadı, ekonomik ve medya patronu gibi güçleri yanında, halkın verdiği bu olağanüstü desteğe de dayanarak yargıya savaş açtı.

Ülkesinin yargısına ne denli güvendiğini uluslararası bağlamda ortaya koydu ancak suçlanan kendi olunca, aynı yargıya güvenmediğini açıkça belirtip vurmaya başladı.

İtalyan yazar Umberto Eco; onun bu tutumunu şizofrenik bir durum olarak gördüğünü, bir şizofren tarafından yönetilmek istemediğini ülkesine ve dünyaya duyurdu.

Benzer durum Türkiye’de de sergileniyor. Yargıyı, yürütmenin içine çekiyorlar, böylece erkler ayrımına dayanan rejime karşı, yetiştiği çarpık zihniyetle hareket ediyorlar.

Tarihte şizofren tiplerin iktidarı olmuştur. Ancak halklarını yıkıma götürdükleri gerçektir.

Türkiye’yi yönetenler, ağızlarını açtıklarında, insan kendini bir kanalizasyonda ve buranın fareleri arasındaymış gibi hissetmekten alamıyor.

Ucube biri, pis kokulardan söz ederek başlatmıştı. Sonra diğeri pislik (necaset, kazurat, dışkı) aşamasına getirdi. Bir diğeri lağım’a taşıdı. Bir insanın, başka bir insan hakkında kullanamayacağı bir biçimde dile getirdi.

Yazılmış kimi dinsel kitaplarda bile, cehennemde uygulanacak onca ceza arasında, insanın ağzından lağım akan bir söyleme pek rastlanmaz.

Çünkü onlarda insandır, bu denli iğrençliği düşünememişler, insana yakıştıramamışlardır.

Cumhuriyet dönemi siyasetinde, ilk Meclistekilerin kullandıkları en ağır söz alçaktı. Sevri imzalayan ve kabul eden İstanbul Hükümeti için söylenmişti.

Siyaset dilinin bu denli pislikleşeceğini ya da lağımlaşacağını, bazıları hiç düşünmemiştir, ama söyleyenlerin kişiliklerine bakıldığında doğal karşılamak gerekir.

Kırmızı çizgileri ABD belirliyor artık. İç siyaseti bu düzeye indirenlerin dış siyasetde de kendilerini ABD”nin kullanımına sunmaları şaşırtıcı değildir.

Kullanıcı ABD istiyor diye, kısa bir süre önce -aile boyu- sarmaş dolaş dostu Suriye lideri Esad’ın devrilmesine çalışıyorlar. Esad’a muhalefet edenlere kucak açıyorlar, başarıya ulaşmaları için onları her alanda destekliyorlar.

Suriye halkının birbirlerine -öldüresiye- düşman kesilmelerini kışkırtmış oluyorlar. Esad’ı destekleyen Suriyeliler, teröristlere destek olanlara ABD Taşeronu diye sesleniyorlar.

Şam sokaklarında halk Çocuk katili, Türkiye’nin Deccal’ı! sloganını atarak haykırıyor.

Peki ya Türkiye sokakları?

Onlar ki; Amerikan askerlerinin Irak işgalinde başarılı olmaları için dua etmişlerdi.

Onlar ki; Amerikalıların demokrasi için kendilerini feda ettiklerini pişkinlikle söylemişlerdi.

ABD-İngiltere-Fransa şer üçlüsünün katliamlarına destek olan Müslüman mıdır yoksa nedir?


Günün Sözü: Aklı olanlar, bilimsel düşünenler, insan olanlar, okur düşünür sorgular.

Hon. Prof. Dr. Nurullah AYDIN, 14 Haziran 2012
na741954@gmail.com