1. yüz (Toplam 1 yüz)

Drakulalar İçin Yalan Kimliktir / Hon. Prof. Dr. Nurullah AYDIN

İletiGönderilme zamanı: Prş Tem 12, 2012 20:01
gönderen NİLGÜN BAŞTUĞ
Drakulalar İçin Yalan Kimliktir

Yalan söylemek bir yetenektir, yüzsüzlüktür, kimlik ve kişiliktir.

Bazıları, inancına fikrine düşüncesine, konumuna, amacına, niyetine, hedeflerine göre yalan söyler. Kimi kendi çıkarı için kimi toplum çıkarı için kimi devlet için bir nedenle yalan söyler.

İnsanoğlu; yetenekli yalancılarla doğru sözlü dürüstler arası farklılıkları taşır.

Savaşlar tarihi; haklı savunma amaçlılar yanında kan dökmekten zevk alan sadist tiplerin vahşi katliamlarıyla doludur.

Barışı, sevgiyi, adaleti, paylaşımı, birlikte yaşamayı savunanlar, her zaman başarılı olamamışlardır. Bu uğurda; aydınlar, insanlar, çok büyük bedeller ödemiştir.

Gelinen noktada durumda değişiklik yoktur.

Kan dökücü DNA’ya sahip olan, genetik yapısı vahşi olanlar, güler yüzleri arkasında; vicdansızlıklarını, adaletsizliklerini, katliamlarını örtmek için ya din’i ya ırk’ı kullanmışlardır. Şimdi ise insan hakları, demokrasi, özgürlük kavramlarını kullanıyorlar.

Batıda bu tip için çizilen insan tipi Drakula’dır

Gerçek Drakula Voyvoda; 1456 yılında Osmanlılara esir düşmüş sonraki yıllarda ülkesi Eflak beyliğinin valisi olarak atanmayı başarmıştır. İlk yıllarda Osmanlılara vergisini düzenli ödemeye devam etse de sonraki yıllarda Avrupa ittifakına katılıp Osmanlı'ya baş kaldırmış ve tutsak ettiği askerleri türlü işkencelerle öldürmüştür. En tanınmış işkencesi kazıklara oturtmasıdır. Kazıkları makattan sokup sırt kısmından çıkartır. Ve kazıkladığı kişileri öldürmez, bunlar bir gün içerisinde kan kaybından, açlıktan yahut susuzluktan ölürler. Dracula bu yaptıklarından sonra Osmanlı İmparatoru, tarafından başı kesilerek idam edilmiştir. Ya da öyle iddia edildi. Romanın önermesine göre Voyvoda Dracula öğrendiği Kara büyü ve Simya teknikleri sayesinde ölümden kurtulmuş, bir vampire dönüşmüş ve 400 yıl hayatta kalmayı başarmıştır.

Romanlara, filmlere konu edilen Drakula tarihi bir figürdür.

Ancak yaşamın içinde bu tiplere örnekler çoktur.

Tarihte ele geçirdikleri ülkeleri yakıp yıkan insanları katledenler çağdaş dünyada modern teknik olanaklarla bunu gerçekleştirmektedirler.

Saddam’a diktatör diyenler, Saddam sonrası Saddam’ın katlettiklerinin yüzbinlerce fazlasını katlettiler. Kaddafi’ye diktatör diyenler binlerce insanı katlettiler.

Esed’e diktatör diyenler, teröristleri yetiştirip Suriye’ye salanlardır.

Drakula’nın soyundan gelenler
şimdi de Suriye için yalan söylüyorlar. Masum yüzle, laf oyunlarıyla Afganistan, Irak, Libya; Yemen, Sudan somut katliamları ortada iken, Suriye yönetimin halkına zulüm yaptığını ileri sürüyorlar.

Söyledikleri; haddini bildirmek sloganıdır. İstenmeyen kişilere, toplumlara, devletlere karşı had bildirilmeli, derler. Oysa; tarihte kan içici vampirler hep bu cümleyi kullanmışlardır.

Bildirilmesi gereken had nedir, kime had bildirilir?

Tarihin en büyük soykırımlarını katliamlarını Amerika kıtasında Kızılderililere, Afrika’da Ortadoğu’da Uzak Doğu’da gerçekleştirenler topyekün Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nda ve son olarak da Irak’da, Afganistan’da, Libya’da gerçekleştiren Avrupalılar ve Amerikalılarla birlikte had bildirmekte görev almakta acele edenler, neden, niçin, ne adına böyle hareket etmek gereği duyuyorlar.

Onlar; İllümunate kontrolündeki küresel güçlerin hoşuna gidecek açıklamalar yapıyorlar.

Onlar; Siyonistlerin hoşuna gidecek açıklamalar yapıyorlar

Onlar; Hıristiyanların hoşuna gidecek açıklamalar yapılıyor

Onlar; Nihayetinde İblis’in/şeytan’ın hoşuna gidecek işler yapmaya çalışıyorlar.

Yine; dik durmak diyorlar. Neye karşı dik durmak? Kana, vahşete, yıkıma dik durmak gerekir. Katliamda yıkımda yer almak, destek olmak, dik durmak değil olsa olsa iblis’in emrinde onu memnun etmek demektir.

Suriye krizini çıkararak kan için dik durmak; milli duruş değil olumsuzluktur, pervasızlıktır.

Hak, adalet, hukuk, paylaşım, barış, huzur, güven, sevgi, kardeşlik söz konusu olduğunda suskun kalanlar, insan suretinde Adem’in çocukları değil İblisin çocuklarıdır.

Terör varken, şehitler gelirken, Suriye’yi gündemde tutmak, Türk Milleti ile alay etmektir.

Suriye krizi, milli dava değildir. Kan isteyenlerin, yıkım isteyenlerin yeni bir oyunudur.

Küresel güçler; işgal altındaki ülkelerde yalan söyleyen fırdöndü tipleri yaldızlayarak iktidara getirir, korurlar. Ne zamana kadar, işi bitinceye kadar. Yani deliğe süpürürler.

Gülerek yalan söyleyenleri, çağdaş Drakulaları iyi tanımak gerekir.

Günün Sözü: Barışı ve kardeşliği adalet ve sevgi temelinde kuranlar, zafer anıtı dikerler.

Hon. Prof. Dr. Nurullah AYDIN, 11 Temmuz 2012
na741954@gmail.com