1. yüz (Toplam 1 yüz)

Kilis'e Rahmet Olarak Gelen Muhacirler

İletiGönderilme zamanı: Pzr May 20, 2012 20:22
gönderen anter79
Geçen hafta Kilis'te Suriyeli sığınmacıların barındığı konteyner kentte, boş konteynerlere izinsiz yerleşenlerle polisler arasında yaşanan çatışmada atılan taşlardan 3 polis yaralandı, ekip otosu ve idari binada da hasar oluştu. Her türlü izzet ve ikramın yapıldığı, ellerinin dahi sıcak sudan soğuk suya dokundurulmadığı ve hiçbir masraftan dahi kaçınılmayan konteyner kentteki nur topu gibi sığınmacı bebelerin, yediklerinin ve içtiklerinin kuvvetli protein içeren yiyeceklerden oluşması sebebiyle “her türlü isteklerimiz nasıl olsa yerine getiriliyor” anlayışı ile yakıp dökmeye, kırıp geçmeye yönelik bir durum arz edeceğini yazılarımızda dile getirme imkanı bulmuştuk.

Tanıdığım bir arkadaşımın gelen misafirlerimizin memleketimiz için “RAHMET” olduğu ve daha da ileri giderek bu gelen zatların Mekke’den Medine’ye hicret eden “MUHACİRLER” olduklarını söyleyecek kadar aymazlık içinde olduklarını yaşanacak süreçte erken yorum yapılmaması gerektiğini, bu gelenlerin Rahmet mi Azap mı? Olacağını kendisine söyledim. Kilis’te bir söz vardır : “Hele ayağıma bir yer edim gör bak size ben neler edim.”

Geçmiş yazılarımızda sıkça altını çizerek değindiğimiz fazlaca ve abartılarak misafirlerimize gösterilen izzet ve ikramın bize dönecek yansımalarının neler olacağını tekrar yazmaya ihtiyaç olmadığını belirtmek isterim. Misafirlerimizin nasıl bir ruh hali içinde olduklarını anlamamız için bir anlığına kendimizi onların yerine koymamız gerekir. Ben bir misafir olarak şöyle düşünürdüm:

    “Yahu, evinizi terk edin gelin size vip daireler, son model arabalar ve işyerleri vereceğiz dediler. Ayrıca bizlere Türk vatandaşlığı da vereceklerdi. Geldiğimiz süreçte baktık ki verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilmedi, evimizden ve yaşadığımız topraklardan sökülüp atıldık. Bizlere Suriye’de evlerinizi terk edin diyenler bizi oyuna getirdiler. Libya’da, Mısır’da ve diğer memleketlerdeki ıslahat hareketleri gibi kendi vatanımızda da haçlılarla beraber Suriye’yi ele geçirip koltuklara bizi oturtacaklardı. Ama baktık ki bunların hepsi bir hayalden öte değilmiş, fena halde bizimle dalga geçilmiş ve bizimle dalga geçenlere karşı kızgınız.”

Kızgınlıkları her türlü hareketlerine yansıyan misafirlerimizin, bir şekilde rahatlatılmaları gerekir. Ülkelerindeki karışıklıklardan kaçtıkları yüzlerinden okunan bu misafirlerimizin daha da tepemize çıkartılması gerekliliğini de yazmadan edemiyorum. Çünkü çok fazlaca kızgınlıklarından kuduracak olan bu değerli insanların daha vahim eylemleri ileri zaman safhalarında tekrarlayacakları hafızalarımızdan bir an olsun çıkartılmaması gereklidir.

Konteyner işgaliyle başlayan ve güvenlik kuvvetleriyle sürekli didişen bu misafirler, hızlarını alamayıp konteynerleri sıcak yaz ortamında ateşe verebilecek kapasiteye sahiptirler. Her türlü bilumum hırsızlık, gasp, yaralamalı vakalar, güvenlik güçleri ve orada görev yapan personele karşı eylemler ve her şeyden önemlisi sınır ötesi silahlı faaliyetlerin içerisinde bulunmaları Akşam gazetesi muhabirinin haberinde geçen “FBI tipi korumanın olduğu” bu güzide kentimizdeki ultra güvenliğin yarın Kilis’teki vatandaşlarımızın güvenliğini tehdit edecek bir boyuta gelmeyeceğinin garantisini kimse bizlere veremez.

Buraya yerleştirilen bu şahısların dertlerinin Libya’da olduğu gibi para olduğu meydana çıktı. Yoksa “zulümden kaçıyorlarmış, rahmet olacaklarmış” gibi sözlerin ayağı yere basmayan icraatların en sonunda bize döneceğini ve bize kayıplar verdireceğini görünen olaylar üzerinden söylemek isterim. Genelkurmay eski başkanlarından Hilmi Özkök’ün dediği gibi, “ Suriye politikası iki şey üzerine kuruludur. Bunlar empati ve Bumerang’dır.” (Bumerang, tarihin en eski ve en ilginç silahlarından biridir. Bumerang tahtadan ya¬pılmış, kıvrık bir fırlatma sopasıdır. Havaya fırlatıldığında, geniş bir çember çizer ve atıcı¬ya geri döner. Avustralya Yerlileri ve Arizona'daki Hopiler'den başka Kuzeydoğu Afrika ve Güney Hindistan'da da özellikle avlanma amacıyla kullanılır. Bumerangların iki türü vardır: Atıcıya geri dönen ve dönmeyen. Geri dönmeyen bume¬ranglar geri dönenlerden daha uzun, daha ağır ve daha düzdür. Av sırasında hayvanları, savaşta da düşmanı ağır biçimde yaralayabilir, hatta öldürebilir. Geri dönen bumeranglar oyun amacıyla kullanılır. Geri dönmeli bume¬rang 30–75 cm uzunluğunda sert ve hafif bir tahtadan yapılmıştır. Kenarlarının açısı 90-120 derece arasında değişir. Bir yüzü yassı, öbür yüzü şişkincedir. Bu özelliklerinden dola¬yı, fırlatıldığında kendine özgü bir çevrim hareketiyle havada uçar ve atıcısına geri gelir. Avustralyalı Yerlilerin fırlattığı bumerang, önce düz bir doğrultuda yaklaşık 30 metre gittikten sonra, 50 metre çapında bir çember çizer ve atıcısına geri döner. Yere çarparak fırlatılırsa büyük bir hızla yukarı sıçrar, hava¬da geniş bir çember çizerek geri döner.)

Bu politikanın sonucunda bir takım güç merkezleri bizleri mayınlı araziye sürmektedir. Ve bu durumda zararı yine bizim göreceğimiz açıktır. Bir an önce durum değerlendirmesi yaparak gelinmiş olunan bu süreçte seri bir şekilde politikalarımızı geç olmadan yeniden gözden geçirmeliyiz. Çünkü “Bumerang” bizlere hızlı bir şekilde geri geliyor. Arapların önünde ve arkasında durulacak bir millet olmadığı tarihte vakidir. Geçmiş yüzyıllarda gelişen doğa koşullarıyla bu milletler ile beraber yaşamışız. Fakat bu şartlarda beraber yaşama olanağımız kalmamıştır. Komşuluk yapabiliriz ama beraber yaşama olanağımız yoktur. Çünkü bu yaşadığımız şartlarda Arap ülkeleri kendi içlerinde kavgaya tutuşmuşlar, düzenlerinin devamı için taht kavgalarına düşmüşlerdir. Tarih’te yaşanmış bir olayı hafızalarınızdan çıkmaması ile yazıma son veriyorum.

İç savaş ve Araplar! Abdü’l malik bin Mervan, Mus’ab bin el Zübeyir’e karşı yürüttüğü savaşla meşgulken, Bizanslı Grekler arasında önde gelen kişiler, Kral’larını bulmaya gelirler ve ona derler ki:“Arapları yenmen için fırsat ayağına geldi; çünkü onlar şu anda kendi aralarında mücadele ediyorlar ve birbirlerine olabildiğince zarar veriyorlar. Bizim fikrimizi sorarsan, onların topraklarını işgal etmeli ve her birini kendi bölgesinde yenmelisin. Eğer bu şekilde davranırsan, ey kral hazretleri, onlara hükmedebilirsin ve onlarla ilgili olarak aklından geçen hedefe erişebilirsin. Onları mücadelelerinin sonuna dek rahat bırakmamalısın; çünkü işte o zaman sana karşı birlik olacaklardır.”

Kral bunun üzerine bu konuda herhangi bir şey yapmayacağını belirtip söylenenleri tasvip etmez. Ama onlar da Arapları, kendi ülkelerinde yağmalamak dışında herhangi bir kararı kabul etmezler. Karşısındaki insanların bu denli dik kafalı olduğunu görünce, içeriye iki köpek getirtip köpekleri kendi aralarında kızıştırtır. Sonra da odaya tilkiyi bıraktırır. Köpekler tilkiyi görünce dalaşmayı kesip, tilkiyi yakalayıp öldürene kadar, uyum içinde kovalarlar.

“İşte Araplar da bu şekilde davranır” der Bizanslı Greklerin Kralı!

“Kendi aralarında dalaşırlar ama karşılarına ortak düşmanları çıkarsa, aralarındaki anlaşmazlıkları bir yana bırakıp, ona karşı birlik olurlar!”

Mehmet UYSAL, 20 Mayıs 2012