1. yüz (Toplam 1 yüz)

Vicdani Ret Etki Ajanlığıdır / Mahmut ÖZYÜREK

İletiGönderilme zamanı: Prş Nis 12, 2012 22:58
gönderen Oğuz Kağan
Vicdani Ret Etki Ajanlığıdır

“VİCDANİ RET” tüm argümanlarıyla batı emperyalizminin tezgâhında üretimi yapılmış, “İNSAN HAKLARI” kılıfı ile ambalajlanmış ve servis edilmiş bir tuzaktır.

Küresel çete yani, dünya egemenliğini ele geçirmek ve yer altı, yerüstü kaynaklarını yağmalamak isteyen AB’nin ve ABD’nin, bu emellerinin önünde büyük engel olarak gördükleri ulus devletleri ve ordularını etkisizleştirme operasyonunun bir parçası olarak “vicdani ret” gündeme getirilmiştir.

Ülkemizde çok sayıda etnik ve dini azınlık yaratmak, böylece ulus devleti ortadan kaldırmak ve küresel çetenin sömürü bahçesi haline getirmek isteyenler vicdani reddi de bu amaçları çerçevesinde kullanmak istemektedirler. Ve denilebilir ki vicdani ret Türkiye’de, TSK’yı hedef almış olmakla birlikte temel amacı ve ulaşmak istediği son aşama ulus devlet yapısını ortadan kaldırmaktır.

Türkiye’nin bağımsız, kalkınmış ve gönençli bir devlet olmasının önüne geçmek isteyenler, Türkiye’ye karşı yapılacak her türlü operasyonu himaye etmektedirler. Türkiye’de batının “etki ajanlığını” üstlenen vicdani ret hareketinin masum bir “sivil itaatsizlik” örneği olarak nitelendirilmesi en hafif deyimle saf dilliliktir.

“Vicdani ret hareketi” dediğimizde, karşımıza çıkacak en önemli konu bu hareketin kimlerle, nasıl bir ortaklık kurarak ulus devlete saldırıyor olmasıdır. Daha değişik bir söylemle Batılı yağmacılar “etki ajanlığı” ortaklığı kimler aracılığı ile yürütülecektir? Bu alandaki ihanet örgütlerinin listesi çok kabarık. Ancak özetlersek, CIA’nın Türkiye’deki operasyon merkezi olarak görev yapan Soros’un TESEV’i başta olmak üzere sözde çevreci, sözde kadın hakları, insan hakları boyutunda çalışan örgütler, Emperyalist güçlerin tezgâhında eğitim almış, genleri değiştirilmiş ve emperyalist güçlerce göbeğinden beslenen sözde aydınlar “ulus devlet” karşıtı bu ortaklığın kurulmasında ve yürütülmesinde önemli rol oynamış/oynamaktadır.

“Vicdani ret hareketi”: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Türk Ulus’unun gözündeki yüksek değerini ve ulusla bütünleşmiş yapısını ortadan kaldırmaya, yeni liberal akım etkisi doğrultusunda ulus devletleri yıpratarak, küresel finans kapitalin faşist uygulamalarını Türk Ulusuna dayatmak yoluyla Türklüğün, Türk ulusunun ve bu erdemleri yaşatmakla yükümlü Mustafa Kemal’in Ordusu’nun tasfiye edilmesinin bir başka adıdır.

Bu plan yıllar öncesinden hazırlanmıştır. CIA'nın gayrı resmi yayın organlarından Rand Corporation "TSK hizadan çıkıyor" diyordu. Hizaya sokmak için 2002–2003 yıllarından beri planlanan Ergenekon süreci devreye sokuldu. Tasfiye, Amerika'nın ihtiyacı kalmamasından değil, TSK'nın adım adım Amerika'ya karşı konumlanmasından ileri geliyordu. Yani TSK Amerika’ya karşı konumlandığı için operasyon üzerine operasyon yapılıyor. 2002 den bu yana TSK’ya karşı yabancı bir devlet hem de Türkiye topraklarında BOP eşbaşkanlığının komuta ve kontrolünde bir operasyon yürütüyor.

Dünya örnekleri bir yana, ulus devlet sistemi, yapısallığı gereği orduya sahiptir. Bu operasyonların varmak istediği temel amaç TSK'yı etkisizleştirmek, itibarsızlaştırmaktan öte, devlete karşı çıkarak devleti ortadan kaldırmaktır. Türkiye’de hemen her alanda saldırı odağı haline gelen ulus devlet, bunca ihanete rağmen halen ayakta durabiliyorsa, bu duruşu, etkisizleştirilmiş de olsa TSK’ne ve emperyalizmin operasyonlarına karşı durabilme öz görevini yerine getirmeye çalışan örgütler nedeniyledir.

Mustafa Kemal Atatürk ordumuzu şöyle tanımlar: “Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir.”

Soralım, Türk birliğinden, Türk vatanseverliğinden, Türk bağımsızlığından, Türk ulusunun gücü ve yeteneğinin üstünlüğünden kimler niçin rahatsız olurlar? Kimler TSK’nın etkisizleştirilmesi, lejyoner ordusuna dönüştürülmesi için ortaya sürülen “Vicdani Ret” tertibini alkışlar?


Bağımsızlık ve özgürlük, onu tehlikelere karşı koruyup kollayacak bir ordunun varlığı ile özdeştir. Ordusuz bir devlet emperyalistlerin şemsiyesi altında yaşama zilletini benimsemiş köleler devletidir.

Bu temel tanımlamalardan sonra soralım. Mustafa Kemal Atatürk ün “en büyük iki eserinden biri” olarak görüp gösterdiği, partinin içinden kimilerinin “batı emperyalizminin tezgâhında üretimi yapılmış, “insan hakları” kılıfı ile ambalajlanmış ve servis edilmiş bir tuzak olan Vicdani ret hareketine” PKK'nın TBMM’deki temsilcisi olan parti ile birlikte destek vermesini nasıl açıklayacaklar?

Kemalist Devrimin bütün kazanımlarının tasfiye edildiği bu süreçte, yıkım organizasyonunun ortaklığı ve destekçiliği Atatürk’ün partisine ihanet değilse nedir? Türkiye Cumhuriyetini yıkmaya çalışanlarla mücadele etmek, Cumhuriyeti kuran partinin yeni yönetiminin özgörevi değil midir?

Atatürk’ü ve İnönü’yü, açıkça “Dersim katilleri” ilan etmek, cumhuriyet tarihi ile hesaplaşmak, Atatürk’ü bir “diktatör” ve “faşist” göstermek, AKP’nin Atatürk ün partisini bitirme planlarının alt başlıkları değil miydi? Öyleyse Atatürk ün partisinden kimi milletvekillerinin, hiç gereği olmadığı halde, tarihi de inkâr ederek bunları söyleyip, yazmasındaki amaç nedir?

Cumhuriyet rejimi, şeriata dönüştürülüyor, muhalifler tutuklanıyor, ordu her türlü iç ve dış saldırıyla itibarsızlaştırılıyor, “Ergenekon-Balyoz” diye bir komplo/tertip uydurulmuş, bilim adamlarımız, cumhuriyet mevzilerinde yer almış tüm subaylarımız teslim alınıp zindanlarda çürümeye terk ediliyor. “Kürt Nemrut Mustafa Paşa Divanı” kurulmuş, “Bekirağa bölüğü” zindanlarına yurtseverler doldurulmuş. Bu ortamda Mustafa Kemal mevzilerinden faşizme karşı bayrak açmak varken, bu ihanetlere karşı suskunluk neyin nesi?

Abdülmecitlerin, Said Kürdilerin, Seyyid Rızaların, Derviş Mehmetlerin kutsanıp anıldığı bir ülkede, Fetullah'ı övmek, Şeyh Sait'i aklamak! Dersime “soykırım” deyip, Cumhuriyet'i yargılamak da nereden çıktı?

Mustafa Kemal Atatürk “Bir zaman gelir, beni, Atatürk’ü unutmak, unutturmak isteyen gayretler belirir. Fikirlerimi, öğretimi inkâr edenler, beni çekiştirenler, karalayanlar çıkar. Hatta bunu yapanlar benim yakın bildiklerim, inandıklarım da olabilir. Fakat benim ektiğim tohumlar o kadar özlüdür, o kadar kuvvetlidir ki, fikirlerim, öğretim Çin’den döner, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir; feyizli neticeleri kalpleri doldurur!” diyordu. Ne kadar haklıymış.


Mahmut ÖZYÜREK, 12 Nisan 2012
ADD Isparta Şube Başkanı