1. yüz (Toplam 1 yüz)

Vatan Size Minnettar, Siz? Fazla İhmâlkâr! / Misilleme

İletiGönderilme zamanı: Pzt Eyl 09, 2013 2:31
gönderen Misilleme


Vatan Size Minnettar, Siz? Fazla İhmâlkâr!

8 Eylül akşamı..

Bir fotoğraf çarpıyor gözüme..

Şöyle de bir not iliştirilmiş üzerine:

"Fotoğraf 1930 yıllarında bir 9 Eylül kurtuluş töreninde çekilmiş..Resmi geçide katılacak araç yok ,vatandaş en değerli varlığına bayrağı sarmış korteje katılmış. Fotoğraf cumhuriyetin nasıl kurulduğunu bilmeyenlere çok şey anlatıyor..."

Dönmeye başlıyor kafamda cümleler.

"Resmi geçide katılacak araba yok."

Şimdi ise ortalık resmi araçtan geçilmiyor, resmi araçların içinde olanlarda olayın önemi anlayacak niyet yok. Niyet olsa dile getirecek yürek yok.

Niye?

Çünkü seçimler yaklaşırken "küstürmek" istemezler bir yanı.

Varsın küssün;

şehitler, gaziler ve Ulu Önder.

Nasıl olsa onları yok oy hakkı!

Her şey o kadar hızlı değişiyor, o kadar haince saldırıya uğruyor ki, nereden başlayıp, neyi savunacağını şaşırıyorsun.

Sonra soruyorum kendime:

"Acaba o cephede savaşanlar, bizler rahatça yaşasın diye kendi yaşamını 'meydan'a koyanlar,

bir gün vatanı emanet ettikleri kişiler tarafından "anı" boyutuna indirgeneceklerini düşünmüşler miydi hiç?

Ya da bizzat kendisine "aydın" diyenler tarafından yok sayılacaklarını?


***

Dünyada başka bir ülke var mıdır ki, bu kadar büyük zaferler kazanmışken, bu kadar kendinden yesin.
Geçmişi bu kadar "kahraman" iken , bu kadar hain beslesin.?

Düşman kuvvetlerinin % 90'ına yüzme öğretenler, olimpiyat kadar değer görmüyorken,

düşmanların hala tabanları yanıyor.

Ve tabanları yananların yaktıkları vatan toprağı,

rüzgarını sizin duyarsızlığınızdan besliyor!

***

Tekrar dönüyorum fotoğrafa. Sabanı süren kişi öküzüne bayrağını sarmış.

Belki de tek öküzü. Belki de tek mal varlığı.

Ya bugün gördüğümüz?

Ortalık gezinen yığınla öküz,

mallara ait yığınla varlık.

"Aşağılık!"

diye bağırsak?

Kimi kastettik diye sorsak?

Seçenek çok!

Dayanakları?

Sandık.

Bizler, o askerler 1915'de, 16'da, 17'de, 18'de, 19'da, 20'de öldü sandık.

Ama yanıldık.

Kuvayi Milliye'ye düşman kurşunu işlemezdi çünkü,

Vücutlarına saplanan mermi değil, aymazlık!

Üstelik pek tanıdık!

***

Durum budur. İşimiz de kolay değildir.

Vazgeçip, şehitlerimizin üstüne basarak yaşamaya devam edenlerse gürültü etmesin artık.

Çünkü atalarımız gibi bedel ödemeyi göze alan bizler, bahaneler üretenlere değil, tek bir "adam"a kulak kabarttık,

inandık:


Bazı arkadaşların, yoksulluk içinde bu büyük davanın başarılamayacağını zannederek memleketlerine dönmek arzusunda olduklarını duydum. Arkadaşlar ! Ben sizleri bu Milli davaya silah zoruyla davet etmedim, görüyorsunuz ki sizi burada tutmak içinde silahım yoktur. Dilediğiniz gibi memleketlerinize geri dönebilirsiniz. Fakat şunu biliniz ki, bütün arkadaşlarım beni yalnız bırakıp gitseler, ben bu Meclis-i Ali'de tek başıma kalsam da, mücadeleye ahdettim. Düşman adım adım her tarafı işgal ederek Ankara'ya kadar gelecek olursa ben bir elime silahımı bir elime de Türk Bayrağını alıp Elma Dağı'na çıkacağım. Burada tek başıma son kurşunuma kadar düşmanla çarpışacağım. Sonrada bu mukaddes bayrağı göğsüme sarıp şehit olacağım. Bu bayrak kanımı sindire sindire emerken, bende milletim uğruna hayata veda edeceğim. Huzurunuzda buna and içiyorum.


Misilleme, 8 Eylül 2013