1. yüz (Toplam 1 yüz)

İrade-i Milliye! Yani Kuvayi Milliye! / Çağdaş BAYRAKTAR (Misilleme)

İletiGönderilme zamanı: Sal Eyl 24, 2013 14:00
gönderen Misilleme
İrade-i Milliye! Yani Kuvayi Milliye!

"Ergenekon davası, Cumhuriyet tarihinin en büyük hukukî hesaplaşmasının adıdır."

5 Ağustos 2013 Ergenekon tertibinin kararları sonrası durumu bu kadar rahat ve net bir şekilde açıklamıştı Başbakan'ın danışmanı.

Geldiğimiz nokta da artık önümüzde bir yol ayrımı.

Fakat bu, etrafta sıkça duyduğunuz "akıllı-aptal" ya da "hükümete oy verenler - vermeyenler" gibi yapay ve günü kurtarmaya yönelik ayrımlardan değil.

An itibariyle bu tarz kısır döngülerle yol almak zaten söz konusu da değil.

Birilerinin "hesaplaştığı" noktada bize düşen tek bir görev var artık:

"Yüzleşmek"

Bizi yönetenlerin sistem adamı olduğunu çok rahat görebiliyor, dile getirebiliyoruz.

Peki 1938'den beri "muhalefet"e yüklenen görevin, bu tarz hükümetleri ayakta tutmak olduğunu görebilecek miyiz?

Birilerinin gözünde sadece "seçmen" olduğumuz müddetçe emparyalizmin yere bıraktığı muhalefet "kukla" kostümünü ayağa kaldıran olduğumuz gerçeğinden kaçabilir miyiz?

Emperyalizm'in kendini sağlama alan yaklaşımını bildiğimiz yerde sadece "hükümet"lerin sistem kontrolünde olduğunu düşünmek, kimin işine gelir?

Sistemin mi, Türk Milleti'nin mi?

Siz de "sistem" olsaydınız, "Hükümet"in elinizde olduğu yerde en çok muhalefeti kontrol altında tutmak, tepkileri önlemek istemez miydiniz?

Küresel sermayenin işlerini yürütenlere "siper" olmak için tahsis edilen yapay muhalefet değil midir;

Hükümetlere "ömür" katan?

Bunları düşünüp de "doğru" kabul ettiğimiz durumda "ne yapmalı" sorusunu mu soracağız?

Yoksa "doğru ama nasıl anlatacaksın insanlara" deyip, farkında olmadan sistemi desteklemeye devam mı edeceksin, en az eleştirdiğin iktidar partisi seçmeni kadar?

"Doğru" dan emin olduğun durumda sırf birilerini ikna edememe kaygısı ile, başkalarının yanlışıyla mı şekillenecek doğrun;

Doğruların?

O zaman nerede kaldı sistem karşıtlığın?

Bizden nemalananların kuyumuzu kazmasından ben usandım,

Ya siz?

Eğer bunlara hak verip de "Ama kime oy vereceğiz ki?" diye soruyorsan, yazım bu kadar.

Malum sistem "çark"larla döner, fark edeni değil, çark olanı ister.

Eleştirdiklerini besleyenler, ileride torunlarının "nasıl görmediniz, fark edemediniz?" sorusuna yanıt düşünsünler.

Bizler yolumuza durumun farkında olan, "nasıl olacak / ne yapmalı" kaygısı taşıyan ama oturduğu masadan mevzubahis "vatan" olduğu sürece kalkmayacak olanlar olarak devam edelim.

Sistemin matematiği açık. Kontrol altında bir hükümet, hükümetin karşısında yine kontrol altında bir muhalefet. Hükümet yandaşlarını besler. Sistem muhalefeti toplumun gazını alır. Arada işi garantiye almak için sert çıkışlar yapılır. Fakat bu tarz çıkışlar esnasında iki muhalefetin aynı anda eleştirmemesi esastır. Muhalefetin yetersiz kalma ihtimaline karşı bir de meclis dışı bir "gaz alıcı" tasarlanır. Bunların başlıcası şüphe bırakmamak için "cezalandırılır".

Kendine "muhalefet" rolü biçilenler, kendilerine izin verilen alanın dışına çıktığında "hedef" yapılır. Varsa yolsuzluk ve şantaj kasetleri servise hazırlanır. Yoksa parti içi "demokrasi" ile hedef "kelle" alınır.

En ufak muhalefet kırıntısının bile toplumu uyarabileceği hassas konularda ise "iyi polis - kötü polis" ayrımı geçici süre rafa kalkar, tüm partiler esas amaca çalışır.

Tarihin ders alınmadığında tekerrür ettiği yerde tarihi değiştiren Adam'ın aynı durumda ne dediğini hatırlamakta fayda var:

"İktisadi vaziyetimiz nedir?
Başka devletler sizin üzerinizde hangi hesapları yapmaktadırlar?
Peki bunları milletten saklamanın manası nedir?
Tek bir manası var. Kendi saltanatını devam ettirmek.
Böyle idare olur mu?

İŞTE BUNUN İÇİN YENİ BİR İRADE."


Küresel çeteden kurtulmanın yolunun hükümetlere karşı gelmekten ziyade, hükümeti besleyen tüm unsurları kapsayan sistemi reddetmek olduğunu gören insanların verdiği sözdür "Milli İrade Bildirisi"

Artık yönlendirilmek istemeyenlerin birleşme noktasıdır.

Çözüm; bir araya gelmek, "kul iken yurttaş yapılan insanları yeniden kul(seçmen) yapanların karşısına dikilmektir. Partiler üstü algı ile çantada keklik olmak yerine sözünü dinletmek isteyenlerin kavgasıdır.

Renkleri farklı olsa da üretim yeri "made in US" olan zincirleri kabul etmemektir.

Kolay mıdır bu iş?

Hayır.

Bu durumdan rahatsız olacak olan insan az mıdır?

Hayır.

Önder kimdir? Mustafa Kemal.

Rehber nedir? Nutuk.

Bunun neredeyse aynısı olan bir durumda Ulu Önder'in ne dediğini hatırlamakta fayda var:

"Millet, tarihin, ancak devletlerin yıkılış ve çöküş gibi bunalımlı zamanlarında kaydettiği çok önemli ve tehlikeli anları yaşıyordu. Böyle anlarda, talih ve kaderini doğrudan doğruya kendi eline almakta gaflet gösteren milletlerin, gelecekleri karanlık ve felâketlerle doludur.
Türk milleti bu gerçeği anlamaya başlamıştı. Bu kavrayış sonucuydu ki, kurtuluş ümidi vaadeden her samimî işarete koşmaktaydı. Ancak, bir toplumun, uzun yüzyılların uyuşturucu yönetim ve terbiyesinin etkisinden bir günde, bir yılda kurtulup serbest kalabileceğini düşünmek ve kabul etmek doğru değildir.
Bu sebeple, durumu ve gerçeği bilenler, ellerinden geldiği kadar, bağlı bulundukları millete ışık tutup yol göstererek, ona kurtuluş hedefine yürümekte önderlik etmeyi en büyük insanlık görevi bilmelidirler."


Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
Ve o Türk Milleti Hain pusuyu, pusuyu kuranların başına geçirecektir!

Siperini sistemin tam karşısına kazanlara, beyinlerini kurşun, yüreklerini süngü yapanlara bin selam olsun!

Çağdaş BAYRAKTAR
23 Eylül 2013

Resim
http://www.milliiradebildirisi.org