1. yüz (Toplam 1 yüz)

Türk'ün "Kimlik" Cüzdanı -2 / Arslan BULUT

İletiGönderilme zamanı: Pzt Mar 25, 2013 15:30
gönderen Oğuz Kağan
Türk'ün "Kimlik" Cüzdanı -2

• Milliyetçiliğe saldırıların küresel sebepleri
• Atatürk’ün örnek aldığı devlet başkanı kimdir?
• Atatürk’e göre millet ve milliyetçilik tanımı
• Türk Milleti’nin tek ve ortak tanımı nedir?
• Korkut Özal’ın tarihi itirafından Erdoğan’a..?
• Türkçülüğün bugünkü esasları ne olabilir?


Fener Rum Patriği Bartholomeos, 7 Mayıs 2000 günü, Orta Anadolu’da bir eski kilisede düzenlediği ayinden sonra, “Türkiye’nin AB’ye üyeliği, Anadolu’da önceden var olmuş Hıristiyan toplumların yaşadığı bölgelerde yeniden Hıristiyanların yaşamasına izin vermelidir. Eğer AB üyeliği bunu müsait kılarsa ve Hıristiyanlar yaşadıkları bölgelere tekrar yerleşirse, o zaman Patrikhane de o bölgelerde bulunan kiliselerin yeniden ayine açılmalarını düşünebilir” diyordu.

Türk Kimliği’ne yönelik saldırılar ABD’den başlatıldı

Anadolu’da yaşayan insanların çoğunun Türk değil, “Hıristiyan Rum-Ermeni asıllı” olduğu iddiasını gündeme taşıdı. Türkiye’den de bir grup köşe yazarı ve akademisyen bu yalanları destekledi.

Anadolu’nun yeniden Türkleştiği asırlarda, Türkler, Grekler ve Ermeniler ile hemen hemen hiç karışmamıştır. Çünkü dinî engel vardı. Türkler, Hıristiyanlarla evlenmiyordu.

2006 yılında Papa’nın Türkiye’ye gelişinden önce, Türkiye ve ABD basını arasında, Boğaziçi Üniversitesi ve TESEV’in de dahil olduğu paslaşmalar, ver-kaçlar ve Batı adına Türklere atılmak istenen goller vardı! Özetle, Anadolu’da yaşayan insanların çoğunun Türk değil, “Hıristiyan Rum-Ermeni asıllı” olduğu iddiasını gündeme taşımak istiyorlardı! Bu da etnik takıntıları olduğunu ve Türk Milleti gerçeğini tanımadıklarını gösteriyordu!

Newsweek dergisinin 28 Kasım 2006 tarihli sayısında Owen Matthews konuya şöyle değinmişti:
“Boğaziçi Üniversitesi’nin son araştırması daha çok sayıda Türk’ün kendisini milliyetiyle değil diniyle tanımladığını gösterdi: Yüzde 45’i (bu rakam 1999’da yüzde 36’ydı) ‘önce Müslüman’ olduğunu söylemiş ve yüzde 19’u da (daha önceki yüzde 21’den daha düşük) ‘önce Türk’ olduğunu. Şaşırtıcı bir şekilde sadece yüzde 1’i ’önce Kürt’ olduğunu söylemiş.”

Batı’nın stratejik bakışı

The Wall Street Journal gazetesinin 28 Kasım 2006 tarihli sayısında ise Hugh Pope, Batı’nın stratejik bakışını sergiledi:
“Türkiye’nin toprağı her zaman Avrupa’dadır ve Avrupa’nın bir parçasıdır. Roma İmparatorluğu, ‘Anadolu’ ve ‘Küçük Asya’ adlarıyla da bilinen, bugünkü Türkiye’yi içine alıyordu. 70 milyon nüfuslu modern Türkiye isim ve dil açısından Türk olabilir ancak genetik açıdan o kadar safkan değil. Orta Asyalı Türklerin Türkiye’ye gelişleri esasen 13. yüzyılda sona ermiştir. Anadolu’daki eski nüfusa toplamda yaklaşık yüzde 10 katkıları olmuş gibi görünmektedir.”

ABD derin devleti bağlantılı düşünce kuruluşları uzun süreli bir hazırlıktan sonra, Türkiye’de başlattıkları kampanyayı sonraki yıllarda da devam ettirdi. Türkiye basınında, “Türk diye bir ırk yoktur” diye yazılar yazdırdılar!

Ardından, 12 Eylül’ün Cumhurbaşkanı Kenan Evren, “Bölge valiliklerini eyalet olur diye düşünmüştük. Türkiye ileride eyalet sistemine geçebilir” itirafında bulundu.
Bu tezler, Anadolu’yu Hıristiyanlaştırmak isteyen Amerikan misyoner kuruluşlarının ürettiği sahte verilerdi.. Bütün bu iddiaların Ermeni meselesi ve Kürt meselesi olarak adlandırılan ve Türkleri Anadolu’dan atmayı hesaplayan Batı’nın projeleri ile doğrudan bağlantısı vardı.

Türkiye Türklerinin etnik yapısı, bilimsel olarak Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu tarafından aşiret aşiret ortaya konulmuştur. Herkesin aslı nesli bellidir!

Dr. Mustafa Demir, “Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda Türk nüfusu” başlıklı bilimsel makalesinde, “14’üncü yüzyıl başında Batı Anadolu’ya seyahat eden El Ömer’in eserindeki nüfus verilerine bakacak olursak sadece Batı Anadolu’da teşekkül eden beyliklerin toplam olarak barındığı Türk aile sayısı 400.000 çadıra ulaşmaktadır” demektedir. Yani sadece Batı Anadolu’daki Türklerin nüfusu, o dönemde çadır başına ortalama beş kişi esas alınırsa 2 milyondur. Doğu Anadolu ise o dönemde zaten Türk’tür!

Hıristiyan Türkler

Malazgirt savaşının kazanılması, Bizans ordusundaki Peçeneklerin Türk ordusuna katılması ile mümkün olmuştur. Yani Anadolu, baştanbaşa Türklerin yerleşim alanıydı. Türkler, Ortodoks olan yüz binlerce Karaman Türkünün bile dinine karışmamış, fakat onları yüzyıllar sonra 1924’teki mübadelede Yunanistan’a göndermiştir. Bugünkü azınlıklar hariç, Anadolu’da kalan son Hıristiyanlar onlardı. Türkler Rumları ve Ermenileri Müslümanlaştırmıştı da kendi soydaşlarını neden Müslüman yapmamıştı?

Bir defa, Malazgirt’ten sonra gelen Türkmenlerden, sadece Çepnilerin Bayburt-Trabzon hattında 80 bin çadırı vardı. 80 bin çadır, asgari 400 bin nüfus demektir. Kaldı ki bütün Anadolu’da Oğuzların 24 boyundan gelenler vardı!

Diğer taraftan, Türkler en az 8 bin yıldır Anadolu’daydı. İskitler, Kimmerler, Peçenekler, Kumanlar Anadolu’da yerleşik hayata geçmişlerdir.

Heredot’u okudunuz mu?

Heredot, M. Ö. 700’de İskitlerin Anadolu’yu bir süre yönettiğini ve Mısır’a kadar indiklerini yazar. Bu veri, Oğuzname’deki bilgilerle aynıdır.

Malazgirt ile birlikte gelenler ise sadece Oğuz Türkleri idi. Bunu Anadolu’ya vurdukları 24 Oğuz boyunun damgaları ve halen yaşayan isimleri ile biliyoruz.

Türkiye Türkleri, ağırlıklı olarak Azerbaycan, İran, Irak, Suriye ve Türkmenistan Türkleri ile ortak kan bağına sahiptir. Bu ülkelerde çoğunluk, Oğuz kökenlidir.

Amerikalıların veya Avrupalıların gen araştırmalarına ise hiçbir şekilde güven duyulamaz. Çünkü bu araştırmalar, istihbarat servislerinin güdümündedir. Siyasi projeye göre veri üretilmektedir.

İddiaların aksine, Anadolu’nun yeniden Türkleştiği asırlarda, Türkler, Grekler ve Ermeniler ile hemen hemen hiç karışmamıştır. Çünkü dinî engel vardı. Müslüman Türkler, Hıristiyanlarla evlenmiyordu. Ermeniler, Osmanlı’ya savaş sırasında ihanet ettikleri için tehcir edildi. Rumlar, Kurtuluş Savaşı’nda ihanet ettikleri için zaferden sonra kaçtı. Kalanlar da Yunanistan’daki Türklerle değiştirildi. Bugün Türkiye’de çok az Ermeni, Rum ve Yahudi yaşamaktadır.

Balkanlar’dan Türkiye’ye göç edenlerin çoğunluğu ırk olarak Türk’tür. Kafkasya’dan Türkiye’ye sığınanların tamamı, Turan kökenlidir.

Fener Rum Patriği Bartholomeos, 7 Mayıs 2000 günü, Orta Anadolu’da bir eski kilisede düzenlediği ayinden sonra, “Türkiye’nin AB’ye üyeliği, Anadolu’da önceden var olmuş Hıristiyan toplumların yaşadığı bölgelerde yeniden Hıristiyanların yaşamasına izin vermelidir. Eğer AB üyeliği bunu müsait kılarsa ve Hıristiyanlar yaşadıkları bölgelere tekrar yerleşirse, o zaman Patrikhane de o bölgelerde bulunan kiliselerin yeniden ayine açılmalarını düşünebilir” diyordu.

İskitler, Sümerler, Etiler...

Madem Anadolu, Ermeni ve Rum asıllılardan oluşuyordu, o halde, niçin eski Osmanlı vatandaşı olan Hıristiyanların torunlarını Türkiye’ye getirmek istiyorlardı?

Anadolu’da 1923’ten önce yaşayan Ortodoks Hıristiyanlar, Lozan Antlaşması’na eklenen bir madde ve imzalanan bir sözleşme sonucunda, Yunanistan’daki Müslümanlar ile bütün haklarıyla birlikte değiş tokuş edilmiştir. Üstelik Lozan’da, mübadele fikri Türkiye’den değil, İngilizlerin el altından yönlendirmesi ile Norveçli Mr. Nansen tarafından önerilmiştir.
Heredot’a göre M.Ö. 7 yüzyılda İskitler Anadolu’ya hâkim olmuştu. İskitler, Türklerin atalarıdır. Ondan önce de Anadolu’da Sümerler ve Hititler gerçeği vardır.

Rum demek Roma vatandaşı demektir ve daha çok dönemin coğrafyasını ve vatandaşlık bağını ifade eder. Dolayısıyla Anadolu’da yaşayan Rumlar, etnik olarak Grek değildi. Bir kısmı da Ortodoks Türkler idi!

Hazar’ın kuzeyinden gelen Türk kavimleri; Hunlar, Avarlar, Bulgarlar, Macarlar, Peçenekler, Oğuzlar, Kumanlar ve Kıpçaklar, Selçuklu ve Osmanlı’dan çok önce Anadolu’ya gelmiş ve yerleşmişti: Onlar da zaman içinde Hıristiyan olmuştu.

Anadolu ve Turanlılar...

1922’de Atatürk’ün talimatıyla yayımlanan, 2002 yılında Dr. Yusuf Gedikli’nin düzenlemesiyle Bilge Karınca Yayınevi tarafından yeniden basılan “Pontus Meselesi” adlı kitap şöyle başlar:
“Her şeyden evvel dünya kamuoyu bilmelidir ki, Anadolu toprağı, baştan sona Türk’tür. Türkler Anadolu’ya Ertuğrul Gazi, hatta Selçuklu ile gelmiş değildir. En eski ve meçhul zamanlardan beri Anadolu’da Türk ırkı vardır. Anadolu’nun ilk sakinleri, tarihin gösterdiğine nazaran Turanlılardır. Sümerlerin Türk olduğunu ispat eden meşhur Alman şarkiyatçısı Frits Hommel’dir. Hommel, bugün Luvr Müzesi’nde bulunan çıkık elmacık kemikli Sümer kadın heykeline dikkat çeker ve M.Ö. üçüncü ve dördüncü bin yıllar arasında Irak’ta yaşayan Sümerlerin Turani kavim olduğunu belirtir. Lisanları da anne, oğul, dingir gibi kelimelerle sabittir ki Türkçedir. Medeniyetleri yüksektir. Hititlerden kalan eserler, Yazılıkaya, Ayasuluğ, Karabel Abidesi, Gavur Kalesi yazıtlarından anlaşıldığı üzere dillerinin Türkçe olduğunu gösterir. Anadolu’da bulunan ve Avrupa müzelerine alınan eserler de Hititlerin Türklüğünü gösterir, Mısır tasvirlerinde Hitit resimleri daha ziyade İskitler ve Moğolları andırmaktadır.”

Bilindiği gibi Atatürk, Anadolu’nun 7 bin yıllık bir Türk beşiği, Antakya’nın ise 40 asırlık Türk yurdu olduğunu söylemiştir. Bu sözlerin bilimsel temelleri vardır.

1922’de Atatürk’ün talimatıyla basılan “Pontus Meselesi” adlı kitabın önsözünde şu bilgiye yer verilir:
“Hammurabi Kanunları ile ilgili tabletleri Luvr Müzesi’ne kazandıran Fransız arkeolog Jackues De Morgan, ‘Anadolu ve Kafkasya’nın asli ve kadim ahalisinin on bin seneden beri Turanlı olduğu söyleniyorsa da bu hakikat, tarihin kaydedebildiği M.Ö. dört bin yıl evvelinden beri böyledir’ diye tarihe kayıt düşmüştür.”

Grekler ve Ermeniler ise Anadolu’ya sonradan gelmişlerdir.

Anadolu, Türklerin tek Batı kapısıdır

1071 Malazgirt Savaşı ile Alparslan’ın Anadolu kapılarını Türklere açtığı söylenir. Bu tarihi yorum eksiktir. Bugünkü bilgilerimiz, Anadolu’nun ezelden Türk vatanı olduğunu göstermektedir. Alparslan’ın, Malazgirt Savaşı ile tapusu ezelden beri Türkler’e ait olan Anadolu’yu asli sahibine iade sürecini başlattığı söylenebilir. Burada, Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı saygıyla zikretmek gerekir:

“Anadolu çalışma yükselme yapısıdır
Bütün Türk soylarının tek Batı kapısıdır
Öylesine eskidir bu toprakta düşen kan
Toprak değil Türk çıkar depremde yeraltından

Toplumların beşiği güzel Anadolumuz
Gün burda güneş burda eksilmedik büyüdük
Yüce Türk birliğini yaşatmaktır yolumuz”


Arslan BULUT, 24 Mart 2013
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr