1. yüz (Toplam 1 yüz)

Türk'ün "Kimlik" Cüzdanı -3 / Arslan BULUT

İletiGönderilme zamanı: Sal Mar 26, 2013 12:28
gönderen Oğuz Kağan
Türk'ün "Kimlik" Cüzdanı -3

• Milliyetçiliğe saldırıların küresel sebepleri
• Atatürk’ün örnek aldığı devlet başkanı kimdir?
• Atatürk’e göre millet ve milliyetçilik tanımı
• Türk Milleti’nin tek ve ortak tanımı nedir?
• Korkut Özal’ın tarihi itirafından Erdoğan’a..?
• Türkçülüğün bugünkü esasları ne olabilir?


Atatürk’ün örnek aldığı devlet başkanı

Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”sindeki tavrı “Bilge Kağan” tavrıdır ve Bilge Kağan’a özenmiştir. “Ey Türk Budunu” ile, “Ey Türk Gençliği” arasında hiçbir fark yoktur. Atatürk’e göre, Türk istikbalinin evladı, muhtaç olduğu kudreti, damarlarındaki “asil kan”da bulacaktır.

“Ne mutlu Türk’üm diyene” ifadesinde, “Bunca yerlere Türk adını, Türk şanını alıştırdım” politikası saklıdır. “Bir Türk dünyaya bedeldir” ifadesinde, “Türk beğleri, millet işitin! Üstte gök çökmedikçe altta yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir? Ey Türk Milleti! Öykün (örnek al) ve kendine dön” ifadesi vardır...

Ulus-devlet anlayışının, Batı’da Fransız ihtilâlinden sonra geliştiğini, bunda Yahudi düşünürlerin payının bulunduğunu kabul etmekle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ulus devlet olarak kuruluşunun bunlarla açıklanamayacağı görüşündeyiz.

Bozkurt efsaneleri yaşamasaydı, Türk Milleti yaşar mıydı? Bozkurt efsanelerini bilmese, Oğuz Kağan Destanı’nı bilmese, Bilge Kağan’ın Türk Milleti’nin gelecek nesillere hitabını okumasa, Atatürk, Atatürk olur muydu? Bilge Kağan’ın Türk Milleti’ne hitabesi ile Atatürk’ün Türk gençliğine hitabesi arasında öz, üslup ve hatta seçtikleri kelimeler açısından ne fark vardır?

Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya “Atatürk ve Türk Dili” başlıklı bir konferansında aynen şu ifadeleri kullanmıştır:
“Ben Atatürk’ün okuduğu bazı kitapları inceledim. Atatürk Vilhelm Thomsen’in Inscriptions de l’Orkhon (Orhun Yazıtları) adlı eserini okumuş. Birçok kelimenin altını mavi kalemle, kırmızı kalemle çizmiş, bazı kelimeleri yeniden tercüme etmiş, bazen soru işareti koymuş. Kısacası Atatürk millî pınardan su içmiş, ecdadımız Köl Tigin’in, Bilge Kağan’ın metinlerini orijinalinden okumuş. Atatürk kökümüzü, geçmişimizi bildiği için Batılıların yapmış olduğu yanlış tarih yorumları karşısında Türk Tarih Kurumu’nu kurduruyor.”

Sertkaya’nın bildirdiği gibi Atatürk’ün okuduğu kitaplar arasında “Orhun Abideleri” de vardır. Hatta Muhittin Nalbantoğlu’na göre 1924 yılında Türkçe olarak da basılan ve kendisine sunulan Orhun Abideleri kitabının bir sayfasının kenarına Atatürk kendi el yazısıyla, “Büyük nutuk böyle bir ifadeyle hitam bulacaktır” diye not da düşmüştür.

Türkiye Cumhuriyeti, Batı’da ulus devlet düşüncesi geliştikten sonra kurulmuştur ama Atatürk, esas olarak Türk’ün kendi kaynağından, Bilge Kağan modelinden faydalanmıştır.

Çözüm; kuruluş felsefesi

Türkiye’de milliyetçilik pırıl pırıl bir kaynaktan geliyor. Nereden geliyor? Tarihten geliyor, Mustafa Kemal’den, Ziya Gökalp’ten geliyor.

Milliyetçiliğin yerine “ulusalcılık” kavramı neden ikame edilmek isteniyor? Şundan dolayı; soldan gelen ve gerçekten de ruhen milliyetçi olan insanlar, kendilerini bir siyasi parti ile özdeşleştirmemek için böyle bir kavramı tercih ediyor. Zaman zaman liberalleşmiş eski solcular da “bizimki milliyetçilik değil yurtseverliktir” diyor. Milliyetçilik zaten vatanseverliktir. Bunlar birbirinden ayrı ayrı şeyler değildir. Vatanseverlik veya yurtseverlik milliyetçiliğin içindedir, fakat ondan ibaret değildir. Çünkü asıl olan. vatanı vatan yapan millettir. Milletin birliği, bütünlüğü ve idealleri olmazsa, vatan olur mu? Ayrıca, devletsiz, hatta vatansız kalan millet fertlerini ne yapacaksınız?

Dolayısıyla vatanseverliği milliyetçiliğin karşısına, ulusalcılığı her ikisinin de karşısına dikmenin hiç bir anlamı yoktur. Üstelik çok da komiktir.

Sorun çıkaranlar kim?

Türkiye’de milliyetçilik açısından temel sorun, aslen Türk olmadığı halde Müslümanlık ortak paydasına sığınarak ve İslam’ı etnik ırkçılığa dayalı hedeflerinin maskesi olarak kullanıp her türlü ideolojik kalıba giren, böylece, bütün fikirleri içinden çıkılmaz bir karmaşaya sürükleyen nesillerden kaynaklanmaktadır. Bunların sayısı bellidir ama etkinlikleri, örgütsüz Türk Milleti’nden daha fazladır!

Ermeni tehciri sırasında 300 bin civarında Ermeni’nin Müslümanlığı benimsemiş görünerek ve isim değiştirerek Türkiye’de kaldığı tahmin edilmektedir! Yani “katledildi” denilen Ermenilerin üçte ikisi tehcir edilmiş, üçte biri, şeklen Müslüman olarak Türkiye’de kalmıştır. Bu tür gruplar, nüfus artışıyla da paralel olarak etnik dayanışma duygusu içinde çalıştığı için devlet bürokrasisinde, üniversitelerde, siyasette, iş dünyasında ve medyada önemli mevkiler edinmiş durumdadır.

Dolayısıyla Türklük kavramını, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran milletin adı değil de sadece bir ırkın adıymış gibi gösteren bu çevrelerin başlattığı propaganda, diğer etnik unsurlar arasında da etkili olmuştur.

Türkiye’yi kuran irade olan Türk Milliyetçiliği, “Türklük” deyince, Türkmen, Tatar, Kazak, Kırgız, Özbek ve Müslüman olmak kaydıyla Kürt, Çerkez, Gürcü, Arnavut gibi bütün etnik birimleri, Türk Milleti’nin mensubu kabul etmektedir. Zaten, Balkanlar ve Kafkaslar’dan gelenlerin içinde ırken Türk olan büyük çoğunluğun dışında, Hıristiyanlar tarafından katledilmekte oldukları ve Türk sayıldıkları için Türkiye’ye sığınanlar da vardır. Onları Türklüğe bağlayan bağ, sadece vatandaşlık bağı değil, kaderdir!

Türklük kavramını sadece ve sadece vatandaşlığa bağlayarak sulandırmak, etnik taleplere de meşruiyet kazandırmaktır!

Bir devlet, sadece ortak kültürü ve millet olma bilincini geliştirmek ve beslemekle yükümlüdür.

“Türk Milliyetçisiyim” diyenlerin birinci vazifesi de budur! Kimsenin diline, kültürüne karışmamak gerekir ama milliyetçilik ve milli kimlik anlayışını sulandırmaya kimsenin hakkı ve yetkisi yoktur! Bu sulandırma, Türk varlığına yönelmiş en büyük saldırıdır.

Milliyetçiliğe sistemli saldırılar

Milliyetçi kamuoyu, 2003 yılı Temmuz ayında Zaman gazetesinde Yunanlı Herkül Millas’ın milliyetçiliğin bir hastalık, hatta SARS ve AIDS’den daha tehlikeli bir belâ olduğu yolundaki yazısına sert tepki gösterdi. Aynı günlerde Başbakan Tayyip Erdoğan da milliyetçilik aleyhine konuşmalar yapıyor, ırka, dine ve bölgeselliğe dayalı milliyetçilik yapmayacaklarını söylüyordu.. Böylece bir zamanlar Süleyman Demirel tarafından başlatılan “Irk devleti bitti” tartışmasını da hatırlatmış oluyordu... Demirel “Anayasal vatandaşlık esas alınmalıdır” derken, Cumhurbaşkanı olduğu ülkenin, neyi esas aldığının farkında olmadığını göstermiş oluyordu. Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk olarak kabul edildiğine göre, bunun üzerinde aranan şey neydi?

Rahatsızlık duyulan Türk kimliğinden başka bir şey değildi ama birileri rahatsız oluyor diye Türk Milleti, binlerce yıllık bir temele dayanan kendi adından vazgeçecek değildi...

Anlaşılıyordu ki, Türkiye’nin direniş gücünü çözmek için, öncelikle Türk milliyetçiliğini gözden düşürmek gerektiğini inandılar ve organize bir şekilde saldırıya geçtiler..

Türklere Türk karşıtı propaganda yapan ve milliyetçiliği gözden düşürmeye çalışanların Yunan olması da elbette bir ölçüydü ama bu işi Yunanlar ile işbirliği içinde yapan Türk vatandaşları vardı..

2003 yılı Eylül ayında ise aynı tartışmayı Amerikan Başkonsolosluğu başlatıyordu!

ABD’nin Yeni Osmanlıcılık Semineri

ABD’nin İstinye’deki Başkonsolosluğu’nda Türk medyasının yöneticilerine ve yazarlarına verilen “Yeni Osmanlıcılık” seminerinden itibaren düğmeye basıldı. Milli kimliği tahrip etmeye yönelik bu saldırıdan Başbakan Tayyip Erdoğan da haberdardı ki, Türkiyelilik kavramını öne çıkarıp tartışmaya açtı Ertuğrul Özkök de, işareti alır almaz; Hürriyet’in başlık kenarındaki “Türkiye Türklerindir” sözünün oradan kaldırıp kaldırılmayacağı üzerinde görüşler belirtti.

Özkök’ün milleti aşağılaması

Özkök, “Eşcinseller enternasyonalizmi” ara başlığı altında, millete aidiyet duygusunun, eşcinseller birliğine aidiyet kadar değeri kalmayacağını iddia ediyordu.

Aslında Türklük, Türkiye nüfusunun yüzde 90’ına yakın kesimi için öz kimliktir. Yani vatandaşın yüzde 90’ı zaten Türk’tür. Buna rağmen, Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, Anayasa’ya göre de Türk kabul ediliyorsa, sorun nerededir? Diyelim ki, 70 milyon insanın 7-8 milyonu kendisini Türk kabul etmiyor! Bu 7-8 milyon insanın hatırını kırmamak için milli kimliği terk etmek mi gerekir?

Arslan BULUT, 25 Mart 2013
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr