1. yüz (Toplam 1 yüz)

Parapsikoloji Nedir?

İletiGönderilme zamanı: Prş Mar 01, 2007 14:01
gönderen Efe
1930’ lı yılların başında A.B.D de Duke üniversitesinde J.B.Rhine ve eşi L. Rhine tarafından yürütülen çalışmalarda psişik çalışmaları belirtmek için almanca parapsychologie terimini kullanmışlardır. Alışılagelmişin dışı farklı psikoloji anlamına gelmektedir. Bu yılarda telepati, telekinezi ve durugörü çalışmalarının yoğun olduğu ve isimlendirmelerde özellikle durugörüdeki hadiselerin Extrasensory perception adlandırdıkları (duyu dışı algılamalar) görülmektedir.

Duyu dışı algılamaları geçmişi,şimdiki zamanı ve geleceği algılama diye önce üçe ayırmışlardır. Duke üniversitesi labaratuarlarında zihnin madde üzerindeki fiziksel etkileri araştırıldığında bulunan sonuçlar zihinsel devinim anlamında yeni bir terimin kullanıldığını görmekteyiz Psikokinesis kısaca PK yani zihnin maddeye hakimiyeti yine bu dönemlerde spirit çalışmalarda hassas deneklerin meydana getirdiği fenomenleri inceleyen bilim adamları medyom kelimesinin yerine PSİ yetenekleri adını vermişlerdir.

Fransa’da 1900 lü yılların başında Alan Cardec in ve ABD de EDGAR CAYCE isimlerinin Trans altında çeşitli algı ve kehanetlerini işte bu PSİ yetenekleri ile izah etmeye çalışmışlardır. Parapsikoloji araştırmacıları bu isimlerin yanında yine aynı dönemlere rastlayan bir dönem sovyetler birliği ve doğu bloku araştırmacılarının ESP yerine psikotronik veya biyoiletişim PSİ yerine bioenerji /bioplazma kelimelerini kullanmışlardır.
Sovyet ideolojisi bu fenomenleri biokimyasal hadiseler olarak ele almıştır. Psikotronik, Yunanca psişe ve elektron sözcüklerinden gelmektedir. İlk kez 1968’de Dr. Z. Reydak başkanlığında bir grup Çek bilim adamı tarafından Moskova Uluslararası Parapsikoloji konferansında parapsikoloji sözcüğü yerine kullanıldı. Bu bilimadamları parapsişik olaylarda sözü edilen enerjinin yapısını keşfetmek amacında olduklarını belirtmişlerdi.psikotronik enerji paranormal olayların temelini oluşturabilir. Bu enerji birimi ise psikotron olarak adlandırılmaktadır. Dr. Rejdak, psikotronik ile ilgili olarak özde insanla ilgili olan bir biyonik bilimdir. Biz, PSİ olayını öncelikle insanda ikincil olarak ta tek başına bir enerji şeklinde tanımlamaya çalışıyoruz. Amaç ya ara bağlantı olarak insanı yada insanı saf dışı bırakarak yapay bir sentezi kullanarak (elektromanyetik,çekimsel yada diğerleri gibi bilinen enerji biçimlerinden hiçbirinin bu olguda geçerli olmadığı bir kez kanıtlandığında ,insanın telepatik nakil sırasında kullandığı enerjinin bir üretecini meydana getirmek yoluyla), bu konuyla ilgili sorunların uygulamalı sonuçlarını arayıp bulmaktır der.
Psikotronik denemelerin bu gün hangi boyutta olduğu bir gizemdir.Amerika da Meşhur bir Philedelphia deneyinden söz edilir burada bir geminin su üzerinden demateryalize edilerek enlem ve boylamı önceden belirlenen başka bir alana nakil yaptırıldığı söylenir.
Psikotronik enerji ile ilgili çalışmalar parapsikolojinin en dinamik alanlarından biridir. Eski dönem mısırda bu enerjilerin kullanıldığına dair savlar vardır. Yine tarih içinde parapsikoloji gezimizde 1939 yılında, Sovyet mühendis Semyon Davidoviç Kirlian’ın geliştirdiği yüksek frekans alanlı bir fotoğraf tekniğini görürüz. Bu yöntemle canlı ve cansız nesnelerin çekilen fotoğraflarında cisimlerin etrafında gözle görünmeyen renkli bir alanın varlığının ispatlandığını görüyoruz.teşhis ve tedavide araç olarak kullanılan bu teknik günümüzde kullanılmaktadır.
Sovyet bilimadamları enerji beden üzerindeki çalışmalarını ilk kez 1968 de Kazakistan devlet üniversitesince basılan Kirian etkisinin biyolojik etkinliği başlığını taşıyan ve ayrıntılı bir rapor halinde bilim dünyasına sunmuşlardır. Buna göre bu fotoğraflarda görülen biyo-ışıldama organizmanın elektriksel bir hali olmayıp biyoplazma tarafından oluşturulmaktadır.
Bizim kendi kültürümüzde ölmekte olan bir kişiyi algılayan insanların onun ışığını göremiyorum.Ferri sönmüş tabiri ve hıristiyan kilisesinin ve hinduist budist inanışlarında baş bölgelerine çizilen ışıkların biyoplazma olduğunu 1968 yılında söyleyenlerden sonra 2000’lere girerken biz olabilir diyebilir miyiz?

İletiGönderilme zamanı: Prş Mar 01, 2007 14:33
gönderen vortega
EfE, bilgi icin tesekurler kardes bilmiyordum :wink:

İletiGönderilme zamanı: Prş Mar 01, 2007 15:28
gönderen Dempsey
PARAPSİKOLOJİ NEDİR ?

Cavit Utku

Parapsikoloji, klinik bulgularla ölçümlenebilen psişik feno­menlerin dışında kalan alan üzerinde araştırma yapan bir bilim dalıdır.

Günümüz Parapsikolojisi, modern psikoloji ve modern tıbbın verileriyle, doğu bilgeliğinin verileri arasinda köprü olusturan bağımsız bir bilim dalıdır.

Bizler, dünya beşeri olarak; genellikle fizik yapı­mız üzerinde durmuş, ruhsal yanımızı tamamen gözardı etmişizdir. Oysa, biyo­lojik yapıda ortaya çıkan her türlü aksak1ık, bugüne kadar gözardı ettiğimiz ruhsal yapıdan gelmektedir.

İnsan, Ruh ve Madde ikilisinden olusmus bir yapıdır. O halde bireyi incelerken, ruhsal yanını da dikkate almak zorundayız. Yüzyıllar boyu gelişen bilim, sadece madde dünyasının uygulamalarını, etkilerini ve özelliklerini incelemekle yetinip, bireyin içsel yapısından sürekli kaçtı. Fakat son 50 yılda bilimin kısırlığı anlaşıldı ve içe dönülmeye başlandı.

İste bu yeni anlayışla yapılan araştırmalar ve deneyler, evrende fizik, kimya ve biyolojinin ortaya koydugundan baska ilke ve yasaların varlığını da göstermistir.
Bizler, dışımızdan gelen bilgilerin algılanmasında, yalnızca bes duyu­muzun araç olduğu fikrine kendimizi alıştırmışızdır. Eger bu anlayışı günlük, basit yaşam içerisinde degerlendirirsek doğrudur. Fakat, bazı koşullarda bu yeterli olmamaktadır. Yani, bazı algı­larımızı baska duyumuzla da yaptığımiz oluyor. İste, son yıllarda kuşkulandı­ğımız bu duyumuzun varlığını, bilim kanıtlamış bulunuyor. Bu, 'altıncı duyu' dediğimiz olgudur.

Dış dünyayı algılarken; bilerek ya da bilmeyerek, zaman zaman beş duyumuzdan farklı bir duyumuzu da kullanıyoruz. Hatta bazı nadir kişiler bu duyusunu o derece kontrol a1tında bulundurabiliyor ki, onu istediği zaman istediği amaçlarla kullanabiliyor.

İste, herhangi bir organla çalışmayan, bilinen duyulardan farklı ve insanın dış dünyayı algılama yeteneğine kısaca, Duyular Dışı İdrak (DDİ) ya da Duyular Dışı Algılama (DDA) diyoruz.

Ancak halk arasında bunların tümüne, "altıncı duyu" demek, adet olmustur. Bugün bu olguyu, "parapsikoloji" adı altında incelemekteyiz. “parapsikoloji” sözcügü, (para: yanında, ötesinde,psychische: ruh anlamına gelmektedir) Oesterreich tarafindan ortaya konmustur. Ancak, bazı bilgilere göre de, Dr.Rhine'nin hem D.D.I terimini, hem de "parapsikoloji" deyimi ortaya koyduğu söylenmektedir.

Prof.Rhine, 1930'larda başlamak üzere; A.B.D.'de Duke Üniversitesi'nde parapsikoloji okutmuştur. Parapsikoloji, klasik Psikolojinin sınırlarıötesinde fenomenleri inceleyen bir araştırma dalıdır.

California'daki J.F.Kennedy Üniversitesi'nin parapsikoloji bölümünün tanımına göre: Parapsikoloji, tüm canlılar ve bunların çevresi arasındaki belirli etkilerin, bilimsel olarak incelenmesidir.

Bu alanda yapılan çalışmalarda hemen herkeste 6-7 ve daha fazla duyuların varlığıni ortaya koymuştur. Fakat bunların varlığından pek az kim­senin haberi vardır.
D.D.İ' nin doğasında hem ken­diliğindenlik, hem de beklenmediklik vardır. Farkında olsak da olmasak da, doğustan getirdiğimiz bu yetenek, hay­vanlarda da bizde de vardır.

Bunlardan:
- Telepati
- Durugörü
- Duruişiti - Ipnoz
- Psikometri
- Psikokinezi / Telekinezi
- Derma Optik Algılama
- Radyestezi
- Beşeri Aura
- Medyumluk
- Ruhsal Şifa
- Obsesyon
- Beşeri Aura
- Neştersiz ameliyatlar
- Ekminezi
- Nazar
- Poltergeist (eşyaların hareketleri / tekinsizlik)
gibi bazılarını, bundan sonraki yazıları­mızda sizlere sunmaya çalışacağız.

Şurası muhakkak ki, günümü­zün maddeci bilimi, parapsikolojiye fizik ötesini de bi­limsel bir açıklama getirememektedir. Bakış açısı, olaylara yaklaışm anlayışı değismediği sürece de, bunu başara­bileceğini pek sanmıyoruz. Elimizdeki bilgilerle açıklayamadıklarımızı inkar etmek ya da dudak büküp geçmek, gerçekte bilimselliğe de ters düşen bir tutum olmaktadır. Ancak gerçek an­lamda özgür düsünceli, bilginin son­suzluğuna inanan kimselerin yapması gereken; geçmişe dönerek, o zamanın olaylarını, o zaman olağan dışı kabul edilen olayları inceleyerek bir fikre varmaktır.

T.Edison elektrik ampulünü bul­duğunda bütün uzmanlar kendisiyle alay etmişlerdi.

Prof. A.Bickerton, aya gitmeyi sersemce bir fikir olarak niteliyordu. Clarke bile, 1947 yılında; dünya insanın Ay' a ayak basması için en erken tarihi, 1978 olarak vermişti.

Ünlü fizikçi Lord Rutterfor, atom enerjisinden yararlanabileceğimi­zi söyleyen kişilerle alay etmişti.

Galile, Dünya'nın Güneş çevresinde döndügünü söylemesi üzerine, engi­zisyon mahkemesinde yargılanmıştı.

Su sözlere de bakalım:
- Radyonun geleceği yok. (Lord Kevin - ­İskoçyalı fizik bilgini)
- Artık yeni hiçbir sey yok. İcat edile­bilecek hersey icat edildi. (C.H.Duell Amerikan patent dairesi başkanı)
- Atlar her zaman kullanılacaktır, oto­mobil ise ancak geçici bir moda olabilir. (Henry Ford'un kredi talebi üzerine otomotiv sektörünün geleceği üzerine ekspertiz veren bir banka müdürü)
- Uçaklar hos oyuncaklar, ama askeri değerleri yok. (Maresal F.Foch, 1.Dünya savaşında Fransız Orduları Başko­mutanı)

Bu örnekleri çoğaltmak müm­kündür. Beşerin yapısında, her nedense, yeniliklere karşı bir tepki, bir tedirginlik vardır.
Tüm bunlara karşın, İngiltere'de ilk Ruhsal (Psisik) Araştırma Derneği kuruldu. Daha sonra Fransa, Amerika ve dünyanın çeşitli yerlerinde bu tür derneklerin kuruldugunu görmekteyiz. Bugün Rusya'da pek çok üniversitede Parapsikoloji bölümleri bulunmakta olup, bu konuda A.B.D.'nin daha ileride olduğu belirtilmektedir.
Halen, Dünya'nin pek çok ülke­sinde D.D.İ. ile ilgili araştırma­larını sürdüren ve lisansüstü eğitim sunan pek çok üniversitenin, Parapsi­koloji bölümü kürsüsü bulunmaktadır.

Bu bilim yuvalarında, bilimin ortaya çıkardığı en duyarlı cihazlarla, D.D.A. deneyleri, ölçümleri yapılmakta ve bunların hangi yasalara göre ortaya çıktığı araştırılmaktadır. Bu çalışmalara parapsikoloji içinde "psikotronik" çalışmalar da denil­mektedir. Bu çalışmalar entellektüel bir merak konusu değil, kendi yapımızı bilmeye, tanımaya yönelik çalışmalardır.

Jacques Bergier'in "Gizli Parapsi­koloji Savaşi" adlı eserinde, parapsiko­lojinin uluslararası değerinin ve gelece­ğinin ne kadar parlak olacağını, gerçek ile gerçeğin arkasındaki olayların öne­mini kesin çizgilerle vurguladığını görü­yoruz.
O halde, ön yargılarımızı bir yana bırakıp, konuyu ciddiyetle araştır­malıyız. Ünlü bilimci Einstein; "Evrenin yaratıcısına olan inanç, bilimsel araştirmaların en asil, en itici gücüdür." demiştir.

Beşeriyet tarihinin en uzak çağla­rından bu yana, bireyde bugün "olağandışı" olarak kabul etmek durumuna düstügümüz bir takım yeteneklerin var olduğunu gösteren kanıtlar mevcuttur. Büyük bir potansiyel olusturan bu yeteneklerin, bu güçlerin harekete geçirilmesi, tüm düsünce yapımızda bir devrim gerektirecektir. Fakat sonunda da, insan varlığına yepyeni ufuklar açilabilecektir. Bilim adamlarının günümüzde olağanüstü diye nitelendir­dikleri söz konusu yeteneklere gösterdik­leri büyük ilgi, bunun kanıtıdır (Aku­punktur, Bioenerji, şifacılık v.b. gibi).

Olağandışı olayların bilimsel araştırması, A.B.D. 'li bilimci Joseph B.Rhine'la başladı denilebilir. 1920'li yıllarda konuya merak saran Rhine, ömrünün büyük bölümünü, yetenekli kişiler üzerinde yaptığı araştırmalara verdi. Böylelikle, yeni bir bilim dalı olan Parapsikoloji kurulmus oldu. A.B.D. Bilimler Akademisini Parapsikoloji'yi tanımasıyla, bu yeni bilim dalı hak ettiği yeri almış oldu. Bu şekilde, Rhine'i eleştiren bilim adamları da, daha sonra yanılmış oldukları açıkladılar.

New York'lu bir bilim adamı olan Hans Halzer, "Bilim sadece, taninmis, güvenilir araçlarla bilginin toplanmasıdır." diyor. Bununla beraber, araçlar zamanla değişebilir. Geçmişin güvenilir aracı, zamanımızda güvenirliğini yitirmiş olabilir. Ya da gelecekte güvenirliği yitirebilecek olabilir. Bunun tersine, geçmişte kullanılmayan araç ve yöntemler bugün kullanılabilir. Yani, bilimi; yerinden oynamaz, şekli değişmez bir duvar gibi kabul ederek, bu duvara yaslanıp rahatlığı aramak, gerçeğe ters düser.
Her sey bir değişim halinde oldugu gibi, bilim de bir değişim halindedir. Bu konuda Batı ve Doğu'nun bakış açılarını dile getirmek gerekirse; Batı dış dünyayı, Doğu ise insanın iç dünyasi incelemiştir. Kısaca, Batı analizci, Doğu sentezci olmuştur. Batı, olayları ufak parçalara ayırarak incelemeyi ilke edinmiştir. Örneğin: İnsan bedeninde belli bir miktar su, hidrojen, oksije karbon ve başka elementler bulunduğunu saptamıştır. Bu ilginç görünebilir ancak bu maddeleri bir araya yığmakla insan elde edilemez. Önemli olan, bu maddeler arasındaki ilişki, bağlantı ve örgütlenmedir. Önemli olan, bu parçalardan çok, bunların nasıl olup da bu bütünlügü oluşturduğudur.

İste Doğu bunu incelemiş, yani bütünleşmeyi ele almıştır. Özetle söyle söylenebilir: Parapsikoloji alanına giren tüm olayların psikolojik değil, psişik olduğu bir gerçektir. Yani bunlar, beden dışı, ruhsal bir güce, yeteneğe dayanmaktadır

İletiGönderilme zamanı: Pzt Nis 09, 2007 22:11
gönderen Berco
T.Edison elektrik ampulünü bul­duğunda bütün uzmanlar kendisiyle alay etmişlerdi.

Prof. A.Bickerton, aya gitmeyi sersemce bir fikir olarak niteliyordu. Clarke bile, 1947 yılında; dünya insanın Ay' a ayak basması için en erken tarihi, 1978 olarak vermişti.

Ünlü fizikçi Lord Rutterfor, atom enerjisinden yararlanabileceğimi­zi söyleyen kişilerle alay etmişti.

Galile, Dünya'nın Güneş çevresinde döndügünü söylemesi üzerine, engi­zisyon mahkemesinde yargılanmıştı


Bu örneklerin hepsinde verilen bilimadamlarının uğraştığı şey maddedir.Dolayısıyla parapsikolojinin ortaya çıkışıyla bu adamların buluşları arasında ilişkilendirme yapmak mantıksal bir hatadır.Parapsikoloji madde-dışı ile ilgileniyor,yukarıdaki adamların ise maddeyle yaptıkları buluşlar söz konusu...