5. yüz (Toplam 7 yüz)

Re: İsmailağa ve Gülen Cemaati’ni Soruşturan Başsavcı Tutuklandı

İletiGönderilme zamanı: Pzt Şub 22, 2010 22:49
gönderen Oğuz Kağan
Erzincan'da cemaati bırak, parayı takip et!

Erzincan'da başlayıp Türkiye gündeminin tepesine oturan kriz, gazetecilik açısından önemli fırsatlar ile sorunları bir arada önümüze koymuş bulunuyor. Kriz, sağlıklı bir kamuoyu oluşumu için doğru enformasyon ihtiyacının ne kadar önemli olduğunu da gösteriyor.

Olayları takip edenlerin zihninde “Erzincan'da neler oluyor” sorusunu uyandıran kronoloji, emsali görülmemiş bir zincirin her biri sorgulanmayı gerektiren halkaları olarak karşımızda duruyor.

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in Kasım 2007'de başlattığı İsmailağa cemaati soruşturması gözaltı ve tutuklamalarla sürdü. Erzurum özel yetkili savcılarından Osman Şanal, cemaat için “anayasal düzene karşı silahlı bir örgüt” iddiasını öne sürerek soruşturmaya kendilerinin bakması gerektiğini bildirdi. Cihaner cemaatin “silahlı örgüt” olmadığında ısrar etti, ancak Şanal Mart 2009'da dosyaya el koydu. Ardından Adalet Bakanlığı, “adliye lojmanlarına yaptırdığı kameriyeyle imar kirliliğine yol açmak”la da suçladığı Cihaner hakkında 26 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Erzurum Cumhuriyet Savcısı Şanal, cemaat dosyasına el koyduktan sonra “Ergenekon terör örgütüne üyelik”le suçladığı Cihaner'i, makamına baskın yaparak gözaltına aldı. Erzincan'da tutuklanan bazı isimler, cemaatin “silahlı örgüt” olduğunu iddia eden Erzurum'da serbest bırakıldı. Erzurum'da yaklaşık 300 kişi hakkında “ek kovuşturmaya gerek olmadığı” hükmüne de varılırken Cihaner “Ergenekon örgütü üyeliği, evrakta sahtecilik ve iftira” iddialarıyla tutuklandı. Bu gelişme üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu “yetki aşımı” iddiasıyla cemaat dosyasına el koyan Şanal ile üç savcının özel yetkisini kaldırdı. Şanal, yetkisi kaldırıldıktan sonra Cihaner hakkındaki dosyayı İstanbul'da Ergenekon soruşturmasını yürüten özel yetkili savcılığa gönderdi.


Tehditlere rağmen yayınımız sürecek

Bu kronolojiden çıkan en büyük soru, Cihaner'in Kasım 2007'den Mart 2009'a kadar yaklaşık 16 ay boyunca sürdürdüğü İsmailağa cemaati soruşturmasında ne gibi bulgulara ulaştığı ve nasıl bir dosya hazırladığıydı?

Soruşturma çerçevesinde Erzincan Sulh Ceza Mahkemesi kararıyla dinlenen telefon konuşmalarına ilişkin binlerce sayfalık dökümlere ulaşan T24, geçen haftadan beri sürdürdüğü yayınlarla bu sorunun yanıtı olabilecek önemli bulgular ortaya koydu. Soruşturma elinden alınınca Cihaner'in Erzurum Başsavcılığı'na gönderdiği “görevsizlik” yazısı, Erzurum'da hazırlanan cemaat iddianamesi ve Cihaner'in “şüpheli” olarak değerlendirdiği yaklaşık 300 kişi hakkında Şanal'ın “ek kovuşturmaya gerek olmadığı”na ilişkin kararına da ulaşan T24, sağlıklı bir kamuoyu oluşması için çok sayıda belgeyi yayımladı.

Hiçbir yorum ve kanaat eklemeden yaptığımız haberler üzerine aldığımız tehditlere aldırmayarak yayınlarımızı sürdüreceğiz. Aynı tutumu, Cihaner'in Ergenekon dosyasında suçlandığı olaylar için peşinde olduğumuz belgelere ulaşınca da sergileyeceğiz.


'Cemaate dokunan yanıyor' iddiası açıklayıcı mı?

Peki, Erzincan krizini “cemaate dokunan yanıyor” inancıyla açıklayabilir misiniz?
Kesinlikle hayır!

Binlerce sayfa doküman taradıktan sonra karşılaştığımız tablo, tartışmalı süreçte Erzincan'da bile ağır cezayı gerektiren bir suçla itham edilmeyen İsmailağa cemaatinin, hak etmediği ölçüde öne çıkarıldığını gösteriyor.

Erzincan krizine ilişkin yayınlarımızdan birkaç gün önce T24 sayfalarına konuk olan İsmailağa cemaatinin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun yeğeni Saadettin Ustaosmanoğlu'nun, AKP'ye karşı sergilediği ihtiyatlı ve eleştirel tutumun da bu tablo ile uyum gösterdiğini söyleyebiliriz. Ustaosmanoğlu'nun, Selin Ongun ile yaptığı söyleşide dile getirdiği “Ergenekon konusunda İsmailağa'dan bile kandırılanlar oldu” sözlerini de hatırlatalım.


Bakanlarla yapılan iş takibi konuşmaları

“Erzincan'da neler oluyor” sorusunun yanıtı, tutuklanan Başsavcı İlhan Cihaner'in “telefon dinlemelerinde elde edilen tesadüfi deliller” olarak nitelendirdiği bulgularda yatıyor.

Dönemin Enerji Bakanı AKP Ordu Milletvekili Hilmi Güler'e talimat verir bir tonda “Bizim yerimize girenleri onaylama” diyen işadamı Mehmet Çelik'in konuşmaları bu bağlamda önemli bir yer tutuyor. Cihaner'in Erzurum'a gönderdiği dosyada, hakkında “ihaleye fesat karıştırmak, rüşvet, komisyon” gibi şüpheleri kayda geçirdiği Çelik'in mahkeme kararıyla dinlenen telefonları, dönemin Çevre Bakanı olan AKP Kocaeli Milletvekili Osman Pepe ve bürokratlarla yaptığı iş-ihale görüşmelerine de uzanıyor.

Yeni Şafak gazetesinin sahibi Ahmet Albayrak'ın dinlemeye takılan konuşmaları da, aynı doğrultuda bulgular içeriyor. Başbakanlık bürokratlarından hükümet üyelerine, genel müdürlerden müsteşarlara ve belediye başkanlarına uzanan Albayrak'ın konuşmalarında “iş takibi” önemli bir yer tutuyor.

Tutuklanan Başsavcı Cihaner'in iş / ihale takibi konuşmalarıyla ilgili olarak özel not gönderdiği Erzurum Savcısı Osman Şanal'ın bu konuda “ek kovuşturmaya gerek görmediğini” belirtelim.


Holigan değil de gazeteciyseniz eğer...

Evet, “Erzincan'da neler oluyor” sorusunun kamuoyunun her kesimini tatmin edecek dört başı mamur cevabı için, sürecin Ergenekon iddialarına ilişkin boyutu konusunda da sağlam bilgilere ihtiyacımız var.

Ancak; sağ-sol, radikal-liberal, İslamcı-laikçi, nerede olursanız olun, “holiganlık” değil de “gazetecilik” peşindeyseniz eğer, doğru yanıt için mevcut tabloda görülen rotayı açık seçik okuyabilirsiniz:

İnsanı kör eden büyük bir ışık seli gibi gözüne tutulan cemaati bırak, parayı takip et!


Doğan AKIN, 22 Şubat 2010

Re: İsmailağa ve Gülen Cemaati’ni Soruşturan Başsavcı Tutuklandı

İletiGönderilme zamanı: Sal Şub 23, 2010 8:51
gönderen sair
O dilekçelerde ne vardı?

İlhan Cihaner, tutuklanmadan önce Adalet Bakanlığı ve HSYK’ya gönderdiği dilekçesinde defalarca bilgisayarına girildiğini vurguladı.

İsmailağa Cemaati’yle ilgili yürüttüğü soruşturmada yetki krizi yaşadığı eski Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’ın tutuklattığı Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, tutuklanmadan önce Adalet Bakanlığı ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) gönderdiği dilekçede ilginç iddialarda bulundu. Cihaner’e İsmailağa Cemaati’yle ilgili başlattığı soruşturma sırasında Erzincan Jandarma Komutanlığı’ndan bir yazı gönderildi. Yazıda, kendisi hakkında ‘iftira ve karalama kampanyası’ başlatılacağı uyarısı yapıldı. Bunun üzerine Cihaner, 14 Aralık 2009’da gelişmeleri 54 belge ekleyerek Adalet Bakanlığı’na ve HSYK’ye gönderdi. Cihaner, dilekçesinde özetle şunları yazdı:

Emniyet Müdürü: Üstünkörü bakın

İzinsiz dini eğitim verilen yaklaşık 20 ilde arama ve gözaltılar için hazırlık yapılmaktayken, bazı yerlerde aramalara gidilmeden önce örgüt mensuplarına arama yapılacağı haberinin verildiği ve bir Emniyet Müdürü tarafından aramaya giden ekiplere, ‘Ayrıntıya girmeyin, üstünkörü bakıp çıkın’ şeklinde talimat verildiği yolunda konuşmalar tespit edildi. Soruşturmayı sürdürdüğüm günlerde iki şüpheli arasında yapılan konuşmalarda da benim için ‘gereğinin yapılması’ için ilgili yerlere konunun aktarıldığı belirtildi.

ABD adresinden bilgisayarıma girdiler

Hakkımda Adalet müfettişleri tarafından soruşturma yürütülürken telefonlarımın da dinlendiğini öğrendim. Şüphe üzerine adliyemiz bilgi işlemcisine yaptırdığım incelemede bilgisayarıma ağırlıklı olarak Amerika ve İngiltere’deki adreslerden girildiğini tespit ederek tutanağa bağlattım.

Ankara’da araçla dinleme yapıldı

Ankara’da bulunduğum bir sırada dosya ile bağlantılı olduğunu, olabileceğini düşündüğüm bir soruşturma nedeniyle istediğim belgelerle ilgili telefon eden Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri savcılarını ziyaret ettiğimde bir obzervasyon aracının (ortam dinlemesi ve teknik takip yapabilen donanıma sahip araç) izlediğini fark ettim.

Gece bekçisine bile beni sordular

Erzincan’a döndüğümde müfettişlerden soruşturma dosyasını yazılı olarak istememe rağmen vermediler. Dosyayı yaklaşık 3 ay ellerinde tuttular. Soruşturma konusu olabilecek kişilere, kurumlara, ilgisiz kişilere sorular sordular hatta yazı işleri müdürüne bu dosyaya gelecek zarfların bana verilmeden, açılmadan kendilerine getirilmesini istediler. Hakimlere baskı yapıp yapmadığım konusunda gece bekçilerini bile dinlediler.

Emirlere uymamaları yazısı gönderildi

Erzurum Cumhuriyet Savcılığı tarafından, Erzincan Emniyet Müdürlüğü ve Jandarma Komutanlığı’na gönderilen yazıda, ‘Erzincan Başsavcısı’nın yetkilerinin tarafınca kaldırıldığı’ belirtildi ve bu nedenle Erzincan Başsavcılığı’ndan gelecek emirlere uyulmaması istendi.

Haber: Hürriyet
link : http://www.habercem.com.tr/O-dilekceler ... 93605.html

Re: İsmailağa ve Gülen Cemaati’ni Soruşturan Başsavcı Tutuklandı

İletiGönderilme zamanı: Çrş Şub 24, 2010 0:39
gönderen Urunguj
Tüm Türkiye’yi örümcek ağı gibi kuşatan Ergenekon adı verilen soruşturma, Temmuz 2007’de Ümraniye’de bir gecekondunun çatı katında bulunan el bombalarıyla başlamıştı. Dalga dalga yayılan operasyonlarda insana, “Hadi canım sende” dedirtecek birbirinden farklı kutuplarda birçok isim gözaltına alınıyor, darbe ve suikast planlarının içinde oldukları öne sürülüyordu. Zamanla 3 iddianame yazıldı, davalar açıldı. Soruşturma ise halen sürüyor. Bu yazıda amacımız, Ergenekon soruşturmasını irdelemek değil. Ancak bu soruşturma kapsamında ele alınan ve en az Ergenekon kadar kafa karışıklığı yaratan bir başka olayı; Erzincan’da aralarında MİT görevlileri ile askerlerin de bulunduğu kişilerin tutuklanmasına yol açan soruşturmayı ele alacağız.

Polis ve askerden çelişkili raporlar

Ergenekon soruşturmasının başladığı ve daha adının dahi konmadığı günlerde Erzincan’da göreve henüz başlamış Başsavcı İlhan Cihaner, İsmailağa cemaatine ilişkin 2 Kasım 2007’de başlattığı bir soruşturmayı yürütüyordu. Soruşturma, Cihaner’in katıldığı il güvenlik toplantılarında asker ve polis yetkililerinin, “İsmailağa cemaatinin ilimizde yürüttüğü irticai faaliyetler izlenmeye devam edilmektedir” şeklindeki değerlendirmeleri nedeniyle başlatılmıştı.

Kendisi dışında Vali, İl Emniyet Müdürü ile İl Jandarma Alay Komutanı’nın da bulunduğu ikinci toplantıda da, “İlimizdeki İsmailağa cemaatinin irtticai faaliyetleri sürmektedir. Evlerde medrese eğitimi verilmekte, kız çocukları okula gönderilmemektedir” şeklinde bir istihbarat dile getirilmiş, iddialara konu bazı evlerin adresleri de konuşulmuştu. Toplantı sonrasında Cihaner, Erzincan polisinden söz konusu adreslerle ilgili çalışma yapıp rapor vermesini istedi. Birkaç gün sonra raporda, belirlenen adreslerde iddia konusu olayın geçmediği yazıyordu. Bunun üzerine Başsavcı, aynı araştırmayı İl Jandarma Alay Komutanlığı’ndan istedi. Jandarmadan gelen rapor ise emniyeti yalanlıyordu; medrese eğitimi verilen evlerin tespit edildiği yönündeydi.

Bakanlar, milletvekilleri, işadamları dinlemelerde

İki kurumun farklı raporlar vermesi üzerine Cihaner, Jandarma’dan konuyu takip etmesini talep etti. Jandarma’nın yaptığı çalışmalar bir süre sonra detaylı bir araştırma raporu olarak Cihaner’in önüne geldi. Raporda, İsmailağa cemaatinin Erzincan içindeki örgütlenmesi, cemaat içinde kimin ne tür görevlerle bulunduğu, cemaatin hangi vakıf ve derneklerle ilişkisi olduğu, mali yapısı, 4-6 yaş arası çocuklara medrese eğitimi verilen ev adresleri gibi konular birer birer anlatılmıştı. Bu rapor üzerine konuyla ilgili bir soruşturma açan İlhan Cihaner, mahkemeden de dinleme kararı aldırdı. Telefon dinlemelerine takılan konuşmalardan, cemaatin Erzurum ve İstanbul’daki yöneticilerine ulaşıldı.

İşte bugün yaşadığımız ve ne olduğunu tam olarak çözmekte zorlandığımız olaylar dizisinin fitili de tam o günlerde ateşlendi. Kapsamı genişletilen dinlemelere, -isimlerini zikretmeyeceğimiz - hükümet partisi AKP’ye mensup bakanlar, milletvekililleri, belediye başkanları, partiyle ilişkili işadamları ya da bürokratların da takıldığı öne sürülüyor. Yine iddiaya göre kaydedilen konuşmalarda cemaat faaliyetlerinin yanı sıra, rüşvet pazarlıkları, ihaleleler, komisyonlar, usulsüzlükler ve tehditler dile getiriliyor.

Polisin ilginç zamanlaması

Soruşturma operasyon aşamasına gelince savcılık, jandarmayla birlikte düğmeye basma kararı alıp tarih belirledi. İsmailağa cemaatinin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun yaşadığı İstanbul başta olmak üzere Erzurum, Gümüşhane, Kars, Bayburt, Kayseri, Van, Trabzon, Bursa, Çankırı, Sakarya, Konya, Ağrı, Iğdır, Tokat ve Ordu’da operasyon yapılması için hazırlığa başlansa da operasyondan bir gün önce, yürütülen soruşturmanın gizlendiği Erzincan ve Erzurum emniyeti ilginç bir şekilde, kendi illerinde İsmailağa cemaatine operasyon düzenledi. Bunun üzerine savcı Cihaner’in planladığı operasyon mecburen ertelendi ve bir süre sonra yeni bir tarih belirlendi. Ancak iki ilin emniyeti, bu ikinci operasyondan yine bir gün önce Erzincan Savcılığı’nın belirlediği adreslere “şok” baskınlar yapıverdi. Bu gelişmeler üzerine “Acaba köstebek mi var?” sorularının yanıtı kısa zamanda ortaya çıktı; Başsavcı Cihaner’in de telefonu dinleniyordu!

Polisten gizlenen operasyon

Emniyetin yaptığı operasyonlar iddiaya göre Erzincan Başsavcılığı’nın, jandarma ile birlikte yürüttüğü soruşturmayı baltalamak için yapılmıştı. Bu iddianın delili de, dinlemelere takılan telefon kayıtlarında cemaat üyesi bir kadının baskın yapılacağını önceden haber vermesiydi. Bir başka telefon dinleme kaydında ise cemaat üyeleri, “Bizim soruşturma dosyası Erzurum’a alınacak” bile diyordu. Nihayetinde, telefon kullanılmadan, polisten gizlenerek, yüzyüze yapılan haberleşmeler sonucunda, 23 Şubat 2009 tarihinde İsmailağa cemaatine yönelik operasyon gerçekleştirilebildi. “Bir şekilde engelenmeye çalışıldığının” hissedilmesi nedeniyle sadece Erzincan’la sınırlı tutulan operasyonda ilk aşamada 9 kişi gözaltına alındı. Bazıları, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” ve “örgüte üye olmak” suçlamarıyla tutuklandı.

İrticayla Mücadale Eylem Planı

Bu olaylardan birkaç ay sonra, Ergenekon soruşturması sırasında basına sızan belgeler, eylem planları, andıçlar nedeniyle başı dertten kurtulmayan Genelkurmay, bir kez daha manşetlere yerleşti. 12 Haziran 2009’da, Taraf gazetesinde “İrticayla Mücadele Eylem Planı” olarak kamuoyuna mal olan bir belge manşetten yayımlandı. Altında imzası olan Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı öne sürülen planda, AKP ve Fethullah Gülen cemaatini yıpratmayı amaçlayan bazı planlardan bahsediliyordu.

Belgenin sahte mi gerçek mi olduğuna ilişkin tartışmalar halen sürerken, bir ay sonra Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında, cemaatlerle ilişkili ve hükümet yanlısı olarak bilinen bazı basın organlarında haberler çıkmaya başladı. 20 Temmuz 2009 günü Yeni Şafak gazetesinde yer alan ilk haberde, İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın Erzincan’da uygulamaya konulduğu öne sürülüyordu. Bu iddiaya konu olan olay ise İsmailağa cemaatiyle ilgili soruşturmaydı. Yeni Şafak’ın haberi benzer görüşteki yayın organları tarafından büyütülerek verildi. Bu arada, İrticayla Eylem Planı’nı kamuoyuna duyuran Taraf gazetesindeki haberde, planın 2009 Nisan’ında hazırlandığını belirtmekte fayda var. Bu planla ilgili yürütüldüğü öne sürülen İsmailağa cemaati soruşturması ise 200 Kasım’ında başlatılmıştı.

Başsavcıya soruşturma

Bu arada Savcı Cihaner, cemaat lideri Mahmut Ustaosmanoğlu ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da aralarında bulunduğu 235 kişiyi kapsayan bir “şüpheliler” listesi hazırladı. Şüpheliler arasında eski Orman Bakanı Osman Pepe, eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Yeni Şafak gazetesi sahibi Ahmet Albayrak, Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü de vardı. AKP’ye yakın cemaatler ve bu kadar çok ismin bir arada geçtiği bir soruşturma yürütülünce Adalet Bakanlığı da devreye girmekte gecikmedi ve Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında idari soruşturma başlattı. Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın yürüttüğü soruşturmanın gerekçesi; basında çıkan ve ihbar kabul edilen haberlerdi.

Dosya elinden alındı

Bu arada Fetullah Gülen cemaatine yönelik bir soruşturma daha başlatan Cihaner’in İsmailağa soruşturmasında zanlı listesinde yer alan ve 16 ile yayılacak operasyonlara başlanacağı aşamada, Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı devreye girerek, soruşturmanın kendi yetki alanında olduğunu belirtip dosyayı Erzincan’dan almak istedi. İki zanlının dinlenen telefon görüşmesinde dosyanın Erzurum’a gideceğine yönelik konuşmalar yapıldığı da çok önceden tespit edilmişti. Savcı Cihaner bu girişime karşı çıktı . Birdenbire iki savcının karşı karşıya kaldığı bir durum ortaya çıkmıştı. Özel Yetkili Erzurum Başsavcısı Osman Şanal’ın dosyayı istemesine neden olan “şey” ise İsmailağa cemaatinin “silahlı bir örgüt” olduğunu öne süren imzasız bir ihbar mektubuydu. Osman Şanal, bu imzasız mektuptan yola çıkarak soruşturmanın kendi yetkisi alanına girdiği iddiasıyla, dosyayı istiyordu. Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner ise grubun “silahlı” olmadığını savunarak, soruşturmayı kendisinin yürüteceğini belirtiyordu.

İhbar mektuplarını zanlılar mı gönderdi?

Cihaner’in dosyayı vermek istememesinin nedeni, “ihbar mektubunun, dosyanın Erzurum’a gönderilmesini isteyen şüphelilerce gönderildiği” iddiasıydı. Çünkü İsmailağa cemaati soruşturmasının zanlılarından Mehmet Turan, daha dosya Erzurum Özel Yetkili Savcılığı’nca istenmemişken, 10 Mart 2009’da yaptığı görüşmede “Dosya Erzurum’a gidiyor” demişti.

Ancak Cihaner, soruşturduğu dosyanın Erzurum’a gitmesini engelleyemedi. Erzurum Savcılığı, 235 sanık hakkında soruşturma yürütülmesine rağmen sadece 13 kişi hakkında dava açmakla yetindi. Üstelik işin daha da ilginci, cemaatin “silahlı örgüt” olduğunu ihbar eden bir imzasız mektuba dayanarak dosyayı isteyen Erzurum Özel Yetkili Ağır Ceza Savcısı Osman Şanal’ın açtığı davada “silahlı örgüt” iddiası yer almadı!

Tesadüf bu ya; Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in 2009 yılı başında açtığı Fethullah Gülen cemaatiyle ilgili soruşturmada da yine aynı gelişme yaşandı. Gülen cemaatiyle ilgili soruşturma sürerken yine bir ihbar mektubu gönderildi ve bu grubun da “silahlı” olduğu öne sürüldü. Bunun üzerine Erzurum savcılığı yine dosyayı istedi. Erzincan Başsavcısı Cihaner, Erzurum’un ısrarına rağmen dosyayı göndermeyerek ordu içinde ve yurt çapında Gülen grubunu soruşturmaya devam etti. Cihaner, yürüttüğü Fetullah Gülen cemaati soruşturması kapsamında MİT’e, Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile İstanbul ve Ankara savcılıklarına yazı yazarak bilgi de istedi.

Başsavcıya dava

Bu gelişmelerden sonra devreye yine ihbar mektupları girdi… “Sağduyulu Bir Grup Erzincanlı, Duyarlı ve Mağdur Bir Vatandaş, İkram Çamur ve Hakan Vural” imzalarıyla gönderilen ihbar mektuplarına dayanılarak başlatılan soruşturma sonunda İlhan Cihaner hakkında dava açıldı. Yürüttüğü Fethullah Gülen soruşturmasını gizlemek, kullandığı 2 günlük iznini kullanmamış göstermek ve adliye lojmanlarının bahçesinde imara aykırı kameriye yaptırmak gibi suçlamalarla Cihaner’e, “görevi kötüye kullanmak, imar kirliliğine neden olmak, resmi belgede sahtecilik” yapmak iddialarıyla 26 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmış oldu.

Anımsatmakta fayda var: Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in adı HSYK ile hükümetin karşı karşıya geldiği, Temmuz ayındaki kararname krizinde de gündeme gelmişti. Adalet Bakanlığı’nın Başsavcı Cihaner’in görev yerinin değiştirilmesi istemi kurul tarafından yerinde görülmemiş ve Cihaner Erzincan Başsavcılığı’nda kalmıştı. Ve elbette Ergenekon soruşturmalarını yürütüen hakim ve savcılar üzerinden kıyamet koparan hükümet yanlısı medya organlarında Cihaner’le ilgili herhangi bir bilgi kırıntısı bile yer almamıştı.

Silahın yanına sim kart da atılmış!!!

Bu gelişmeler olurken 27 Ekim 2009 günü Erzincan Emniyeti’ne Çatalarmut köyü mevkiindeki Göyne Baraj Gölü’nde silah ve mühimmat olduğuna dair bir ihbar yapıldı. İddiaya göre ihbarı yapan kişi, İsmailağa cemaati soruşturmasının zanlılarından biriydi. Ve ilginç bir şekilde ihbarı alan kişi de, adı emniyet içinde Fetulahçı cemaatle birlikte anılan polislerden biriydi. Barajın bulunduğu yer, askerin yetki alanında olmasına karşın, Erzincan Emniyet Amirliği’ne mensup polisler, bizzat Erzurum Özel Yetkili Başsavcısı Osman Şanal’ın nezaretinde aramalara başlamıştı. Aramalarda gerçekten de silah ve mühimmat bulundu. 10 el bombası, 1 adet kimyasal el bombası, 3 adet el bombası fünyesi, 2 adet 40 milimetrelik bombaatar mühimmatı, 310 adet 5 milimetre uzunluğunda uzun namlulu silah fişeği, 5 adet Bixi silahına ait çelik çekirdekli yangın fişeği, 1 adet uçaksavar fişeği, 6 adet Commet aydınlatma fişeği, 1 adet renkli küçük sis kutusunun yanı sıra bir cep telefonu ile telefondan ayrı vaziyette bir de sim kartı ve hafıza kartı da bulunmuştu. Göl sularının çekilmesiyle bulunduğu öne sürülen silah ve mühimmatı atanlar, her nedense kendilerine ulaşılacak bilgiyi barındıran “cep telefonu ve sim kartı da olay yerine atınca”, yapılan teknik inceleme sonucu zanlılara ulaşılmıştı.

Cemaat soruşturmasını yürütenler tutuklandı

Tesadüfe bakın ki, ulaşılan zanlılar Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in yürüttüğü İsmailağa cemaatine yönelik soruşturmada kolluk kuvveti olarak görev alan askerlerden başkası değildi. 20 Kasım’da Erzincan İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Üstteğmen Ersin Ergut ile bu birimde görevli Astsubay Orhan Esirger, 28 Kasım’da ise İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Nedim Ertan baraj gölünde bulunan silah ve mühimmatla ilgileri olduğu iddiasıyla tutuklandı. Ancak konu burada kapanmadı. Gülen cemaati soruşturması kapsamında bilgi talep edilen kurumlar arasında olan MİT’in çalışanları da bir gizli tanık ifadesiyle zanlı haline geldi. 1 Temmuz 2009’da göreve başlayan Erzincan Bölge Müdürü’nün de aralarında bulunduğu üç MİT çalışanı, 4 Aralık 2009’da, Erzurum Savcısı Osman Şanal’ın talimatıyla gözaltına alınıp birkaç gün sonra da tutuklandı. Başbakanlığa bağlı MİT’e yönelik gözaltı işlemlerinde Başbakanlık ve MİT Müsteşarlığı’nın izni olması gerekirken, savcılığın bu kurallara uymaması da ayrı bir sorun yarattı. MİT tarafından yapılan açıklamada çalışanlarına yönelik gözaltı işleminin hukuksuz olduğu vurgulandı.

800 bin TL’lik komplo iddiası

Bu arada cemaat yanlısı yayın organlarında Cihaner ve yürüttüğü soruşturmayla ilgili usulsüzlükler olduğuna yönelik haberlerin ardı arkası kesilmedi. İddialara göre Cihaner ve soruşturmayı yürüten askerler, zanlılara hakaret edip kötü muamelede bulunmuş, tehdit etmişlerdi. Hatta baraj gölünde bulunan bombaları polise mal etmek için de gizli tanık kiralamışlardı. Osman Şanal’a ifade veren “gizli tanıklar”, 3’üncü Ordu Komutanı Saldıray Berk, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, İl Jandarma Komutanı Ali Tapan, Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Nedim Ersan, Jandarma Üstteğmen Ersin Ergut ve Jandarma Kıdemli Başçavuş Orhan Esirger’in İsmailağa cemaati, Nurcu Kurdoğlu cemaati ve Fethullah Gülen cemaatlerinin terör örgütü kapsamına alınması için komplo hazırlamak ve Erzincan’da Ekim ayında bulunan silah ve mühimmatlarla ilgili olarak malzemelerin polis tarafından konulduğu yönünde gizli tanıklık yapmaya zorlandıklarını öne sürüyorlardı. Bir yıl boyunca jandarmaya muhbirlik yaptığını belirten “Erzincan” adı verilen gizli tanık, kendisinden kaldığı cemaatlere ait ev, yurt ve eğitim kurumlarına silah, mühimmat ve benzeri suç unsurlarını yerleştirmesi istediğini, karşılığında da 800 bin TL para önerildiğini söylüyordu. İfadeler üzerine Erzurum Savcısı Şanal, Erzincan İl Jandarma Alay Komutanı Ali Tapan’ın sanık olarak ifadesini alırken, 3’üncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’i de ifade vermeye çağırdı.

MİT’çilerle görüşme

Bu arada CHP İzmir Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Ahmet Ersin, tutuklanan üç MİT görevlisi ve askerlerle tutuklu bulundukları cezaevlerinde görüşmeler yaptı. Radikal gazetesinde 21 ve 22 Aralık 2009 günleri manşetten yayımlanan haberlerde MİT görevlilerinin ifadeleri şöyle yer aldı:

“Mayıs ayında Kurdoğlu Cemaati içinde bulunan ‘Erzincan’ kodlu öğrenci MİT’in internet sitesine, cemaatin faaliyetlerine ilişkin olarak bilgi vermek istemiş. MİT ana karargâhı da gelen mesaj üzerine öğrenciyle görüşülmesi talimatı verdi. 5 ay boyunca görüşme sürdü. Verdiği bilgilerin tutarsızlığı nedeniyle Ekim ayında ilişki kesildi. Erzincan kodlu öğrenci Erzurum Savcısı Osman Şanal’a MİT görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuş. Savcı Şanal da MİT görevlilerini Erzincan’da Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı iddia edilen İrticayla Mücadele Eylem Planı’nı uygulamakla suçladı.”

Askerlere tuhaf sorular

Milletvekili Ersin’in görüştüğü askerlerin anlattıkları ise daha ilginçti. Askerler savcılık sorgusunda kendilerine 2008’de Erzincan’ın Kemah ilçesinde dokuz askerin mayın patlaması sonucu şehit olmasıyla ilgileri olup olmadığı yönünde sorular sorulduğunu söylüyordu. Polisin komplo kurduğunu öne süren askerler, “Bombaları polisin koyduğunu düşünüyoruz. Bize açık bir komplo var. Biz istihbarat birimi olarak polisin bu komplosunu açığa çıkarmak üzereydik. Zaten Jandarma bölgesinde bir polis aracının dolaştığını tespit etmiştik. Hemen ertesi gün adamın biri ‘Bomba buldum’ diye ihbarda bulundu. Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sürdürdüğü Fethullah Gülen cemaatine yönelik soruşturmanın etkisizleştirilmek için tutuklandık. İstihbarat birimi cemaatler üzerinde uzmanlaşmıştı. İsmailağa cemaatinin ardından Gülen cemaati soruşturması genişleyebileceğinden çekindiler. Ve bunu engellemek adına böyle bir komplo kurulmuş olabilirler. Savcılık sorgusunda bize 2008 Ağustos’un da Erzincan Kemah’ta terör saldırısı sonucu dokuz askerin şehit edildiği olayda sorumluluklarımızın olup olmadığını da sordular” dedi.

Tutuklayanla tutuklananı buluşturan olay

Ergenekon üyesi olmakla suçlanıp tutuklanan askerlere sorulan 9 askerin öldüğü olay, 11 Ağustos 2008’de Kemah’a bağlı Sarıyazı köyü yakınlarında olmuştu. Bir askeri aracın,uzaktan kumandalı mayınla patlatılması sonucu 9 asker ölmüş, ikisi de yaralanmıştı. Yapılan incelemelerde üzerlerinde parmak izi olmayan, bombalı düzeneğe bağlı beyaz kabloyla altı adet pil bulundu. Soruşturmayı yürütense İrticayla Mücadele Eylem Planı’nı Erzincan’da hayata geçirmek suçlamasıyla iki askeriyle birlikte tutuklanan Binbaşı Nedim Ertan ve sorumluluğunda bulunan Erzincan Jandarma İstihbarat’ıydı. Olayın savcısı ise Binbaşı Ertan ve askerlerini tutuklayan Erzurum Özel Yetkili Ağır Ceza Savcısı Osman Şanal’dı.

Asker öldü köylü tutuklandı

Soruşturma kapsamında ifade veren gizli tanıkların anlattıkları doğrultusunda Zeki Algül, Mızrap Işık ve Metin İnce isimli köylüler 26 Ocak 2009’da tutuklandı. Savcı Şanal’ın hazırladığı iddianameye göre olaydan bir önceki gece üç PKK’lı Metin İnce ve Mızrap Işık’ın çadırına girmiş, bu 5 kişi daha sonra beraber köye inmişti. Hayvancılık yapan köylülerden İnce ve Işık savunmalarında 2008 yılında PKK’lıların gelip tehditle hayvan başına vergi ve pil istediklerini kendilerinin de 15 Temmuz 2008’de bu isteği yerine getirdiklerini söyledi. Ancak köylüler Kemah Alp Jandarma Karakolu’na giderek konuyu anlatıp şikayette de bulunduklarını ve PKK’lılarla birlikte köye inmediklerini de söyledi. Muhtar Zeki Algül ise saldırıdan bir gün önce üç PKK’lının Sarıyazı’daki evlerine geldiğini belirterek, “Bunun üzerine Nedim Yüzbaşı ile Murat Başçavuş ile görüştüm. Ertesi gün de jandarmaya uğrayıp olayı anlattım, Yanımda Metin İnce de vardı” dedi. Ancak savcı Şanal, tutuklanan köylülerin PKK’lılara verdikleri pillerle olay yerinde üzerinde parmak izi bulunmayan pillerin aynı marka olmasından yola çıkarak, “Tasarlayarak adam öldürmek, adam öldürmeye teşebbüs, terör örgütüne üyelik, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” iddiasıyla dava açtı. Köylüler müebbet hapis istemiyle yargılanmalarına karşın 3 Kasım 2009’daki ilk duruşmada, Metin İnce ile jandarmaya PKK’lıların köye geldiği ihbarını yaptığını söyleyen muhtar Zeki Algül tahliye edildi. Mızrap Işık ise jandarma baskısı sonucu pilleri PKK’lılara verdikleri yönünde ve Algül ile İnce aleyhinde ifade verdiğini söyledi.

Savcı haftalar sonra uyandı!

Köylülerin avukatlığını yapan Hüseyin Aygün, duruşmada saldırıdan bir gün önce üç PKK’lının köye geldiğini Binbaşı Ertan ve jandarmaya bildirdiklerini anımsatarak askerler hakkında bir idari soruşturma yürütülüp yürütülmediğini sormuştu. Yargılama sırasında Aygün’ün, “Olay yerine yakın iki gözetleme noktası olmasına ve yol görünmesine rağmen mayınların döşenebildiği, köylülerin yaptığı ihbarın neden değerlendirilmediği, askeri cemsenin önünde giden mayın tarama aracının Sarıyazı’ya uzanan toprak yolu neden taramadığı ve neden zırhlı araç kullanılmadığına” yönelik askeri yetkililerin yanıtlamasını istediği soruları “hukuki olmadığı” gerekçesiyle mahkemece geri çevrildi.

Savcı Osman Şanal’ın soruşturma sürecinde dikkate almadığı ve Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin de “hukuki bulmadığı”, kuşkular içeren bu sorular haftalar sonra Ergenekon kapsamında tutuklu bulunan Binbaşı Nedim Ertan’a, “Askerleri siz mi öldürdünüz” diye soruldu. CHP’li Ahmet Ersin’in kamuoyuyla paylaştığı bu soru, avukat Hüseyin Aygün’ü de hayli kuşkulandırmış durumda. Saldırının gerçekleşmesinde güvenlik önlemlerinin yeterince alınmadığını öne süren Aygün, “Ancak biz bu iddialarımızı 3 Kasım 2009’daki duruşmada yinelediğimiz halde neden cemaat-Ergenekon kapışması başladıktan sonra ciddiye alındı? Bu araştırmada neden bu kadar geciktiler? Bizim soruşturmamız, emniyet Jandarma kapışmasına malzeme yapılmasın” diyerek şu iki can alıcı soruya yanıt arıyor:

“Binbaşı Ertan neden o istihbaratı değerlendirmedi? Savcı Şanal, neden ihmal iddialarını sormak için İrticayla Mücadele Eylem Planı’nı bekledi?

İşte size iç içe geçmiş davalar, son derece ilginç örgüye sahip olaylar, çarpıcı tesadüfler, birbirini suçlayan adalet, emniyet ve istihbarat birimleri, cemaatlerle ilgili çarpıcı iddialar ve en önemlisi cevapsız sorular…

http://www.habervesaire.com/haber/1675/

[color=#00BFBF]Allah'ım sen bana güç ver ki zıvanadan çıkmayayım![/color]

Re: İsmailağa ve Gülen Cemaati’ni Soruşturan Başsavcı Tutuklandı

İletiGönderilme zamanı: Pzt Mar 01, 2010 19:31
gönderen Oğuz Kağan
Cihaner için iddianame hazır

Başsavcı İlhan Cihaner ile ilgili iddianame tamamlanarak mahkemeye sunuldu.

Erzincan'daki Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner ile ilgili iddianame hazırlanıp mahkemeye gönderildi.

Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Sinan Kuş, mahkemedeki incelemenin sürdüğünü belirtti.

Başsavcıya yöneltilen suçlamalar bu iddianamede yer alıyor.

Başsavcı Cihaner, Erzurum Özel Yetkili 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde Ergenekon terör örgütüne üye olmak, resmi evrakta sahtecilik, iftira ve tehdit suçlarından 17 Şubat günü tutuklanmıştı.

Erzurum H tipi Cezaevi'nde bulunan Cihaner'in tutukluluk halini ortadan kaldırmak için avukatları 3 kez başvuruda bulundu. Şu ana kadar bu başvurulardan 2'si reddedildi. Ret gerekçesi olarak; 'kuvvetli suç şüphesinin varlığı, mevcut delil durumu, tutuklu kaldığı süre, delilleri karartma şüphesi bulunması' gösterildi.

Yargıda kriz çıkmıştı

Soruşturma kapsamında Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in makamında ve evinde arama yapılmış, ardından Cihaner tutuklanmıştı.

Cihaner'in Erzurum'daki özel yetkili savcı Osman Şanal tarafından sorgulanması tartışma yaratmış, yetki aşımı tartışması başlamış, ardından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, savcı Şanal'ın özel yetkilerini kaldırmıştı. Bunun üzerine yüksek yargıyla hükümet arasında kriz patlak vermişti.


Gerçek Gündem, 1 Mart 2010

Re: İsmailağa ve Gülen Cemaati’ni Soruşturan Başsavcı Tutuklandı

İletiGönderilme zamanı: Sal Mar 02, 2010 13:48
gönderen Deli Haydar
Mahmut Esat Bozkurt yazdı:...öyle zaman olur ki, Cumhuriyet'i korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. İşte o hesabı soracak olan Cumhuriyet Savcısı'dır.

Re: İsmailağa ve Gülen Cemaati’ni Soruşturan Başsavcı Tutuklandı

İletiGönderilme zamanı: Sal Mar 02, 2010 15:38
gönderen İrfan Tuna
CHP MERSİN MİLLETVEKİLİ İSA GÖK,
MECLİS'TE ERZİNCAN BAŞSAVCISI'NIN BAŞINA GELENLERİ
ANLATIYOR




İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, bu kanunla yapılmak istenen yapılanmanın bir örneği şu anda yaşanıyor zaten. Erzincan’da bir şeyler oluyor. Bir başsavcı, İsmailağa cemaatine karşı tahkikat açtı. Tahkikatla beraber ortalık karıştı. Belki ilkler yaşanmaya başlandı. “Bu Başsavcı nasıl İsmailağa cemaatine dokunur?” Fethullah Gülen tahkikatı arkasından geldi çünkü. Hemen Başsavcıya karşı Başbakanlıktan telefon açıldı; Sayın Cemil Çiçek, iki gerekçe öne sürdü: “Cezaevleri dolu.” İkincisi de arkadaşlar “29 Mart öncesi sorun yaşarız, tutuklamayın, bir şey yapmayın, el değmeyin.” dendi. E tabii, cemaate dokunulur mu? Ama Başsavcı durmadı, durmayınca devreye Erzurum girdi, Erzurum Özel Yetkili Savcısı, madde 250 CMK, dosyayı istedi. İsteyemez. Neden? Silahlı örgüt yoksa 250’ye göre yetkisi yoktur. Ama Erzurum Başsavcısı -yine o ihbarsız mektuplar ve bir de böyle gizli tanıklar var ya, gene böyle bir peygamber gibi gizli tanık çıktı, ihbarsız mektup çıktı- “Yetki benim kardeşim” dedi, “Ben yetkiliyim.” dedi. Neden? Bir Zekeriya Öz var İstanbul’da, Başbakanın bir tane yaveri var, birisi daha lazım. Erzincan’da olmadı, Erzurum’da var, Sayın Şanal var. Yiğit oradan çıktı, yiğit bağırıyor: “Ben de Zekeriya Öz olacağım, ben de dağıtacağım buraları.” diyor ve derken dosyayı zorla alıyor. Derken bir telefon konuşması takılıyor arkadaşlar. İki tarikat üyesi “Aman ha, sevindik.” diyor, “Dosyamız Erzincan’dan Erzurum’a gitti, artık rahatladık.” diyor. Telefon kayıtlarında var bunlar, dosyada. Seviniyorlar. Neden? Erzurum Başsavcılığı kurtuluş. Özel yetkili savcılık kurtuluş.

Ne olmuş peki Erzincan’da arkadaşlar? Bir tahkikat var. Bu tahkikatta 235 tane şüpheli var, içinde önemli isimler var: Kadir Topbaş var, İstanbul Belediye Başkanı; derken Mahmut Ustaosmanoğlu var, cemaat lideri, büyük adam, saygı duymak lazım; Ahmet Mahmut Ünlü var, Cübbeli Ahmet Hoca, çok makbul bir şahıs.

Bir şahıs daha var: Ahmet Albayrak, Yeni Şafak gazetesi sahibi. Şahıslar önemli. Önemli olunca, Erzurum dosyayı alıyor, zorla alıyor; bir ilk daha yaşanıyor. Bir savcı, Erzurum Başsavcısı, Özel Yetkili Savcısı, Erzincan Savcısının yetkisini kaldırıyor. Ne yetkiyle, hangi kanuna dayanarak? Ne kanun efendim, burada farklı kanunlar geçiyor Türkiye’de. Bu yetkiyi alıyor, bu dosya, 235 tane şüpheliyi 16’ya düşürüyor arkadaşlar. 16 ildeki tahkikatı engelliyor. Emniyete yazı yazıyor Erzurum’daki özel yetkili savcı: “Başsavcıyı dinlemeyeceksiniz, operasyon yapmayacaksınız, illere gitmeyeceksiniz, cemaat odaları, Medine Vakfına gitmeyeceksiniz” diye talimatlar yağdırıyor Bay Zekeriya Öz’ün yeni junioru, yeni yavrusu.

Yetmiyor arkadaşlar, 16 kişiden de 8’i tutuklanıyor.

Başka ilkler de oluyor ama. Neden? Türkiye’de polis MİT bölge müdürlüğünü basıyor. Niye? Sen kimsin de İsmailağa cemaatini soruşturursun? Sen kimsin de Fethullah Gülen tarikatını soruşturursun? MİT basılıyor, MİT bölge müdürü, iki yardımcısı göz altına alınıyor, sonra tutuklanıyor. Ama yetmiyor gene. Neden? Çünkü Türkiye’de birileri cemaatin ayağına bastı. Bir tarikatın ayağına bastı. Olur mu? Olmaz! Hemen bu sefer jandarma istihbarat birimine saldırı gerçekleşiyor. Binbaşı, üsteğmen, astsubaylar tutuklanıyor ama yine yetmiyor. Çünkü, günümüz dünyası cemaatime dokunma dünyası. Ta Eskişehir’den alay komutanı alınıyor cezaevine tıkılıyor. Yetti mi? Yeter mi? Yeter mi? AKP’ye yeter mi? Ne oluyor bu sefer? O başsavcının başı kesile… Sayın Padişah emir buyurdu: Başsavcının başı kesilecek. Tunceli ağır cezada dava açılıyor, yirmi altı yıl. Niye? Sahtecilik falan, şu bu, bir de adliye lojmanında ahşaptan oturak yeri yaptı diye. Ne büyük bir suç. Yapabilir misin sen? Nasıl hâkimler oturacaklar… Yirmi altı yıl ceza verile… Padişah emir buyurdu. Ama gene yetmiyor arkadaşlar. Neden? Bu seferde Erzurum’da çıkan junior Zekeriya Öz tekrar -bu savcının başı alınacak ya, talimatlar gitti ya- savcının başını almaya çalışıyor. Ne yapıyor bu sefer? 250/3, açın okuyun; 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu 82’nci madde, açın okuyun; 89’uncu madde, açın okuyun; Anayasa 144, açın okuyun. Yetki aşımı değil, yetkinin gaspı var, hem de Allah’ına kadar gaspı var. Yetkiyi gasp ediyor, başsavcıyı içeri alıyor. Hangi yetkiyle, kime güveniyor? Kanuna mı? Hayır. Kanuna güvenmediği kesin.

Arkadaşlar, eğer ki cemaatine dokundun, İsmailağa’ya, Fethullah Gülen’e dokundun diye başsavcılar içeri girecekse bu silahın yarın kime döneceği belli olmaz. Bu dünya etme bulma dünyasıdır, bu dünya mutlaka hesabın sorulduğu dünyadır. Cumhuriyet çocukları var olduğu müddetçe başarıya ulaşma imkânınız yok.

İçişleri Bakanı -polisin başı- Adalet Bakanı Sadullah Ergin çıksınlar, kol kola girsinler, Türkiye’yi getirdikleri bu durumdan dolayı özür dileyerek, utanarak istifa etsinler, istifa. Başka lamı cimi yok bunun, başka lamı cimi yok! Çünkü Adalet Bakanlığıyla İçişleri Bakanlığı, polisle bazı Zekeriya Öz junior’ları bir araya gelerek Türkiye’de darbe yapıyor, darbe. Dün Türkiye’de bir darbe yapıldı arkadaşlar. Bu darbenin hesabını bu cumhuriyet çocukları soracaktır, günü gelecektir.

Saygılar sunuyorum.

Re: İsmailağa ve Gülen Cemaati’ni Soruşturan Başsavcı Tutuklandı

İletiGönderilme zamanı: Sal Mar 02, 2010 18:18
gönderen Deli Haydar
İşte Cumhuriyet milletvekili!

Re: İsmailağa ve Gülen Cemaati’ni Soruşturan Başsavcı Tutuklandı

İletiGönderilme zamanı: Prş Mar 04, 2010 2:17
gönderen Urunguj
İlginç bir ayrıntı, hapse atılan Başsavcı Fethullah Gülen ile irtibatlı bir örgüt araştırmasına girdikten sonra bu olaylar patlak verdi.

3.Ordu başı ve Fethullah Gülen(FG).

3.Ordu başı nato generali değil!!! Nato ile hiç bağlantısı olmamış bir general. PKK ile savaşmış muhtemel Genel Kurmay Başkanı!

(FG nerede yaşıyor, ABD'de)

Hazırlanan iddianameye bakın, tüm iddialar gizli tanık ifadelerine dayandırılmış. Yani gizli tanık konusunda henüz hukuki alt zemini tamamlanmamış bir prosedür sözkonusu.
(Çok yüksek ihtimalle Yargıtay'da reddedilecek, o zamana kadar atı alır üsküdarı geçeriz mantığıyla hazırlanmış.


Bahsi geçen gizli tanıklar, kısa süre önce tam tersi tanıklık yapmışlar!

Ama iddianamede istinat edilen suçların başında FG'ye karşı eylemler sayılıyor.

Aynı şeyleri Ergenekon davası sürecinde yaşıyoruz.

Ya bu Türk Milleti ve ben salağız, ya da bizim üzerimizden kötü bir oyun oynanıyor.

Re: İsmailağa ve Gülen Cemaati’ni Soruşturan Başsavcı Tutuklandı

İletiGönderilme zamanı: Cum Mar 05, 2010 18:30
gönderen Deli Haydar
Başsavcı Cihaner'in Odasında Arama ve Gözaltı Anı!
CNNTürk / 5 Mart 2010

Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in makamında aramanın yapıldığı ve başsavcıya gözaltı kararının tebliğ edildiği anların polis kamerası görüntüleri yayınlandı. Arama sırasında Başsavcı Cihaner, kendisini arayan HSYK Başkanvekili'yle de bir telefon görüşmesi yapıyor.

Görüntülere Başsavcı Cihaner ile özel yetkili savcı Osman Şanal arasındaki ilginç diyaloglar da yansıdı. Görüntülerde Şanal ile Cihaner karşı karşıya oturuyor. Şanal, elindeki yakalama ve gözaltı kararını incelemesi için Cihaner'e veriyor.

Mahkeme kararını şaşkınlık içinde okuyan Cihaner, "Evrakta sahtecilik, iftira, tehdit ne için bunlar?" diye soruyor. Osman Şanal'ın "Anlatacağız" sözleri üzerine Cihaner'in, "Bunu yapamazsınız. Hukuk dışı, direneceğim. Bunu yapamazsınız arkadaşlar. Ne yaptığınızın farkında değilsiniz" dediği görülüyor.

Şanal'ın, "Ne yaptığımızın gayet iyi farkındayız. Polemik yapmak doğru değil. Hukukun gereğini uyguluyoruz. Hukukun gereğini uyguluyoruz. Kişisel bir husumet söz konusu olamaz. Biz işimizi yapacağız. Sizi de yanımızda götüreceğiz" karşılığı vermesi üzerine Cihaner, kişisel bir husumetin olduğunu belirterek, "Götüremeyeceksiniz. Direneceğim. Zor kullanacaksınız" diyor.

"Eşkıya gibi davranıyorsunuz"

Şanal'ın bunun doğru bir davranış olmayacağını belirtmesi üzerine Cihaner, "Çok doğru bir davranış olur. Eşkıya gibi davranıyorsunuz" diyor. Şanal da, bu tür bir davranış içinde olmadıklarını kaydediyor ve "Elimizde mahkeme kararıyla geldik" diyor. Cihaner de, "O karar da eşkıyalık. Öyle anlaşılıyor" ifadesini kullanıyor.

Görüntülerde, HSYK Başkanvekili Kadir Özbek'in gözaltı kararından sonra değil, gözaltı kararı çıkmadan önce Cihaner ile telefonla görüştüğü görülüyor.

Cihaner'in avukatı Hamit Sekman CNNTürk'e konuştu:

"Arama anında ben yoktum. Bunların yayınlanmaması gerekir. Davası açıldığı halde evrak, klasör ve ek delilleri hala alamadık. Birkaç gün süre verildi. Biz dava dosyasına ulaşamazken, bunlar yayınlanıyor. Hoş değil" Şanal'ın bunun doğru bir davranış olmayacağını belirtmesi üzerine Cihaner, "Çok doğru bir davranış olur. Eşkıya gibi davranıyorsunuz" diyor. Şanal da, bu tür bir davranış içinde olmadıklarını kaydediyor ve "Elimizde mahkeme kararıyla geldik" diyor. Cihaner de, "O karar da eşkıyalık. Öyle anlaşılıyor" ifadesini kullanıyor.


Re: İsmailağa ve Gülen Cemaati’ni Soruşturan Başsavcı Tutuklandı

İletiGönderilme zamanı: Cmt Mar 06, 2010 3:01
gönderen Urunguj
Atatürk'ün Cumhuriyet savcısının, ? savcısı tarafından basıldığı iğrenç görüntüler içeren videoyu seyrettim.

O bölgede 6.5 milyar dolarlık altın rantının olduğunu, iki büyük iktidar yandaşı medya patronunun ABD'li ortaklarıyla işin içinde olduğunu, İlhan Cihaner'in bu konuda vatansever tutum takındığını, ve yasadışı olan eylemleri kovuşturarak işe çomak soktuğunu söylüyorlar.

Bakınız: http://www.avazturk.com/yazar_yazilari.php?yazi_no=256

İlhan Cihaner, sembol bir isimdir Türkiye'mizin bu döneminde adı anılacak.

Tarih bu dönemi nasıl adlandıracak sizce?

Ilımlı Türk İslam Cumhuriyeti(ABD kardeştir) ?

Re: İsmailağa ve Gülen Cemaati’ni Soruşturan Başsavcı Tutuklandı

İletiGönderilme zamanı: Cmt Mar 06, 2010 20:11
gönderen Oğuz Kağan
GİZLİ TANIKLAR PİŞMAN

Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nın hazırladığı iddianamede gizli tanık olarak ifadeleri yer alan üç kişi dün Ankara’ya gelerek CHP Erzincan Milletvekili Erol Tınaztepe ile görüştü ve “ifadelerimiz baskı altında alındı, değiştirmek istiyoruz” dedi. Tınaztepe de görüşmeyi doğrulayarak, görüştüğü kişilere ‘mahkemede ifade verin’ dediğini bildirdi.

Radikal Gazetesi'nden Mesut Hasan Benli'nin haberine göre, 3.Ordu Komutanı Saldıray Berk ve Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in de aralarında bulunduğu 14 kişi hakkında Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan davada, ifade veren gizli tanıklar Ankara’ya gelerek CHP Erzincan Milletvekili Erol Tınaztepe’den destek istedi. Cihaner’in yakını olduğu öne süren bir kişi tarafından Ankara’ya getirilen gizli tanıklar arasında ‘Munzur’ kodlu kişi de var. Gizli tanıkların ve beraberindekilerin CHP’li Tınaztepe ile yaptıkları görüşmede iddianamede bulunan ifadelerinin ‘zorla alındığını’ ve yeniden ifade vermek istediklerini söyledikleri öğrenildi.

‘Mahkemeye anlatın’

CHP’li Tınaztepe görüşmeye ilişkin olarak şu bilgiyi verdi: “Önceden baskı ile ifadeleri alındığını, yeni ifade vermek istediklerini bildirdiler. Bana gezmeye geldiklerini söylediler. Biraz da gezelim bu konuda görüş alışverişi yapalım diye Ankara’ya gelmişler. Gizli tanıklarla gelen arkadaşla görüştüm. Ancak gelen arkadaşla yaptığım görüşmede gizli tanık olarak bilenen kişiler de vardı. Onlara en iyisi gidin mahkemede ifade verin dedim. İsimlerini bile sormadım.” Tınaztepe gizli tanıklar ve beraberindekilerle hemşerileri olduğu için görüştüğünü söyledi.

İddianamede 12 gizli tanığın ifadesi yer alıyor. ‘Munzur’ kodlu gizli tanığın, sanıkların İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nda imzası bulunduğu belirtilen Albay Dursun Çiçek’i havaalanından karşılayıp Erzincan’a getirdiği yönündeki anlatımları var. Savcı tanıkların ifade değiştirebileceğini belirterek bir an önce mahkemece dinlenmesini istemişti.


Odatv.com, 6 Mart 2010

Re: İsmailağa ve Gülen Cemaati’ni Soruşturan Başsavcı Tutuklandı

İletiGönderilme zamanı: Prş Mar 11, 2010 10:35
gönderen bezgin
Erzincan-Hatay hattında ‘Ali Dibo’ iddiası
CHP milletvekilleri, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner ile ilgili soruşturmayı yürüten ve HSYK tarafından yetkileri kaldırılan savcı Osman Şanal hakkındaki bazı iddiaları Meclis gündemine getirdiler.

CHP milletvekilleri Ahmet Ersin ve Erol Tınaztepe, Hatay’da yaşanan “Ali Dibo” ihale yolsuzluğuna savcı Şanal’ın kuzeni ve AKP Hatay il yöneticisi Hasan Şanal’ın da adının karıştığını öne sürdüler. Ahmet Ersin, “Osman Şanal’ın, Kırıkhan’da kaçak bir evi de var” dedi.

Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyesi ve CHP İzmir Milletvekili Ersin ile Erzincan Milletvekili Tınastepe “Ankara-Hatay-Erzurum” üçgeninde yaşananlar hakkında şu iddialarda bulundular:

İKİ KUZEN: Halen AKP Hatay İl Yönetim Kurulu üyesi olan Hasan Şanal ile Erzurum Savcısı Osman Şanal, amca çocuklarıdır. Hasan Şanal, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in de adının geçtiği Hatay’daki Ali Dibo ihale yolsuzluğuna karışmıştır.

ŞANAL İLE BAKANI GÖRÜŞTÜRDÜ: Şubat ayının ilk günlerinde Hasan Şanal’ın aracılığında, savcı Osman Şanal, Bakan Ergin ile Adalet Bakanlığı’nda görüştü.

KOZMİK ODADA ARAMA: Erzurum Savcısı Şanal ile Seferberlik Bölge Başkanlığındaki Kozmik Oda’da arama yapan Hakim Kadir Kayan ve görevlendirme yapan Savcı Mustafa Bilgili de Adalet Bakanı ile hemşeridir, yani Hataylıdır. Kayan ile Bilgili’nin Kozmik Oda aramasında görevlendirilmeleri bir tesadüf müdür?

Haber: Yusuf SAHİCİ, Gazeteport.com, 10.03.2010



Savcı Şanal, önce Bakan’la görüştü
CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’le ilgili operasyon sürecinde HSYK tarafından yetkileri kaldırılan Erzurum Savcısı Osman Şanal’la Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in makamında görüşüp görüşmediğini sordu

İddiayı TBMM Başkanlığı’na soru önergesi olarak taşıyacak olan Ersin “Bakalım Sayın Bakan ne diyecek?” dedi.
Gelecek hafta bu konuya ilişkin bir soru önergesi vereceğini dile getiren Ersin şunları kaydetti: “AKP’nin Hatay İl Yönetim Kurulu Saymanı ve üyesi olan, aynı zamanda Ali Dibo yolsuzluklarının aktörlerinden Hasan Şanal’la, yetkileri alınan savcı Osman Şanal kuzen midir? İkinci olarak, Hasan Şanal’la savcı Osman Şanal, şubat ayının ilk günlerinde Adalet Bakanı Sadullah Ergin’le Adalet Bakanlığı makamında bir saate yakın özel görüşme yapmış mıdır?”

ÖNDER YILMAZ Ankara, Milliyet, 07.03.2010

Re: İsmailağa ve Gülen Cemaati’ni Soruşturan Başsavcı Tutuklandı

İletiGönderilme zamanı: Prş Mar 11, 2010 10:50
gönderen bezgin
FIRDÖNDÜ GİZLİ TANIKLAR
GİZLİ TANIKLIK 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu ekseninde , Hukuk Sistemimize girmiştir. Çok tartışmalı bir konudur ve karşılıklı olarak “kasıtlı ve yanlış kullanılmaya” müsait bir kurumdur.


Terörle Mücadele, özellikle bizim coğrafyamızda çok zorlu, çok çetin bir mücadeledir. Devlet adına terörle mücadele eden güvenlik görevlileri, yasalara göre hareket etmek zorundadırlar. Yasalara aykırı hareket edenler cezalandırılır. Fakat terör örgütlerinin elemanları öyle mi? Her türlü oyun, kalleşlik, tuzak, yalan beyan onlar için olağandır.

Gizli Tanıklık, Hukuk Sistemimize girince öncelikle PKK ve Dini Tarikatlar, bayram ettiler. Aldığı üç kuruşluk maaşına rağmen , “CANINI ORTAYA KOYARAK” terörle mücadele edip, teröristlere dağları dar eden kahramanlarımızı ve Laik Cumhuriyeti korumak için yasaların kendilerine verdiği görevleri yapan Komutan, Üniversite Rektörleri ve aydınlarını hedef alarak , GİZLİ TANIK EĞİTMEYE başladılar.

Özellikle PKK ve Polis’te örgütlenmiş bir cemaat bu konuda çok mesafe aldı. Yandaş, besleme ve Devlet düşmanı basının, ustaca hazırlanarak dış istihbarat örgütlerince oya gibi işlenmiş bu gizli tanık beyanları ve propaganda planları sayesinde, YARGI baskı altına alındı. AKP Hükümeti de bu pis oyuna çanak tuttu. Özellikle, Antakya Halkının alnına ALİ DİBO damgasını yapıştırdığı kişinin bu çirkin oyundaki rolü epeyce fazladır. Bu hazırlıklar tamamlandıktan sonra Türkiye’yi sarsacak davalar açılmaya başlandı.

Meşhur Ergenekon denen ve Hint filmleri gibi sonu gelmeyen davanın temeli, iki tanığın ihbarlarına oturtuldu. Biri HOMO, SAHTE HAHAM , aynı zamanda cemaat yetiştirmesi bir sapık, diğeri PKK yetiştirmesi, Danimarka’da yaşayan eski itirafçı,yeni gizli tanık.
Arkadan; gizli tanık ve tarikat işbirliği ile, önce el bombaları, lav silahları çeşitli mühimmat gömüldü, ne kadar ilginçtir ki bunlar gizli tanıkların ihbarı üzerine bulundu.

En son Erzincan’da yaşananlar, tam bir akıl tutulması. Türkiye’nin dört ordusundan en büyüğünü teslim ettiğimiz Orgeneralimiz, 12 adet Gizli Tanığın ifadesine göre ! Terör Örgütünün başı oldu. Yine bunların ifadesine göre de paşanın yardımcısı da Başsavcı oldu. Bu Gizli Tanıkların bazılarının “FIRDÖNDÜ” gibi her gün yön değiştirdiklerini de, bunları kullanan Savcı’nın beyanından anlıyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, Gizli Tanık Müessesinin, istismara açık olduğunu gördüğünden bu kişilerin kullanımına şartlı olarak izin vermektedir.

Bu konuda Türk Silahlı Kuvvetlerinin, MİT ve Devletine sadık emniyet görevlilerinin yapması gereken şudur; Bu Gizli Tanıkların gerçek yüzünü ortaya çıkarmak. Bu o kadar zor bir olay değildir, istenirse yapılabilir. Yapılmazsa, daha çok sayıda şerefli vatan evladını cezaevlerinde görürüz. Bunun sorumlusu da bu üç kurum olur, ama en baştaki sorumlu TSK ‘dır.

BAŞBAKAN’IN YARDIMCILARI:
Bizim sistemimizde Başbakanlık, neredeyse sonsuz yetkilerle donatılmıştır. Buna karşın sorumluluk alanları da oldukça fazladır. Başbakan bazı yetki ve sorumluluk alanlarını “Başbakan Yardımcısı” adı taşıyan en güvendiği Bakanlarına verir. Bunlar elbette ki özenle seçilir, yeri geldiğinde bu kişiler Başbakan’a vekalet edeceklerdir.

Başbakan Erdoğan, Yardımcıları yönünden çok şanslıdır. İkisini örnek verelim;
Birincisi: Ertuğrul Yalçınbayır İkincisi: Abdüllatif Şener. Bu iki yardımcının namuslarına, dürüstlüklerine, devlet kesesinden haram yemeyeceklerine tüm Türkiye KEFİLDİR. Görev süreleri boyunca, parasal konularda hiçbir olaya bulaşmamışlardır. Başbakan’ı, böyle dürüst ve namuslu kişileri “YARDIMCI” seçtiği için kutluyoruz.

Bu iki YARDIMCININ son günlerdeki beyanlarına bakınca, Başbakanın elinden canlarını zor kurtarmışçasına konuştuklarını görüyoruz. Şimdi, Başbakan’ın eski yardımcılarının söylediklerinden bazılarını yazıyorum;
Abdüllatif ŞENER; Başbakan, Özelleştirme İhalelerinde YÖNLENDİRME yapardı. Ben bu yüzden Özelleştirmenin sorumluluğunu Kemal Unakıtan’a devrettim. Görüşmedim dediğine bakmayın, OFER’le defalarca görüştü. Hatta bir keresinde, Bilkent Otel’inde OFER, bahçıvan kılığında mutfak kapısından girdi.

Ertuğrul YALÇINBAYIR; AKP’yi 9 Yıl önce, YOLSUZLUK, YOKSULLUK ve YASAKLAR’I yok edelim diye kurduk. Ama şimdi YİYİCİLİK, YALAKALIK, YOBAZLIK arttı.Tayyibe kelime-i tayyib gerektir dedi. Ergenekon davası torba davası oldu, Türkiye bu davada AİHM’ DE mahkum olur. Sadullah Ergin ABD’de olsa Adalet Bakanlığı yapamazdı.
Bu sözler haysiyet sahibi, namuslu insanlar için çok büyük hakaret sebebidir. Akıllı bir insan böyle hakaretlere muhatap olsa derhal dava açar ve aklanma-tazminat-cezalandırma yolunu seçerdi. Cahil biri için ise bu hakaretler cinayet nedeni olabilir. Peki, Başbakan ne yapıyor? Sadece susuyor. Köşe yazarlarından, gazete patronlarına, işçilerden,muhalefete kadar herkese bağırıp çağıran, kendi tabiriyle fırça atan Başbakan, sıra bu iki yardımcısına gelince, gene kendi tabiriyle, “uysal koyun” oluyor. Şaşırmamak mümkün değil !

Şimdi Başbakan’a soruyorum; İKİ ESKİ YARDIMCINIZ DOĞRULARI MI SÖYLÜYORLAR? BU AĞIR SUÇLAMALARI SUSARAK GEÇİŞTİREMEZSİNİZ.

Bir sözümüz de Savcılarımıza; Eğer bu ülkede BAŞBAKAN YARDIMCILIĞI yapmış kişilerin ifadelerinin, kurgulanmış GİZLİ TANIKLAR kadar değeri varsa ne duruyorsunuz? Elinizi tutan mı var?

Sağlık ve başarı dileklerimle.

04. Mart. 2010, Rifat Serdaroğlu, Internetajans



Ersin: "Gizli tanık terörü var!"
CHP’li Ersin, cemaat ilişkilerini sorgulayan partisinin mağdur edilmek istendiğini savundu.


Ahmet Ersin, Erzurum ve Erzincan’da kendisini gizli tanık olarak tanıtan kimseyle görüşmediğini belirterek “Birileri birtakım zibidileri buluyorlar, onları bir şekilde ikna ederek, özendirerek veya baskıyla birileri hakkında bir şeyler söyletiyorlar. Sonra da bu kişilerin sözlerine dayanarak, koskoca başsavcıyı, koskoca alay komutanını tutukladılar. Bu nedir? Bu terördür. Yani ne idüğü belirsiz birtakım insanların sözlerine bakarak, toplumun saygın insanları intihar ve cezaevinde çürümek arasında tercihe zorlanıyor” dedi.

Dinci medya tarafından Erzincan’daki iddianamede “gizli tanık” olarak ifadeleri yer alan kişilerle görüşerek onları baskı altına almakla suçlanan CHP’li Ahmet Ersin, “Türkiye’de bir gizli tanık terörü yaşandığını” söyledi. Ergenekon davası ile Erzurum-Erzincan hattında cemaat ilişkilerini sorgulayan partisinin mağdur edilmek istendiğini vurgulayan Ersin, kendisinin “gizli tanık” olarak tanıtan kimseyle görüşmediğinin altını çizdi.

Partisinin il kongresi için 25 Şubat’ta İzmir’e giden ve o tarihten bu yana kentte temaslarını sürdüren CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Partisinden 2 arkadaşıyla birlikte bir süre önce Erzurum ve Erzincan’a gittiklerini anımsatan Ersin, burada tutuklanan başsavcı İlhan Cihaner ve Eskişehir Alay Komutanı Kıdemli Kurmay Albay Recep Gençoğlu ile görüştüklerini söyledi.

Ersin, iddianamede gizli tanık olan kişiyle karşılaşmalarını ise şöyle anlattı:

“Ankara’ya döneceğimiz günün sabahında otelde partimizin il ve ilçe yöneticileriyle kahvaltı yapıyorduk, gazeteci arkadaşlar da vardı. Daha sonra birisi geldi, benimle görüşmek istediğini söyledi. Bana ailevi sorunlarını anlattı ve benden kendisine Ankara ya da İzmir’de iş bulmamı istedi. Ben de bu kriz ortamında kendisine iş temin edemeyeceğimi söyledim. Sonra kendisinin can güvenliği sorunu olduğunu söyledi. Nedenini sorunca da kendisine baskı yapıldığını ve başsavcı ile ordu komutanı hakkında ifade vermek durumunda kaldığını söyledi. Ben de bunun üzerine kendisinin gizli tanık olabileceğini düşünerek konuşmayı kestim. Avukatla görüşmesini, mahkemeye gitmesini söyledim. O kişinin gizli tanık olduğunu ben nereden bileyim? Vatandaş gelmiş, benimle görüşmek istemiş, ben ‘seninle görüşmem’ mi diyecektim. Kendisini bana gizli tanık olarak tanıtmadı. Sonra Ankara’ya dönerken, iki gazeteci arkadaş Erzurum Havaalanı’nda ‘Gizli tanıkla görüşmüşsünüz’ dedi. Ben de onlara ‘Siz nereden biliyorsunuz, bu nasıl gizli tanık? Herkes tarafından bilinen gizli tanık mı olur?’ dedim ve o tarihten sonra da kimseyle görüşmedim. Zaten 11 gündür İzmir’deyim.”

Türkiye’de son dönemde bir “gizli tanık terörü yaşandığını” vurgulayan Ersin, yaşananlara ilişkin tepkisini sert bir üslupla dile getirdi.

Ersin, “Birileri birtakım zibidileri buluyorlar, onları bir şekilde ikna ederek, özendirerek veya baskıyla birileri hakkında bir şeyler söyletiyorlar. Sonra da bu kişilerin sözlerine dayanarak, koskoca başsavcıyı, koskoca alay komutanını tutukladılar. Bu nedir? Bu terördür. Yani ne idüğü belirsiz birtakım insanların sözlerine bakarak, toplumun saygın insanları intihar ve cezaevinde çürümek arasında tercihe zorlanıyor. Bunda hukuk var mı?” diye konuştu.

‘Adamlarınıza sahip çıkın’

Gizli tanıkları ortaya çıkaranların, asılsız beyanlarda bulundurdukları bu kişilere sahip çıkmaları gerektiğini ifade eden Ersin, “Bunların sahiplerine sesleniyorum; adamlarınıza sahip çıkın. İfadelerini aldıktan sonra ortalığa bırakıyorlar, kimin başına patlayacağı belli değil. Affedersin, bağlasınlar bu adamları. Serseri mayın gibi dolaştırmasınlar” dedi.

CHP’nin gerek Ergenekon davasında gerekse Erzurum-Erzincan hattında yaşanan olaylar konusunda cemaat yönlendirmelerini ortaya çıkarmaya çalıştığını anlatan Ahmet Ersin, “O nedenle şimdi CHP’yi böyle mağdur etmeye çalışıyorlar” diye konuştu. Ersin, şunları kaydetti: “Bu gizli tanıklar, her gördükleri kişiye ‘Biz baskı altında ifade verdik’ diyorlarsa, o zaman işin içinde iş var demektir. Kapı kapı gezip ‘Biz baskıyla ifade verdik’ diyorlar, bu sözleri de kamuoyuna yansıyor. Artık bunların sözlerine inanılır mı? Kim bunları yönlendirmişse onlar hakkında soruşturma açılması lazım. Ya bu gizli tanıklar doğruyu söylüyor ya da orada verdikleri ifadelerde bir hata var.”

FIRAT KOZOK/Cumhuriyet, 09.03.2010

Re: İsmailağa ve Gülen Cemaati’ni Soruşturan Başsavcı Tutuklandı

İletiGönderilme zamanı: Sal Mar 16, 2010 1:57
gönderen Urunguj
Bu zulüme uygun hukuki adımlar TBMM'de atılırken ne yaptınız sayın milletvekili?

İddianamede 3.Ordu Komutanımızı neyle suçluyorlar:

Alevi köylerine de yardım etmekle. Yani sünni köylere yardım etmişler, ama utanmadan Alevi vatandaşlarımıza da el atmış bu rezil 3. Ordu komutanı!

Bu kadar BARİZ bir karşı-devrim daha ne kadar saklanır bilemiyorum. Ama bu kadar soysuz, şerefsiz bir olgu gündemden düşmemeli!

Yobazlar, savcısıyla hakimiyle gündemde tutulmalı!

Re: İsmailağa ve Gülen Cemaati’ni Soruşturan Başsavcı Tutuklandı

İletiGönderilme zamanı: Çrş Mar 17, 2010 1:17
gönderen Urunguj
Tutuklu sayın Başsavcı, ve 3. Ordu komutanının suçlandığı iddianameyi nasıl edinebiliriz?