10. yüz (Toplam 13 yüz)

Re: Türkiye Düşmanları Saldırıyor! Adım Adım İç Savaşa Doğru

İletiGönderilme zamanı: Prş Kas 25, 2010 16:36
gönderen Başkomutan
'Kürtlere soykırım' iddiası ve hain sesler

Nobel'i hakettiniz

Milliyet yazarı Hasan Cemal ve Radikal yazarı Cengiz Çandar, Berlin’de katıldıkları bir konferansta, adeta Türkiye’ye yaylım ateşi açtılar.

“Dersim” konferansında konuşan ikiliden Hasan Cemal “Türk ordusu dersimlileri mağaralara doldurup gaz verdi” derken, Cengiz Çandar da “Dersim olayına henüz soykırım demeyin, ürkütmeyin” "uyarısı" yaptı.

PKK’nın yayın organı Fırat Haber Ajansı’nın haberine göre, Almanya’nın başkenti Berlin’de devam eden “Dersim” konferansında konuşan gazeteci Cengiz Çandar ve Hasan Cemal, çözüm için Türkiye’nin geçmişiyle yüzleşmek zorunda olduğunu ve bunun için de hakikatler komisyonunun kurulması gerektiğini vurgusunda bulundular.

Cengiz Çandar, konuşmasına Ermeni meselesiyle başladı. Çandar, Hrant Dink’in yakın arkadaşı olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı: ‘’Hrant Dink, katledildi. O katledildikten sonra 1915 yılında yapılanın daha büyük katliam olduğunu anladık. Hrant öldürüldükten sonra yüz binlerce kişi cenaze törenine katıldı. Ona sahip çıktı. Herkesimden insanlar vardı orada. İşte Dersim’i de, bu fon üzerinde konuşmamız lazım.”

Dersim konusunu Türkiye’nin gündemine Onur Öymen’in o cümlesiyle girdiğini belirten Çandar, ‘’İyi ki de girmiştir. Ne maksatla olursa olsun, seçim maksadıyla da olsa başbakan Recep T. Erdoğan bas basa bağırdı:’ 50 bin insan katledildi.’ Eğer bugün bir başbakan bunu söylüyorsa yeni bir sayfanın açıldığını gösteriyor. Böylece Dersim dosyası Türkiye’nin gündemine girdi” dedi.


Tunceli’de dikilen eşkıya Seyid Rıza’nın heykeli hakkında da görüşlerini açıklayan Çandar, “Bu önemli ve gelinen aşamayı ve gelişmeyi gösteriyor” dedi. CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na da yüklenen Çandar, “Kürt olmasına rağmen bir tek Kürt sözcüğünü sarf etmemiştir. Ama bundan sonra önemli bununla yüzleşmek lazım. Türkiye bundan sonra Dersim gerçeğiyle yüzleşmelidir. Günahlarıyla yüzleşmeli. Yoksa Türkiye demokrasisi konusunda yol alamaz” diye konuştu.

“HAKİKATLAR KOMİSYONU KURULMALI”

Cengiz Çandar, soykırım mı, katliamı tartışmaları değerlendirerek, şunları söyledi:

"Türkiye daha Ermeni soykırımı daha kabul etmemişken, Dersim’i nasıl kabul edebilir. Bence bunu kaldıramaz. Onun için kavramları daha olgunca kullanmak lazım. Türkiye ile Kürtler birlikte yaşayacaklarsa, daha çözümcü politikalar yapmak lazım. İspanya unuttu. Güney Afrika tersini yaptı ve yüzleşmeyi seçti. Hakikatler komisyonunu kurdu. Türkiye’de de bu sorunlar unutulmaz. Onun için yüzlemek zorunda. Onun için hakikatler kurulmalı. Ben Türkiye’de anadili savunan en ateşli savunucularından biriyim. Bunun gerektiğini inanıyorum. Ben anadili kendi anadilimin şerefini ve namusunu geri almak için savunuyorum. Yoksa başka bir şey için değil. Benim ana dilim dünyada edebiyat ödülünü almış bir dil. Evrenselleşmiş. Neden bu anadilin bir başka bir dilin üzerinde baskıcı bir dil olarak algılanmasın. Bence Türkiye her şeyden önce Dersim ismin iade etmesi lazım.”


"DERSİMLİLER MAĞARALARA DOLDURULUP GAZ VERİLDİ"

Gazeteci Hasan Cemal ise Türk ordusunun Dersimlileri mağaralar koyup ve gaz verdiği yalanını söylemekte beis görmedi. Cemal şunları söyledi:

"Biz ne yapıp yapıp, demokrasiyi ve barışı tartışmamız gerekiyor. Ancak o zaman yüzleşebiliriz. Ama acıların esiri olmadan barışı gerçekleştirebiliriz acıların esiri olanlar barışı gerçekleştiremeyiz. Buda kopuşları ve sorunları daha da derinleştirir. Dün akşam Muzaffer bey ile (Muzaffer Ayata) konuşurken, şunu söyledi:’ Yaşadığımız acılar barış için bir şans getirir.’ Bence bu çok olgunca bir davranış. Her iki tarafta bunu böyle algılanırsa barışı gerçekleştirebiliriz. Barış ortamında herkes kendi kültürüyle yaşayabilmeli. Bu da günümüzde Kürt sorununu Türkiye’de silahla bağını koparmalıyız. İlk önce dağdan silah silahların susmasın sağlamalıyız. ‘Ne mayın, ne de operasyon?’ ben bunu sloganlaştırdım.

Dağdan silah sesleri sustuğunda daha güvenli bir ortamda tartışabiliriz. O zaman Kürtler kendi haklarını kazanırlar. Bunlar demokrasi ve barış ortamını yayar. O zaman Dersim konusuyla da yüzleşilir. Devlet o zaman Dersim mağdurlarından da özür dilemesi gündeme gelir. Kaybolmuş hakları gündeme gelir.

İstersen, katliam, soykırım veya ne denilecekse denilsin. Ama bana göre soykırım sözcüğü yanlış anlaşılabilir. Çünkü daha işin başındayız soykırım denilirse bazı şeylerin önüne geçilebilir. Bu milliyetçilerin ve statükocuların değirmenine su taşır. Ermeni konusunda da örnekleri var. Ders alınması gerekiyor. Onun için daha sağlam politika izlenmelidir.”

gazete5 / 24 Kasım 2010
haberiniz.com

Başbakan’ın tarih bilinci / Dersim isyanını çarpıtıyor






Mahkeme Kürtçe savunmayı kabul etti

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, KCK davasında sanıkların Kürtçe savunma talebini reddederken, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi kabul etti

PKK'nın sözde üst düzey sorumlularından Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde hükümlü bulunan Şemdin Sakık'a bomba düzenekli gemi maketi gönderen PKK itirafçısı Fedli Temizyüz'ün Kürtçe savunma talebi Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, KCK davasında sanıkların Kürtçe savunma talebini reddederken, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Şemdin Sakık'a yönelik suikast girişiminde bulunan PKK itirafçısı Fedli Temizyüz'ün Kürtçe savunma talebi kabul edildi. Şemdin Sakık'la aynı cezaevinde kalan sanık Fedli Temizyüz duruşmaya katıldı.

Duruşmada iddia makamı esas hakkındaki mütalaasını mahkemeye sundu. İddia makamı, sanık Fedli Temizyüz'ün, Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde bulunan Şemdin Sakık'ın örgüte ihanet ettiğini öne sürüp, çok iyi korunan bir şahsın örgüt tarafından nasıl öldürülebileceğini ispatlamak için eylemi düzenlediği kaydedildi. Temizyüz'ün, PKK içinde bomba eğitimi aldığı ve maket geminin kendisi tarafından hazırlandığı kaydedilen mütalaada, sanığın örgüt adına hareket ettiği belirtildi. İddia makamı Temizyüz'ün TCK'nın 302/1 maddesini düzenleyen, "Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak" ve Devletin birliğini bozmak" suçlarından ğırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini talep etti.

Sanık avukatı Osman Çelik iddia makamının esas hakkındaki mütalaasına karşı esas hakkındaki savunmalarını hazırlamak için süre talebinde bulunurken, sanık Temizyüz, mahkemeye 55 sayfadan oluşan Kürtçe savunmasını sundu. Yazılı savunma dışında sözlü savunma yapmayacağını beyan eden Temizyüz, duruşmalara katılmak istemediğini ve muaf tutulmasını istedi. Temizyüz'ün savunması mahkeme heyeti tarafından tutanaklara "55 sayfalık el yazısı ile Kürtçe savunma olarak yazılmış savunmalarını dosyaya konuldu" şeklinde geçirildi.

Taleplerin ardından duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme heyeti, sanık müdafiinin esas hakkındaki savunmasını hazırlaması için bir sonraki celseye kadar süre verilmesine, Temizyüz'ün Kürtçe savunmasını Türkçe'ye çevirmesi için bilirkişi atanmasına ve sanığın duruşmalardan vareste tutulmasına karar vererek 9 Aralık 2010'a ertelendi. (HABERTÜRK)

İm (Kod): Tümünü seç
http://haber.gazetevatan.com/mahkeme-kurtce-savunmayi-kabul-etti/342703/1/Gundem



Yugoslavya'yı Hırvatça parçaladı!..Türkiye o yola girdi...

Re: Türkiye Düşmanları Saldırıyor! Adım Adım İç Savaşa Doğru

İletiGönderilme zamanı: Prş Kas 25, 2010 16:50
gönderen Başkomutan

İstiklal Marşı ve Andımız Milli Eğitim’den tasfiye edilirken

“Adımız andımızdır. Yoluna can koyarız.
Türk olmayı en büyük şeref,en büyük şan sayarız.”

Bu başlığı okuduğunuzda muhtemelen “daha neler” dediniz. Mehmet Akif Ersoy’un destan haline getirdiği İstiklal Harbimizin şiirleşmiş hali olan İstiklal Marşı ve her genç Türk evladının millet, vatan, bayrak bilincini haykırdığı “Andımız” nasıl tasfiye ediliyor olabilir? Böyle bir şey olur da nasıl yer yerinden oynamaz, nasıl bizim haberimiz olmaz diye kendi kendinize soruyor olabilirsiniz. Doktorların kullandığı bir kavram vardır. Ağrıya dayanamayan hastalara “ağrı eşiği düşük” hasta derler, eğer hasta ağrıya dayanıklı ise “ağrı eşiği yüksek” hasta olur.

Türk toplumu maruz kaldığı kapsamlı psikolojik savaş sonrasında “tepki eşiği yüksek” hatta çok yüksek bir topluma dönüştürülmüştür. Gaflet, delalet ve hatta ihanete o kadar alışmıştır ki, artık tepki dahi göstermekte ağırdan almaktadır. Toplumun tepki eşiğinin yükselmesinin bir önemli nedeni de Türk toplumunun medyayı kontrol eden merkezler tarafından sistemli olarak bilgisiz bırakılması ve yanlış bilgilendirilmesidir. İstiklal Marşı ve Andımızın da sessiz ve derinden Milli Eğitim sisteminden tasfiye edilmesi milleten gizlenmektedir.

İstiklal Marşı ve Andımız’ı sessiz ve derinden tasfiye operasyonunu Türkiye’nin gündemine taşımak isteyenlerin başında Türk Eğitim Sen geliyor. Türk Eğitim Sen, Milli Eğitim Bakanlığı 18. Milli Eğitim Şurası Eğitim Ortamları, Kurum Kültürü ve Okul Liderliği komisyonu raporunun 33. Maddesinin sessiz ve derin operasyonu gerçekleştirmek için yazıldığını ortaya koymuştur.

Anılan 33. madde şöyledir:

“Törenler ve toplantılar, paylaşma, bütünleşme, denetim ve kontrol mekanizmaları olup okul yönetimi tarafından, kültürü etkileme, değiştirme ve yeni değerlerin paylaşılması amacıyla rutin ve zoraki katılıma dayalı etkinlikler olmaktan çıkarılıp yoğun olarak ortak duygu ve değerlerin paylaşımını sağlayacak şekilde düzenlenmelidir.” Türk Eğitim Sen, 9 Kasım 2010’da Şura Genel Sekreterliğine yazdığı mektupta şu tespiti yapmaktadır: “Son derece ustaca kaleme alınmış ve gerçek niyeti bir okuyuşta anlamanın zor olduğu bu madde Eğitim ortamları, Kurum kültürü ve okul liderliği komisyonu tarafından Şura gündemine getirilmiş ve Şurada hiç tartışılmadan geçirilmiştir. Andımızın kaldırılması ile ilgili önerge şura üyeleri tarafından Türk Eğitim sen’in uyarıları ile reddedilirken, bu maddenin el altından geçirilmesi son derece düşündürücü olmuştur.”

Evet son derece ustaca/uyutucu şekilde kaleme alınan bu madde ile İstiklal Marşı ve Andımız yavaş yavaş, Güneydoğu Anadolu’dan başlayarak okullardaki törenlerden kaldırılması planlanmaktadır. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu bir süre önce “Andımız kutsal bir metin değil, değiştirilebilir. Yenisini ben de yazabilirim. Bir çocuğun varlığı niye armağan olsun. İçerik olarak hoşuma gitmiyor. Türklük, bir üstünlük olarak vurgulanıyor” açıklamasını yaparak, Şura’da alınan/alınmaya çalışılan kararların arkasında olduğunu göstermiştir. Muhtemelen Bayan Çubukçu sabahları okullarda öğrencilerin andımız yerine “beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısını söylemesini tercih eder.


Daha kısa bir süre önce bölücü bir partinin kongresine katılan AKP milletvekillerinin İstiklal Marşı yerine “Barzani marşı olan Ey Rakip” in okunduğu bir ortamda salonu bağırarak ve protesto ederek terk etmek yerine ayakta dinledikleri düşünülür ise iktidar partisinin İstiklal Marşı konusundaki hassasiyeti daha iyi anlaşılacaktır.

Anayasa’nın “Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” hükmünü veren 66. Maddesine tahammül edemeyen ve değiştirilmesi için çalışan, Anayasanın ilk üç maddesine sempati ile bakmayan, Türk milletini Anadolu’da yaşayan etnik bir grup olarak gören bir siyasi anlayışın PKK ile müzakere sürecinde Güneydoğu Anadolu’dan başlayarak İstiklal Marşımızı ve Andımızı tasfiye etmesi şaşırtıcı değildir.

Beni esas şaşırtan bu durum değil. Beni şaşırtan bütün bu yaşananlara rağmen bazı okurlarımın bana yazdıkları e postalarda “neden MHP?” diye sormaları. Neden MHP sorusunun cevabını önümüzdeki günlerde yazacağım. Ancak, o makalemin ilk cümlesini şimdi yazayım: “Çünkü İstiklal Marşımızı ve Andımızı seviyorum ve söylemekten gurur duyuyorum.”


Ümit ÖZDAĞ
25.11.2010 / YENİÇAĞ

Re: Türkiye Düşmanları Saldırıyor! Adım Adım İç Savaşa Doğru

İletiGönderilme zamanı: Cum Kas 26, 2010 0:55
gönderen Ram
Zachariah/Osman/Cengiz Çandar yazdı:“Hrant Dink, katledildi. O katledildikten sonra 1915 yılında yapılanın daha büyük katliam olduğunu anladık. Hrant öldürüldükten sonra yüz binlerce kişi cenaze törenine katıldı. Ona sahip çıktı. Herkesimden insanlar vardı orada. İşte Dersim’i de, bu fon üzerinde konuşmamız lazım.”


Acaba bu kez kimi öldürteceksiniz de ardından ağıdını yakacaksınız¿?

Gönüllü olarak "Kürtçülük", "Dersimcilik" yapan oyuncuların veya budunsal ayrımcılıkları kıyıdan-köşeden dahi olsa kaşımış olanların, bu aralar can güvenlikleri için önlem almaları akılcı olur.

Tuvalet kâğıdı gibi atıverirler, sonra çerçeveletip duvara asarlar.

Elbette toplu kargaşa çıkarıp birtakım insanlara da kıyabilirler.

Re: Türkiye Düşmanları Saldırıyor! Adım Adım İç Savaşa Doğru

İletiGönderilme zamanı: Cum Oca 07, 2011 23:31
gönderen Başkomutan

Gül: Ana dil haktır, tanınacaktır

Diyarbakır’da büyük ilgi gören Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileriyle yaptığı toplantıda "ana dil hakkı tanınacaktır" dediği iddia edildi.


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Diyarbakır ziyaretiyle ilgili önemli bir detay ortaya çıktı. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu’nun “MGK’daki tek vatan, tek dil, tek millet ve tek bayrak vurgusuna anlam veremedik” sözlerine Cumhurbaşkanı Gül'ün "Ana dil haktır, tanınacaktır" cevabını verdiği iddia edildi.

Taraf'ın haberine göre, 2010’un son iki gününü geçirmek üzere gittiği Diyarbakır’da büyük ilgi gören Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Sivil Toplum Kuruluşu (STK) temsilcileriyle yaptığı kahvaltılı toplantıda “Anadil bir hak ve bu hak tanınacak” dediği anlaşıldı. Gül bu güvenceyi Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu’nun “Tek bayrak, tek millet, tek vatan ve tek devlet” vurgusunun yapıldığı son MGK bildirisine gösterdiği tepki üzerine verdi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 30-31 Aralık 2010 tarihleri arasında Diyarbakır’a giderek, Valilik ve Garnizon Komutanlığı’nın ötesinde, BDP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Organize Sanayi Bölgesi, Dicle Üniversitesi, DİMER Mermer Fabrikası ve STK temsilcilerini ziyaret ederek, Kürt sorununun demokratik çözümüne ilişkin önemli mesajlar verdi. Gül’ün bu ziyareti MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından sert bir dille eleştirilirken, Kürt cephesinde olumlu bir gelişme olarak değerlendirildi.

Günlerce konuşulan Gül’ün Diyarbakır ziyaretinde ilginç bir olayın yaşandığı açığa çıktı. Gül’ün 31 aralıkta STK temsilcileriyle yaptığı kahvaltılı toplantıda son MGK bildirisi eleştirildi.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=142216







24.03.2009
Abdullah Gül Bir Tabu Daha Yıktı Kürdistan


Abdullah Gül Bir Tabu Daha Yıktı Kürdistan

Bağdat ziyaretinde devletin bugüne kadar yapamadığını yapıp Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden resmî adıyla söz etti. Gül’ün “Kürdistan” ifadesini kullanması, “Kürt yok, kart-kurt sesi var” saçmalığından “K. Irak” şablonuna uzanan kompleksli Türk resmî jargonunda dönüm noktası.

Irak'a 33 yıl sonra giden ilk Türk Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül, uçakta yaptığı açıklamada iki ülke arasında yeni bir sayfa açılması umudunu taşıdığını belirtti. Kuzey Iraklı Kürt liderlere de mesaj gönderen Gül, "Nisan ayı başında Erbil'de düzenlenecek Kürt konferansı önemli bir adım, Kürtler Türkiye'yi kazanmanın önemini anlamalı.

Kuzey Irak yönetimi PKK konusunda gerekli adımları atmalı. Bu ziyaret Irak'a desteğimizi gösteren çok önemli bir jest" değerlendirmesini yaptı. Gül ilk defa Kuzey Irak Yönetimi'nden "Kürdistan Bölgesel Yönetimi" olarak bahsetti.

Başbakan Nuri El Maliki ve Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari'yle de bir araya gelen Gül, akşam onuruna verilen yemeğe katıldı. Geceyi Bağdat'ta geçiren Gül, bu sabah Bölgesel Kürt Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani'yle biraraya gelecek. Diplomatik kaynaklar Taraf'a yaptıkları açıklamada, PKK'nın tasfiye sürecinin başladığını, bu konuda Kürt yönetiminin samimi davrandığını belirttiler.

Kaynak: TARAF
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.haksozhaber.net/news_detail.php?id=7335






Kürdistan'la ilk tören!..

Re: Türkiye Düşmanları Saldırıyor! Adım Adım İç Savaşa Doğru

İletiGönderilme zamanı: Sal Oca 11, 2011 1:56
gönderen Başkomutan

BU PROFİL KENDİ ESERİNİZ…

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Diyarbakır ziyareti halen tartışılıyor ve yaptığı görüşmelerle ilgili çeşitli ayrıntılar da dillendiriliyor.

Türklük düşmanı Taraf Gazetesi'nin manşetten duyurduğu habere göre Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu'nun "MGK'daki tek vatan, tek dil, tek millet ve tek bayrak vurgusuna anlam veremedik." sözlerine Cumhurbaşkanı Gül'ün "Ana dil haktır, tanınacaktır." cevabını verdiğinin iddia edilmesi, tartışmaların sinsiliğini de göstermektedir.


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül her zaman olduğu gibi yine inkâr yoluna gidip, böyle bir konuşmanın olmadığını söylese de, böyle bir ifadenin Cumhurbaşkanı'na yakıştırılmaya çalışılması bile bizlerdeki kanaati güçlendirmektedir.

Geçtiğimiz yıl gittiği Bitlis'in Güroymak ilçesine Kürtçe "Norşin" diye hitap eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün zaten ateşlediği bir süreci yaşamaktayız.

"Tek vatan, tek dil, tek millet ve tek bayrak" vurgusu yapan MGK'ya başkanlık eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, bu konuda kendisinin bir hassasiyetinin olmaması da ayrı bir trajedidir. Güroymak'a durduk yere "Norşin" diye hitap etmesi bu trajedinin çok önemli bir örneğidir. "Ana dil haktır, tanınacaktır." şeklinde konuşmuş mudur?

    Benim inancım yüzde yüz konuştuğu yönündedir. Çünkü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bu gibi hallerde sürekli yaşanmış olayları "olmadı" diye gösterme huyu vardır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, bu huyu kendisini yıllardır Türk siyasi hayatında göstermektedir. Abdullah Gül'ün "Bunlar doğru şeyler değildir" diye savunmaya çalıştığı ne kadar olay varsa, hepsinin yaşandığı belgelenmiştir.

    PKK'lı olduğunu eylem ve söylemleri ile gösteren Osman Baydemir'i makamında ziyaret ederek hiçbir hassasiyet göstermeyen Abdullah Gül'ün, "Ana dil haktır, tanınacaktır" sözünü kullanmış olmasını da kimse yadırgamaz.

    Taraf Gazetesi bu konuda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e bir tezgâh yapmış olsa bile, Abdullah Gül'ün bu konulardaki sicili ortadadır. Güven vermemekte, bu tür süreçlerde yol açan olmaktadır.

    Abdullah Gül'ün "Güzel şeyler olacak…" sözünün içeriğini PKK doldurmuştur. Güneydoğu Bölgesi'nin kaderi, PKK'nın eline teslim edilmiştir. Bunu fark eden PKK taşeronu BDP, şimdi o bölgede cirit atmaktadır.

Türkiye'yi bölme projesi dünden daha hızlı bir şekilde uygulanmaktadır.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ve AKP iktidarının yaptığı ise sadece bu projelere taviz vermektir. ABD, Talabani ve Barzani PKK'yı korurken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve AKP iktidarının bunlarla olan dostluğu ve bunların hedeflerini kolaylaştıran tutumları ortadadır. "Ana dil haktır, tanınacaktır." ifadesi bir Talabani ve Barzani talebi, ABD dayatmasıdır. Ne Cumhurbaşkanı'nın, ne AKP iktidarının bunlara karşı "olmaz" deme durumu söz konusudur.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok tartışılan Cumhurbaşkanı, Abdullah Gül olmuştur. Bu tartışmaları yaratan ise kendi eylem ve söylemleri olmuştur. Bu konularda yumuşak karın oluşturması yüzünden, bundan sonra buna benzer konularda yapmadığı şeyler de kendisi üzerinden meşrulaştırılmaya çalışılacaktır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu durumu fark etmeli ve içinde bulunduğu atmosferden sıyrılmalıdır.

O bölgeye gidip Kürtçe isimlerle hitap edenin "Ana dil haktır, tanınacaktır" dediği söylenirse, herkes inanır. Türklük üst kimliktir, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran iradenin ana unsurudur. Cumhurbaşkanlığı makamına oturan Abdullah Gül'ün bunu koruma ve yaşatma görevinden başka bir görevi yoktur. Aksi davranışlar, Türk milletinin birliğini ve bütünlüğünü zedeler… Mustafa Kemal Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene…" sözünü iyice özümsemelidir. Buna, sözde değil, özde sahiplenen olmalıdır.

Yıldıray ÇİÇEK
Ortadoğu Gzt.


Abdullah Gül, 1993 yılında Ankara’da düzenlenen toplantıda ise şu sözleri sarf etmişti:

* Ne mutlu Türk’üm diyene lafını, tutup her yere yaza yaza ve bunu özellikle hiç olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür...





Gül'ün söylemediği o sözün sahibi kimmiş?


Cumhurun reisi Abdullah Gül’ün gezisinden geriye mutad olduğu üzere yine bir yığın soru işareti kaldı. Hazret tam ‘tehlikeyi’ savuşturmuş, ‘gerilimi alıp’ geri dönmüştü ki, bir gazete manşeti patlattı:

- “Anadil haktır, verilecektir.”

Tabii Gül, kendisine atfedilen bu sözleri anında yalanladı. “Ben böyle bir şey demedim, söz vermedim” dedi.

O söylemediyse eğer, ‘kim’ söyledi?

Biliyorsunuz Gül geziye, ‘engin bilgilerinden’ ve ‘derin bilimsel çalışmalarından’ faydalanmak üzere üç ‘uzman’ akademisyeni de götürdü. Terör uzmanı Prof. Dr. İhsan Bal, Kürt sorunu uzmanı Yrd. Doç. Hüseyin Yayman ve sosyoloji uzmanı Prof. Dr. Yasin Aktay .

Anadolu’da derler ya “Sözün yalanı olmaz, yanlışı olur” diye, biz de o düsturdan hareketle “Bu balonu kim üfürdü?” diye merakımızı giderme çabasına girdik.
‘Raporcuları’ izlemeye başladık.

Gül’ün geziyle ilgili rapor sunmalarını istediği isimlere bakınca, hemen hemen ‘aynı telden’ çalan ve ‘aynı mahfillerle’ dans eden kişiler oldukları ortaya çıkıyor. Zahmet buyurup Diyarbakır’a gitmeseler de, sunacakları rapor, ‘geçmiş çalışmalarından’ kendini ele veriyor zaten.

***
Mesela, Prof. Dr. İhsan Bal.

Hatırladınız değil mi, meşhur ‘Kürt açılımı’ için beş gazetecinin Polis Akademisi’nde yaptığı toplantının perde arkasındaki mimarı.

Ayağının tozuyla durumu değerlendirirken, “Gül uzlaşmacı bir dil kullanarak, bütün gerilimi aldı” diyor.

Kim, ‘kim’ ile ‘ne adına’ uzlaşmış meçhul.

Ama Allah için, bu vatandaş, Gül’ün “Anadil haktır, verilecektir” ifadesini kullandığı yönünde bir beyanda bulunmuyor.

Yrd. Doç. Hüseyin Yayman’a gelince.

Onun da böyle bir beyanı yok. Özetle, “Kürtler yaygın biçimde Gül’ü, tarzından dolayı Turgut Özal’a benzetiyorlar” diyor.

Bu saptama için, öyle alengirli bilimsel tezlere veya Diyarbakırlara gitmeye ne hacet?

Sekiz yıldır bu ülkede yapılanların yeni bir ‘Devr-i Özal’ vakası olduğunu sokaktaki çocuk bile biliyor. Bugünün iktidar sahipleri, Özal’ın açtığı yoldan şartsız devam ediyor.

Millet, “Gerekirse federasyonu bile tartışalım” sözlerini hâlâ unutmuş değil.

Nitekim, bugün iş biraz daha ciddiye bindi, ‘demokratik özerklik’ tartışılıyor.

***

Görüldüğü üzere, ‘çok uzman’ iki muhteremden “Anadil haktır, verilecektir” ifadesine dair bir ipucu yok.

Şimdi de Prof. Yasin Aktay’a bakalım.

Gazetelere yansıdığı kadarıyla Aktay, sosyoloji biliminin verileri çerçevesinde durumu bir rapor halinde Cumhurun reisine sunacak.

Fakat o da ne? Aktay, raporu ‘Köşk’ten önce ‘takipçileri’ ile paylaşmış bile. Kaleme aldığı köşe yazısının girişi aynen şöyle:

- “ Diyarbakır’da koyu bir sohbete daldığımız yaşlı bilge, Anadille ilgili tartışmada bana göre noktayı koyacak sözleri söylüyordu. Anadil bir kul hakkıdır ve bu hakkı tanımazdan gelmek, hele onu gasp etmek Allah nezdinde en ağır günahlardandır.”

Evet, lafı bizzat söyleyen Gül değil, Diyarbakırlı ‘yaşlı bilge’ (!) imiş.

Şimdi Aktay kendisinin de katıldığı bu ‘bilimsel durumu’ bir rapor halinde Cumhurun reisine iletecek.

Gül’ün önünde iki seçenek var, ya bu ‘çok bilimsel’rapora itimat edip, “Evet ben de katılıyorum” diyecek. Yahut da, görmezden gelecek ki, ‘riskli’ bir hal.

‘Vebali’ var.

***

Gül’ün fazla acele etmesine gerek yok.

Hele şu seçimleri bir atlatalım. ‘Yeni gerilimler’ falan çıkmadan yeni bir dönemi daha garantileyelim. Sonra oturur bakarız:

‘Anadil haktır’ derken muradımız ne?

Belki de bundan sonraki gezilere ‘bilim adamlarının’ yerine ‘bilge yaşlıları’ çağırır.

Hem ‘birinci ağızdan’ olur.

Hem de süreç hızlanır.


İsrafil K.KUMBASAR
11 Ocak 2011 / YENİÇAĞ


CIA görevlesi Vamık Volkan,Diyarbakır gezisi öncesi Abdullah Gül'e açılım raporunu sunmuştu.


CIA GÖREVLİSİ PROF. VAMIK VOLKAN, GÜL’E AÇILIM RAPORUNU SUNDU

Kürt Açılımı konusunda çalışmalar yapmak üzere ABD’den Türkiye’ye gönderilen CIA görevlisi Prof. Dr. Vamık Volkan, dördüncü kez görüştüğü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e 71 önerinin yer aldığı raporunu sundu.

Ekibiyle birlikte 27 Ocak 2009’dan beri çeşitli çalıştaylar yapan Prof. Dr. Vamık Volkan, son olarak 11 Aralık 2010 tarihinde, İstanbul Sheraton Otel’de ülkesel çekirdek ekip ile Hakkari, Mersin ve Malatya’dan gelen yerel çekirdek ekiplerin katılımıyla, “Türkiye’nin Büyük Çatısı: Demokratikleşmeye Doğru Türkiye’nin Ağacı” başlıklı bir çalıştay düzenledi.

Volkan’ın moderatörlüğünde yapılan çalıştaya katılan ve Cumhurbaşkanı Gül için hazırlanacak rapora katkı sunan isimlerden bazıları, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muammer Güler başta olmak üzere şunlardı: Tarık Çelenk, Murat Sofuoğlu, Avrupa Türk İslam Birliği Kurucu Başkanı ve eski ülkücü Musa Serdar Çelebi, Murat Belge, Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Muhsin Kızılkaya, Yavuz Arslan Argun, Turan Sarıtemur, Eski Özel Harp Dairesi Subayı Mete Yarar, Ümit Fırat, Altan Tan, Türk Ocakları İstanbul Şubesi Başkanı Cezmi Bayram, Deniz Ülke Arıboğan, Bekir Berkay Türkay, İsris Ağacanoğlu, Halit Yalçın, Tahirhan Taş, Zeynep Besi, Mehmet Alaca, M. Duran Özkan, Metin Aktaş, Yasmina Lokmanoğlu, Yaşar Erjem ve Erdoğan Günal.

Prof. Vamık Volkan ve ekibinin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e “Reçeteler” diye sunduğu 71 önerinin belli başlıları ise şunlar:


o Ulusallaşan, hırçınlaşan ve gittikçe de güç kaybeden ulusal cephe olarak bildiğimiz insanları da anlamaya çalışalım ki onlar da gittikçe radikalleşmesinler.

o Türklük kavramı yerine Türkiyeli kavramı kullanılmalıdır.

o Bütün kentler geçmişte yaşadıkları sıkıntıları hazırlanan yeni anayasaya yansıtacak bir takım önerileri şimdiden hazırlamaya başlasınlar ve bunları seçim için gelecek milletvekili adaylarına, parti genel başkanlarına ve parti yetkililerine versinler ve 2011 seçimlerinden sonraki süreçte bu önerilerimizin takipçisi olalım.

o Dünyanın en iyi, en kaliteli Kürtçe eğitim veren üniversitesi Siirt ve Mardin’e kurulmalıdır.

o Öğretmenler günü yılın öğretmeni ödülü Mili Eğitim Bakanımız tarafından Siirt Tillo’da İbrahim Hakkı Hazretleri’nin bulunduğu yerde verilmelidir.

o Anneler günü Anna Jarvis’in yaptığı eylemle değil, dünyada annesini en iyi seven Veysel Karani Hazretleri’nin türbesinde cumhurbaşkanımızın katılımıyla kutlanmalıdır.

o Özerlik sistemi de artık tartışılır hâle getirilmelidir.

o Ekopolitik Misak-ı Milli sınırları ile ilgili çalışma yaptığına göre bu tür toplantıları Erbil’de, Musul’da, Süleymaniye’de gerçekleştirmek için çaba harcamalıdır.

o Devlet temel hak ve özgürlükler kapsamında imzaladığı uluslararası anlaşmalara uymalıdır.

o Ana dilde eğitim yapılması için demokratik sınırlar içinde düzenlemeler yapılmalıdır.

o Yerel yönetimlere sosyal problemlere çözüm bulacak yetki verilmelidir.

o Cem evlerinin yasal statüye kavuşması için Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Yasası ve bunun paralelindeki yasalar yeniden gözden geçirilmelidir.

o Kılık ve kıyafetten dolayı insanların eğitimlerinin ellerinden alınması ilkelliğine son verilmesini ve başörtüsünün bütün eğitim kurumlarında serbest hâle gelmesini öneriyorum.

o Silahsızlanma konusunda devlet son derece önemli adımlar atarak PKK’yı dağdan indirme çalışmalarında realiteye uygun çözümler geliştirmelidir.

o Hükümet, Kürt halkının siyasi partilerini, sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderlerini muhatap alarak açılım konusunda cesaretli davranmalıdır.

o Anayasanın özellikle ilk üç maddesinin değişmelidir.

o Barış sürecinin, çatışmasızlık sürecinin devam edebilmesi için hâlâ devam eden sınır ötesi operasyon ve bombalamalar durdurulmalıdır.

o Adalet Bakanlığı, örgüt propagandası ve toplantılara muhalefet konusunda 7-8 yıldır devam eden davalar hususunda hızlı adımlar atılması için çaba sarf etmelidir.

o Özellikle anayasamızda, kanunlarımızda ve diğer mevzuatta Türklüğü ön plana çıkaran, üst kimlik olarak vurgulayan hükümlerin ivedi olarak düzeltilmesi, çıkartılması ve daha kapsayıcı hâle getirilmesi gerekir.

o Toplumsal olaylarda gösteriye katılan insanların terörle mücadele yasasından yargılanması ve cezalandırılması konusu yeniden gözden geçirilerek, daha vicdanlı ve adil bir düzenleme yapılmalıdır.

o Dağlara, taşlara yazılan “Ne mutlu Türk’üm!” yazısı ayrışmalara yol açtığı için silinmelidir.

o Andımız kaldırılmalıdır.

o YAŞ kararı ile terfi ettirilemeyen askerlerin yanında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da suça karışmış asker ve polisler de görevden alınmalıdır.

o Hakikatleri araştırma komisyonu kurulmalıdır.

o Sonradan değiştirilen coğrafya isimleri geri iade edilmelidir.

PROF. VOLKAN NEREDEYSE, ORASI AYRIŞIYOR!

Körü Körüne İnanç ve Kimlik Adına Adam Öldürmek isimli kitaplarında açıkça CIA adına görev yaptığını beyan eden Vamık Volkan, ABD’nin hedef ülkelerinde önemli işler yaptı. Filistin-İsrail çatışmasında Filistin’de, Yugoslavya parçalanmadan önce Yugoslavya’da, Kuveyt’te, Bosna Hersek’te, Arnavutluk’ta, Kafkaslarda, Ukrayna’da, Gürcistan’da ve Kıbrıs’ta görev yapan Prof. Dr. Vamık Volkan, Kürt Açılımı’nın Amerikalı mimarlarından David L. Philips ile birlikte “Türk-Ermeni Uzlaşma Komisyonu”nda da görev yaptı.

Politik Psikoloji uzmanı Prof. Volkan’ın son görev sahası ise Türkiye. Volkan, açılım için ABD’den Türkiye’ye ilk gönderildiğinde önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile sonra da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüştü. Volkan, Cumhurbaşkanı Gül’e “Açılım çalışmalarında siyasetin ve siyasetçilerin ön planda olmadığı, 20-30 kişilik özgün bir grup oluşturularak, çalışmaların bunların eliyle yürütülmesi gerektiğini” söyledi.

Prof. Volkan, Açılım Koordinatörü İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile görüşmesinde, açılım için “Ağaç Modeli” önerdi. Bu modele göre “Kök” soruna teşhis koymak, “Gövde” görüşleri ortaya koymak, “Dallar” da geliştirilen çözüm yolları olarak ele alınıyordu.

Periyodik olarak hükümetle bir araya gelen ve raporlar sunan Volkan ve ekibi son olarak 26 Ağustos 2010 tarihinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile İstanbul Tarabya’da görüşmüştü.

Mehmet Ali GÜLLER
21 Aralık 2010

Açılım’ın Yeni Aşaması: Demokratik Özerklik

Re: Türkiye Düşmanları Saldırıyor! Adım Adım İç Savaşa Doğru

İletiGönderilme zamanı: Pzt Mar 28, 2011 17:22
gönderen Başkomutan

Türkiye de karışacak!..Sesimiz Tunus ve Libya'dan daha gür çıkacak!

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 1986 yılında güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada öldürülen PKK’nın kurucularından Mahsun Korkmaz’ın ölüm yıldönümünde Siirt’te Kasaplar Deresi’ne düzenlenen yürüyüşte Başbakan Erdoğan’a seslenerek, "Sizin zihniyetiniz askeri zihniyettir. Bizim yüreğimizde, beynimizde sivildir. Çözüm önerilerimizde sivildir. Başbakan diyor ki, 'oy,koltuk uğruna bölgeyi geriyorlar.’ Bakın bu meydanda halkın huzurunda söz veriyoruz, bu 4 talebi karşıla eşbaşkanlar olarak aday olmayacağız. Koltuk senin olsun. 11 Nisan'a kadar zamanın var. Hadi bu talepleri kabul et, biz aday olmayacağız" dedi.

BDP, terör örgütü PKK’nın kurucularından olan ve 28 Mart 1986 yılında güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada öldürülen Mahsun Korkmaz’ın ölüm yıldönümünde Siirt’te, 200 PKK’lının toplu olarak gömüldüğü iddia edilen Kasaplar Deresi’ne yürüyüş düzenledi. Diyarbakır, Van Hakkari, Batman, Mardin, Şırnak, Iğdır ve bölgenin diğer illerinden BDP’nin çağrısı üzerine sabah saatlerinde Siirt’te toplanan 40 bin kişi, şehir merkezinden 2 kilometre mesafedeki Kasaplar Deresi’ne yürüdü. Yürüyüşe BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Grup Başkan Vekili Bengi Yıldız ile milletvekilleri Hasip Kaplan, Emine Ayna, Ayla Akat Ata, Osman Özçelik, Pervin Buldan, Sebahat Tuncel, Özdal Üçer, Hamit Geylani, Fatma Kurtalan’nda katılırken, yürüyüş sırasında PKK flmaları ve Abdullah Öcalan fotoğrafları açıldı.

Yürüyüşte, ‘Kürtler mutlaka toplu mezarların hesabını soracak’, ‘Navala kasabasının şeğitlerini saygı ile anıyoruz’, ‘Nevala kasaba insanlığın gömüldüğü yerdir’ pankartları taşındı. Yol boyunca BDP otobüsünden Kürtçe şarkılar ve marşların yanı sıra Musa Anter’in sesinden Kürtçe 'Kasaplar Deresi' şiiri ile İlkay Akkaya’nın ‘Oy Navala’ türküsü dinletildi. Yürüyüşe katılan bazı kadınlar ise, 1990’lı yıllarda kaybettikleri yakınlarının resimlerini taşıdı.

Çatışmada öldürüldükten sonra Kasaplar Deresi’ne gömüldüğü iddia edilen Mahsun Korkmaz’ın erkek ve kız kardeşi de yürüyüşün ardından BDP otobüsü üzerinden yürüyüşe katılanları selamladı.

AHMET TÜRK: BİZİM HAYKIRIŞIMIZ DAHA BÜYÜK OLACAK

Kasaplar Deresi'nde saygının duruşunun ardından Kürtçe konuşan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Genel Başkanı Ahmet Türk, şunları söyledi: "Binlerce kişi buraya özgürlük sesini yükseltmek için geldi. Bu yükselen ses gün be gün daha büyüyor ve özgürlüğe doğru gidiyor. Bugün tüm Kürdistan kentlerinde kahraman şehitleri için burada toplandılar. Bu bekleyiş ve bu sabır önümüzdeki günlerin habercisidir. Bugünkü özgürlüğümüz o kahramanlar sayesindedir. Bugün Nevala kasabadaki katliamlar sadece burada değil 1925 yılından bu yana devam ediyor. Biz Türkerlin düşmanı değiliz. Biz kardeşlik birlik istiyoruz. Doğrusu yıllardır kirli savaş sürdürülüyor. Kardeşliğimiz daha da büyüsün istiyoruz. Adalet ve özgürlüğümüzü her gün kat be kat isteyeceğiz. Tunus, Libya ve Mısır’da özgürlük çığlıkları yükseliyor. İnanın ki bizim haykrışımız daha büyük olacak. Biz Mısır Tunus, Libya’dan daha yüksek sesle özgürlüğümüzü isteyeceğiz"

İm (Kod): Tümünü seç
http://haber.gazetevatan.com/turk-sesimiz-tunus-ve-libyadan-daha-gur-cikacak/367805/9/Siyaset




Türkiye de karışacak!..
]
MUĞLA’nın Bodrum İlçesi’nde BDP tarafından düzenlenen Kürtçe Dil Kursu’nu tamamlayan ve aralarında bir Fransızın da bulunduğu 25 kişiye Kürtçe ’teşekkürname’ (Spasname) verildi. Kursa katılarak belge alan BDP Muğla İl Başkanı Mehmet Polat, sivil itaatsizlik eylemlerini önümüzdeki günlerde Bodrum, Milas ve Muğla’da da başlatacaklarını belirterek, "Bu eylemlerde asla şiddetin içerisinde yer almayacağız. Bu uyarılar sondur. Aksi takdirde Türkiye birkaç hafta içerisinde Suriye ve Ortadoğu ülkeleri gibi karışacak" dedi.

BDP Bodrum İlçe Teşkilatı tarafından Ocak ayında başlatılan Kürtçe Dil Kursu 1. Eğitim Bölümü’nü bitiren 25 kişiye ilçe binasında Spasname (Teşekkürname) verildi. Törende konuşmaların tamamı Kürtçe yapıldı. Eğitmen Gökhan İmer tarafından verilen kursa, Bodrum’da 25 yıldır yaşayan Fransız Marion Fieldel, belgesel film yönetmeni Şehbal Şenyurt, BDP İl Başkanı Mehmet Polat ile ilçe başkanı İdris Danışlı da katılarak belge aldı. Verilen belgenin üst kısmında TZP (Tewgeron Zimane Perwer Kurdi-Kürtçe Dil Eğitim Hareketi) amblemi, alt bölümünde sağda Eğitim Meclisi Sorumlusu (Berpirsae Meclisa Perwerdahiye) Mevlüt Aykoç’un imzası ve mühür yer aldı.

’TÜRKİYE DE KARIŞACAK’

Belgeler dağıtılmadan önce bir konuşma yapan BDP Muğla İl Başkanı Mehmet Polat, sivil itaatsizlik eylemlerini bir barış ve kardeşlik projesi olarak gördüklerini belirterek, eylemlerin önümüzdeki günlerde Bodrum, Milas ve Muğla’da da başlayacağını söyledi. Polat, şöyle konuştu:

"Bu eylemlerin amacı, Kürt toplumunun özünden uzaklaşmaması, kendi dil ve kültürlerinde eğitim yapmalarını sağlamak. Bu eylemlerde asla şiddetin içerisinde yer almayacağız. Bu uyarılar sondur. Aksi takdirde Türkiye birkaç hafta içerisine Suriye ve ortadoğu ülkeleri gibi karışacak. Bakın sırayla başladı ve Arap ülkelerinden bize doğru geliyor, bugün Suriye’de oluyor, iki gün sonra İran’da ardından Türkiye. Programda var. Biz bu olayların önüne geçmek için siyasilerimizden, aydınlarımızdan, barışı isteyen sivil toplum örgütlerimizden duyarlılık bekliyoruz. Bu nedenle sivil itaatsizlik projesinin bölünme değil daha çok kaynaşma projesi olarak algılanması gerekir. Biz kan dökmeden, gelen cenazelerin önüne geçmek için panzerlerin önüne geçeceğiz, ancak insanlar ölmesin, bu nedenle bu eylemlerde şiddete tamamen karşıyız, üzerimize panzerler de gelse, silahlarla da gelseler biz kesinlikle karşılık vermeyeceğiz."

ANA DİLDE SAVUNMA HAKKI

Kurs eğitmeni Gökhan İmer de, Kürtçe kursların halen 12 ilde devam ettiğini ve hızla tüm Türkiye’ye yayılacağını belirtti. Amacın ana dilin yokolmasını önlemek olduğunu savunan İmer şöyle konuştu:

"Bugüne kadar Kürtçe eğitim yapılmasına izin vermeyenler, toplumların gerilmesinden başka bir iş yapmadılar. TRT’de kürtçe programlar yapılıyor. Ancak hala eğitim fırsatı verilmiyor, ifade vermeler engelleniyor. Son olarak KCK davasında insanlarımızın kendi ana dillerinde ifade vermeleri engellendi. Bu nedenle Kürtçenin yayılması için ülkenin her yerinde bu gelişimi hızlandıracağız."

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.internethaber.com/turkiye-yakinda-libya-gibi-karisacak-337341h.htm

Re: Türkiye Düşmanları Saldırıyor! Adım Adım İç Savaşa Doğru

İletiGönderilme zamanı: Prş Nis 07, 2011 16:39
gönderen Başkomutan

Terörist cenazesinde Türk bayrağı yakıldı

Hatay’ın Hassa İlçesinde güvenlik güçleri ile girdikleri çatışmada öldürülen teröristlerin cenazesinde terörist yandaşları terör estirdi.

Gazete 5’e ulaşan bilgilere göre, Diyarbakır’ın Ergani ve Bismil’de, cenazeleri bahane eden PKK terör örgütü yandaşları, Türk bayrağına ve Geçici Köy Korucularına saldırdı.

BAYRAĞIMIZ İNDİRİLDİ, YAKILDI, YERİNE PKK PAÇAVRASI ASILDI

Ergani’ye 20 km. uzaklıktaki Kesentaş Köyü’ne getirilen terör örgütünün üst düzey elebaşılarından Mazlum Amed kod adlı Aydın Baran’ın cenazesi sırasında, bazı gruplar köyde bulunan Geçici Köy Korucularına ait kulübeleri boşaltarak ateşe verdi.
Bu sırada kulübenin önünde bulunan Türk bayrağı asılı olduğu direkten indirilip yakılarak yerine PKK’yı simgeleyen bez parçaları çekildi. Ayrıca köyün hemen yakınında bulunan tepede büyük boy PKK terör örgütü paçavrası açıldı.

BİSMİL'DE MHP'YE SALDIRI

Öte yandan Bismil’e getirilen PKK’lı terörist Şeyhmus Özalp’in cenazesi sonrasında bir grup MHP ilçe binasını taşladı. Binaya girmeye çalışan kalabalık içeri giremeyince parti tabelalarını sökerek parçaladı. Camları kırılan binada maddi hasar meydana geldiği, olayda her hangi bir yaralının olmadığı öğrenildi.

gazete5.com

Re: Türkiye Düşmanları Saldırıyor! Adım Adım İç Savaşa Doğru

İletiGönderilme zamanı: Çrş Nis 20, 2011 3:28
gönderen Başkomutan

VETO BAHANE!

Bölücüler İstanbul’da bayrak indirip, kamu binalarını ateşe verdi

BDP desteğindeki 7 bağımsız adaya onay çıkmamasının hemen ardından‘organize’ biçimde sokağa dökülen eşkıyalar, İstanbul’da terör estirdi.
İsyan provası gibi

BÖlücü gruplar ’veto’kararının ardından çok kısa bir sürede sözleşmiş gibi Taksim’de toplanıp yürüyüşe başladı. Yanlarında getirdikleri molotof kokteylleri, taş ve sopalarla harekete geçen gruptakiler kamu binalarını ve resmi araçları tahrip etti.

Kreşi bile yaktılar

Bebek katili lehine sloganlar atıp, intikam yeminleri ederek Taksim’den Aksaray’a yürüyüşe geçen göstericiler yol üstündeki çok sayıda araç ile bir kreşi yakıp, metro istasyonundaki direkte asılı bulunan Türk bayrağını da gönderden indirdi.

Hakkari Yüksekova’da polis göstericileri güçlükle dağıttı

Van’da Tuğluk ve Belediye Başkanı da eyleme katıldı

Diyarbakır’da yol kestiler belediye otobüsü yaktılar

Kundakçı eşkıyalar!

Yüzlerinde maske, ellerinde molotof kokteylleriyle İstanbul’da güpegündüz terör estiren eşkıya bir binayı da ateşe verdi. Dehşeti yaşayan vatandaşlar yangını el birliğiyle söndürdü.

Bölücüler yine kudurdu

YSK’nın, 7’si BDP desteğindeki 12 bağımsızın adaylığına onay vermemesini bahane eden bölücüler Van, Hakkari, Diyarbakır ve İstanbul’u savaş alanına çevirdi. Göstericiler, araç ve iş yerlerini ateşe verdi.

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) BDP’nin desteklediği bağımsız milletvekili adaylarının da içinde olduğu 12 kişiye seçime girme yasağı getirmesinin ardından bölücü terör örgütü yandaşları birçok işyerine ve kamu binasına zarar verdi. Örgüt yandaşları onlarca yetişkin ve çocuğun da bulunduğu çocuk kreşi ve PTT’yi de molotof yağmuruna tuttu. YSK kararını bahane eden terör örgütü yandaşları dün Taksim ve Aksaray’ı savaş alanına çevirdi. Göstericiler önlerinden geçtikleri kamu binalarına taş ve molotof kokteyli attı.

Gözleri döndü

Onlarca çocuk ve yetişkinin içinde bulunduğu Unkapanı PTT şubesi ve İl Sağlık Müdürlüğü’ne ait Kreş ve Gündüz Bakımevi de zarar gördü. Kreş ve Gündüz Bakımevi’ndeki 35 çocuğun yanı sıra bakıcılar ve PTT’deki vatandaşlar büyük tehlike atlattı. Kreş öğretmeni Emel Kolcu atılan molotof kokteylleri sonucunda yaralandı. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılan Kolcu kısa süren tedavisinin ardından taburcu edildi.

“Çok korktuk”

Mesai saati esnasında birden molotof yağmuruna tutulan PTT çalışanları da büyük panik yaşadı. Şahısların birden saldırdığını aktaran PTT çalışanları, “Sözlü hiçbir şey olmadı. En az 5-6 adet molotof kokteyli attılar. Cayır cayır yanacaktık. Çok korktuk.” diye konuştu. Kreş ve Gündüz Bakımevi’nin güvenlik görevlisi de, “Neyin hakkını arıyorlar? İçeride 35 çocuk ve öğretmenler vardı. Atılan taş ve molotof kokteylleri çok şükür ki giriş kapısına geldi. Öğretmenlerden birisi ufak çaplı yaralanarak hastaneye kaldırıldı” ifadelerini kullandı.

BAYRAĞA ÇİRKİN SALDIRI

Gösterici gruba polisin müdahalesinin ardından eylemciler oturma eylemi başlattı. Aksaray Metrosu çıkışındaki “sivil itaatsizlik” çadırında eyleme devam eden BDP’li gruptan bazıları zaman zaman halay çekti. Yüzlerini sarı, kırmızı ve yeşil bez parçalarıyla örten 4-5 eylemci, Türk bayrağının asılı olduğu direğin bitişiğindeki zabıta kulübesinin üzerine çıktı. Eşkıyaların kulübenin üzerinde ayakkabılarının altını Türk bayrağı ile silmeleri büyük tepkiyle karşılandı. Olaylara karıştıkları belirlenen kişilerden ve polisin zaman zaman biber gazı sıkarak müdahale ettiği gruptakilerden 44 kişi gözaltına alındı.

Diyarbakır’da 100 gözaltı

Diyarbakır’daki izinsiz gösteriler sırasında 100 kişi gözaltına alındı, 15’i polis yaklaşık 30 kişi hafif şekilde yaralandı. Van’daki olaylarda ise 12’si polis 20 kişi yaralandı, 102 gösterici gözaltına alındı. Hakkari’de çıkan olaylarda ise, 1’i polis amiri olmak üzere 7 kişi yaralandı. Yaralılardan birinin durumu ağır.

Ortalığı yakıp yıktılar

Bölücü hainler, Van, Hakkari, Diyarbakır ve İstanbul’da dün yine sahnedeydiler. Van’da yolu trafiğe kapatıp polise taş ve moltofkokteylle saldıran göstericilere tazyikli su ve biber gazıyla müdahale edildi. Bölücüler, iş yerlerini de ateşe verdi. Diyarbakır’da ise belediye otobüsü ateşe verildi. İstanbul’da da, Taksim Meydanı’nda toplanan kalabalık, bebek katılı Abdullah Öcalan lehine slogan atarak Aksaray’a kadar yürüdü.


YENİÇAĞ


Diyarbakır'da ise ATATÜRK büstüne saldıran p.ç , büste bölücübaşı Öcalan'ın posterini astı!

Re: Türkiye Düşmanları Saldırıyor! Adım Adım İç Savaşa Doğru

İletiGönderilme zamanı: Prş Nis 21, 2011 14:25
gönderen Başkomutan
Çalışanları diri diri yakacaklardı

YSK'nın kararı, Van'da bugün yine düzenlene yürüyüşle protesto edildi.

Yürüyüş yapan gurubun Cumhuriyet Caddesi'ne gelmesi üzerine yine olaylar çıktı.

Van'da aralarında BDP'nin desteklediği milletvekili adayları Aysel Tuğluk, Van Belediye Başkanı BDP'li Bekir Kaya'nın da bulunduğu yaklaşık 2 bin kişi, Akköprü Mahallesi'nden kent merkezine doğru sloganlar atarak yürüyüşe geçti. Kalabalık Cumhuriyet Caddesi üzerinde toplanarak, yolu trafiğe kapattı. Bu sırada grubun içerisinde olan yüzleri maskeli bazı kişiler, ellerindeki molotof kokteylerini sağ sola atarak küçük çaplı yangınlar çıkarttı.

BANKADA KALANLAR GÜÇLÜKLE DIŞARI ÇIKARTILDI

Molotofkekteylerine banka şubeleri de hedef oldu. Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan bir banka şubesine atılan molotof dışarda yangına neden olurken, çıkan dumanlar da banka şubesinin içerisine doldu. Kapıların kapandığı bankada bulunanlar ise zor anlar yaşayınca, çevik kuvvet polisleri bankanın camlarını kırararak içeride bulunanları güçlükle dışarı çıkardı. Dışarı çıkanlar arasında hamile kadınların olduğu da gözlendi. Büyük korku yaşadıkları görülen vatandaşlar buradan güçlükle uzaklaştırıldı.

Ortalığı bir anda savaş alanına çeviren göstericileri, polis tazyikli su ve gözyaşartıcı bomba kullanarak dağıtmaya çalışırken, göstericiler de taş atarak karşılık verdi. Sokak aralarına dağılan göstericiler ile polisler arasındaki kovalamaca sürerken, olaylar da devam ediyor.

dha.com.tr


Resim

Resim

Resim

Yüksekova yine karıştı

Kepenklerin kapalı olduğu Hakkari'nin Yüsekova İlçesi'nde öğlen saatlerine doğru yine olaylar çıktı.

Cengiz Topel Caddesi üzerinde toplana bir grup gösterici, YSK'nın vetosunu protesto etmek için slogan atıp yürüyüş yaptı. Yüzü poşularla kapalı 20-25 kişinin de sağ, sola taş atması üzerine polis müdahalede bulundu.

Polis, kendilerini taş yağmuruna tutan göstericileri dağıtmak için gözyaşartıcı bomba ve tazikli su kullandı. Ara sokaklara dağılan göstericiler polise taş atmayı sürdürürken, polisle göstericiler arasında da zaman zaman kovalamaca yaşandı. İlçedeki olaylar yer yer sürüyor.

dha.com.tr


Hakkari

Resim

Diyarbakır

Resim

Re: Türkiye Düşmanları Saldırıyor! Adım Adım İç Savaşa Doğru

İletiGönderilme zamanı: Cmt Nis 23, 2011 23:24
gönderen Oğuz Kağan
‘Kürdistan’ için senaryo işliyor!

Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi stratejist Dr. Nurullah Aydın, son günlerde yaşanan olaylar için çarpıcı bir analiz yaptı: Açıkça kalkışma denemesi yaptılar. Bundan sonra büyük hedef olarak adı geçen ve 4 ülkeyi kapsayan sözde Kürdistan için BOP’un öngördüğü iç savaş senaryolarına devam edilecek. Adaylıklar sadece bahanedir.

Adaylıklar kalkışması Kürdistan için bahane
Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi stratejist Dr. Nurullah Aydın, Türkiye’de özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde son günlerde yaşananların açıkça ortada olan bir kalkışma denemesi olduğunu belirtti. Aydın, “Bundan sonra büyük hedef olarak adı geçen ve dört ülkeyi kapsayan sözde Kürdistan için ayaklanma bahanesi hep bulunacaktır. Adaylıklar sadece bir bahanedir” dedi.

İç savaş senaryoları üretildi
Adaylıklar sürecinde meydana gelen olayların yeterince anlaşılabilmesi için Oslo’da daha önce yapılan toplantıya bakmak gerektiğini dile getiren Aydın, 2007 yılı içerisinde NATO emekli generalleri, Avrupalı siyasetçiler, medya mensupları ile Türkiye’den giden AKP ve BDP’li milletvekillerinin katıldığı bir toplantının gerçekleştirildiğini belirterek şöyle konuştu: “Burada BOP’u içine alacak şekilde Kuzey Afrika, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar, Türkiye ve etrafının geleceğine ilişkin olarak bir takım proje ve senaryolar üretildi. Bunların en önemlisi iç savaş senaryolarıydı. Bu iç savaş senaryoları etnik, mezhep, dinsel ve bölgesel ayrılıklara dayalı çatışmaları öngörüyordu. Bu senaryolar daha sonra ABD, İngiltere, İsrail, Fransa ve Almanya’nın da dahil olmasıyla hayata geçirildi. Bugün yaşananların asıl nedeni öncelikle budur.” İç savaş senaryolarına paralel olarak demokrasiye yumuşak geçiş kavramlarının da bir senaryo dahilinde ele alındığının altını çizen Aydın, “Türkiye burada BOP Eşbaşkanlığı, Medeniyetler İttifakı Projeleriyle oyuna getirilmiş oldu” dedi. Aydın şöyle devam etti:

ABD’liler boşuna gezmiyor
“Türkiye’de özgürlük, demokrasi adıyla etnik duygular böylelikle istismar edilmeye başlandı. ABD eskiden istihbarat, yer uydu bilgileri ile bölücü örgütlere destek verirken artık silah desteği de yapıyor. Bunun yanında beş ilde özel irtibat büroları açıldı. ABD’li görevliler buraları boşuna gezmiyorlar. PKK’ya artık her türlü destek fazlasıyla veriliyor. Bundan sonra desteği de ardına alan dört ülkeyi içine alan sözde Kürdistan projesi için Türkiye’ye karşı kalkışma denemeleri yapacaktır. Adaylıklar ile ilgili olarak verilen kararlar tüm bu senaryoya bağlı oluşan hedef için bir bahanedir.”


YENİÇAĞ, 23 Nisan 2011

Re: Türkiye Düşmanları Saldırıyor! Adım Adım İç Savaşa Doğru

İletiGönderilme zamanı: Cum Nis 29, 2011 16:52
gönderen Başkomutan
Bebek Katili Kürtlere Yemen'i Tunus'u örnek gösterdi

Öcalan'dan son mesaj: ''Çözüm umudum kalmadı. Kendinize güveniyorsanız işte Yemen'deki, Tunus'taki örnekleri görüyorsunuz, ben sizi tutmam. Gücünüz yetiyorsa hazırlığınızı yaparsınız, demokratik özerkliği kurar, hayata geçirirsiniz''


DEVLET HEYETİ, YSK KARARININ AÇIKLANDIĞI GÜN İMRALI'DAYDI:

Yaklaşık üç yıldır burada görüşmeler yapıyorum, hatta YSK kararıyla aynı günde bir görüşmem de oldu. Son görüşme tam da YSK'nın kararını verdiği gün yapıldı, ilginçtir. Bu karar buradaki görüşmeleri sabote etmeye dönüktür.

TALABANİ VE BARZANİ'NİN ÖMRÜ 24 SAATTİR:

Talabani ve Barzani de tehlikelerin farkında olmalıdırlar. Onlar da bu oyunun içine alınıyorlar. Fakat şunu net bilmelidirler ki, PKK olmazsa onların ömrü sadece yirmi dört saattir. Eğer PKK'yı tasfiye ederlerse sıra onlara da gelir. Onları yirmi dört saatte bitirirler. Talabani ve Barzani bu tehlikelere karşı ve Kürtlerin ortak çıkarı için Demokratik Ulusal Kongre'yi toplamalıdırlar.

DEVLET HEYETİ, BİR İKİ KEZ DAHA GELECEK

15 Haziran'a kadar bir ya da iki görüşme yapma ihtimali var. Bu görüşmelerden sonra artık durum netleşecektir. Yol haritasındakilerden daha somut-pratik bazı öneriler içeren kısa metinler hazırlayacağım. Daha farklı, daha somut, net yapılması gereken şeyler var. Bunlar da yapılmazsa zaten yapacak bir şey kalmaz. Bu durum 15 Haziran'a kadar netleşecek, herşey bu tarihte belli olacak.

GERİLLA KENDİ ÖZ SAVUNMASINI YAPSIN:

Gerillaya da sesleniyorum. Kendi öz savunmalarını kendileri yapsınlar. Yirmidört saat gerillacılık yapacaklar. Gerilla yirmidört saat gerilladır. Her an uyanık ve tetikte olmaları gerekiyor.

BDP, DTK VE KANDİL'E ÇAĞRI

Eğer "bu mücadeleyi sürdüreceğiz" diyorsanız da gereğini yapın, öyle konuşmakla olmuyor. Kendinize güveniyorsanız işte Yemen'deki, Tunus'taki örnekleri görüyorsunuz, ben sizi tutmam. Bazı yerlerde sonuç aldılar. İşte Tunus'ta biri kendini yaktı, onun üzerine üç gün ayaklandılar.

15 HAZİRAN'A KADAR SÜRE; SONRA DEMOKRATİK ÖZERKLİK:

Dağdan da bir şey beklemeyin. Göze alabiliyorsanız gereğini yaparsınız. Biz 'diyalog sürecine şans verme adına 15 Haziran'a kadar biraz bekleyip görelim' dedik. Ama şimdi yaşananlar ortada. Kendi kararlarını kendileri vermelidirler. Gücünüz yetiyorsa hazırlığınızı yaparsınız, demokratik özerkliği kurar, hayata geçirirsiniz.

İm (Kod): Tümünü seç
http://haber.gazetevatan.com/kurtlere-yemeni-tunusu-ornek-gosterdi/374257/1/Manset




Diyarbakır'da Suriye eylemi

Diyarbakır'da Suriye eylemi

Diyarbakır'da Cuma namazı sonrasında Suriye'de hayatını kaybedenler için gıyabi cenaze namazı kılınarak, yaşanan katliam lanetlendi.

Özgür-Der, Mustazafder, Ay-Der ve Memur-Sen gibi kurumlar tarafından organize edilen eylemde, katliamda hayatını kaybedenler için gıyabi cenaze namazı kılınarak, atılan sloganlar, taşınan döviz ve okunan basın açıklamasıyla Esad yönetimini protesto edildi.

Ofis Camiinde Cuma namazı sonrası Suriye'de hayatını kaybedenler için gıyabi cenaze namazının kılınmasıyla başlayan eylemde topluluk, "Suriye'de Katliama Sessiz Kalma! Suriye'de Diktatörlüğe Son! Baas Katliamına Göz Yumma, Katillerden Hesap Sor! Beşar Esed Tanklarını Dera'ya Değil Golan'a Gönder! İsrail'e Kedi Halkına Aslan! Esad Dünyayı Kandıramaz!" şeklinde dövizler taşıyarak AZC Plaza'ya kadar yürüdü.

Türkçe ve Kürtçe pankartların açıldığı ve sloganların atıldığı eyleme, AZC Plaza'nın yanında devam edildi. Burada da bir süre tekbir ve sloganlarla Baas diktatörlüğünün protesto edildiği eylemde, STK'lar adına Ömer Evsen basın açıklaması okudu.

Sözleri sık sık "Suriye Halkı Yalnız Değildir! Zulme Karşı Omuz Omuza! Yaşasın Küresel İntifada! Zulme Karşı Direneceğiz! Mazlumların Kanı Zalimleri Boğacak! Diktatörler Yenilecek İslami Direniş Kazanacak! Mazlumların Kanı Zalimleri Boğacak! İntifada Ateşi Tağutları Yakacak! Yaşasın Suriye Direnişi! İntifada Ateşi Zalimleri Boğacak! Bîji İslam Bîmre Bîndesti!" şeklinde sloganlarla kesilen Evsen, "Suriye halkı kazanana kadar ve Baas diktası yıkılana kadar kardeşlerimizin yanında olacağız, dualarımızla yakarışlarımızla onlara destek vereceğiz" dedi.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=157731



İsyan provaları ...Armağan KULOĞLU

London School of Economics Ortadoğu Merkezi - Haaretz Gazetesi "Kürdistan Kurulacak"

Re: Türkiye Düşmanları Saldırıyor! Adım Adım İç Savaşa Doğru

İletiGönderilme zamanı: Çrş May 04, 2011 17:48
gönderen Başkomutan
PKK'lı cenazesinde olay!

Çatışmada öldürülen 7 PKK'lıdan 4'ünün cenazesinin getirildiği Diyarbakır'da çıkan olaylarda bir polis bıçakla yaralandı.

Diyarbakır'a getirilen 4 PKK'lının cenazesi Bayramoğlu Camii'nde yıkanıp cenaze namazı kılındıktan sonra Yeniköy Mezarlığı'na doğru cenaze araçlarına konularak kalabalık grup tarafından yürüyüşye yola çıkarıldı. Yürüyüş sırasında yüzleri maskeli kişiler PKK flamaları ile ölen 7 PKK'lının fotoğraflarını taşıyarak PKK ve Abdullah Öcalan lehine sloganlar attı. Cenaze törenine BDP'nin desteklediği bağımsız adaylar Aysel Tuğluk, Emine Ayna, Nursel Aydoğan ve belediye başkanları da katıldı.

BİR POLİS PKK'LILAR TARAFINDAN BIÇAKLANDI

Cenaze Bağlar İlçesi Kuruçemşe Mevkii'ne getirildiği sırada, kentet önlem alan görevli polislere yiyecek taşıyan sivil bir plakalı polis aracı trafik sıkışıklığı nedeniyle göstericilerin arasında kaldı. Göstericiler önce taşlarla saldırdıkları araçta bulunan polis memurlarına saldırdı. Saldırıda polis memuru Bünyamin Çakmak, bıçakla, 3 polis memuru da yaşanan arbede sırasında aldıkları taş ve darbelerle yaralandı. Araçta bulunan polisler linç girişiminden güçlükle kurtuldu.

Bıçakla yaralanan polis memuru gelen meslektaşları tarafından hemen hastaneye kaldırılırken, saldırıya uğrayan ekibe yardıma giden polislerde saldırganları dağıtmak için havaya ateş açtı. Emniyet Müdür Yardımcısı İlyas Burunak, telsizle anons ederek silah kullanılmamasını yönünde talimat verdi.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.dha.com.tr/pkkli-cenazesinde-olay-bir-polis-bicaklandi-son-dakika-haberi_159762.html

Re: Türkiye Düşmanları Saldırıyor! Adım Adım İç Savaşa Doğru

İletiGönderilme zamanı: Prş May 05, 2011 14:32
gönderen Başkomutan
'Kötü şeyler olacak'

Felaketin eşiğinde olduklarını savunan Aysel Tuğluk, kötü şeyler olacağını ileri sürdü!

DİYARBAKIR’da toplanan Demorkatik Toplum Kongresi'nde (DTK) konuşan BDP'nin Van'da desteklediği bağımsız milletvekili adayı ve DTK Genel Başkan Yardıscısı Aysel Tuğluk, felaketin eşiğinde olduklarını savunarak, kötü şeyler olacağını ileri sürdü.

Tuğluk, "Kürtler hükmünü vermiştir, çözüm AKP’ye rağmen gelişecektir. Kürtlerin bu anlamda sabrı da bitmiştir, tahammüle de. Devletle olmuyorsa, halkımız kendi demokrasisinin kuracak ve kendi kurduğu bu sistem içinde yaşamasını bilecek kadar örgütlüdür. Bu statüsüzlük durumu daha fazla devam edemez. Mısır gibi olur, Suriye gibi mi bilinmez. Ancak bir statü kazanılacak ve ne pahasına olursa olsun savunulacaktır" dedi.

Diyarbakır’da toplanan (DTK), 12 Haziran seçimleri ve çatışmaları masaya yatıracak. BDP il binasında düzenlenen toplantıya, bağımsız milletvekilleri adayları ile sivil toplum örgütü temsilcileri ve din adamları katıldı.

TUĞLUK: SIFIR NOKTASINA GİDİYORUZ

Toplantının açılış konuşmasını yapan BDP'nin Van'da desteklediği bağımsız milletvekili adayı ve DTK Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, halkların barışı adına umut vaat eden, heyecanlandıran ve mutlu kılan sözlerle hitap etmek istediğini belirterek, kaygılardan, çatışmalardan, ölümlerden ve olası sonuçlarından bahsetmek zorunda olduğunu söyledi. Tuğluk, "Çünkü felaketimiz eşikte duruyor. Karamsar değilim. Öngörülerimizin ve sezgilerimizin yarattığı duyarlılığa sahibim sadece.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 'Güzel şeyler olacak' demişti. Onca zaman geçti, olmadı. Şimdi yine keskin bir dönemeçteyiz. Dilim varmıyor demeye ancak, kötü şeyler olacak ifadesini bir his olarak dillendirmek durumundayım. Kürt meselesiyle ilgili olan herkes bilebilir ki, ağır ağır değil, hızlı hızlı sıfır noktasına doğru gidiyoruz" dedi.

Türk halkının kendilerini doğru anlamasını isteyen Tuğluk, ‘devletin katı emirleriyle’ Kürt çocuklarının öldürüldüğünü ileri sürdü. Tuğluk, Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelere atıfta bulunarak, barışa ramak kaldığı, diyalogtan müzakereye geçildiği dönemde birilerinin kanayan yaraya dokunduğunu ve oluk oluk kan aktığını savundu.

'İNKAR İSYANİ BÜYÜTÜR SAYIN BAŞBAKAN'

Tuğluk, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) ‘ideolojik kurum’ olduğunu ileri sürerek şöyle dedi:

"Saçma sapan bir karar alıyor ve demokratik temsiliyetin önüne geçmeye çalışıyor. TSK denen militarist kurum eylemsizlik pozisyonundaki gerillaya karşı olağanüstü bir güç ve teknikle operasyon düzenliyor ve en son Dersim’de 7 cana kılıyor. Hepiniz bilirsiniz, bu şehrin acısı ve öfkesi biriktikçe kimseyi tanımaz. AKP denen siyasi kurum ise, olan bitene karşı art niyetli, Kürt meselesine karşı devletçi-iktidarcı tutumuyla ve daha tahrik edercesine ‘Kürt meselesi yoktur’ deme cesareti kadar gafilliğine de girebiliyor. Sizlerin ve basının huzurunda Başbakan’a bir hakikati hatırlatmak isterim, inkar isyanı büyütür sayın başbakan"

‘KÜRTLER KENDİNİ SAVUNUR, BUNUN EVRENSEL HUKUKTA YERİ VAR’

Tuğluk, varoluşun varoluş biçimini yok saymanın ve yaşam hakkına kastedilmesinin, varlığın kendini savunma hakkı, refleksi, arayışı ve araçlarının ortaya çıkacağını ifade ederek, "Açık ve net cümleler ile ifade etmek istiyorum. Kürtler her türlü soykırıma karşı var olma ve direnme mücadelelerini tereddütsüz sürdüreceklerdir. Evrensel hukuk bu hakkı tanımaktadır" dedi.

KÜRTLER HÜKMÜNÜ VERDİ

Abdullah Öcalan’ın Kürt meselesinin çözümü için, sorumluca, ön açıcı, güven verici, özverili tutum sahibi olduğunu ileri süren Tuğluk şöyle konuştu:

"Bu cennet coğrafyada yaşayan bütün halkların özgür geleceği ve ütopyaları adına birlikte başarmak zorundayız. Buna gücümüz de var, isteğimizde. Belki çok acı çekeceğiz. Bedel ödeyeceğiz ama emin olun ki, başaracağız. Tarihin dönülmez noktasındayız. 9 yıldır Kürtler tahammül gösterdi. Defalarca ateşkes ilan edildi, şans verildi, uzlaşı ve çözüm arandı. Ancak sayın Başbakan ve AKP iktidarı oyalamak, tasfiye etmek dışında bir yol bilmediler. Bu artık netleşmiştir ve Kürtler hükmünü vermiştir, çözüm AKP’ye rağmen gelişecektir. Kürtlerin bu anlamda sabrı da bitmiştir, tahammüle de.

Devletle olmuyorsa, halkımız kendi demokrasisinin kuracak ve kendi kurduğu bu sistem içinde yaşamasını bilecek kadar örgütlüdür. Bu statüsüzlük durumu daha fazla devam edemez. Mısır gibi olur, Suriye gibi mi bilinmez. Ancak bir statü kazanılacak ve ne pahasına olursa olsun savunulacaktır. Araf halindeyiz. Sorumluluk devlettedir, sayın başbakandadır. Cennet olsa birlikte yaşayacağız, cehennem olsa birlikte yanacağız"

‘DEMOKRATİK ÖZERKLİĞİ İNŞA ETME GÜNÜDÜR’

Aysel Tuğluk, salonda bulunanların büyük alkışını alan Öcalan’ın ‘birkaç güzel söz, birkaç iyi duygu devrim yapmaya yeter’ sözlerini okuyarak, "Bu yüzdendir ki, Kürtler kendi çözümlerini bulmak ve inşa etmek sorumluluğuyla karşı karşıyadırlar. Süreç, artık demokratik özerklik çözümünün kendi öz iradesi ve öz örgütlülüğüyle inşa etme sürecidir" dedi.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.dha.com.tr/aysel-tugluk-kotu-seyler-olacak-son-dakika-haberi_159934.html





Kızıltepe karıştı

Marketi yağmaladılar, öğrencilerin üstüne havai fişek attılar

MARDİN'in Kızıltepe İlçesi'nde kepenk kaptma eylemine uymayan bir marketi yağmalayan göstericiler, 23 Nisan İlköğretim Okulu'na, öğrencilerin sırada olduğu bir sırada havai fişekle saldırdıkları ortaya çıktı.

Kızıltepe İlçesi'nde kepenk kapama eylemine katılmayan bir marketin yağmalanması ve öğrencilerin sırada olduğu sırada bir ilköğretime yapılan havai fişekli saldırı görüntüleri, güvenlik kameraları tarafından anbe an kaydedildi.

Diyarbakır-Mardin karayoluna geçen 8 Nisan günü mayın düzeneği yerleştirirken, mayının elinde patlaması sonucu ölen Suriye Uyruklu Bengin Welat kod adlı Beşir Muhammed adlı teröristin, Kızıltepe'de toprağa verildiği gün, yasadışı protesto gösteri yapan gruplar, işyerlerine, banka şubelerine ve kamua ait bir çok kuruma molotof kokteyli ve havai fişeklerle saldırdı.

Güvenlik kameralarının kaydettiği o güne ait görüntülerde, Urfa Caddesi üzerinde bulunan ve kepenk kaptma eylemine katılmayan bir markete giren göstericilerin yağma anı saniye saniye tüm detaylarıyla kaydedildi. Göstericiler marketten aldıkları malzemelerle dışarı çıkarken marketi de kullanılmaz hale getirdiler.

Yine aynı gün içerisinde 23 Nisan İlköğretim Okulu bahçesinde sıra olup okula girmek üzere olan öğrenciler ve okula da havai fişekle yapılan saldırı anı da güvenlik kamerası tarafından kaydedildi. Yüzleri maskeli 2 kişi, okulun kapısından içeri girerek havai fişek sırada bekleyen öğrencilerin üzerine doğru havai fişekle ateş etti. Saldırı esnasında korku ve paniğ kapılan öğrenciler ile öğretmenleri sağa sola kaçıştığı net olarak görüldü.
Okulun içine sığınmak zorunda kalan öğrenciler ve öğretmenler içeride de büyük panik yaşadı. İçeride öğrencileri sakinleştirmeye çalışan bir kadın öğretmenin bayılıp yere yığılması, kargaşaya neden oldu.

Yaklaşık 3 dakika süren bu olayların duyulması üzerine veliler okula akın ederek çocuklarını alarak eve götürdü.

Kızıltepe İlçesi'nde yaklaşık bir hafta önce de bir banka şubesine molotofkokteyli atan göstericilerin BDP'in seçim otobüsünden inerek olayı gerçekleştirdiği kameralara yansımıştı. Ayrıca iş yerlerini yağmalayan göstericiler birçok kamu binasına ve banka ATM'sini de tahrip etmişti.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.dha.com.tr/kiziltepede-olaylar-cikti-son-dakika-haberi_159966.html




Yükseova'da olaylar çıktı

Kepenklerin kapalı olduğu ilçede öğle saatlerinde olaylar çıktı.

Tunceli'nin Pülümür İlçesi'nin kırsalı kesiminde düzenlenen operasyonda PKK'lı 7 teröristin öldürülmesini protesto eden yaklaşık 200 gösterici, Şemdinli yolunda bir araya geldi.

Karayolunu barikatla kapattıktan sonra ateş yakıp slogan atan göstericilere polis müdahalede bulundu.Çok sayıda çevik kuvvet polisi ve zırhlı araçlar, Şemdinli yolunda eylem yapan göstericileri dağıtmak için basınçlı su ve gözyaşartıcı bomba kulandı. Göstericiler ise, polislere taş ve molotofkokteyli atarak karşılık verdi. Göstericilerin sokak aralarına dağılmaları üzerine ilçenin birçok noktasında başlayan olaylar devam ederken, polis ilçede geniş önlem aldı.

Yüksekova karıştı: 1 ölü

Yüksekova karıştı: 1 ölü

Yüksekova'da, Tunceli'de terör örgütü PKK'ya yönelik operasyonu bahane ederek düzenlenen izinsiz gösteride açılan ateşte Hizbullah'a yakınlığıyla bilinen Mustazaf-Der üyesi bir kişi hayatını kaybetti.

Tunceli'de terör örgütü PKK'ya yönelik operasyonu bahane eden bir grup, Yüksekova-Şemdinli karayolunda toplandı.

Barikat kurarak ateş yakan ve yolu ulaşıma kapatan grup, çevre güvenliğini sağlayan polise taş ve molotofkokteylleri ile saldırdı.

Olaylar devam ederken, Mustazaflar ile Dayanışma Derneği'nden çıktıkları ve ellerinde sopa olduğu öne sürülen 15-20 kişi göstericilere müdahalede bulunmaya başladı.

Polisin basınçlı su ve biber gazı ile müdahale ettiği grup, ara sokaklara dağıldı.

Bu sırada silah sesleri duyulurken, Mustazaflar ile Dayanışma Derneği yakınında bir kişinin yaralı olduğu görüldü.

Evli ve 4 çocuk babası olan 30 yaşındaki Übeydullah Durna olduğu belirlenen yaralı, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Yüksekova Kaymakamı Üzeyir Aziz Özer, Übeydullahn Durna'nın ölümüne neden olan kurşunun göstericilerden geldiğini belirtirken, soruşturmanın kapsamlı sürdürüldüğünü söyledi.

İlçedeki olaylar yer yer devam ederken, ilçedeki güvenlik önlemleri de en üst seviyeye çıkarıldı.

İm (Kod): Tümünü seç
http://haber.gazetevatan.com/yuksekova-karisti-1-olu/375495/1/Gundem


İm (Kod): Tümünü seç
http://www.dha.com.tr/yukseovada-olaylar-cikti-son-dakika-haberi_159935.html


Mustazaflar yürüdü Yüksekova karıştı

Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'nde açılan ateş sonucu öldürülen Übeydullah Durna, Aksu Köyü'nde toprağa verildi. Kepenkleri açık ve güne sakin başlayan Yüksekova'da öğlen saatlerinde olaylar çıktı.

KEPENKLER KAPANDI

İlçeye 7 kilometre uzaklıkta bulunan Aksu Köyü'nde Durna'nın cenza törene katılan ve çevre ilerden geldikleri öne sürülen yaklaşık 200 araçlık konvoy, taziyenin ardından ilçe merkezine geldi. Araçlardan inen yaklaşık 300 kişi Cengiz Topel Caddesi'nde tekbir getirererek yürümeye başladı. Bunu üzerine kepenkler kapanırken, çevrede bulunanalar da tepki gösterdi. Bunun üzerine de olaylar çıktı.

POLİS MÜDAHALE ETTİ

Çevrede bulunanlarn yürüyüş yapanlara tepki gösterdi. Çıkan olaylara ise polis gözyaşartıcı bomba ve havaya ateş açarak müdahale etti. Cengiz Topel Caddesi üzerinde bulunan Mustazaflar Derneği'nin bulunduğu çevredede bir çok cam kırıldı.

Mahalle aralarında olayların devam ettiği Yüksekova İlçesi'nde Karayolları Kavşağı'nda ateşe verilen 72 EA 378 plakalı otomobil yanarak hurdaya döndü.

2 KİŞİ YARALANDI

Bu arada, Mustazaflar Derneği üyelerini yürümesinin ardından çıkan olaylarda ise 2 kişinin atılan taşlarla yaralandığı belirtildi. Yaralılar, Yüksekova Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı.

dha.com



Bölücübaşı Öcalan'dan tehdit: 15 Haziran son tarih!

İMRALI'da çarptırıldığı ömür boyu hapis cezasını çeken PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan, "15 Haziran son tarihtir. 15 Haziran'dan sonra ya anlamlı bir müzakere dönemi başlar ya da büyük bir savaş başlar, kıyamet kopar" diye tehditte bulundu.

İm (Kod): Tümünü seç
http://haber.gazetevatan.com/ocalandan-tehdit-15-haziran-son-tarih/375687/1/Gundem

Re: Türkiye Düşmanları Saldırıyor! Adım Adım İç Savaşa Doğru

İletiGönderilme zamanı: Sal May 17, 2011 21:13
gönderen Başkomutan
Güneydoğu’da 12 ölü PKK’lı gerginliği

Şırnak’ ta düzenlenen operasyonda, PKK’lı 12 teröristin ölü ele geçilmesine tepki amacıyla Şırnak ile Cizre, Silopi, İdil, Uludere, Beytüşşebap İlçesi’nde ’3 günlük yas’ ilan edilirken, esnaf, dün sabah işyerlerini açmadı.

Hakkari ve Yüksekova’da sadece fırın ve eczanelerin açık olduğu görüldü. “Yas” ilan edilen Hakkari ve Yüksekova İlçesi’nde düğünlerde müzik çalınmaması istendi. Önceki akşam 4 PKK’lının cenazesinin getirildiği Şırnak Devlet Hastanesi çevresinde toplanan gruplar, “İntikam” diye sloganı atarken, BDP Şırnak İl Başkanı Abit İke ve Uludere Belediye Başkanı Şükran Sincar’ın da aralarında bulunduğu bir grup BDP’li, çatışmanın çıktığı ve 3 PKK’lının cesedinin bulunduğu Yemişli Köyü’ne hareket etti. İdil İlçesi’nde ise, önceki gece Köy Korucuları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne molotof kokteyli saldırı düzenlendi.

Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nde bir apartmanın önüne bırakılan ses bombası büyük gürültü ile patladı. Patlamada ölen ya da yaralananın olmazken, binanın camları kırıldı. Yüksekova İlçesi’nde Cengiz Topel Caddesi üzerinde toplanan yaklaşık 100 kişilik grup ateş yakıp yola barikat kurarak PKK lehine slogan attı. Grupta bulunanlar kendilerini dağıtmak isteyen polise taşlarla karşılık verildi. Bunun üzerine polis, gösterici grubu dağıtmak için göz yaşartıcı bomba ve tazyikli su kullandı.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/17796016.asp?gid=386




Cizre ve Silopi olaylar

Terörist cenazesinde Cizre ve Silopi'de olaylar çıktı. Göstericiler polisle çatıştı.

ŞIRNAK'ın Uludere İlçesi'nde sınırdan askeri üs bölgesine sızmak isterken çıkan çatışmada öldürülen 12 PKK'lı teröristten 'Berxwedan Malazgirt' kod adlı Hanifi Aydın'ın cenazesinin Muş'a götürülmesi sırasında geçirildiği Şırnak'ın Cizre ve Silopi ilçelerinde olaylar çıktı. Göstericiler polisle çatıştı. PKK'lıların öldürülmesini protesto etmek için Şırnak merkez ile ilçeleri, Mardin'in Nusaybin, Kızıltepe, Derik, ve Mazıdağ ilçelerinde esnaf bugün kepenkleri açmadı.

Cizre'de PKK'lı Hanifi Aydın'ın cenazesini saat 23.00 sıralarında karşılayan yaklaşık 5 bin kişi Abdullah Öcalan ve PKK flamalar açıp, cenazeyle birlikte yürüyüşe geçti. Yürüyüş sırasında ilçede toplanan 15 bin kişi, PKK ve Öcalan lehine ve 'intikam' sloganları attı. Cenazenin ilçe dışına çıkarılmasının ardından bir grup slogan atarak yürüyüş yapmak istemesine, önlem alan polis izin vermedi.

İDİL'DE ÖĞRETMENEVİNİ TAŞLADILAR

Kepenklerin kapalı olduğu Şırnak'ın İdil İlçesi'nde de yasadışı gösteri yapmak isteyen yaklaşık 200 kişilik bir grup, Adile Naşit Caddesi'nde toplanarak, PKK ve Abdullah Öcalan lehinde slogan attı. Aynı cadde üzerinde bulunan öğretmenevini taşlayan grup, binanın tüm camlarını kırdı. Öğretmenevinin taşlanması üzerine polis, göstericileri dağıtmak için gaz bombası ve tazyikli su kullandı. Göstericiler de polise taş, havai fişek ve molotof kokteyli attı. Olaylar sırasında bir polis memuru, başına isabet eden taşla yaralandı. İdil Devlet Hastanesi'ne kaldırılan polis memuru, tedavi altına alındı. Olaylarda polise molotof ve taş atan 4 kişi de gözaltına alındı. İdil'de yer yer gösterilerin devam ettiği bildirildi.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.dha.com.tr/cizre-ve-silopide-olayli-gece-son-dakika-haberi_162482.html



Resim


Hakkari'de olay çıktı!

PKK’lının cenazesi binlerce kişinin katılımıyla toprağa verilirken, operasyonun protesto edilmesi amacıyla da Hakkari kent merkezi, Yüksekova, Şemdinli ve Çukurca ilçeleri ile Van’ın Başkale İlçesi’nde ise bugün kepenkler açılmadı.

Hakkari Devlet Hastanesi morgunda bulunan PKK’lı Aşkan’ın cenazeni toprağa vermek için sabah saatlerinden itibaren binlerce kişi hastane önünde toplandı. Aşkan’ın cenazesini binlerce kişi hastane morgundan aldı. Cenazenin morgdan alınması sırasında ailesi ve yakınları tarafından bir tepside de kına getirilerek morga götürüldü. Yakınları, Aşkan’la gurur duyduklarını, yapılan bu töreni de onun düğünü olarak gördüklerini söyledi.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.dha.com.tr/hakkaride-pkkli-teroristlerin-cenazesinde-olay-cikti-son-dakika-haberi_162494.html



Resim


Asker kalabalığı dağıtmak için havaya ateş açtı

PKK'lıların cenazesini alan kalabalıkla asker arasındaki gerginlik DHA kamerasına böyle yansıdı.

ŞIRNAK'ın Uludere İlçesi'nde Irak'tan sınırdaki üs bölgesine sızmak isterken çıkan çatışmada öldürülen 12 PKK'lıdan Irak tarafında kalan 3'ünün cenazesini almak isteyen BDP'lilerle güvenlik güçleri arasındaki gerginlik dün saatlerce sürdü. Cenazeleri sınırı geçirip omuzlarında getiren BDP'lilerle güvenlik güçleri arasındaki gerginlikte askerler havaya ateş açtı. PKK'lılardan Sami Piranoğlu'nun cenazesi dün gece yarısı Uludere'de defnedilirken, cenazeye BDP'nin desteklediği bağımsız milletvekili adayı Hasip Kaplan ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de katıldı.Uludere'nin Yemişli Köyü'nün Irak sınırındaki Bilican Tepesi Mevkii'ndeki üs bölgesine sızmak isteyen PKK'lılar güvenlik güçleriyle çatıştı. İki ayrı operasyonda toplam 12 PKK'lı öldürüldü. PKK'lılardan 3'nünü cenazesi Irak tarafında kalması üzerine aralarında BDP'nin desteklediği bağımsız milletvekili adayları Gültan Kışanak, Hasip Kaplan ile Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve BDP Genel Başkan Vekili Filis Koçali'nin de bulunduğu BDP'liler Bilican Tepesi'nde toplandı.

SINIRDA GERGİNLİK GÜN BOYU SÜRDÜ

Cenazeleri almak için yaklaşık 300 kişi Irak tarafına geçip, aldıkları cenazeleri Bilican Tepesi'ne getirdi. Bu sırada bölgede bulunanların sloganlar atması üzerine gerginlik yaşandı. Asker havaya uyarı ateşi açarken, helikopterlerle çok sayıda takviye askerler bölgeye indirildi. Askerlerin cenazeyi otopsi yapılmak üzere almak istemesi üzerine bölgede gerginlik üst seviyeye çıktı. Yaşanan arbede sırasında cenazeleri vermek istemeyenler, kopardıkları ağaç dalları ile askerler karşı koymaya çalıştı. Bir grup tabutlarda bulunan cenazeleri kaçırmak için hızla yamaçlardan koşmaya başladı. Bu sırada bölgeye giriş ve çıkışlar tutuldu. Yaşanan arbedenin ardından cenazeleri vermek istemeyen BDP'liler oturma eylemi başlattı.Bu arada yaklaşık 50 kişi askerler tarafından gözaltına alındı. Daha sonra Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, görevli komutanlarla görüşmesinin ardından gözaltına alınanlar bir süre sonra serbest bırakıldı. Daha sonra 3 PKK'lının cenazeleri askerlere teslim edildi.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.dha.com.tr/sirnak-in-uludere-ilcesi-yemisli-koyu-yakinlarinda-pkkli-cenazesini-alan-kalabalik-askerle-karsi-karsiya-geldi-asker-havaya-ates-acti-son-dakika-haberi_162459.html






12 PKK'lının öldürülmesi 'sıradan bir iş' değil

Öcalan çatışma istemiyor, AK Parti hükümeti istemiyor, CHP istemiyor, yöre halkı istemiyor, BDP'liler istemiyor. Peki kim istiyor, bu önemli.

Genelkurmay Başkanlığı 12 PKK’lının öldürüldüğü olayı anlatan açıklamasını şu cümleyle bitiriyor: “Her iki çatışmada da güvenlik güçlerinde herhangi bir zayiat meydana gelmemiştir.”

Olayın duyulmasının ardından binlerce insanın sınıra gittiği görülüyor. Anlatılanlara göre öldürülen PKK’lıların cesetleri sınırın öte yakasında ve ortalığa saçılmış durumda. Bu cesetlerin bir kısmı bulunmuş, dağların, tepelerin arasından yöreye giden insanlar tarafından sırtlarda taşınarak getirilmiş. Asker bunları sınırdan sokmak istemediği için gerginlik had safhada.

Soru yalnızca PKK’ya değil

PKK seçim dönemi boyunca eylemsizlik içinde olduğunu açıkladı. Öcalan, ‘ateşkes’ söyleminde ısrarlı. (Buna rağmen Başbakan’ın koruma ekibine saldırılması şok etkisi yarattı. PKK’nın bunu nasıl açıklayacağını ben de sorguluyorum.)

Peki PKK’ya yönelik son operasyonları kime soracağız? Bu operasyonlara nasıl karar veriliyor?

Öldürülen PKK’lıların Irak tarafında olduğu anlaşılıyor. Henüz içeri bile girmedikleri ortada. Operasyonda hiçbir askerin zarara uğramamış olması, pusu düşüncesini güçlendiriyor.

“TSK, eline silah almış dağa çıkmış PKK’lıyı görmezlikten mi gelsin” diye soran çok insan var. Türkiye’nin batısının gözüyle bakıldığında PKK’lıların nasıl ve neden öldürüldüğü çok fark etmeyebiliyor. Bir okurdan şöyle bir e-mail gelmiş:

“Bugünkü yazınızı dehşete düşerek okudum. Çözümden, barıştan bahsediyorsunuz, batılı Türklerin doğudaki Kürtleri anlamadığından söz ediyorsunuz. Bir batılı Türk olarak, doğuda yaşananları çok çok iyi bildiğimi iddia etmiyorum, askerliğimi doğuda yapmış olmama rağmen. Fakat, binlerce insanın ölümüne neden olan PKK (terör örgütüdür, aksini mi düşünüyorsunuz yoksa anlamıyorum) militanlarının, ateşkes ilan ederek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ‘neredeyse lütufta’ bulunduğunu söyleyeceksiniz. Unutmayınız ki, öldürülen 7 kişi, sade vatandaş değildir, şu veya bu şekilde terör örgütü mensubudur. Dolayısıyla eylem planlasın veya planlamasın teröristlerin yakalanmasını veya öldürülmesini eleştirmenin, bunun için devletimizi ve TSK’yı suçlamanın arkasındaki mantığı anlamakta güçlük çekiyorum. Yıllardır, çekilen acıların 1 numaralı sorumlusunun (elbette başka odaklar da vardır ama) PKK olduğunu unutuyorsunuz gibi geliyor...”

Kürtlerin önemli bir kısmı böyle bakmıyor

Okurun bakış açısını paylaşmamakla beraber psikolojisini anlamaya çalışıyorum. Türkiye’nin batısına konu, yalnızca ‘terör’ olarak aktarıldı ve anlatıldı. Yöre çocuklarının çok önemli bir bölümünün neden ölümü göze alarak 30 yıldır sürekli ve düzenli olarak PKK saflarına katıldığı üzerine çok az düşünüldü, arka plandaki toplumsal boyut çok az araştırıldı.

Yaşar Büyükanıt, M. Ali Birand’ın sorusu üzerine, “Bütün Türk ordusunu Kandil’e yığsak yine de kesin sonuç alamayız” demişti. Birçok komutan askeri yöntemlerle kesin netice alınamayacağını ifade ediyor. Çözümün silahların susturulmasından geçtiği açık. Bunun tek taraflı olması mümkün değil. PKK’nın eylemsizlik kararı karşısında, sorunu çözmek konusunda samimi olan güçlerin, operasyon yolu yerine demokratik rejim içinde bir çözüm arayışına yönelmeleri gerekir.

Okuyucuma cevap olarak şunları söylemek istiyorum: On binlerce Kürt şu anda öldürülen PKK’lıların cenazesinde ağıt yakıyor. Onları ‘kendi şehidi’ olarak bağrına basıyor. Batının ‘terörist’ olarak tanımladıklarını doğudaki birçok insan kahraman olarak görüyor. Bu algıyı hiçbir silahlı müdahale, hiçbir operasyon yok edemez.

Kim veya kimler ülkemizin huzurunu, seçim güvenliğini bozmak istiyor?

Benim algılayabildiğim kadarıyla Öcalan çatışma istemiyor, AK Parti hükümeti istemiyor, CHP istemiyor, yöre halkı istemiyor, BDP’liler istemiyor.

Peki kim istiyor?

Bu soruyu sormaya devam edelim...

ORAL ÇALIŞLAR 17/05/2011
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1049545&Yazar=ORAL%20%C7ALI%DELAR&Date=17.05.2011&CategoryID=98




Böyle bir dönemde Uludere`de 12 PKK`lıyı kim öldürttü?

On binlerce insanın öldürüldüğü otuz yıllık savaşın bu ölümlerle bir neticeye ulaşmadığı apaçık ortada dururken, çözümün eşiğinde yeniden adam öldürerek barışı sabote etmenin sorumlusu kim?

Aslına bakarsanız her şeyin sütliman olması gereken bir dönemdeyiz.

Ülke seçime gidiyor, kampanyalar biraz işportacı düzeyinde yürüyor ama olsun, dünyanın her yerinde biraz böyledir.

Herkes her konuda fikrini söyleyebiliyor.

Daha da önemlisi Öcalan devletle müzakerelerini sürdürüyor.


15 Hazirana kadar “Kürt tarihinin ilk büyük anlaşmasına” ulaşılabileceğini söylüyor.

Seçimden sonra yeni anayasa yapılacağı vaat ediliyor.

Bu tablodan sert tartışmalar, atışmalar, politik seviyesizlikler, matraklıklar falan çıkar ama bu tablodan “içsavaş” görüntüsü çıkmaz normalde.

Ama baktığınızda Güneydoğu şu anda “ayaklanmanın” eşiğinde gözüküyor.

Üç günlük yas var.

Göstericiler polislerle çatışıyor.

Şehirlerde kepenkler indiriliyor.

Her yanda öfke patlamaları yaşanıyor.

Belli ki normalin dışında bir şeyler yaşanıyor.


Devletin bütün birimleriyle görüşen Öcalan’ın “barışa yaklaştığımızı” söylediği sırada savaş yükseliyor.

Seçimlere ve muhtemel bir barışa hazırlanırken neden böyle bir savaş atmosferine giriyoruz?

Bunun cevabını bulabilmek için Emre Uslu’nun bugünkü yazısını okumak lazım.

Uslu’nun yazısını okurken, onun “Kastamonu saldırısını” daha önceden haber veren biri olduğunu da iç unutmamalı tabii.

Olaylar, Tunceli’de durduk yerde yedi PKK’lının öldürülmesiyle başladı.

PKK da buna karşılık Kastamonu’da ve Silopi’de polislere saldırdı.

Ardından Uludere’de 12 PKK’lının vurulduğu “operasyon” geldi.

Devlet Öcalan’la “müzakerelerini” sürdürürken neden “devletin ordusu” PKK’lılara operasyon düzenleyip onları öldürdü?

Bu emri kim verdi?

Hükümet mi “saldırın” dedi?

Genelkurmay mı harekatı başlattı?

Yoksa bazı generaller kendi başlarına mı bu operasyonları düzenliyor?

On binlerce insanın öldürüldüğü otuz yıllık savaşın bu ölümlerle bir neticeye ulaşmadığı apaçık ortada dururken, çözümün eşiğinde yeniden adam öldürerek barışı sabote etmenin sorumlusu kim?

Emre Uslu, Tunceli saldırısının gerçekleştiği bölgenin komutanlığını, Balyoz sanıklarını Genelkurmay adına ziyaret eden generalin yaptığını söylüyor.

Ama daha da ilginç olanı Uludere’de 12 PKK’lının öldürüldüğü saldırıyı yöneten general.

Bu 12 kişinin neden ve nasıl öldürüldüğü açıklığa kavuşmadı.

Resmi açıklamalar, PKK’lıların “sınırdan sızarken” öldürüldüklerini iddia ediyor ama ölenlerin cesetleri “sınırın öbür yanından” getiriliyor.

Uslu, “12 kişinin öldürüldüğü bir çatışmada bir tek askerin bile yaralanmamış olması izaha muhtaç bir durum” diyor.

Yapılan açıklamanın pek akla yakın olmadığı açık.

Bu 12 kişinin ateşkes döneminde ani bir saldırıyla öldürülmüş olma ihtimali daha kuvvetli.

Zaten bu yüzden Güneydoğu ayakta.

Bunun için oradaki insanlar öfkeli.

Peki, bir anda bütün Güneydoğu’yu ayaklandıran böyle bir operasyonu gerçekleştiren general kim?

Uslu, o generalin kimliğini de veriyor.

Bizim gazetenin yayınladığı “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı”nı hazırlayan ekip arasında geçiyor adı bu generalin.

O planı hazırlayan “cuntanın” elemanı olduğu söylenen bir general, tam barışa yaklaşıldığı sırada Uludere’de yaptığı bir operasyonla savaşı kışkırtıyor.

Emre Uslu, bütün bunların bir plan içinde geliştiğini ileri sürüyor.

Ve, Kastamonu saldırısını daha önceden haber vermiş biri olarak, Bolu yahut Karabük civarında yakında PKK’lı bir grubun saldırı düzenleyeceğini bildiriyor.

Bu saldırıyı düzenleyecek PKK grubuna da “bilerek” engel olunmadığını söylüyor.

Bütün bunlar, Uslu’ya göre “AKP’yi bitirme planının” bir parçası.

Peki, amaçlarından biri de AKP’yi geriletmek olan bu cuntanın eylemleri karşısında başbakan ne yapıyor?

Son gördüğümde ceketi fora etmiş, yaptığı duble yolları anlatıp “tek devlet” diye bağırıyordu.

O devleti “tek” sanıyor ama o tek devlet çoktan cuntalarla parçalanmış, hem onun hem Türkiye’nin altını oyuyor.

Sanırım, mitinglerdeki büyük kalabalıkların alkış seslerinin gürültüsünden, başbakan, cuntanın kışkırttığı Güneydoğu’dan yükselen ayaklanma seslerini duyamıyor.

Ahmet ALTAN 17/05/2011
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.birikimhaber.com/Haber/Gundem/17052011/Boyle-bir-donemde-Uluderede-12-PKKliyi-kim-oldurttu.php

Re: Türkiye Düşmanları Saldırıyor! Adım Adım İç Savaşa Doğru

İletiGönderilme zamanı: Sal May 24, 2011 22:25
gönderen Başkomutan
Leyla Zana'dan çok tartışılacak Öcalan yorumu

BDP'nin Diyarbakır'da desteklediği bağımsız milletvekili adayı Leyla Zana, "Süreç artık önderliğimizin (Abdullah Öcalan) aramızda olması sürecidir" dedi.

BDP'nin Diyarbakır'da desteklediği bağımsız milletvekili adayı Leyla Zana, bu sürecin kendi kaymakam ve valilerini kendi içlerinde seçme süreci olduğunu ileri sürerek, "Süreç artık önderliğimizin (Abdullah Öcalan) aramızda olması sürecidir. Gerillalarımızı artık aramızda, kendi içimizde görme sürecidir. Biz hükümete ortak olmak istiyoruz. Kabul ediyorlarsa birlikte yaşamaya varız. Kabul etmiyorlarsa kendimiz bunları yaratacağız. Gün gelecek Öcalan kendi halkının arasında, bu halkın çocuklarına öğretmen olacak, o günlerin yakın olacağına inanıyorum" dedi.

Leyla Zana, seçim çalışmalarını sürdürdüğü Hazro İlçesi'nin köylerinde çarpıcı açıklamalar yaptı. Kürtçe konuşan Zana, Kürt halkının çok acılar çektiğini, halkın korucu ve kontrgerilla nedeniyle karanlık bir dönem yaşadığını ileri sürdü. Leyla Zana, "Karanlık güçler her eve bir kıvılcım atarak Kürtler arasındaki birliği bu şekilde bozdu. Parti olarak tüm ezilmiş halkları kucaklayacağız. Oylarımız Kürdistan'a, barışa, kardeşliğe ve gerilla için verin" diye konuştu

'Süreç, Öcalan'ın aramızda olması sürecidir'

Hazro'nun Çitlibahçe Köyü'nde kendisi için kurban kesilmesine izin vermeyen Zana, köy meydanında köylülere hitaben bir konuşma yaptı. Zana şunları söyledi:

"Bu süreç artık kendi kaymakamımızı, valimizi, kendi içimizde seçme sürecidir. Süreç artık önderliğimizin (Abdullah Öcalan) aramızda olması sürecidir. Gerillalarımızı artık aramızda, kendi içimizde görme sürecidir. Biz hükümete ortak olmak istiyoruz. Kabul ediyorlarsa birlikte yaşamaya varız. Kabul etmiyorlarsa kendimiz bunları yaratacağız. Gün gelecek, Öcalan kendi halkının arasında bu halkın çocuklarına öğretmen olacak.O günlerin yakın olacağına inanıyorum. Bu hükümet ya Öcalan'ın uzattığı barış elini tutup barışacak, veya biz halk olarak bu sistemin her şeyini reddedeceğiz."

Korucubaşı: Bölgeye barış gelsin

Korucu olan Sarıerik Köyü'nü de ziyaret eden Leyla Zana, korucubaşı Kasım Tatlı ile bir süre sohbet etti. Tatlı, Zana'ya, 'Kürdistan güvercini' diye hitap ederek, "Hayırlı uğurlu olsun. Hoş geldiniz. Bizde bir kadın bir davaya girince o dava biter biliyorsunuz. İnşallah kazanırsınız. Biz hükümetten ve devletten prim, destekleme veya başka bir şey istemiyoruz. Akan kanı durdurmasını istiyoruz. Bölgeye barışın gelmesini istiyoruz" dedi. Korucubaşı Zana'ya köy yollarının belediye tarafından yapılmadığından da şikayet etti. Zana ise, belediyelerin ödenek yetersizliğinden yakındı.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/05/24/leyla.zanadan.cok.tartisilacak.ocalan.yorumu/617745.0/index.html



Kürt halkının artık onların yalanlarına kanmayacağını belirten Zana, dün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun özerklik açıklamasına atıfta bulunarak, "CHP'de özerkliği kabul ediyormuş? Cumhuriyet tarihine gittiğimizde 1923'te bile diyorlar, 'Kürtler Kürdistan da muhtariyetleri var. Kürtler özerktirler kendi kendilerini idare etsinler' açıklamaları var. Şimdi Kürtlerin onlara desteklerinin çekildiğini görünce yeniden özekliği dillendirmeye başladılar. 1923 yılından bu yana Kürtlerin eline ilk kez büyük bir fırsat geçti. Bu fırsatta yapılacak yeni anayasadır. 1923 yılından 2011 yılına kadar gelen anayasaları hep Kürtlerin inkar ve imhasına dayalıydı. 2011 yılı kanunların yeniden inşa edileceği yıldır.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=43612





Arınç genel af önerdi...

Hükümette ilk kez üst düzey bir yetkili genel aftan bahsetti. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç "Terör sona erebilecekse bunun unsurlarından biri belki genel af olarak düşünülmeli" dedi.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da yaklaşık bir yıl önce Batman'da "Genel aftan" bahsetmiş ve tepki görmüştü. Başbakan Erdoğan Kılıçdaroğlu'na "Sana o yetkiyi kim verdi? Parlamentonun yüzde 65'ine sahip olan AK Parti sana o yolda bir gıdım su içirmez. Sen neyin genel affını çıkarıyorsun. Şu bayrağımız, bu kırmızı rengini nerden alıyor biliyor musun, o şehitlerimizin kanından alıyor. Sen nerden aldın bu yetkiyi de böyle genel aftan bahsediyorsun?" diye yüklenmişti.

ARINÇ DA "GENEL AF" DEDİ

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise önceki gece Habertürk'te katıldığı programda Kılıçdaroğlu'nun Batman'da genel aftan bahsettiğini, ancak Ankara'ya gelince "Yanlış anlaşıldı, terör bitsin de ondan sonra bu düşünülebilir" dediğini hatırlatarak şöyle konuştu:

"Halbuki terör sona erebilecekse bunun unsurlarından biri belki genel af olarak düşünülmeli. Terör bittikten sonra zaten genel affa ne ihtiyaç kalacak? Ama orada söylediğini, birisi dürtünce Ankara'da inkar ediyor.

CHP'de bugün lider profili, aday profili, partinin yönetimine gelenler açısından değişiklikler oldu. Keşke bunlar müspet olarak, pozitif olarak Kürt sorununun çözülmesinde de, terörün bitmesinde de, milli birlik ve kardeşlik projesinde de olumlu destek olarak sadece 'evet, ne kadar güzel yaptınız'anlamında değil, 'şurası yanlış, şurayı şöyle yaparsanız daha iyi olur, benim de teklifim budur' diyebilse..."

Ortadoğu Gzt.