2. yüz (Toplam 8 yüz)

Re: Polisten Tekel işçilerine tayzikli su ve gaz bombalı müdahal

İletiGönderilme zamanı: Çrş Ara 23, 2009 11:37
gönderen Comte
Tekel İşçilerinin Direnişi

AKP’nin inatla sürdürdüğü özelleştirme sürecinde, 218 kuruluştaki kamu hissesi, değerinin çok altında yerli ve yabancı sermayeye, ekonomik yarar ve çalışanların çıkarları korunmadan satılmıştır. Özelleştirme sadece ülkemize özgü bir ekonomik fenomen değildir. Başka ülkeler de bu uygulamayı yapmakta, ama çok özel koşullar altında bu devir sağlanmaktadır. Örneğin Almanya, özelleştirilmek istenen kuruluşa talip şirkete bazı önkoşullar dayatmakta ve “Bu işyerinin devrini sana yaptığım zaman şu kadar milyon Avro işletmenin yenilenmesi için harcayacaksın, şu kadar sene bu işletmeyi devredemeyeceksin ve emeklilik hakkı kazananlar dışında hiçbir işçiyi işten çıkarmayacaksın. Eğer bu koşullara devirden sonra uymazsan devrettiğim işletmeyi geri alırım ve ödediğin bedeli de hazineye gelir kaydederim” demektedir. Özelleştirme bu koşullarla yapılırsa hem ekonomiye yarar hem de çalışanlara iş güvencesi sağlanmış olur. Bizde yapılan özelleştirmeler akıl almaz bir biçimde ne ülkenin ekonomik çıkarı ne de çalışanların kazanılmış hakları gözetilerek yapıldığından hem ekonomi hem de çalışanlar büyük zarar görmektedir. Tekel özelleştirmesinin topluma verdiği inanılmaz zarar, çalışanları ve toplumu bir patlamanın eşiğine kadar getirmiştir.

AKP hükümetinin izlediği yanlış özelleştirme politikaları, üretimi teşvik edecek yerde gerilemesine, yeni üretim tesisleri açılacak yerde mevcut tesislerin kapanmasına neden olmaktadır. 2008 yılına kadar yapılan özelleştirmeler sonunda 2000 öncesinde kamuda çalışan 650 bin işçinin sayısı 400 bine gerilemiştir. 2000 yılında 600 bin işçi adına toplu iş sözleşmesi imzalayan Türk-İş üyesi sendikalar, 2007 yılında ancak 320 bin işçiyi kapsayan toplusözleşme imzalayabilmiştir. Özelleştirmeyi düzenleyen 4046 sayılı yasa, bu işletmelerde çalışanlar arasında çok ciddi bir eşitsizlik yaratmıştır. Yasa özelleştirilen işletmelerde çalışan memur ve işçi statüsünde olmayan sözleşmeli personel için diğer kamu kuruluşlarına nakil olanağı tanımış, işçiler için kıdem-ihbar tazminatı dışında ek iş kaybı tazminatı ödenmesi öngörülmüştür. Yasanın 21. maddesi, işçilerin meslek geliştirmek için eğitim hizmetlerinden yararlandırılması ve yeni iş bulmak için verilen hizmetlerden faydalanması önerisinde bulunmaktadır. Tekel işçileri için bu madde hükmü hiç işletilmemiştir.

Tekel özelleştirmesi bir ekonomik ve sosyal faciadır. Tekel geçen yıl BAT’a (British-American Tobacco Company) satıldı. Bu şirket sigara üretmek için tütünü dışarıdan almaya başlayınca, 2000 yılında tütün üreticisi aileler 208 bin ton tütün üretirken 2009’da bu üretim 90 bin tona düşmüş ve tütün üreten 2 milyon kişi işsiz kalmıştır. Tekel tütünleri 56 yaprak tütün işleme merkezlerinde 12 bin işçi tarafından işleniyordu. Hükümet bu işçileri, hiçbir yeni meslek eğitimi vermeden, kamuda başka bir işe kazanılmış hakları ile nakletmeyi düşünmeden Ocak 2010’da işten çıkaracağını belirtmiştir. Hükümet bu işçiler için 657 sayılı yasanın 4-c maddesi gereği asgari ücret ödemeli 10 aylık geçici iş önermektedir. İşten çıkarılacak olan bu 12 bin işçi bugünlerde Ankara’da yaşadıkları eşitsizliği ve yaşayacakları sefaleti protesto etmek için, yapılan haksızlığa karşı çok haklı bir direnişi sergilemektedir.

Bu direniş aynı zamanda Türk-İş tarafından bir kış uykusuna yatırılan işçi hareketinin eylemsizliğine karşı bir çığlık olarak da algılanabilir. Tekel işçilerinin Ankara direnişi, son yıllarda yaşanan en önemli işçi eylemidir. Eğer haklı sorunlarına bir çözüm bulunamazsa bu eylem tüm ülkeye yayılabilir. İşsizlik, geçim sıkıntısı, egemen güçlerin sendika düşmanlığı üçgenine sıkışmış işçiler zincirlerini elbette kırmak isteyeceklerdir. İşçilerin yaşadığı bunalımın başlıca sorumlusu ise hükümetin dümen suyunda eylemsiz ve yansız bir duruş sergileyen Türk-İş yönetiminin etkili kişileridir.

Türk-İş Başkanlar Kurulu toplanıp AKP’nin işçiyi hor gören, sendikaları işlevsizleştiren politikalarına, toplusözleşme düzenini kilitleyecek olan Bakanlık tasarılarına karşı bir tavır sergileyemezse, TOLEYİS Sendikası Başkanlar Kurulu’nun çok haklı nedenlerle kamuoyuna açıkladığı bildiride dile getirildiği gibi, Türk-İş yeni bir bölünmeye doğru gidebilir. Bazı konfederasyon ve sendika yöneticilerinin milletvekili olmak umudu ile sergiledikleri AKP’ye uyum politikası nedeni ile Türk-İş ve işçi hareketimizde yeni bir bölünme yaşanırsa sendikacılığımızın bir darboğaza gireceği açıktır.

Anayasamızın 2. maddesi devletin sosyal bir devlet olduğunu söylüyor. Böyle bir devletin başbakanı bir tüccar gibi düşünemez ve yanlış özelleştirme politikalarının bedelini işçiye ödetemez. Bugün devlette 150 bin dolayında taşeron firma çalışmaktadır. Hükümet, devlet işini taşeronlaştıracağına, özelleştirme mağdurlarını bu işlerde rahatlıkla istihdam edebilir. Sadece Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’nde AKP’ye yakın Albayraklar, geçen yıl 10 bin taşeron işçisi çalıştırmakta idi. Bu kurumda geçmiş yıllarda 3800 sendikalı işçi çalışırken bugün bu sayı 60 sendikalı işçiye inmiştir. AKP’nin sendika karşıtı politikaları devam ederse sendikalar yakında kapılarına kilit vurabilir ve çalışanları koruyacak hiçbir kurum kalmayabilir.

Tekel işçilerinin direnişi Türk sendikacılığı için bir turnusol kâğıdı olacaktır. Bu direnişi başarıya ulaştırmak Türk-İş ve üyesi sendikalar için bir sınıfsal onur meselesidir.

Cumhuriyet - Engin Ünsal, 23 Aralık 2009

Re: Polisten Tekel işçilerine tayzikli su ve gaz bombalı müdahal

İletiGönderilme zamanı: Sal Ara 29, 2009 1:26
gönderen Comte
"TEKEL işçileri tespit edilecek"

Ankara'da gerginlik devam ediyor... Tekel işçileri, Türk-İş binasına geçişleri esnasında, güvenlik güçlerinin müdahalesine uğradılar. TEKEL ise, eylem nedeniyle işe başlamayan işçiler hakkında tespit yapılacağını bildirdi.

Ankara- TEKEL işçilerinin Ankara'da, 14. gününe giren eylemleri bugün de devam etti. Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu ve beraberindeki heyetin metro alt geçidini kullanarak Türk-İş binasına geçerken işçiler altgeçit yerine üstten geçmek isteyince polis müdahalede bulundu. Ancak Harb-İş Genel Başkanı Ahmet Kalfa ve diğer sendika yöneticileri kol kola girerek polis barikatını yardı ve işçiler Türk-İş Genel Merkezi'ne doğru yürüyüşlerini sürdürmeyi başardılar.

Meclis'e yürüyüşe izin yok

Başkanlar Kurulu Kararı gereği bugün Güven Park'ta basın açıklaması yapan Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, buradan Meclise yürüyeceklerini belirterek, MHP Grubunu ziyaret ederek sorunlarını anlatacaklarını söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün DEİK Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı açıklamayı da eleştiren Kumlu, "Başbakan Erdoğan, 'Yetimin hakkını Tekel işçisine yedirmem' dedi.'Devlet malı deniz, yemeyen domuz' ifadelerini üzüntüyle izledik. On gündür bu eylemi masa başında çözmeye çalıştık. Eylemin onuncu gününde yaptığımız Başkanlar Kurulu toplantısıyla sürekli eylemlilik kararı aldık. Türk-İş'e bağlı profesyonel yöneticileri çağırarak, bugün MHP Grubunu ziyaret edeceğiz. Yarın da CHP Grubunu ziyaret edeceğiz" dedi.

Çarşamba günü ise Türk-İş Başkanlar Kurulu'nu yeniden toplayacaklarını ifade eden Kumlu, gelişmeleri değerlendirerek, yollarına devam edeceklerini söyledi. Hükümetle oturup bunu çözene kadar eylemlerin devam edeceğini kaydeden Kumlu, "Bizim maksadımız üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil" dedi.

İşçilerden yönetime tepki

Basın açıklamasının ardından Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu ve diğer sendika başkanlarının Meclise doğru yürüyüşe geçtiği sırada işçiler de heyetle birlikte Meclis'e gitmek istedi. Türk-İş tarafından "Başkanlar gidip görüşecek, biz onları bekleyeceğiz" anonsu yapılması üzerine işçiler ıslık çalarak ve "Ya hep beraber ya da hiç birimiz" sloganları atarak tepki gösterdi. İşçiler ve sendika yöneticileri arasında yaşanan gerginlik, işçilerin Meclis'e yürümek istemeleri ısrarı üzerine tırmandı. İşçiler ve yönetim arasında tartışmalar yaşanırken, işçiler "Türk-İş, işçine sahip çık" sloganları attı..

"İşe başlamayan işçiler tespit edilecek"

Tekel işçilerinin eylemlerinin 14. gününde, işe başlamayan işçileri, eylemlerin başladığı günden itibaren Tekel tarafından tespit edileceği öğrenildi. Edinilen bilgiye göre, tespitin, izni biten veya rapor alan işçileri kapsadığı bildirildi.

Tekel geçen hafta yayımladığı genelgede, bu durumdaki işçiler hakkında işlem yapılacağını duyurmuştu.

Bu arada, 8 bin 500 işçinin çalıştığı Tekel'de 4 bin işçiye birikmiş izinlerinin kullandırıldığı ve böylece 15-20 milyon lira tasarruf edildiği de bildirildi.

Tekel tarafından yayımlanan genelgede, Grev ve Lokavt Kanunu'nun 25. maddesinin 3. fıkrası hatırlatılarak, ''kanuni grev için aranan şartlar gerçekleşmeden yapılan grevin kanun dışı grev olduğu, siyasi amaçlı grev, genel grev ve dayanışma grevinin de kanun dışı grev olduğu, işyeri işgali, iş yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişler hakkında kanun dışı grevin müeyyedilerinin uygulanacağı'' hükmü yer aldı.

Genelgede, anılan kanunun 72. maddesinin 4. fıkrası uyarınca, siyasi amaçlı grev veya lokavt, işyeri işgali, iş yavaşlatma, verimi düşürme üretimi aksatacak nitelikte her türlü direnişe katılımlar hakkında da kanun dışı greve uygulanan yaptırımların uygulanacağı belirtildi.

Bu kapsamda, ''işçilerin çalışmadıkları süreler için ücretleri keza o haftaya ait, hafta tatili ücretleri ödenmeyeceği gibi, işçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına 2 iş günü işine devam etmemesi durumunda iş sözleşmesi, İş Kanunu'nun 25. maddesinin 2 g bendi uyarınca, bildirim süresi beklemeksizin derhal sona erdirilecektir'' denildi.

Genelgede buna göre, başta işçiler olmak üzere, tüm çalışanların nihai mağduriyetine sebep verebilecek her türlü eylem ve uygulamadan özenle kaçınmaları, mesai, işbaşı ve paydos saatlerine kesinlikle uymaları gerektiği konusunda uyarılması, işyerinden izinsiz ayrılan veya paydos olmadan işyerini terk edenler ile izinsiz veya haklı bir nedene dayanmaksızın devamsızlığı olanlar hakkında mevzuatta yer alan düzenlemeler uyarınca, işlem yapılacağı hususunda tüm personelin bir kez daha bilgilendirilmesi ve vaki haller üzerine mevzuat dairesinde işlem tesiri ile bu kapsamda görülen eylem ve uygulamalar vakit geçirmeksizin genel müdürlüğe bildirilmesi konuya ilişkin olarak her kademedeki neticenin gereken titizlik ve hassasiyeti göstermeleri istendi.


Tepki gecikmedi: Eylem devam edecek

Tekgıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel, yaptığı açıklamada, TEKEL'in, işçilerin süren eylemi nedeniyle işe başlamayanlar hakkında tespit yapılacağı yönündeki bildirimi konusunu değerlendirdi.

Bu bildirimin eylemin ilk günlerinde yapıldığını ifade eden Türkel, işçilerin yasal hakları olan izin ve raporlarını kullandıklarını söyledi.

Bu yasal haklar dışında işçilerin görevlerini devam ettirdiklerini dile getiren Türkel, ''İddia edilen durumda herhangi bir arkadaşımız yok. Tüm üyelerimiz, yasaların kendilerine tanımış olduğu olanakları kullanıyorlar. İdarenin bunun dışındaki uygulamaları bizi bağlamıyor. Biz eylemimizle ilgileniyoruz. Eylemimizi de devam ediyor'' diye konuştu.


Şener'den işçilere destek

TEKEL işçilerinin eylemi 14. gününde de devam etti. Türk-İş Genel Merkezi önündeki işçilere bazı parti ve sendika temsilcilerinin yanı sıra Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener de destek ziyaretinde bulundu.

Üzerinde Tekgıda-İş Sendikası yazan bir şapka takarak işçilere seslenen Şener, her zaman TEKEL işçilerinin yanında olduğunu söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın işçilerin eylemini ''ideolojik'' diye nitelendirdiğini savunan Şener, ''Asıl Başbakanın tavrı ideolojiktir. Bu ideolojik tavır da uluslararası sermayenin ideolojisidir'' diye konuştu.

ABD, Rusya, Fransa gibi birçok ülkenin stratejik kurumlarını belirleyerek söz konusu kurumları satmadığını dile getiren Şener, Türkiye'de ise tüm kurumların yabancılara satıldığını öne sürdü.

Başbakan'ın TEKEL işçileri konusunda öz eleştiri yapması gerektiğini savunan Şener, şunları söyledi:
''Sayın Başbakan öz eleştiri yapacağı yerde emeğiyle bu ülkeyi sırtlayan işçileri suçlamıştır. Önce kendini suçlasın. TEKEL işçisinin bu çektiği ıstırabın ardında Başbakan ve bu hükümetin yanlış politikaları vardır. Türkiye'de Türk tütünü bitti. Türkiye Virginia tütünü cenneti haline geldi. Yabancı işçiler için çalışan, kendi işçisini bitiren bir Başbakan ve iktidar vardır. Bu iktidar döneminde Türkiye ekonomisinin düzelmesi mümkün değildir. Bunlardaki anlayış uluslararası sermayenin ideolojisidir. Dünyanın hiç bir yerinde ülkesinin başına geçip halkına hakaret yağdıran bir başbakan ve iktidar yoktur. Bu sadece Türkiye'de vardır. Bu manzara karşısında bu ülke talihsizdir.''

Şener'in konuşması sırasında Türkiye Partisi Gençlik Kolları tarafından getirilen bir kasa limon işçilere dağıtıldı. Bunun üzerine Şener, ''Limonlar biber gazına karşı en etkili ilaçtır'' dedi.

Konuşmasının ardından Şener ve beraberindekiler Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu'yu makamında ziyaret ederek kısa süre görüştü.

Cumhuriyet, 28 Aralık 2009

Re: Tekel İşçilerinin Direnişi Türkiye İçin Yeni Bir Başlangıç

İletiGönderilme zamanı: Sal Ara 29, 2009 1:37
gönderen Türk-Kan
7 OCAKTA BULUŞALIM! AYDININ YERİ TEKEL İŞÇİSİNİN YANIDIR! TEKEL VATANDIR!

İçinden geçtiğimiz tünelde ışığı taşıyanlar TEKEL İŞÇİLERİDİR! ŞEKER İŞÇİLERİDİR. İtfaiyecilerdir. Eczacılardır. Ulaştırma işçileri, belediye çalışanlarıdır. Öğretmenler, çiftçiler, gazeteciler, işsizlerdir!

Aydın demek öncü güç demektir . Öncü gücün yeri öncü sınıfın yanıdır. Öncü sınıf İşçilerdir. Bugün her türlü hakkı elinden alınan TEKEL İŞÇİLERİDİR...

Aydınlar, sanatçılar gazeteciler 7 Ocakta 12.30 da Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın ile beraber Ankara Türk İş genel merkezi önünde Tekel işçilerile yanyana olacağız. Herkesi bekleriz! Bu direniş Türkiye için yeni bir başlangıçtır!

Banu AVAR


Re: Tekel İşçilerinin Direnişi Türkiye İçin Yeni Bir Başlangıç

İletiGönderilme zamanı: Sal Ara 29, 2009 21:09
gönderen Mustafa Recep
MECBURİYET HASIL OLDU

Odatv okuru Recep Erçin, Tekel eylemini duyuran bir yazı yazdı. Ancak Erçin’in yazısı son dönem Türkiye’de yaşananlara ilişkin kapsamlı bir değerlendirmeyi içeriyor.

Sakarya'dan Recep Erçin’in yazısını yayınlıyoruz:


Mecburiyet hâsıl oldu

26.06.2009 askere sivil yargı yolunu açan yasa meclisten geçti.

14.07.2009 CHP, yasanın Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.

29.11.2009 Bülent Arınç, ‘bayramdan sonra ne Danıştay kalacak ne Bülent Arınç’ dedi.

20.12.2009 Arınç’a suikast iddiasıyla ‘Genelkurmay’ın TSK içinden bilgi sızdıran bir ajanı izlemek için görevlendirdiği’ subaylar gözaltına alındı.

*Haşim Kılıç ‘askere sivil yargı yolunu açan yasanın’ iptali istemini beş aydan fazla bir süre geçmesine rağmen gündeme almadı.

Arınç’a suikast yapacakları iddiasıyla gözaltına alınan subaylar önce serbest bırakıldı daha sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı’na operasyon yapıldı ve önceden serbest bırakılan subaylarla beraber toplam sekiz subay daha gözaltına alındı. Askere sivil yargı yolu açıldı!

Eski adı Seferberlik Tetkik Kurulu olan ve daha sonra nitelik değiştirerek Özel Kuvvetler Komutanlığı adını alan askeri yapılanmanın Ankara’daki başkanlığına yapılan bu operasyon üst üste süren aramalarla devam etti ve ‘çok gizli’ gizlilik derecesi bulunan belgelerin yer aldığı kozmik odalara girildi.

Ve bütün bunlar gözlerimizin önünde oldu ve olmakta. General, sadece susmak ve savcıların kozmik odalara girmesini engelleyen subaylara ‘çekilin’ emri vermekle yetindi. Girilen yer sadece ÖKK’nın kozmik odaları değil yatak odalarımızdır, karıştırılan belgeler özel eşyalarımızdır. Bunu yapan devletin hâkimi, savcısı da olsa hâkim ve savcılara ne derece güvenebileceğimizi asrın davası diye anılan CIA tertibinde verilen sınavda gördük. Son gelişmelere bakıldığında her belgenin açılmasına izin verilmediği yalnızca ilgili yerlere giriş izni verildiği haberleri gelse de, bu haberlerin gerçek mi yoksa içimize su serpmek için uydurulmuş yalan haberler mi olduğu konusunda kafam pek net değil. Ancak, gelişmelere dair Mahir Kaynak ve benzerlerinden gelen yorumlar hep aynı, diyorlar ki asker ve hükümetin ‘şiir gibi’ uyumunu bozmak isteyenler var, bir söz vardır ajanlıkta emeklilik olmaz, muhteremlerde görevlerini yapıyorlar.

27.08.1922 günü Mustafa Kemal’e söz verdiği halde tepeyi alamayan Yarbay Reşat Çiğiltepe bunu gururuna yediremez ve intihar eder. Ardından tepe büyük kayıplar verilmesine rağmen alınır.

19.12.2009 komutanlarına suikast düzenlemek iftirasıyla tutuklandıktan sonra serbest bırakılan ve daha sonra hakkında tekrar yakalama kararı verilen Yarbay Ali Tatar bu olayı hazmedemeyerek intihar etti.

TSK’ya karşı yürütülen asimetrik psikolojik savaş artık bir sıcak savaş halini almıştır. Ve bu ‘asimetrik psikolojik savaş’ tespitine yapanlar yeni vaziyet karşısında demokratik ve hukuka bağlı tavırlarını soğukkanlılıkla sürdürmektedirler. General bir noktayı atlamasın askerler çok demokrattı diye anılmazlar.

Yazımın başlığını ‘mecburiyet hâsıl oldu’ diye attım. Bunun iki sebebi var birinci sebep uzun süreden beri yazmıyordum ama bu son gelişmeler karşısında sessiz kalamadım. İkinci sebebi ise başlıktaki sözün anlamını bilenler bilir. Bütün bu karanlık tabloya rağmen her zaman olduğu gibi bir ihtimal daha var, düşman toplarının sesi BMM’den duyulmağa başlamıştı… Batı Cephesindeki Türk Ordusu 25.07.1921’de tamamen Sakarya Nehri’nin doğusuna çekildi.

Bu geri çekilme o geri çekilme olmasın!

M. Recep Erçin
28.12.2009 - Sakarya



Parola: Tekel’i savunmak vatanı savunmaktır.
Yer: Ankara Türk-İş Genel Merkezi önü
Tarih: 07 Ocak 2010 saat: 12.30



http://www.odatv.com/n.php?n=mecburiyet ... 2912091200

Re: Tekel İşçilerinin Direnişi Türkiye İçin Yeni Bir Başlangıç

İletiGönderilme zamanı: Pzr Oca 03, 2010 23:04
gönderen Mustafa Recep
TGB'de 8 OCAK'ta TEKEL İŞÇİLERİ2NE DESTEK İÇİN BİR KEZ DAHA YÜRÜYECEK!


http://www.tgb.gen.tr/

Re: Tekel İşçilerinin Direnişi Türkiye İçin Yeni Bir Başlangıç

İletiGönderilme zamanı: Sal Oca 05, 2010 1:59
gönderen Türk-Kan
"Bana artık bu işçiler fazla gelmeye başladı." Recep Tayyip ERDOĞAN


Re: Tekel İşçilerinin Direnişi Türkiye İçin Yeni Bir Başlangıç

İletiGönderilme zamanı: Sal Oca 05, 2010 13:29
gönderen Comte
Tekel işçileri referanduma gidiyor

Tekgıda-İş Sendikası, Tekel işçilerinin 22 gündür süren eyleminin devam ettirilip ettirilmemesini yarın yapılacak ''referandumla'' işçilere soracak.

Resim

Ankara- Tekgıda-İş Sendikası Yönetim Kurulu, işçilerin eyleme kararına desteğini ortaya koymak ve eyleme devam edip etmemeyi işçilere danışmak amacıyla ''referandum'' yapma kararı aldı.

Karar doğrultusunda, eyleme katılan işçilerin çalıştıkları tüm Tekel iş yerlerinde yarın sandık kurularak işçilerin görüşleri alınacak. İşçiler, 11.00-13.00 saatleri arasında sandığa gidebilecek.
Sendikanın Başkanlar Kurulu, oylamanın sonucu gördükten sonra perşembe günü toplanacak. Başkanlar Kurulu, çıkacak karar doğrultusunda sonraki günlerde hayata geçirilecek eylem takvimini belirleyecek.

Sendika yetkilileri, ''eylemin ideolojik olduğu'' yönündeki eleştirilerinin yersiz olduğu göstermek ve işçilerin sendikaya olan güvenlerini ortaya koymak amacıyla ''referandum'' kararı alındığını, 22 gündür olduğu gibi oylamadan sonra da işçilerin ortaya koyacağı irade doğrultusunda hareket edileceğini belirtti.

Cumhuriyet, 5 Ocak 2009

Re: Tekel İşçilerinin Direnişi Türkiye İçin Yeni Bir Başlangıç

İletiGönderilme zamanı: Cum Oca 08, 2010 3:57
gönderen Türk-Kan
Yazar, akademisyen ve siyasetçiler dayanışma için Türk-İş Genel Merkezi’ne gitti

TEKEL işçilerine aydın desteği


ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TEKEL işçilerinin mücadelesi bugün 25. gününe girdi. İşçilerin eylemlerinin 24. gününde, “TEKEL Dayanışma Grubu” üyesi yazar, akademisyen ve siyasetçiler, Türk-İş Genel Merkezi’nin önüne gelerek işçileri ziyaret etti.

Resim

Kızılay’daki Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) önünde toplanan ve aralarında gazeteci yazar Banu Avar, ZMO Başkanı Gökhan Günaydın, gazeteci yazar Emin Çölaşan, Bağımsız Cumhuriyet Partisi (BCP) Genel Başkanı ve gazetemiz yazarı Mümtaz Soysal, ADD Yönetim Kurulu Üyesi Suay Karaman, Prof. Sina Akşin, tiyatro sanatçısı Yılmaz Onay, Tüm Öğretim Üyeleri Derneği Genel Başkanı Prof. Alpaslan Işıklı, CHP’li Oğuz Oyan, eski TMMOB Başkanı Kaya Güvenç’in de bulunduğu “TEKEL Dayanışma Grubu” üyeleri, eylemin sürdürüldüğü Türk-İş Genel Merkezi’ne yürüdü. İşçiler grubu alkışlarla ve “TEKEL işçileri sizinle gurur duyuyor” sloganlarıyla karşıladı.

ZMO Odası Başkanı Günaydın, işçilere, “Mücadelenizi maaş mücadelesi olarak görenler, eyleminize ‘ideolojik’ diyenler, ‘yetim hakkı yedirtmem’ diyerek, iftira edenler var. Bu meselenin arkasında, Türkiye’nin yenen hakkı var. Bunun için sizinle birlikteyiz” diye seslendi. Günaydın şöyle konuştu: “Sen fabrikalarımızı Amerikalıya sat, bizi işsiz bırak ve arkasından de ki, ‘Bu işçiler ideolojik mücadele veriyor, yetimin hakkını yiyorlar’ Bunların amacı Cumhuriyete, emeğe ilişkin ne varsa can damarlarını kesmek.”

BCP Genel Başkanı Soysal, kapatılan ve satılan iş yerlerinin sadece orada çalışanları ve çocuklarını ilgilendirmediğini ifade ederek, bununla, fabrikaların kurulup, bugüne kadar çalışması için vergi veren herkesin hakkının yendiğini kaydetti. Soysal, “Burada yenen bir hak var. Müslümanlıkta hak yemek var mı? Bu satılanları çatır çatır geri alacağız” dedi.

‘İktidarın maskesi düştü’

CHP’li Oyan, işçilerin mücadelesinin “özelleştirmelerin nasıl bir soygun olduğunu ortaya çıkardığını” belirtti. Oyan, “Milletin gözü açıldı. Diğer 4/C’li kardeşlerimizin de dikkatini çekti. İktidarın maskesi düştü” diye konuştu.

Gazeteci-yazar Çölaşan da işçilerin isteği üzerine yaptığı konuşmada, “medyanın içinde bulunduğu yozlaşmış ortamda, işçilere hitap edebilecek 3-5 gazeteci çıkabileceğini” ifade etti. “Bu eylem, bu direniş, Türkiye’de bir dönüm noktası yarattı” diyen Çölaşan, TEKEL işçilerinin eyleminin, bugünün tarihi yazıldığında, onurlu bir simge olarak anılacağını kaydetti.

Türk-İş Genel Merkezi önünde oylama sonuçlarını açıklayan, Tek Gıda-İş Başkanı Mustafa Türkel de TEKEL işçileri olarak mevcut haklarıyla başka kamu kurumlarına geçişleri sağlanana kadar eylemi sürdüreceklerini dile getirdi. Türkel, “Ayın 14’ünden itibaren Türkiye’nin her yerindeki TEKEL işçisi işyerlerini terk ederek, kefene benzer giysilerini ellerine alarak Ankara’ya doğru yola çıkacak” dedi.

MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı ve TBMM Grup Başkanvekilleri Mehmet Şandır, Oktay Vural, Genel Başkan Yardımcıları Mehmet Ekici, Münir Kutlata, Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu’yu sendika genel merkezinde ziyaret etti.

Öğrenciler harçlıklarını verdi

Bu arada bir grup ilköğretim öğrencisi, topladıkları bir miktar parayı işçilere destek olmak amacıyla, Türk-İş binasında hizmet veren banka şubesine giderek yardım için açılan hesaba yatırdı.


CUMHURİYET, 8 Ocak 2009

Re: Tekel İşçilerinin Direnişi Türkiye İçin Yeni Bir Başlangıç

İletiGönderilme zamanı: Cum Oca 08, 2010 18:56
gönderen Balasagun
Tekel İşçilerinin İnanılmaz Direnişi - Emin ÇÖLAŞAN


TEKEL İŞÇİLERİNİN İNANILMAZ DİRENİŞİ


EMİN ÇÖLAŞAN
emincolasan@sozcum.com
Faks: 0 312 426 99 95

Resim
Sevgili okuyucularım, dün bir grup gerçek aydın insanımızla birlikte Ankara’da, Türk-İş genel merkezi önünde eylem yapan Tekel işçilerini ziyaret ettik. Burada bir parantez açayım ve niçin “gerçek aydın” sözcüklerini kullandığımı belirteyim... Çünkü “aydın” sözcüğünü Türkiye’de bu AKP’ye yalakalık yapan entel-liboş-dönek-Kürtçü-İslamcı kesimi kendi kendilerine yakıştırır oldu! Bu kellelerin aydın olmakla falan ilgisi yok. Onların görevi, egemenlere yağcılık yapmak ve bu yolla külah kapıp çıkar sağlamak.

Topluca gittiğimiz Türk-İş önünde dün binlerce Tekel işçisi toplanmıştı. Ziyaretçiler arasında Prof. Dr. Mümtaz Soysal ve Prof. Dr. Alpaslan Işıklı hocalarımız, Gökhan Günaydın, Banu Avar, Yıldırım Koç, Oğuz Oyan, Kaya Güvenç gibi çeşitli kesimlerden gerçek aydınlar vardı.

İşçilere hitaben çok güzel konuşmalar yapıldı. Her konuşma tezahürat ve sloganlarla kesildi.

Ben şimdiye kadar böyle diri, böyle inanmış bir emekçi topluluğu görmedim. Direnişin 24. gününde hepsi de aslanlar gibiydi. İlk gün Ankara’da polis tarafından üzerlerine gaz ve su sıkılmış, Abdi İpekçi Parkı’nda havuza püskürtülüp o soğukta kulaç atmışlardı!

Birkaç gün sonra Diyarbakır’da DTP’liler yürüyüş yapıp kentin ana caddesini oturma grevi ile trafiğe kaparken, polis onlara dokunmamıştı!.. Çünkü orada olay çıkabilirdi! Her yerde adamına göre muamele yapılıyordu.

Evet, dün Ankara’da Tekel işçileri tarafından iktidar aleyhine sloganlar atılıyordu. Pek çoğu ile ahbaplık ettim. Aralarında türbanlı hanımlar da vardı.

İşçilerin çoğuna aynı soruyu sordum:

“Bana dürüstçe söyleyin, geçen seçimde hangi partiye oy verdiniz?”

Neredeyse tamamı AKP’ye oy vermişti. İçlerinden birkaç kişi CHP, MHP ve başka partilere oy verdiğini söyledi.

Bundan 2.5 yıl önce AKP’ye oy verenler, bugün o partiye dümdüz gidiyordu. İktidara karşı yüzlerinden kin ve nefret akıyordu. Kolay değil, o insanlar bir aya yakın zamandır evlerinden, ailelerinden ayrı, Ankara’da direniş yapıyorlar... Ve ellerinden alınan haklarını istiyorlar.

Onlar Tayyip’in iddia ettiği gibi yan gelip yatanlar değil. Onlar Tayyip’in zırvaladığı gibi yetim hakkı yiyenler hiç değil.

Peki bu ülkede yetim hakkı yiyenler yok mu? Elbette var. Hem de çok var. Kim onlar? Onlar, devletin ve milletin malını eşe dosta, yerli ve yabancı işbirlikçilerine peşkeş çekenler. Onlar, vatanın milletin fabrikalarını ucuza satıp kapatanlar, insanları sokağa terk edenler.

Onlar, ülkemizin geleceği olan altın yumurtlayan tesislerimizi satıp parasını bütçeyi denkleştirmek için kullanan ve çarçur edenler.

Tekel, o altın yumurtlayan tavuklardan biriydi. İçki ve sigara üretir, tütün piyasasını denetler, içki ve sigara ithalatı yapardı. Türkiye’nin köklü kuruluşlarından biriydi ve büyük paralar kazanırdı. Tekel fabrikalarını bu iktidar –bazılarını yabancılara– sattı. Yani peşkeş çekti. Şimdi o fabrikaların çoğu kapalı! Binlerce çalışan, daha önce özelleştirilen kurumlarda olduğu gibi, açlığa terk edildi.

Bütün bunlar niçin yapıldı? Günü kurtarmak için!

Geleceğimizi yediler ve yemeye devam ediyorlar.

***

Yakın geçmişte rahmetli Ecevit başbakandı. Adamın biri başbakanlık binası önünde elindeki yazar kasayı yere atıp “Durumumuz çok kötü” diye bağırmaya başlamıştı. Aman Allahım, o günkü medya bu olayı nasıl da büyütmüş, allayıp pullayıp günlerce dilinden düşürmemişti.

Yine aynı dönemde Ankara’da Tandoğan meydanında bir esnaf yürüyüşü yapılmış ve kan gövdeyi götürmüştü.

Şimdi durum bin beter! Bütün kesimler kan ağlıyor. Fakat gelin görün ki, Tekel işçileri dışında direnen, ses çıkaran yok.

Peki bu niçin böyle oldu? Biz millet olarak, toplum olarak bu sessizliğe, tepkisizliğe, umursamazlığa nasıl gömüldük? İşin püf noktası işte burada yatıyor:

Üzerimizde bilinçli bir plan uygulandı. Darbe, cunta, suikast bilmem ne masallarıyla insanları gözaltına aldılar, tutukladılar, evler ve işyerleri basıldı. Hakimler, savcılar, komutanlar dahil yüzbinlerce insanımızın telefonları dinlendi ve dinleniyor. Bu yolla herkes korkutuldu ve ses çıkaramaz duruma getirildi.

İşte, üzerimize ölü toprağı serpili bu ortamda ilk toplu direniş, ilk hak arama çabası, yılmadan ve korkmadan, Tekel işçilerinden geldi. Dün sokaktaki ziyaretimizde yapılan çok anlamlı konuşmalar sonrasında Tekel işçileri ısrarla ve slogan atarak benim de konuşmamı istediler. Oysa öyle bir niyetim yoktu. Mikrofonda özetle şunları söyledim:

“Yaşadığımız şu korku ve tepkisizlik ortamında sizin bu direnişiniz, Türkiye’deki sömürü düzeni, peşkeşler ve emekçi hakları açısından bir dönüm noktası olacaktır. Kıvılcımı siz çaktınız. Tarih bunu yazacaktır. Bütün gücümüzle destekçiniz olacağız. Allah size güç kuvvet, sabır versin.”

Son bir not: Çok ilginçtir, ellerindeki Sözcü gazetelerini kameralara karşı havaya kaldırmışlardı, “İşte bizim gazetemiz, bunu da çekin” diye bağırıyorlardı.

Emin ÇÖLAŞAN – Sözcü - 8 Ocak 2010

Re: Tekel İşçilerinin Direnişi Türkiye İçin Yeni Bir Başlangıç

İletiGönderilme zamanı: Cum Oca 08, 2010 22:18
gönderen Türk-Kan

Re: Tekel İşçilerinin Direnişi Türkiye İçin Yeni Bir Başlangıç

İletiGönderilme zamanı: Cmt Oca 09, 2010 17:33
gönderen Oğuz Kağan
Resim
İki Türkiye

İşçi kadınlar isyan ediyor Mutlu kadınlar alkış tutuyor.

Gelir dağılımındaki adaletsizlik yoksullara hayatı zindan ederken bal tutanlara parmak yalatıyor...

AKP Kadın Kolları üyeleri, eğitim programı açılışında Başbakan Erdoğan’ın çevresinde pervane oldu, onu alkış yağmuruna tuttu.

TEKEL işçisinin 25 gündür süren eylemi işçi kadınları da sonunda sokağa dökerken, çarpıcı fotoğrafları da gündemin ilk sırasına taşıdı. İşçi kadınlar hak savaşı verirken, AKP’li kadınlar ise Başbakan’la mutlu bir organizasyonun keyfini yaşıyordu.

Ekmek mücadelesine 93 ülkeden destek

AYNI saatlerde AKP önünde eylem yapmak isteyen 10 kadın işçi, plastik kelepçe takılarak gözaltına alındı. Ancak hak arayışı dünyada ses getirdi. Tekgıda-İş Sendikası’na 93 ülkedeki sendika ve kuruluşlardan tam 2 bin 730 destek mesajı ulaştı.

TEKEL işçilerine kelepçe

Eyleme başlamalarının üzerinden 25 gün geçen TEKEL işçileri dün de AKP Genel Merkezi önündeydi. Haklarını almak için sonuna kadar mücadele edeceklerini haykıran işçilerden 42’si gözaltına alındı.

AKP Genel Merkezi önünde kendilerini zincirlemek isteyen 42 TEKEL işçisi gözaltına alındı. Türk-İş Genel Merkezi önünde eylem yapan TEKEL işçilerinin bir kısmı teker teker buradan ayrılarak Tek Gıda-İş Sendikası önünde toplandı. Eylemciler buradan dolmuşlarla Balgat’taki AKP Genel Merkezi’ne gitti. Genel Merkez önünde kendilerini zincirlemek isteyen beyaz kefen giymiş işçilere polis tarafından “Eylemin yasal olmadığı, devam edilmesi durumunda müdahalede bulunulacağı” uyarısında bulunuldu. Uyarıyı dikkate almayan 10’u kadın 42 işçi ellerine plastik kelepçeler takılarak gözaltına alındı. Emniyette ifadeleri alınan işçiler daha sonra serbest bırakıldı.

Yoğun ziyaret

Ankara Kadın Platformunca TEKEL işçisi kadınlara destek amacıyla Jeoloji Mühendisleri Odası’nda yapılan basın açıklamasında, “25 gündür hep en önde duran, cinsiyetçi söylemlere, küçümseyen tavırlara kulak asmayıp emeğinin hakkı için onurluca mücadele eden TEKEL işçisi kadınlar Ankara sokaklarında tarih yazıyor” denildi.

Recep Tayyip’in babası da işsiz

Trabzon’un Vakfıkebir İlçesi Devlet Hastanesi’nde taşeron şirkete bağlı çalışan 15 işçinin işine son verildi. Hürriyet’in haberine göre, Ahmet Yolcu da işten çıkartılanlar arasında yer aldı. Çocukları olmaması nedeniyle 7 sene tedavi gördüklerini belirten ve 2 yıl önce baba olduğunu anlatan Yolcu, “Başbakan Erdoğan’a olan sevgimiz nedeniyle çocuğun ismini Recep Tayyip koyduk. Oğlum 2.5 yaşında” dedi. Yolcu şunları söyledi: “Kirada oturuyoruz. Taksitli borçlarım var. Eşim ve ben AKP üyesiyiz. Bizi AKP İlçe Teşkilatı’nın işten attığı söyleniyor. Bizim yerimize işe eleman alındı. Ancak kaç kişi alındığını bilmiyoruz. Sendikamız da bizi savunmadı.” Yolcu, AKP ilçe yönetimi hakkında kendi adamlarını işe aldıkları için suç duyurusunda bulundu.

Dünyanın dört bir yanından destek yağıyor

TEKEL işçisinin 25 gündür süren eylemi işçi kadınları da sonunda sokağa döktü. Başta İzmir olmak üzerne birçok şehirde kadınlar da erkek işçilerle birlikte eylem yaptı. Bu arada, TEKEL işçilerine, uluslararası destek geldi. 93 ülkede faaliyet gösteren sendika ve kuruluşlar, işçilere destek mesajı gönderdi. Alınan bilgiye göre, Tekgıda-İş Sendikasının üyesi olduğu Uluslararası Gıda, Tarım ve Turizm İşçileri Sendikası (IUF) ile başlattığı “TEKEL İşçilerine Destek Kampanyası” nın uluslararası alanda duyulmasıyla dünyanın farklı noktalarındaki sendika ve kuruluşlardan destek mesajları gelmeye başladı. Sendikaya şu ana kadar 93 ülkedeki sendika ve kuruluşlardan 2.730 destek mesajı ulaştı. Mesajların geldiği ülkeler arasında Almanya, Amerika, Arjantin, Arnavutluk, Benin, Bosna Hersek, Burunei Sultanlığı, Cezayir, Endonezya, Ermenistan, Fransa, Hindistan, Hong Kong, İran, Jamaika, Kore, Malezya, Meksika, Nijerya, Nikaragua, Pakistan, Rusya, Ruanda, Suriye, Şili, Tayland, Venezuela, Yeni Zellanda ve Japonya bulunuyor.

İşçilere dayatılan 4-C nedir?

4-C uygulaması özelleştirmeler nedeniyle işsiz kalacak işçilerle ile ilgili “sus payı” olarak gündeme getirildi. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (c) fıkrası ile 03.05.2004 tarihinde yürürlüğe konulan “Özelleştirme Uygulamaları Sonucunda İşsiz Kalan ve Bilahare İşsiz Kalacak Olan İşçilerin Diğer Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Geçici Personel Statüsünde İstihdam Edilmelerine İlişkin Esaslar”a göre, Bakanlar Kurulu tarafından 14.02.2005 tarihinde kararlaştırıldı. Bu karara göre;

    - İstihdam edilecek geçici personele brüt aylık ücret ödenecek. Bunun dışında herhangi bir ücret ödenmez ve sözleşmelerine bu yönde hüküm konulamaz.

    - Çalışma saatlerinde devlet memurları için tespit edilen çalışma saat ve süreleri dikkate alınır, ancak, geçici personel kendisine verilen görevleri çalışma saatlerine bağlı kalmaksızın sonuçlandırmak zorundadır. Ek ücret ödenmez.

    - Geçici personel, istihdam edildiği sürece dışarıda kazanç getirici başka bir iş yapamaz.

    - Çalıştıkları her ay için azami 1 gün ücretli izin verilebilir.

    - Geçici personelin hizmet sözleşmesinin feshinde, ihbar, kıdem veya sair adlar altında herhangi bir tazminat ödenmez.

    - Geçici personelin tip sözleşme örneklerinin Maliye Bakanlığı’na vize ettirilmesi zorunludur.

    - Vize işlemi yapılmadan sözleşme yapılamaz ve herhangi bir ödemede bulunulamaz.

Türk-İş’e bağlı işyerlerinde işe ‘1 saat’ geç başlandı

TEKEL işçileri 25’inci eylem gününde TÜRK-İŞ önündeki bekleyişini sürdürürken, bugün TÜRK-İŞ’in örgütlü olduğu bütün işyerlerinde çalışanlar işe bir saat geç başladı.

Tek Gıda-İş Sendikası üyesi TEKEL işçilerine destek vermek için DİSK, KESK gibi konfederasyonlara bağlı çalışanların da desteğiyle bu sabah Türkiye genelinde yine 1 saatlik iş bırakma eylemi yapıldı. KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası (BESK) üyeleri, Türk-İş’in “çalışmama hakkını kullanma eylemi” ne destek vererek, Danıştay Başkanlığı önünde açıklama yaptı.

Angarya çalışma

Mesai bırakan sendika üyeleri, TEKEL işçileri ile Danıştay Başkanlığı önünde “İşçi Memur Elele Genel Greve” ve “TEKEL İşçisi Direnişin Simgesi” sloganları attı. Grup adına yapılan açıklamada, yargının 4-C statüsünde çalıştırmayı “angarya” olarak nitelendiren kararlar verdiği vurgulandı.

Suç duyurusu

4-C statüsünün yargı tarafından aklanmadığı ifade edilen açıklamada, bu kararları uygulamayan idareler ve yöneticiler hakkında suç duyurularında bulunulduğu bildirildi. TEKEL işçilerinin 25 gündür süren eyleminin başarıyla sonuçlanmasının tüm çalışanların yararına olduğu dile getirilen açıklamada, TEKEL işçilerinin talepleri karşılanıncaya kadar desteğin süreceği kaydedildi.

‘Kimse sitem etmesin’

Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, işçilerin haklarının ihlal edildiğini öne sürerek, “Kimse bize ’Niçin eylem yapıyorsunuz’ diye sitem etmesin. Sitem edenler bizi eyleme mecbur etmesin” dedi.

Türk-İş’e bağlı sendikaların üyeleri, aralık ayında alınan “sürekli eylem” kararları çerçevesinde, işe geç gitme eylemi yaptı. Bornova’daki Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü önüne toplanan işçiler, sloganlar attı. Türk-İş Genel Başkanı Kumlu, burada yaptığı konuşmada, işçilerin haklarının ihlal edildiğini; İstanbul’da itfaiye, Ankara’da da TEKEL işçilerinin hak ihlallerine karşı mücadele verdiğini belirterek, “Sadece onlar değil işçiler, memurlar, emeğiyle geçinen herkes bu yangına karşı sesini yükseltiyor. Bugün bir kez daha çalışmama hakkımızı kullanıyoruz. Bu eylemi 15 ve 22 Ocak’ta tekrarlayacağız” diye konuştu. Türkiye’de özelleştirmeler ve iş yeri kapatılmalarıyla birlikte işsizler ordusunun her geçen gün daha da büyütüldüğünü savunan Kumlu, şöyle konuştu: “TEKEL ve itfaiye işçileri başta olmak üzere çalışanların verdiği mücadeleye duyarsız kalınıyor. Ekmek mücadelesi için sesini duyurmaya çalışan kardeşlerimize tazyikli su ve biber gazı sıkılıyor, işçi kardeşlerimiz coplanıyor, gözaltına alınıyor. Hükümete düşen görev, inadından vazgeçip, taleplerimizi hemen dikkate alarak gereğini yapmaktır.”


YENİÇAĞ, 8 Ocak 2010

Re: Tekel İşçilerinin Direnişi Türkiye İçin Yeni Bir Başlangıç

İletiGönderilme zamanı: Prş Oca 14, 2010 2:13
gönderen Türk-Kan

Re: Tekel İşçilerinin Direnişi Türkiye İçin Yeni Bir Başlangıç

İletiGönderilme zamanı: Prş Oca 14, 2010 14:21
gönderen İrfan Tuna
Sözleriyle yaşadığımız günlere çok uygun düşen, Can Yücel'in ''İşçi Marşı'' şiirini Yeni Türkü'den dinlemek için aşağıdaki linki tıklayın.

http://www.youtube.com/watch?v=DfNl6Q-FEi8

Re: Tekel İşçilerinin Direnişi Türkiye İçin Yeni Bir Başlangıç

İletiGönderilme zamanı: Prş Oca 14, 2010 19:55
gönderen MansurSah
Tekel işçilerine ve tüm halka soru: Önce vatan ve bayrak mı, yoksa işiniz ve maaşınız mı?
Ali Özsoy, Türksolu, 266,

Gerçek satıcılar kim?


Kamuoyu son günlerde Tekel işçisinin onurlu direnişini yakından takip ediyor. Gerçekten de AKP'nin karşısında kimse duramazken, herkes teslim olurken, kim olursa olsun birilerinin sokağa çıkması, Ankara'da direnmesi, AKP'ye başkaldırması halkı sevindiriyor.

Tekel işçisinin her sloganı yüreklere su serpiyor, insanların desteğini kazanıyor. Çünkü insanlar sokakta AKP'nin polisleri ve açılım şımarığı bölücülerini görmekten bıktı. Türk işçisinin elinde taşıdığı ay yıldızlı bayrağı yükseltmesi bile Türk halkı için önemli bir moral kaynağıdır.

Bu yüzden her yerde bayrak yakan, otobüsleri ateşe veren, insanları öldüren bölücülere çiçek ve çikolata veren AKP polisleri, Türk işçisine kudurmuş gibi saldırıyor. Bayraklar yine yerlerde sürünüyor. Çünkü AKP sokakta kendisine ve açılımlarına karşı tek bir ses istemiyor.

Ancak bir noktadan sonra her direniş faşist baskıyla ve hezimetle sonuçlanıyor. Tekel işçileri ilk değil. Halka umut veren her eylem sonunda yenilgi ve moral bozukluğuyla sonuçlanıyor.

AKP'nin 7 yılını düşünün. AKP fabrikaları, toprakları, vatanı ve emekçileri hep sattı. Telekom işçileri, Tekel işçileri, SEKA işçileri, fındık üreticileri ve daha niceleri direndi. Hepsinin başına aynı şey geldi. Direndiler ancak yalnız kaldılar. Ve en sonunda sendikaları bile onları sattı. Her şey daha kötüye gitti. Zaten bu yüzden Tayyip işçilere karşı en küçük bir saygı kırıntısı göstermeden, onları "tembellik ve yiyicilik" ile suçlamadı mı? Yaptıkları her şeyin yanlarına kâr kalacağını düşünüyorlar.

Aslında Cumhuriyet Mitinglerinin bile akıbeti bu olmadı mı?

AKP tüm bu toplumsal hareketleri nasıl bastırıyor?

İnsanlar gittikçe umutsuzluğa kapılıyor. AKP acaba yenilmez bir canavar mı?

Oysa teşhis doğru konmalı. AKP vatanı satıyor. Ancak bunu bu kadar kolay yapmasının nedeni çok güçlü ve kurnaz olması değil. Aslında vatanı ve emekçileri kendi örgütleri satıyor.

Türk milleti olarak sırtımızda kaç hançer var saymak mümkün mü?

Hiç bitmeyen satış hikâyeleri

Tekel işçileri örneğini ele alalım. İşçiler direniyor. Neden? İş güvencesi için... Yıllarca verdikleri emeğe rağmen kapı önüne konmamak için... Sendika binasında sabahlıyorlar. Onun önünde coplanıyorlar, yerlerde sürükleniyorlar.

Ancak işçileri ilk satan işte o sendika zaten. Tekel özelleştiriliyorken Türk-İş tek bir eylem yaptı mı?

Eğri oturup doğru konuşacağız. Siz zaten kaybedilmiş bir dava için direnişin ne kadar mümkün olduğunu sanıyorsunuz?

Açıkça soruyoruz: Türk-İş ve Tek-Gıda-İş, özelleştirme sürecinde neredeydiniz?

Bu Cumhuriyet, Fransızların tütün rejisini yıktı. Türk işçisi ve köylüsünün gözbebeği, ata yadigarı Tekel'i kurdu.

Kaç şehit verildi biliyor musunuz bunun için?

Kaç kuşak bu sayede yabancı çizmesi yalamaktan kurtuldu?

Kaç milyon çocuk okutuldu, eve geldiğinde ekmek buldu?

Siz bir tek iş güvencesi için sattınız Tekel'i. Şimdi de Türk bayrağını işçinin eline verip, AKP zebanilerinin önüne sürüyorsunuz.

Neredeydiniz ey sendika ağaları?

Aynısı Telekom için söz konusu değil mi?

Tek bir eylem, tek bir uyarı grevi yapılmadan bu ülkenin en büyük ekonomik değeri, kaç Cumhuriyet kuşağının alınteriyle kurulmuş Telekom, İsrail sermayesine peşkeş çekildi.

Her seferinde Türk-İş pazarlık masasına aynı kirli teklifle oturdu: "İş güvencesi verirseniz, özelleştirmeye hayır demeyiz."

Üç beş kuruş maaş, sendika aidatı için kendinizi kurtardınız.

Biraz düşünmediniz mi çocuklarınız nerede çalışacak?

Veya üyelerinin yüzde doksanı kamuda çalışan Türk-İş on yıl sonra tek bir işçi bulabilecek mi örgütleyecek?

Nitekim Telekom'un sahipleri on yıl bile beklemedi. Özelleştirmeden bir yıl sonra Telekom işçisi sokağa atılmaya başlandı. Atar tabii. Adam okyanus ötesinden milyar dolar getirmiş, oraya yatırmış. Soyup soğana çevirmeden karnı doyar mı?

Ama sokaklarda ne görüyoruz Telekom işçisi direnişe geçmiş. Afişlerde Kurtuluş Savaşı'nın kahraman "Telgrafçı Hamdi"sine göndermeler. Yine bol bol Türk bayrakları...

Yok beyefendi o kadar ucuz değil.

Telgrafçı Hamdi vatanı kurtarmak için hayatını tehlikeye attı.

Sizden değil vatanı, şu vatanın Telekom'unu savunmanızı beklerdik. Ancak sendika ağaları İstanbul Meclis-i Mebusan'ındaki vekil beyler gibi... Vatanı iki kuruşa sattılar, sonra başları sıkışınca bayrağa sarıldılar.

Sendikalar oyuncak

Ya Paşabahçe işçisinin başına gelenler...

Kristal-İş yöneticileri (hem de ÖDP'li "sosyalistlerimiz") çoktan İş Bankası'yla anlaşmış. İşçi tepki gösterince üç ay boyunca işçiyi fabrikaya kapattılar. Sözde sendika direniyor, işyeri işgal ediliyor. Bütün Beykoz ayağa kalktı, esnafı öğrencisi, çoluğu çocuğu Ata'sından, dedesinden yadigar fabrikanın önünde barikat kurdu.

Meğersem anlaşma çoktan yapılmış. Sendika buraya lüks otel yapılacağını zaten biliyormuş. İşçilerin kimine Eskişehir'de kimine bilmem nerede iş ayarlanmış. Giden gitsin. Beykoz'u da, fabrikasını da, vatanını da para babalarına, AKP'nin yeni türemiş zenginlerine zevk ve sefa mekânı olarak bıraksın.

Sendikaların gerekçesi hep aynı... "Zaten dirensek de kazanamazdık, bari iş güvencesini elde edelim dedik."

Yalan!

Birkaç ay olmadan herkes ayarlanan yeni işinden atılmaya başlar. Zaten özel sektör kimseye iş vermek zorunda değildir. O devletçi-halkçı kamu ekonomisinde olur. Ama sendikalarımızın hepsi piyasa ekonomisine, liberal demokratik düzene sonuna kadar bağlıdır. Bir tek başları sıkışınca Atatürk'ü hatırlarlar.

Peki, bu bir tek Türk-İş'e mi has? Olur mu? Eskiden kızıl derlerdi şimdi AB bayrağının mavisine bürünmüş bir DİSK'imiz var. AB'den yüzbinlerce euro para alan bu kuruluş, işçi hakları için tek bir icraatta bulunmazken, aynı zamanda devrimci mirasa ihanetin anıtı haline geldi.

2002'den itibaren AKP'ye karşı tek bir eylem yapmadılar. Yaptıkları tek bir eylem var. Onu da ABD büyükelçisi, TÜSİAD ve AKP ile birlikte Hrant Dink için yaptılar.

Hak-İş'i zaten biliyoruz. Faşist partinin işçi örgütü...

Peki, Türk-İş'in son günlerdeki "direnişine" ne demeli?

Türk-İş'in son kongrede başına davulla zurnayla AKP'li bir genel başkan gelmedi mi?

Nasıl oluyor da bu Türk-İş şimdi muhalif oluyor?

Sizce mümkün mü?

Tekel işçisini kandırdılar. Özelleştirmeye hayır demeyin size iş güvencesi sağlayacağız dediler. Şimdi işçi ihanetin farkına varınca görüntüyü kurtarmak istiyorlar. Hepsi bu.

Hiçbir sendikaya inanmayın. Çünkü bu ülkede aslında örgütlenme hakkı yok. Kurulan bir sendika pazarlık ve sözleşme yetkisi için işkolunun yüzde 10'unu örgütlemek zorundadır. Ve aslında sendikaların hepsi bu barajı ancak ölüleri ve işsizleri üye göstererek geçebiliyor. Bal gibi hepsi biliyor ki, AKP üç tane iş müfettişi gönderse hepsinin gerçek üye sayısı ortaya çıkacak ve yetkilerini kaybedecekler.

Ordu kışlalarını bile basan AKP'li bürokrasi tetikçileri sizce neden sendikalara hiç dokunmuyor?

Bu gerçeği Türkiye'de herkes biliyor. AKP de, MESS de, Türk-İş de, DİSK de... Ancak tek bir sendika da çıkıp yüzde 10 barajını kaldırın demiyor.

Derler mi? O zaman belki devrimciler yeni sendikalar kurar. Yeni devrimci sendikalar yeni üyeler kazanır. Eyleme geçer. Ağalarımızın ve patronlarımızın rahatı bozulur. AKP bu yüzden ağalara, ağalar da AKP'ye hiç ses çıkarmıyor. İşte Türkiye'nin düzeni bu...

Peki ya halk ve işçi suçsuz mu?

Peki, halk neden hep kandırılıyor neden bu kadar saf diye sorabilirsiniz.

İşte orada duracağız. Kimse aslında bu kadar saf ve masum değil. Herkes kendi konumunu düşünsün.

Bir şekilde ABD ve AKP hepimizi satın almıyor mu?

Atatürkçü milyonlar Cumhuriyet Mitinglerinde toplandı. Ama AKP çok rahattı: "Önümüz yaz. Atatürkçüler de yazlığa gider. Mitingler biter. Ben de seçime giderim."

Evet, düzen kimisini yazlıkla arabayla satın almış. Kimisini AKP daha ucuza kapatıyor.

Kamu emekçisi yıllarca Atatürk'ün kurduğu devlet sektöründe emeğinin karşılığını nispeten daha iyi bir maaşla almış. Kimisi lojmanda oturmuş. Çocuğunu parasız devlet okuluna göndermiş.

Ancak devletçilik yıkılınca, her şey piyasaya teslim edilince, ilk düşündüğü fabrikasını savunmak değil, kendini kurtarmak olmuş. Oysa vatanının ve çocuklarının geleceğini bir iş güvencesine satıyor. Sendikanın o kirli teklifini kabul ediyor.

AKP insanları satın alıyor. Böylelikle vatanı da babalar gibi satıyorlar.

Daha aşağıda da hepimizin kızdığı vasıfsız emekçiler ve işsizler. Onlar her ay 250 liralık yardım paketlerine veya belediyedeki AKP'li yakınının ayarladığı asgari ücretli geçici işe oyunu satıyor. Tabii günah keçisi onlar.

AKP'ye oy vermeyen ama bir şekilde kendini satışa çıkaran diğer bilinçli vatandaşlar oyunu satan bu cahillere hep küfrediyor.

Tayyip'in matematiği

Ve böylelikle Türkiye yok oluyor. Herkes kendini kurtardığını sanıyor. Ama bu da yalan. Esaretin çıplak gerçeğiyle er ya da geç tüm kesimler karşılaşıyor. Yanında kimseyi bulamayınca da halkın diğer kesimlerini suçluyor.

Tayyip ise adım adım ilerliyor. Biliyor ki ayda 1500 lira maaş alan Tekel işçisini sokağa atınca belki ailesiyle birlikte 5 oy kaybedecek. Ancak bu 1500 lirayla 6 adet işsize belediyelerinden 250 liralık torba hazırlar. Patates, makarna... Hem kendi mağazalarına para kazandırır hem de 30 tane oy satın alır.

İşte faşizmin ekonomi politiği bu kadar basit...

Ve Tayyip işçilere "yiyici" deyince, sokakta gerçekten dilenci konumuna düşenler "doğru ya, adamlar ayda 2500 lira alıyormuş" diyor.

İş güvencesi karşılığında vatanın fabrikalarını istilacıya satılmasına susan işçi ise zannediyor ki bu hareketle sendikası onu sokaktaki dilenci kitlenin arasına karışmaktan kurtarmış oldu. Oysa kendi çocukları çoktan işsiz ordusuna dâhil oldular. Onlar da AKP'nin dilencisi artık.

Kamu ekonomisinin yıkılmasıyla birlikte faşizmin temeli atılıyor. Çünkü kamu çalışanı kendisini işe alan partiye oy vermek zorunda değildir. Nasıl olsa iş güvencesi vardır. Bir kere verir, öbür sefer kızar vermez. Ama sadaka ekonomisinde her ay köpek gibi yardım kuyruğuna görmek zorundasın. Oylar AKP'ye tapulanmıştır.

Diğer yandan ulus parçalanıyor. Sermaye, işletmeler ve topraklar yabancıların eline geçiyor. PKK'lı teröristler de sokağa salınıyor, milletin başına değnekçi gibi dikiliyor. İşte sömürgeleşen ve parçalanan Türkiye...

Aranızda tek devrimci var mı?

Türkiye'nin tek sorunu var. İnsanlar ve kurumlar devrimci değil.

Tüm devlet işletmeleri satıldı. Sendikalar ve kitle örgütleri tek bir ses çıkarmadı. Çünkü hepsi Devletçi-Halkçı düzene ihanet içindeydi. Hepsi piyasacıydı. Yıllarca devletçiliğin kaymağını yediler. Sonra ilk onlar ihanet etti. Özelleştirme kaçınılmaz, paçayı sıyırmaya bakalım dediler.

Sıyırabildiler mi?

Herkes AKP'yle uzlaşmaya baktı. Ama hiç kimse bu işten kârlı çıkabildi mi?

Sonunda insanlar tutuklanmaya başladı. Hatta en büyük sendikanın ve derneğin genel başkanları bile. Yine çıt yok.

Her şey için bahane hazır.

Kıbrıs satıldı. İtidal...

PKK Türkiye'yi ele geçiriyor. Aman kardeşlik...

Teröre karşı savaşan komutanlar tutuklanıyor. Diğer komutanlar suskun.

Hukukun üstünlüğü...

Atatürkçü halkı suçluyor, halk birbirini...

Asker millet neden susuyor diye kızıyor, millet asker neden susuyor diye kızıyor.

Sonunda birileri pompalı tüfekle mermi kusuyor. Neden? Çünkü iş en son raddeye gelmiş. Malına ve canına saldırmışlar.

İyi ama biz hayvan mıyız?

Bir tek canımız tehlikeye düşünce mi ayıyoruz?

Türk milletini böyle aptal yerine koymaya ne kadar devam edecekler?

İşçiyi dayanak alsan iş derdinde...

Varoştakine gitsen AKP'ye satılmış...

Köylü tarlasını ekmeden IMF parası almanın keyfinde...

Asker lojmanda...

Aydın sitede tv izliyor...

Tam Marks'ın dediği gibi, herkes maddi çıkarına göre bir bilinç geliştirmiş. Ancak bütün bilinçler teslimiyete ve yıkıma çıkıyor.

Tarihte bazı toplumlar bazı anlarda böyle bir durağanlık, çürümüşlük ve çaresizlik içinde kendilerini bulurlar. Sendikası, meslek odası, derneği, ziraat birliği hiçbiri dayanak olamaz. Hepsi ayak bağıdır. İnsanına sarılsan elde kalır.

Aslında o toplumun bağrından bir devrim volkanı patlamak üzeredir. Çünkü teslimiyet ve çürümüşlük kendini tüketmiştir. Tek ihtiyaç olan şey devrimciliktir... Yani var olanın tam tersi.

"Önce ben ve ailem, sonra vatan" diyen insan gidecek yerine "önce vatan ve halkım, sonra ve çok sonra ben ve ailem" diyenler gelecek.

İşte o zaman direniş öyküleri hezimetle değil, zaferle sonuçlanmaya başlayacak.

Bizim tek kaldıracımız, toplumu silkeleyecek ve sarsacak sillemiz devrimcilik. Bu ise ancak insanlara "dışarıdan taşınacak bir bilinç" ile mümkün.

Kısacası her yol Parti'ye çıkıyor.
--------------

Kaynak: Ali Özsoy, Türksolu, Sayı 266

Re: Tekel İşçilerinin Direnişi Türkiye İçin Yeni Bir Başlangıç

İletiGönderilme zamanı: Prş Oca 14, 2010 23:46
gönderen Balasagun
Bugün (14 Ocak Perşembe saat 12.30) Maltepe-Cevizli Tekel Fab.önünde TEKEL Dayanışma Grubu işçileri ziyaret etti. Ben de oradaydım.

Konuşma Yapanlar: Banu AVAR, Rıza ZELYUT, Arslan BULUT, Halil NEBİLER ve Can ATAKLI

Aşağıdaki video amatör makinemden...



Resim
Resim
[img]http://img199.imageshack.us/img199/9641/img0194zw.jpg[/img]
Resim