1. yüz (Toplam 2 yüz)

CHP-PKK Yakınlaşması

İletiGönderilme zamanı: Pzr Kas 21, 2010 3:22
gönderen Türk-Kan
CHP Genel Başkan Yardımcısı Mesut DEĞER:
İMRALI KATKI SUNACAKSA DEĞERLENDİRİLMELİ


Diyarbakır'a bayram ziyareti için gelecek CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun gelişi öncesinde CHP Genel Başkan Yardımcısı ve MYK üyesi Mesut Değer ANF'ye konuştu.

CHP'nin hazırladığı Kürt raporunu Haziran 2011'den önce Genel Başkanları Kemal Kılıçdaroğlu tarafından Diyarbakır'da kamuoyuna açıklanacağını belirten Mesut Değer, Kürt sorununun çözümü konusunda Öcalan'la görüşülmesinden yana olduğunu söyledi.

''Teşkilatlarımız CHP-BDP ittifakına sıcak bakıyor'' diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Mesut Değer'in ANF'nin sorularını yanıtladı. Dikkat çeken değerlendirmeler yapan Değer'in açıkalmaları şöyle:

''12 Eylül referandum öncesi genel başkanımız Batman, Tunceli, Elazığ, Bingöl, Van illerine gezi düzenlemişti, programının yoğunluğu nedeniyle Diyarbakır'a gelememişti. Genel Başkanımız Diyarbakır'a halkla bayramlaşmak, bütünleşmek için geliyor.

Kürt sorunu CHP'nin öncelikleri arasında. Biliyorsunuz yurt dışında en son Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ile görüştü. Talabani ile daha önce yaşanan bazı olumsuzlukları bir kenara bırakıp görüşmede bulundu. Genel Başkanımızın bölgeye ilişkin genel afta dahil söylemleri oldu.

Diyarbakır'a yapılacak gezi, Genel Başkanımızın ilk gezisi olacak. Bu geziyi bir siyasi çalışmadan ziyade Diyarbakır halkı ile bayramlaşma olarak değerlendirmek lazım.

Genel Başkanımız parti binamıza gelecek, burada basın toplantısı yapacak. Ardından halkla buluşma gerçekleştirilerek halkın bayramını kutlayacak.

Halkın sorunlarını dinleyecek, sonra bir yemeğimiz olacak. Ticaret Borsası'nı ziyaret ederek bölgenin sorunlarını dinledikten sonra Siverek ve Hilvan'da halkla bayramlaşıp Urfa'ya hareket edecek.

KÜRT, RADİKAL, MUHAFAZAKAR YAPI CHP ÇATISINDA İKTİDARI HEDEFLEMELI

Bölgedeki il ve ilçe teşkilatlarımızın CHP-BDP ittifakına sıcak baktığını söyleyebilirim. Benim şahsi düşüncemi sorarsanız, Türkiye'de BDP, DSP, İşçi Partisi ve bunun yanında illegal de dahil 64'e yakın sol parti var. Bütün sol partilerin ve de diğer partilerin CHP çatısı altında bir araya gelerek siyaset yaparak iktidar olmaları lazım. Kürtleri, radikal ve muhafazakar ve sol partileri kucaklayarak, onların CHP içinde kendi kimlikleri ile ayrım yapmadan siyaset yapma olanağını sağlayarak önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerde CHP'nin iktidara gelmesini sağlamak lazım.

Her bir bireyin kendi özgürlüğü için, hukuk alanındaki dokunulmazlığı, hukuk alanında saldırıya uğramaması, refah düzeyinin yükselmesi ve her bireyin sosyal devlet anlayışı gereği sahiplenilmesi açısından bir birliktelik şart bence.

Türkiye'de yaşanan bir iktidar sorunu var ve bunu ancak geniş bir yelpaze ile iktidara taşıyarak çözmek mümkün.

Sayın Hanefi Avcı gayri resmi olarak 5 bini kişinin telefonlarının dinlendiğini koyuyor ortaya. Bu dinlemelerin de isme göre değil, imei numarasına göre, hukuksal bir karar olmadan yapıldığını söylüyor. Düşünün bu kişiler dinlenmiş, önlerine dosyalar konulmuş, şantaj yapılmıştır. Bu kişiler sindirilememişse bunlara ait ses ve görüntüler internette yayınlanmıştır. Bu tabiî ki korkunç bir tablodur.

Her bireyin insanca, insan onuruna yaraşın bir şekilde yaşaması için CHP çatışı altında birleşmeleri gerekir diye düşünüyorum. Bu bir seçim ittifakı olarak algılanmamalı. Kendi programları ve düşünceleri ile gelip CHP altında siyaset yapmaları, bizim de CHP olarak bunların siyaset yapmalarına olanak sağlamamız lazım. Bu oluşumlar adayını gösterebilmeli, görüşünü, düşüncesini özgürce anlatabilmeli, savunabilmeli, seçim bölgesinde düşüncelerini kamuoyu ile paylaşabilmeli, kendi bölgesinde kendini ifade edebilmeli. Sorunlarını da TBMM'ye taşıyarak, bunları CHP iktidarı içinde çözmeli. Kürt sorunu da buna dahil.

Benim bu düşüncem bir ittifakın dışında, daha büyük bir çerçeve içinde ele alınması gerekir. Bunun için herkese sorumluluk düştüğüne inanıyorum.

MESUT DEĞER CHP’Yİ PKK ÇİZGİSİNE Mİ GETİRİYOR?

Sadece BDP ile bir seçim ittifakı görüşmesi diye bir şey yok. Bu sayın Selahattin Demirtaş'ı yurtdışında iken söylediği bir görüş. Olması gereken dar bir ittifak değil, CHP'nin iktidara taşınmasıdır. Bu da seçim işbirliği, seçim ittifakı veya seçime birlikte girmek değil de, az önce belirttiğim şekilde herkesin bir sorumluluk altına girerek CHP çatısı altına gelmesidir.

Daha ortada bir şey yokken, bir görüşme yokken bazı medya grupları ve bazı siyasi görüşler alelacele ateş püskürmeye başladı. Basında yazılıyor, 'Mesut Değer'in ismine dikkat edin, Mesut Değer CHP'yi PKK çizgisine getiriyor' diye...

Biz Türkiye'nin bütünlüğü ve Türkiye'yi geleceğe taşıyacak bir projeden bahsediyoruz. En önemli sorun da Türk-Kürt kardeşlerimizin her iki toplumda da bir arada yaşama olanağının sağlanması gerekir. Bir arada yaşama koşullarını yaratmadığımız zaman önümüzdeki süreçte çok daha büyük sorunlar yaşayabiliriz. İşte şimdiden görüyoruz ve yaşıyoruz. Batıda kira vermede sıkıntılar var. Bir olay olduğunda Kürtlere yönelik olarak yapılanları görüyoruz. Bunların tamamı topluma yansıyor.

Bir arada yaşamayı öğrenmemiz lazım. Birilerinin, partiler içindeki bazılarının bir takım söylemlerini önemsememek lazım.

KÜRT RAPORU DİYARBAKIR’DA AÇIKLANACAK

Genel Başkanımızın ziyareti sadece bayramlaşma ziyaretidir. Eğer bir beklenti varsa partimizin Kürt sorunu konusunda kurduğu bir komisyon var. Bu komisyon çalışmalarını sürdürüyor ve hazırlanacak olan rapor gelecek yıl seçimlerden önce tamamlanmış olacak.

Bu rapor bittiği zaman gelip Diyarbakır'da bunu Türkiye'ye açıklayacağız.

Mesela türbanla ilgili Genel Başkanımız düşüncelerini her yerde açık açık anlattı. Bunun ötesinde bir şey beklemek doğru değil. Diyarbakır gezisi de öyle. Diyarbakır önemlidir tabiî ki. Diyarbakır'da halkla kucaklaşma bir ilk adım.

KİMLİK ŞEREFTİR, NAMUSTUR, ONURDUR

Şu bir gerçektir. CHP olmadan Kürt sorunu çözülemez. CHP'nini tarihsel süreci var. CHP kurumsal bir partidir. Bunu bürokraside de, TSK'da da, CHP'ye oy vermeyen kesimlerde de görmeniz mümkün. Diyarbakır'daki bir boyacı da CHP'yi bilir. Türban konusunu da, Kürt sorunundu da, diğer sorunları da Türkiye'de çözebilecek tek parti CHP'dir.

Hazırlanan Kürt raporu konusunda ayrıntıları vermem mümkün değil. Ama tamamlandığı zaman zaten kamuoyu ile paylaşılacak. Genel Başkanımız bu konudaki görüşlerini belirtmiş. Bir genel affın çıkmasından yana olduğunu belirtmiş. Genel başkanımız Tunceli ve ardından Batman'daki gezilerinde de bu konudaki görüşlerini dile getirdi. Kimliğin tanınması konusunda görüşleri belli. Kimlik şereftir, kimlik namustur, kimlik kişinin onurudur. Onun için kimlik üzerine, kültürel haklar üzerine, ekonomik haklar üzerine, Kuzey Irak ile ilişkiler üzerine, Suriye, Iran üzerine, yurtdışında yaşayan Kürtler üzerine inceleme ve çalışmalarımız var. Rapor bittiğinde genel başkanımız bu raporun detaylarını gelip Diyarbakır'da açıklayacak. Ve bu seçimlerden bu konuları da kapsayacak.

‘PKK’Yİ SİLAHSIZLANDIRAYIM’ DEDİĞİNİZDE SORUNU ÇÖZEMEZSİNİZ’

Hazırlanan Kürt raporu ile ilgili komisyonda olmadığım için bir şey diyemiyorum. Rapor hazırlanıp yönetimimize geldiğinde eksik olan yada değinilmesi gereken başka bir şey olursa ben de katkı sunarım.

1900'lü yıllardan günümüze gelene kadar bir Kürt sorunu var. Bu sorunun çözülmesi gerekiyor. 1980 ve geldiğimiz 2010 yılı itibariyle de PKK ve PKK'nin sorunu var. PKK ayrı Kürt sorunu ayrı. Ancak 2010 yılına geldiğimizde Kürt sorunu ile PKK sorunu içiçe geçmiştir.

Şimdi, 'Ben PKK sorununu çözeyim, terör sorununu çözeyim, PKK'yi silahsızlandırayım' dediğiniz zaman, sorunu çözemezsiniz. Bir müddet yol gidersiniz ancak. Ama Kürt sorunu arkadan tekrar gelir. Ama iç içe geçtiği için PKK sorununu çözerken, Kürt sorununu da çözmeniz lazım. Bunun sadece askeri değil, siyasal boyutu var, sosyal boyutu, ekonomik boyutu var, kültürel haklar yönünden boyutu var ve en önemlisi de Türkiye boyutu var.

81 ili ve 73 milyonu kapsayan bir sorun bu. Onun için Kürt sorunu ve PKK sorunu içiçe girmiş. Bunu ayırarak, tasnif ederek çözmek gibi bir düşünce doğru değildir. Benim şahsi görüşüm ikisini de birlikte çözmek gerektiği yönündedir.

AKP GİDERSE, KÜRT VEKİLLER MEMLEKETLERİNE GİDEMEZ

Şimdi Başbakan diyor ki, 'Ben Kürtlerin büyük çoğunluğunun oyunu alıyorum. 70-80 milletvekili çıkarıyorum ve Kürtler yanımda' diyor. AKP iktidardan düştüğü zaman, AKP'den seçilen Kürt milletvekilleri yarın illerine gidemez. Ve bu kişiler bölgedeki Kürtlerin desteğini alabilecek bir güce, yapıya sahip değil. Onun için 'Kürtlerin çoğunluğu beni destekliyor, bu kadar milletvekili çıkarıyorum bölgeden' demek de doğru değil.

İMRALI KATKI SUNACAKSA DEĞERLENDİRİLMELİ

BDP, 'Muhatap sadeci İmralı’dır' yaklaşımı içerisinde. İmralı da önemli bir kavramdır. Bu İmralı kavramını da çözmek gerekir. Benim şahsi görüşüm, Kürt sorununu çözümü konusunda İmralı katkı sunacaksa değerlendirilmelidir, katkı sunmayacaksa değerlendirilmeyebilir. Kürt sorununun çözümü konusunda bunu ayrı olarak ele almak lazım.

Örgütün silahsızlandırılması konusunda da değerlendirmek lazım İmralı’yı.


Şimdi bölgede siyasi görüşü ne olursa olsun Kürtler kendi kimliğini ifade edebilmeli, kendi kimlikleri ile onlara yaşama şansı verilmeli.

Bu sorunun çözüm yeri meclistir. Tüm görüşleri temsil eden siyasi partiler bunu meclis çatısı altında tartışarak çözmeli.

BDP’NİN GRUBUNDA KÜRTÇE KONUŞMASI DOĞRU

Hukuktaki ilke şudur: Yargıda Türkçe bilmeyen bir kişi tercüman vasıtası ile savunmasını yapabilir. Ve bu savunma geçerlidir. Bir Türk de İngiltere'de bir suç işlediği zaman yargılanınca Türkçe tercüman talep etme ve kendi diliyle savunma yapma hakkına sahiptir. Uluslararası hukuk kurallarıdır bunlar.

Mecliste BDP grubu Kürtçe açılış konuşmasını yapmıştı. Bu konuda da benden bir Tv kanalı görüş aldı. Doğru olduğunu söyledim. Bir parti kendi grup toplantısında böyle bir konuşma yapabilir. Belki genel kurulda Türkçe dışında bir dilde konuşulmasına bir kıstas getirilebilir.

'Kişi kendi kimliği ile kendisini ifade edebilmelidir' dediğimiz zaman, bu kişilerin meclise gönderdikleri vekilleri de kendi grup toplantılarında bu dilini konuşabilmeli. Çünkü o insanlardan oy almışlar.

TRT ŞEŞ YASADIŞI

Örneğin TRT Şeş kuruldu. Bunun yasal bir dayanağı da yok. Yasal değil ve hukuksal boyutu yok. Göstermelik olarak bir şeyler yapmak veya insanları kandırmak-avutmak doğru değildir. TRT Şeş'in hukuksal alt yapısı çözülürse, Kürtçe savunma gibi konular da çözülür. Çözülmezse işte yargıda böyle sıkıntılar çıkar. Şimdi yargılanan kişi kendi diliyle kendini savunmak istiyor. Bu çok doğal. Ama bir yandan TRT gibi bir kanalda yayın yapacaksınız, diğer yandan da aynı dilde savunma yapmak isteyenlere ya da grup toplantısında konuşanlara tepki göstereceksiniz. Bu çelişkidir. Bazı şeyleri hukuksal bir zemine oturtmadığınız zaman böyle sıkıntıların çıkacağını önceden görmeniz gerek.

TRT Şeş'te Kürtçe yayın yapıyorsunuz, ama mecliste grup toplantısında Kürtçe konuşulunca 'Yasak' diyorsunuz. Bu olmaz. O zaman TRT Şeş'i de kaldırmanız gerekir.

AMASYA'NIN ELMASI, YARGISIZ İNFAZLARDAN DAHA ÖNEMLİ

2002 yılı Aralık ayında mecliste faili meçhul cinayetler, köy boşaltmaları, yargısız infaz gibi bölgede yaşanan birçok sorunu içeren araştırma önergelerini ben verdim Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne. 2007'ye kadar gelinen süreçte ise mecliste idare amirleri, meclis başkanı toplantı yapar o hafta gündeme hangi konunun alınmasını belirler.

Bu 5 yıllık süreç içerisinde benim verdiğim bu önergelerim hep ikinci sırada kaldı. Amasya'nın elması, Tuz Gölü'nün tuzu gibi bir sürü araştırma önergeleri hep birinci sıraya çıktı ama verdiğim faili meçhul cinayetler, köy yakmalar, yargısız infazlar birinci sıraya gelip de ele alınmadı mecliste. Önergelerimiz birinci sıraya alınmadı ve öyle kaldı, bitti.

En son bir araştırma önergesi sunduk. 1987-2002 OHAL dönemini kapsayan bir araştırma önergesiydi. OHAL döneminde yaşanan sorunları bir tablo halinde çıkardım.

OHAL DÖNEMİNDE UYUŞTURUCUDAN 150 MILYAR RANT SAĞLANDI

OHAL sürecinde Diyarbakır DGM'de 49 bin kişi yargılandı. Bunu aileleri, yakınlarını hesaplayarak onla çarpsanız yaklaşık 500 bin insana tekabül ediyor.

Bu süreçte yaşanan çatışmalarda 36 bin ölü, 18 bin yaralı var. Bunların içerisinde PKK'li, köy korucusu, asker, sivil vatandaş ve polis var. Bunlar resmi rakamlar. Ancak gayri resmi rakamlara baktığınızda korkunç bir tablo ortaya çıkıyor. Ben önergemde 1987 ile 202 yılında yaşanan bütün olayların araştırılmasını istedim. O süreçte kim kusurlu ise, kim hatalı ise ortaya çıksın istedim. 1994 yılında bölgedeki uyuşturucu trafiği bölgeden geçerken yüzde 10'dan birden bire yüzde 40'a çıktı.

150 milyar doların üzerinde bir rant piyasası oluştu. Sonraki süreçte mahkemelere yansıyan davalarda resmi araçlarla uyuşturucu taşındığı ortaya çıktı.

‘BABAM KORUCULUĞU KABUL ETMEDİ’

Zaman aşımına bakılmaksızın görevli kişi veya kişiler kim ise, zaman aşımına bakılmaksızın meclis araştırması açılmasını istedim. Bunlar yapılmadı. Yapılsaydı OHAL dönemindeki o karanlık dönem hepsi ortaya çıkacaktı.

En önemli süreç 93 yılıydı. İşte deniliyor Turgut Özal vefat etti. 33 er şehit edildi. Cem Ersever öldürüldü. Uğur Mumcu öldürüldü.

Bunların yanısıra, bu tarihte bölgeye bakın. Buralarda neler oldu. 1995 yılında Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürü olunca bölgedeki bütün ağaları topladı ve köy koruculuğu yeniden dayattı. Bizim aile aşiret olarak bölgede köy koruculuğunu kabul etmeyen tek ailedir. Babam kabul etmemişti.

BAŞBAKANIN GÜCÜ YETİYORSA OHAL DÖNEMİNİ SORGULASIN

Tansu Çiller'in başbakanlığında bir açıklama yapıldı. Terörle mücadele sertleştirilecek ve gereken cevap verilecek denildi. Ardından Lice'de Tuğgeneral Bahtiyar Aydın öldürüldü. Ondan sonra Lice'yi yerle bir ettiler. 640 ev ve işyeri tarandı, tahrip edildi. Ve bölgede faili meçhul cinayetler arttı, yargısız infazlar başladı, insan hakları ihlalleri korkunç bir boyuta vardı, köyler yakılıp yıkılmaya başladı.

İnsanlar emniyetten hak aramaktan korkar hale geldi, insanlar akşamları evlerine kapandı ve kimse kimseyi soramaz bir duruma geldi.

DYP Genel Başkanı Başbakan Tansu Çiller, 'PKK'ye yardım eden sanatçı ve işadamlarını biliyoruz' dedikten sonra aynı yıl Kürt işadamları öldürülmeye başlandı. İstanbul-İzmit-Hendek-Sapanca'da başta Behçet Cantürk olmak üzere 20'nin üzerinde işadamı öldürülmeye başlandı. DYP'nin şahin kanadı 94 yılında 'PKK meclistedir' deyince, DEP'li milletvekilleri apar-topar gözaltına alınıp hapishaneye konuldu.

Yaşanan yargısız infazlar, köy yakmalar, faili meçhuller OHAL döneminin bir ürünü. Bu dönemi iyi irdelemek lazım. Kürt sorununun çözümünde en önemli faktör OHAL döneminin masaya yatırılmasıdır.

Başbakan dedi ki, 'Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Her konuyu masaya yatırmamız lazım. Hesaplaşmalıyız, çok konuşmalıyız." Gücü yetiyorsa bunu yapsın.''


İm (Kod): Tümünü seç
http://www.firatnews.com/index.php?rupel=nuce&nuceID=36257

Re: CHP'li DEĞER: "İmralı Katkı Sunacaksa Değerlendirilmeli"

İletiGönderilme zamanı: Pzr Kas 21, 2010 5:43
gönderen Başkomutan
CHP korkmazsa çok güçlenir

CHP'deki ayrışma şahıslarla ilgili değildi. Sistemin, politik yetersizliğin getirdiği bir süreçti bu. Bugüne kadar muhafazakar statükocu oldular. Ve böyle bir partinin asla iktidar olamayacağını gördüler. CHP kendi kabuğuna çekilmez ve değişimden korkmazsa çok güçlü bir parti olur.

Kürt siyasetinin en önemli isimlerinden biri Ahmet Türk. Kapatılan DTP'nin siyasi yasaklı eski genel başkanı. Türk, milletvekilliğinin geri verileceği görüşünde. Ona göre, Doğu'daki öfkenin altında, yaşanan acıların tazeliğini ilk günkü gibi koruması yatıyor. 'Ötekileştirme, dışlanma' ana faktörler arasında.

Türk, hem Kürt sorununu yorumladı, hem de CHP'deki değişimi...

- Siz ve Aysel Tuğluk'un milletvekilliği iade edilmedi?

Partiler kapatılsa bile milletvekilliği düşmez. Bugüne kadar yapılan değişiklikler mağdurun lehine diye yorumlandı ve o şekilde kararlar oluşturuldu. Mesela son dönemde Hrant Dink'i katleden Ogün Samast bile yasadaki değişikliklerden yararlandı ve dosyası çocuk mahkemesine gönderildi. Şimdi bunu nasıl yorumlayacaksınız? Bu kararın da mercii Anayasa Mahkemesi'dir, yeniden değerlendirmelidir.

- Yeniden milletvekili olursanız ne yapacaksınız?

Zaten biliyorsunuz ki siyasi partilere üye olmak konusunda bir yasak var. Bu ortadan kalkmıyor. Milletvekili olsam bile bağımsız olmak durumundayım. Herhangi bir partiye üye olma yasağı devam edecek. Sadece bağımsız milletvekilliğinin yolu açılmış olacak.

- KCK Davası'nda Kürtçe savunma talebi reddedildi. Sizce bu hak ihlali mi?

Tabii ki. Lozan Anlaşması'yla başlayan bir süreçten bahsediyoruz. Lozan Anlaşması'nın 39. maddesi çok net: 'Azınlıklar kendi dilleriyle savunmalarını yapabilirler'. Ama Türkiye'de bu karar, bugüne kadar yer bulmadı. Türkiye artık ulus devlet mantığından kurtulup demokratik devlet statüsüne geçmeli. Bu toplumsal realiteyi inkar ederek sorunları çözmek mümkün değil. Bunu görmek lazım. Günümüz dünyası demokratik değişimi yaşayan, eşitlikleri esas alan bir anlayışa sahip. Bugün Avrupa Birliği'ne bakın, yerel dillerin kullanılması söz konusu. Farklılıkların kabul gördüğü bir birlik görüyoruz. Ama Türkiye AB'ye girmek istemesine rağmen Lozan Anlaşması'yla tanınmış bu hakları görmezden geliyor. Bu olmamalı. Cumhuriyetin temel kuruluş felsefesinde de bu yok. O yıllarda Mustafa Kemal şöyle diyor: 'Kürtler ve Türkler bu ülkenin eşit yurttaşlarıdır, birbirlerinin hakkına riayet etmek gerekir.' Bugün 20 milyon insanın dilini, kültürünü inkar ederseniz ne Türkiye demokratikleşir ne de halk sevgiyle kucaklaşır. Mesele Türkiye'nin bölünmesi değil bu farklılıkların korunması.

KÜRTLER, ARTIK TEHLİKE OLARAK GÖRÜLMEMELİ

- Bu davada size göre görmezden gelinen ne?

Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümü konusunda siyasi partimize mensup olan arkadaşlarımızın yaptığı çalışmalar illegal gösterildi. Türkiye'nin bölünmesine yönelik bir çaba içindelermiş gibi bir hava yaratıldı. Maalesef bugün bu nedenle tutuklular. Farklı düşündükleri için bu insanlar yargılanmamalı. KCK Davası'nda yargılananların yaptıkları çalışmaların tek bir sebebi var o da mevcut kimliğimizi korumak. Şayet siz sanki bir örgüt militanı gibi insanları yargılarsanız bu en büyük yanlış olur. Türkiye artık Kürtleri potansiyel tehlike olarak görmekten vazgeçmeli.

- Kürt sorunu nasıl çözümlenebilir sizce?

Kürtlerin dilini, kültürünü bir zenginlik sayarak, bu farklılıkları tanıyarak. Bu farklılıklar olmadan Türkiye'nin büyümeyeceğini kabul edilirse, Kürt sorunu çözülebilir. Ama yıllardan beri inkarcı, imhacı bir anlayış hakim. Korkutarak, baskı kurarak sorunların çözümlenebileceği sanılıyor. Bunda ısrar edilirse, bu anlayışla demokratik bir Türkiye yaratamayız. Halkı sevgiyle kucaklaştıramayız. Biz birbirimizi severek, farklılıkları esas alarak yeni bir anlayışı egemen kılmalıyız Türkiye'de.

DEMOKRATİK ÖZERKLİK 'AYRIŞMAK' DEMEK DEĞİL

- Mesela 'demokratik özerklik' gibi bir yöntemle mi?

Bazen demokratik özerklikten söz ediliyor. Demokratik özeklik 'ayrışmak' demek değil bunun anlaşılması gerekli. Bizim istediğimiz farklı kültürlerin görülüp kabul edilmesi. Ve bu çerçevede demokratik bir yapıya kavuşturulması. Dünyanın pek çok ülkesinde bu hak ve özgürlükler tanınıyor. Avrupa Birliği'ne girmek isteyen bir ülke olarak anlayışımızı bir an evvel değiştirmeliyiz. Hak ve özgürlükleri kısıtlayarak demokratik bir yapıya ulaşamazsınız. Güven eksikliği söz konusu. Yurttaşına güvenmek başlıca kural. Kürt insanı bir tehlike olarak görülmekten vazgeçilmeli.

- Kürtler tehlike olarak mı görülüyor?

Şimdiye kadar hep Kürtler potansiyel tehlike olarak görüldü. Bizim bizden başka dostumuz yoktur mantığı. Bu mantık artık günümüz anlayışına uymuyor. Mesela, düne kadar 'Kahpe Yunan' dediğimiz insanlarla bugün dostluk, işbirliği içindeyiz. Siyasetteki yaklaşım biçiminizi değiştirdikçe hem komşularınızı hem de ülke içindeki vatandaşlarınızı kazanırsınız. Bugün CHP'nin bile çatlaması şahısların kavgasından ötürü değil?

- Gerçek sebep ne?

Sistemin, politik yetersizliğin getirdiği bir süreç bu. Bugüne kadar muhafazakar statükocu oldular. Ve böylesi bir partinin asla iktidar olamayacağını görmeye başladılar. Kürt sorunu konusunda 70 yıllık bağnaz politikalarla bu işin çözülemeyeceğini anlamaya başladılar. Bütün bunlar değişim ve dönüşümün kaçınılmaz olduğunu gösteriyor bizlere. Eğer bunları görmezsek kesinlikle başarılı olamayız. CHP bugün bunları yaşıyorsa, mesele yönetim anlayışı değil. Yönetim biçimi ve siyasete bakışın getirdiği bir ayrışma.

CHP'NiN SOSYAL DEMOKRAT OLMASI KAÇINILMAZ

- CHP'deki bu değişim iyi oldu mu sizce?

Tabii ki. Değişimin sonuçları nereye gider tahmin etmek güç ama CHP'nin artık sosyal demokrat bir parti olması gerekiyordu. Bu kaçınılmazdı. Gerçekten halkı kucaklayacak bir parti olduğu zaman, toplumsal realitesine uygun çözümler ürettiği zaman elbette güçlenecektir. Ayrıca çok farklı bir ekonomik yaklaşım biçimi geliştirmeli. Kendi kabuğuna çekilmez ve değişimden korkmazsa çok güçlü bir parti olur CHP.

SİLAHLARI ÖCALAN SUSTURUR

- Kürt sorununun çözümü konusunda kimler esas alınmalı? Muhatapları kimler?

İpe un serme dönemi bitti. Sorunları tartışarak, diyalogla çözmek önemli. Kürtler, Türkler, sivil toplum kuruluşları ne istiyor oturup konuşarak, tartışmalıyız. Sorunun muhatapları belli kabul etseniz de etmeseniz de. Bu gerçek kabul edilmeli artık. BDP Kürt halkının partisi, PKK bugün halk tarafından inkarı mümkün olmayan bir güç. Bunu anlamak şart. Siyasi çözüm konusunda muhatap partimiz BDP. Ama silahların susmasını sağlayacak güç Abdullah Öcalan'dır. İşte bu aktörleri görerek hareket edilirse ancak çözüme ulaşılabilir.

- Kandil ile Öcalan arasında sorun çıktığı, sürtüşme yaşandığı söylenyor. Doğru mu?

Kandil bir hareket, Öcalan da bu hareketin başıdır. Aralarında bir sorun olduğunu düşünmek yanlış olur. Bir tartışma tabii ki yaşanabilir. Ama tartışma olmaksızın çözüme ulaşmak mümkün değil. Bu herhangi bir kuruluş da olabilir. Bir çatışma gibi değil bir paylaşım olarak görmek gerekir bu durumu.

- Bölge halkının beklentileri ne?

Ötekileştirme mantığına artık son verilmeli. Birisi çıkıp da ben Diyarbakırlı'yım, Mardinli'yim deyince yüz çevriliyor. Bu dışlanmaya artık son verilmeli. Toplumsal bakış değişmeli. Kürtlerin sorunları sadece ekonomik ve sosyal boyutta ele alınmamalı. Yoksulluğun işsizliğin olduğu yerlerde tabii ki başka sorunlar çıkacak. Ama eğer insan kendini özgür hissetmezse diğer sorunları görmez. Ve bugün Doğu ve Güneydoğu'da kendini özgür hissetmeyen, baskı içinde yaşayan bir topluluk var. Buna son vermek 30 yıldır süren bu işkenceyi bitirmek gerek.

Burcu BULUT/DİYARBAKIR

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.aksam.com.tr/2010/11/21/haber/siyaset/9673/chp_korkmazsa_cok_guclenir.html


Kılıçdaroğlu, 'seçim ittifakı' ve Diyarbakır

Kılıçdaroğlu, 'seçim ittifakı' ve Diyarbakır

PARİS'te toplanan Sosyalist Enternasyonal, bayram ertesindeki -CHP ve seçim eksenli- tartışma gündemimizin çerçevesini çizmiş görünüyor.
Irak Cumhurbaşkanlığı'na yeniden seçilen Celal Talabani'nin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu Irak'a daveti, bayram ajandasının önemli satırbaşlarından biriydi. Bu davet, Talabani'nin, AKP hükümetinin cumhurbaşkanlığı için kendisini desteklemediği sitemiyle yan yana okunduğunda, farklı anlamlar yükleniyor. Bu çerçevede, seçimler yaklaşır ve Kürt meselesi çözüm beklerken, CHP'nin, Irak'tan doğru artık 'muhatap' olarak görüldüğünü söylemek mümkün.


DEMİRTAŞ PANDORA'NIN KUTUSUNU AÇTI

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın yine Paris'ten gelen seçim ittifakı önerisi ise Pandora'nın kutusunu açtı.
Farklı kesimlerde, farklı açılardan ezber bozan bu öneriye gelen ilk tepkiler ise hararetli bir tartışma zeminine doğru yol alacağımızın işareti. Bazı kesimlerde kızgın ütüye değmiş hissi uyandırsa da serinkanlı bakıldığında bu önerinin, yüksek seçim barajı sorunundan bağımsız değerlendirilemeyeceği ortaya çıkmakta.

Sosyal demokratların Kürt hareketiyle yaptığı iki seçim işbirliği; 1991 ve 2004 tecrübelerindeki başarısızlığı hatırlamadan önce bir soru cevap bekliyor: Düne kadar grup toplantısında CHP'ye solcu bir parti olduğunu hatırlatma ihtiyacı duyan BDP, baraj sorunu olmasa bu öneriyi getirir miydi?

'KAMUOYUNU ÇOK İYİ İZLEMEK GEREKİYOR'

1991 ve 2004 deneyimlerinin her ikisinde de yer almış bir siyasetçiye, Demirtaş'ın 'seçim ittifakı' teklifini sordum. Adını yazmamamı ricasıyla şunları söyledi:

'Kamuoyundaki gelişmeleri çok iyi izlemek ve değerlendirmek gerekiyor. Kategorik olarak hemen ne evet, ne de hayır denebilecek bir durum bu. Çünkü Kürt sorunu öyle bir konu ki, kamuoyunun nasıl şekilleneceği hiç belli olmaz. Çok olumlu olacağı zannedilen bir havada oluşan birliktelikler olumsuz sonuçlanabiliyor.'

Çiğdem TOKER
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.aksam.com.tr/2010/11/21/yazar/19545/cigdem_toker/kilicdaroglu___secim_ittifaki__ve_diyarbakir__.html







CHP Diyarbakır’da 2 tabuyu yıktı


Genel Başkan olarak ilk kez Diyarbakır’a giden Kılıçdaroğlu, Kürt sözcüğünü kullandı

1 ‘KÜRT’ SÖZCÜĞÜNÜ KULLANDI

Genel Başkan olarak ilk kez Diyarbakır’a giden Kılıçdaroğlu, Kürt sözcüğünü kullandı: Etnik kimlik herkesin şerefidir. Kürt yurttaşlarımızın etnik kimliklerine saygılıyız

2 ‘ANKARA’NIN DIŞINA ÇIKTIM’ MESAJI

Kılıçdaroğlu, isim vermeden Başbakan’a yanıt verdi: Birileri bize ‘Sivas’ın ötesine gidemez’ diyordu. İşte buradayım, daha çok geleceğim. Dün Paris’teydik bugün de Diyarbakır’da...

Kılıçdaroğlu Diyarbakır'da

DİYARBAKIR’a CHP Genel Başkanı olarak ilk kez gelen Kemal Kılıçadoğlu, barış ve kardeşlik mesajları verip, partilerini halka açtıklarını söyledi. Diyarbakır’a THY’nin tarifeli uçağıyla beraberinde Genel Başkan Yardımcıları Gürsel Tekin, Hurşit Güneş, Mesut Değer, Mehmet Zeki Gündüz, İsa Gök, Genel Sekreter Süheyl Batum ve bölge milletvekilleri ile birlikte saat 11.00’de gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, havalimanında partililer ve bölge illerinden gelenlerin de bulunduğu vatandaşlar tarafından karşılandı. Burada kendisine verilen güvercinleri uçuran Kemal Kılıçdaroğlu yoğun izdiham nedeniyle zaman zaman ezilme tehlikesi geçirdi. Diyarbakır’a ilk kez 1976 yılında geldiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, CHP’nin iktidarında, hak ve özgürlüklerin genişleyeceğini, etnik kimliklere, inançlara saygı duyulacağını belirterek, şöyle hitap etti.

İŞTE GELDİK: Birileri bize, ’Sivas’ın ötesine gidemez’ diyordu. İşte buradayız, her yer bizim, her toprak bizim. Bu ülkeyi beraber kurduk, dedelerimiz Kurtuluş Savaşını beraber verdi. Dedelerimiz aynı toprakta şehit olarak yatıyor. Neyi paylaşamıyoruz, niye ayrılık gayrılık yapıyoruz? Beraber olacağız, özgür olacağız. Daha demokratik bir ülkede, sosyal hakların geliştiği ülkede, sosyal devletin olduğu bir ülkede barış içinde, huzur içinde, kardeşlik içinde yaşayacağız.

FABRİKALAR KURULACAK: Diyarbakır’a hapishane Değil, fabrikalar yapılacak. Bugün Dünya Çocuk Günü. Çocuklarımızı gördünüz sokaklarda. İşsizliğin en yoğun olduğu kent Diyarbakır, boşanma davalarının en fazla olduğu kent Diyarbakır. Üniversiteyi bitirip iş bulamayanların kenti Diyarbakır. Diyarbakır bunu hak etmiyor. Burada şiddet de, acı da, gözyaşı da var. Acıyı, gözyaşını dindirmek bizim boynumuzun borcudur. Kardeşliği, barışı egemen kılmak CHP’nin görevidir ve bunu yapacağız. Biz bu bölgede yaşayan Kürt yurttaşlarımızın etnik kimliklerine saygılıyız. Şunu söyledik. Etnik kimlik herkesin şerefidir ve herkesin başının tacıdır. Herkesin inancına saygılıyız dedik. Herkesin inancı, etnik kimliği bizim başımızın üstündedir dedik...

İm (Kod): Tümünü seç
http://haber.gazetevatan.com/chp-diyarbakirda-2-tabuyu-yikti/341604/9/Siyaset



"İmralı katkı sunacaksa..."

CHP Genel Başkan Yardımcısı Mesut Değer BDP ile ittifaka, bölgedeki teşkilatlarının sıcak baktığını söyledi.“CHP’nin Kürt raporu Diyarbakır’da açıklanacak”

“CHP’nin Kürt raporu Diyarbakır’da açıklanacak”

Kürt sorununun çözümü konusunda CHP’nin kurduğu bir komisyon olduğunu bu komisyonun çalışmalarını sürdürdüğünü ifade eden Değer, raporun 2011 seçimlerinden önce Kılıçdaroğlu tarafından Diyarbakır’da açıklanacağını bildirdi. Değer şöyle konuştu:

“Hazırlanan Kürt raporu konusunda ayrıntıları vermem mümkün değil. Ama tamamlandığı zaman zaten kamuoyu ile paylaşılacak. Genel Başkanımız bu konudaki görüşlerini belirtmiş. Bir genel affın çıkmasından yana olduğunu belirtmiş. Kimliğin tanınması konusunda görüşleri belli. Kimlik şereftir, kimlik namustur, kimlik kişinin onurudur. Onun için kimlik üzerine, kültürel haklar üzerine, ekonomik haklar üzerine, Kuzey Irak ile ilişkiler üzerine, Suriye, Iran üzerine, yurtdışında yaşayan Kürtler üzerine inceleme ve çalışmalarımız var. Rapor bittiğinde genel başkanımız bu raporun detaylarını gelip Diyarbakır'da açıklayacak.”

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.gazete5.com/haber/chp-li-deger-den-bdp-ittifaki-aciklamasi-20-kasim-201-60086.htm



Vatandaş Kemal’in gücü ve aile sigortası!
Ruhat Mengi /21.11.10

CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelişi ile başlayan yükselişi yurt dışında ilgiyle izlenirken yurt içinde rakip partilerin seçimden aylar önce işi gücü bırakıp karşı propagandalara başlamasına neden oluyor. Türkiye’de artık oy söz konusu olduğunda siyasi etik filan da dinlenmediği için bu karşı propagandalarda sınır, gerçeğe bağlılık filan ortadan kalkıyor. VATAN’ın Londra temsilcisi Jan Devletoğlu’nun röportaj yaptığı Financial Times’ın etkili yazarlarından David Garner “CHP’deki değişimi olumlu buluyoruz. Baykal’lı CHP seçim kazanamazdı ama Kılıçdaroğlu kazanabilir” demiş...

İm (Kod): Tümünü seç
http://haber.gazetevatan.com/Haber/341693/1/Gundem

Re: CHP'li DEĞER: "İmralı Katkı Sunacaksa Değerlendirilmeli"

İletiGönderilme zamanı: Pzr Kas 21, 2010 6:25
gönderen Başkomutan
Süheyl Batum, sitem etmekte haklı mı?

CHP Genel Sekreteri Prof. Dr. Süheyl Batum isyan ediyor... Çünkü BDP’nin CHP’ye yaptığı seçim ittifakı çağrısına verdiği yanıtın yanlış anlaşıldığını, hatta çarpıtıldığını düşünüyor...

Bu yüzden üşenmemiş, Facebook’taki sayfasına uzun bir açıklama koymuş... Özetle şöyle diyor:

“Ben hangi konuşmamda, neresinde BDP ile ittifak yaparız demişim? Size bu sözün nasıl çıktığını da söyleyeyim. BDP Başkanı Demirtaş, ‘CHP ile ittifak yapalım’ demiş. Bayramlaşma ziyareti sırasında bir gazeteci, ‘BDP ile ittifak yapacak mısınız?’ diye sordu. Kesinlikle biliyoruz ki, ‘Biz BDP ile yan yana bile gelmeyiz’ dediğimiz takdirde, ‘açılıma karşı CHP’, ya da ‘Kürt düşmanı CHP’ biçiminde vereceklerdi. Bunun üzerine biz de ‘Demokrasiye, laik devlete, bağımsızlığa, sosyal devlet ilkelerine, gerçek anlamda hukukun üstünlüğüne inanan bunları savunan her partiyle görüşebiliriz’ dedik. İçinde ne ittifak var, ne de BDP ile ittifak var... Ve bu sözü benim ağzımdan duydunuz mu? Eğer bu güveni sağlayamadıysak yapacak bir şey yok, geçmiş olsun. Ben bu psikolojik savaşı yürüten, bizleri parçalamak isteyenlere karşı sizin çok daha sağlam durmanızı, bizlere güvenmenizi beklerdim.”

***


Bu sözleri okuduktan sonra uzun uzun düşündüm; acaba, “Süheyl Hoca’ya haksızlık mı ettim?” diye...

Öyle ya; dünkü yazımda ben de onun, “BDP’nin ittifak çağrısına yeşil ışık yaktığını” yazmıştım...

Olabilir... Yanıldıysam, özür dilerim!

Ayrıca bu “özrü” de seve seve dilerim; çünkü en azından Süheyl Hoca’nın yaptığı açıklama sayesinde CHP’nin BDP’ye bakışında bir değişiklik olmadığını görmüş oldum.

Fakat Sevgili Süheyl Hoca’ya ben de birkaç sitemde bulunacağım:

***


Sevgili Hocam

Bir gazeteci size, “BDP ile ittifak yapacak mısınız?” diye sormuş, siz de “Açılıma karşıymış gibi görünmemek ya da Kürt düşmanı ilan edilmemek” için, “Biz BDP ile yan yana bile gelmeyiz’ dememişsiniz...

Üstelik açıklamanızdan anladığım kadarıyla, böyle düşündüğünüz halde dememişsiniz!

Yani; başkalarının saldırısına uğramamak için gerçek düşüncenizi saklamışsınız, açık olmamışsınız!

Siyasetten anlamam; siyasetçiler bu tür “oyunlar” oynayabilir...

Oynayabilir ama... Sonucuna da katlanır!

Siz de katlanmak zorundasınız Sevgili Hocam, bu yüzden kimseye sitem etmeye hakkınız yok!

Çünkü sizi yakından tanıyan ben bile “kuşku”ya düştüysem, varın gerisini siz düşünün...

***


Peki; ben neden mi kuşkuya düştüm?

Hemen söyleyeyim:

Size “BDP ile işbirliği” soruluyor, siz yanıt olarak, “Demokrasiye, laik devlete, bağımsızlığa, sosyal devlet ilkelerine, gerçek anlamda hukukun üstünlüğüne inanan bunları savunan her partiyle görüşebiliriz” diyorsunuz...

Yani; “İşbirliğini görüşebiliriz” diyorsunuz..
.

Acaba BDP, görüşebileceğiniz partileri belirlemek için sıraladığınız kıstasların hangisine uymuyor?

Demokrasiye inanmıyor mu?

Laik devlet ilkesine bağlı değil mi?

Türkiye’nin bağımsız olmamasını mı savunuyor?

Sosyal devletten yana değil mi?

Kimse bunları iddia edemez değil mi Hocam?

Peki; bu partinin CHP’ye asıl ters gelen düşüncesi ne?

“Üniter devlet yapısına karşı olması...”

O zaman neden sıraladığınız “işbirliği için görüşme kriterleri” arasında, “üniter devlet” yok?

Acaba bunu da ekleseydiniz, yine yakındığınız gibi yanlış anlaşılır mıydınız?

***


Tamam; sizi “yanlış” anladığım için kendi adıma özür diliyorum da...

Bir politikacı olarak değil, “bilim insanı” olarak yanıt verin Hocam:

Bu “yanlış anlamaya” yol açan siz değil misiniz ve sizin hiç mi suçunuz yok?


Mustafa MUTLU
21.11.10

Kılıçdaroğlu ile dönüşümün işaret fişekleri...

İletiGönderilme zamanı: Pzr Kas 21, 2010 14:00
gönderen cankaramsar
Genel af söylemi, Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney'in mezarını ziyaret, Talabani ile görüşme, Diyarbakır'ı ziyaret...
Son durak imralı olacak gibime geliyor...

Re: CHP'li DEĞER: "İmralı Katkı Sunacaksa Değerlendirilmeli"

İletiGönderilme zamanı: Pzr Kas 21, 2010 14:34
gönderen avrasya
Süheyl Batum kişisel Facebook sayfasından ;"Biz aptal mıyız?" demiş!

CHP yeni yönetiminin aptal olduğunu düşünmüyorum elbette !
Aksine Akıllıya oynuyorlar !
Ancak Süheyl Hoca CHP tabanının da aptal olmayacağını göz önüne almalı ... :lol:

Süheyle hoca ve CHP yönetimi yanlış anlaşılmak istemiyorsa , Ya olduğu gibi görünmeli , ya göründüğü gibi olmalı .
değil mi ama ?
Bir değil iki değil öyle defalarca yanlış anlaşılmak da olmaz ya !
"Türban," "laiklik tehlikede değil "," af ", "TSK 35 madde kaldırılmalı" , "Komşularımızda nükleer, füze istemeyiz" vs. vs söylemleri ABD_AB ve Akepe ile bu kadar uyum içinde iken , Talabani ile kucaklaşma vs. vs.
Bu kadar da yanlış anlaşılmaz ya !
Ey CHP yeni yönetimi Siz Milletin zekasıyla alay mı ediyorsunuz ?
Ey Süheyl Hoca siz yönetim olarak aptal olmadığınızı söyleyerek kimi aptal yerine koyuyorsunuz?





.

Re: CHP'li DEĞER: "İmralı Katkı Sunacaksa Değerlendirilmeli"

İletiGönderilme zamanı: Sal Oca 18, 2011 18:07
gönderen Başkomutan

Ensar Öğüt'ten bir garip açıklama

CHP'li Öğüt "Türk'ün Kürt'ün cebinden para alınıyor Kürt'ü öldürmek için" dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve Erzincan Milletvekili Erol Tinastepe, bir dizi görüşmelerde bulunmak üzere Van’a geldi. Ensar Öğüt Türkiye’de Kürt sorunu yüzünden 40 bine yakın insanın hayatını kaybettiğini, CHP olarak bu sorunu çözeceklerini belirterek, "Türkiye’nin yapacağı iş silahı bırakacak. Örgüt de bırakacak. Asker de diyalog içerisinde bırakacak" dedi.

Van’da sivil toplum örgütleri ve vatandaşlarla görüşen CHP heyeti, parti binasında basın açıklaması yaptı. Kürt sorunu konusunda açıklama yapan CHP Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, Kürt sorununun toplumsal mutabakatla ve diyalogla çözülebileceğini söyledi.

Kürt sorunu yüzünden 40 bin insanın hayatını kaybettiğini belirten Öğüt, PKK’nın silah bırakmasını istedi, "Örgüt silah bırakmalı, asker de bırakmalı" dedi. Ensar Öğüt, CHP olarak Kürt sorunun çözeceklerini belirtirken şöyle dedi:

"Burada vatandaşla devlet arasına bir kan davası girmiş. Bunu barışa çevirmenin yolu siyasilerin elindedir. Eğer bu Kürt sorununa biz barışçıl bir diyalogla çözüm bulamazsak, o zaman Türkiye yoksulluktan, insanlar da ölmekten kurtulmaz. Bizim yapacağımız, Türkiye’nin yapacağı iş silahı bırakacak. Örgüt de silah bırakacak, asker de bırakacak. Siyaset mekanizması, hükümet diyalogla bu işi çözecek.

Konuşmayla çözeceğiz. Kurşunla değil, insan öldürmekle değil oturup konuşmakla çözeceğiz. Herkes kendi anadilini özgürce konuşacak. Kendi anadilini özgürce geliştirmek için üniversitelerde, enstitüler kuracak. Kendi anadilinde kendi lisanını konuşmak için özgürce öğrenimini görecek. Televizyonları olacak, radyoları olacak. Biz CHP olarak Kürt sorunun çözeceğiz. Bundan kimsenin endişesi olmasın. Kesinlikle bakın Türkiye genelinde Kürt sorunu, Türk’ün sorunudur."


KÜRTLERİ ÖLDÜRMEK İÇİN BOMBALAR YAĞDIRILDI

Bölgenin kalkınması için askeri bütçenin azaltılması gerektiğini söyleyen Öğüt, "Türk’ün Kürt’ün cebinden para alınıyor Kürt’ü öldürmek için bomba yağdırılıyor, Türkiye yoksullaşıyor. Böyle bir duruma geldi Türkiye. Bunu kırmak için milli savunmanın, askerin bütçesi burada azaltıp, yoksul insanların kalkınmasını, Türkiye’nin kalkınmasını, bölgenin kalkınmasını sağlamamız elzemdir. Bunu yapmazsak o zaman barışı da sağlayamayız, Türkiye’nin kalkınmasını da sağlayamayız. Diyalogla işler çözülecektir. Biz her konuya açığız, samimiyiz" diye konuştu.

gazete5.com


İlk garip açıklama bu değildi



Gülen cemaatini selamlıyorum

CHP PM üyesi Muhammet Çakmak'ın Fethullah Gülen'le ilgili sözleri sıkıntı yarattı.

CHP’nin yeni PM üyesi İlahiyatçı Muhammet Çakmak’ın “Fethullah Gülen bilgedir. Gülen cemaatini selamlıyorum” açıklamasına tepki geldi.

Cumhuriyet'in haberine göre CHP milletvekili Nur Serter, “Önemli olan parti yönetimin tavrıdır. Yüzünü görmediğim bir insan hakkında değerlendirme yapmam” dedi. CHP Milletvekili Algan Hacaloğlu Çakmak’ın parti programı ve CHP tarihini okumasını önererek, “Parti politikaları herkesin aklına geldiği şekilde konuşulmasıyla çizilmez” diye konuştu.

Hacaloğlu şunları söyledi:

“Bugün cemaatler siyaseti, kamu yönetimini, mali sistemi, yargıyı, silahlı kuvvetleri kuşatma hareketindedir. Cemaat üyesi olmak ABD’de özgürlük alanıdır. ABD’de hiçbir cemaat üyesi Türkiye’deki gibi kendi cemaat çerçevesinde dini inançları ile devlet yönetimini ele geçirmeye çalışmıyor. CHP cemaat kuşatmasına karşı duruş göstermelidir. Şahsın dini konulardaki bilgisi benden derindir. Bir şekilde daha dikkatli olacaktır”


BEN BÖYLE CHP İSTEMİYORUM

CHP PM üyesi Muhammet Çakmak'ın sözlerine bir tepki de Vatan yazarı Mustafa Mutlu'dan geldi. Okumak için bu linki tıklayın

‘Birilerinin anlatması lazım’

Manisa Milletvekili Şahin Mengü de Çakmak’ın açıklamalarına tepki göstererek, “Herhalde hangi partinin Parti Meclisi üyesi olduğunun farkında değil. Fethullah Gülen denilen zatın herhalde CHP tarafından kabullenilmeyeceğinin bilinmesi lazım” dedi.

Çakmak’ın PM’ye alınması konusundaki “takdirin” Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na ait olduğunu belirten Mengü, PM’ye yeni seçilen Binnaz Toprak’ın da bir televizyon programında “iki dil talebinden korkulmaması gerektiği” yönündeki açıklamalarının da CHP’nin tüzüğüne, programına aykırı olduğunu söyledi.

Mengü, “Eksen kaymasına CHP tabanı izin verir mi bilmiyorum. Ama herhalde birileri bu arkadaşlara anlatır. Bu arkadaşlara parti program ve tüzüğünü okumalarını tavsiye ediyorum” dedi. Mengü, CHP yapısının cemaatleri kabul etmeyeceğini, böyle dünya görüşü olan insanlara da destek vermeyeceğine işaret etti.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.internethaber.com/chpde-fethullah-gulen-catlagi-316230h.htm

Re: CHP'li DEĞER: "İmralı Katkı Sunacaksa Değerlendirilmeli"

İletiGönderilme zamanı: Cmt Oca 22, 2011 14:31
gönderen Başkomutan
Bebek Katili İstedi, YCHP “Tamam” Dedi

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, “Hakikatler Komisyonu kurulsun” çağrısında bulunacak.

CHP, Kürt sorununun çözümü için önemli bir tavır değişikliğine daha gitme kararı aldı. CHP’nin insan haklarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun, bugün Diyarbakır’da “Hakikatler Komisyonu kurulsun” çağrısında bulunacağı öğrenildi.

Terörist Abdullah Öcalan ve BDP’lilerin de önerdiği komisyon için Diyarbakır Baro Başkanı olduğu dönemde Güney Afrika’daki komisyon başkanını getirerek deneyimlerini paylaştıklarını anlatan Tanrıkulu, CHP olarak konuyu gündeme getireceklerini bildirdi.

SÜPER YETKİLERE SAHİP OLCAK

Süper yetkilere sahip “Hakikatler Komisyonu”nun; terör nedeniyle yaşanan bütün olayların irdelenmesi ve konuyla ilgili tüm kesimlerin dinlenerek mağduriyetlere yol açan bütün sorumluların yargı önüne çıkarılmasını sağlayacağı belirtiliyor.

CHP Basın Bürosu dün akşam 17.33’te “Hakikat Komisyonları CHP gündeminde” başlıklı bir açıklamayla Tanrıkulu’nun Diyarbakır’da bugün saat 11.00’da basın açıklaması yapacağını duyurdu.

Tanrıkulu, Milliyet’in basın toplantısının içeriğiyle ilgili sorusu üzerine “Bu konuyu, Kürt sorununun çözümü için gerekli ve zorunlu görüyoruz. Bunu bugün gündeme getirmiş değilim. 2000 yılında Prof. Dr. Mithat Sancar, 2003’te ise ben bu konuyla ilgili makaleleri yayınladık. 2006’da da Diyarbakır Barosu olarak Güney Afrika’da kurulan komisyonun başkanını Diyarbakır’a getirdik. Bu komisyonlarla ilgili deneyimler başarılı sonuçlar alındığını gösteriyor. Biz de Türkiye’deki birikimi konuşacağız” dedi.


PARTİ OLARAK SAVUNACAĞIZ

Öcalan ve BDP’nin benzeri önerilerde bulunduğunun anımsatılması üzerine ise Tanrıkulu, “Bu öneriyi onlar da getirmiş olabilir. Eğer bu öneriler doğruysa, biz de parti olarak bunu savunacağız. Daha geçen hafta TBMM’de terörün yoğun olduğu yıllarda yaşanan kayıp olaylarıyla ilgili önerge de verdik” yorumunu yaptı.

DEMİRTAŞ İSTEMİŞTİ

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da kısa süre önce “Kürt sorununu çözmek için Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalıdır. Kim devlet adına, kontrgerilla adına, PKK adına canice suçlar işlemişse, ne yapmışsa ortaya çıkarılsın. Hepsini ortaya çıkaralım. Toplum tarihiyle yüzleşsin, sorunlar ancak bu şekilde çözülür” açıklamasını yaparak konuyu gündeme getirmişti.

(İnternet Haber)
haberiniz.com

CHP'li Çetin SOYSAL: Öcalan'a Ev Hapsi Tartışılabilir!

İletiGönderilme zamanı: Çrş Mar 02, 2011 0:02
gönderen Türk-Kan
Soysal'dan 'Öcalan' yorumu

DİYARBAKIR’da bulunan CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) Abdullah Öcalan için, ’Ev hapsi’ talebini değerlendirirken, "Barışı sağlamanın bütün koşulları konuşmalmalıdır, tartışılmalıdır" dedi.

Soysal'dan 'Öcalan' yorumu


CHP il binasında Diyarbakır İl Başkanı Müzaffer Değer ile birlikte basın toplantısı yapan İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, konuşmasını tamamladıktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. Hrant Dink davasının takip edip etmedikleri yönündeki bir soruya Soysal, şöyle dedi:

"Hrant Dink davasını yakinen takip edenlerden biriyim. Daha önce de alt komisyonda görev yaptım. O konuyu çok önemsedik. TBMM insan hakları alt komisyonunda görev yaparken de hazırlanan raporun light olduğunu, hazırlanan raporun günü kurtarmaya dayalı olduğunu, yeterince incelenmediğini, yeterince üzerinde çalışılmadığını ifade etmiştim. Nitekim insan hakları alt komisyonunda kabul edilen rapor, Dink davasını savsaklayan, light bir anlayış içerisinde hazırlanmış oludğu ortaya çıktı ki, bizim o dönemde politik söylemlerimizde, haklı olduğumuzun göstergesidir. Hrant Dink davasını yakinen takip ediyoruuz, son derece duyarlıyız."

Diyarbakır’da aralarında belediye başkanlarının da bulunduğu 104 tutuklu sanığın yargılandığı PKK’nın gizli sivil yapılanması Kürdistan Topluluklar Birliği Türkiye Meclisi (KCK/TM) davasını da izlediklerini anlatan Soysal, "Türkiye’nin neresinde bir sorun varsa, o soruna müdahil oluyoruz. KCK davasını da yakinen dakip ediyoruz. İnsan hakları ihlallerine dayalı ne varsa ona karşı duyarlılık içerisinde yaklaşıyoruz. Türkiye’nin neresinde hukuk dışı bir sorun varsa o konuda müdahil oluyoruz. Burada da KCK davasını yakından takip ediyoruz. Hukuk dışı insan hakları davranış ve tutumları tespit ediyoruz" diye konuştu.

"KÜRT SORUNU" RAPORU ÇALIŞMASI DEVAM EDİYOR

Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanlığa seçilmesinden sonra Güneydoğu’da (Kürt Sorunu’ raporu hazırlamaya başlandığı ve bunun ne aşamada olduğunun sorulması üzerine de Çetin Soysal, şu karşılığı verdi:

"Kürt sorununun çözümü için rapor çalışmamız var. Güneydoğu’da Kürt sorununu barışçıl yollarla çözebilecek ve burada 3’üncü yol olarak adlandırdığımız bir çalışmamız var. O çalışma devam ediyor, yani bununla ilgili bölge insanıyla, bölgenin sivil toplum örgütleri temsilcileri, bölgenin kanaat önderleri ve etkin insanları ile görüşmelerimiz devam ediyor. O günü birlik, bugünden yarına hazırlanacak bir süreç değil. Bunun üzerinde daha çok, daha ayrıntılı değerlendirme yapmamız gerekiyor ki, önümüzdeki günlere ışık tutabilsin."

Terör örgütü PKK’nın dün sona erdirdiğini açıkladığı sözde eylemsizlik kararını da değerlendiren CHP’li Çetin Soysal, "Bölgede ’Barış’ olsun istiyorum, bölgede artık kimse ölsün istemiyorum. Burada yeterince dram ve trajedi yaşandı. Yeterince insan öldü. Artık bölgede, bu coğrafyada hiç kimse ölmesin. Barış sağlansın, onun için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Gerçekten burada artık silahlar susmalıdır. Buradaki ölen insanlar bizim yurttaşlarımızdır. Bir tek kişinin bile burnu kanamasın istiyoruz. Yani diyoruz ki; Yurtta barış, dünyada barış" diye konuştu.

Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) bir süre önce bölücübaşı Abdullah Öcalan için istediği ev hapsi istemiyle ilgili soruyu da yanıtlayan Soysal, barışı sağlamanın bütün koşullarının konuşulmasa, tartışılması gerektiğini anlattı. Soysal, "Hiç bir şeyi tartışmaktan kaçmamalıyız. Diyalogla, konuşarak her sorun çözülür. Ama önemli olan barışın kalıcı bir şekilde sağlanmasıdır. Artık bir tek kişinin bile burnunun kanamasına tahamülümüz yoktur. Yani bölge yaralı, bölge acılı, bölgede yoksulluk had safhada, açlık, yokluk, had safhada. Ve gerçekten insanın insanca yaşayabileceği bir toplumu yaratmak zorundayız" dedi.


http://www.hurriyet.de/haberler/gundem/842927/soysaldan-ocalan-yorumu

Re: CHP'li Çetin SOYSAL: Öcalan'a Ev Hapsi Tartışılabilir!

İletiGönderilme zamanı: Çrş Mar 02, 2011 15:05
gönderen bezgin
Kilicdaroglu'nun CHP Genel Baskanligi'na secilmesi, CHP ve Türkiye icin hayirli olmustur. Cünkü CHP'liligin ne oldugu, genel baskanin caktirmadan emperyalist politikalarin sözcülügünü yaptigi bugünlerde daha fazla irdeleniyor.

Güncel Meydan, zamaninda nasil Baykal taraftarligina karsi ciktiysa, simdi Kilicdaroglu taraftarligina da direniyor; parti veya lider sevgisinin, siyasetin sebebini olusturan vatan sevgisini gölgelememesi gerektigini gösteriyor.

Herkes CHP'lilikten farkli anlamlar cikarabilir. Benim icin CHP'lilik; tam bagimsizlik, bayragi ve vataniyla egemen devlet (tezlerinin üstünlügüyle) ve Alti Ok'tur. Simdi ise gözlemledigimiz, bütün bu dayanaklara karsi iddialar ve düsünceler dillendiren yapidir. Böyle bir yapiyla gercek CHP'den veya egemenlerden kurtulmus özgür bir Türkiye'den bahsetmek gülünclüktür.

Iki mesele var:

1. Parti ici görev ve sorumluluklar

Acaba irkci katil sürüsünün, cinayetlerine devam edecegini duyurdugu günlerde Soysal'in ev hapsini gündeme getirmesi bir rastlanti midir?

AKPKK korosunun son 3 yildir gür sesle söyledigi "Bebek Katili icin ev hapsi" marsina artik CHP'liler de eslik etmektedir. Kilicdaroglu kursun askerlerini siraya dizmistir. Sirasi gelen kendi payina düsen pisligi gündeme sokarak öfkesi burnunda olan milleti siniyor, bir yerde kendini feda ediyor. Mesela; Cetin SOYSAL secime kadar sirasini savanlardan.

Beklentiler, secime kadar bu pis islerin BATUM ile TANRIKULU arasinda karsilikli atisma tarzinda dönüsümlü olarak üstlenilecegi yönündeydi. Ama anladigim, Kilicdaroglu CHP icindeki PKK kadrosunu yipratmamak ve secime sokmak istiyor.

2. Egemen güclerin verdigi görev

AKPKK'li vekiller, Kilicdaroglu icin bosuna, "Kamera sakasiyla genel baskan oldun" demiyor. Kendisine yapilan kiyaktan kaynaklanan borcu hatirlatiliyor. "Fazla muhalefet yapma, seni oraya getiren biziz" deniyor.

Iste bu yüzden Basbakan'in milli durus taklidi yapmasi, kendi aklindan gecenleri Kilicdaroglu'na söyletmeye baslamasi ve hatta Kilicdaroglu'nun bazen denetimden cikip, "Biz emperyalizme daha iyi hizmet veririz, biz sizin isinize daha cok yarariz" anlamina gelebilecek aciklamalar yapmasi söz konusu.

***

Aslinda Mustafa MUTLU'nun "Bu CHP'den cacik olmaz" sözü herseyi acikliyor. Allah bu CHP'yle yola devam edenlerin yardimcisi olsun. Isleri cok zor, cünkü cürüme ve yikim cok büyük.

***

Az önce Ulusal Kanal'in haberine göre Cemil Cicek'in "Ev hapsi icin kanuni sartlar yok" dedigini ögrendik. Yani Türk Devleti'nin bakani bu ise karsi degil, gerekli kamuoyu olusturulabilirse yasal zeminin de hazirlanacagi isaretini veriyor.

Biri kesmis, biri pisirmis, biri de, o hesap.

***

Milliyet'in haberine göre Cetin SOYSAL, "Ben sirami savdim" demis. Heminin ortak derdi bu: Kazin bir tarafi yanar, bir tarafi cig kalir"

Re: CHP'li Çetin SOYSAL: Öcalan'a Ev Hapsi Tartışılabilir!

İletiGönderilme zamanı: Çrş Mar 02, 2011 15:24
gönderen bozkurtlar diyari
Aman TANRIM !!!
Aklimi sen koru...
Geldigimiz noktaya bi bakin lütfen...
Ben okuyordumda gülüyordum,demekki gercek olacakmis... :evil:

Re: CHP'li Çetin SOYSAL: Öcalan'a Ev Hapsi Tartışılabilir!

İletiGönderilme zamanı: Çrş Mar 02, 2011 15:39
gönderen kush
artik yuhhhh demekten baska ne diyelim. yuhhhh yuhhhhhhhh yani. Birde tayibin daha olmayan dünya baris ödülünü verelim katile. Bu kafadakiler halktan toplanan vergilerden tazminat bile öder öcallana günün birinde. Uyan ey halkim uyan!

Re: CHP'li Çetin SOYSAL: Öcalan'a Ev Hapsi Tartışılabilir!

İletiGönderilme zamanı: Çrş Mar 02, 2011 16:26
gönderen İrfan Tuna
Yeni CHP'nin de, giderek ABD CHP'si haline gelmekte olduğu tartışılabilir...

Re: CHP'li Çetin SOYSAL: Öcalan'a Ev Hapsi Tartışılabilir!

İletiGönderilme zamanı: Çrş Mar 02, 2011 16:41
gönderen GEZGİN
Kılıştaroğlu nun nasıl parladığını hepimiz gözlemledik . İstanbul Belediyesi için yarıştığı zaman medya tarafından parlatıldı . Düşünüyorumki Baykal a yapılacak operasyon oncesi yeni bir lider filizlendirdiler. Onlarda İstanbul Belediyesi ni kazanamayacaklarını biliyordu. Sonucta direk olarak bırılerı tarafından genel başkan seçtirildi.

Seçildikten sonra Ab ye gidip şikayet etmeleri , Irak taki peşmergelerle görüşmeleri ve partiye kazandırdığı yeni isimler düşünüldüğünde tayyibin yerini almak istediği apaçık ortada. Bu seçimi kaybettik ama muhtemel 2016 seçiminde eğer iç savaş çıkmaz ve düzen bu şekil devam ederse gerçekten Türk ün gercek bır lidere ihtiyacaı olacak .

Re: CHP'li Çetin SOYSAL: Öcalan'a Ev Hapsi Tartışılabilir!

İletiGönderilme zamanı: Prş Mar 03, 2011 2:47
gönderen Oğuz Kağan
"Konuşmamın içeriğine iyi bakılmamış"

CHP'li Çetin Soysal: Abdullah Öcalan'ın ev hapsiyle ilgili bir şey söylemedim.

Siirt’te parti binasında gazetecilere çalışmalarıyla ilgili açıklamalarda bulunan CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, Öcalan’ın ev hapsiyle ilgili bir şey söylemediğini anlattı. Konuşmasının içeriğinde "Öcalan" kelimesi bulunmadığını kaydeden Çetin Soysal, şöyle dedi:

"Bir kere o konuşmamın içeriğine iyi bakılmamış. Konuşmamın içeriğinde Öcalan diye bir şey söylemedim. Konuşmamın içeriğinde terör örgütü ile ilgili hiçbir açıklama yapmadım.

Ben barış, kimsenin burnu kanamamasını, herkesin insanca yaşamasını, insanların birbirini öldürmemesini istiyorum. Benim ev hapsiyle ilgili her hangi bir açıklamam yok. Ama burada konuşmamın içeriğine bakıldığı zaman bunların olmadığını göreceksiniz. Ama burada barışı sağlamıyorlar. Burada insanın insanca yaşayabileceği, toplumsal düzenleme yapmayalım mı? Burada dramlar trajediler yaşanmadı mı?

Terörle bu işin çözülmeyeceğini, terörün ortadan kalkması gerektiğini ve elbette ki, demokrasiyi geliştirmek, buradaki bireyi birey yapmak anlayışını egemen kılacak ne varsa konuşmalıyız tartışmalıyız. Bunları konuşmak her şeyi kabullenmek anlamına da gelmiyor. Diyalog, barış olsun bu değerlendirmeleri yapalım ama şiddeti ortadan kaldıralım. Terörü ortadan kaldıralım. Demokrasinin hukukunun üstünlüğü çerçevesinde, hukuk içerisin de değerlendirmelerimizi yapmalıyız.

Barışı sağlamalıyız. İnsanlar ölmesin, insanların burnu bile kanamasın. Benim burada dediğim ifade ettiğim yazıyı okuduğunuz zaman konuşarak, tartışarak, şiddeti ortadan kaldırarak, terörü ortadan kaldırarak, bölgede barışı sağlamalıyız. O çerçevede bütün şeyler konuşulabilir."

Soysal, demokratik, insani taleplerin, hepsini konuşup değerlendirmek gerektiğini mutlaka terörün ortadan kaldırılması gerektiğini bildirirken, "Hukuk içerisinde yapılacak değerlendirmeler varsa onlar yapalın. Ben ev hapsiyle ilgili değerlendirmede bulunmadım. Ben sadece bölgeyi takip ettim" dedi.

İMRALI İLE GÖRÜŞME NE DÜZEYDE CEVABI BAŞBAKAN’DA

Devletin Abdullah Öcalan’la görüştüğüyle ilgili haberleri de değerlendiren Çetin Soysal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen aylarda İmralı’yla hiçbir şekilde hiçbir AKP'linin görüşmediğini hatırlattı. Soysal, şöyle devam etti:

"Hatta daha ileri gitmiş, ’Görüşen şerefsizdir. Görüştüren de şerefsizdir’ demişti. Elbette ki İmralı’yla da AKP’nin Çankırı belediye başkanı görüşecek değil. Devlet görüşecek. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere itiraf ettiler evet devlet görüşüyor. Devleti iktidar yöneltiyor. İktidar kim, AKP. Peki AKP iktidar ise devleti yöneten ise ona rağmen görüşülüyor mu; hayır. Ona rağmen görüşülüyor ise bu büyük bir fiyaskodur. Büyük bir rezalettir. Bilgisi dahilinde görüşülüyor ise elbetti ki orada o görüşmelerin sunucunda neler olmuştur.

Örneğin gizli oturum istendi. Bunların hiç biri görüşülmedi TBMM de. Burada görüşmeler sayın Başbakan, sayın Cumhurbaşkanı da açıkladı. Bu görüşmeler hangi boyutta, hangi doğrultuda, ne gibi temaslar kurulmuş bu eylemsizlik kararı niye alınmıştır. Niye son buldu. Bunların cevabını vermesini gereken sayın Başbakandır.

Burada sorun yok diyemeyiz sorun var. Sorun var ki bir çok şeyler burada tartışılıyor. İşte o sorun var ise o sorunla ilgili bu güne kadar ne gibi hamleler yapıldı ve İmralı ile yapılan temaslar hangi düzeyde ve bununla ilgili bugüne kadar neler ifade edildi. Biz de basına sızan bilgiler çerçevesinde değerlendirmeler yapıyoruz. Ama aslında beklide bunun çok daha ötesi de var. Onun da Başbakanın yapacağı açıklamalarla ortaya çıkacağını düşünüyorum."


GAZETE5, 2 Mart 2011



Siz böyle muğlak cevaplar vermeye devam ederseniz kazmanın sapı daima elinizde kalır. Siz Doğu'ya gittikçe saçmalıyorsunuz, mümkünse hiç gitmeyin. Devirdiğiniz çamlar yüzünden kime ne cevap vereceğimizi bilemiyoruz. İyi halt ettiniz!

Re: CHP'li Çetin SOYSAL: Öcalan'a Ev Hapsi Tartışılabilir!

İletiGönderilme zamanı: Prş Mar 03, 2011 8:30
gönderen Türk-Kan
Memlekette herkes salak, bir tek bu dansözler akıllı zaten :lol:

Çetin Soysal yazdı:Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) bir süre önce bölücübaşı Abdullah Öcalan için istediği ev hapsi istemiyle ilgili soruyu da yanıtlayan Soysal, barışı sağlamanın bütün koşullarının konuşulmasa, tartışılması gerektiğini anlattı. Soysal, "Hiç bir şeyi tartışmaktan kaçmamalıyız. Diyalogla, konuşarak her sorun çözülür. Ama önemli olan barışın kalıcı bir şekilde sağlanmasıdır. Artık bir tek kişinin bile burnunun kanamasına tahamülümüz yoktur. Yani bölge yaralı, bölge acılı, bölgede yoksulluk had safhada, açlık, yokluk, had safhada. Ve gerçekten insanın insanca yaşayabileceği bir toplumu yaratmak zorundayız" dedi.


Çetin Soysal yazdı:Abdullah Öcalan'ın ev hapsiyle ilgili bir şey söylemedim.

Barışı sağlamalıyız. İnsanlar ölmesin, insanların burnu bile kanamasın. Benim burada dediğim ifade ettiğim yazıyı okuduğunuz zaman konuşarak, tartışarak, şiddeti ortadan kaldırarak, terörü ortadan kaldırarak, bölgede barışı sağlamalıyız. O çerçevede bütün şeyler konuşulabilir.