TRUMP ŞOV … Dr. Noyan UMRUK
Gönderilme zamanı: Cmt Eyl 29, 2018 10:20TRUMP ŞOV … Dr. Noyan UMRUK
Trump, nihayet beklenen konuşmasını bekleterek yaptı…
Konuşma, kendi birikimi, paradigması, dünyaya bakışı açısından net bir konuşmaydı… Muhataplarını küçümser tarzdaki vurgulamaları, vücut dili ve bakışları ile ülkesinde ve dünyada abartılı bir özgüven algısı yaratmak arzusu izleniyordu…
[img]1906112-TZz9kw.jpg[/img]
Bu arada Trump'ın "Benim yönetimim bizim tarihimizdeki çoğu yönetiminin çok daha ötesine, ilersine gitti" demesi, salonda alaycı gülüşmelere neden oldu.
BM Genel Kurulu münasebetiyle New York’ta toplanan 194 ülke devlet hükümet başkanlarına ABD Başkanının verdiği çerçevelenip duvara asılacak mesajı ise şuydu:
“Her ülke kendi çıkarları, güvenliği ve refahını sağlamak için elinden geleni yapmalıdır ki; bütün dünya mutlu olsun…”
Pekiyi bu amaca ulaşmak için, kendi refah ve güvenlikleri için çoğunu egemen küresel güçlerin bizzat yarattıkları bölgesel savaşlara yol açan sayısız çıkar çatışması ortamında nasıl olacaktı bu iş?
Eeee “Gücü Gücü Yetene”… Doğal ayıklanma kuramı... Kendi güvenlik ve refahını sağlama mücadelesinde başarılı olamayan ülkeler protektora-himaye altına girip, himayesi altına girdikleri ülkelerin çıkarlarını zedelemeyecek kadar mutlu olabilirlerdi… Örnek mi? Örnek çoook… Başta Körfez ülkeleri…
Zaten arkadan hemen vurguluyordu Trump:
“Benim iktidarımda Amerikan ordusu çok güçlenmiştir…”
Pekiyi ülkelerin, ulusların kendi kaderlerini, geleceklerini tayin etme hakkı, kışkırtılan dinsel ve etnik duyarlıklarla patlatılan bölgesel savaşlarda hayatını kaybeden, yerinden yurdundan göç eden milyonlarca insan …
Trump yanıtlıyordu:
“BM. İnsan Hakları Komisyonundan ayrılıyoruz, Uluslararası Ceza Mahkemesi ise umurumuzda değil…”
Evet, kendi çıkarları açısından haklıdırlar… Çünkü, bunlar ABD ve İsrail’in uluslar arası hukuku hiçe sayan eylemlerine karşı çatlak sesler çıkarıyorlar…
Sonra bazı ülkeler var ABD ve İsrail’in çıkarlarını tam anlayamayan, Almanya’dan, İran’a kadar… Hele bir de sosyalizm falan diyenler var ki; maazallah başları ezilmeli…
Sonra sonra da bu Avrupa ülkelerinin güvenlik maliyetine ABD neden katlansındı ki…
Haaa bir de Amerikan orta ve orta alt sınıflarına, emekçilerine, işsizlerine de mutluluk umut ve mesajları vermek lazım… Alman arabalarından, Çin ürünlerine giderek Türk demir çeliği ithaline bile uzanan gümrük vergilerinin ağırlaştırılması vb. korumacı önlemler ile sahip olduğu tekelci ileri teknoloji düzeyiyle uluslararası ticarette üstünlük sağlayan ABD ekonomisine görece daha geri teknolojili sanayilere fırsat yaratarak istihdam sağlama iddiası…
Uluslararası Ticaret Örgütünün uluslar arası ticarette kıyasi maliyetlere göre doğacak rekabetin tüm insanlığın yararına olduğu kabulüne dayanan ilkelerine şu anda Trump’ın ihtiyacı yok…ABD’de işsizlik düzeylerinin yüksekliği göz önünde tutulduğunda, bu ilkeler, seçilirken de olduğu gibi yaklaşan seçimler de göz önünde tutulduğunda hassas dengelerle başkanlığını sürdüren Trump’ın çıkarlarına uygun düşmüyor.
Sonsöz:
Tüm bunlar ABD’nin Trump ile Monroe doktrinine geri döndüğü yanılgısına kapılanların ne kadar yanıldığını gösteriyor…
Evet, “Amerika Amerikalılarındır!” sloganı ile özetlenebilecek Monroe doktrini 1787’de bağımsızlığını kazanarak kuruluşunu tamamlayan ABD başkanı Monroe’nin 1843’te, kıtadan elini çekmek istemeyen sömürgeci Avrupa ülkelerine karşı meydan okuyuşudur.
Ama o dönemin sömürgecilerine karşı olan bu meydan okuyuş, o dönemde iğneyi sömürgecilerine batıran ABD’ni, tarihi boyunca, özellikle II.Dünya savaşından sonra çuvaldızı kendine batırmak yerine “kendi egemen sınıflarının ve kısmen de halkının refahı için” giderek artan yayılmacı emellerinden uzak tutamamıştır.
Bu nedenle başta enerji olmak üzere Dünyamızın tüm doğal kaynakları, Ortadoğu ve Asya üzerinde egemenliğini kurmak ya da sürdürmek için akla gelen her türlü aracı mubah sayan bir mücadele içerisinde olan ABD’nin, görevdeki geçmişi, dünyaya bakışı çerçevesinde Trump’la, Monroe doktrinini hatırlatarak yayılmacı emellerini es geçmek en azından çok fazla safdillik ya da yanıltıcı olmaz mı?
Trump, nihayet beklenen konuşmasını bekleterek yaptı…
Konuşma, kendi birikimi, paradigması, dünyaya bakışı açısından net bir konuşmaydı… Muhataplarını küçümser tarzdaki vurgulamaları, vücut dili ve bakışları ile ülkesinde ve dünyada abartılı bir özgüven algısı yaratmak arzusu izleniyordu…
[img]1906112-TZz9kw.jpg[/img]
Bu arada Trump'ın "Benim yönetimim bizim tarihimizdeki çoğu yönetiminin çok daha ötesine, ilersine gitti" demesi, salonda alaycı gülüşmelere neden oldu.
BM Genel Kurulu münasebetiyle New York’ta toplanan 194 ülke devlet hükümet başkanlarına ABD Başkanının verdiği çerçevelenip duvara asılacak mesajı ise şuydu:
“Her ülke kendi çıkarları, güvenliği ve refahını sağlamak için elinden geleni yapmalıdır ki; bütün dünya mutlu olsun…”
Pekiyi bu amaca ulaşmak için, kendi refah ve güvenlikleri için çoğunu egemen küresel güçlerin bizzat yarattıkları bölgesel savaşlara yol açan sayısız çıkar çatışması ortamında nasıl olacaktı bu iş?
Eeee “Gücü Gücü Yetene”… Doğal ayıklanma kuramı... Kendi güvenlik ve refahını sağlama mücadelesinde başarılı olamayan ülkeler protektora-himaye altına girip, himayesi altına girdikleri ülkelerin çıkarlarını zedelemeyecek kadar mutlu olabilirlerdi… Örnek mi? Örnek çoook… Başta Körfez ülkeleri…
Zaten arkadan hemen vurguluyordu Trump:
“Benim iktidarımda Amerikan ordusu çok güçlenmiştir…”
Pekiyi ülkelerin, ulusların kendi kaderlerini, geleceklerini tayin etme hakkı, kışkırtılan dinsel ve etnik duyarlıklarla patlatılan bölgesel savaşlarda hayatını kaybeden, yerinden yurdundan göç eden milyonlarca insan …
Trump yanıtlıyordu:
“BM. İnsan Hakları Komisyonundan ayrılıyoruz, Uluslararası Ceza Mahkemesi ise umurumuzda değil…”
Evet, kendi çıkarları açısından haklıdırlar… Çünkü, bunlar ABD ve İsrail’in uluslar arası hukuku hiçe sayan eylemlerine karşı çatlak sesler çıkarıyorlar…
Sonra bazı ülkeler var ABD ve İsrail’in çıkarlarını tam anlayamayan, Almanya’dan, İran’a kadar… Hele bir de sosyalizm falan diyenler var ki; maazallah başları ezilmeli…
Sonra sonra da bu Avrupa ülkelerinin güvenlik maliyetine ABD neden katlansındı ki…
Haaa bir de Amerikan orta ve orta alt sınıflarına, emekçilerine, işsizlerine de mutluluk umut ve mesajları vermek lazım… Alman arabalarından, Çin ürünlerine giderek Türk demir çeliği ithaline bile uzanan gümrük vergilerinin ağırlaştırılması vb. korumacı önlemler ile sahip olduğu tekelci ileri teknoloji düzeyiyle uluslararası ticarette üstünlük sağlayan ABD ekonomisine görece daha geri teknolojili sanayilere fırsat yaratarak istihdam sağlama iddiası…
Uluslararası Ticaret Örgütünün uluslar arası ticarette kıyasi maliyetlere göre doğacak rekabetin tüm insanlığın yararına olduğu kabulüne dayanan ilkelerine şu anda Trump’ın ihtiyacı yok…ABD’de işsizlik düzeylerinin yüksekliği göz önünde tutulduğunda, bu ilkeler, seçilirken de olduğu gibi yaklaşan seçimler de göz önünde tutulduğunda hassas dengelerle başkanlığını sürdüren Trump’ın çıkarlarına uygun düşmüyor.
Sonsöz:
Tüm bunlar ABD’nin Trump ile Monroe doktrinine geri döndüğü yanılgısına kapılanların ne kadar yanıldığını gösteriyor…
Evet, “Amerika Amerikalılarındır!” sloganı ile özetlenebilecek Monroe doktrini 1787’de bağımsızlığını kazanarak kuruluşunu tamamlayan ABD başkanı Monroe’nin 1843’te, kıtadan elini çekmek istemeyen sömürgeci Avrupa ülkelerine karşı meydan okuyuşudur.
Ama o dönemin sömürgecilerine karşı olan bu meydan okuyuş, o dönemde iğneyi sömürgecilerine batıran ABD’ni, tarihi boyunca, özellikle II.Dünya savaşından sonra çuvaldızı kendine batırmak yerine “kendi egemen sınıflarının ve kısmen de halkının refahı için” giderek artan yayılmacı emellerinden uzak tutamamıştır.
Bu nedenle başta enerji olmak üzere Dünyamızın tüm doğal kaynakları, Ortadoğu ve Asya üzerinde egemenliğini kurmak ya da sürdürmek için akla gelen her türlü aracı mubah sayan bir mücadele içerisinde olan ABD’nin, görevdeki geçmişi, dünyaya bakışı çerçevesinde Trump’la, Monroe doktrinini hatırlatarak yayılmacı emellerini es geçmek en azından çok fazla safdillik ya da yanıltıcı olmaz mı?