1. yüz (Toplam 2 yüz)

CHP'ye Amerikancı tuzak / Soros’un yeni gözdesi Kılıçdaroğlu

İletiGönderilme zamanı: Cum Kas 26, 2010 2:34
gönderen Başkomutan

Kılıçdaroğlu Talabani muhabbeti!.

Önce bir değerlendirme..

“Deniz Baykal’ın kaset komplosuyla genel başkanlıktan uzaklaştırılmasının temel nedeni ABD ve AB ittifakının (NATO) Irak’ı vahşi biçimde işgali sürecinde Türkiye’ye dayatılan 1 Mart Tezkeresinin red edilmesinde başat rol almasıydı.

AKP Hükümeti ve TSK’ya rağmen Baykal’ın CHP grubunu tezkerenin red edilmesi için harekete geçirmesi ve bu çıkışın AKP’li milletvekillerini de etkilemesi nedeniyle tezkere red edildi. Burada hükümet ve TSK’nın taleplerine rağmen tezkerenin desteklenmesi için Milli Güvenlik Kurulu’na tavsiye kararı çıkartma girişimine engel olan dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in etkisinin de hatırlanması gerekiyor. Küresel güç odakları o gün Baykal’ın kontrol edemedikleri bu onurlu duruşunun hesabını sormak için not aldılar ve günü gelince de gereğini yerine getirdiler. Bülent Ecevit’in 2002 yılında tasfiye edilmesinin nedeni de Irak konusundaki tavrıdır...”

Bu değerlendirme doğru mu?.. Doğru..!

Yazar Ali Rıza Üçer’in görüşlerini aktararak, onun CHP değerlendirmesini sunalım...

“Irak’ı parçalamak için tezgahlanan ve demokrasi allamasıyla dünya kamuoyuna yutturulan ABD/AB emperyalist işgalinden kısa süre sonra Irak Geçici Hükümet Konseyi Başkanlığına getirilen işbirlikçi Kürdistan Yürtseverler Birliği lideri Celal Talabanı şimdi Irak Devlet Başkanı. Paris’te Kemal Kılıçdaroğlu ile Celal Talabani arasındaki sürpriz(!) görüşmeyi (Tıpkı Atatürk Havalanındaki Kemal Derviş Kemal Kılıçdaroğlu sürpriz görüşmesi gibi) değerlendirmek için 2003 yılı ” Irak Trajedisi ve Çifte Standartlar “ı hatırlamamız lazım (Yukarıdaki giriş) Bu nasıl bir demokrasi harekatıdır ki masum 1 milyon Iraklı hayatını kaybetmiş, 4 milyon Iraklı yerinden yurdundan olmuş, Irak yerle yeksan olduktan sonra üç parçaya ayrılmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin bütünlüğünü de ağır biçimde tehdit eden BOP planı domino etkisi ile komşu ülkeleri sarsacak etkiler yaratmıştır. Sosyalist Enternasyonal gibi kulağa hoş gelen örgütlerin altını kazıdığınızda ortaya çıkan gerçek yalnızca emperyalizmdir. O nedenledir ki emperyalist güçlerin Paris’teki cicili bicili toplantılarında sözde sosyalist özde feodal bir düzenin işbirlikçi aşiret reisi Celal Talabani gibi aktörlerin parlatılması ve yeni CHP’nin yeni yöneticileriyle buluşturulması hiç de sürpriz değildir.

Yakında Mesud Barzani ile Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’nin diğer yeni yöneticileri arasında da sürpriz bir görüşme olursa şaşırmayın. Her şey çağdaş sosyal demokrat-sol yeni yapılanmanın başarıyla hayata geçirilmesi için nasılsa. Sakın Kuzey Irak Kürdistan Yönetimi Anayasası’na, ” çıkarılacak yasalar şeriata aykırı olamaz “ diye hükümler koydu, erkekler için şeriatın tanıdığı haklar doğrultusunda çok eşli evlenmelerin yolu açıldı diye muhafazakâr yorumlar yapmaya kalkmayın. Yeni CHP’nin yeni yönetiminde bu türden modası geçmiş görüşlere yer yok artık. Türban, çarşaf açılımları, laikliğin tehdit altında olmadığı söylemleri, cemaat ve tarikatlara sıcak mesajlarla CHP yelkeni iktidar rüzgarıyla şişiriliyor...”
CHP’nin “neokemalizmini” (!) tanıyoruz!..

Behiç KILIÇ
25.11.10 / YENİÇAĞ







Soros’un yeni gözdesi Kılıçdaroğlu

ABD devşirmesi köşe sahiplerinden öğrendiğimize göre, “BDP-CHP ortaklığı” kamuoyuna bir acı ilaç olarak sunulmuş!.. Millet hapı yutsun diye.. Bu haberin ardından, yani haberin yazılmasından Kemal Kılıçdaroğlu pek mutlu olmuş!..

Yani?!. Yanisi, “Memur Kemal”, konuşamadıklarının yazılmasının kendisine yardımcı olduğu kanaatinde.. Duyduğumuza göre, “rota değiştirdiği, Kemalizm’e sırtını döndüğü” için onu eleştiren haberlerden de mutluymuş..!

Atatürkçülüğü sırtında yük olarak görüyorsa, elbette mutlu olur!..

Zaten, çevresine, kurmaylarına bakıp da hala “CHP ve Kemalizm’i” yanyana anmak olacak iş değil..


Yazar Ali Rıza Üçer’in satırları bunu bize gösteriyor..

“... Kemal Derviş’in Asaf Savaş Akat, Deniz Gökçe, Taner Berksoy’la birlikte “düşünsel takım”ında yer alan, Sencer Ayata’nın kayınbiraderi neoliberal iktisatçı ve yeni CHP’nin yeni Genel Başkan Yardımcısı Hurşit Güneş de muhafazakârlar (yani bizim gibi dinozorlar) kenara çekilse halk akın akın CHP’ye koşar diyor. CHP’nin önünü tıkıyormuşuz. Bu nedenle de aşılmamız gerekiyormuş.

Son zamanlarda medyada sıkça gündeme gelen ABD’nin AKP hükümetinin İran ve İsrail ile ilgili tutumu nedeniyle rahatsızlık duyduğu, bu nedenle ABD ile uyumlu bir CHP’yi destekleyebileceğine ilişkin yazı ve yorumlar oldukça dikkat çekici.

Türkiye Cumhuriyetini böylesi korkunç bir uçuruma yuvarlayan dış güçlerin timsah gözyaşlarına bakar mısınız? Günaydın, yeni mi fark ettiniz olan bitenleri. Ne oldu da durup dururken at değiştirme ihtiyacı duydunuz? Oysa ki dere geçerken at değiştirilmez biliyorsunuz. Yoksa AKP’ye, “Sözümüzden dışarı çıkarsan CHP’ye destek veririz” mesajı mı veriyorsunuz?

Bu haber ve yorumlar CHP’deki “İkinci Cumhuriyetçi” dönüşümün (metamorfoz) dış dinamiklerini göz önüne seriyor. CHP’nin Cumhuriyetçi, Kemalist, Altı Ok ilkelerini benimseyen tabanı ve örgütleri tırpanlanacak, küresel işbirlikçi, postmodern, neoliberal bir yapılanma ile ABD/AB emperyal sistemine eklemlenmesi sağlanacak. CHP’ye iktidar yolu açılacak. Uyusun da büyüsün ninni, tıpış tıpış yürüsün ninni.

Cumhuriyet mitinglerine akan CHP’nin gerçek tabanı yüzbinlerin “Ne ABD, Ne AB, Tam Bağımsız Türkiye!” haykırışları bastırılacak, CHP düzenin dümen suyuna sokulacak. Bakın küresel efendilerimiz AKP’yi azarlıyor, CHP’ye yol açıyor diye zil takıp oynayacak yeni CHP’ye destek veren yeni mütareke aydınları. MHP’nin oyunun dışına itildiği, BDP sosuyla zenginleştirilen AKP/CHP ikili sisteminin ince ince tezgahlandığı yeni dönem kurgusuna tanık oluyoruz. Bir sosyal mühendislik laboratuvarında Türkiye dış güçlerin plan ve programıyla yeniden biçimlendiriliyor. Oyunun amacı açık seçik görülüyor.

Irak’taki operasyonun ABD ve müttefiklerine bedeli oldukça ağır oldu. Şimdi Türkiye için kansız, savaşsız bir bölme, ayrıştırma, parçalama operasyonu devreye sokuluyor. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor ve Anadolu Türk-Kürt İslam Federasyonu tezgahlanıyor. ..”


Behiç KILIÇ
26.11.10 / YENİÇAĞ






CHP HAKKINDA ŞOK YAZI!

Cem Yağcıoğlu, CHP'nin içine düştüğü kimlik bunalımını, partideki liberal ve Amerikancı tuzakları anlatan enfes bir analiz kaleme aldı. İşte o analiz:

Elli kere söyledik; ‘’sol Kürt faşizminin yuvası değildir’’, diye… Üç kuruşluk Kürt oyu alacağız diye şekilden şekle giren namertlere prim vermeyin! Biz bu Süheyl’leri, Livanelileri, Hikmet Çetin’leri deşifre ederken, sol kültürden haberi olmayan zevatlarca eleştirildik. Uğur Dündar’ca cilalanan ve piyasaya salınan Kılıçdaroğlu’nun ne menem bir kişilik olduğunu iki sene önce ‘’CHP Kılıçdaroğlu’na Dikkat’’ diye yazdık, dinleyen kim!

Dedik ki; Türkan Saylan Atatürkçü filan değildir, ANNAN Planına destek veren, Denktaş’ı desteklemeyen biri nasıl olur da Atatürkçü olur! Her kafadan bir ses çıktı, Prof. Dr. Erol Manisalı’dan yardım aldık. Manisalı diyor ki; ‘’Türkan Saylan gibi gardırop Atatürkçüleri var. Avrupa Birliği´ne laf söyletmiyor, Gümrük Birliği´ni savunuyor, Atatürkçüyüm diyor. Olmaz böyle şey. TÜSİAD´dan farkı yoktur. Atatürkçülüğü istismar ediyor, kullanıyorlar.”

Dedik ki; Livaneli solcu filan değildir, liberalin önde gidenidir, kıyamet koptu. Rahmetli Cumhuriyet Gazetesi yazarı Deniz Som; ”Vaziyet” isimli köşesinde Zülfü Livaneli’nin ”Kürt Açılımı”nı yazdı, ondan yardım aldık, Deniz Som diyor ki:

‘’ KENDİ tanımı ile omurgalı bir insan olmanın gereğini yerine getiren şarkıcı Zülfü Livaneli, ”özgürlük”ünü ulus ötesi bir cep telefonu şirketinin Türkiye’deki yerel reklam kampanyasında kullanılmak üzere sattıktan sonra yeni bir ”iş”e girişmişe benziyor:

İktidardaki AKP-FG koalisyonunun başbakanı Recep’in bile içeriğini bilmediği ”Kürt açılımı”nı ABD-AB çıkar birliği doğrultusunda pazarlamak… İslamcı iktidar partisini, dolayısıyla liberal faşistleri ve dincileri evrensel insan hakları savunucusu gibi göstermek… Emperyalizme boyun eğmeyen yurtseverleri ırkçılıkla suçlamak… Demokratları sağını solunu karıştırmakla eleştirmek…

Piyasanın nabzını her zaman tutmasını bilen Zülfü’ye ”hayırlı işler” demek gerek. Şu sıra şarkılarını Kürtçeye uyarlamaya çalışan Zülfü’nün bu son girişiminin siyasi yönden olduğu kadar ticari yönden de bereketli geçeceği anlaşılıyor. Zülfü, bir ”solcu” ve bir ”demokrat” kimliği ile göğsünü siper ederek liberal faşistlerin ve dincilerin her söylediğine gözü kapalı karşı çıkılmamasını ister istemez her hıyara tuzum var diye koşan ”solcu” ve ”demokrat” aydınlardan alkış aldı, destek gördü.

Aynen Zülfü gibi ”solcu” ve aynen Zülfü gibi ”demokrat” aydınlardan Oral Çalışlar, Hasan Köni, Aydın Cıngı, Altan Tan, Burhan Şenatalar, Mithat Sancar, Rıdvan Budak, Fuat Keyman, Doğu Ergil ”solun önde gelen isimleri” olarak takdim edilerek hemen Zülfü’nün yanına koştular.
Bu arada Zülfü ”Kürt açılımı”na hangi somut öneriyi getirdi diye sorarsanız… İşte onu sormayacaksanız… Henüz Recep’in bilmediğini Zülfü de bilmiyor. Ama Zülfü şunu biliyor: Recep, Kürt sorununa evrensel insan hakları düzleminde çözüm getirmeye çalışıyor!

Recep’e inanmış ”solcu”, liberal faşistlere iman etmiş ”demokrat”, omurgalı insan, romancı, yönetmen, köşe yazarı, söz yazarı, besteci, şarkıcı, kültür elçisi, siyaset adamı ve piyasanın nabzını iyi tutan bir tüccar olarak Zülfü gerçekten işinin ehli. Recep, içinde ne olacağına karar verildiğinde ”açılım”ı halka tekerçalar dağıtarak anlatacak biliyorsunuz. Tekerçaların içinde Zülfü’nün ”özgürlük” şarkılarından (telifi ödenmek kaydıyla) bir demet doğrusu çok iyi gider. Hele Zülfü’yü yurt çapında konser turnesine (tabii ki fatura karşılığı) çıkarttılar mı işte o zaman açılımın bereketine bak sen!

Daha nicelerini sayabilirim size… Som yazısında solun önde gelen(!) isimlerinden de bahsediyor.

Bense size tek bir şey söyleyeceğim; bazıları gibi hem onursuz hem solcu olunmaz!

Şimdi CHP’ye geri dönelim. Defalarca dedik ki; Kılıçdaroğlu denen zat, Doğan Medyasınca parlatılıp toplumun önüne‘ortaya karışık’ mealinde servis edilmiştir.

Dolayısıyla CHP’de Tayyip’in önüne sürülmüştür, siz hiç Tayyip’in şikayetçi olduğunu gördünüz mü?.. Buradan hareketle

ABD’nin Tayyip’e alternatif yaratma süreci de Aydın Doğan’ca yerine getirilmiş olup, CFR’nin hem iktidar hem de muhalefeti kontrol altına alması sağlanmıştır. (Bu plandan Tayyib’in de haberi yok, o günün kârıyla meşgul)

İşte biz bunun için yırtıyoruz bir yerlerimizi. Şu an ki CHP iktidarın yanından dahi geçemez ama diyelim ki bir şekilde her şey ayarlandı, Avanjelistler devreye girdi, CFR; sıra CHP’de dedi ve CHP seçimi kazandı… İşte o zaman vay memleketin haline! Neden derseniz eğer size aynen şu cevabı vereceklerdir: ‘Sol iktidar olamıyor’ diyordunuz, ‘al sana sol!’ Ama sol olduğunu söyleyen partinin başkanı, ağanın düğününe gider mi?

Sol olduğunu iddia eden bir genel başkan, Apo’yu özlediğini söyleyen ayrılıkçının mezarına karanfil koyar mı? Sol olan biri, memleketin tüm kaleleri tarikat yuvası olmuşken, ülkede laiklik tehlikede değildir, der mi? Solcu olan biri, Cumhuriyet tarihi dururken, Dersim’in tarihine merak salar mı? Solcu olan biri, BDP gibi ırkçı bir parti ile ittifak yaparız, der mi? (Süheyl Batum)

Andımız yerine Rakel Dink’in, Hrant Dink’e yazdığı mektubu okutalım, (Enver Aysever, ben ona Aysel diyorum) diyen biri solcu olabilir mi?

:arrow: Sevgili Ali Rıza Üçer, Yeni CHP yönetiminde yer alan isimleri tek tek mercek altına aldı, seri yazılarını bulup okuyunuz…

Ey CHP’liler sesimize kulak verin ve bu oyunu bozun! Yok seçim yaklaştı, yok vakit kalmadı teranelerine kulak asmayın ve gidin partinize sahip çıkın. Bu vebali üzerinize almak istemiyorsanız bir şeyler yapın, yoksa iş işten geçecek ve elinize kına verip gönderecekler sizi, haberiniz olsun…

Ülke savunmasında ne Alevilik ne Sunilik ne de başka bir şey sökmez! Kimse dinsel ritüellere takılıp zırvalamasın. Bu; icra gelen evin duvarlarının hangi renge boyanacağı konusunda anlaşamayan karı-koca hikayesine dönmesin. Önce ev! Önce vatan! Onun dışında kim olduğunun önemi yoktur!.. Hem bana ne! Hem sana ne! Hem kime ne!

Ey CHP milletvekilleri; oyunun farkına varın ve sesinizi yükseltin, yoksa bu kafa sizi de alaşağı edecektir, haberiniz olsun. Bu sünepelerin karşısında ezik durmayın, durmayın ki onursuzluğa mahkum olmayın!

Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir medya rüzgârıyla geldiğini unutmadıysanız aynı rüzgâr Kılıçdaroğlu için de estiriliyor ama bir farkla, yedekte bulunsun mantığıyla. Öyle ya, millette ki bu AKP yılgınlığı bir gün bir şekilde neticeye ulaştığında, yedek devreye sokulacaktır ve insanlar da ‘oh be nihayet kurtulduk’ diyeceklerdir. Oysa giden ağam, gelen paşam olacaktır! İşte bu yüzden, liberalleşmiş, emperyalizmin etki alanına girmiş ve ele geçirilmiş bir CHP gelecekse, hiç gelmesin daha iyi. Çünkü yeni gelenin ömrü en az giden kadar olacağı için, vay bu milletin haline… Ve bu sebepten dolayı:

Bütün Atatürkçüleri (Süheyl gibi olanlar değil kastım) CHP’ye sahip çıkmaya çağırıyorum. Korkmayın! Parti binası sizin malınız oraya gidiniz ve partinize sahip çıkınız! Bugün CHP’yi savunmak ülkeyi savunmaktır!

Bir dönem Nihat Genç, Gülen için; ‘’kırk tane papazla ne işin var orada demişti’’ Şimdi ben de Kılıçdaroğlu’na söylüyorum; ‘’Amerikan emperyalizminin taşeronu bir örgütün eli kanlı kontrgerillası için ‘bir dostu özledim’ diyen birinin mezarında ne işin var senin?’’
Yine yeniden ve tekrar söylüyorum; partinize sahip çıkın yoksa ABD sahip çıkacak!..


sondalga.com
19 Kasım 2010

Re: CHP'ye Amerikancı tuzak / Soros’un yeni gözdesi Kılıçdar

İletiGönderilme zamanı: Cum Kas 26, 2010 2:35
gönderen Başkomutan
YENİ CHP'NİN YENİ YÖNETİMİNİN İÇYÜZÜ
Yeni CHP'nin Yeni Yönetimi - 1


CHP'deki son operasyonla ilgili olarak Kemal Kılıçdaroğlu "Partide korku imparatorluğuna son verdik şimdi sıra Türkiye'de" müjdesini verdi. Yeni CHP'nin Batıya (AB/ABD) daha başarılı biçimde eklemlenebilmesi için yönetime taşınan yeni yöneticilerinin çoğunluğunun, ortak özelliği CHP'nin geleneksel Cumhuriyetçi/Devletçi/Devrimci/Milliyetçi/Halkçı/Laik çizgisi "Altı Ok" dışında olmalarıdır. CHP'nin ekseninin Kemalizm'den Yeni Kemalizm'e (Neo Kemalizm) kaydırılmasında rol alacak yeni aktörlerin tanınması, sürece ışık tutması bakımından da önem taşıyor. Şimdi, az tanınanıyla, çok tanınanıyla CHP'nin yeni yönetimine bir göz atalım dilerseniz.

Didem Engin;Kadın Örgütlenmesi ve Kadın Kollarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı

Didem Engin, AB Fonlarıyla yürütülen projelerin ihale yöneticisidir. Engin'in Hürriyet gazetesinden Yalçın Bayer'e İstanbul'dan 2007 genel seçimlerinde milletvekili aday adayı olduğunda söyledikleri dikkat çekici. "CHP'nin AB'ye karşı olduğu düşünülemez. CHP, Atatürk'ün partisi; bütün reformların temelinde zaten Avrupa var. CHP'nin AB'ye yönelik politikalarının çok doğru anlaşılmadığına inanıyorum. Hem yurtiçinde, hem de yurtdışındaki basında maksadını aşan yanlış değerlendirmeler yapıldığına inanıyorum"

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/6586256.asp?m=1

Didem Engin, Fransız Büyükelçiliğine bağlı 'Charles de Gaulle Lisesi'ni bitirmiş. Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği'ni ikinci olarak bitirdikten sonra Avrupa Komisyonu Jean Monnet Bursu'nun yazılı sınavını 1. olarak kazanarak Belçika Bruges'deki College of Europe'de 'Avrupa Ekonomisi' alanında yüksek lisans yapmış. AB kurumları için üst düzey bürokrat yetiştiren bu okuldan mezun olanlar genellikle Avrupa Komisyonu, Parlamentosu gibi yerlerde görev alıyorlar. Engin daha sonra Ankara'ya dönmüş ve AB fonları ile yürütülen projelerin ihalelerini düzenleyen 'Merkezi Finans ve İhale Birimi'nin kuruluşunda görev almış ve bir yıl kadar da ihale yöneticisi olarak görev yapmış.

Engin, "Ne yazık ki Türk şirketlerinin AB fonlarından yeterince haberdar olup yararlanamadığını üzülerek gördüm. Çünkü teknik ve idari olarak yeterli teklif verilemiyordu. Onları bu süreç içinde daha fazla destekleyebilmek için ayrılarak kendi danışmanlık şirketimi kurdum. Bu yolla Türk şirketlerine AB başta olmak üzere Dünya Bankası, BM ve hatta Avrupa'daki kamu ihaleleri konusunda destek veriyoruz. Bunun yanında başta DPT olmak üzere pek çok bakanlık çalışanlarına yapısal fonlar, AB proje hazırlama teknikleri, uluslararası finansman kaynakları ve lobi teknikleri üzerinde eğitim programları uyguluyoruz." diyor.

http://www.ekoayrinti.com/news_detail.php?id=44329

Mesut Değer; Seçim ve Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı

CHP Parti Meclisi üyesi Mesut Değer, yazdığı 'Kürt Sorunu mu?' adlı kitapta çok tartışılacak önerilerde bulundu. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun daha önce gündeme getirip vazgeçtiği 'genel af' önerisini kitabına taşıyan Değer, BDP'nin söylemlerine paralel olarak "Artık herkes Öcalan'la ilgili elini taşın altına koymalı" diyerek, Abdullah Öcalan'da dahil olmak üzere terör örgütü PKK'nın bütün kadrolarını kapsayacak bir genel af kanunu çıkarılması gerektiğini savundu.

http://www.gazetevatan.com/haber/genel- ... /9/Siyaset

Değer, kitabında 'Türklüğü' vatandaşlık olarak tanımlayan Anayasa'nın 7. maddesinin değiştirilebileceğini belirtirken, Kürtçenin de resmi okullarda seçmeli ders olarak okutulmasını istedi. Ayrıca terörün sona ermesi için eşzamanlı bir ateşkes kararı alınması çağrısında da bulundu.

Mehmet Zeki Gündüz; Gençlik Örgütlenmesi ve Gençlik Kollarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı

Zeki Gündüz, 8 yıl Maliye Müfettişliği yaptıktan sonra, 1992 yılında PwC (Pricewaterhousecoopers)Türkiye Vergi Hizmetleri firmasına Vergi Müdürü olarak katıldı. 1997 yılından itibaren PwC firmasının ortakları arasında yerini aldı. Tüm sektörlerde yerel, uluslararası pek çok projede görev alan Gündüz "Transfer Fiyatlamaları", "İlaç sektörü", "Müşteri Eğitimleri" ve "Vergi/Gümrük Uyuşmazlıkları" grup liderliğini sürdürdü. TÜSİAD Vergi Komisyonu ve Şeffaflık Derneği (Transparency International) Yönetim Kurulu Üyesi

http://www.istekobi.com.tr/kobi-bilgi-m ... z-u12.aspx

Şimdi, CHP'nin yeni Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Zeki Gündüz'ün yöneticisi ve ortağı olduğu PwC firmasına daha yakından bakalım. PwC, Türkiye Cumhuriyetinin gözbebeği kamu varlıklarının, üretim araçlarının özelleştirilmesi sürecinde küresel sermaye şirketlerine kılavuzluk yapıyor. Örneğin Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin (TEDAŞ) özelleştirmesi sürecinde PwC Türk elektrik piyasasında elektrik üretim ve dağıtımında yerli-yabancı özel şirketlere ne tür olanaklar, fırsatlar sunulduğunu detaylı biçimde raporluyor. Raporun detayları ise oldukça dikkat çekicidir.

Türkiye Cumhuriyeti Özelleştirme İdaresi üretim araçlarının özelleştirilmesi için yeni bir strateji belirlemiş olup, söz konusu süreç için hazırlık çalışmalarına başlamıştır. Çalışmanın ilerlemesine bağlı olarak özelleştirme sürecinin 2010 yılının 2. çeyreğinde başlaması beklenmektedir. Ayrıca, elektrik dağıtım tarafında, 7 adet dağıtım bölgesinden kalan 4 bölge ihaleye açılmış olup söz konusu ihale için son tarih 22 Temmuz 2010'dur. Bu iki broşürün amacı, yatırımcılara dağıtım bölgeleri ve enerji santrallerinin özelleştirme programı hakkında kısa bir bilgi vermektedir. Bunlara ek olarak, söz konusu broşürler PwC Türkiye altyapı, madencilik ve enerji ekibinin uluslararası enerji şirketleri ya da finansal kuruluşların Türkiye yapacakları yatırımlar konusunda şirketlere nasıl destek verebileceğini de göstermektedir

http://www.pwc.com/tr/tr/industry/energ ... timi.jhtml

Yeni CHP'nin neoliberal ekonomik politikalarının hayata geçirileceği olası iktidarında Kemal Derviş, Sencer Ayata, Hurşit Güneş, Umut Oran gibi isimlerin birikim ve deneyimlerinin yanı sıra PwC firmasının Know-How'u da Mehmet Zeki Gündüz sayesinde partiye akıtılmış olacaktır.

Hurşit Güneş; İdari ve Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı.

Hurşit Güneş, Kemal Derviş’in Asaf Savaş Akat, Deniz Gökçe, Taner Berksoy’la birlikte "düşünsel takım”ında yer alıyor. Sencer Ayata'nın kayınbiraderi, Sencer Ayata'da Hurşit Güneş'in eniştesi. Şimdi enişte-kayınbirader yeni CHP yönetiminde post modern neoliberal misyonlarını sürdürmek için genel başkan yardımcılığı görevlerini birlikte ifa edecek. Neoliberal İktisat ve post modern sosyolojinin sinerjizması partiye lokomotif olacak. Kulislerde Kemal Derviş'in, adaşı Kemal Kılıçdaroğlu'na yeni, CHP yönetiminde Güneş-Ayata ikilisini genel başkan yardımcısı olarak atamasını tavsiye ettiği söyleniyor.

Hurşit Güneş, “Piyasa ekonomisi bir genel sistem olarak elbette tercih edilmeli. Çünkü ekonomiye canlılık, dinamizm sağlar”. diyor. Güneş'in neoliberal iktisat birikiminin de itici gücüyle devletçi, kamucu takıntılarından arındırılacak yeni CHP, serbest piyasacı Avrupacı/Atlantikçi/Neo Kemalist sosyal demokrasi kulvarında yerini alarak küresel dalgalara karşı başarıyla yelken açacak.

Sencer Ayata; Ar-Ge BYK Platformundan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı

Sencer Ayata'yı, Taha Akyol'un yorumuyla daha iyi anlayabiliriz. Taha Akyol’un Milliyet gazetesinde 11 Ekim 2010′da yayımlanan “CHP’de bir sosyolog” başlıklı yazısı CHP’deki değişimin ne yönde olduğunun çarpıcı bir göstergesi. Akyol, Sencer Ayata ve Kemal Kılıçdaroğlu’na bu değişime (metamorfoza) katkılarından dolayı bakın nasıl övgüler düzüyor.

“Prof. Sencer Ayata’yı oraya getiren faktör, CHP’de Kılıçdaroğlu ile başlayan “toplumun ihtiyaç ve taleplerini” anlama çabasıdır. Ayata’nın akademik önemi yaptığı çalışmalardan bellidir. “Sermaye Birikimi ve Toplumsal Değişim” konulu çalışması, Anadolu’daki büyük değişimin incelenmesidir. Ayata “göklerden” bakıp “yeşil sermaye” diye damgalamamış, aksine Anadolu’daki sermaye birikimini bir modernleşme süreci olarak incelemiştir. Gardırop devrimcisi” nin bakışı değil, sosyoloğun bakışıdır bu...”

Evet, Türkiye Cumhuriyetinin çözüştürülmesinde ve “Anadolu İslam Federasyonu’na dönüştürülmesinde (metamorfozunda) itici rol oynayan İslami sermaye birikiminin yeni CHP yönetimine kılavuzluk yapan Sencer Ayata’nın sosyolojik bakışıyla nasıl çarpıtıldığına bakar mısınız? Cemaatle iç içe yeşil sermaye ve örgütleri; Müstakil/Müslüman Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) ve diğerleri. Son örneği Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne bağlı Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi’nin (DEİK) yerini Fethullah Gülen destekli TUSKON’un alması.

Rusya Devlet Başkanı Medyedev’in Türkiye’yi ziyareti sırasında yapılan Türk-Rus İş Konseyi toplantısında ev sahipliğini üstleniyor TUSKON. Anadolu’daki yeşil sermaye patlaması modernleşme süreci olarak ele alınıyor artık CHP’de, tıpkı AKP’deki gibi. Gardrop devrimciliği diye aşağılanan Cumhuriyet ideolojisi, postmodern neoliberal küresel işbirlikçi demokrasi ideolojisine dönüştürülüyor el yordamıyla.

http://www.ilk-kursun.com/2010/10/chpde ... i-destegi/

Sencer Ayata’nın AKP ile ilgili 2007 yılındaki yazısı da oldukça ilginç. CHP’ye biçilen yeni küresel misyonun ipuçları da var bu yazıda. AKP muhafazakâr değerler sistemi içinde modernleşmenin yaygınlaşmasını teşvik ediyormuş. Ekonomi; istihdam, eşitsizlik, sosyal güvence eksikliği gibi temel sorunlar sürüyor olsa da bir bütün olarak büyümüş. Sorunlar sosyal dayanışma ile hafifletiliyormuş.

AKP, piyasa ekonomisinin çözemediği istihdam sorunlarını, sosyal sorunları, bu toplumsal dayanışma ağları vasıtasıyla hafifletiyormuş. Piyasa reformlarını, diğer birçok ülkede sol iktidarlar getirirken bizde ekonomik liberalizm uygulayan parti, kendi açıklarını kendi kapatıyormuş. Türkiye’de ekonomik liberalizm, böylelikle muhafazakâr bir cemaatçi dayanışma ile birlikte yürüyor, siyasi istikrar bu yoldan sağlanıyormuş. CHP’nin iktidara gelebilmesi için ekonomiyi AKP’den daha iyi yöneteceğini kanıtlaması gerekiyormuş.

Ekonominin ve istihdamın % 50′den fazlasının kayıt dışı olduğu, işsizliğin % 15′lere, kentlerde eğitimli genç nüfus gruplarında da % 40′lara ulaştığı, gelir dağılımının alabildiğine bozulduğu, yoksulluğun derinleştiği, gerçek ücretlerin gerilediği, vergi yükünün % 70′lere dayanan dolaylı vergilerle yoksul sınıf ve katmanların üzerine yıkıldığı, primlerini ödeyemeyen milyonlarca yurttaşımızın sosyal güvenlik kapsamı dışına itildiği bir sosyoekonomik iklim nasıl da tozpembe hale getiriliyor bakar mısınız?

Sencer Ayata’nın, Aralık 2008 tarihinde AKP’nin atadığı yeni YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan için de övgüler düzdüğü bilinmektedir. Yeni YÖK Başkanı için, verilen görevleri çok başarılı şekilde yaptığını ve ODTÜ’de Sosyoloji bölüm başkanlığı görevini huzur içinde kendisine teslim ettiğini söylemektedir.

Şimdi CHP’nin post modern, neoliberal, küresel ekonomik/politik/sosyal biçimlendirme aşamasına geliyoruz. Bu küresel eklemlenme sürecinde Atlantik ötesindeki think-tank kuruluşlarından CHP’ye biçilen yeni roller de bu sürecin tamamlayıcı unsurları.

http://www.ilk-kursun.com/2010/09/yeni- ... -kemalizm/



Dr. Ali Rıza ÜÇER
06 Kasım 2010

Re: CHP'ye Amerikancı tuzak / Soros’un yeni gözdesi Kılıçdar

İletiGönderilme zamanı: Cum Kas 26, 2010 2:54
gönderen Başkomutan
Yeni CHP'nin Yeni Yönetimi - 2


Yeni CHP'nin Yeni Yönetimi yazısının ilk bölümünde Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Partide korku imparatorluğunu yıktık, şimdi sıra Türkiye'de" müjdesini verdiği operasyonla göreve başlayan Kadın Örgütlenmesi ve Kadın Kollarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Didem Engin, Seçim ve Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mesut Değer, Gençlik Örgütlenmesi ve Gençlik Kollarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Zeki Gündüz, İdari ve Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hurşit Güneş ve Ar-Ge BYK Platformundan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata'yı değerlendirmiştim.

:arrow: Yeni CHP'nin Yeni Yönetimi - 1

Yeni CHP'nin Batıya (AB/ABD) daha başarılı biçimde eklemlenebilmesi için yönetime taşınan yeni yöneticilerinin çoğunluğunun ortak özelliği CHP'nin geleneksel Cumhuriyetçi/Devletçi/Devrimci/Milliyetçi/Halkçı/Laik çizgisi "Altı Ok" dışında olmaları. CHP'nin ekseninin Kemalizm'den Yeni Kemalizm'e (Neo Kemalizm) kaydırılmasında rol alacak yeni aktörlerin tanınması, sürece ışık tutması bakımından da önem taşıyor.

Yazımın ikinci bölümünde yeni yönetimin en kritik görevini üstlenen Örgütlenme ve Örgüt Yönetimlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin'i irdeleyeceğim.

Burada konuyla bağlantılı olarak dikkat çekmek istediğim bir başka nokta Cumhuriyet gazetesinde “Olaylar ve Görüşler” sayfasında bir kaç aydır oldukça sık konuk edilen WINEP (Washington Institute for Near East Policy, Türkiye Araştırmaları Programı Direktörü) Soner Çağaptay'ın yazıları. Özellikle de Çağaptay'ın referandumdan kısa bir süre önce bu köşede yayımlanan Yeni Kemalizm…” başlıklı yazısı.

Çağaptay yazısında CHP’de Deniz Baykal sonrasında Kemal Kılıçdaroğlu ile olumlu bir dönüşümün başladığını, yeni CHP MYK’da rekor sayıda kadın ve bir de imamın bulunmasının bu dönüşüm için umut verici olduğunu dile getiriyor.

"AKP’nin seçim başarılarında ileriye dönük bir vizyonu olmasının rol oynadığını, Baykal’lı CHP’nin ise değişimin karşısında duran (statükocu), hep hayır diyen bir parti gibi göründüğünü" söylüyor.

Çağaptay, “CHP’nin odaklanması gereken Yeni Kemalizm (Neo Kemalizm), geleneksel Kemalizm’in Türkiye’nin Batılılaşma sürecine olan bağlılığını sahiplenmeli, bu yolda AB üyeliğini ve bu üyeliğin olmazsa olmazı olan liberal değerlerin korunmasını birinci siyasi önceliği yapmalıdır “diyor.


http://www.ilk-kursun.com/2010/09/yeni- ... -kemalizm/

Atlantik ötesinden CHP’ye biçilen misyonun açık seçik biçimde dile getirildiği bu yazının ana fikri, CHP’nin Cumhuriyetin geleneksel rotasından saparak ABD/AB güdümlü neoliberal bir eksene oturtulmasına dayanıyordu. CHP'de korku imparatorluğunu yıktığını iddia eden yeni yönetim anlayış ve yapılanmasını da İsrail ve ABD'nin Orta Doğu girişimlerine düşünsel taban oluşturmak üzere kurulan WINEP temsilcilerinin Atlantik ötesinden gelen telkinleriyle bir arada değerlendirmek gerekiyor. Yeni CHP yönetimine yandaş medya desteğini de bu çerçevede anlamlandırabiliriz.

Gürsel Tekin; Örgütlenme ve Örgüt Yönetiminden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı

Yandaş medyada büyük bir ilgiye mazhar olan Gürsel Tekin "bir rivayete göre" (ne demekse) anne tarafından Kürt ve Alevi olduğunu söylüyor, annesi ve ablasının başının kapalı olmasıyla övünüyor. Böylece bir taşla birçok kuşu gözünden vurmuş oluyor. Kafe işletmeciliğinden, petrol işverenliğine sıçrayarak başarısını kanıtlayan Tekin siyasette de iş hayatındaki gibi iddialı.

http://skyturkvngenc.wordpress.com/2009 ... al-fasist/

Yaklaşık 2 yıl önce Deniz Baykal'a Eyüp'te çarşaf açılımını yaptıran İstanbul İl Başkanı Tekin, Ahmet Hakan'a "Ben CHP İstanbul İl Başkanı olarak üniversitelerde türbanın özgür olmasını istiyorum" diyor. Ahmet Hakan "Böyle bana özel konuşmak olmaz... Bunun yazılmasına razı mısın?" diye soruyor. Tekin'in yanıtı çok açık: "Evet, yazabilirsin." Ahmet Hakan'da köşesinde iftiharla yazıyor bunu.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/103 ... 131&gid=61

Kemal Kılıçdaroğlu'nun durup dururken üniversitede türban sorununu ben çözerim diye ortaya çıkmasının arkasında da Gürsel Tekin var. Laiklikten verilen ödünlerle CHP'nin büyütüleceği düşünülüyor. Oysaki bu konunun nasıl bir bataklık olduğu, elini verenin önce kolunu, sonra her şeyini kaptıracağı yaşanan ibretlik derslerle doludur. Üniversitede türbana yol açıldıktan sonra, sıra kamuda, ilk ve orta öğretimde türban ve çarşafa gelecek.

Gürsel Tekin, 22 Kasım 2010 tarihinde NTV’de bir programa çıkarak, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Şanlıurfa ve Diyarbakır gezilerini değerlendirmiştir. Programda, BDP ile ittifak değil ama demokratik blokta birleşme olacağını söylemiş ve AB için herkesle işbirliği yaparız demiştir. Konuşmalarına şöyle devam etmiştir: “Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına kapımız açık. CHP’li olmak istiyorum diyen her vatandaş CHP’ye katılabilir. Ama bizim dışımızdaki bir siyasi partiyle ittifak arayışımız yok. Genel başkanımız iktidar olmak için yola çıktı ve bunun için her türlü çabayı göstereceğiz.

Birlik, bütünlük, demokrasi, insan hakları konularında ise her türlü işbirliği olur. AB sürecinde bunun örneği yaşandı ve destek verildi. Temel kriterler de bir araya gelinir ama seçim işbirliği söz konusu değil.”

http://www.ilk-kursun.com/2010/11/gurse ... more-55171

AKP Kızılcahamam kampında AKP kurucusu Fatma Ünsal'ın Tayyip Erdoğan'a "2011 seçiminde mutlaka başörtülü milletvekili adayı gösterilmesi gerekir. Eğer bunu Ak Parti çözemeyecekse başka partilere çağrı yapmak için Ak Parti’den ayrılırım” sözüne Erdoğan'ın "Samimiyetimizi sorgulamayın. Çocuk bile 9 ay 10 günde oluyor" yanıtı, laiklikten ödün sürecinin kamusal alanda da nasıl gelişeceğinin ve elini veren CHP'nin nasıl kolunu kaptıracağının ipucu niteliğindedir.

http://www.milliyet.com.tr/-cocuk-bile- ... =OtherNews

İsmet İnönü'nün kırklı yıllarda, çok partili sisteme geçiş sürecinde laiklikten verdiği ödünler CHP'nin iktidardan düşmesini engelleyemediği gibi, partinin temel ekseninden kaydırılmasında öncü rol oynamıştır. İmam Hatip okullarının açılması, İlahiyat Fakültesinin kurulması, devletin tehlike algısının değiştirilerek irticanın tehdit unsuru olmaktan çıkartılması, Said-i Nursi'nin CHP'deki değişiminden memnuniyetini dönemin parti genel sekreteri Hilmi Uran'a yazdığı destek mektubu, CHP tarihinden çıkartılacak ibretlik derslerdendir.

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ ... 119371&p=2

İsmet İnönü'nün Cumhuriyetimizin temeli olan laiklik ilkesinden verdiği ödünler CHP'nin 1950'de iktidardan düşmesine engel olamadı. Zira ödün kapısını açtığınızda sizden daha fazla ödün verecekler çıkacak ve demokrasi oyunu adı verilen popülist düzlemde size daima fark atacaktır. Bülent Ecevit'in Fethullah Gülen'e ve cemaate övgü dolu sözleri ve desteği başka bir ibretlik derstir. Atlantik ötesinden planlanan bir kriz senaryosuyla DSP'nin parçalanarak, AKP hükümetine yol açılmasında parti içerisindeki Fethullah Gülen'e yakın milletvekillilerinin aldığı tavır belirleyici olmuştur. Vereceğiniz ödünlerle iktidar kapısı geçici bir süreyle açılmış olsa da er ya da geç bu ödünlerin bedelini partiye ve ülkeye ödetme zamanı gelecektir.


Dr. Ali Rıza ÜÇER






Yeni CHP'nin Yeni Yönetimi - 3


Yeni CHP’nin Yeni Yönetimi yazısının ilk bölümünde Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Partide korku imparatorluğunu yıktık, şimdi sıra Türkiye’de” müjdesini verdiği operasyonla göreve başlayan Kadın Örgütlenmesi ve Kadın Kollarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Didem Engin, Seçim ve Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mesut Değer, Gençlik Örgütlenmesi ve Gençlik Kollarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Zeki Gündüz, İdari ve Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hurşit Güneş ve Ar-Ge BYK Platformundan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata’yı, ikinci bölümünde de yeni yönetimin en kritik görevini üstlenen Örgütlenme ve Örgüt Yönetimlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’i değerlendirmiştim.

:arrow: Yeni CHP'nin Yeni Yönetimi - 1

:arrow: Yeni CHP'nin Yeni Yönetimi - 2

Yazımın üçüncü bölümünde Ekonomik ve Mali Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran’ı irdeleyeceğim. CHP’nin yeni yönetimi, “Altı Ok” temelli Kemalist rota yerine başta türbana özgürlük, tarikat ve cemaatlere yumuşak bakış, Kürt sorununa çözüm alalamalarıyla kemirilen laiklik ve ulusal bütünlüğümüzden ödün veren yaklaşımların yanı sıra, neoliberal iktisat ve post modern sosyoloji savunuculuğu ile küresel piyasa ile eklemlenmeyi hedefleyen Neo Kemalist rotaya savruluyor. “Neo Kemalizm” sözcüğündeki Kemalizm’in gerçek Kemalizm ile isim benzerliği dışında bir ilintisi yok. Post modern bir kavram saptırması bu. Burada Mustafa Kemal Atatürk yerine yandaş ve bağımlı medyada devrim yaptığı iddia edilen başka Kemal’ler kastediliyor.

Umut Oran; Ekonomik ve Mali Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı.

Umut Oran’ı daha yakından tanıyabilmek için cemaat medyası ve yandaş medyadaki haber ve yorumlara da dikkatle bakmak gerekiyor. Önce Oran’ın AKP’ye açılan kapatma davası, Kürt açılımı, TCK’nın 301. Maddesi ile ilgili tutumuna bakalım.

İşadamı Umut Oran Nisan 2008′deki CHP Kurultayında genel başkan adayı olduğunda, Hilton Otelinde CHP muhabirleriyle bir araya geliyor. Yüzde 47 oy almış bir partinin kapatılmak istenmesini ‘kabul edilemez’ buluyor. Partisinin aksine, 301. madde konusunda “özgürlükçü!” yaklaşım sergilediğini ileri süren Oran, CHP’nin halktan tamamen koptuğunu savunuyor. Annesi Diyarbakır’lı olan Oran, Kürt sorununa bakışını anlatırken öncelikle partisinin bu konuda bir açılım yapması gerektiğini söylüyor. Toplantıda Oran’a destek vermek için eşlik eden Soros destekli TESEV Araştırma Direktörü, Koç Üniversitesi Küreselleşme ve Demokratikleşme Araştırma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman, AKP’nin 301. Maddeyle ilgili TBMM’ye getirdiği değişiklik teklifine destek verdiklerini kaydediyor.

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=676207

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Alarko Holding Yönetim Kurulu Başkanı İshak Alaton’un, Zaman gazetesinden Şahin Alpay’a verdiği mülakatta, Taraf gazetesi, Yeni CHP ve Umut Oran’la ilgili değerlendirmeleri çok dikkat çekicidir. Alaton, otuz yıllık dostu Şahin Alpay’a “AKP kapatılsaydı Türkiye olarak dünyanın önünde büyük bir ayıp yaşayacaktık… Demokrasiye kasteden darbe tertipleri Taraf gazetesi tarafından art arda ifşa edilmeseydi, Türkiye büyük badireler yaşayacaktı.

Taraf gazetesi ülkenin kaderini değiştirdi. Kıymeti ileride daha iyi anlaşılacak, tarihi yazılacaktır. İktidarın olumlu icraatına cesaretle ve efendilikle destek vermek, yanlışlarını da sadece eleştirmekle kalmayıp, izlenecek doğru politikaların ne olduğunu söylemek… Eğer yeni CHP yönetimi bunları başarırsa Türkiye rahatlayacaktır. O zaman CHP iktidar alternatifi olacak; AKP de, artık çağdaş bir muhalefetle karşılaşacağı için yeniden atılım yapacak, iki parti arasındaki rekabet Türkiye’yi kanatlandıracaktır… O zaman Kıbrıs, Kürt, laiklik sorunlarımız hallolacak, Türkiye AB üyeliğine ulaşacaktır…

Sayın Kılıçdaroğlu, yoksullukla mücadelenin ancak ekonomik büyüme ile pastayı büyütmekle mümkün olabileceğini söylemeli… Kürt’e Kürt, Alevi’ye Alevi deme cesaretini kendinde bulmalı… CHP’nin geleceği hakkında iyimserim. Kadrosuna aldığı Faik Öztrak, Umut Oran gibi yeni isimlerden çok ümitliyim. En büyük atılımı yapma vakti geldiğinde Kemal Derviş’i de yanına alabilmelidir” diyordu. Yandaş medyanın şahin kalemi Alpay ise Alaton’un önerilerine ek olarak “Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP, asker ve yargı vesayetine kanat germekten vazgeçsin, “Ergenekon avukatlığı”nı terk etsin, halkın dertlerine demokratik düzen içinde çözüm arasın, ülkeye çok büyük bir hizmette bulunur ve er geç iktidara gelir” diyerek yeni CHP yönetimine akıl veriyordu.

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=988557

Umut Oran, Amerikan Ulusal Demokrasi Vakfı (NED) / CIPE destekli Ekonomistler Platformu’na da danışmanlık yapıyor. Ekonomistler Platformu, Tuna Bekleviç’in Başkanlığında 2023 yılında Türkiye’yi yönetecek gençleri keşfetmek ve ülke yönetimine katmak amacıyla kurulduğu söylenen” Anadolu’nun Genç Liderleri Hareketi”ne, ardından da Güçlü Türkiye Partisine (GTP) çevrildi.

http://www.gtp.org.tr/

İstanbul Bilgi Üniversitesinden İktisat Fakültesini bitiren ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilgililer Derneği’nin de Kurucu Başkanı olan 33 yaşındaki “genç sivil yetenek” Bekleviç’e, örgütlenme çalışmalarını ABD’de Aspen Institute, NED, CIPE, Cato Ins., Heritage Ins., El Centrino De la Raza, Dünya Bankası, MIT ve Layola Üniversitesi gibi kurumlarda “yeni sivil toplum modeli ve örgütlenme anlayışı” olarak sunma olanağı sağlandı. Ekonomistler Platformu 6 yıllık dönem içerisinde yurt içinde ve yurt dışında birçok kamu kuruluşu, özel kuruluş ve sivil toplum örgütü ile ortak faaliyetler düzenledi, projeler gerçekleştirdi.

2005 yılında ABD Dış İşleri Bakanlığı’nın konuğu olarak “International Visitor Leadership Program“a iştirak etti.ABD’de New York, Washington D.C., Seattle, Chicago, Minneapolis, Austin, Dallas, Los Angeles, Cincinnatti, Atlanta, Iowa City, Boston, Miami şehirlerinde seminerler verdi.

Ekonomistler Platformu Başkanı Tuna Bekleviç ve genel sekreter Mahir Toprak, 11 Temmuz 2005’te, DPT’nin yeniden yapılandırılması çerçevesinde Türkiye’yi eyaletlere ayıracak olan “Bölgesel Kalkınma Ajansları” üzerine bir duyuru yayımladı. “2 Temmuz 2005 tarihinde kabul edilerek yasalaşan “Bölgesel Kalkınma Ajansları Yasa Tasarısı”nda bir takım değişiklikler yapılmalı ve DPT’nin bölge teşkilatları şeklinde tasarlanmış olan Kalkınma Ajanları daha bağımsız ve merkeziyetçilikten uzak bir anlayışla teşekkül edilmelidir.”

Eyaletlere bölünmenin fiilen savunulduğu bu duyuruda; “DPT, 26 bölgedeki Kalkınma Kurulları’nda danışmanlık sağlayan bir Kalkınma Danışma Kurulu haline gelmektedir. Kalkınma Kurulu bünyesinde: dokuzlar bölgesi kalkınma grubu, sınır bölgesi kalkınma grubu, AB uyum grubu, AGORA projesi kalkınma grubu, yabancı sermaye grubu, yönetişim grubu, tarım hayvancılık kalkınma grubu, sanayi kalkınma grubu, turizm kalkınma grubu, bilişim teknoloji kalkınma grubu, enerji ve yeraltı kaynakları kalkınma grubu, lojistik kalkınma grubu”na yer verilmesi gerektiği açıklandı.

http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=7543

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, AKP’ye açılan kapatma davası sürecinde Güçlü Türkiye Partisi Genel Başkanı Bekleviç’le görüştüğü iddia edildi. Yedek parti formülü üzerinde çalıştığı öne sürülen Erdoğan’ın bu görüşmede Bekleviç’i partisini kapatmaması konusunda ikna ettiği öğrenildi Erdoğan’ın Partisini kapatıp AKP’ye katılmayı düşünen Güçlü Türkiye Partisi (GTP) Genel Başkanı Tuna Bekleviç’le Edirne’de buluştuğu, aynı helikopterle İstanbul’a yolculuk yaptığı ve partisini kapatmaması konusunda Bekleviç’i ikna ettiği ileri sürüldü.

http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3911

Ekonomistler Platformu, Ocak 2008′de “Ekonomi Politikaları Enstitüsü’nü (EPE) kurdu. Platformun EPE ile ünlü isimlerin katılacağı aylık programlar düzenleyerek ekonomiye projeksiyon yapması hedeflendi. Projenin Hedefi EPE’de hazırlanan ders programlarıyla, küresel ekonomi politikaları açısından Türkiye’nin önünde bulunan koşullar, imkânlar ve riskleri ortaya koyarak AB’ye entegrasyona katkıda bulunmaktı. 2008 yılının ilk programında teorik bilgilerini ve pratik deneyimlerini EPE katılımcılarına aktaracak konuklar arasında Umut Oran’ın yanı sıra Eser Karakaş, Cengiz Aktar, Mehmet Altan, Rüştü Saraçoğlu, Tezcan Yaramancı, Esra Largo, Erdoğan ve Emre Alkin gibi isimler göze çarpıyordu.

http://ekoayrinti.com/news_detail.php?id=670

Umut Oran, Soros destekli ARI’nın kuruluş yıldönümünde boy gösteriyordu. CHP Genel Başkanlığına soyunurken Ortadoğu’da İsrail’in elini güçlendirmek için uydurulan QIZ (Qualified Industrial Zone- Nitelikli Sanayi Bölgesi)’in Güneydoğu Anadolu’da kurulması için Amerikan Elçisi J. Jeffrey’den yardım istiyor. Hillary Clinton ve Jeffrey ile Güneydoğu’da demokrasi, Irak’ta güvenlik konularını görüşüyordu.

http://www.ilk-kursun.com/2010/11/chpde-turuncu-darbe/

Türkiye Cumhuriyetinin Atlantik ötesi ve Avrupa’dan tezgâhlanan bir plan doğrultusunda “Ilımlı Anadolu Türk/Kürt İslam Federasyonuna dönüştürüldüğü ayan beyan ortadayken, CHP’de çözüm için AB/ABD’nin adres gösterilmesi, yeni yapılanmanın bu rotaya uygun biçimde belirlenmesi “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” deyimini çağrıştırıyor. Ancak bu seçeneğin sonu da sıtmadan ölüm ne yazık ki…

Dr. Ali Rıza ÜÇER

Re: CHP'ye Amerikancı tuzak / Soros’un yeni gözdesi Kılıçdar

İletiGönderilme zamanı: Cum Kas 26, 2010 3:04
gönderen Başkomutan
Yeni CHP'nin Yeni Yönetimi - 4

Süheyl Batum; Genel Sekreter.

Yeni CHP’nin yeni yönetiminde Genel Sekreter ve Parti Sözcülüğü görevini üstlenen Süheyl Batum, Anayasa Hukuku Profesörü. Kısa süre önceye kadar Demokrat Partiye Genel Başkan olacağı söylenen Batum, CHP’deki hızlı değişim sürecinde 22 Mayıs 2010 tarihinde yapılan kurultaydan (belki) bir gün önce üye olduğu CHP’ye Genel Sekreter oldu.

Batum, Önceki YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’in koordinatörlüğünde TÜSİAD’ın 1992 yılında hazırlattığı Anayasa taslağı yazan ekipte yer alıyor. Söz konusu taslak, AKP tarafından Ergun Özbudun’a hazırlatılan Anayasa taslağına olan yakınlığı ile de biliniyor. “İdeolojilerden arınmış, liberal Anayasa” olarak adlandırılan taslağın hazırlayıcılarından olan Batum, TÜSİAD’ın Görüşler dergisinde yazdığı yazılar ve TÜSİAD için hazırladığı AB raporları ile de dikkat çekiyor.

http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyas ... beri-35438

Süheyl Batum’un içinde yer aldığı TÜSİAD’ın taslağında 1961 ve 1982 Anayasalarında yer alan değiştirilemeyecek maddelerin de değişmesi öneriliyor. Konuyla ilgili olarak taslağın giriş bölümünde, “TBMM, 1982 Anayasası’nın “değiştirilemez hükümler” arasında saydığı hükümleri yok saymak ya da değişik formülasyonlara büründürmek hak ve yetkisine sahip midir?” sorusuna cevap aranıyor.

“Türkiye devletinin cumhuriyet” olduğu yönündeki hükmün değiştirilemezliğinin Türk anayasa geleneğinin temel unsuru olduğu belirtilen taslakta, bunun dışındaki maddelerin değiştirilmezlik kapsamına 12 Eylül rejimi şartlarında hazırlanan 1982 Anayasası’yla alındığı kaydediliyor. Bu hükümler arasında değiştirilebilecek kurallar da olabileceği belirtilirken, şu açıklama yapılıyor: “Bu konuda asli kurucu organ yetkisini kullanan bir meclisin kendini bağımsız hissetmesi doğal ve gereklidir. Bu açıdan önerilebilecek ideal formül, yeni bir Anayasa hazırlama girişiminin başında, TBMM’nin bir anayasa değişikliği yaparak, değişmezlik hukukunu daha önceki Cumhuriyet Anayasalarında olduğu gibi ‘Cumhuriyet’ ilkesi ile sınırlı tutması olacaktır. Sonuç olarak çalışma grubumuz, TBMM’nin yeni bir anayasa taslağını oluşturma aşamasında kendisini ‘cumhuriyet hükümet şekli’nin değişmezliği dışında özgür ve bağımsız hissetmesi gerektiğine inanmaktadır.”

Resmî ideoloji olmamalı;

Erdoğan Teziç ve arkadaşlarının, AKP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Zafer Üskül’ün ideolojisiz anayasa fikrine 15 yıl önce hazırladıkları TÜSİAD’ın anayasa taslağında yer vermeleri de dikkat çeken noktalardan biri. “Liberal demokratik rejimlerde devletin resmî bir ideolojisi olmaz” denilen taslakta yeni anayasanın ideolojik hükümlerden mümkün olduğu kadar arındırılması gerektiği savunuluyor. Buna örnek olarak da Türk milliyetçiliği ya da Atatürk milliyetçiliği şeklindeki ideolojik anlam verilebilecek kavramların anayasadan çıkarılarak bunun yerine hukuki bir deyim olan ‘milli’ sıfatının koyulması isteniyor.

Anayasa’da resmi ideolojinin yer almamasına ilişkin önerinin gerekçesi ise şöyle: “Atatürk’ün nihai hedefi Batı tipi liberal demokrasidir. Liberal demokratik rejimlerde ise devletin resmî bir ideolojisi olmaz. Türkiye’de 1946 seçimleri ile Atatürk’ün nihai hedef olarak belirlediği çoğulcu demokratik rejime yönelmiştir. Bu aşamadan sonra gerçekleştirilmesi gereken liberal demokratik toplumların ilkeleri olan çoğulculuk, özgürlük ve eşitlik olmalıdır.”

Başlangıç bölümü demokratik düzenle bağdaşmaz;

Bu çerçevede Anayasa’da başlangıç bölümüne de gerek olmadığı, böyle bir bölüm olacaksa bile bunun çok temel hukuk ilkelerine ayrılmasının gerekli görüldüğü vurgulanıyor. Dolayısıyla, “1982 Anayasası’nın ideolojik yönü ağır başlangıç bölümünün bağlayıcı sayılmadığı” ileri sürülüyor. Bir hukuk kuralı olmaktan çok, ideolojik bir yapıya sahip olan başlangıç kısmının 1961 ve 1982 anayasalarında sorun çözmek yerine sorun ürettiğinin altı çiziliyor. Bu konuda şu görüş dile getiriliyor: “Üslup açısından son derece ağır ve bir tek cümleden oluşan ve Anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeler yığınını içeren 1982 Anayasası başlangıç metni otoriter bir devlet ideolojisi çağrıştırır biçimde düzenlenmiştir. Nitekim yargı organlarınca da böyle yorumlandığı olmuştur. Devleti soyut bir varlık olarak yücelten, ona ‘kutsal’ sıfatını ekleyen bir anlayışla, özgürlükçü ve çoğulcu bir demokratik düzenin bağdaştırılması imkânsızdır.”

Genelkurmay, Milli Savunma’ya bağlansın;

TÜSİAD’ın taslağında bir diğer önemli değişiklik de, Genelkurmay Başkanlığı’nın statüsünde göze çarpıyor. Taslakta, bütün NATO ülkelerinde genelkurmay başkanının başbakana değil, Milli Savunma bakanına bağlı olduğu belirtiliyor. Bu sebeple ilgili maddenin, “Genelkurmay başkanı Milli Savunma bakanına karşı sorumludur.” şeklinde değiştirilmesi öneriliyor.

http://www.stratejikboyut.com/haber/199 ... gi-anayasa–270.html

Süheyl Batum, 2000-2003 yılları arasında Bahçeşehir Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi Dekanlığı, 2003 yılından 2007 yılına kadar da Rektörlük görevinde bulundu.

Süheyl Batum’u irdelerken Bahçeşehir Üniversitesine de yakından bakmamız gerekir. Bahçeşehir Üniversitesinin Brookings Enstitüsü ile yakın ilişkisi var.


Brookings Enstitüsü Amerikan demokrasisini (!) güçlendirmek, Amerikalıların sosyal refah, güvenlik ve fırsatlarını kollamak, güçlendirmek, daha açık, güvenilir (ABD açısından), işbirlikçi uluslararası bir sistem yaratmak için kurulmuştur.

http://www.brookings.edu/about.aspx

Yeni CHP operasyonundan kısa süre önce İstanbul Atatürk Havaalanında Kemal Kılıçdaroğlu ile Brookings Enstitüsü’nün Küresel Ekonomi ve Kalkınmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Kemal Derviş’in ilginç bir rastlantı sonucu karşılaşmaları ve kırk beş dakikalık bir görüşme yapmaları da bu bağlamda oldukça dikkat çekicidir.

Brookings Enstitüsü ile Bahçeşehir Üniversitesi arasındaki ağı (şebeke/network) çözümlemek için değerli araştırmacı, yazar Erol Bilbilik’in “Açılım Kıskacı” kitabında önemli ipuçları var.

Projenin hayata geçirilmesi amacıyla, Bahçeşehir Rektörü Prof. Dr. Süheyl Batum ve George Washington Üniversitesi Rektörü arasında ‘Amerikan Araştırmaları Programı’ adlı bir yapılanma için Haziran 2006’da bir işbirliği antlaşması imzalanmıştır. Anlaşmanın ardından Bahçeşehir Üniversite’ndeki ‘Küresel Liderlik Forumu’na katılmak üzere Morton Abramowitz, Marc Grossman, Marc Paris ve Alan Makovsky İstanbul’a gelmiştir.

Toplantıya Prof. Dr. Süheyl Batum, Prof. Dr. Hasan Köni, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Burak Kuntay, Koç Holding’ten Can Kıraç, Alarko Holding’ten İshak Alaton, Doğan Medya Grubu’ndan Arzuhan Doğan Yalçındağ, Mehmet Acar ve Mehmet Ali Bayar katılmıştır. Daha sonra Amerikalı heyet, TÜSİAD eski başkanı Halis Komili’yle; Koç Holding’ten Rüşdü Saraçoğlu’yla; ertesi gün de İlhan Kesici’yle baş başa görüşmüştür. Bu hazırlık görüşmelerinin sonunda, Brookings Enstitüsü Başkanlığı ile TÜSİAD arasında bir anlaşma imzalanması aşamasına gelinmiştir.”

BOP’un Türkiye Enstitüsü: Bahçeşehir Üniversitesi;

Brookings Enstitüsü Başkanı, ABD Eski Dışişleri Bakan yardımcısı Strobe Tallbott; “Türkiye 2007 Projesi“ni yürütmek üzere Morton Abramowitz, Marc Grossman, Eric Edelman, ve Marc Parris’ten oluşan bir grup oluşturdu ve ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Marc Parris’i, 1 Şubat 2007 tarihi itibariyle bu projenin direktörlüğüne getirdi. Proje kapsamında TÜSİAD, Brookings Enstitüsü ve Bahçeşehir Üniversitesi Türkiye ve Washington’da ortak konferans ve toplantılar düzenledi. Yapılan dizi toplantılarla Türkiye ve çevresindeki gelişmeler irdelenerek ABD medyasında yer alması sağlandı.

Proje kapsamındaki ilk toplantılar Abdullah Gül’ün Exeter Üniversitesinden yakın dostu Zaman gazetesi yazarı Fehmi Koru, Soli Özel ve Murat Yetkin’in katılımıyla Washington’da başladı. Brookings Enstitüsünden toplantılarla ilgili olarak yapılan açıklamada 2007 yılının Türkiye için önemli bir yıl olacağı ve bu seçimlerin Türk siyasal sisteminin yakın geleceğini şekillendireceği, seçim sürecinin yanı sıra Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin de Türkiye’nin, ABD, İslam dünyası ve İsrail ile ilişkilerine yön vereceği vurgulandı.

“Brookings Enstitüsü’nün dizi toplantılarından biri de 9 Mayıs 2009’da düzenlenen 4. Sakıp Sabancı Üniversitesi Konferansı ve ardından yenen akşam yemeğiydi. Yemekte AKP’nin kapatılması davası ile daha pek çok konu tartışıldı. Yemekte Brookings Enstitüsü’nün Başkanı, Strobe Talbott, aynı enstitüden uzman Philipp Gordon, Daniel Benjamin, Ömer Taşpınar, ATC Başkanı James Holmes, TÜSİAD-ABD Başkanı Abdullah Akyüz, (Fethullah Gülen destekli) TUSKON-ABD Temsilcisi Hakan Taşçı, Türk medyasının Washington temsilcilerinin yanı sıra Hasan Cemal gibi kişiler yer aldı.

ABD Dışişleri Bakan yardımcılığı görevinden ayrıldığı hâlde toplantıya katılan Nicolas Burns görüşlerin şu başlıklar altında dile getirdi:

* ABD-Türkiye ortaklığı yeniden: Yeni dönemde ABD Başkanı kim olursa olsun (ister Barack Obama, ister Hillary Clinton, ister John McCain) Türkiye ile müttefiklik ilişkilerine öncelik tanımalı. Türkiye, terörizm sorununu Irak hükümetini ve bölgesel Kürt yönetimini de işin içine katarak ortadan kaldırmaya çalışmalı, böylece fiili bir durum yaratılmamalıdır.

* Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs ve Ermenistan konusunda yeni bir açılım yapabilir. Fener Rum Patrikhanesi ve Ekümeniklik sorununa çözüm yolu bulunmalı; Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması sağlanmalıdır. 2009’un Kıbrıs’ta çözüm yılı olması kimseyi şaşırtmamalıdır.

* İran ve Suriye’ye baskı: Türkiye, İran ile bir 28 yıl daha görüşmeme politikası sürdüremez.

* NATO amacına daha fazla destek: Türkiye’nin Afganistan’da büyük katkısı oldu. NATO’nun amacına da katkıda bulunmalıdır.

* Siviller tarafından idare edilen hükümet yapısı, Türkiye’nin geleceği açısından çok önemlidir. Bu şehirde Gül ve Erdoğan’a büyük saygı var. Türkiye dünya sahnesinde iyi oynuyor, bu iki lider de güvenilir ortaklar.

* Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın 1 numaralı yardımcılığına getirilen Philip Gordon, “dava sonunda AKP için kapatılma kararı verilmesi, askeri darbeden farklı olmayacaktır” dedi.

* Brookings Entitüsü’nün Türkiye Masası Direktörü Dr. Ömer Taşpınar da “ABD, Türkiye’nin AB’ne üyeliğini daha güçlü biçimde desteklemelidir” demiştir.

* Brookings Enstitüsü’nde Küresel Ekonomi ve Gelişim Programı Başkan Yardımcılığı’na atanan, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi Danışma Kurulu üyesi Kemal Derviş ise “Türkiye artık on yıl önceki Türkiye değil, daha güçlü, paradigmalar değişti. Üyelik süreci tek tarafın yöneteceği bir şey olmayacak artık. Türkiye daha aktif olacağı bir aşamaya gelmek zorunda” dedi.

* 20 Ekim 2009 tarihinde Conrad Oteli’nde Brookings Enstitüsü ile TÜSİAD ortak toplantısında Enstitü Başkanı Strobe Talbott, Başkan Yardımcısı Martin İnydik de Afganistan ve Pakistan konusunda birer konuşma yaptı. (Açılım Kıskacı, Erol Bilbilik, Kırmızı Kedi Yayınevi, 1. Basım, Ağustos 2010. s.55-58)

Şimdi de Bahçeşehir Üniversitesinin web sitesinden Süheyl Batum’un da, aktif biçimde yer aldığı bir dizi organizasyon ve etkinliğe daha yakından bakalım.
Siyaset Okulu Amerika

Bahçeşehir Üniversitesi Hükümet ve Liderlik Okulu’nun geleneksel programı “Siyaset Okulu”nun yurtdışı uzantısı olan “Siyaset Okulu Amerika” sertifika programı 2006 yılında başlamıştır ve ilk Siyaset Okulu öğrencilerinin katılımıyla Amerika Birleşik Devletleri’nde büyük bir başarı elde ederek gerçekleştirilmiştir. Programımız her sene olduğu gibi bu sene de Amerika Birleşik Devletleri başkenti Washington, DC eyaletinde gerçekleşecektir.

Programımızın maksadı Türk dış politikasının en önemli unsurlarından ve en önemli diyalog alanlarından biri olan Amerika Birleşik Devletleri’nin siyasi, sosyal, idari, ekonomik dinamikleri hakkında birinci dereceden bilgi alarak bu konuları ve Amerika Birleşik Devletleri siyasi sisteminin işleyişini öğrenmektir.

Program “Siyaset Okulu“nun diğer yurtdışı programlarından farklı olarak siyasi kuruluşların yanı sıra iş dünyası, enstitüler, ABD Temsilciler Meclisi ve Kongresi, “Think-Thank” kuruluşları ve lobiler ile çeşitli yuvarlak masa toplantılarının düzenleneceği bir program olarak dizayn edilmiştir.

Program esnasında Amerika’da lobilerin önemi, yasama, yürütme ve yargı erklerinin sistematik farklılıkları, Senato ve Temsilciler Meclisi arasındaki güç dengeleri, Başkanın fonksiyonu, sistemin işleyişi esnasında karar alma sürecinin oluşturulması, Amerika’daki lobilerin ve sivil toplum örgütlerinin iç ve dış politikaya etkisi gibi birçok konuda toplantılar yapılmaktadır.

İki hafta sürecek olan programın katılımcıları daha önce gerçekleştirilmiş olan ‘Siyaset Okulu’ programlarına katılmış olan kişilerdir. Öğrencilerin, programda amaçlanan konularda gelecekte Türkiye’ye liderlik yapabilecek uluslararası ilişkiler uzmanları olmaları beklenmektedir.

Program esnasında Washington Institute, Hudson Institude, ATAA (Assembly of Turkish American Association), FDD (Foundation for Defence of Democracies), CATO, The Century Foundation, TUSIAD USA, Livingston Group, Southfive Halkla İlişkiler gibi birçok think-tank kuruluşunun yanı sıra Amerikan Senatosu, Temsilciler Meclisi, Amerikan Yüksek Mahkemesi, Amerikan Kongresi, Türkiye Büyükelçiliği gibi resmi kurumlar ziyaret edilerek, işlevleri hakkında bilgi alınmaktadır.

http://www.bahcesehir.edu.tr/amers/program/id/02#

Süheyl Batum’un da Danışma Kurulu içinde yer aldığı Bahçeşehir Üniversitesi Amerikan Araştırmalar Merkezi’nin partnerleri ise CIA’nın yan kuruluşu RAND Corporation (http://www.rand.org) ve Neoconların kurduğu Demokrasi Savunma Vakfı (Foundation For Defense Of Democracies). Bu küresel ortak ilişkilerini, açık seçik web sitelerine koymaları da çok ilginç.

http://www.bahcesehir.edu.tr/amers/partner

Bahçeşehir Üniversitesi Amerikan Araştırma Merkezi’nin Danışma Kurulu Başkanı Zeynel Abidin Erdem. Kurulda Süheyl Batum’un yanı sıra G. Lincoln McCurdy, Clifford D. May, Jason Epstein, Mark Dubowitz, Michael Makovsky, David Mack, David Araon, Eser Karakaş, Nilüfer Narlı, Sami Kohen, Nüzhet Kandemir gibi isimler yer alıyor.

http://www.bahcesehir.edu.tr/amers/kurul

Son olarak Süheyl Batum’un Fethullah Gülen’in en stratejik organizasyonu “Abant Platformu” toplantılarının “Vesayet ve Demokrasi” başlığıyla 3-4 Aralık 2004 tarihinde gerçekleştirilen “Brüksel Abant Platformu” toplantısının katılımcıları arasında yer aldığını hatırlatmak istiyorum. Süheyl Batum ile birlikte Brüksel Abant toplantısına katılanlar arasında Ali Bulaç, Eser ve Işıl Karakaş, Mehmet Altan, Nilüfer Göle, Soli Özel, Doğu Ergil, Mehmet Sağlam, Zeyno Baran, Ali Müfit Gürtuna, İngmar Karlsson gibi kişiler bulunuyordu.

http://www.abantplatform.org/index.php/ ... content/96

CHP’nin Atlantik ötesi ve AB’deki güç odaklarıyla hemhal olmuş yeni yöneticilerini incelediğim dizi yazının dördüncüsü burada tamamlanmış oluyor. Yazımın beşinci ve son bölümünde bu bilgiler ışığında küresel işbirlikçi Neo Kemalist yeni CHP yapılanmasıyla ilgili genel bir değerlendirme yapacağım

Dr. Ali Rıza ÜÇER





Yeni CHP'nin Yeni Yönetimi – 5


Yeni CHP’nin Yeni Yönetimi dizinin ilk bölümünün giriş paragrafında; “CHP’deki son operasyonla ilgili olarak Kemal Kılıçdaroğlu “Partide korku imparatorluğuna son verdik şimdi sıra Türkiye’de” müjdesini verdi. Yeni CHP’nin Batıya (AB/ABD) daha başarılı biçimde eklemlenebilmesi için yönetime taşınan yeni yöneticilerinin çoğunluğunun ortak özelliği CHP’nin geleneksel Cumhuriyetçi/Devletçi/Devrimci/Milliyetçi/Halkçı/Laik çizgisi “Altı Ok” dışında olmaları.

CHP’nin ekseninin Kemalizm’den Yeni Kemalizm’e (Neo Kemalizm) kaydırılmasında rol alacak yeni aktörlerin tanınması, sürece ışık tutması bakımından da önem taşıyor” demiştim. Süreç o kadar hızlı gelişiyor ki CHP’nin yeni yöneticileri ileri sürdüğüm iddiaları kanıtlamak için adeta birbiriyle yarışıyor.

:arrow: Yeni CHP'nin Yeni Yönetimi - 1

CHP’nin yeni Genel Sekreteri Süheyl Batum’un BDP’den gelen sol blok (!) önerisine sıcak yaklaşmasının ardından CHP tabanından gelen sert tepki nedeniyle Kemal Kılıçdaroğlu şimdilik ittifakın söz konusu olmadığını söylemek zorunda kaldı, iyi de oldu. Hatırlayacağınız gibi 1991 genel seçimlerinde HEP ile yapılan ittifakta SHP oyların yalnızca % 20′sini alarak DYP ve ANAP’ın ardından üçüncü parti olmuş ve yalnızca 88 milletvekili çıkarabilmişti.

http://www.belgenet.net/ayrinti.php?yil_id=11

Erdal İnönü’nün başında olduğu SHP’nin 1989 yerel seçimlerdeki büyük başarısının ardından gelen bu hezimetin temel nedeniyse, Cumhuriyetimizin temel değerlerine, ulusal bütünlüğümüze açıkça tavır alan ve PKK ile organik bağı olan HEP ile yapılan ilkesiz ittifaktı. Şimdi CHP’nin BDP ile ittifakı için Atlantik ötesi ve AB’den akıl alan yeni CHP yöneticilerinin1991 deki başarısızlık tablosunu hiç unutmamalarını dilerim.

1991 seçimlerinde DSP’nin % 10 seçim barajını aşarak meclise milletvekili sokmasının, CHP’nin geleneksel seçmeninin sandığa küstürülmesinin ve CHP oylarının DYP’ye kaymasının temel nedeni de CHP’yi rotasından saptıran bu ilkesiz ittifaktı. HEP, bu ittifak ile meclise 18 milletvekili sokmuştu. Leyla Zana’nın TBMM’nin açılışında Kürtçe yemin teşebbüsü, HEP’li milletvekillerinin SHP’nin onayı olmaksızın Paris Kürt Konferansı’na katılmaları ve 21 Mart 1992′deki Nevruz olayları sonrasında bu talihsiz ittifak kısa sürede sonra sona ermiş, başta Erdal İnönü olmak üzere SHP yöneticileri bedelini halka ödettikleri hatalarıyla baş başa kalmışlardı.

http://www.turkcebilgi.com/sosyaldemokr ... nsiklopedi

Ancak bu ilkesiz girişim günümüze kadar etkisini sürdürerek CHP’ye güven soruna yol açtı. Deniz Baykal’ın en büyük başarısı CHP’yi böylesi marjinal bir konumdan, Türkiye partisi konumuna geri getirmesiydi. Şimdi yeni CHP’nin yeni yöneticileri 20 yıl önce yapılan hataları küresel güç odaklarının telkinleriyle yinelemek için sabırsızlanıyor ne yazık ki. Velev ki böylesi bir ittifak CHP’nin oylarını artıracak olsun (ki asla böyle bir durum söz konusu değildir) sırf oylarımız artsın diye CHP’nin ulusal bütünlük, laiklik gibi temel ilkelerinden gözünü kırpmaksızın ödün vermesi siyasal etiğin hangi ilkesiyle bağdaştırılabilir? Rotasından saptırılan böyle bir CHP, Türkiye Cumhuriyetinin temellerini sarsan ağır sorunlara nasıl çözüm üretebilir?

Deniz Baykal’ın kaset komplosuyla genel başkanlıktan uzaklaştırılmasının temel nedeni, ABD ve AB ittifakının (NATO) Irak’ı vahşi biçimde işgali sürecinde Türkiye’ye dayatılan 1 Mart Tezkeresinin ret edilmesinde başrol almasıydı.

AKP Hükümeti ve TSK’ya rağmen Baykal’ın CHP grubunu tezkerenin ret edilmesi için harekete geçirmesi ve bu çıkışın AKP’li milletvekillerini de etkilemesi nedeniyle tezkere ret edildi. Burada hükümet ve TSK’nın taleplerine rağmen tezkerenin desteklenmesi için Milli Güvenlik Kurulu’na tavsiye kararı çıkartma girişimine engel olan dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer‘in etkisinin de hatırlanması gerekiyor. Küresel güç odakları o gün Baykal’ın kontrol edemedikleri bu onurlu duruşunun hesabını sormak için not aldılar ve günü gelince de gereğini yerine getirdiler. Bülent Ecevit’in 2002 yılında tasfiye edilmesinin nedeni de Irak konusundaki tavrıdır.


Irak’ı parçalamak için tezgâhlanan ve demokrasi alalamasıyla dünya kamuoyuna yutturulan ABD/AB emperyalist işgalinden kısa süre sonra Irak Geçici Hükümet Konseyi Başkanlığına getirilen işbirlikçi Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri Celal Talabani, şimdi Irak Devlet Başkanı. Paris’te Kemal Kılıçdaroğlu ile Celal Talabani arasındaki süpriz(!) görüşmeyi (tıpkı Atatürk Havaalanındaki Kemal Derviş, Kemal Kılıçdaroğlu sürpriz görüşmesi gibi) değerlendirmek için 2003 yılı kasımında yazdığım “Irak Trajedisi ve Çifte Standartlar” yazımı hatırlatma gereği duydum. Bu nasıl bir demokrasi harekâtıdır ki, masum 1 milyon Iraklı hayatını kaybetmiş, 4 milyon Iraklı yerinden yurdundan olmuş, Irak yerle yeksan olduktan sonra, üç parçaya ayrılmıştır.

Türkiye Cumhuriyetinin bütünlüğünü de ağır biçimde tehdit eden BOP planı domino etkisi ile komşu ülkeleri sarsacak etkiler yaratmıştır. Sosyalist Enternasyonal gibi kulağa hoş gelen örgütlerin altını kazıdığınızda ortaya çıkan gerçek yalnızca, emperyalizmdir. O nedenledir ki emperyalist güçlerin Paris’teki cicili bicili toplantılarında sözde sosyalist özde feodal bir düzenin işbirlikçi aşiret reisi Celal Talabani gibi aktörlerin parlatılması ve yeni CHP’nin yeni yöneticileriyle buluşturulması hiç de sürpriz değildir.

http://kamyon.politics.ankara.edu.tr/de ... ydd/65.pdf

Yakında Mesud Barzani ile Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’nin diğer yeni yöneticileri arasında da sürpriz bir görüşme olursa şaşırmayın. Her şey çağdaş sosyal demokrat-sol yeni yapılanmanın başarıyla hayata geçirilmesi için nasılsa. Sakın Kuzey Irak Kürdistan Yönetimi Anayasası’na, “çıkarılacak yasalar şeriata aykırı olamaz” diye hükümler koydu, erkekler için şeriatın tanıdığı haklar doğrultusunda çok eşli evlenmelerin yolu açıldı” diye muhafazakâr yorumlar yapmaya kalkmayın. Yeni CHP’nin yeni yönetiminde bu türden modası geçmiş görüşlere yer yok artık.

Türban, çarşaf açılımları, laikliğin tehdit altında olmadığı söylemleri, cemaat ve tarikatlara sıcak mesajlarla CHP yelkeni iktidar rüzgârıyla şişiriliyor. Bakın Kemal Derviş’in, Asaf Savaş Akat, Deniz Gökçe, Taner Berksoy’la birlikte “düşünsel takım”ında yer alan, Sencer Ayata’nın kayınbiraderi neoliberal iktisatçı ve yeni CHP’nin yeni Genel Başkan Yardımcısı Hurşit Güneş de, muhafazakârlar (yani bizim gibi dinozorlar) kenara çekilse halk akın akın CHP’ye koşar diyor. CHP’nin önünü tıkıyormuşuz. Bu nedenle de aşılmamız gerekiyormuş.

Son zamanlarda medyada sıkça gündeme gelen ABD’nin AKP hükümetinin İran ve İsrail ile ilgili tutumu nedeniyle rahatsızlık duyduğu, bu nedenle ABD ile uyumlu bir CHP’yi destekleyebileceğine ilişkin yazı ve yorumlar oldukça dikkat çekici. Cumhuriyet gazetesinde Eylül ayından beri art arda yazıları yayımlanan İsrail ve ABD’nin Ortadoğu girişimlerine siyasal ve düşünsel taban oluşturmak amacıyla kurulan WINEP Türkiye Araştırma Programı Direktörü Soner Çağaptay’ bu bağlamda dikkat çekici. Çağaptay’ın gerek CHP, gerekse AKP için Atlantik ötesi telkinleri dillendirdiği yazıları Cumhuriyet gazetesinde o kadar “kör gözüm parmağına “bir hal aldı ki, sonunda Cumhuriyet gazetesi Çağaptay’ın yazılarındaki “WINEP” kimliğini kaldırmak zorunda kaldı.

http://www.ilk-kursun.com/2010/10/winep ... una-girin/

“WINEP”, İsrail ve ABD’nin Ortadoğu girişimlerine siyasal ve düşünsel taban oluşturmak üzere kuruldu. T.C. yöneticileri bu örgüte sıkça konuk olur. WINEP elemanları İstanbul’da, ARI ve TESEV konuğu olurlar. Her yıl Özal’ı ve onun Ortadoğu “aktif” politikasını anarlar. Alan Makowsky, Ortadoğu işgalinde ABD’ye danışmanlık yapmıştır. İstanbullu Musevi, istihbarat görevlisi Kürt destekçisi Henry Barkey (Fuller ile Öcalan için İtalya yollarına düşmüştü) de etkindir. Henry Barkey siyasal yaşamımızın değişen dinci siyasetçilerini, liberallerini evinde ağırlamış; Hakan Yavuz’u, Şerif Mardin’i, Sabancı Üniversitesinden Ahmet Evin’i, RAND’dan Sabri Sayarı’yı ABD Deniz (Kuvvetleri) Kulübünde buluşturmuştu.

WINEP Türkiye Bölümü’nün başına 2003 yılında Soner Çağaptay, yardımcılıklarına Ayca Arıyörük, Düden Yeğenoğlu, Nuray Nazlı İnal ve danışmanlığa Mark Parris getirildi. WINEP’te eğitime Alb. Haluk Sahar, Alb. Salahattin İbaş, Yüzbaşı Orhan Babaoğlu, Alb. Bertan Nogaylaroğlu, emniyetten Emrullah Uslu, Duygu Sezer ve Ersel Aydınlı (Bilkent Ünv) katıldı.”

(Mustafa Yıldırım, project democracy, sivil örümceğin ağında, 20. Özel Basım, s. 147, Ulus Dağı Yayınları-UDY, Ankara 2009)

Cumhuriyet gazetesinde 17 Kasım 2010′da manşetten verilen Eski ABD Büyükelçisi Eric Edelman’ın “AKP’yi şımartmaya artık son vermeliyiz” açıklamasını da bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Şimdi bu haberi dikkatle okuyalım.

Eric Edelman, Washington’ın AKP hükümetini şımartmaktan vazgeçmesi gerektiğini söyledi. ABD’deki muhafazakâr düşünce kuruluşu Dış Politika Girişimi’nin yıllık konferansında Ortadoğu’ya yönelik bir panelde konuşan Edelman, AKP’nin giderek otoriter eğilimler gösterdiğini ve Türkiye’de yargı, medya ve ordunun saldırı altında olduğunu ifade etti.

Edelman, “AKP hükümetini şımartmaya son vermemiz gerektiğini düşünüyorum. AKP’nin, ABD için, ABD’nin AKP’ye olduğundan daha fazla önem taşıdığına inanmalarına izin vererek kendimiz için büyük siyasi ve ahlaki bir tehlike yarattık. Bu saçmalık çünkü bir dizi konuda Türkiye kesinlikle ABD’nin desteğine ihtiyaç duyuyor” diye konuştu.

ABD’nin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile dostluk kurmaya çalışması gerektiğini söyleyen Edelman, Kılıçdaroğlu’nun parti içinde bazı değişikliklerin ardından gerçek bir muhalefet lideri olabileceğini de belirtti. Türkiye’nin bugün temel kimliği ile ilgili büyük ve çekişmeli bir tartışma içinde olduğunu ifade eden Edelman, bunun ülkenin uluslararası sahnede kendini nasıl gördüğü konusunda önemli bir faktör olacağını vurguladı.

Edelman, Başbakan Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “temel ideolojik eğilimlerinin Türkiye’yi mevcut yola soktuğunu ve bunun devam edeceğini” söyledi. Türkiye’nin 1950’lerden bu yana “kusurlu bir demokrasi” olmayı sürdürdüğünü ifade eden Edelman, Ergenekon, Balyoz gibi davaların hükümet karşıtlarını mahkemeye göndermek için kullanıldığını, Fethullah Gülen cemaatinin polis ve istihbarata sızdığını, on binlerce insanın dinlendiğini ve ülkede bir “korku iklimi” oluştuğunu vurguladı. Politikadan sorumlu eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı, “Bu davalarda olabilecek zerre kadar doğruluk payı da kanıtların imal edilmesi yüzünden geride kaldı” dedi.

Türkiye Cumhuriyetini böylesi korkunç bir uçuruma yuvarlayan dış güçlerin timsah gözyaşlarına bakar mısınız? Günaydın, yeni mi fark ettiniz olan bitenleri. Ne oldu da durup dururken at değiştirme ihtiyacı duydunuz? Oysaki dere geçerken at değiştirilmez biliyorsunuz. Yoksa AKP’ye, “Sözümüzden dışarı çıkarsan CHP’ye destek veririz” mesajı mı veriyorsunuz?

Bu haber ve yorumlar CHP’deki “İkinci Cumhuriyetçi” dönüşümün (metamorfoz) dış dinamiklerini göz önüne seriyor. CHP’nin Cumhuriyetçi, Kemalist, Altı Ok ilkelerini benimseyen tabanı ve örgütleri tırpanlanacak, küresel işbirlikçi, post modern, neoliberal bir yapılanma ile ABD/AB emperyal sistemine eklemlenmesi sağlanacak. CHP’ye iktidar yolu açılacak. Uyusun da büyüsün ninni, tıpış yürüsün ninni.

Cumhuriyet mitinglerine akan CHP’nin gerçek tabanı yüz binlerin “Ne ABD Ne AB, Tam Bağımsız Türkiye!” haykırışları bastırılacak, CHP düzenin dümen suyuna sokulacak. Bakın küresel efendilerimiz AKP’yi azarlıyor, CHP’ye yol açıyor diye zil takıp oynayacak yeni CHP’ye destek veren yeni mütareke aydınları. MHP’nin oyunun dışına itildiği, BDP sosuyla zenginleştirilen AKP/CHP ikili sisteminin ince ince tezgâhlandığı yeni dönem kurgusuna tanık oluyoruz. Bir sosyal mühendislik laboratuarında Türkiye dış güçlerin plan ve programıyla yeniden biçimlendiriliyor.

Oyunun amacı açık seçik görülüyor. Irak’taki operasyonun ABD ve müttefiklerine bedeli oldukça ağır oldu. Şimdi Türkiye için kansız, savaşsız bir bölme, ayrıştırma, parçalama operasyonu devreye sokuluyor. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor ve Anadolu Türk-Kürt İslam Federasyonu tezgâhlanıyor.

Bu oyunu bozmak için Mustafa Kemal Atatürk’ün, Cumhuriyet ilkelerine sıkı sıkıya sarılmak, örgütlenmek ve direnmek gerekiyor. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni bir kez daha okuyup yaşama geçirmenin tam sırasıdır.

http://www.ataturkungencligehitabesi.com/


Dr. Ali Rıza ÜÇER

Re: CHP'ye Amerikancı tuzak / Soros’un yeni gözdesi Kılıçdar

İletiGönderilme zamanı: Çrş Ara 01, 2010 14:22
gönderen Başkomutan

Liberal Kürtçü Y-CHP..C

Sırrı Sakık’ın demediğini, Kemal Kılıçdaroğlu ile yardımcısı Gürsel Tekin der mi sizce?!..

Hani şu, “Varlığım Türk varlığına armağan olsun, Ne Mutlu Türküm diyene..” meselesi...

Hadi bakalım, söylesinler!..

Sermaye ağalarının matbuatında, “Kılıçdaroğlu açılımına” şak şak korosu devam ediyor..

Ak Parti’nin liberal kanadından alkış tutan “sol görünümlü açılımcı!!” akademisyen ünvanlı muhterem zevat, CHP üzerinden ahkam kesiyor.
Bunlara göre...

CHP’nin büyük bir tabanı, Yeni CHP ile Kılıçdaroğlu’nun “yol haritasından” çok memnun!.. Bu zevatın, milletin aklına takmak istediği saplantı böyle.. CHP’ye oy verenlerin büyük çoğunluğu, Kılıçdaroğlu’nun “Yeni Habur kapısı” arayışlarından çok memnunmuş!. CHP içerisinde, sayıları çok az olan(!) ulusalcı kanat şikayetçiymiş durumdan ama, önemi yokmuş..

Demek ki, mesela o İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere.. Şehir meydanlarını dolduran milyonlarca insan.. Ellerinde Atatürk posterleri, Türk bayrakları olan milyonlarca CHP’li..

Aslında Kılıçdaroğlu’nun bu Ahmet Kaya-BDP eksenli politikalarını.. ABD-AB teslimiyeti odaklı CHP açılımlarını bekler dururlarmış!..

Sermaye ağalarının tv’lerinde başlatılan seferberlikle, milletin aklına kazınmak istenen tema bu!.. CHP’lilerin kafası da karışmıyor değil hani!.. Bir kısım “iyi CHP’linin ağzında bile “Ne yapsın kardeşim, Kemal bey Tayyip’in elinden silahı almak için onun hedefindeki kitleyi feht etmeye çalışıyor.. Bu iktidar gitsin de nasıl giderse gitsi!..” lafları başlamış durumda..!

Saf olmayın arkadaş!..

Hangi Ak Partili’den oy alabilirsin!!?

Doğu ve Güneydoğu oyları için Ak Parti bile yekten BDP’ye teslim olmuyor da sen nasıl olur da PKK partisi ile cilveleşmeye onay verirsin!!?

BDP-CHP işbirliği olsa, Doğu ve Güneydoğu CHP’ye mi oy verecek yoksa PKK’lılar mı daha güçlü olarak TBMM’ye gelecek!..

Varsayalım, bu işbirliği ile PKK CHP üzerinden koalisyon ortağı olacak!.. Sonra!!?

CHP seçmeni, bu parti tablosu ile sandığa gittiğinde kime oy vereceğini bilmek zorunda..

Hem de sığ değerlendirmeler yapmadanuzun uzun düşünerek.. Eskiden kısaca “SHP” deniliyordu şimdi matluba uyup adını daha bir alengirli hale getirdiler.. Sondaki “C” Cephe.. Hani DHKC’nin “cephesi” gibi!..Yani?..

Yanisi bir tarafta “PKK sıcaklığı!..” beri yanda da öteki terör gurubuna selam çakma gibi bir durum.. Hepsinden ötesi, liberal, küresel sermayeye eyvallah!..

İşte Kılıçdaroğlu konsepti ile Yeni Ce Ha Pe!.. Neokemalizm!! Dinci liberalizme, patron muhafazakar demokrat iktidara karşı.. Libo-sosyaldemokrat muhalefet!..

Yeni CHP “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” der mi?.. Deniz Baykal, partiyi fazla kırıp dökmeden uyarırken şöyle diyor..

“Muhalefette görevim yok diye düşünürsen, iktidar olmak için kestirme yollar aramaya kalkarsan, iktidar olmanın kestirme yolları, sihirli değnek dokunuşuyla birden bire iktidara gelme hevesleri, hesapları, sizi çok ciddi yanlışlıklara sürükleyebilir. CHP’yi değiştirerek, dönüştürerek, bozarak ne CHP’ye iyilik yapmak mümkündür ne de Türkiye’ye iyilik yapmak mümkündür

Tabloya bakın...

Sanki şöyle bir hazırlık var.. BDP’liler seçimlere doğru cümbür cemaat hülle içinde CHP kadrolarında yer almaya başlayacaklar.. Sözünü ettiğim BDP, bugün partinin vitrininde olanlar değil.. İmralı-Kandil onaylı yeni isimler, yeni kadrolar.. BDP için farketmez.. Şimdi ön planda olanlar da, İmralı onaylı figüranlar değil mi!!?

ABD-AB bunu öngörüyor..

Libo-soyal demokrat Kürtçü Parti mi!!

Muhafazakar demokrat-Liberaler mi!?..

Kırk katır mı kırk satır mı?..

Bu yoldan çıkış, CHP’li seçmenin partisinin tepesine dur demesi ile ancak mümkündür..

Behiç KILIÇ
29 Kasım 2010 / YENİÇAĞ







Ahali YCHP ve Kılıçdaroğlu için ne diyor..?

Avukat Fuat Turgut’un satırları.. “CHP’nin Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’ndan;

1- “Türk Milleti, Yüce Türk Milleti “...

2- “Türkiye’de yaşayan herkesin üst kimliği Türk’tür”...

3- “Tevhid-i Tedrisat (Eğitim Birliği) Kânunu, eğitim sistemimizin ana unsurudur, vaz
geçilemez”...

4- “Ne mutlu Türk’üm diyene”!

5- “Yabancılara verilen stratejik kuruluşlarımızı (Ör.TELEKOM...) geri alacağız”!

6- “Yabancılara toprak satışlarını durduracağız”!

7- “Vakıflar Kânunu ihanetine son vereceğiz”!

8- “Fitne Ocağı Fener Rum Partrikanesi’nin/ Bartholomeos’un EKÜMENİK’lik faliyetlerini Lozan Antlaşması sınırlarına çekeceğiz”!

9- “Toprak reformu yapacağız”!

10- “Öğrencilerimizi cemaat evlerinden/yurtlarından kurtaracağız”! gibisinden bir cümle duyan var mıdır?

* * *

Bir başka okurun satırları..

“Oyunu bile veremeyen birini usulsüzlük dosyalarıyla kim parlattı? Niçin? Kılıçdaroğlu’na o dosyaları kim niçin el altından verdi?

1. BOP’a engel görülen Baykal tasfiye
edilmedi mi?

2. Yerine uygun, Türkiyeli bir Kürt parlatılıp, getirilmedi mi? (Gürsel Tekin gibileriyle kadrosu da Kürt)

3. Kılıçdaroğlu AKP’li varoşlardan cidden oy alabilir mi???

4. Çizmek istediği yol, PKK’yi meclise getiren, eski SHP’lileri andırmıyor mu?

5. Kılıçdaroğlu Kürtçü ve neoliberal ekonomik bir rotayla Erdoğan’a nasıl muhalefet yapacak?

6. Atatürk milliyetçisi olmayan biri AKP’ye neyle muhalif olacak?

7. CHP’ye oy veren Atatürkçüleri ne ile kandıracak?

8. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu BOP projesinde figüran değil mi?

* * *

Bir başka okur mesajı, Kılıçdaroğlu’nun kurmayı Umut Oran’la ilgili..

“İşadamı Umut Oran, CHP’nin halktan tamamen koptuğunu savunuyor... Annesi Diyarbakırlı olan Oran, Kürt sorununa bakışını anlatırken öncelikle partisinin bu konuda bir açılım yapması gerektiğini söylüyor. Oran’a destek vermek için eşlik eden Soros destekli TESEV Araştırma Direktörü, Koç Üniversitesi Küreselleşme ve Demokratikleşme Araştırma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman. (Kılıçdaroğlu’nun akıl aldığı kişi!..)

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Alarko Holding Yönetim Kurulu Başkanı İshak Alaton ’un (Bu kişi her dönem iktidarlarının yanında yer almayı başaran kişiliğiyle ön planda), Yeni CHP ve Umut Oran’la ilgili değerlendirmeleri de dikkat çekici.Alaton diyor ki,

“Eğer yeni CHP yönetimi bunları başarırsa Türkiye rahatlayacaktır. O zaman CHP iktidar alternatifi olacak; AKP de, artık çağdaş bir muhalefetle karşılaşacağı için yeniden atılım yapacak, iki parti arasındaki rekabet Türkiye’yi kanatlandıracaktır... O zaman Kıbrıs, Kürt, laiklik sorunlarımız hallolacak, Türkiye AB üyeliğine ulaşacaktır... Sayın Kılıçdaroğlu, yoksullukla mücadelenin ancak ekonomik büyüme ile, pastayı büyütmekle mümkün olabileceğini söylemeli... Kürt’e Kürt, Alevi’ye Alevi deme cesaretini kendinde bulmalı... CHP’nin geleceği hakkında iyimserim. Kadrosuna aldığı Faik Öztrak, Umut Oran gibi yeni isimlerden çok ümitliyim. En büyük atılımı yapma vakti geldiğinde Kemal Derviş’i de yanına alabilmelidir


Bu muhteremlerlerle kolkola olan bazı akademisyenler,CHP’nin yeni yol haritasından parti tabanının çok memnun olduğunu söylüyorlar!..

CHP’li seçmen nerede durduğunu partisinin tepesine hisettirmelidir..

Hissettirsinler ki, CHP, Atatürk’ün rotasından taşınmasın...

Behiç KILIÇ
30 Kasım 2010 / YENİÇAĞ

Re: CHP'ye Amerikancı tuzak / Soros’un yeni gözdesi Kılıçdar

İletiGönderilme zamanı: Çrş Ara 01, 2010 14:24
gönderen Başkomutan

Y-CHPLiboC’nin muhteşem tipleri


İktidara yamanmış, Ak Parti’ye akıl verenler şimdi de Kılıçdaroğlu’na yol gösteriyor!.. Bu “rahatlık” neden?.. CHP’nin yeni kadrosundan elbette..
Bu “kadro”yu sık sık anmak gerekir.. Öyle yapalım..

“... Umut Oran, Amerikan Ulusal Demokrasi Vakfı ( NED) / CIPE destekli Ekonomistler Platformu’na da danışmanlık yapıyor. Ekonomistler Platformu, Tuna Bekleviç’in Başkanlığında 2023 yılında Türkiye’yi yönetecek gençleri keşfetmek ve ülke yönetimine katmak amacıyla kurulduğu söylenen “Anadolu’nun Genç Liderleri Hareketi”ne ardından da Güçlü Türkiye Partisine (GTP) evrildi.

Ekonomistler Platformu Başkanı Tuna Bekleviç ve genel sekreter Mahir Toprak, 11 Temmuz 2005’te, DPT’nin yeniden yapılandırılması çerçevesinde Türkiye’yi eyaletlere ayıracak olan “Bölgesel Kalkınma Ajansları” üzerine bir duyuru yayımladı.

” 2 Temmuz 2005 tarihinde kabul edilerek yasalaşan “Bölgesel Kalkınma Ajansları Yasa Tasarısı”nda bir takım değişiklikler yapılmalı ve DPT’nin bölge teşkilatları şeklinde tasarlanmış olan Kalkınma Ajansları daha bağımsız ve merkeziyetçilikten uzak bir anlayışla teşekkül edilmelidir.

Eyaletlere bölünmenin fiilen savunulduğu bu duyuruda:

“DPT, 26 bölgedeki Kalkınma Kurulları’nda danışmanlık sağlayan bir Kalkınma Danışma Kurulu haline gelmektedir. Kalkınma Kurulu bünyesinde: Dokuzlar bölgesi kalkınma grubu, sınır bölgesi kalkınma grubu, AB uyum grubu, AGORA projesi kalkınma grubu, yabancı sermaye grubu, yönetişim grubu, tarım hayvancılık kalkınma grubu, sanayi kalkınma grubu, turizm kalkınma grubu, bilişim teknoloji kalkınma grubu, enerji ve yer altı kaynakları kalkınma grubu, lojistik kalkınma grubu” na yer verilmesi gerektiği açıklandı.

Ekonomistler Platformu, Ocak 2008’de “Ekonomi Politikaları Enstitüsü’nü (EPE)” kurdu. Platformun EPE ile ünlü isimlerin katılacağı aylık programlar düzenleyerek ekonomiye projeksiyon yapması hedeflendi. Projenin hedefi, EPE’de hazırlanan ders programlarıyla, küresel ekonomi politikaları açısından Türkiye’nin önünde bulunan koşullar, imkanlar ve riskleri ortaya koyarak AB’ye entegrasyona katkıda bulunmaktı.

2008 yılının ilk programında teorik bilgilerini ve pratik deneyimlerini EPE katılımcılarına aktaracak konuklar arasında Umut Oran’ın yanı sıra Eser Karakaş, Cengiz Aktar, Mehmet Altan, Rüştü Saraçoğlu, Tezcan Yaramancı, Esra Largo, Erdoğan ve Emre Alkin gibi isimler göze çarpıyordu.

Umut Oran, Soros destekli ARI’nın kuruluş yıldönümünde boy gösteriyordu.

CHP Genel Başkanlığına soyunurken Orta Doğu’da İsrail’in elini güçlendirmek için uydurulan QIZ’in (Qualified Industrial Zone-Nitelikli Sanayi Bölgesi) Güneydoğu Anadolu’da kurulması için Amerikan Elçisi J. Jeffrey’den yardım istiyor.

Hillary Clinton ve Jeffrey ile Güneydoğu’da demokrasi, Irak’ta güvenlik konularını görüşüyordu...


Merak etmeyin CHP’li ulusalcılar!

Parti emin ellerde!

Behiç KILIÇ
01 Aralık 2010 / YENİÇAĞ

Re: CHP'ye Amerikancı tuzak / Soros’un yeni gözdesi Kılıçdar

İletiGönderilme zamanı: Cum Ara 03, 2010 5:26
gönderen Başkomutan
Yeni CHP öykü değil gerçek, belgeleriyle

Bazıları, CHP’deki yöneticilerin tek tek nasıl Amerikancı, İkinci Cumhuriyetçilere yakın, hatta Avrupacı ve özel sektörcü olduğunu, geçmişe yönelik öyküler yazarak, kanıtlama çabasında

Öğütme değirmeni dönüyor!

Bunların hiçbirine fırsat vermemek gerekir…

Şu kadarını söylemek isterim: En kötü CHP iktidarı bile herhangi bir AKP iktidarından bin kez iyidir.

**

Orhan Bey,

Yazınızda bizi (ad vermeden) geçmişe yönelik öyküler yazmakla, yeni CHP yöneticilerini değirmen misali öğütmeğe çalışmakla suçluyorsunuz. Şahsen yazdığım “Yeni CHP’nin Yeni Yönetimi” dizi yazısı belgelere dayalıdır, kanıta dayalıdır. Bu nedenle yazdıklarım geçmişe yönelik öyküler, uydurmalar değil, gerçeğin ta kendisidir.. http://www.ilk-kursun.com/konu/ilk-kurs ... riza-ucer/

En kötü CHP iktidarı bile herhangi bir AKP iktidarından iyidir diyorsunuz. Neden “bu ülkenin aydınlık insanları” en kötüsü bu, siz daha az kötü olana şükredin cenderesinde ızdırap çekmeye devam etsin ki?

    Bakın CHP’nin İkinci adamı Gürsel Tekin ne diyor. “Üniversiteye türban girdiyse bunun mimarı Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları olmasa YÖK bunu yapabilir miydi?” Tekin, kimse türbanın rantını yemeğe kalkmasın, biz yiyeceğiz demeye getiriyor, bunda da yanılıyor. Bu ne menem bir açıklamadır söyler misiniz. http://www.ilk-kursun.com/2010/11/gurse ... arogludur/

YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve AİHM kararlarına rağmen türbanı oldubitti bir genelgeyle üniversiteye sokarak hukuku açıkça ihlal etmesine CHP yöneticileri nasıl sahip çıkabilir? Şimdi elini verip kolunu kaptıran yeni CHP yöneticileri türbanın ilköğretime, Meclise ve diğer kamusal alanlara sokulmasına karşı nasıl bir duruş sergileyecek?

Kılıçdaroğlu başta olmak üzere yeni CHP yöneticilerinin laiklik tehdit altında değildir, biz cemaatlere ve tarikatlara karşı değiliz ama onların siyaset yapmasına karşıyız demesini nasıl içimize sindireceğiz?

Kılıçdaroğlu’nun ” Turgut Özal’ da bürokrat kökenliydi, ancak özellikle ekonomideki başarılı uygulamalarının izleri bugün hala görülüyor.” demesini nasıl içimize sindireceğiz. Yeni CHP Özalist ekonomik-sosyal politikaların yeni versiyonunu mu hayata geçirecek? http://www.ilk-kursun.com/2010/11/kilic ... sariliydi/

AKP’nin ekonomik-sosyal politikalarına övgüler düzen CHP’nin yeni idelogu Sencer Ayata, Özcan YÖK Başkanı olduğunda “Neden ona herkes saldırıyor? anlayamıyorum, oysa ki çok iyi bir bilim adamıdır “diye ona sahip çıkmamış mıydı. http://www.ilk-kursun.com/2010/10/chpde ... i-destegi/

TRT’nin çanak programında sahte haham, meczup, Ergenekon gizli tanığı Tuncay Güney’in karşısına çıkmaktan imtina etmeyen Fikri Sağlar’ın Güney’in CHP için Cesur Hırsızlar Partisi diye hakaretlerie gülerek başını sallamasına ne diyorsunuz? Şimdi O Fikri Sağlar partiye geri dönüyor.


Ya Abdullah Öcalan’a af isteyen, PKK ile müzakere isteyen Sezgin Tanrıkulu, şimdi hala Balbay’ların içerde tutulduğu Ergenekon davasında nerede yerini alacak?

Ergenekon mağduru yazarların aydınların, bilim insanlarının, askerlerin, siyasetçilerin mi yanında yer alacak yoksa onların karşısında müdahil olarak mı yer alacak? Kemal Kılıçdaroğlu’nun Deniz Baykal’ın Ergenekon mahkumlarının avukatıyım demesine karşı biz kimsenin avukatı değiliz demesini nasıl yorumlamalıyız?



Örnekler uzatılabilir, ancak yeni CHP yöneticilerini eleştirenlere fırsat vermemek gerekir sözünüzü demokrat kişiliğinizle bağdaştıramadım. Eleştiri özgür düşüncenin temelidir, bunu engellemeğe kalktığınızda CHP’ye iyilik değil kötülük yapmış olursunuz.


Ali Rıza ÜÇER
2 Aralık 2010


Cumhuriyet 02.12.2010

BİLİM ve SİYASET

ORHAN BURSALI

CHP ve Eleştiriler

Kılıçdaroğlu iyi gidiyor, hem bugünkü Türkiye koşullarında hem de CHP Başkanlığı’nda taşıdığı, önemli ve yeni sorumluluklarının her geçen gün daha çok farkında olduğunu görüyorum.

Kılıçdaroğlu “insana dokunmayı” politikasının eksenine oturtmaya çalışıyor.

Dokunmak! Çok önemli!

Hele Türkiye’ye özgü kültürde insanların duyarlılıklarını paylaşmasının altını çizmek gerekir.

Halkçılık, toplumculuk, doğrudan ilişkiyi gerektirir..

Bu doğrudan ilişkinin özünde (doğrudan) demokrasi de bulunur.

Şüphesiz “doğrudan demokrasi” yoktur!

Ama ortadan kaldırılan bu kavramı politikacıların içinde yeşertmesi ve hem halkla ilişkilerinde hem de parti ilişkilerinde ve yönetim anlayışlarında düşüncelerinin odağında tutması, ülkemizde ve CHP’de çok şeyi değiştirir.

Evet bu anlamda yeni bir CHP ortaya çıkartmak bir umuttur.

Bu umudu büyütebilmek, CHP’yi iktidara taşıyabilir.

***

Şüphesiz, herkesin CHP’den beklentisi farklı.

Bazı iktidar yanlısı yazarlara bakıyorum, Kılıçdaroğlu’na öğütte bulunuyorlar: Çevrendekileri at! Onlar sivil paşa! Hepsinin kuyruğunu çek gitsin! Onlardan kurtulmazsan hiçbir şey yapamazsın..

Temizlik harekâtı!

Bazıları da CHP’nin parçalanmasını öneriyor!

Yeni CHP, onlara göre, ancak, partiden atılmasıyla, partinin parçalanmasından korkmayarak gerçekleştirilebilir!

Bunları açıkça yazıyorlar, söylüyorlar!

Sosyal demokrasi zaten bölük pörçük..

Bu yetmiyor kimseye! Daha da parçalanması gerekir!

AKP ikitdarının sürmesi ve CHP’nin iktidar olamaması için her dümen devreye sokuluyor adeta!

Bazıları, CHP’deki yöneticilerin tek tek nasıl Amerikancı, İkinci Cumhuriyetçilere yakın, hatta Avrupacı ve özel sektörcü olduğunu, geçmişe yönelik öyküler yazarak, kanıtlama çabasında…

Öğütme değirmeni dönüyor!

Bunların hiçbirine fırsat vermemek gerekir…

Şu kadarını söylemek isterim: En kötü CHP iktidarı bile herhangi bir AKP iktidarından bin kez iyidir!

Politikanızın odağına AKP iktidarından kurtulmayı koyarsanız, yapacağınız tek şey, iyi yönde gelişmesini isteyerek ve katkıda bulunarak, CHP’nin iktidar olmasına destek vermektir.

Benim burada CHP’ye yönelttiğim en sert eleştirilerin, CHP’ye şiddetli iktidar desteği anlamı taşıdığını vurgulamak isterim.

Bu bağlamda, örneğin 12 Aralık Hareketi’nin neden henüz CHP’ye etkin bir güç olarak eklemlenmediğini, parti ve düşüncesine itici güç görevi yapmadını merak ediyorum.

Parti yeni üyelere kapılarını açıyor.

Çok iyi, bütün Türkiye’yi üye yapmak hedefini koymalılar!

***

CHP köklerini tabii ki koruyacaktır!

Çünkü o kökler CHP’yi CHP yapacaktır!

Parti içinde “saflaştırılmış” bir düşüncenin egemenliği mi?

Tek tip, tek kalıp..

Dün Baykal’ı eleştirenler, şimdi benzer tasfiyeyi istiyorlar!

Yani kafaları tek kalıp ve tek yanlı..

Eleştirdikleri insanlara dönüşmüşler kendileri!

CHP’nin geleceği, kendine yakın ne kadar düşünce varsa hepsini kucaklamaktan geçer.

CHP içinde çeşitli odaklar olmasından korkmamalı parti!

Bu odaklardan birini bu düşüncelerden birini başaramazsa, diğeri yeni bir sentezle bayrağı devralabilecek yeni bir yapı oluşturulmalıdır CHP’de..

http://orhanbursali.blogspot.com

obursali@cumhuriyet.com.tr




Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu Taraf Gazetesinden Neşe Düzel’e “Ergenekon bitmeden Kürt sorunu çözülmez” dedi..

“Çünkü Ergenekon demokrasi meselesidir. Kürt sorunu da demokrasiyle çözülebileceğine göre, AK Parti dahil kim Ergenekon’la ilgilenirse biz onunla bu soruna ortak olmak zorundayız.”

Bu dava, Cumhuriyet tarihinin en büyük temizlik hareketlerinden birine giden yolu açıyor. Güç ve iktidar sahibi olanlar bir gün evlerinden alınıp gözaltına götürüleceklerini hiç tahayyül etmemişlerdi. Bu soruşturmanın en can alıcı yönü de bu zaten. Rejimi hukuk dışı yollardan değiştirmeye kalkan herkes dokunulur hale geldi artık. Emekli olanların gözaltına alınması, görevde olanlara da bu konuda mesaj verdi. ‘AK Parti istedi ve Ergenekon bu noktaya geldi’ demek, AK Parti’de büyük bir güç vehmetmek olur.”

Röportaj için linki tıklayın
http://habermerkezi.wordpress.com/2008/ ... -cozulmez/

Ali Rıza ÜÇER
İLKKURŞUN GZT.

Sezgin Tanrıkulu CHP üyesi oldu

Re: CHP'ye Amerikancı tuzak / Soros’un yeni gözdesi Kılıçdar

İletiGönderilme zamanı: Pzr Ara 05, 2010 1:48
gönderen Ram
Bizlerin kalıbı bellidir; Mustafa Kemâl ATATÜRK'ün döktüğü kalıptır. Ya NATO mermer, NATO kafa, NATO kalıplara ne demeli¿?

Evet, dokunmak(!) çok önemli. Yalnız kimi bünyelerde daha ayrımlı anlamları oluyor. Birileri olan biteni "insana dokunmak" diye niteleyip "sahte umut" pazarlayabilir. Bizim ise onurumuza dokunuyor.

Ama yine de olağan karşılıyorum; çünkü böyle olmaları gerekiyor kendini Sosyâl Demokrat olarak adlandıran şakacıların.

Re: CHP'ye Amerikancı tuzak / Soros’un yeni gözdesi Kılıçdar

İletiGönderilme zamanı: Pzt Ara 06, 2010 17:59
gönderen Türk-Kan
ABD Konsolosu Green'in 2006'da ziyaret ettiği Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu'nun da ABD ve AB ile ilişkileri hayli "sıkı". Tanrıkulu, 1997'de Amerikan Robert Kennedy Merkezinin İnsan Hakları Onur Ödülüne layık görüldü. Merkez'in internet sayfasında Tanrıkulu ile ilgili şu bilgilere yer veriliyor:

"Tanrıkulu, Türkiye'de kolluk kuvvetlerinin işkencelerine ve zor kullanmasına karşı mücadele ediyor. İnsan haklarını savunduğu için Türk devletinin hedefi haline geldi. Kürt halkının haklarını savunan Tanrıkulu, Robert Kennedy Merkezi'yle birlikte bir adalet komisyonunun 2005'te Türkiye'ye gitmesini ve Kürt toplumuyla görüşmesini sağladı. Bu görüşmeyle Türk devletine baskı uygulandı."

Tanrıkulu, Konrad Adenauer Vakfı ile de iletişim hâlinde. Sezgin'in başında olduğu Diyarbakır Barosu ile Konrad Adenauer Vakfı, 18 Eylül 2003'te "Irak Savaşı Sonrası Ortadoğu ve Güncel Politik Gelişmeler" başlıklı bir sempozyum düzenledi. Tanrıkulu, sempozyum bilgisini doğruluyor, ama sempozyumda ne konuşulduğundan haberinin olmadığını söylüyor.


Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, 1999’da Türkiye’ye geldiğinde resmi temasların dışında görüştüğü 6 kişiden biri Tanrıkulu oldu. Clinton, Tanrıkulu’nu görüşmeye, o dönemde görev yaptığı Türkiye İnsan Hakları Vakfı Temsilcisi olarak değil, Robert F. Kennedy Vakfı’nın verdiği İnsan Hakları Ödülü sahibi olarak çağırmıştı.

2001’de meslektaşları ile birlikte “Ceza Avukatları İçin İnsan Hakları Eğitimi” adlı kitabı hazırladı. Kitap, British Council (İngiltere’nin diğer ülkelerle kültürel ilişkileri geliştirmekle görevlendirilen kuruluşu) tarafından dağıtıldı.


[img]http://img206.imageshack.us/img206/7200/r4za9qa2.gif[/img] Tam bir örümcek :)

Re: CHP'ye Amerikancı tuzak / Soros’un yeni gözdesi Kılıçdaroğlu

İletiGönderilme zamanı: Prş Ara 16, 2010 18:43
gönderen Başkomutan
CHP'DE KURULTAYA DOĞRU

Fikri Sağlar ve CHP-1



Devletin televizyon kanalı TRT 2′de Ergenekon soruşturmasının şüphelisi ve temel dayanağı Tuncay Güney ile saatler süren bir programda Kanada’dan canlı bağlantı yapıldı. Fethullah Gülen’in cemaat okullarından devşirilen, dolandırıcılık suçundan da aranmakta olan ve dinlediğiniz zaman kapalı kattta sağıltılması gereken bir meczup izlenimi veren Güney ile yapılan programda Ergenekon iddianamesinden önce senaryosunu yazarak kitaplaştıran Şamil Tayyar, Susurluk Komisyonu Başkanı Refah Partisi Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın yanı sıra aynı komisyonun üyesi Fikri Sağlar’ın da seçkin yerini alması dikkat çekiciydi.

Devletin televizyon kanalında kendilerini savunma olanağı olmayan asker, gazeteci, akademisyen, siyasi parti yöneticisi, bürokrat vd. Ergenekon sanıkları (ve olası sanıkları) hakkında Anayasa ve yasaların engelleyici açık hükümlerine rağmen görülmekte olan bir davayı etkileyecek şekilde peşinen yargısız infaz yapılmaya devam edildi. Daha birkaç gün önce Ergenekon’un 10. dalgasında Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun evinin aranacağını, aramadan saatler önce davulla, zurnayla cümle aleme duyuran da devletin televizyon kanalı değil miydi? Hâlâ olan bitene şaşırmaya devam etmemiz de oldukça garip aslında..

Tuncay Güney, programa mütemadiyen yapılan sataşmalar nedeniyle bağlanan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in avukatı Hasan Basri Özbey’in açıklamalarının ardından kontrolünü daha da kaybederek İşçi Partisinin Fethullah Gülen’in Türki Cumhuriyetlerde kurduğu okulları Rusya’ya ihbar ederek zora soktuğunu, Doğu Perinçek başta olmak üzere İP yöneticilerinin bunun hesabını vereceklerini söyleyiverdi.

Gerek Tuncay Güney, gerekse Ergenekon senaryo uzmanı Şamil Tayyar’ın dayanaksız saldırılarının ardından programa yeniden bağlanan Hasan Basri Özbey’in sözlerinin apar topar kesilmesinden önce kendisinin Güney gibi Fethullah okullarından devşirilen bir tarikat mensubu olmadığını, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu, Mahmut Esat Bozkurt’un biçimlendirdiği Ankara Hukuk Fakültesinden mezun olan Cumhuriyet hukukçusu olduğunu anımsatması tansiyonu daha da yükseltti.

Tuncay Güney’in yine kendini kaybettiği bir anda Cumhuriyet Halk Partisi için “Cesur Hırsızlar Partisi” tanımlaması yapması ve Fikri Sağlar’ın CHP’den uzaklaştırılması için Veli Küçük’ün Deniz Baykal’a direktif verdiğini iddia etmesi de (ne yazık ki bu abuk sabuk iddiayı TRT 2′deki Ergenekon mizansenine konu mankeni olmayi içine sindirebilen Fikri Sağlar’da susarak zımnen onayladı) Ergenekon kurgusu hakkında temel bir ipucu niteliğindeydi.

Şamil Tayyar’ın bu kadar zırvayı son bir gayretle tevil etmeye çalışırken söyledikleri oynanan oyunu ayan beyan göz önüne seriyordu. Tayyar, “2001 yılında kurulan ve 2002′de iktidara gelen AK Partinin (Cesur Hırsızlar Partisinin de içinde yer aldığı derin devlet çetesine karşı) denklemi bozması ile Ergenekon çetesinin yakayı ele verdiğini” iftiharla ilan ediyordu.

Tuncay Güney ise Ergenekon’un üstesinden gelmek için ABD ve Almanya’nın örnek alınması gerektiğini bu ülkelerle işbirliği yapılmasının çok faydalı olacağını söylüyordu. Yüzyılın yolsuzluğu “Deniz Feneri” davasının Almanya’daki şerencamına bakıldığında söylediklerinde kısmen haklı olduğu da görülüyordu. Ne dersiniz, cesur hırsızlara karşı AK ve pir-u pak parti bunun gereğini yerine getirip dört aydır beklettiği Deniz Feneri yolsuzluğunun hesabını çıkarır mı?


Ali Rıza ÜÇER
4 Aralık 2010


CHP kapıları açıyor; KILIÇDAROĞLU ABD’YE GİDİYOR…

CHP kapıları açıyor; KILIÇDAROĞLU ABD’YE GİDİYOR…

20 Kasım 2010


CUMHURİYET GAZETESİ’NİN MANŞETTEN VERDİĞİ HABERE GÖRE: PARTİYE YÜZBİNLERCE ÜYE YAPILACAK VE YENİ DÖNEMİN VEKİLLERİNİ ONLAR BELİRLEYECEK…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, milletvekili adaylarının büyük ölçüde üyelerle yapılacak önseçimle belirleneceğini açıklarken, üye kayıtlarını arttırma kampanyası başlatıldı. Kapılar aralarında eski kültür bakanı Fikri Sağlar’ın da bulunduğu bazı eski partililere açılırken, CHP genel merkezinin girişine üye kayıt masası kuruldu. Kılıçdaroğlu’nun bugün Diyarbakır’da eski baro başkanı Sezgin Tanrıkulu’ya CHP rozeti takması bekleniyor.

Kılıçdaroğlu, önseçim beklentisi nedeniyle yeni üye kaydında isteksiz davranan il başkanlarını “Bundan böyle üye kayıtları il başkanlarının başarısı açısından en önemli kıstaslarımız arasında yer alacak” diye uyardı. Kılıçdaroğlu, yeni yılda ABD’ye gitmeyi planlıyor.


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Abant toplantısında yaptığı milletvekili adaylarının “üyelerle önseçim” yapılarak belirleneceğine ilişkin açıklaması örgütleri hareketlendirdi. Bazı il başkanları üyelerle önseçimin bazı sakıncalarına dikkat çekerek, delegelerle önseçim yapılmasını istedi. Bazı illerde de milletvekili adaylarını belirleyecek üye yapısının değişmesinden çekinildiği için üye kaydı yapılmadığı kaydedildi.

Kılıçdaroğlu, “il başkanlarının performansının ölçülmesi konusunda üye kaydının en önemli kıstaslardan biri olacağı”nı vurgulayarak örgütleri uyardı.

Yurtdışında da dernek örgütlenmeleri yaygınlaşmaya başladı. Kılıçdaroğlu, gönüllülerin Londra’da bir dernek kurduğunu, New York’ta da kurulmak üzere olduğunu anlattı. Kılıçdaroğlu, “Yeni CHP, gençleşen, kadınların siyasete katılım oranındaki artışıyla herkesi şaşırtacak bir CHP olacak” mesajı verdi. CHP’nin şu anda 800 bin dolayında üyesi bulunuyor.

CHP’ye üye olmak isteyenlerin CHP il ve ilçe örgütlerine başvurmaları gerekiyordu. Ancak gelen yoğun istekler üzerine CHP genel merkez binasının girişinde de bir üye kayıt masası oluşturuldu. CHP genel merkezine gelen yurttaşlar buradan da üyelik başvurusu yapabilecek.

Fikri Sağlar dönüyor

Deniz Baykal’ın genel başkanlığı döneminde partiden kopan ya da ihraç edilen bazı isimler de dönmeye hazırlanıyor. Kılıçdaroğlu bir süre önce eski TBMM Başkanı Hikmet Çetin’le görüşmüştü. Eski bakanlardan Fikri Sağlar ile eski Gaziantep belediye başkanı Celal Doğan’ın da CHP’ye dönmek istediği öğrenildi.

Sağlar’ın üyelik başvurusunda bulunduğu, başvurusunun ilk PM toplantısında ele alınacağı bildirildi. Kılıçdaroğlu dönmek isteyenlere “Partiye üye olmak ve hizmet etmek istiyorsanız gelin, kimse milletvekili adaylığı garantisi beklemesin” mesajı verdi.

Bardakoğlu beklentisi

CHP kulislerinde, eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun partiye davet edilebileceği beklentisi de yaygınlaştı. Kılıçdaroğlu, 11 Ekim günü Bardakoğlu ile bir yemekte bir araya gelmişti. Kılıçdaroğlu, Ali Bardakoğlu’nu görevden ayrıldıktan sonra arayıp aramadığı sorusu üzerine “Henüz aramadım, olay çok yeni” dedi. Kılıçdaroğlu, “Kendisini CHP’de politika yapmaya çağıracak mısınız” sorusu üzerine de “Kendi takdirleridir. Biz mutlu oluruz” demekle yetindi.

CHP HAS PARTİLİ FAKİBABA’YI PARTİYE DAVET EDECEK…

Kılıçdaroğlu’nun SP’den ayrılarak HAS Parti’ye katılan Şanlıurfa Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba’yı da ziyaret etmesi bekleniyor. CHP yöneticilerinin Fakıbaba’yı partiye davet ettiği iddia edildi.

TÜREY KÖSE
CUMHURİYET





Fikri Sağlar ve CHP-2



CHP’ye dönmek için Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştüğünü açıklayan Fikri Sağlar’ın Cemaat medyasına yaptığı ve yandaş medyada geniş biçimde yer verilen açıklamaları da oldukça dikkat çekiciydi. Sağlar, cemaat medyasında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın derin devletin (devlet içindeki illegal yapılanmanın) adamı olduğunu, Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı Özden Örnek’e ait darbe günlüklerinin Ergenekon soruşturması kapsamına alınmaması halinde devlet içindeki illegal yapılanmaların ortaya çıkartılamayacağını iddia ediyordu.

Gülen cemaatinin yayın organı Today`s Zaman`ın hafta sonu eki Sunday’s Zaman`da 28 Eylül 2008′de yayımlanan röportajında Ercan Yavuz’un`un sorularını yanıtlayan Sağlar, “Ergenekon soruşturmasının sonuca ulaşmasının Türkiye’nin bağımsızlığı anlamına geleceğini, Deniz Baykal ve beraberindeki yöneticilerin kendisi gibi bu düzene karşı olan, Ergenekon yapılanmasının oluşturduğu derin devlet anlayışı yerine hukukun üstünlüğünü, demokrasinin bütün kurum ve kurulları ile bir arada olmasını, egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait olmasına, bürokratik militer devlet yerine hukuk devletini savunan siyasetçilere geçit vermediklerini” iddia ediyordu.

http://www.sundayszaman.com/sunday/deta ... ink=154519

Ne garip bir çelişki ki, 2001 yılında partiden ihraç edilen Sağlar, yüksek disiplin kurulunun “tedbirli olarak ihraç” kararının kaldırılması ve partiye üyeliğinin kabul edilmesi için çoğu demeç verdiği tarihte de Deniz Baykal’la birlikte parti yönetiminde olan ve CHP programına ihanet ettikleri için partiden ihraç edilmeleri gerektiğini savladığı üyelerin ağırlıkta olduğu parti meclisine başvuruyordu.

Fikri Sağlar, Gülen cemaati yayın organındaki röportajında “CHP`yi gerçek sol kimliğine kavuşturmak mümkün değil mi? (Cemaat CHP’nin sol kimliğine kavuşmasını ne kadar da hararetle istiyor?) sorusuna verdiği ibretlik yanıtta “Bu kadroya devirmek imkânsız. Bu kadronun seçicileri de bu kadro tarafından atanıyor. Orada bir kısır döngü var. Bu döngüyü durduracak tek güç halktır. Halk CHP`ye oy vermezse CHP yöneticilerini iktidarlarını sürdüremezler.” diyordu. Şimdiyse “Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmemizde, benim ihracıma neden olan, partinin içindeyken sürekli eleştirdiğimiz koşulların ortadan kalktığını gördüm. Partiye geri dönüş için koşulların oluştuğunu gördüm. Bu süreçte CHP içinde yer almamız gerektiği kanaatine vardım. Bu nedenle partiye yeniden üye olmam ve hakkımdaki ihraç kararının kaldırılması için parti meclisine dilekçemi sundum” diyor.

Fikri Sağlar’ın CHP’ye geri dönüp dönmeyeceği partinin rotası ile ilgili önemli bir ipucu niteliğinde. Cumhuriyet Halk Partisisinin Cumhuriyetimizin temel değerlerini, ulusal bütünlüğümüzü, Kemalizmi savunan bir çizgiden İkinci Cumhuriyetçi bir çizgiye savrulmaması yaşamsal önem taşıyor.

Ali Rıza Üçer

**
http://www.tumgazeteler.com/www.gundem.info/?a=4167695


Fikri Sağlar: Baykal derin devletin adamı!

Sağlar, `Ergenekon`un avukatıyım` diyen CHP Lideri Deniz Baykal`ın devlet içindeki illegal yapılanmanın adamı olduğunu öne sürdü.

Kültür eski Bakanı ve Susurluk Komisyonu`nun en aktif üyelerinden biri olan Fikri Sağlar, Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı Özden Örnek’e ait darbe günlüklerinin Ergenekon soruşturması kapsamına alınmaması halinde devlet içindeki illegal yapılanmaların ortaya çıkartılamayacağını söyledi. Sağlar, `Ergenekon`un avukatıyım` diyen CHP Lideri Deniz Baykal`ın devlet içindeki illegal yapılanmanın adamı olduğunu öne sürdü.

Today`s Zaman`Today Zaman’ın hafta sonu eki Sunday’s Zaman`da yayınlanan haberde Ercan Yavuz`un sorularını cevaplayan Fikri Sağlar, Ergenekon soruşturmasının sonuca ulaşmasının Türkiye’nin bağımsızlığı anlamına geleceğini vurguladı. Kürt sorununun silahla çözülemeyeceğini belirten Sağlar, `PKK’yı yaşatan Türkiye`deki siyasi yanlışlıklardır. Şiddetin, silahlı mücadelenin sürmesi için her şey yapılıyor.` dedi. İşte röportajdan çarpıcı bölümler;

-Türkiye, devlet içindeki bu illegal yapıları neden ortaya çıkaramıyor?

Kontrgerillanın varlığını ilk bilen Bülent Ecevit`ti. Bunu bilmek başına bir sürü işler getirdi. Zaten bununla mücadele eden çok siyasetçinin başına çok işler geldi. Benim de başıma geldi. Biz bu düzenin yarattığı siyasetçiler değiliz. Bu yapılarla mücadele etmeye başladığımızda da bizim siyaset yapmamızı engelleyen bir güçler oluşuyor. Bu çabayı hala gösterdikleri açık. Bugün Deniz Baykal’ın hal ve hareketlerine bakın, hangi taraftan olduğunu görürsünüz. Deniz Baykal ve beraberindeki yöneticiler bizim gibi bu düzene karşı olan, Ergenekon yapılanmasının oluşturduğu derin devlet anlayışı yerine hukukun üstünlüğünü, demokrasinin bütün kurum ve kurulları ile bir arada olmasını, egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait olmasına, bürokratik militer devlet yerine hukuk devletini savunan siyasetçilere geçit vermiyorlar.

-Bu tür siyasetçiler nasıl engelleniyor?

Kontrgerilla ile ilgili parlamentoda Meclis araştırması açılmasını isteyen, bunun için önerge veren siyasetçilerin hiç biri bugün siyaset sahnesinde değil. Bu bir tesadüf değildir. Sağda da böyle solda da böyle. Faili Meçhül Cihayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı Sadik Avundukoğlu,, Susurluk Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış yok, Sabri Ergüll yok. Susurluk Komisyonu Raportörü Hâkim Akman Akyürek, 9 Aralık 1997`de İstanbul’da geçirdiği kazada hayatını kaybetti. 21 Kasım 1999`da da TBMM Susurluk Komisyon Sözcüsü Fazilet Partili arkadaşımız Bedri İncetahtacı, Ankara Esenboğa Havalimanı yolunda geçirdiği trafik kazasında can verdi. Akman Özyürek’in evinde değişik pasaportlar, kimlikler bulundu. Bu yapıya karşı olanların ciddi bir şekilde etrafı çevrilmiştir.

-Sizin başınıza ne tür olaylar geldi?

Ben de 1999 yılında iki ölümcül kaza geçirdim. Ama CHP’den ihraç edilme serüvenini anlatırsam bunu anlayabilirsiniz. 6. Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi Susurluk’ta devlet içinde bir çete yapılanması olduğunu, bu çetenin lideri Korkut Eken olduğuna karar verince televizyon kameralarına konuşan Eken, `Bizim ceza almamızı sağlayan Fikri Sağlar’dır, biz onunla hesaplaşacağız` demiştir. İki gün sonra CHP benim ihraç edilmem doğrultusunda çalışmaya başlamıştır. İhraç edilmemin gerekçesini şimdi CHP`ye sorsanız cevap veremiyorlar.

-Bu yapının CHP içinde uzantıları da mı var?

Bugün CHP, e-muhtırayı kabul edilen, darbeleri kabul eden bir anlayışının yerleştiği bir noktadadır. 301 maddeyi savunan, 1982 Anayasasını koruyan, darbe Anayasa`sına sahip çıkan bir çizgiye gelmiştir. Yani hukuk devleti, demokrasi, hak ve özgürlükler karşısında siyaset yapan bir yapıya dönüşmüştür. Maalesef böyle bir partiye sol bir parti denemez. CHP`nin tabanı böyle değildir, yöneticileri bu anlayıştadır.

-CHP`yi oy verenler hala CHP`nin sol parti olduğuna inanıyor mu?

CHP, Atatürk`ün kurduğu, emperyalizme karşı mücadele veren cumhuriyeti kuran parti olması sebebiyle hala sol parti olarak biliniyor. CHP`ye sol parti değildir dediğiniz zaman, yerine yeni bir parti koymanız gerekiyor. Ama onu da koyamıyorsunuz. Erdal İnönü’nün siyaseti bırakmasından sonra solun birinci partisi her zaman DSP olmuştur. Eğer CHP o dönemde gerçek bir sol parti olabilseydi, Ecevit, 1995 ve 1999 seçimlerinde solun birinci partisi olamazdı.

-Susurluk`ta neden sonucu gidilemedi?

Susurluk meselesinde devletin yasadışı faaliyetlerine katılmamış tek parti Milli Nizam çizgisinden gelen partilerdi. Onlar her zaman devlet tarafından dışlanan partilerdi. Hatta bu yapılar biraz da onlara karşı mücadele için kurulmuştu. Refah Partisi`nin en büyük şanssızlığı DYP Lideri Tansu Çiller`in hükümet ortağı olmasıydı. Erbakan o gün Susurluk için `faso fiso, gulu gul dansı, mum söndü oynuyorlar` demeseydi devletin kurumlarını çalıştırsaydı, birçok şey sıcağı sıcağına bulunacaktı. Ama maalesef ortağının sözünü dinledi. Bu işlere bulaşmış ortağını korumak adına bunu reddetti. Sonra 28 Şubat geldi. O yapı 28 Şubat`ı gerçekleştirdi, 28 Şubat`a da karşı koyamadığı için bugün Ergenekon`a geldik.

-Tüm partilerin içinde bu yapının temsilcileri var mı?

Özel Kuvvetler Komutanlarından bir tanesi, `Parlamentoda her partiden milletvekillerimiz var. CHP içinde bile milletvekillerimiz vardı` itirafında bulunmuştu. Bu yapıların sağcısı solcusu yok. Bu yapı her taraftan korunuyor. Bu yapılar için solcu bulmak eskiden zordu. Vatan millet diyerek sağcılar daha kolay bu yapılar içine sokuluyordu. Ama şimdi solcusu sağcısı kalmadı. Hepsi işin içinde.

-Soğuk Savaştan sonra PKK ile mücadele de bu yapının korunması için gerekçe olarak kullanılmadı mı?

PKK`yı yaşatan Türkiye`deki siyasi yanlışlıklardır. Şiddetin, silahlı mücadelenin sürmesi için her şey yapılıyor. Kürt sorunu silahla çözülemez. Sonuçta onlar sizin vatandaşınız. O vatandaşları silahla yola getirmeye çalışmanın mantığı olamaz. Terörle mücadele yeni düşmanlar yarattı. Böylece bu yapılar saflarını sıklaştırdı. İçerde bölündüğünüz, toplumsal barışı tam olarak sağlamadığınız sürece bu yapılara fırsat verir, güdülürsünüz. Toplumda bir düşman yaratma çabası tüm hızıyla sürüyor. Kürt- Türk, Alevi-sunni, laik-anti laik, şehirli-köylü, hatta mahaller bile ayrıştırılıyor. Demokrasi yerine biat kültürü egemen kılınıyor. Ayrışma olduğu, kavga kültürü var olduğu sürece demokrasi yerine bu yapılara hizmet ederiz. Mesela Güneydoğu`da kirli savaşa yıllarca batıda doğan çocuklar götürülüp savaştırıldı. Bu Kürt-Türk ayrıştırmasını tetikledi. Bilinçli olarak bu noktaya getirildi.

-Ergenekon Soruşturması`ndan umutsuz görünüyorsunuz.

Aksine umutla bekliyorum ama endişeliyim. Başbakan`a karşı veya hükümet karşı kim muhalefet yapıyorsa bu dosyanın içine şöyle veya böyle yerleştiriliyor intibasının yerleştirilmesi Ergenekon`un çözülmesi önündeki en büyük engel. Kim bu hükümet karşı çıkıyorsa onları tutukluyorlar görüntüsünün verilmemesi lazım. Bunlardan kaçınılmadığı takdirde çözümü engelleriz. Herkesi tutuklayıp içere atıp, sonra tek tek serbest bırakmaya başlarsanız, asıl suçluyu bulamazsınız. Bir kısmını tutup, diğerlerini serbest bırakmaya başlarsanız gerçeği ortaya çıkaramazsınız. 2400 sayfa iddianame 10 binlerce sayfa ek, sürekli yeni dalgalarla insanları içeri alırsanız o zaman bu iş çözülmez. Siyasi irade bunu ortadan kaldırma konusunda çok kararlı olmalı.

-TSK tarafından Eruygur ve Tolon’a cezaevinde yapılan ziyaret ne anlama geliyor?

Tüm askerlerin askeri cezaevleri yerine sivil cezaevlerinde tutulması önemlidir. Askerler trafik suçu işleyen mensuplarını bile askeri cezaevlerinde gözaltında tutarlar. Asker bunu talep etti mi, etmedi mi bilmiyorum. TSK adına yapılan ziyaret iki generalle sınırlı. Eruygur ve Tolon ziyaret edilmiştir. Aynı cezaevinde bulunan bir başka general olan Veli Küçük ziyaret edilmemiştir. Veli Küçük de silah arkadaşları ve generaldi. Onu niye ziyaret etmediler? Bunu çok anlamlı buluyorum.

-CHP misyonunu tamamladı mı?

CHP`nin bugünkü mevcut yöneticileri CHP`nin programına ihanet ediyorlar. Her birinin partiden ihraç edilmesi gerekiyor. CHP`nin programı sosyal demokrat programdır. Her yerinde hak, hukuk, insan hakları, evrensel haklar vardır. Ama bugün, devletçi, hatta demokrasi dışı bir yapıyı ve yönetim anlayışına sahiptir. CHP`nin tabanı ile oy verenleri arasındaki kurumsal kimlik arasında büyük bir çelişki vardır. CHP yöneticileri CHP içinden atıldığında CHP gerçek kimliğine kavuşur. Çünkü CHP, Türkiye`nin en eski ve en köklü partisidir. CHP yöneticileri bugün Diyarbakır`a Karadeniz`e gidemiyor. Sadece Ankara ile Antalya arasında gidip gelebiliyorlar. Ankara`nın içinde bile dolaşamamaktadırlar. CHP yöneticileri Keçiören`de dayak yiyen kişinin kurtarıcılığına ABD’nin üçüncü sınıf kâtiplerini çağırıyor.

-CHP`yi gerçek sol kimliğine kavuşturmak mümkün değil mi?

Bu kadroya devirmek imkânsız. Bu kadronun seçicileri de bu kadro tarafından atanıyor. Orada bir kısır döngü var. Bu döngüyü durduracak tek güç halktır. Halk CHP`ye oy vermezse CHP yöneticilerini iktidarlarını sürdüremezler.

-CHP barajın altında kalmasına rağmen liderleri koltuğunu korumayı başarıyor.

Askerlerin hazırladığı Andıç adı verilen raporda, CHP Liderlerinden bir tek Deniz Baykal`ın terör örgütünün düşüncesine sahip olmadığı, kendi düşüncelerine uygun hareket ettiği vurgulanmıştır. CHP`nin tek lideri Baykal değil; Erdal İnönü, Murat Katrayalçın, Altan Öymen, Hikmet Çetin de lideriydi. Kürt raporu sebebiyle diğer CHP liderlerine bu suçlamalar yapılırken sadece Baykal`ın bu liste dışında kalması çok anlamlıdır. Bunun ne anlamı geldiği açıktır.

-Ergenekon`un dış bağlantısı var mı?

12 Eylül Darbesi`nden sonra `Bizim çocuklar yaptı` diyenlere karşı, bir soruşturma başlatılıyor ve bu kişiler tutuklanıyorsa Ergenekon onlara karşı yapılıyor demektir. Ergenekon soruşturmasının sonuca ulaşması Türkiye`nin bağımsızlığıdır. Türkiye`ni tam bağımsızlığı burada yatıyor. Türkiye kendi hukuka uygun bir yargılama yapabiliyorsa o zaman bağımsızız demektir. Türkiye`nin artık ekonomisi yok. Ekonominin aktörleri Türkiye`nin dışında. Bir devletin en azından siyaseti ve hukuku bağımsız olmalıdır. 5 Kasım 2007`de sınırötesi operasyonda ABD`nin iznini aldıktan sonra Türkiye`nin bağımsızlığından bahsetmek mümkün değil.

Ali Rıza ÜÇER
4 Aralık 2010

Re: CHP'ye Amerikancı tuzak / Soros’un yeni gözdesi Kılıçdaroğlu

İletiGönderilme zamanı: Prş Ara 16, 2010 18:44
gönderen Başkomutan
Y-CHP’ye medya rüzgarı


“Yeni CHP’nin (Y-CHP) Yeni Yönetimine” Medyatik Hava Desteği

12 Haziran’daki genel seçimlere kadar CHP’nin artık ancak Kılıçdaroğlu’yla yükselişe geçebileceğini kurultay delegelerinin de görmedikleri söylenemez. Çünkü, onlar da içinde yaşadıkları çevreden ya da medyadaki havadan elbette etkileniyorlar. Kısacası: Kılıçdaroğlu’nun eli güçlü. 18 Aralık kurultayından kendi istediği sonucu alabilir, eğer kendine güvenir ve elini iyi oynarsa…

Hasan Cemal, 14 Aralık 2010, Milliyet

http://www.milliyet.com.tr/kilicdaroglu ... efault.htm

Hasan Cemal duran saatin günde iki kez doğruyu göstermesi misali doğru söylüyor, CHP delegeleri medyatik havadan etkileniyor, Doğan Medya, Karamehmet’ler, Ciner’ler, yandaş medya, cemaat medyası, el ele yeni CHP dizayn ediliyor,,,

**

Hürriyet gazetesinde AKP’ye övgüler düzen Fatih Çekirge’de Gürsel Tekin’in Y-CHP’sine tam destek verenlerden, koro halinde oluşturdukları medyatik hava akımlarıyla CHP kongresine yön verecekler..

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/165 ... d=16526541

*
Ve Cumhuriyet gazetesinde bugün Hikmet Çetinkaya’nın yazısı şu cümlelerle bitiriyor.

” Böyle olursa CHP seçimlerde yüzde 30’u aşar…PM’ye girecek yeni adları biliyorum. Ama yazmama gerek yok. Bu adlar halka kesin umut verecek. Kılıçdaroğlu’nu destekleyin! “

Biz de hafta sonu CHP kongresinde delegeler özgür iradeleriyle Parti Meclisi’ni seçecekler sanıyorduk. Oysa ki seçim olmuş, bitmiş, Hikmet Çetinkaya gibi gazeteciler Y-CHP’nin Y-PM üyelerini biliyorlarmış, bu adlar halka kesin umut verecekmiş, bunun için Kılıçdaroğlu’nun desteklenmesi gerekiyormuş. İşte size korku imparatorluğunu tarihe gömen dört dörtlük örgüt demokrasisi, Toroslar’dan, Kaçgar’lardan, Trakya’dan, Kazdağları’ndan…


Ali Rıza ÜÇER
14 Aralık 2010






CHP’nin kurultayına Sezen de Erdoğan da davetli

Genel Sekreter Süheyl Batum’un ‘Sazan’ dediği sanatçı Sezen Aksu. CHP’nin 18 Aralık kurultayına davet edildi. Davetliler arasında Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Erdoğan da var.

CHP, Genel Sekreter Süheyl Batum’un “Sazan Aksu” yakıştırması yaptığı sanatçı Sezen Aksu’yu da, 18 Aralık’ta yapılacak kurultaya davet etti. Davetliler arasında eski Cumhurbaşkanları Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer’in yanı sıra Başbakan Erdoğan da yer alacak.

CHP yönetimi, bugüne kadar partiye mesafeli duran birçok aydın, sanatçı ve yazarı da kurultaya davet etti. Bu isimler arasında, Genel Sekreter Süheyl Batum’un Anayasa referandumu sürecinde oyunun “Evet” olacağını açıklamasının ardından “Sazan” yakıştırması yaptığı Sezen Aksu da yer aldı.

Aksu’ya yapılan davetin bir anlamda “CHP’nin özrü” niteliği taşıdığı belirtilirken, Genel Başkan’ın “Biz kendimizi anlatamadık” dediği Aksu’nun ise davete katılıp katılmayacağı merak konusu oldu.

CHP kurultayına davet edilenler arasında Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Ara Güler, Barış Pirhasan, Derviş Zaim, Fikret Otyam, Ali Poyrazoğlu, Moğollar, Fazıl Say, Sabahat Akkiraz ile Emre Saltık da bulunuyor.

ECEVİT MAVİSİ

CHP Genel Başkan Yardımcısı Hurşit Güneş’in başkanlığında devam eden kurultay çalışmalar kapsamında 13 bin kişilik Arena Kapalı Spor Salonu “Gelin gibi” süslenecek.

Kılıçdaroğlu’nun yakından ilgilendiği çalışmalar kapsamında, spor salonunda kırmızı-beyaz renklerinin dışında “Ecevit mavisi” olarak bilinen mavi renk de kullanılacak. Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün yanı sıra Bülent Ecevit’in de söz ve resimlerinin asılacağı kurultay salonunda “Artık yeter, korkma ayağa kalk”, “Halkın iktidarını kuracağız” gibi afişler de yer alacak.

DİNİ AÇILIM

CHP Kurultayı’na Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Rauf Denktaş ve Mehmet Ali Talat ile birlikte aralarında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da bulunduğu tüm siyasi partilerin genel başkanlarına davetiyeler gönderildi.

Kurultayda “Dini ve azınlık temsilcileri” açısından da bir ilk yaşanacak. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ile Fener Rum Patriği Bartholomeos, Ermeni Patrik Vekili Aram Ateşyan, Hahambaşı İshak Haleva, Süryani Metropolitleri de davet edildi. Brüksel Temsilciliği aracılığıyla da Avrupa’daki sosyal demokrat parti lider ve milletvekillerine de davetiye iletildi.


Gazeteport
egedesonsoz.com

Re: CHP'ye Amerikancı tuzak / Soros’un yeni gözdesi Kılıçdaroğlu

İletiGönderilme zamanı: Cum Ara 17, 2010 1:30
gönderen Başkomutan

Yeni Y-CHP’liler!..

Kılıçdaroğlu Bey, ağır yolsuzluk dosyalarını kaldırmakla meşgulken, partisine sızan “ufakçıların” ufak ufak saltanat kurdukları haberleri geliyor..

Belediyelere “Hamili kart yakinimdir!!” diye, Gürsel abilerinin tavsiye kartını götürüp iş bitirenlerden söz ediliyor!.

Yarın hayırlısı ile Atatürk’ün CHP’sinin tasfiyesi ile büyük bir adım daha atılacak..

Öncelikli şiarı “Ne mutlu Türküm diyene...” darbımeseline kazmayı vurmak olan Y-CHP’nin müthiş kadrosu oluşturulacak... Bundan sonrası iktidar.. İktidar olunup, ABD-AB öğretileri doğrultusunda Türkiye’nin yürüyüşüne hız verilecek!.. (Zaten öyle yapılıyor muhterem, diyen okuyucularımıza arz... Göle maya tutarsa (!) Batı’ya; merak etmeyin biz de sizin eteğinize yapışıyoruz diyen bir alternatif durumu!..)

Efendim, bu kehanete müneccim olmaya gerek yok!.. Mal meydanda.. Matbuata bakın.. Kimler, Kılıçdaroğlu ile Gürsel Tekin’i yere göğe koyamıyor!!?

Kandil’e gidip, Karayılan’ı -PKK’yı- devlete muhatap etme peşindeki ABD projesi yazar!.. “Yeni adres CHP” diyen ABD’li Siyonist Edelman’ın içerideki dava arkadaşları!..

60 yıldır, Türkiye’nin imanını gevreten, iliğini kemiğini sömüren geleneksel hortumcu sermaye!..
(Tayyip’in, tasfiye edip yerine kendi adamlarını akredite ettiği, malum ABD-AB acenteleri!..)

Y-CHP ola ki iktidar oldu, ne değişecek!!?

Şimdilik dondurulmuş BDP koalisyonu sıcaklıkları, Apo’ya yol açacak “genel af” kadroları ile.. AB’ye bodoslamada verilen sözlerle.. Ne değişecek?!..

(Tuncay Özkan’a, Mustafa Balbay’a sahip çık denilen Kılıçdaroğlu’nun, nasıl telaşla ricat ettiğini unutmayacaksınız!!)

Değişecek olan şu...

Sadece hoşaf kepçesini eline geçirecek olanlar... Bu zavallı koyunlar, ellerinde çay kaşığı ile bekleşirken, karşılarında hoşafa kepçeyle dalanların çehrelerinin değiştiğini bir kez daha görecekler!.. Sanmayınız ki; bu da bir “baykuş” kehaneti.. Bunda da mal meydanda...

Y-CHP’nin iktidar olduğu belediyelerden acayip kokular yükseliyor..

Kılıçdaroğlu’nun teşkilatları emanet ettiği kankası Gürsel’in kurmayları, tıpkı AKP kurmaylarının yaşadığı hayata öylesine akredite olmuşlar tutana aşk olsun!..

Gazeteci Talat Atilla’nın “Türk Time’ından” okuyoruz; “CHP, PM üyesi Enver Aysever’in bir belediye başkanından, ‘Önder Sav’ın adamları beni dövecek, tehdit ediliyorum’ diyerek koruma, şoför ve makam aracı aldığı söyleniyor.

CHP’li yöneticiler; koruma, araç ve şoför alındığını doğrularken, tehdit iddialarını reddediyorlar...” Kılıçdaroğlu “büyük yolsuzluklarla!!” uğraştığı için vakti yoktur, küçük işleri sorgulamaya!..

Biz soralım.. Makam aracı devlet malı değil mi?.. Yaktığı benzin, saçı bitmedik yetim hakkı değil mi?!.. Bu arkadaşın böyle saltanat hakkını sağlaması için, hacetindeki mavi boncuk nedir?..


Akla gelen şudur bu arkadaşla ilgili.. Türkiye’nin ulusal duruşu, “Ne mutlu Türküm diyene” sözü ve okullardaki “and” konusunda zoruna giden duruşları varmış!..

Kendisi, Gürsel’in en muteber adamlarındanmış!!? Kimseye bir şeycikler demem, Baykal’a derim!.. Bunlara, Gürsel’e mürsele kapıları hep Baykal açtı..

Adana’daki Söz Gazetesi yazıyor..

CHP’nin Adana Milletvekili Prof. Nevin Gaye Erbatur Hanımefendi, BDP’lilerin ön ayak olduğu Kürtçe kursuna gönüllü yazılmış!!

Adanalılar bu duruma bir anlam veremiyor da Erbatur Hanımefendi’nin nasıl vekil olduğunu biliyorlar..

Baykal’ın kızının hocası olduğu için, kontenjandan!..

Yarın, hayırlısı ile Y-CHP’nin sağlam temelleri atılacak..

Artık bu kadroyu kimse tutamaz..! Önlerindeki yolun çalısını çakılını temizleyenler muazzam.. Kılıçdaroğlu korosu.. PKK’lısı ile, sermaye ağaları ile yollarına gül döküyor, “yüzde 30” aşıldı bile, olmaz olmaz...

Yeter ki ABD istesin.. ABD istemişti de yüzde dörtlük Ecevit, birinci parti oluvermişti! Ne zaman.. O zaman 28 Şubat’tı.. Rüzgara bakın, hava nasıl!!?


Behiç KILIÇ
17.12.10 / YENİÇAĞ






Kurultaya doğru medya rüzgarı


Taha Akyol’dan Y-CHP yönetimine destek sürüyor.

CHP’de dış politika işlerinin başına Uğur Ziyal getirilecekse, CHP dış politikada geniş görüşlü olmaya yönelecek demektir.
CHP bilim kurulunun başına sosyolog Sencer Ayata’nın getirilmesi ‘toplumsal bakış’a yönelişin bir işaretiydi.

Parti şimdi de kamuoyu araştırmalarına yöneliyor. CHP Genel Başkan yardımcılarından Hurşit Güneş, bu konuları iyi bilir. Turan Güneş’in oğlu olarak “Ortanın Solu” hareketi gibi büyük bir tecrübenin de sahibidir

http://www.milliyet.com.tr/chp-nereye-/ ... efault.htm

**

Şimdide 2002′de AKP’den adaylığa soyunan ancak babası bir Nakşi şeyhi olduğu için aday gösterilmekten korkulan, bir ara Mehmet Ağar’ın danışmanlığını yapan Elazığ Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Doç. Dr. Mehmet Çakmak’ın (CHP) PM’ye alınacağı söyleniyor. (Yalçın Bayer)

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/165 ... yazarid=42

**
Blok mu Çarşaf mı?

Kılıçdaroğlu parti meclisi için blok liste yapıp, Tanrıkulu’nu o monoblok gövdenin içine sokmak istiyor… Ki monoblok olsun, komple, langırt diye sandığa atılsın (Yılmaz Özdil)

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/165 ... azarid=249

**
Değişecek olan şu…

Sadece hoşaf kepçesini eline geçirecek olanlar… Bu zavallı koyunlar, ellerinde çay kaşığı ile bekleşirken, karşılarında hoşafa kepçeyle dalanların çehrelerinin değiştiğini bir kez daha görecekler!.. Sanmayınız ki; bu da bir “baykuş” kehaneti.. Bunda da mal meydanda…(Behiç Kılıç)

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/ya ... aber=16161

**
Fethullah Gülen’in sözcüsünden Y-CHP’ye destek

Şahsen ben CHP kurultayının sonucu ne olursa olsun “oh olsun” demeyeceğim. CHP’nin, bir muhasebe şansı yakalamasını, demokratikleşme rüzgârlarıyla ilerleyen değişime omuz verecek yeni bir CHP’ye ihtiyacımız olduğunu tekrarlayacağım. Başka hiçbir yere değil, sadece halka dayanan bir CHP’nin, çıkış yolunu da bulacağına inanıyorum. (Hüseyin Gülerce)

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino ... -de-asacak

**
Fethullah Gülen’in ODTÜ’deki uzantısı İhsan Dağı, Haziran’daki seçimde Y-CHP başarısızlığa uğrarsa CHP’de ulusalcı çizginin güçlenmesinden endişe ediyor, şimdiden önlem almak gerekir diyor. Nasıl acaba? Ergenekon, Balyoz türünden önlemler mi?

Demokrat olmaya da hazırlar, genel affa da, Silivri’ye kontenjan vermeye de. Yine de ne malum medya, ne tuhaf ittifaklar, ne de başka tür destekler CHP’ye seçim kazandırmaya yetmeyebilir. Yükseltilen beklentilerin ardından yaşanacak muhtemel bir yenilgi ‘çılgın arayışlara’ yöneltebilir birilerini. Asıl buna hazırlanmalı Türkiye

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino ... -devlet-mi

**
Fethullahçı yazarlar Y-CHP’de değişimi heyecanla bekliyor.

Çok istemesine rağmen Gürsel Tekin’i aylarca Genel Merkez’de görevlendiremedi. CHP’nin yönetilemez hale geldiğini görünce kavgaya girmekten çekinmedi. Ve kılıçlar çekildi…

Ben kurultayı bu gözle izleyeceğim. İçine kapanan CHP mi, yoksa toplumun merkezine doğru açılan, halkın kutsallarıyla barışık bir CHP mi? Devletin uzantısı, Ergenekon sever 1940 model bir CHP mi yoksa yeni, zamanın ruhuna ayak uydurmuş çağdaş bir CHP mi? ‘Yeni CHP’ sözü ete kemiğe bürünecek mi?
(Mustafa Ünal)

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino ... ktidari-mi


Ali Rıza ÜÇER
17 Aralık 2010

Re: CHP'ye Amerikancı tuzak / Soros’un yeni gözdesi Kılıçdaroğlu

İletiGönderilme zamanı: Pzt Ara 20, 2010 1:58
gönderen Başkomutan

Y-CeHaPe’nin melaikeleri Kılıçdaroğlu’nu uçuracak!..

“Memur” Kemal’in harbiden memur olduğu anlaşılıyor. (Arif olan neye memur olduğunu da çözmüştür..!)

“Memurum, ciğerim” bu kurultay telaşından hemen sonra ilk iş, bir mezar ziyareti daha yapmalı!..

Türkan ablasına (Türkan Saylan) gidiversin de rahmetlinin ruhunu şad etsin..

Yılmaz Güney, Ahmet Kaya..!

Ortaya çıktı ki; Türkan Saylan da “melaikeler” safındadır!..

Bugünleri göremedi, bu yüzden ilk iş mezarına gitmek şart!..

CHP’nin bugünlere gelmesini isteyenlerin ilk hedefi neydi?!.. Ulusal duruşu dik tutmaya çalışan Baykal!..

Baykal nasıl gitti?!.

Brütüslerine servis edilen kasetle...

Baykal’ın hedefte olduğunu, bugün daha net nasıl öğreniyoruz?!.

Türkan Saylan’ın ortaya çıkan konuşma kasetiyle..!

Ne diyor Bayan Saylan?..

“Baykal anjiyo olmuş.. Ölüm korkusu içine çöker de bu işleri bırakırsa parti kurtulur, Türkiye’nin önü açılır!!”

Yani ne oluyormuş?!

CHP’nin ulusal duruşunu koruyan Baykal ölürse, ya da ölüm korkusu ile çekilirse Türkiye’nin önü açılırmış!!

Kim diyor bunu?!.

Türkan Saylan.. Kim bu Türkan Saylan?!. Hani şu ÇYD’nin fonları ile PKK’lı kızları besleyen hanımefendi?..

ÇYD neydi?.. Memleketin para babalarının arkasında olduğu dernek?..

Para babaları kim?.

Şu, geçenlerde Diyarbakır’a gidip PKK’ya karşı düğme ilikleyip halay eşliğinde bağlılıklarını ifade eden kadının temsil ettiği krema tabaka..

Şu canım.. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin karşı safında bulunan bölücü unsurlara, o taraflara rahat mal satıp, Barzani’nin petrol musluğuna vana dayama hesapları yapan arsızlar takımı!..

Hani, hani ellerindeki gazetelerle, Y-CHP’nin içinde PKK avukatı muhteremin ve de bilumum Soros uzantısının da bulunduğu kadroyu ayakta selamlayan..

“Y-CHP, bir gelirse yırttık, Tayyip’in bloke ettiği bütün ihaleler bizim olacak!!” hesapları yapan egemenler!..

Eh artık yani, “Koş Kılıçdaroğlu, kim tutar seni!.” durum bu..

Bu Y-CHP vitrini için önce Baykal’ı sonra Önder Sav’ı da kutluyorum, kim ne derse desin sonuç onların eseri..

Baykal’la, onu sırtından bıçaklayan Önder Sav’ın tek tek belirlediği CHP delegeleri, gözlerini kırpmadan PKK’lı Sorosçu kimliklere sev seve oy verdiler ve başlarına taç ettiler..

Türkiye’ye, bugün Y-CHP çatısı altında dayatılan kimlik, SHP ile denendi tutmadı.. Tutmadı ama Türkiye hasarı karşılayamadı, PKK hem TBMM’ye hem de belediyelere ve de SHP üzerinden devlet kadrolarına girdi..

İkinci deneme Kemal Derviş’le oldu!.. Tam CHP düşerken, Baykal işi kurtardı..

Şimdi Kılıçdaroğlu ile atak yapılıyor..

“Memurum” iki lafın ortasına “Yoldaşlarım..!” diye öyle bir ekliyordu ki, müthiş bir “glasnost(!)” havası salona yayılıyordu..

“Che” yakıştırması da tam uymuştu kendisine!.. Salona doldurulmuş “bindirilmiş kıtaların (Made in Gürsel)” üslubu da CHP’nin altı oku ile müthiş uyum içerisindeydi!..

Salonun genel havasının beklentisi neydi biliyor musunuz?..

“Ulan bu rüzgarla bir iktidar olursak yaşadık... Yedi yılda AKP’li aç kalmadı, hepsi köşe!.. Aynen sıra bize gelir!!”

“Memur” Kemal, Başbakan olursa, PKK avukatı Sezgin Tanrıkulu’nun Bakan olması muhtemel..

Zaten PKK’da sıra buna gelmişti!..

Bu Y-CHP şu işe yarayacaktır..

AB dayatması yasaları, Ermeni tezlerini, TBMM’de oylamada zorlanan iktidar artık Y-CHP desteği almakta rahatlayacaktır..

Şu vitrine rağmen hâlâ “Atatürk ilkeleri temelinde” diye laf üreten CHP’li kardeşlere saygılar sunuyorum...


Behiç KILIÇ
20 Aralık 2010 / YENİÇAĞ

Re: CHP'ye Amerikancı tuzak / Soros’un yeni gözdesi Kılıçdar

İletiGönderilme zamanı: Sal Ara 28, 2010 16:16
gönderen Türk-Kan
Soros kokan Y-CHP

Kendilerini Atatürkçü, ulusalcı olarak tanımlayıp bu temelde Y-CHP’ye alkış tutan muhterem zevata arzımdır!..

İşin özü şu...

Türkiye’nin kremasını onyıllardır sıyıran geleneksel sermaye, Ak Parti iktidarı ile krallıklarını kaybetmeye başladı..

Düzen-sistem değişmedi ama, acente sermayenin kimlikleri ve parayı tutan el değişti..

Geleneksel sermaye, yeniden köşe başlarına dönüş için kendisine yol verecek siyasi iktidar arıyor..

Bu iktidar, kendisine yol verecek ama temel olarak teslimiyetçi politikaları da sonuna kadar savunacak, emperyalizmin sözünden çıkmayacak..

Ulusalcılığın tasfiyesi için seferber olacak..

ABD-AB beklentileri çerçevesinde hareket edecek..

Türkiye’nin federe sistemlere açık alt yapısını hazırlayacak..

Kürt sorunu, PKK-Barzani temelinde..

Ermeni sorunu, Ermenistan temelinde..

Kıbrıs sorunu, Rum kesimi beklentileri çerçevesinde..

Bu sorunlar böyle halledilecek..

Global ekonominin çıkarları öncelikli konu olacak...

İşte, Ak Parti’nin ellerinden aldığı köşe başlarını kollayan sermayenin arzuladığı iktidar beklentisi, CHP’de “Turuncu-Soros” devrimini gerçekleştirdi..

Kanıt mı istiyorsunuz?!..

Size malum iş adamı İshak Alaton’un son beyanını hatırlatalım.. Muhterem şöyle buyuruyor..

“Şimdi CHP’den beklentilerimiz çok büyük. Sayın Kılıçdaroğlu, yoksullukla mücadelenin ancak ekonomik büyüme ile, pastayı büyütmekle mümkün olabileceğini söylemeli... Kürt’e Kürt, Alevi’ye Alevi deme cesaretini kendinde bulmalı... CHP’nin geleceği hakkında iyimserim. Kadrosuna aldığı Faik Öztrak, Umut Oran gibi yeni isimlerden çok ümitliyim. En büyük atılımı yapma vakti geldiğinde Kemal Derviş’i de yanına alabilmelidir diye düşünüyorum.”

Bay Alaton, Soros’un Türkiye temsilcisidir..

O söyledi diye, Kılıçdaroğlu “Soroscu” olabilir mi?!.

Sadece Alaton söylese iyi!..

Kendisinin de “Soros organizasyonuna” verdiği destek bu kadar açık olunca!!.

Hangi destek?!

Şimdi efendim..

Kılıçdaroğlu kongresinin ardından, malum sermayenin TV kanallarında şişirilen bir toplantı programı var.. Malum nitelikli bir takım ekabir Diyarbakır’da toplanmış, “Savaşma konuş” başlığında görüşler dayatıyorlar.. TV’ler bu dayatmaları ballandıra ballandıra, halkımıza şırıngalıyor..

Temel amaç, PKK’nın yol alması temelinde..

Gazeteci kimliğine büründürülmüş emekli teröristler Kandil, Mahmur, Diyarbakır dört dönüp kuryelik yapıyorlar!

Şimdi bu kuryelerle yayılan bir rüzgar var.. Diyorlar ki; “Bölge halkı çok heyecanlı.. CHP’deki dönüşüm onları memnun ediyor.. Bu durumda, Ak Parti’ye giden Kürt oyların CHP’ye döneceği anlaşılıyor!!”

Bak sen şu işe..! Kürt oylar AKP’yi terk etmeye başlamış, CHP’ye gidiyormuş..! Yani, “mahzun sermayenin” yeniden “kalelerine dönme stratejisi” böyle.. CHP iktidar olsun!.. Kürt oyları CHP’ye dönsün ki bu iş olsun..

Projenin adı “Savaşma konuş” , bu çerçevede İrlanda’ya kadar uzanarak, IRA’nın adamlarından akıl alındı...

Gül ve Erdoğan’a proje sunulup “gazete faaliyeti” kisvesi ile Cumhurbaşkanı-Başbakan görüntüleri organizasyona çekildi.. Bahçeli bile bu oyuna çekildi!..

Ama organizasyona en açık desteği veren kim?.. Kılıçdaroğlu..!

Projenin organizatörleri, “Kılıçdaroğlu’nun çok heyecan duyduğunu” yansıtıyorlar..

Bu projenin başında kim var?..

Eyüp Can.. Kimdir bu Eyüp Bey..

Bağrıyanık patronun medya amirlerinden biri olması yanı sıra..

Tıpkı Alaton gibi, ‘Soros Hareketi’nin Türkiye’deki yönetici muhteremlerinden!..

Şunu da ilave edelim.. Kılıçdaroğlu’nun desteği sözle filan sınırlı değil.. Bu Soros patentli PKK’ya alan açma hareketine yakın çalışma arkadaşı Prof. Binnaz Toprak Hanımefendi’yi de takmış bulunuyor!.

Ve partisinde, benzer potada başka “değerler” de mevcut!..

Saygılar ulusalcı kardeşler!...


Behiç KILIÇ, 28 Aralık 2010

Re: CHP'ye Amerikancı tuzak / Soros’un yeni gözdesi Kılıçdar

İletiGönderilme zamanı: Sal Ara 28, 2010 20:26
gönderen ugursurmeli
Ben artık bu ülkede sorunların siyaset yaparak çözüleceğine inanmıyorum.