Bizim çocuklar başardı !
Gönderilme zamanı: Pzr Mar 04, 2007 0:50
[img]http://www.yalniz-kurt.com/images/res/katil_evren.jpg[/img]
Kenan Evren'in, "DTP Meclis'e girsin. Türkiye ileride eyalet sistemine geçebilir" sözlerine, hiç şaşırmadım. Bu sözlerin, ABD'nin Kuzey Irak'daki Kürt devletini dayattığı ve AKP hükümetinin Barzani'yi kucaklamaya..
çalıştığı bir dönemde söylenmiş olması, kesinlikle tesadüf değildir. 12 Eylül'de, "bizim çocuklar başardı" teveccühüne mahzar olanlar için bugün böyle konuşmak, bir "teşekkür" mecburiyetidir. Evren'in AKP ve Başbakan için övgüler düzmesi, hatta tavsiyelerde bulunması, pazılın diğer parçalarıdır.
Önümüzdeki günlere dikkat
Çifte seçimin yapılacağı bu yıl içinde, kartların açık oynanacağı ve AKP iktidarının son gününe kadar her fırsatın kullanılacağı beklenen bir durumdu.
Tam da bu beklentinin gerekleri yerine getiriliyor. 4 yıldır kuşatılan Türkiye, dört bir yanından sıkıştırılıp, çaresiz bırakılıyor. AKP için önüne konulanları kabul etmekten ve gereğini yapmaktan başka hiçbir yol kalmıyor....
Bunun sonucu olarak da gaflet ve delalet, her gün bir adım daha ileri giderek, ihanetin sınırlarını zorluyor. Bizi asıl korkutan, asıl dehşete düşüren, önümüzdeki günlerin çok daha büyük dayatmalara, çok daha büyük ihanetlere gebe olmasıdır.
BOP'un gerekleri
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı olmayı çoktan bir kenara bırakmış, BOP Eşbaşkanı olarak verilen görevi yerine getirebilmenin, telaşına düşmüştür. Çünkü, geleceği bu görevi ne ölçüde ve nereye kadar yerine getirdiğine bağlıdır. Buradan iddia ediyoruz. Bay Erdoğan'ın BOP Eşbaşkanlığı bağlamında üstelendiği görevi yerine getirmekte göstereceği en küçük bir tereddüt, hem kendisinin hem de partisinin akıbetini doğrudan etkileyecektir. Bu sebepledir ki, önüne konulanlara itiraz etme, direnme ve değiştirme hakkı ve yetkisi yoktur.
Barzani'nin cesareti
Bir muhalefet güdüsü içinde değiliz. Bu sözlerimizi, bugüne kadar olanlara ve söylenenlere dayandırıyoruz. Yorum değil, tespittir. Tespitimiz, sadece AKP ve kurmaylarının söz ve eylemlerine değil, AKP'nin varlığından cesaret alanların, AKP'yi fırsat sayanların büyük bir cüretle yaptıklarına dayanmaktadır. Herkes elini vicdanına koysun düşünsün.
Daha bir ay öncesine kadar sınır ötesi harekat efelenmeleri yapan, Kerkük için "müdahale" senaryoları yazan, bu hükümet değil miydi? Bay Gül'ün ABD ziyaretinden sonra bütün bunlar rafa kaldırılmadı mı? Ne pahasına olursa olsun, Barzani ile görüşmek Erdoğan ve Gül için bir vazgeçilmez olmadı mı? İşareti alan Barzani, "PKK için hiçbir şey yapmayız. Türkiye'nin yapmasına da izin vermeyiz. Türkiye Kürt devleti fikrine alışmalıdır" demedi mi?
Erdoğan-Gül ikilisinin bu saatten sonra Barzani'ye sert çıkması, cevap vermesi, "bir tiyatrodan" öteye geçer mi? Yine aynı şekilde içerideki hainler de, "Kerkük'e yapılacak müdahaleyi, Diyarbakır'a sayarız" diyerek, Kuzey Irak'daki Peşmerge liderlerine, "resmi davet" yaparak, pazılın parçalarını tamamlamadılar mı?
Rice açık oynuyor
Siz istediğiniz kadar, yaptıklarınızı gizlemeye, Türk milletini kandırmaya çalışın. ABD Dışişleri Bakanı Rice, bütün olanları dolandırmadan anlatıyor. Ne diyor Bayan Rice? "PKK, Türkiye ile Kürdistan arasında bir faaliyet yapıyor." Kürdistan'ın kurulduğu ve PKK'nın rolü, bundan daha açık nasıl anlatılabilir? Devam ediyor Rice: "Özel temsilcimiz, Kürtler, Türkler ve Irak hükümeti arasında görüşmeler sağlamaya çalışıyor. PKK'nın saldırı yeteneğini azaltmaya uğraşıyor."
Rice, Erdoğan - Gül ikilisinin Barzani aşkının nereden kaynaklandığını, hiç dolandırmadan söylüyor. Özel temsilcinin görevinin, Türkiye'yi masaya oturtmak için PKK'yı yok etmek değil, angaje tutarak, olduğunu itiraf ediyor.
Gereğini yaptılar
Bölücü terör örgütünü ve Kuzey Irak'ı ABD'ye havale edenler, bütün bunların olacağını bilmiyorlar mıydı? Elbette biliyorlardı. Bilmekle kalmadılar, bir de gereğini yaptılar. İmralı canisiyle aynı frekansta konuşan, Recep Tayyip Erdoğan değil miydi? Sözde ateşkes için, "güvenlik güçlerimiz durup dururken operasyon yapmayacaktır" diyen, Erdoğan değil miydi?
Bölücübaşının İmralı'dan talimatlar yağdırmasını, "bizde demokrasi var" diye izah etmeye çalışan Erdoğan değil miydi? Demokrasi ve insan hakları maskesiyle, AB dayatmalarını kabul eden, bütün bölücüleri sokağa salan, televizyon ekranlarından federasyon nutukları atılmasının önünü açan, şimdi de olup bitenleri seyrederken, bunlara itiraz edenleri, karşı çakanları ellerindeki bütün imkanlarla susturmaya çalışan, Erdoğan değil mi? Bütün bunların üzerine çıkıp bir de "ihanetten" bahsetmesi, şecaat arz eden merdi kıptinin, sirkatin söylemesi midir?
Tek çare Türkiye sevdalıları
Herşey açık. Türkiye, hızla bir felakete doğru sürükleniyor.
''Bu felaketi durdurmanın yolu, AKP'yi sandığa gömmek ve Türkiye'yi Türkiye sevdalılarına teslim etmektir. ABD Başkanı Bush'un da "bizim çocuklar başardı" demesini istemeyenler, bu oyunu bozmak zorundadırlar. Başka bir yol, başka bir çıkış kalmamıştır.''
Orhan Karataş
Kenan Evren'in, "DTP Meclis'e girsin. Türkiye ileride eyalet sistemine geçebilir" sözlerine, hiç şaşırmadım. Bu sözlerin, ABD'nin Kuzey Irak'daki Kürt devletini dayattığı ve AKP hükümetinin Barzani'yi kucaklamaya..
çalıştığı bir dönemde söylenmiş olması, kesinlikle tesadüf değildir. 12 Eylül'de, "bizim çocuklar başardı" teveccühüne mahzar olanlar için bugün böyle konuşmak, bir "teşekkür" mecburiyetidir. Evren'in AKP ve Başbakan için övgüler düzmesi, hatta tavsiyelerde bulunması, pazılın diğer parçalarıdır.
Önümüzdeki günlere dikkat
Çifte seçimin yapılacağı bu yıl içinde, kartların açık oynanacağı ve AKP iktidarının son gününe kadar her fırsatın kullanılacağı beklenen bir durumdu.
Tam da bu beklentinin gerekleri yerine getiriliyor. 4 yıldır kuşatılan Türkiye, dört bir yanından sıkıştırılıp, çaresiz bırakılıyor. AKP için önüne konulanları kabul etmekten ve gereğini yapmaktan başka hiçbir yol kalmıyor....
Bunun sonucu olarak da gaflet ve delalet, her gün bir adım daha ileri giderek, ihanetin sınırlarını zorluyor. Bizi asıl korkutan, asıl dehşete düşüren, önümüzdeki günlerin çok daha büyük dayatmalara, çok daha büyük ihanetlere gebe olmasıdır.
BOP'un gerekleri
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı olmayı çoktan bir kenara bırakmış, BOP Eşbaşkanı olarak verilen görevi yerine getirebilmenin, telaşına düşmüştür. Çünkü, geleceği bu görevi ne ölçüde ve nereye kadar yerine getirdiğine bağlıdır. Buradan iddia ediyoruz. Bay Erdoğan'ın BOP Eşbaşkanlığı bağlamında üstelendiği görevi yerine getirmekte göstereceği en küçük bir tereddüt, hem kendisinin hem de partisinin akıbetini doğrudan etkileyecektir. Bu sebepledir ki, önüne konulanlara itiraz etme, direnme ve değiştirme hakkı ve yetkisi yoktur.
Barzani'nin cesareti
Bir muhalefet güdüsü içinde değiliz. Bu sözlerimizi, bugüne kadar olanlara ve söylenenlere dayandırıyoruz. Yorum değil, tespittir. Tespitimiz, sadece AKP ve kurmaylarının söz ve eylemlerine değil, AKP'nin varlığından cesaret alanların, AKP'yi fırsat sayanların büyük bir cüretle yaptıklarına dayanmaktadır. Herkes elini vicdanına koysun düşünsün.
Daha bir ay öncesine kadar sınır ötesi harekat efelenmeleri yapan, Kerkük için "müdahale" senaryoları yazan, bu hükümet değil miydi? Bay Gül'ün ABD ziyaretinden sonra bütün bunlar rafa kaldırılmadı mı? Ne pahasına olursa olsun, Barzani ile görüşmek Erdoğan ve Gül için bir vazgeçilmez olmadı mı? İşareti alan Barzani, "PKK için hiçbir şey yapmayız. Türkiye'nin yapmasına da izin vermeyiz. Türkiye Kürt devleti fikrine alışmalıdır" demedi mi?
Erdoğan-Gül ikilisinin bu saatten sonra Barzani'ye sert çıkması, cevap vermesi, "bir tiyatrodan" öteye geçer mi? Yine aynı şekilde içerideki hainler de, "Kerkük'e yapılacak müdahaleyi, Diyarbakır'a sayarız" diyerek, Kuzey Irak'daki Peşmerge liderlerine, "resmi davet" yaparak, pazılın parçalarını tamamlamadılar mı?
Rice açık oynuyor
Siz istediğiniz kadar, yaptıklarınızı gizlemeye, Türk milletini kandırmaya çalışın. ABD Dışişleri Bakanı Rice, bütün olanları dolandırmadan anlatıyor. Ne diyor Bayan Rice? "PKK, Türkiye ile Kürdistan arasında bir faaliyet yapıyor." Kürdistan'ın kurulduğu ve PKK'nın rolü, bundan daha açık nasıl anlatılabilir? Devam ediyor Rice: "Özel temsilcimiz, Kürtler, Türkler ve Irak hükümeti arasında görüşmeler sağlamaya çalışıyor. PKK'nın saldırı yeteneğini azaltmaya uğraşıyor."
Rice, Erdoğan - Gül ikilisinin Barzani aşkının nereden kaynaklandığını, hiç dolandırmadan söylüyor. Özel temsilcinin görevinin, Türkiye'yi masaya oturtmak için PKK'yı yok etmek değil, angaje tutarak, olduğunu itiraf ediyor.
Gereğini yaptılar
Bölücü terör örgütünü ve Kuzey Irak'ı ABD'ye havale edenler, bütün bunların olacağını bilmiyorlar mıydı? Elbette biliyorlardı. Bilmekle kalmadılar, bir de gereğini yaptılar. İmralı canisiyle aynı frekansta konuşan, Recep Tayyip Erdoğan değil miydi? Sözde ateşkes için, "güvenlik güçlerimiz durup dururken operasyon yapmayacaktır" diyen, Erdoğan değil miydi?
Bölücübaşının İmralı'dan talimatlar yağdırmasını, "bizde demokrasi var" diye izah etmeye çalışan Erdoğan değil miydi? Demokrasi ve insan hakları maskesiyle, AB dayatmalarını kabul eden, bütün bölücüleri sokağa salan, televizyon ekranlarından federasyon nutukları atılmasının önünü açan, şimdi de olup bitenleri seyrederken, bunlara itiraz edenleri, karşı çakanları ellerindeki bütün imkanlarla susturmaya çalışan, Erdoğan değil mi? Bütün bunların üzerine çıkıp bir de "ihanetten" bahsetmesi, şecaat arz eden merdi kıptinin, sirkatin söylemesi midir?
Tek çare Türkiye sevdalıları
Herşey açık. Türkiye, hızla bir felakete doğru sürükleniyor.
''Bu felaketi durdurmanın yolu, AKP'yi sandığa gömmek ve Türkiye'yi Türkiye sevdalılarına teslim etmektir. ABD Başkanı Bush'un da "bizim çocuklar başardı" demesini istemeyenler, bu oyunu bozmak zorundadırlar. Başka bir yol, başka bir çıkış kalmamıştır.''
Orhan Karataş