YAŞ MI KURU MU ?
‘Merak’ biliyorsunuz ‘üzerine lâzım olmayan işlere kafa yormak’ anlamına geliyor.
En azından benim sevdiğim tanım böyle.
İki gündür Yüksek Askerî Şûra kararları üzerine yorum yapılıyor.
Benim tanıdığım askerler atamaları hep ‘olumlu’ buluyorlar.
Kuşkusuz atananları tanıyorlardır.
‘İyi selam verir’, ‘yüksekten atlar’, ‘fena nişancıdır’, ‘temiz çocuktur’ falan.
Ne diyelim, herkes kendi adamını tanıyordur herhalde.
Benim merak ettiğim ise, Yüksek Askerî Şûra, adı üzerinde askerlerle ilgili bir ‘Conseil’ olup, Tükiye’de yılda iki kez toplanarak ‘görev bölüşümü’ ve ‘atama’ları kararlaştırırken; bu kez neden ortalıkta asker-masker yok idi.
Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları vardı ya diyenleriniz olacaktır.
Hani şu ‘derdest’ edilenler.
‘Yaver’inden bile haberi olmayanları mı diyorsunuz?
Hani heyecandan selam vermeyi bile beceremeyen ‘komutan’dan mı sözediyorsunuz?
Yoksa Esad’ı devirmek için Suriye’den muhalif başıbozukları getirip Türkiye’de ‘eğit-donat mı ne’ programını uygulayan komutanlardan mı sözediyorsunuz?
Altı yıldır Suriye sınırında ‘oyun içinde oyun’ sergileyen ve bir türlü ne yapacağına karar veremeyenlerin ‘emir ve komutası’nda bocalayanlardan mı sözediyorsunuz?
‘Türk Subayı’nın askerî liseden Harbokuluna değin ‘eğitim’ini sıfırlayan ‘komutanlar’dan mı sözediyorsunuz yoksa?
Türk Ordusu’ndaki geleneksel ‘Kuvvet Komutanlıkları’nı darmadağın edenlerden mi sözediyorsunuz siz?
Yoksa Osmanlı’dan buyana varolagelen ‘Jandarma’yı tasfiye edenlerden mi sözediyorsunuz.
Bu sonuncunun ‘Komutan’ı 2019’da ‘genelkurmay’ başkanı olacak deniliyor.
Önü açılmış.
Arkası açıktı zaten.
Biliyorum, ‘benim kırk yıl taşıdığım şerefli üniforma’ diye söze başlayan komutanlarımız, böyle yazamazsın diyeceklerdir.
Yazarım komutanım, yazarım.
Zaten ben de, o sizin onurla taşıdığınız üniformayı ‘değersizleştirenler’i eleştirmek için yazıyorum.
Kimse bana ‘Türk Ordusu’ bu YAŞ’tan ‘güçlenerek çıkmıştır’ diyemez.
Efendim atananları tanıyoruz, hepsi de ‘çakı gibi’ falan diyebilirsiniz.
Çünkü henüz Suriye’den gelenler eğitimlerini tamamlayamadılar da ondan.
Yarın onlar da biryerlere geleceklerdir, merak etmeyin.
‘Saray’dan verilecek ‘moral ve motivasyon’ da önemli.
Sonra efendim, Askerî Şûra’da, Fikri Lamba var mıydı vardı; Mehmet Şimşek var mıydı vardı, neydi o sağlıkçı bakan, o da var mıydı vardı; ne bileyim ben on tane, ben diyeyim ‘zırzop’, siz deyin ‘sivil’ var mıydı vardı.
Zurnaın zırt dediği yer de burası işte.
Sizin ‘siyasî irade’ deyip de boynunuzu uzattığınız ‘irade’nin ‘millî irade’ olup olmadığı konusu.
Geminin dümeni, uçağın motoru, tankın tekeri iyi de, ‘siyasi irade siyasi irade’ deniliyorsa, az-buçuk da ‘siyaset’ten anlamak gerekir, değil mi ama?
Bir ‘Fetö miti’ yaratıldı örneğin, tutsağı olup gittiniz.
Bir türlü ‘temizlenemiyor’muş.
En çok da ‘Ordu’nun içindeymiş;
Eğer bir ‘Ordu’, iki yılda kendi kendisini temizleyemiyorsa, onun düşmanı falan temizlemesini beklemek ‘ham hayal’dir.
Efendim bu fetö bildiğimiz gibi değilmiş.
İn miymiş cin mi efendim?
İktisatçıların ‘görünmez eli’ gibi bir şey yani.
Oysa Erzurum’dan gittiği gibi duruyor orada.
Atatürk heykellerine saldıran, şalvarlı ve başı sarıklı işbortacı bile ondan temiz giyimli, değil mi ama?
Hem nasıl temizlenecekmiş?
Şûra’da ‘fetöcü zırzop’ karar alıyorsa, bu Ordu fetöcülerden nasıl temizlenebilirmiş?
Yozgatlı Bekir, ‘Fetullah efendimize dil uzatanın dilini kopararız’ dedi mi demedi mi?
Tam böyle demediyse ‘mealen’ böyle dediği ‘meclis tutanakları’nda var mı yok mu?
Ve bu Bekir Bey Bozdağlı, yarın, Kuvvet Komutanı Akdağ Madeni’nden olmalı derse n’olacak?
Al sana ‘siyasî irade’.
Sonra efendim, altı yıldır Suriye’nin parçalanması için canla başla çalışan ‘komutan’lar görev başında mı değil mi?
Bu nasıl ‘Türk askeri’ymiş de, komşu ülkenin ‘rejimini değiştirmeyi’ görev bellemiş?
‘Zor günler’ miş de, ‘ateş çemberi’ymiş de, yedi düvel bizi bölmeye çalıyormuş da, ‘Ordumuzu zayıflatmamalıymışız’.
Merak etmeyin, bu ‘Ordu’ ‘kapı gibi’ duruyor orada.
Hatta Tanrıverdi’nin ‘milis’leri de arkasında.
Siverek’te Atatürk heykelini kesmeye çalışan ‘işbortacı’ da arkasında.
Ayağında şalvar, başında sarık, dilinde ‘allahuekber, elinde satır olan herkes arkasında.
Ve yarın, o boynunuzu uzattığınız ve sözde ‘siyasî irade’ diye kutsadığınız ‘makam’lar tarafından ‘nereye ve niçin’ diye merak etmeden ‘sevk ve idare’ edileceği de gün gibi ortada.
İyi nişan alırmış da, iyi harita okurmuş.
İngilizce dahil, dört dil bilirmiş de, Rubin’in yazdığını, daha yayımlamadan okurmuş.
Falan da filan.
Bekir Siyasetefendi Bozdağ, ‘kes lan’ dediği zaman, ‘emredersiniz’! der miymiş demez miymiş ben ona bakarım.
Yarın, ‘ben size taarruzu değil Katar Şeyhi için ölmeyi emrediyorum’ denirse, bizim ‘çakı komutanlarımız’ ne yapacaklar acaba?
Ben de en çok onu merak ediyorum.
Gerisi kuru geveziliktir.