YAŞAR ÖZEL (Kapın her çalındıkça...)

YAŞAR ÖZEL (Kapın her çalındıkça...)

İletigönderen Feza Tiryaki » Prş Nis 18, 2019 10:01

YAŞAR ÖZEL
(Kapın her çalındıkça...)


Yaşar Özel yaşamını yitirmiş. Akşam bilgiağında duyuruldu. Bugünün gazete başlıklarında bu acı haberin pek görülmemesi de, günümüze uygun, şaşırtıcı değil. "Sözcü" bile anabaşlıklarına alamamış, magazin sayfalarının ortalarında bir yere koymuşlar sanatçının ölüm haberini.

Yaşamı boyunca efendiliğini koruyan, kimselere yalakalık etmeyen, birtakım şaklabanlıklarla gündeme gelmeyen, magazin gazetecelerinin diline düşmeyen, onlara malzeme vermeyen, yalnızca işini yapan, sanatını yaşatan bir koca çınarı, hak ettiği gibi anarlarsa gazeteler, şaşardık.

Dün, dansözlükten gazino şarkıcılığına geçen, yılların bir magazin gülünün beline kadar açık pembe elbisesiyle konser vermesi gündemindeydi magazincilerin. Pek beğenilmiş kıyafeti, konseriyse şahaneymiş... Aynı anlarda Yaşar Özel ağır hastaymış evinde, son anlarıymış... Yaşam bu kadar acımasız, bu kadar, boş...

Bizde “kadir kıymet bilme” var mı ki, yalnızca sanatıyla yaşayan, sessizce görevini yapan, kültürümüze çok uzun yıllar hizmet eden biri, yaşarken anılsın, değeri anlaşılsın...

Yaşar Özel gibi büyük seslerin değerini arkasından koparalan yaygara belirlemez. Toplumun gönlündeki yerleri, arkalarında bıraktıkları eserler, güzellikler yeter onlara.

Kaç kuşağın, Türk Sanat Müziğini sevenlerin gönlünde yaşayan bu efsane adın, benzersiz, kendine has, dinlerken kulakları okşayan, kalın, tok, gür (davudi) sesi artık yalnızca ses kayıtlarından dinlenecek.

Türk Sanat Müziği sevenler, müziklerinin özünü koruyarak söyleyen, müziğimizi güncelleştirerek günümüze uyarlayan, her yaşa sevdiren, sevilen şarkılarımızı, şarkıların hakkını vererek yorumlayan, dinleyene sanki o duyguları yaşatan bu sesi yaşadıkları sürece hiç unutmayacaklar.

Diyarbakır’da doğan sanatçı ilk ve ortaöğretimini orada bitirmiş. 1959 yılında da, Ankara Radyosu’na girmiş. Arada serbest çalışmış. 1980’de, İstanbul Radyosuna geçmiş. 2010 yılından beri de Kadıköy Belediyesi’nde bir TSM topluluğunu yönetmiş. Çalıştırdığı iki korosu varmış. İBB “Kültür Sanatçısı” olarak da konserler vermiş.

Ölüm haberini, sanatçının en son çalıştığı kurum İstanbul Radyosu’nun 2017’de atanan yeni başkanı akşam şöyle duyurmuş bilgiağında:

"Ses Kralı" unvanıyla da bilinen, Türk Sanat Müziği'nin efsanevi seslerinden, TRT İstanbul Radyosu emekli sanatçısı Yaşar Özel, bu akşam maalesef hayatını kaybetti. Mekanı cennet olsun. @TRTistradyosu”

Sonra bu duyurunun altına sırayla başsağlığı iletileri yazılmış. Her iletinin altına kurum başkanı “amin” yazmış.

Camideki bir din görevlisi gibi. Bunun ne kadar tuhaf olduğunu şöyle anlayın. Bir büyük müzik sanatçıları ölüyor dış ülkelerden birinin, adına sayfa açılıyor devletçe. Ölen kişinin eskiden çalıştığı devletin kurumunun başı da, her yazılana “amen” diyor kendi dinlerinin söyleyiş tarzıyla. Böyle bir şey olabilir mi? Hiç duydunuz mu? Bizde artık oluyor...

Sonra sanatçımızın ne zaman doğduğunda bile anlaşamamış basın yayınımız. Seksen beş yaşında öldü, seksen yaşındaydı,1934’te doğdu, 1939’da doğdu... TRT söyleşisinde 1939 deniyor doğduğu yıla. Oysa askerlikten sonra TRT’ye giriyor. Yirmi yaşında askerliğini nasıl bitirecek? Herkes başka başka yazmış, doğum tarihiyle günün tarihini birbirinden çıkaramamışlar. Sonra ne bu bizdeki şu yaşta öldü merakı? Böylece sırayla mı diyorsunuz bu gidişe, önemsemiyor musunuz?

Bir de yazmışsınız: “Sağlık problemleri sebebiyle uzunca bir süredir tedavi gören ünlü ses sanatçısı Yaşar Özel...”

Biliyordunuz da tedavi olduğunu neden bir günden bir güne moral vermediniz, onu onurlandırmadınız! Toplumun sevgisini ona duyurmadınız? Yaşamı boyunca kimseye boyun eğmedi, eğlencelik olmadı, bildiğini dobra dobra dedi diye mi?

Yaşar Özel’in 2012 yılında, o zamanın Sabah gazetesinde bir söyleşisi yayınlanmış. 2013’ün sonunda el değiştirdi Sabah gazetesi, o günden sonra yandaş olmuştu. Bu söyleşi eski Sabah’tan.

Bir de 2013 yılından TRT Nağme’de, Nebahat Konu Yılmaz’la bir söyleşisi var, söyleşide aralarda Yaşar Özel’in seçtiği parçalar çalınıyor. Her iki söyleşiden öğrendiklerimi birleştirerek Yaşar Özel’i sizlere tanıtmaya çalışacağım.

Kendisi anlatıyor, eskiden sesini, o günün ünlü seslendirme ustası Ferdi Tayfur’a (1904 – 1958) benzetirlermiş. Seste vurguyu, tonlamayı ondan öğrenmiş. Radyoya girmeden önceki yılları...

Söyleşilerde, nasıl kral olduğunu kendine niye “Ses Kralı” denildiğini de anlatıyor sanatçı. 1957 yılında Gençlik Parkı’ndaki iki ayrı gazinoda ses yarışması yapılıyor. Birini kazanıyor. Ertesi gece diğerine de katılıyor. Kendi anlatımıyla:

“O geceyi hiç unutamam. Çıktım. Saadettin Kaynak'ın “Mehtaba Bürünmüş Gece” şarkısını okudum. Orada sesi uzattığım bir “Ah” yeri var. Mehtap derken bir “Aaah” çektim. Orada bütün halk ayaklandı; “Kral sensin” diye bağırmaya başladılar. Gazeteciler flaşlarını patlattı.” O geceyi anlatmayı sürdürüyor:

“Kimseye nasip olmamış böyle iki gece üst üste kral olmak. Gazinoların ikisinden de teklif aldım. Çamlık Gazinosu'nu tercih ettim. Orada iki ay çalıştım. Beni böyle parmakla göstermeye başladılar, “Bak kral geliyor, kral gidiyor” diye. Askere gittiğimde bile bunun çok faydasını gördüm.”

Polatlı Topçu Okulu’nda Erol Büyükburçla veda gecesi düzenlemişler. Kur’ası Erzurum’a çıkmış.

Orada, yine “kral” muamelesi görmüş. Kendisini tanımışlar, Paşa da keman çalarmış, yaveri tambur, ona şarkı söyletmişler, alayları böyle gezdirmişler, birlikte eğlenmişler. Dört ay sonra da Orduevi’ne atanmış.

Yaşar Özel ailesini şöyle tanıtıyor çocukluğunu anlatırken:

“Muhafazakar bir ailenin çocuğuydum. Benim çocukluğumda dedem de sağdı. Eve geç gidemezdim. Kahveye mahveye gitmem mümkün değildi.”

İlkgençlik yıllarında futbol oynamış, boks yapmış, atletizm çalışmış, koşulara katılmış.

“TRT’ye ne zaman girdiniz?”sorusuna yanıtı:

“ Askerden döndükten sonra. Döner dönmez Karayolları'nda çalışmaya başladım. Orada, Etüt Proje Fen Eğitimi Müdürlüğü'nde ressamdım. Ressamlığım da var yani. Arkadaşlarım beni rahat bırakmadılar. “Radyoya gir, radyoya gir!" diye ısrar ettiler. Terhis olduktan iki ay kadar sonra imtihan açıldı. İmtihana 420 kişi girdi. Onca kişi içinden erkek olarak bir tek beni aldılar.

Sekiz de kız aldılar. Toplam dokuz kişi. İki kişi de bizden altı ay evvel girmiş; biri, Nevin Güler, diğeri rahmetli Yıldırım Gürses. Olduk on bir kişi. Ankara Radyosu o zaman bir akademi. Edebiyat dersi, usul, şan, solfej... Üç- dört yılımızı çalışarak öğrenerek geçirdik.”

Bu bölümde hocalarını tanıtıyor:

Halil Bedii Yönetken, Suphi Ziya Ezgi, Mesude Çağlar, Nevzat Sümer... Opera hocalarından da ders alırlarmış.

"Sesin güzel olması lazım. Kaç kişide insanı etkileyecek ses bulabilirsin? Sesin yanında, birikim, diksiyon, ahlak... olacak."

Altmışlı yıllar, 27 Mayıs darbesi olmuş, ülkemizin hep özlemle anlatılan gazinolarda eğlenme, müzik dinleme yılları.

Yine kendi sözleriyle:

“İstanbul'a geldim ve buradaki birinci sınıf gazinolarda solistlik yaptım. Şu anda birinci sınıf gazinolarda solistlik yapmış benden başka erkek sanatçı yok. Belki benden fazla isim yaptı “Ahmet Özhanlar” falan ama onlar daima solist altı olarak çalıştı. Hiçbir zaman solist olamadılar ve olamazlar da zaten.” Bu sözünü şöyle açıklıyor:

“ Bir özellikleri yok.”

Ben yurt içinde ilk defa özel sazlarıyla turne yapıp konser ve resitaller veren sanatçıyım. Bunu yurtdışında da yaptım.”

Kendi ses özelliğini anlatıyor:

“Benim bir özelliğim var. Ben fonetik bilgisiyle okuyan bir sanatçıyım. Sesimi kullanırım. Bunu hiç kimsede göremezsiniz. Bir müzisyenin mutlaka ses eğitimi görmesi lazım. Ben üç yıl şan çalıştım. Şan tekniğini Türk Sanat Müziği'ne meczettim (karıştırmak, katmak). Bugün hasta olduğum halde çıkıp iki saat sahnede kalabiliyorum. Neden? Çünkü bağırmıyorum. Sesimi kullanmasını biliyorum. Ve Türk Sanat Müziği’nde buna ihtiyaç var. O bağırma, o eski Hafız Burhanlar filan... Mikrofon yoktu, adamlar bağıracak tabi. Ama şimdi mikrofon devrindeyiz. Böyle imkanlar içerisinde bağırmanın bir alemi var mı?”

Sözünün burasında bir soruna parmak basıyor:

“Sesimi kullanıyorum. Bir de duygularım, hassasiyetim var. Bu en başta gelen, sanatçıda bulunması gereken bir özellik. Duygusuz, duyarlı olmayan bir insan Türk Sanat Müziği'ni asla yapamaz.”

Şimdinin, şarkıcıyım diye ortalarda dolaşan şarkıcılarına bu sözü:

“Sen bağırıp çağırıyorsun; başka bir şey yaptığın yok,” demek lazım onlara.”

Çevresini sevmesi, eskiyi koruması, uyarıları:

“Kırk yıldır Emirgan'da oturuyorum. Benim için en ideal yer burası. Buradan sonsuz zevk alıyorum ve buranın bozulmasına da her zaman direniyorum. Mesela burada dizi filan çekiyorlar, dizilere karşı geliyorum. Buranın bu otantik güzelliğini kaybediyorlar.”

Dizilere karşı çıkıyor: “Bir dizi manyaklığı var.” diyor.

Diğer müzik türlerine bakışı:

“Bir genç nesil bunlarla yetişiyor. Bu hükümetin buna bir dur demesi lazım. Bir de pop müzik, rock müzik diye bizimle hiç alakası olmayan şeyler... Hiçbir özelliği olmayan adamlar, star mıtar oluyor, dünyanın parasını kazanıyor. Biz gerçek sanatçılar da ibretle onları izliyoruz. Yapılacak bir şey yok. Bunlara bir set çekmek lazım.”

Burada, yanlış kişilerden, yanlış anlayıştan yardım umuyor o ayrı.

Üç yüze yakın şarkı kayıdı varmış. Plak doldurmayla başlamış işe. Sonra” uzunçalar (long play) devri. CD dönemi.

Sonra sesiyle özdeşleşen şarkılarını sayıyor:

“ Gözlerimden yüzün, kulaklarımdan sesin” , “Madem ki gidiyorsun, bırakıp burda beni” , “ Avuçlarımda hâlâ sıcaklığın var”, “Yalan, yalan değil “,” Nasıl geçti habersiz ”...

Çocukları müzisyen olmamışlar. Bebekken anneleri onları babalarının sesiyle uyuturmuş, bir plağını teybe koyar çalarmış. Burada, “Demek ki insanları uyutabiliyorum!” diyerek gülüyor.

Sıra en önemli soruya geliyor:

“TRT’yle ilişkiniz devam ediyor mu?”

Burası söyleşinin en acı yanı. Okurken hüzünleniyorsunuz. Bir isyan duygusu sarıyor sizi. Cumhuriyet kurumları ne zamandır böyle vefasız çocuklarına, yetiştirdiklerine...

“Bakın TRT, bizleri bırakmış durumda. Benden şimdi en fazla istifade edilecek zaman. Orada maalesef tavassutla (kayırma) oraya gelmiş insanlar, icrayı ahenk yapıyor. Bu en nefret ettiğim şeydir. Diğer kanallar neyse ama TRT bir simgedir. TRT ilk kapalı yayınını benimle yapmıştır 67'de...”
Burada, kendinden yüz çeviren bir yakınını anlatıyor sanki:

“TRT'ye çok emek vermiş bir sanatçıyım.

Adamın diksiyonu bozuk, hiçbir birikimi yok, sesi yok ve koro yönetiyor. Şarkıları okumaya çalışıyor. Bunları izlediğim zaman kahroluyorum. Adam güfteyi anons ederken “Açmam, açamam”ı, “Açımam, açemam” diye söylüyor. Niye bu adamı orada tutuyorsunuz diye araştırdığınızda “Efendim, Başbakan'la gençlik yıllarında top oynamış,”diyorlar. Sanatta tavassut (aracılık, kayırma) olmaz.”

Sözün burasında ne desin artık. Eskinin bey’fendisi böyle olunuyor. Konduramıyor, TRT’nin bu duruma getirilmesindeki, kayırmayı, ayrımcılığı kimseye. Günümüz siyasetçilerine aklı ermiyor:

“Ben öyle tahmin ediyorum ki, Başbakan'ın hiçbir zaman bundan haberi bile yok, duysa kızar. Aracı, uyduruk herifler var, “Arkadaşıdır, şudur, budur” diye dolap çeviriyorlar.”

Gördükleri:

“Son zamanlarda “esas” takip edilmiyor gibi geliyor bana. Vasıflı güzel sesler var ama bana basit gibi geliyor. Hocanın çok vasıflı olması icap ediyor. Ritimle insanları dövüyorlar. Kültür, yoz kültür... İnsanlar basit olan şeye daha çok ilgi gösteriyor.”

“Sizin denemeleriniz de var”, sorusuna yanıtı:

“ İlk kez 1957’lerde çok sesli çalıştık. Sonra radyo yılları içersinde bunun devam edemeyeceğini anladık, radyo izin vermezdi buna. 1982’de ilk kez Esin Engin’le çok sesli bir albüm çıkardık. Batı ve Türk enstrümanlarıyla. Uşak makamı: “ Arıyı, çiçekte, balda severim.”

Burada Gençlik Parkı’nı, İzmir Fuarı’nı soruyorlar ona:

“Artık onlar yok. Varsa bile eski hallerinden eser yok. Güzel anılarla hatırlamak istediğim için oralara gitmiyorum artık.”

Çocuklarını tanıtıyor:

“Oğlum İTÜ mezunu, kızım yönetmenlik yapıyor.”

Bu sözü de, yetişkin çocuğu olanların hep dediği söz:

“Bizler de kocadık artık.”

Koca Çınar’ın söyleşisi burada bitiyor. Ekrem İmamoğlu’nun göreve başladığı bu ilk günün kargaşasından mı desek, gerçek müziğimize ilginin azlığından, vefasızlığımızdan mı desek, araya araya bir iki gazetede şu haberi yakalıyorum bugün:

“Dün akşam saatlerinde vefat eden Türk Sanat Müziği sanatçısı, ünlü bestekar Yaşar Özel, son yolculuğuna uğurlandı. Sanatçının cenaze namazı öğle namazını müteakip Emirgan Cami'nde kılındı. Törene sanatçının eşi Oya Özel, çocukları Renan Mert Özel ve Gülnur Özel ile sevenleri, yakın dostları, besteci Bilge Özgen, yazar Tekin Gönenç, besteci Zeynettin Maraş, sanatçı Zekai Tunca, oyuncu Işıl Yücesoy, şair ve şarkı sözü yazarı Ahmet Selçuk İlkan ile sanat dünyasından çok sayıda isim katıldı.”

Bundan sonrası, yaşamın o acı gerçeği:

Günü gelince göçmek öte yana... Burada tek avuntumuz, “Bir gün, arkanda hoş bir seda bırakarak ölmek...”

Yaşar Özel, arkasından öyle hoş sesler bıraktı ki, sesi, yorumu ona benzeyen bir sanatçı daha çıkar mı, yeri doldurulabilir mi, bilinmez...

Gelin en güzel okuduğu şarkılarından, şu iki özlem şarkısıyla uğurlayalım onu... Sevdiklerimizi, yitirdiklerimizi onun sesiyle analım bir kez daha...

*

Ömrümce hep adım adım / her yerde seni aradım https://www.youtube.com/watch?v=sR9QVAxzF4I
Beste: İrfan Özbakır Güfte: Mehmet Erbulan
Makam: Rast, Usûl: Düyek
Kapın her çalındıkça o mudur diyeceksin: https://www.youtube.com/watch?v=Utclkb_rOTs
Beste Güfte Yusuf Nalkesen, Muhayyer kürdi makamı
*
Türk Sanat Müziği’nin başı sağ olsun...
Yaşar Özel’in adı, gönüllerde hep yaşasın...

Feza Tiryaki, 17 Nisan 2019

Ek: TRT’de söyleşi: Gönül Ustalarımız https://www.youtube.com/watch?v=ZfN7Pbr_yIc
Sabah, İbrahim Altay:
https://www.sabah.com.tr/cumartesi/2012/02/11/yasar-ozel-devlet-dizileri-denetlesin?paging=6&fbclid=iwar2bsmgkstdorgom-23ysxkis5mokmiyck77shsnyb-ggyi1vorlr0k-jqs
Yaşar Özel Şarkıları (Odeon kayıtları)
https://www.youtube.com/watch?v=h2gHqFBjwt4 (odeon kayıt)
En son Feza Tiryaki tarafından Pzt Nis 29, 2019 22:31 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kez düzenlendi.
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: YAŞAR ÖZEL (Kapın her çalındıkça...)

İletigönderen Gönül Pınar Atacı » Cum Nis 19, 2019 8:58

Emsalsiz ve rakipsiz Türk Sanat Müziği'nin ulu ÖZEL'i yani SES KRALI, tüm yurdun ve ulusun omuzları üzerinde gönderildiği ölümsüzlüğün en ak, pak ve parlak ışıkları içinde yatsın. Toprağı bol, ruhu şad olsun. O'nu böylesine özlü ve içli, önemli ve değerli, özel ve güzel bir yazıyla anmış ve anımsatmış olan sevgili Feza TİRYAKİ'ye ise en yürekten tebrikler, sonsuz teşekkürler ve en iyi dilekler.
Kullanıcı küçük betizi
Gönül Pınar Atacı
Üye
Üye
 
İletiler: 1285
Kayıt: Sal Ara 01, 2015 9:02

Re: YAŞAR ÖZEL (Kapın her çalındıkça...)

İletigönderen Feza Tiryaki » Cum Nis 19, 2019 11:51

Ömrüm Sensiz Geçse de...

“Sen gözlerimde bir renk, kulaklarımda bir ses ve içimde bir nefes olarak kalacaksın”

Değerli Gönül Pınar Atıcı, sizin de “Yaşar Özel”i sevdiğinizi, dinlediğinizi biliyordum; ne güzel sözlerle yazdığınız, övgülü yorumunuza şaşırmadım desem... Duygulu bir yaradılışta olup da Yaşar Özel sevmemek olası mı? Dediğiniz gibi eşsiz, benzersiz bir sesti Yaşar Özel. Türk Sanat Müziği’nin özellerindendi. Her yönüyle... Benim yaptığım orada, sizler gibi yüreklere ulaşmaya çalışarak, onu sevenlerle değerli sanatçımızı anmak, unutanlara anımsatmaktı... Değerlerimize karşı, küçücük de olsa görevini yapmak. Sağ olunuz, sevgiler...

Öğretmen Okulu çıkışlı kuşağın emekli öğretmenlerinden “Nebahat Öğretmen”in, yazıya yazdığı şu yorumu da buraya almak isterim:

“Yazdıklarınızı çok duygulanarak okudum. Çocukluğundan beri Türk sanat müziği seven biri olarak, zevkle dinlediğim, yorumunu ve sesini çok beğendiğim bir sanatçıydı Yaşar Özel... Onu dinlerken etkilenmemek mümkün değildi...Tüm şarkıları çok güzel söylerdi ama ben ondan en çok “GEÇSİN GÜNLER, HAFTALAR” adlı şarkıyı severdim. Gerçek sanatçıların kaybı, daha da üzüyor insanı... Tabiî vefasızlık da... Her zaman saygı ve rahmetle anacağım. Mekânı cennet olsun.”

“Öğretmen okulundan sınıf arkadaşım Şadiye Öğretmen’den bu yorum da:

” Madem ki gidiyorsun” şarkısını çok seviyorum. Yeri doldurulamaz değerli bir sanatçımızı yitirdik, ışıklar içinde yatsın.”

Şair Yılmaz Örmeci’nin dedikleri:

“Çok sever ve sanatını, kişiliğini, duruşunu beğenirdim. Daha birçok özelliklerini de derleyip yazmışsınız. Size teşekkür ediyorum. Mekanı cennet olsun.”

Asiye Öğretmen’den:

“ Yaşar Özel gerçekten özel ses rengi - tavrı ile sanatçı deyince aklıma ilk gelen...”

Yine, öğretmen okulu çıkışlı bir öğretmenimizden bu sözler:

Süheyla Cengiz Yılmaz: “Mekânı cennet olsun... Çocukluğumuz, gençliğimiz onun şarkılarıyla geçti...”

Yaşar Özel'in bir şarkısı da Kıbrıs Çıkartması yıllarında dillere düşmüş. Rum Radyosu "Bekledim de gelmedin" şarkısıyla anavatandan yardım bekleyen Kıbrıslı soydaşlarımızla dalga geçermiş. Daha sonra Kıbrıslı Türkler Yaşar Özel'in bu şarkısıyla yanıtlamışlar onları, şarkı efsane olmuş:

"Bu kadar yürekten çağırma beni / Bir gece ansızın gelebilirim / Beni bekliyorsan, uyumamışsan / Sevinçten kapında ölebilirim."

https://www.youtube.com/watch?v=uYv02OiPqhY
Müzik Rüştü Şardağ, söz Ümit Yaşar Oğuzcan, Rast.

Sözü edilen diğer şarkıları da dinlemek isterseniz:

(Sunumu Yaşar Özel’den) “Geçsin günler haftalar, aylar mevsimler yıllar / Zaman sanki bir rüzgâr ve bir su aksın / Sen gözlerimde bir renk, kulaklarımda bir ses ve içimde bir nefes olarak kalacaksın”
https://www.youtube.com/watch?v=m_KW-xTKPZI
Müzik Erol Sayan, Söz Enis Behiç Koryürek, Rast.

“Madem ki gidiyorsun bırakıp burda beni / Bir daha seyredeyim ne olur dur da seni”
https://www.youtube.com/watch?v=bBEAqgmtn5w
Müzik Muzaffer İlkar, söz Mehmet Erbulan, Hicaz.

Çok sevilen bir şarkısını daha ekleyelim:
https://www.youtube.com/watch?v=w27jokUSIkc
Yaşar Özel - Bir Göz Aşinalığı Var Aramızda
Müzik Avni Anıl, söz Ülkü Aker, Rast.
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12


Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x