Yasemin Çongar 'Ergenekon' Tertibini Yazıyor

Tartışma Alanı

Yasemin Çongar 'Ergenekon' Tertibini Yazıyor

İletigönderen İrfan Tuna » Prş Oca 06, 2011 22:24

6 Haziran 2005 - Milliyet



Erdoğan Washington'a gelirken



Daha 6 - 7 hafta öncesine kadar, Başbakan Erdoğan 'ın Beyaz Saray'a gelme niyetini "Ne konuşacağız ki" diye hafiften dudak bükerek karşılayan ABD'li yetkililerin sayısı az değildi.

Bu soru, Erdoğan hükümetinin yaptıkları ve yapmadıkları, söyledikleri ve söylemedikleri ile Bush yönetiminde yarattığı hayal kırıklığının sonucuydu.

Bu hayal kırıklığını besleyen unsurlar arasında, Büyükelçi Edelman 'ın randevu için 6 hafta bekletilmesini, Irak seçimlerinin peşinen mahkum edilmesini, Hariri suikasti ardından Şam'la kucaklaşılmasını, İsrail'in "terörist," Felluce'de öldürülenlerin "şehit" ilan edilmesini, İncirlik'te geniş bir kullanım esnekliğinin mümkün olmayışını ve kamuoyunda kabaran Amerikan karşıtlığının bir bakıma rasyonalize edilişini sayabiliriz.

Bu hayal kırıklığının alt başlıklarını ise, ABD'li yetkililerin ağzından, "Türkiye, öngörülebilir olmaktan çıktı" ya da "Ortak vizyon taşıdığımızı söyleyen hükümetiniz, bunu halka anlatmıyor, uygulamaya yansıtmıyor" ya da "İkili ilişkilere yeterince ihtimam göstermiyorsunuz" ya da "Ankara, uluslararası arenada etkisizleşiyor, önemsizleşiyor" gibi cümlelerle aylar boyu dinledik.

Bugün de, Washington'da bu kaygılar hepten silinmiş değil, ama doğrusu, Erdoğan Bush buluşmasına dudak büken de artık pek kalmadı.

Değişimin bir nedeni, Erdoğan ve çevresinin son haftalarda, sanki biraz da Beyaz Saray'ın yolunu yapmak için attıkları adımlar, söyledikleri sözler; Ankara'nın da ikili ilişkileri önemsediğini yansıtan çıkışlar.

Washington'ın gözünde, 8 hazirandaki Beyaz Saray buluşmasını başlı başına önemli kılan diğer etmen ise, AB'de geçen haftaki referandumlarla yaşanan sarsıntı ve bunun Türkiye'ye olası etkileri.

Ortaklık iradesi
Beyaz Saray buluşmasının asıl işlevi, ikili ilişkilerin öneminin ve sağlam tutulması gereğinin karşılıklı teyidi yoluyla, bu ilişkilere yeniden bir "ortaklık enerjisi" katmak olacak.

AKP hükümeti, içeride "Devlet biziz" diye karşısına çıkanlar ile, dışarıda "Siz, Avrupalı değilsiniz" diye tutturanlar karşısında, Beyaz Saray'da enerji tazelemeye belki de her zamankinden çok ihtiyaç duyuyor.

Washington ise, Türkiye'deki asli muhatabı saydığı Erdoğan hükümetinden Türk Amerikan ortaklığına sahip çıkma yönünde siyasi irade göstermesini istiyor.

Bu iradenin Türk kamuoyuna doğrudan telaffuz edilmesini; "Bizde anti Amerikanizm yok" diye işin içinden çıkmak yerine bu yöndeki toplumsal işaretlere tepki verilmesini bekliyor.

Dahası Bush yönetimi, ikili ortaklığın "etkin" kılınabilmesi için, başta geniş Ortadoğu'da reform perspektifi olmak üzere, "ortak hedefler yönünde ortak ses" gerektiğini düşünüyor.

AB vurgusu
AB konusunun Beyaz Saray gündemindeki önemi ise, salt Bush ile Erdoğan 'ın referandumlardan kısa süre sonra buluşmasından kaynaklı değil.

Türkiye'nin AB'ye tam üyelik hedefi, Türk Amerikan gündeminin değişmez maddesi olmanın ötesinde, bir bakıma Ankara Washington ilişkisinin oturduğu eksenin de açısı. ABD'nin dünya tasarımının esas unsurlarından biri de 'Türkiyeli' bir AB.

Bizde, "Washington, AB'den dışlanıp kendisine iyice yanaşmış bir Ankara'yı arzular" tezine inananlar olduğu gibi, ABD'de de bu teze uygun düşünenler var. Ancak Bush yönetiminin karar alıcıları, tıpkı önceki Clinton yönetiminde olduğu gibi, bugüne dek tüm söyledikleri ve yaptıkları ile bu tezi çürütmeyi sürdürüyorlar.

Türkiye'nin AB hedefi ile Türk Amerikan ilişkilerinin ekseni ve ABD'nin dünya tasarımı arasındaki bu örtüşme nedeniyledir ki, AB liderlerine referandumlar sonrası "Kapınızı kapatmayın" mesajı veren Bush yönetimi, Erdoğan 'a da, "Moralinizi bozmayın; gözünüzü toptan ayırmayın; siz bu dönüşüm projesinde açık vermezseniz Türkiye'nin katılımının önemini kavrayan Avrupalıların eli de güçlenir; bu yolda sonuna dek yanınızdayız" deme niyetlisi.

AKP hükümetinin referandum sonuçlarına tepkisini "olgun" bulan ABD, Türkiye'deki AB'ye gönülsüz ya da yarı gönüllü çevrelere koz verilmemesini önemsiyor. Heybeliada Ruhban Okulu'nu açamayan, Ermeni meselesinin resmi zapturapt dışı konuşulmasına tahammülsüz bir Ankara'nın yansıttığı özgüven noksanına taban tabana zıt, ferahlatıcı bir olgunluk sayıyor bunu.

İki beklenti
Erdoğan 'ın Beyaz Saray'da dillendireceği 2 önemli beklenti var.

İlki, ABD Kongresi üyelerinin geçen hafta doğrudan Ercan Havaalanı'na inerek gerçekleştirdikleri KKTC ziyaretini, izolasyonu kaldırmaya yönelik somut adımların izlemesi.

İkincisi, Irak'taki PKK varlığına karşı kararlı önlem gereği.
Washington, her 2 konuda da hem Türkiye'nin beklentilerini "haklı" bulduğunun ve bunlara "iyi niyetle" yaklaştığının bilinmesini, hem de adım atmasını güçleştiren faktörlerin iyi anlaşılmasını istiyor.

Bush yönetimine göre, bu güçlükler, Kıbrıs konusunda BM'nin ve AB'deki "dostların", Irak'ta ise Bağdat hükümetinin katkısı ile er geç aşılacak. Bunun için de, Türkiye'nin Kıbrıs'ta "çözüm yanlısı" tavrından şaşmaması ve yeni Irak'la işbirliğini güçlendirmesi önemseniyor.

"Kıbrıs ve PKK konularında Türk halkının güvenini kazanmanın önemi" de, herhalde Erdoğan tarafından Bush 'a hatırlatılacaktır.
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x