YAVRU VATAN KIBRIS (7)

YAVRU VATAN KIBRIS (7)

İletigönderen Feza Tiryaki » Cmt Haz 04, 2016 11:56

YAVRU VATAN KIBRIS (7)

(Niye Yavru Vatan? Kıbrıs Türk Basını)

Kıbrıs’a “Yavru Vatan” sözünü ilk kim yakıştırmış bilmiyorum ama bu sözün Türk toplumunca benimsendiği kesin. Yavru iki anlama geliyor dilimizde, biri, küçük, boyutu benzerlerinden çok küçük anlamında; diğeri, çocuk, evlat, kendi dölü, soyu anlamında. İçinde sevgi, koruma, yavru saydığını kanından canından, kendinden bir parça görme, beğenme, benimseme, kendinden bilme... her duygu var “yavru” sözünde.

Annelerin “Yavrum” diye seslenişleri, birini korurken söylenen, birbirine bağlılığı anlatan yavru, yavrucak tanımı, bir şeyin, ürediği kendi türüne benzemesini “yavrusu” diye niteleme... bir anda yavru sözünün akla getirdikleri...

Ana baba, özellikle ana, yavrusunu canı pahasına korur, bu bilinen bir olgudur. Üvey ana, üvey baba öyküleri, anası ölenin babası da ölür anlayışı yalan mı? Vatanı, vatanı kurtaran, devlet kuran atasının, anasının elinden almışlarsa, almak üzerelerse, o ananın yavrusunun da üvey evlat görülmesi, korunmaması yadırganır mı?

Kıbrıs’ı anlatırken duydum ki, “ yavru vatan” sözü tartışılıyor. Hem de şaşırtıcı bir şekilde! Sanki Talat’la yapılan o telefon konuşması (2004), Denktaş’ın dışlanması, son yıllarında gördüğü ihanet, yalnız bırakılmışlık, AKP iktidarının, Denktaş’a, Kıbrıs Türk’ünün elde ettiklerine ters Kıbrıs siyaseti, Kıbrıs’ı Rum’un - Yunan’ın saymalar, AB’ye girsin de ne olursa olsun, Türkiye’nin garantör devletliği gereksiz, eski anlaşmalar kalkabilir, Annan planına evet deyin, bağımsızlık da neymiş, Türk askeri adada gereksiz, işgalci demeler, Rumlara limanlarımızı açmaya kalkışmalar hayaldi, uydurmaydı... Kıbrıs öyle iki devletli yaşayamaz diyen, Kıbrıs’ın (KKTC) tanınmasını istemeyen, onlarca kayalığımızı, adalarımızı sessiz sedasız Yunan’a işgal ettiren, bu konuda ağzını açıp tek söz etmeyen başka bir siyasetçiydi sanki... Akp’nin başkanı değildi... Tutmuşlar Kıbrıs’ın şimdiki cumhurbaşkanıyla, “yavru vatan” adını, bunun anlamını tartışmışlar geçen yıl bu zamanlar...

Akıncı, saçmalamış, iki kardeş ülke denmeli demiş, yavru vatan – anavatan yerine. Saraydan (!) yanıt gelmiş: “ Ağzından çıkanı kulağı duysun.” Akıncı’da laf çok: “Türkiye bizim hep yavru kalmamızı mı istiyor?”

Bu çirkin soruya verilen yanıt daha da çirkin olmuş: Başlanmış iş paraya dökülmeye. Suriyeli kaçaklara, vatanlarından, savaştan kaçan vatansızlara, dili dilimize, kültürü kültürümüze benzemeyenlere, içinde terörist besleyen, canlı bomba saklayan, kafaları nasıl çalışır, kimdir nedir bilmediklerine kaç milyar dolar harca *(on milyara yakın), vatana doldur bunları sınırlamadan, toplumun yapısını bozdurt, üç milyonu aşkın Arap’ı, savaş kaçkınını, Avrupalı’nın içine almadıklarını, kovduklarını besle, sonra Kıbrıs’a, sayısı iki yüz bin civarındaki Kıbrıs Türk’üne, yani aslında kendine harcadığın parayı, bir milyar doları başa kakar gibi ağza al, söyle... Üstelik dünyaya, dosta düşmana duyur:

“Bu ülke KKTC'ye bir bedel ödemiştir. Hâlâ da ödüyoruz. Biz şehitler vermişiz. Bu yavru vatan ayakta kalabilsin diye. Son olarak oraya yaptığımız para yardımı 1 milyar dolar.”

Hangi ana baba yavrusuna harcadığını başa kakar, söyler? Yine hangi kardeş ilişkisi anayla yavrusunun ilişkisine benzer? Kardeş ihanetlerinin öyküleri din kitaplarında bile anlatılmıyor mu ibret alınsın diye? Kardeş ilişkisi çok başkadır, eşitlik ilk önce gelir. Bizim bölücülere, bölücü yandaşı hainler boşuna mı kardeşlik edebiyatı yapıyor. Kardeşiz diye zırvalıyor...

“Allah kardeşi yaratmış, kesesini ayrı yaratmış.” Atasözümüz bile insanın yavrusu ile kardeşinin ayrımını açıklıyor.

Kıbrıs’ın yavru vatan olduğunun kanıtını en güzel ekşi sözlük yazmış:

“Önemli bir olay olduğunda, tüm yurtta, dış temsilciliklerde, bir de burada kutlanır.” demiş, yavru vatan sözünü açıklarken.

Dilin diliyse, en önemlisi yazı dilin yazı diliyse, neyi tartışacak neden ayrı sayılacaksınız? Dünyadaki ikinci ülke, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti değil mi aynı dili konuştuğumuz, aynı zamanda aynı dille yazdığımız, okuduğumuz ülke...

Ha Anavatan Türkiye’nin basın yayını, ha Yavru Vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin! Dil bayrağımız, dil bayrakları...

Gazete satış yerlerinde Türkiye’den gelen günlük gazeteler, Kıbrıs’ta çıkan boyutları küçük, dergi görünümünde günlük gazeteler var orada.

Bizdeki Türkçe orada da konuşuluyor, yazılıyor. Kitapçılarda Türkçe kitaplarımız. Bizde ne basıldıysa, ne okunuyorsa, orada da o... Seyyar satıcı tezgahına Türkçe kitapları dizmiş, Girne’de limanda satıyordu.

1001 adlı bir mağazalar zinciri bulunuyor Kıbrıs’ta, oradan ayrılmadan, orada sergilenen ne kadar Kıbrıs gazetesi varsa aldım, günlük çıkan, getirdim, sonra inceleyerek okumak için.

Kıbrıs’ın gazeteleri küçük boyutlu, ortadan katlanıyor, bizdeki “Gırgır, Leman” gibi gazete dergilere benziyor büyüklükleri ve katlanmaları ama onlardan eni de, boyu da daha büyükçe. Kıbrıs, Havadis, Diyalog, Yeni Bakış... Bunlardan bir kaçını kısaca tanıtacağım burada. Aynı kalınlıkta, kırk sekiz sayfalık kalın gazeteler bunlar. "Detay", onların yarısı kadar.

Kıbrıs, eski bir gazete, 26 yıllık. Havadis 8 yıllık, Detay, Diyalog 3 yıllık, Yeni Bakış en yenileri (2 yıllık)...

Halkın Sesi, 73 yıllık Kıbrıs gazetesi. Onu orada bulup alamadım. Dağıtım sorunundan mı yoksa çok satıldığı için mi, her nedense... Bilgiağında inceledim. Oradan güncel bilgiağında bir yazı okudum demin, en son gelişmeler üzerine yazılmış. M. Erol Ekenleroğlu’nun köşe yazısı: “Şapka düştü kel göründü.”

Keli görünen Rum liderliği. Türkiye’de basının yayının hiç mi ilgilenmediği bir olay yaşanmış geçenlerde. Tek Cumhuriyet gazetesi kısa da olsa iç sayfalarda söz etmiş (nasıl olmuşsa).

23 -24 Mayıs’ta BM’nin bir toplantısı varmış İstanbul'da. “Tarihin ilk dünya insani zirvesi” imiş adı. Buraya Kıbrıs’ın temsilcisi olarak (Türkiye’nin tanımadığı) Kıbrıs Rum tarafı (GKRY) katılmış. KKTC’nin Cumhurbaşkanı da Türkiye tarafından davet edilmiş. “Zirve” bitince 46 devlet ve hükümet başkanı için verilen yemeğe, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı katılacak diye, yazarın dediğine göre, “Türklerle birleşmeye can atan, Akıncı ile konserlere giden, karşılıklı kahve içen...” Anastasiadis (Rum lider) katılmamış, dönmüş.

Erol Ekenleroğlu: “ İşte değişmeyen Rumların düşüncesi, Ada Yunanistan’ındır, Rumlar tek sahibidir. Türkler ise azınlıktır, köledir.” diyor.

Orhan Akdeniz, bu gazetenin diğer bir yazarı. Kıbrıs’taki iktidarı, kamudaki atamaları eleştiriyor yazısında, devlet olanaklarını kullanarak ve yandaşları ödüllendirerek oy kazanmaya çalışılmamalıdır, diyor. Yazısında kaç kez “Anavatan” diye geçiyor ülkemizin adı, sevgi ve saygıyla... Elinde olmadan gözlerin buğulanıyor, duygulanıyorsun...

Kıbrıs gazetesinin (Kurucusu Asil Nadir) o günkü başlığı özelleştirme üzerine. Kıbrıs Enerji Bakanı, “Özelleştirmeden korkulmamalı” demiş, oradaki sendikalar (TÜRK – SEN ve EL – SEN) “Özelleştirmeye engel olacağız.” demişler. Arka sayfada spordan bir güreş haberi var. İspanya’da düzenlenen “Vücut Geliştirme” şampiyonası ile ilgili: Emre ve Burak, Türkiye Cumhuriyeti, Sami Hamidi ise Kıbrıs Cumhuriyeti adına Avrupa şampiyonasında podyuma çıktı.” yazmışlar, “Sporcumuz var, biz yokuz!” başlığıyla.

İç sayfada ilanlar arasında kaybolan küçücük bir bölümde, “Federal Kıbrıs’ta" diye başlayan bir toplantı duyurusu dikkat çekiyor: Federal Kıbrıs’ta barış içinde ortak yaşamın ancak “yeni bir kültürle”mümkün olacağı anlatılacakmış bu toplantıda. Bu HASDER Halkbilimi sempozyumlarının 32. si imiş. Bizde, kimilerince durmadan, o gülünç, “Osmanlıcılık” çanları çalınırken, yavru vatanımızda da da denemekten bıkılmayan, “ Birleşik Kıbrıs” hayalinin çanları susmuyor... Kurucu Cumhurbaşkanları Denktaş’ın, aynı hataya aptallar iki kez düşer sözünü günümüzde kimler anımsıyor belirsiz...

Orta sayfalarda Ersin Tunay haberi, Çağdaş Müzik Derneği Türk Sanat Müziği Korosu’nun konserini duyuruyor, “Müzik sevginin, sevgi de yaşamın kaynağıdır.” başlığıyla. Kültürümüzün yaşatıldığına tanıklık ediyor bu haber başlığı.

Denktaş’ın oğlu, Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı olarak elektrikte sat-sav noktasında olmadıklarını, su konusunda erken ihaleye çıkılabileceğini, müzakereler ile ilgili olarak da, sorumluluğun Akıncı ve ekibinde olduğunu, eşitliğin ve eşit egemenliğin yeterince korunduğuna inanmadığını söylemiş içteki bir haberde.

“Havadis” gazetesi, magazin haberleriyle (kiralık hamilelik, kazalar) sayfalarını doldururken bir köşe yazısı (Başaran Düzgün) bu gazetenin kime neye hizmet ettiğinin ipucunu hemen veriyor. “İntihar ile eşanlamlı” başlığıyla Serdar Denktaş’ın bir Rum gazeteye dediği, kendini “Kıbrıslı” hisseden TC kökenlileri KKTC vatandaşı yapacağım.” sözünü intiharla eş anlamlı sayıyor. Akıncı’nın vardığı uzlaşmalar (?) havaya uçarmış o zaman.

Havadis gazetesinde küçücük bir haber başlığı daha var ön sayfada:

“Tekke bahçesinde 52 yıl sonra kazı.” 1964 yılında Ayvasıl’dan (Türkeli) getirilerek Tekke bahçesine gömülen 23 şehidin çıkarılması, tek tek kimliklendirilmesi, gömütlerinin ayrılması çalışması imiş bu kazı.

Diyalog, “Kuruduk” başlığıyla çıkmış. Sanıldığının aksine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne Türkiye’den akıtılan suyla ilgili değil bu başlık, Rumların (olmayan) suyuna ağız suyu akıtılıyor. Yazıda güneydeki barajlar da (Rum bölgesinde) 105 milyon metre küp, kuzeyde (KKTC’de yani) sadece 3 milyon metre küp su var deniyor. Aradaki fark çok büyük diye yazmışlar, dolaylı yolla algı yönetiyorlar... Şu tartışmada ilginç: Kıbrıs Rum’unun müzakerecisi Rum, Kıbrıs Türk’ünün Türkiye’ye 17 milyor avro borcu olduğunu söylemiş, Ersin Tatar (UBP milletvekili), bunun 17 milyar değil, 4 milyar olduğunu belirterek “Mavroyannis yalan söylüyor.” demiş. Yine Mavroyannis’in “Nüfus konusunda dörtte bir oranı bozulmadığı sürece, Kıbrıs Türk tarafında kim Türkiye kökenli, kim Kıbrıslı Türk diye sorgulamayacağız.” sözlerine de dikkat çekmiş, bu, Kıbrıs Türk halkını kalıcı bir azınlık konumunda görmeye yönelik bir anlayış ve yaklaşımdır, demiş.

Yeni Bakış’ın “Bakış”ının “A” sesinin orta çizgisi, Kıbrıs adasının haritasıyla çizilmiş. Başlığı, Serdar Denktaş’ın, hak edenlere vatandaşlık vereceğiz, sözünü eleştiren bir başlık. “Popülist söylemlerle değil, ayakları yere basan söylemlerle siyaset yapmak lazımdır ki insanlara boşuna umut verilmesin.” yazıyor haberin açıklamasında, CTP vekili Akansoy’un sözleriyle. Orta sayfalarda “İran’la eğitimde işbirliği” başlığı. İran ve eğitimde işbirliği yanyana gelemeyecek iki sözcük bir arada. Karaçarşaflılar cenneti molla İran’ı ile Kıbrıs Türk’ünün okulunun eğitim işbirliği. Yakındoğu Üniversitesi rektörü “ Dr. Ümit Hassan”, konuyla ilgili açıklamalar yapmış, “ Dünya biliminin gelişimine katkı koyuyoruz.” demiş. Bir haberleri de tam sayfa neredeyse:

“Barış için bir aradalar.”

Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk öğrenciler çalıştayda bir araya geldi diye de açıklaması yazılmış, habere ilgili resimler konmuş. 14 Mayıs’taki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün finans ettiği “Barış ve Gençlik Festivali”, yaz aylarında düzenlenecek iki toplumlu tiyatro kampı da duyurulmuş.

Küreselciler boş durmuyor, oya gibi işliyorlar Türk çocuklarını gençleri...

“Detay” gazetesinin ön sayfası, Serdar Denktaş resmiyle, açıklamasıyla. Başlıkta, “Maliye bakanından Rumlara fatura denilmiş, Serdar Denktaş’ın, “Bizim Türkiye’ye olan borcumuzu ödemesi gereken Rumlardır. Yıllardır bizi ambargolar, izolasyonlar altında tutan Rumlardır.” açıklamasıyla habere devam edilmiş.

Son haftalarda, ülkemizde çıkan, Kıbrıs’ta şu sahneye çıktı, şu şurada kumar oynadı haberlerine benzemeyen Kıbrıs Türk’ünü anlatan bir haber aradım günlerdir, her aldığım gazeteyi gözden geçirerek. Sonunda tek bir haber buldum.

Sözcü’de (27 Mayıs), arka sayfa haberi başparmak boyutunda bir alanda.

“Ekonomik kriz kanser yapıyor” başlığıyla verilmiş bir küçük haber: "Harvard Üniversitesi’nden Kıbrıslı Türk Profesör Rıfat Atun’un araştırmasına göre, krizin etkisiyle kanser nedeniyle ölümler, Avrupa’da 160 bin, dünya genelinde ise 500 bin arttı.” yazılmış, iki satırlık bu küçücük haberde. Nobel falan almamış, Batı ödüllendirmemiş ya, incelemesinin de, Kıbrıs Türk’ü oluşunun da haliyle bir değeri yok...

Kıbrıslı Türk profesör diye başlayan, insanı onurlandıran bu haberden sonra, Türk ulusunun en büyük bayramı ile bir oteldeki içkili aşk şarkıları ile verilen konserin haberi. Hiç yadırgamayacağınız, alışıldık bir Kıbrıs haberi bu ne yazık ki. Anavatanı, yavru vatanı unutun, ne varsa bugünde var, sevgilide var, dalganıza bakın, anlamında değilse nedir bu tür haberler?

Ermenistan bayrağıyla sahneye çıkmışsa ne olmuş, yapılanları yiyip yutmuyor muyuz, 19 Mayıs’ta, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı için (Ulusal bayram kutlamasına bakınız!) Beşiktaş Belediyesinin düzenlediği etkinlikte sahne alan, şarkısının “Hadi kızı öp bakalım!” yerinde Murat Boz’un öpücüklere boğduğu, çevresinde sarılarak döndüğü Hadise’yi Posta gazetesi haber niyetine yazmadı mı? Hiç eleştirmeden hem de... Sizler de okumadınız mı? Bu şarkıcılar bulunduğunuz kente gelse koştura koştura gitmeyecek misiniz?

Vatan için, yavru vatan için bir şeyler yapmayı neden hep başkalarından bekliyoruz?

Bir zamanların hayran olunan aktörleri, rol modelleri şimdilerde gazinolarda kafa buluyor:

“Kadınım diye seslendi.”

“Gülben Ergen, 19 Mayıs’ta Kıbrıs Girne Rocks Hotel’de konser verdi... Konuklar arasındaki Cihan Ünal, G. Ergen’in ısrarı üzerine sahneye çıkıp ”Kadınım” şarkısını söyledi. Parmağındaki alyansı soranlara cevap vermek istemeyen Cihan Ünal’ın yanında sevgilisi vardı.”

Feza Tiryaki, 3 Haziran 2016

http://www.halkinsesikibris.com/Yazar-s ... -kel-gorun
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x