YENİ BİR RAPALLO MU ?

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

YENİ BİR RAPALLO MU ?

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Çrş Ağu 10, 2016 4:38

YENİ BİR RAPALLO MU ?
Önce Rapallo’dan sözedelim.
Fransa’nın Akdeniz kıyıları izlendiğinde, Saint-Tropez, Cannes ve Nice kentinden sonra İtalya’nın San Remo ve ardından Genova kentine gelinir.
Ve az ileride 30 000 nüfuslu şirin Rapallo kasabası vardır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında, 26 Nisan 1915 tarihinde, Londra’da yapılan bir ‘gizli anlaşma’ya göre, Savaş sonunda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun dağıtılmasıyla Adriyatik Denizi kıyılarından İtalya’ya verilecek bölgeler gibi, Osmanlı İmparatorluğunun dağıtılmasıyla Ege ve Türkiye’nin Akdeniz kıyılarından İtalya’ya bırakılacak bölgeler de belirlenmişti.
12 Ekim 1920 tarihinde, İtalya ile daha sonra (1929) Yugoslavya’yı oluşturacak olan Sırp, Hırvat ve Slovenya krallıkları arasında, işte bu gizli antlaşmanın koşulları Rapallo kasabasında, yeniden ele alınarak bir antlaşma yapılır.

Ancak Rapallo’yu Rapallo yapan, 16 Nisan 1922 tarihinde Almanya ile Sovyet Rusya arasında yapılan, gizliye yakın bir başka antlaşmaya ev sahipliği yapmasıdır.
Birinci Dünya Savaşı sonunda Almanya yenilmiş ve Sovyet Rusya daha Ekim Devrimi ile 1917 yılında savaştan çekilmişti. Ancak, Brest-Litovsk Antlaşması’nın gereklerini görüşmek üzere yenenler ile yenilenler Genova Konferansı’na çağrılmışlardı.
Genova Konferansı sırasında, Almanya ile Sovyet Rusya tam anlaşacakken, Fransa’nın mızıkçılık yapması üzerine, bu iki devlet yetkilileri sessizce Genova’dan Rapallo’ya geçtiler.
Ve Rapallo’da, savaştan en çok zarar gören bu iki devlet, biribirlerini daha fazla yormamak ve diğer açgözlü ülkelerden, bir ölçüde gizli olarak, bir yardımlaşma ve dayanışma antlaşması imzaladılar.
İşte, 9 Ağustos 2016 tarihinde, Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında, Saint-Petersbourg’da yapılan görüşmeler de, Batı basınında ‘Yeni bir Rapallo’ olarak yorumlandı.
Luc de Barochez’in Frankfurt’tan yazdığına göre, Erdoğan ile Putin’in Saint-Petersbourg buluşması, Avrupa Birliği’nin ‘geri zekâlılığı’nı (débilité) açıkça ortaya koymuş oldu . [Luc de Barochez, “Entre Erdogan et Putine, un nouveau Rapallo”, l’Opinion, 10 Ağustos 2016]
Nasıl 1922 Rapallo’su, başta Fransa olmak üzere, savaşın sözde galipleri olan ülkeler karşısında yenik Almanya ile savaştan kaçan Rusya’yı ‘yeni bir güç’ olarak ortaya çıkardıysa, korkulur ki, Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti de, onca baskı ve aşağılanmaya karşın, işbirliği yaparak Antalantik sistemi karşısında bir yeni oluşuma önderlik edebileceklerdir.
Ve nasıl 1918’de dağıtılan Alman Ordusu Reischwehr kendisini Rapallo ile toplarladıysa, darmadağın edilen Türk Ordusu da, Saint-Petersbourg antlaşması sonunda kendisini toparlayabilecektir.
Burada bir parantez açıp denilebilir ki, başta Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ile Avrupa Bakanı Çelik (vallahi adı aklıma gelmedi, hani ileri geri konuşan ve ne dediği anlaşılmayan Adanalı bakan)’in Türk Ordusu ile ilgili düzenlemeleri savunmaları ve sözkonusu düzenlemelerin uzun çalışmaların ürünü olduğunu söylemeleri karşısında; değil Saint-Petersboug, Vladisvostok’ta elli kez toplanılsa bir arpa boyu yol alınmayacağı ortadadır.
Biz yine de, bu Bakan bey’lerin, bilgi eksikliklerini bir gün tamamlayarak, bugün söylediklerinden geri döneceklerini umarak, en azından umudumuzu yitirmeyelim.
Luc de Barochez, Putin ve Erdoğan’ın iki büyük İmparatorluk mirasçıları olarak, Avrupa’ya güvenmedikleri ve bu nedenle de ‘Avrupa Değerleri’nden uzaklaşmak istediklerini yazmakta.
Şimdi yukarıda anılan iki bakan ile adları sayılmayan bir dizi bakanın, kraldan çok kralcı, Erdoğan’dan çok Erdoğancı, Abdulhamit’ten çok Sultan’cı oldukları gözönüne alındığında, bunların 14 yıl boyunca yaptıkları ‘hata’lardan dönmek yerine, daha ‘dizginsiz’ bir biçimde yeni ‘atılım’lar yapmak istedikleri apaçık ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Oysa, ‘Püskürtülen Darbe’den sonra, daha bir kucaklayıcı ve uzlaşmacı olmaları gerekirdi.
Göründüğü kadarıyla, Erdoğan’ın, Binali Yıldırım dışında, aklı başında bir tek ‘bakan’ı yok gibidir.
Ve Türkiye’nin yazgısı bunların ellerine bırakılacak olursa, kesin olarak söylenebilecek olan, bu ‘takım’ın Türkiye’yi çok daha kara günlere sürükleyecekleridir.
Oysa, uluslararası ilişkiler ‘tehdit ve şantaj’ yerine, ussal strateji ve taktiklere dayanır.
Şu Avrupa Bakanı’mız, ‘müzakereci’ mi ne idi.
Hem de ‘istişari’.
Şimdi karşımızda, saf Anadolu çocuğu Kemal Kılıçdaroğlu yok ki, gak dedirterek ağzındaki peyniri kapalım.
Bizim tarihimiz de belli Avrupalılarınki de..
Ancak okunup öğrenilmlesi gerekir.
Öyle ‘Şanlı tarihimiz’ deyip, Mehter beygirinin üzerinde zurna çalmakla Avrupa’ya kafa tutulmaz.
Kaldı ki çok uzağa gitmeye de gerek yoktur.
Şu Mustafa Kemal Atatürk var ya; her adımda, şimdi Mustafa Kemal olsa ‘ne yapardı diye’ biraz düşünmek yeter.
Bu nasıl ‘kindar’ bir nesildir, ne kadar aymaz..
Mustafa Kemal’den vazgeçtik ‘Muhammed Mustafa’nın Ocağı’ dedikleri ocağa incir ağacı dikiyorlar haberleri yok.
Rapallo’dan ne haberleri olacak?
Batılının kuruntusu işte... Rapallo nerde bunlar nerede?
Bu ‘takım’ın kesinlikle değişmesi gerek.
Bakalım nasıl değişecek?
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1526
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x