Yeni Dünya Düzeni, sadece bir ekonomik program değildir

National Endowment for Democracy, International Republican Institute, National Democratic Institute, Open Society Institute, CSIS, CIPE, UNDP, World Bank, ITS

Yeni Dünya Düzeni, sadece bir ekonomik program değildir

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Eki 15, 2008 1:39

borabey yazdı:

Sivil Toplum Kuruluşları, E. Özbey, 08 Mayıs 2007
İÇİMİZDEKİ SEYTANLAR kitabından bir araştırma raporu...

İçimizdeki Şeytanlar
Sivil Toplum Kuruluşları (STK-NGO)
A. Nazmi Çora

Bugün hükümet dışı örgütler eskisine nazaran güçlerinin daha çok farkına varmış, hareket ve eylem yetenekleri daha yüksek ve daha büyük kitlelere hitap eden kuruluşlar olarak karşımızda durmaktadır. Devletler dünya çapında çeşitli sorunlarla mücadele etmede yetersiz kaldıkça, farklı sınırlar içinde yaşayan insanlar ortak kaygıları ve çıkarları paylaştıkça bu örgütlerinde her geçen gün gelişmesi ve etkinleşmesi kaçınılmaz olacaktır.

Amerikalı "Workshop" uzmanları gelmişler, bu övünçlü Türklerin ülkesinde raporlarında belirtikleri gibi; "Yönetim yetkisini merkezden uzaklaştırmak amacıyla belediyelere otonomi kazandırmak" için, yasa tasarısı hazırlıyorlar. Bu işin içerideki gerekçesine bakarsak, "Belediyelere yardım demek, demokrasiyi güçlendirmek demektir" diye bir yanıt hazırdır. Ne var ki, "Belediyeleri güçlendirmek' ABD'nin Cumhuriyetçi Partisi'ni neden ilgilendirir ve ABD neden bu işler için para ve eleman verir? Amerika'da gettolar temizlendi, toplumsal uçurumlar kapatıldı mı?" diye soran yoktur. Sorulmasa da, Amerikan muhafazakârlarının ve Cumhuriyetçi Parti'nin örgütü IRI'nin raporlarındaki yanıtı açıktır:

"IRI'nin rehberliğinde yerel yönetimler - Ankara'daki merkezi hükümet ('devlet' değil)- şimdi kendi yollarında yürümek üzere daha fazla otoriteye sahiptirler," Yerel yönetimlerin ABD'nin siyasal partisinin öncülüğünde yürüdüğünü belirten aynı raporda, bir başka kuruluşla birlikte Türk siyasi partiler yasasında değişiklik tasarısı hazırlandığı açıklanıyor. İş bununla da kalmıyor, bu hazırlıkların partilerle yakın ilişkiler kurularak sürdürüldüğü, partilerin içinde 'reformcu eylemciler' yetiştirildiği belirtiliyor.

Üstelik bu ülkeye öyle bir demokrasi eğitimi verildiği belirtiliyor ki, "laiklik dışı partilerin ve etnik tabanlı partilerin temsil edilmeleri"nin sağlanacağı özenle vurgulanıyor. IRI'nin 2000 yılı programına Türkiye gençliğinin ve kadın örgütlerinin desteklenmesi projesi de alınmış. Yeni dünya düzenini kavramış, moda deyimiyle, "vizyon sahibi" ve proje yapmasını bilen genç kadrolar yetiştirilecektir. IRI raporlarındaki şu sözler, hiçbir kuşkuya yer vermeden seçim özgürlüğümüzün temellerinin nasıl bellendiğini gösteriyor:

Demokratik toplumların vazgeçilmez bir unsuru olan baskı gruplarının temel amacı, siyasi mekanizmayı kendi amaçları doğrultusunda etkileyebilmektir. Ancak bunun yanında baskı grupları toplumun bilinçlendirilmesinden, devlet görevlilerinin işlerinin denetlenmesine kadar pek çok konu üzerinde de çalışmalarını sürdürmektedir. Baskı gruplarının, yalnızca çıkarları uğruna yasa hazırlanması, kabul edilmesi veya değiştirilmesi konularında faaliyet gösteren türü ise Lobilerdir. Bu bağlamda lobiler, baskı gruplarının siyasi mekanizmayı (özellikle yasama alanında ) etkileyebilmek için oluşturdukları gruplardır.


Yeni Dünya Düzeni, sadece bir ekonomik program değildir

Bilinmektedir ki, her ekonomik program bir siyasal program sayesinde yaşama geçirilebilir.

Yeni Dünya Düzeni’nin, ulusal piyasaları kapitalist dünya pazarıyla birleştirmek şeklindeki küreselleşme programı daha başından itibaren ulusal devletleri bertaraf etmek sorunuyla karşı karşıyaydı.

Dolayısıyla Yeni Dünya Düzeni’nin ilanı, aynı zamanda ulusal devletlere karşı savaş ilanıydı. Yeni Dünya Düzeni’nin bu siyaseti başarması için uygun örgütlere ve taktiklere ihtiyacı vardı...

NGO (Non-Govermantal Organisation- Hükümet Dışı Kuruluş) ve NGO’culuk ya da STK (Sivil Toplum Kuruluşu) ve STK’cılık Yeni Dünya Düzeni’nin işte bu ihtiyaca bulduğu yanıttır.

YENİ DÜNYA DÜZENİ’NİNDE SOROS’UN KADIN ÖRGÜTLERİ

NGO’culuğun ideolojisi sivil toplumculuktur. Sivil toplumculuk, tarihi, sınıfların çatışması olarak yorumlayan Bilimsel Sosyalizm’e karşı mücadele amacıyla ortaya atılmış bir kavramdır. Bu ideoloji sivil toplum-resmi toplum; resmi ideoloji-sivil ideoloji ayrımları üzerine kurulmuştur. “Sivil toplum” dediği toplumun devlet dışında kalan kesimidir; devlet ise resmi veya siyasi toplumu oluşturmaktadı r. Bu teoriye göre, sivil toplum, sivil kurumlar her zaman iyi; resmi toplum, yani devlet ve iktidar ise her zaman ve her durumda kötüdür. Sivil toplumcu teori, kapitalist sınıfla işçi sınıfı, toprak ağalığıyla köylüler, emperyalizmle ezilen dünya arasındaki çelişmeleri sahte bir sivil-resmi bölünmesinin örtüsü altında gizlemeye çalışır. Kitleleri iktidar hedefinden soğutup uzaklaştırarak hakim sınıflara ve dünya çapında emperyalizme en büyük hizmeti yaptığı gibi, sivil oldukları ve resmi topluma yani devlete karşı mücadele ettikleri gerekeçesiyle dinci gericilik ve milliyetçi bölücülükle birleşir. Emperyalizmin “demokrasi programının” araçları olarak kullanılan NGO’lar son 20 yılda hem sayıca artmış, hem de emperyalist merkezlerden ezilen dünyaya doğru büyük bir yayılma göstermişlerdir.

Küreselleşme planı içine alınmış ulusal devletlerin her yurttaşı kadın-erkek ayırımı gözetilmeksizin bu ideolojinin ve demokrasi programının potansiyel uygulayıcıları olarak görülmektedir. Programın “dönüştürme” hedefinden hiç kimse, hiçbir örgüt muaf değildir. Herkes, her örgüt, her yönetici bu programın aday uygulayıcısı olarak görülmekte ve denenmektedir.

Emperyalizm, ulusal devletin yıkım süreci içinde kadınlara da rol vermektedir. Özellikle son on yıldır, kadın hakları “demokrasi programı”nın en önemli başlıklarından biri olarak ele alınmakta, kadınlar ve kadın örgütleri “demokrasi programına” kazandırılmaktadı r. Programın yürütüldüğü ulusal devletlerde insan hakları, din özgürlüğü gibi konularda olduğu gibi kadın hakları konusunda da, kamoyu yaratacak kişiler ve örgütler yaratılmakta ve çalışılan alanın sorumlusu (!) kabul edilmektedir.

“Demokrasi Projesi”nde Kadından Sorumlu Kadınlar"

Türkiye’de de kadından sorumlu kadınlar var. Ülkemizde kadın sorunu onlarla çözülecek. Kadını siyasete onlar katacak, kadın emeğini onlar değerlendirecek, kadını onlar girişimci yapacak…Adları farklı ama merkezleri aynı. Amerikan Kongre Kütüphanesi’nden, National Endowment for Democracy’ye, Açık Toplum Ensititüsü’nden Alman Vakıflarına kadar, her yerde onlarla karşılaşıyorsunuz. “Aynı muhitin” insanları gibi. Proje için varlar, hatta proje için oluşmuş veya oluşturulmuşlar. Fonlandıkları sürece hayattalar.

ABD Konsolosluğundan, Brüksel’e kadar yapılmış, yapılan ve yapılacak olan toplantıların değişmez konuşmacıları, tebliğcileri. Her birinin internet sayfası var. Sayfalarında linkleri (bağlantıları) var. Tıklatıyorsunuz, birbirlerinin internet adresleri geliyor. Uluslararası ilişkide (!) bulundukları kuruluşlar bile aynı. Durum “bana arkadaşını (bağlantılarını) söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” atasözünü anımsatıyor.

Bu tablo içinde kendilerini bilim insanı, laik Cumhuriyete ve ilkelerine bağlı olarak tanımlayan kadınlar veya kadın örgütleri de , şu veya bu şekilde tabloda yerlerini alıyorlar. En hazini bu. Bu nitelikteki kadınların sahnede yer alışları programı daha karmaşık hale getiriyor. İyi niyetle ya da bilgi eksikliği nedeniyle, bu tablo içinde yer alan kadınlar da sonuç olarak emperyalizmin STK’lar eliyle yürüttüğü plana su taşıyan, STK’ların faaliyetlerine meşruiyet kazandıran bir rol oynuyorlar. Bunların, bu projeler içindeki varlığı halkın zihnini karıştırmakta ve asıl amacın görülmesini engellemektedir. Zaten, sivil toplum ideolojisinde bu husus önemli yer tutmaktadır. Toplumca kabul edilen, değer verilen, Cumhuriyet’e ve devrimlere bağlılığı ile tanınan kadınların ya da örgütlerin bu projelere herhangi bir biçimde katılmaları, yayın organlarına yazı yazmaları, kampanyalarına destek olmaları STK’nın ve uygulanan programın sürekliliğinin sağlanması ve kitleleri etkilemek bakımından önem taşımaktadır.

ABD’nin ve AB’nin “demokrasi projesine” Türk ulusunun zihnen ve kalben katılımı emperyalist politikaların başarıya ulaşmasında birincil önem taşıyor.

Sözde demokrasi projesinin uygulandığı ülkelerde kamuoyunun imal edilmesi, zamanı geldiğinde Yugoslavya’da, Gürcistan’da ve Ukrayna’da olduğu gibi “demokrasi” için sokaklara dökülmesi gerekiyor. Bir milleti zihnen dönüştürdüğünde ve demokrasi projesine devşirdiğinde ise emperyalizmin işi kolaylaşıyor.

Bu operasyon yürütülürken, kadınlar ve gençler emperyalist merkezler açısından özel ve vazgeçilmez bir öneme sahipler. Her bir kategori için ayrı ayrı ve kapsamlı programlar geliştiriyorlar. ABD’nin Reagan yönetiminde Üçüncü Dünya Ülkelerine karşı giriştiği yeni Haçlı Seferi’nin birinci cephesi, “kamuoyu imali”idi.

Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar bu seferin dışında kalamazdı. Üstelik kadınlar çocukları yetiştiriyor ve genç nesillerin öğretmenleriydiler.

NED-National Endowment For Democracy-Ulusal Demokrasi Fonu

NED, dünya ölçeğinde NGO’ların babası durumunda. 1982 yılında Ronald Reagan’ın, Doğu Avrupa’yı çökertmek için gündeme getirdiği ”Democracy Project”i çerçevesinde kurulan NED, dünyanın her yanındaki “sivil toplum kuruluşlarına” maddi destekte bulunuyor.

NED, ABD’de Kongre denetiminde oluşturulmuş bir para fonudur, resmidir. Bütçesi ve çalışmaları ABD Dışişleri ve Başkanının onayından geçtikten sonra Kongre tarafından denetlenir. Yani harcamalar resmidir; “govermental” yani “devlete bağlı”dır.

Devlet kurumlarının ve görevlilerinin giremedikleri yerlere girme olanağı sağlayan NED ve çevresinde oluşturulan örgütlerin çabalarıyla yabancı ülkelerde oluşturulacak demokrasi bağlantılarının ABD resmi yönetiminden bağımsız görünmesi temel ilkeydi.

Ocak 1983 tarihli NSC 77 kararıyla “demokrasi projesi” için uluslararası propoganda aygıtı kurulması kararlaştırılmıştı . İşte NED’in resmi görevi bu kararla şöyle tanımlanıyor: ABD politikalarını desteklemek için, uluslararası politik etkinlikleri planlamak, koordine etmek ve yürütmek. Kongre tarafından emrine verilen milyonlarca doları “sivil” kuruluşlara aktarıyor. NED, sendikalara yönelik operasyonda da önemli bir yere sahip. NED, sözde hükümet dışı bir kuruluş, ama başındaki görevlilerin çoğu ABD Ulusal Güvenlik Konseyi, CIA ya da USIA’da üstün başarı göstermiş Özel Savaş uzmanları. NED’in beyni Walter Raymond CIA’nın psikolojik savaş operasyonları nın eski sorumlusu. CIA eski başkanlarından Stanfield Turner’in “CIA, Gizlilik ve Demokrasi” adlı kitabında, örgütünün çeşitli kılıflar altında bu tür kuruluşlara nasıl para aktardığını anlatıyor: “1967 yılında CIA’nın yutdışındaki yararlı ve dost unsurları desteklemek için harcadığı para yılda 10 milyon dolara yükselmişti. Bu paranın büyük bir bölümü bizim sendikalar, öğrenci dernekleri, özel kuruluşlar aracılığıyla yutdışındaki benzeri kuruluşlara aktarılıyordu. Sendikalar, dernekler bir tür paravan kuruluş görevi yaparak para kaynağının CIA olduğu gerçeğinin öğrenilmesini önlüyordu. Böylece bizden para alan yabancı sendika ve derneklerin Amerikan kuklası diye anılmasını da önlüyorduk.”

NDI-National Democracy Institute-Ulusal Demokrasi Enstitüsü

NDI, NED’e bağlı Amerikan Demokrat Partisi’nin kuruluşu. Bütçesi NED tarafından, yani ABD bütçesinden karşılanıyor.

Ulusal Demokrasi Enstitüsü (NDI) Başkanı emekli Büyükelçi eski CIA elemanı Nelson Ledsky Cumhuriyet Gazetesi’nden Leyla Tavşanoğlu ile yaptığı röportajında NDI’i anlatıyor: “NDI 1983'te kuruldu. O dönemde iktidarda olan R. Reagan yönetimi, demokrasilere yardımcı olmak amacıyla bir fon ayrılmasını öngören bir yasa çıkardı. Yıllardır ABD Merkezi Haberalma Örgütü'nün (CIA) sınırlar ötesi bu tür faaliyetlerde bulunduğu konusunda şikâyetler vardı. CIA'nın başka ülkelerin içişlerine karışmasının önüne geçilmesi isteniyordu. Böylece 1983'te ''Ulusal Demokrasi Fonu Yasası'' (Entitlement Bill for the National Endowement for Democracy) Kongre'den geçti. Böylece bu paranın dört enstitü tarafından kullanılması da kararlaştırıldı. Bunlardan birisi Cumhuriyetçi Parti'yle bağlantılı olan Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitüsü (International Republican Institute-IRI) , öbürü de Demokrat Parti'yle bağlantısı olan Ulusal Demokrasi Enstitüsü'ydü (NDI). Bunlardan başka Center for International Private Investment-CIPI (Uluslararası Özel Yatırımlar Merkezi) var.

Bu, ABD Ticaret Odası'na bağlı. Dördüncüsü ise AFL-CIO adlı ABD Sendikalar Federasyonu' yla bağlantılı. Bunların hepsi de 1983'te kuruldu. Benim koordinatörlüğünü yaptığım NDI tıpkı Alman vakıflarına benzer bir yapıda. Bu Alman vakıflarının da Almanya'da siyasi partilerle bağlantıları var. Bunlardan üçü Türkiye'de etkin çalışmalar yapıyor. Biz kendimizi o Alman vakıflarının modeli üzerinde yapılanmış olarak görüyoruz. Dünya çapında, demokrat nitelikli siyasi partilerin yeni dünyaya ayak uydurmalarına, ayrıca yeni ortaya çıkan dünyadaki bu demokrasilerde sivil toplum çalışmalarına yardımcı olmayı amaçlıyoruz. Örneğin, bu bölgelerde seçime girmek isteyen adaylar, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, gençlik ve kadın örgütleri ile birlikte çalışmalar yapıyoruz. Avrasya ülkelerinde 10 büro kurduk.

En büyük büro Moskova'da. İkinci olarak Ukrayna'da, daha küçükleri de Bişkek, Almatı, Erivan, Bakû, Tiflis'te bulunuyor. Şimdi de Ankara'da bir büro açtık. NDI Türkiye'ye üç yıl önce geldi. O dönem İstanbul'da çok küçük bir büro kurduk. Türkiye'de ortaklık kurduğumuz bazı kuruluşlarla da konferanslar, seminerler düzenledik. Ama 1999'da, Türkiye'deki siyasi süreci etkilemek istiyorsak büromuzun Ankara'da olması gerektiğine karar verdik. Ankara'daki siyasi süreç bizi ilgilendiriyor. Ama esas ilgi alanımız parlamento. Biz parlamentoyu anahtar demokratik kurum olarak görüyoruz. Demokratik olmayan bir yasama organı olmadan demokrasi olamaz. 'Receteler oluşturmaya karar verdik' Farklı zamanlarda farklı projelerle ilgili çeşitli kuruluşlarla çalışıyoruz. İstanbul'da TESEV, TÜSES, TÜSİAD, Ankara'da Ka-Der, Türk Parlamenterler Birliği, TESAV, Türk Demokrasi Vakfı gibi kuruluşlarla çalıştık. Bazı Meclis komisyonlarıyla faaliyetlerimiz oldu. Özellikle Anayasa Komisyonu'yla ciddi temaslarımız oldu. İlki Muğla'da MUMİKOM adıyla başlayan Parlamento İzleme Komiteleri'yle çalıştık.”

IRI-International Republician Institute- Uluslararası Cumhuriyetçiler Enstitüsü

IRI, Bush’un Cumhuriyetçi Partisi’ne bağlı. Bütçesi NED ve USAID tarafından, yani ABD bütçesinden karşılanıyor. IRI’nin yönetim kadrosu da CIA’nın ya da Amerikan hükümetinin eski elemanlarından oluşuyor. IRI anlatıyor: 20 yıldan daha fazla bir süre önce, başkan Reagan Amerikalıları dünya ülkelerinin sağlam demokrasiler inşasına yardım etmeye çağırdı. Dünyadaki demokrasileri ilerletme amacına adanmış, kar amacı gütmeyen ve tarafsız IRI kapıları 1983 yılında açıldığı zaman başkan Reagan’ nın bu vizyonu gerçek oldu. Dünya çapındaki büyük amacı politik partilerin, iyi hükümetlerin, güçlü yurttaşlık kuruluşlarının ve şeffaf seçim yöntemlerinin geliştirilmesidir. IRI, 25 den fazla denizaşırı ofisinden ve Waşinghton’daki merkezinden, gönüllü uzman eğitimcilerini, seçilmiş memurlarını ve işini iyi bilen üyelerini sağlam demokrasilerin ve güçlü yapıların nasıl kurulduğunu öğretmek için dünyadaki 50’den fazla ülkeye gönderiyor. IRI bu süre içinde, 100’e yakın ülkede siyasi partilerin inşası içinde yurttaşların eğitimi, seçimlerin izlenmesi, iletişim tekniklerinin öğretilmesi, sivil toplumun ve sıradan insanların örgütlenmesi, kadınlarla çalışma ve gençliğin siyasi katılımlarını yükseltmek ve yasal idareleri geliştirmek için çalışıyor.”

George SOROS- OSI-Open Society Institute - Açık Toplum Enstitüsü ve "SOROS" Kimdir?

“Türkiye’nin en iyi ihraç malı ordusudur” diyen ABD vatandaşı. Darbe finansörü. Yedi milyar doları olduğu söyleniyor. Yönettiği paralar ulusal piyasaları alt üst ediyor. Açık toplum felsefesinin mimarı Karl Popper’in ve ülkemizdeki neo-liberallerin hayranlığını kazanmış olan, Friedrich von Hayek’in öğrencisi ve hayranı. Bu nedenle merkezi ABD’de olan Açık Toplum Enstitüsü’nün kurucusu. Kadife, turuncu ve sivil darbelerin yapıldığı her yerde ona rastlanıyor. Yugoslavya, Gürcistan, Ukrayna..gibi. Sivil sözcüğünün geçtiği her yerde aranması gereken isim. STK’ların fonlarını ve uluslararası ilişkilerini takip edin, mutlaka Soros çıkacaktır karşınıza. Bazen doğrudan, bazen dolaylı.

G.Soros, ABD dış politikasını yönlendiren, bazı kaynaklara göre de yöneten CFR (Council on Foreign Relations) örgütünün üyesidir. Soros, ABD siyasetine uygun olarak ülke pazarlarının sonuna dek açılmasını savunur. ABD’nin eski güvenlik yöneticileriyle kurulan örgütlerde yönetim kurulu üyesidir.

  • Güneydoğu Asya Krizi'nde başrol oynadı.

    Yugoslayva’da Amerikancı, mafyatik, faşizan muhalif gruplara kaynak aktaran, bu grupların siyasi liderlerine eğitim veren Soros'un vakıfları, Yugoslavya’nın parçalanmasına ve Sırbistan'da S.Miloseviç'in devrilmesine ve yerine Amerikancı işbirlikçilerin atanmasına önayak oldu. Soros, Open Society-Yugoslayva aracılığıyla “bilgi”, “sanat ve kültür”, “eğitim” ve “gençlik” vd. projeleriyle Yugoslayva’nın parçalanma sürecinde muhalafete milyonlarca dolar bağışlanmıştır.

    Malezya’da para piyasasının çökmesi üzerine IMF’nin ülkeyi terketmesini isteyen Malezya’da kampanya başlar. Devlet yönetiminin en uç noktalara dek yolsuzluğa battığını ilan edilir. Yayına sokulan liberal bir gazete öncülüğünde “temiz toplum-açık toplum” kampanyası başlar. Şiddet gösterileri yükselir. Yönetim, iktisadi düzeni rayına oturtmaya çabalarken, kampanya yükselir.. İstenen olmuştur. Bilumum “sivil örgütler” harekete geçerler ve Devlet başkanı Mahathir’i diktatör olarak ilan ederler. Malezya yönetimi Muhalefet yayınlarını Soros’un fonladığını açıklar. Malezya, vurulan bir açık toplum örneğidir. Venezuela’da, Chavez oyların yüzde 80’inden fazlasını alınca bir anda Amerikan yetiştirmesi muhalefet eylemlere başladı. Peru’da bu eylemleri örgütleyecek olan ABD yetiştirmesi muhalif lidere Soros’u bir milyon dolar verdiği sonradan ortaya çıktı. Venezuela’da ABD kasasından beslenen sivil (!) örgütlere yıllarca dolarlar akıtılmıştı. Eylemcilerin arkasında duran AB ve koalisyon ortakları eylemleri durdurmaya çalışan devlet yönetimlerini ‘insan hakları düşmanı’ ya da ‘diktatör’ ilan ederek iktisadi ambargoya yöneldiler. Venezuela’da her şeye rağmen halk yönetime sahip çıkınca, ABD’nin maşası örgütler parayla satın alınmış subaylarla birlikte askeri darbe yaptı. Ancak bu da başarılı olamadı.

    Gürcistan’da eski Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze, 2004’de gerçekleşen seçimlerde usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle düzenlenen protesto gösterilerini ve parlamento baskınını Soros’un finanse ettiğini açıklamıştı. Şevardnadze, yaptığı açıklamada Soros Fonu'na ülkenin içişlerine karışmaması yönünde uyarıda bulunurken, Soros, Saakaşvili'ye "Açık Toplum" ödülünü veriyordu. Nitekim daha önce Yugoslavya seçimlerinde de S.Miloseviç’e karşı kurulan muhalefet örgütünün sembolü ve sloganlarının aynısı, Gürcistan seçimlerinde de boy gösterdi. Soros’un Yugoslavya’da bu muhalefet örgütüne para yardımı yaptığı ortaya çıkmıştı. Soros’un aynı şeyi Gürcistan’da da yaptığı belgelendi.

    Kadife devrimde rol alan özel Rustavi-2 televizyonu ve gençlik örgütü 'Kmara’'yı vakıfları üzerinden finanse ediyor. Sadece gençlik örgütüne 500 bin dolarlık destek verildiği kaydediliyor. Tıpkı Peru, Venezuela, Malezya'da olduğu gibi. Soros’un Gürcistan eylem yöneticisi Kakha Lomaia, eylemlere New York'ta yapılan toplantıda karar verildiğini açıklamıştır. Ukrayna'da gerici darbede baş rol oynayan sivil örgütlere de eğitim ve maddi destek sunan Soros’un, Kafkaslar ve Balkanlar'da, cumhurbaşkanı, başbakan ve bürokratları, yolsuzlukları önlemek için maaşa bağladığı açıklandı.

    Soros, 80'li yıllardan beri sivil toplumculuğun şekillenmesi ve işlevlerinin çeşitlendirilmesi için aktif olarak çalışıyor. Açık Toplum projesinin taşıyıcısı ve uygulayıcısı elemanlar yetiştirmesi için, 1989'da eski Yugoslavya'nın Dubrovnik kentinde Orta Avrupa Üniversitesi' ni kurdu. 1991'de Prag'da 100 öğrenciyle başlayan eğitim, şimdi 40 ülkeden 829 öğrencisi ile Budapeşte ve Varşova şubeleri ile sürdürülüyor.
  • Açık Toplum Enstitüsü

    Soros, öncelikle Balkan ve Doğu Avrupa ülkelerinde onlarca vakıf kuruyor. Orta ve Doğu Avrupa, eski SSCB ülkeleri, Guatemala, Haiti, Moğolistan, Güney Afrika v.s kurulu Soros Vakıflar Ağı’nın ortak misyonu “açık toplumun gelişmesini desteklemek”tir. Bu vakıflara kaynak aktarmak, siyasi ve ideolojik müdahalelerini merkezileştirmek için inşa edilen "Açık Toplum Enstitüsü" örgüt “küresel düzeyde açık toplumu” hedefliyor. Soros'un sivil toplum kuruluşları, Balkan ve Doğu Avrupa ülkelerinde sosyalizmin çözülmesi ve ardından kaynaklarının talan edilmesinde ve siyasi sistemlerinin AB'ci ve ABD'ci bir çizgide yeniden yapılandırılması süreçlerinde kilit rol oynuyorlar.

    ATE’nin programları: Ekonomi, Sanat ve Kültür, Çocuk ve Gençlik, Dil, Sağlık ve İnternet Programları ATE’nin Newyork merkezli “ağ” programı; Orta ve Doğu Avrupa, eski SSCB, Moğolistan, Burma gibi ülkelerden öğrencilere, akademisyenlere ve profesyonellere akademik işbirliği olanakları sağlayan Budapeşte merkezli Burs Programı; kadın ve toplumsal cinsiyet konularında çalışan Soros Vakıfları'na destek vermek için oluşturulan Kadın Programı ve daha pek çok karmaşık, yaygın ve her konuda program.

    Bu fonlar ve programlarla yapılmak isteneni 1996’da Hırvatistan Devlet Başkanı Franjo Tudjman şöyle anlatıyor: “çalışmalarının içine 290 ayrı kurumu ve yüzlerce insanı almışlardır. Parasal desteklerle, liselilerden gazetecilere, üniversite profösörlerine ve akdemisyenlere, kültürel, ekonomi, bilim, adalet ve edebiyat çevrelerinin tümündeki her sınıftan ve her yaştan insanı kandırdılar.…amaç ları, Hırvatistan’daki mevcut otoritenin yerini alacak, kendilerine yandaş bir çevre yaratara, yaşamın tüm lanlarında denetimi ele geçirmektir.. Özetle, Hırvatistan’ın düzenini karıştırmak üzere devlet içinde devlet yaratmaya çalışıyorlar..

    Batılı NGO’lar ve Soros bu ülkelerde demokrasinin ve özgür basının gelişimi noktasında yerli sivil toplum kuruluşları ve muhalefet hareketleri ile yıllardır işbirliği içindeydi. Emperyalist merkezlerin NGO’ları Gürcistan ve Ukrayna’da “devrim”lerin motor gücü olan Kmara (Gürcistan) ve Pora (Ukrayna) adlı gençlik örgütlerinin oluşumunu üstlendiler ve finanse ettiler. Pora ve Kmara, Miloseviç’e darbe yapan Sırp gençlik örgütü Otpor ile yakın ilişkilere sahip ve bu örgütler uzun bir süredir Otpor’dan “devrim metotları”na yönelik eğitim aldı.

.
.
.


devamı (Türkiye Ağı) için :arrow: George SOROS Açık Toplum Enstitüsü Türkiye Ağı
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Şu dizine dön: NED ve Diğerleri

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x