Yeni Osmanlıcılık BOP’un yeni ismi mi? Davutoğlu ve Fuller..

Yeni Osmanlıcılık BOP’un yeni ismi mi? Davutoğlu ve Fuller..

İletigönderen Başkomutan » Pzr Haz 13, 2010 19:09

Yeni Osmanlıcılık nedir?


AKP döneminde özellikle Ortadoğu ve Afrika eksenli götürülen Türk Dış Politikasını “Yeni Osmanlıcılık” olarak nitelendirenler olduğu gibi Ahmet Davutoğlu bu politikayı “merkez ülke”, “çok kulvarlı politika”, “statejik derinlik” gibi değerlendirmelerde bulunuyor. (Ahmet Davutoğlu Küre Yayınları 2001 İstanbul, Stratejik Derinlik: Türkiye’nin Uluslararası Konumu)

Yeni bir politika mı?

“Aslında AKP’nin dış politikada izlediği yol Özal politikalarının bir devamı niteliğinde. Kaldı ki bir önceki Ecevit hükümeti Dışişleri Bakanlığı başta Dışişleri Bakanı İsmail Cem olmak üzere bu konjonktürü değerlendirmeye çalışmış ve “Komşuluk Forumu” adı verilen bir süreci başlatmıştır”.(Özlem Tür) “Türkiye ve Ortadoğu Gerilimden İşbirliğine, Zeynep Dağı” Ak Partili Yıllar: Doğudan Batıya Dış Politika, Orion Yayınevi Ankara 2006.

AKP hükümetinin bu sürecin bir devamı olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Peki, Davutoğlu’nun ortaya koymaya çalıştığı dış politika anlayışı nedir?

1- Türkiye Ortadoğu’da aktif olmalı, değilse Ortadoğu Türkiye’de aktif olur. PKK sorunu da bunun somut örneğidir.

2- Ankara Hükümetleri Osmanlı’nın mirasçısı olduklarını hep reddetmişlerdir. Oysa Ortadoğu coğrafyasına baktığınızda Osmanlının devamındadır Türkiye. Gerek tarihi gerekse kültürel ve dinsel bir doku birlikteliği söz konusudur.

Davutoğlu’nun bu yaklaşımı kendisi isimlendirmemişse de Osmanlı’ya sürekli atıfta bulunması nedeniyle “Yeni Osmanlıcılık” olarak değerlendirilmiştir. Ancak buradaki esas önemli nokta şu.

AKP döneminde Türk Dış Politikasının, iç politikanın “dönüşümünden” kaynaklanan derin bir dönüşümden geçtiği ve bunun kendisini başta Orta Doğu olmak üzere bütün dış politika sürecinde gösterdiği dile getirildi. Bu bağlamda Türk Dış Politikasını açıklamak için “Yeni Osmanlıcılık” ve daha yaygın olarak “yumuşak güç”(soft power) kavramları kullanılır oldu.

“Özal’ın Cumhurbaşkanlığı yıllarında gündeme ilk kez gelen “Yeni Osmanlıcılık” Özal’ın ölümünden sonra gündemden düşmüştür. Keşfedilmesi yeniden AKP dönemine denk gelse de esas itibariyle yukarda da yazıldığı gibi başta Davutoğlu olmak üzere “Osmanlıcılık” kelimesi yerli literatürden ziyade yabancıların kullandığı bir kavram olmuştur. Bütün bunları bu kadar detaylandırmamızın elbette nedenleri var. Neyse devamla “Yeni Osmanlıcılık” bazen daha farklı da tanımlanan bir dönüşümün bir ayağı Türkiye’nin dış politikada aktif olmasını öngörürken, bir diğer ayağı da Türkiye’deki siyaseti bu dış politika kavramı üzerinden dönüştürmekti.

Yeni Osmanlıcılık Türkiye’nin iç ve dış politikasında kapsamlı bir dönüşümü, Kemalizmin, toplumun, kimliğin yeniden tanımlanması ve sorgulanmasını içermektedir. Bu süreçte başta laiklik ve Kürt meselesinin öne çıktığını gördüğümüz gibi bunların da yeniden tanımlanması ve din eksenli yorumlamalarının olduğunu görmekteyiz. Bu yüzden şunu da söylemek doğru olur. Yeni Osmanlıcılığı sadece Türk dış politikası eksenli görmemek gerek. Kemalizmin karşısında bir yeni düzen olarak da algılanmaktadır. Ancak bu algıya rağmen gerçek hiç de gösterilmeye çalışıldığı gibi değildir”.

Yeni bir metod değil

Davutoğlu’nun sözünü ettiği çok kulvarlı bu dış politika, Türk Dış Politikasında yeni bir metod değildir.

Türkiye özellikle 1960’lardan sonra Ortadoğu’da aktif roller almıştır. Özellikle 1967-1973 Arap-İsrail savaşları sırasında Türkiye açık bir şekilde Araplardan yana tavır almıştır. Yine 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı Türkiye’nin önemli dış politika açılımlarından birisidir. Aslına bakılırsa bir siyasetin yeniden gündeme getirilmesidir.

Türkiye gerçekten “Soft Power” mıdır?

“Türkiye’nin Orta Doğu Bölgesinde aktif diplomaside gözle görülür bir artış olmakla birlikte bunun bir bölgesel (yumuşak) güce dönüştüğü, inandırıcı ve ikna edici değildir. AKP döneminde iç politikada derin bir ayrışma ve bölünmeye giden Türkiye kaldı ki liberal-Kemalist-İslamcı çizgide giderek kutuplaşmıştır. Yani Ortadoğu’da istikrar üretmeye çabalayan Türkiye kendi içinde istikrarsızlaşmaya ve halk düzeyindeki gözle görülen Kürt-Türk ayrışması giderek belirgin hale gelmeye başlamıştır.”

Bölgede gelişen son Türkiye-İsrail ilişkilerine belki de bu açıdan bakmalıyız. Daha detaylı bilgi için bakınız “Bir Dönüşümün Bilançosu” AKP Kitabı, İlhan Uzgel, Bülent Duru, Phoenix Yayınevi Şubat 2009.


NURİYE ATABEY









Yeni Osmanlıcılık BOP’un yeni ismi mi?


Geçen hafta sizlere kısaca “Yeni Osmanlıcılık”ın nerden çıktığını, ne demek olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Aslında çok özet geçtik hani, yerimiz dar diye. Yoksa oyunu biliyoruz. Öyle bir oyun ki şaşırıp kalıyorsunuz.

Oyunun ilk adı “Büyük Ortadoğu Projesi” idi. Hatta bunu o zamanlar şöyle ifade etmiştim. “Büyük Ortadoğu’nun İşgali” ama bunu böyle söylemeyeceklerdi herhalde. Kulağı tırmalıyordu ve acı çağrıştırıyordu. Çünkü projenin gerçek amacını ortaya koyuyordu bu isim. O dönem bağırıp çağırmamıza, hatta ilk Telafer saldırısında gazeteci olarak bölgeye gitmek için müracaat ettiğimizde engellenmemize herkes kulağını tıkamıştı.

Irak Büyükelçiliği önce vizelerimizi vermişti sonra ne olduysa iptal edip bölgeye gitmemize engel olmuştu. Hayretler içerisinde kalıp bangır bangır ART’de bunu anlatmaya çalışmıştım. Orada masum insanlar öldürülüyor, cenazelerin bile kaldırılmasına izin verilmeyip sokaklarda adeta hayvan ölüsü gibi ortada bırakılıyordu.

Ebu Gureyp bir utanç abidesi olarak sadece bu yüzyılın değil gelecek yüzyılın da hafızasına kazınıyordu. Gazeteci olarak bölgeye gidip haberciliğimizi yapmak istedik. Oradaki çaresiz insanların sesi olmak bu görüntüleri dünya kamuoyu ile paylaşmak istedik. Engellendik, gidemedik. Fakat heyhat liboş medya ve yandaş medyadaki Müslüman sever kardeşlerimizden bir teki bile kalkıp bir tek kelime etmediler, edemediler. Şimdi insan hakları savunuculuğunu kimseye bırakmayan bu gazetecilerimiz neredeydi? Kaldı ki o dönemde henüz adımız “komplocu” idi “Ergenekoncu” olmamıştı bile. Yani gönül rahatlığı ile korkmadan bizi destekleyebilirlerdi.

    Keza Felluce, Kerkük’deki katliamlara bu “müslüman sever kardeşlerimiz” bırak miting yapmayı sesini bile çıkartmadılar. Netice, Irak’ta 1.5 milyon Müslüman ve Türk’ün öldüğü, yüzyılın en büyük katliamına karşı üç maymunu oynadı bu demokrat, liberal ve insan hakları sevicileri. O yüzden şimdi inandırıcı olamıyorsunuz. Hiç kusura bakmayın. Şov yaptınız ama masum ve gerçekten inanmış insanlarımızı kullandınız. O gemide ölen vatandaşlarımızın hesabını kimden, nasıl soracağız bilmiyorum. Neyse esas meseleye dönersek, Türk Dış Politikasında Türkiye’yi Ortadoğu’da bir güç haline getireceğiz ya da geldi söylemi inandırıcı olamıyor. Çünkü Irak işgali sırasında aynı hükümet görevde olmasına rağmen neden Türkiye o dönemde “bölgesel güç” olamadı? Ya da birileri bunu istemedi mi? Artık proje olmaktan çıkmış bizzat uygulanan “Büyük Ortadoğu Projesi” buna izin vermedi mi?


Davutoğlu ve Fuller’in inanılmaz benzerliği

ABD’nin Irak işgali sadece Türkiye’de değil İslâm coğrafyasının tamamında büyük bir nefretle karşılandı. BOP iddia edildiği gibi demokrasiyi değil bölgeye kan ve katliamı getirmişti çünkü. Dolayısıyla Ortadoğu’daki şekillenme devam etmeliydi ama bu tepkiyi de ortadan kaldırmak gerekti. Peki, eskiyi yeni gibi ortaya koymak fikri nereden çıkmıştı? Burada sahneye Graham Fuller çıkıyor.

Bilindiği üzere 1990’lı yılların başından bugüne ilginç tezleri ile dikkatleri çekiyor. Fuller’in birbirinden ilginç çalışmaları var. Örneğin Sovyet Bloku’nun yıkılmasından sonra ortaya attığı ve Ian Lesser ile birlikte yazdığı “Turkey’s New Geopolitics: From Balkans to the Western China, Westview Press,1993 adlı kitabında ”Adriyatik’ten Çin Seddine kadar Türk Dünyası“ fikrini ortaya atmıştır.

Fuller bu çalışmayla yetinmemiş Yeni Dünya düzeni içerisinde Türkiye’nin nerede olması gerektiği konusunda yeni bir çalışmayla ortaya çıkmıştır. Bu çalışmasında ise sıkça Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” kitabını kaynakça göstererek “Yeni Bir Türkiye Cumhuriyetini” tanımlamıştır.

Graham Fuller “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” Timaş Yayınları, İstanbul 2008. Fuller bu çalışmasında ise Büyük Ortadoğu Projesinin Türk kamuoyunda yarattığı olumsuz etkilerin farkında olarak AKP’nin ABD ile dış politikadaki bağını kopartmaya çalışmış yani gizlemiştir. BOP dolayısıyla Türkiye’de yükselen anti- Amerikancı politikalar bunun başlıca nedenlerinden biridir. Çünkü AKP’nin dış politikadaki ABD yansımasının Türkiye’deki hem iç hem de dış politikadaki çabalarında ciddi sorunlar yaratmıştır.

Fuller bu yüzden Türkiye’nin Ortadoğu politikasının bir parçası haline geldiğini söylerken bunun Türkiye’nin “içsel” etkenlerinden kaynaklandığını özellikle vurgulamıştır. (Türkiye’nin geçmişiyle barışması, İslâm’la uzlaşması.) Proje bir anlamda BOP’un bir devamı ya da aslında yeni adlandırılmış hali olarak da düşünülebilir mi? Fuller’in tezleri Davutoğlu’nun tezleriyle bu bağlamda birebir örtüşmekte. Çünkü Davutoğlu da aslında var olan ve bilinen bir dış politikayı kullanarak içine Osmanlıcılık öğeleri, dinsel, tarihsel unsurlar katarak “Türkiye’nin geçmişiyle barışması”, “uzlaşması” diyerek Fuller ile bu bağlamda örtüşmüştür.

Türkiye’nin şekillenen yeni dünyada küresel dış politikanın bir unsuru olduğundan çok, merkezde “soft power” bir güç olduğu söylemi benimsenerek aslında BOP’un kendisini dış politikada gizlenmiş olmuyor mu? Daha açık soralım. Türkiye bölgede önce BOP’un “eşbaşkanı” iken şimdi ”bölgesel güç“ olarak ortaya BOP’un “uygulayıcısı” olarak mı çıktı?

NURİYE ATABEY
13 Haziran 2010
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Yeni Osmanlıcılık BOP’un yeni ismi mi? Davutoğlu ve Fuller..

İletigönderen Türk-Kan » Pzr Haz 13, 2010 19:27

Davudun Oğlu'nun Derin Stratejisi için bakınız: :arrow: http://www.guncelmeydan.com/pano/ahmet-davutoglu-ve-kurt-meselesi-t22144.html

Nuriye ATABEY yazdı:Türkiye bölgede önce BOP’un “eşbaşkanı” iken şimdi ”bölgesel güç“ olarak ortaya BOP’un “uygulayıcısı” olarak mı çıktı?

Vamık VOLKAN ne diyor Nuriye Hanım?
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Yeni Osmanlıcılık BOP’un yeni ismi mi? Davutoğlu ve Fuller..

İletigönderen Başkomutan » Pzr Tem 11, 2010 21:13


"CIA pençesinde açılım"

Başlık bana ait değil. Kitabın yazarı yılların deneyimli Washington muhabiri Yılmaz Polat’a ait. Kitap yeni çıktı. Diğer iki kitabı “Washington’da Akrobasi” ve “CIA’nın Muteber Adamı” nın devamı olarak da okuyabilirsiniz. (Ulus Dağı Yayınları Ankara Temmuz 2010)

Derinlemesine ve salt yalın bir gerçekçilikle okuyacağınız müthiş bir çalışma. Ezbere değil tamamı belgelere dayanan gerçek bir gazetecilik örneği. Türkiye’de önümüzdeki dönemde bu konuyla ilgili yapılacak olan çalışmalara kaynak oluşturacak bir kitap.

Kitap 1980 ihtilalinden bir yıl önce, 1979 yılında CIA başkanı emekli Amiral Stansfield Turner’ın hazırlattığı “Kürt Raporuyla” başlıyor. “The Kurdish Problem in Perspective” adını taşıyan rapor ABD Ulusal Güvenlik Dairesinde dağıtılıyor. Rapor bölgedeki Kürtleri derinlemesine incelediği gibi dönemin Ecevit hükümeti politikalarının ve Türk ordusunun hareketlerinin de çok yakından izlendiğini gözler önüne seriyor.

Raporda Türk hükümetinin bölgeyi kalkındırma hamlelerinin önündeki oldukça önemli bir engelden söz ediliyor.

“Kürt Liderler kalkınmanın ve modernizasyonun geleneksel sosyal yapıyı değiştireceği ve kendi konumlarını sarsacağından korkuyorlar, bu nedenle Ankara’nın Kürt bölgelerine yardım girişimlerine karşı istekli görünmüyorlar. Nüfuzlu Kürtler, çoğu kez devletin yerel işlere karışmayacağı güvencesiyle karşılığında kendilerine bağlı olan Kürtlerin oylarının o siyasal partinin adaylarına verileceğini vaad ediyorlar” (Sf.12)

Sadece Türkiye’deki Kürtlerin değil İran ve Irak’taki Kürtlerin o dönemden başlayarak ABD politikalarında nasıl kullanıldıklarını gördükçe, hergün TV’ye çıkıp mağduru oynamaya kalkan sözüm ona Kürt aydınlarının neyin karşılığında bunu yaptıklarını anlıyorum.

Türkiye’nin sonradan isimlerini sıkça duyacağı, ama o yıllarda tanınmayan, bilinmeyen ABD’deki oyun kurucuları (stratejistler) da yavaş yavaş sahneye çıkmaya başlıyorlardı. Bu ekipler uzun yıllar dünyanın başını ağrıtacaktı.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik danışmanı Zbigniew Brezinski, CIA görevlisi Paul Henze, karanlıklar Prensi Richard Perle, Paul Wolfowitz, Graham Fuller gibi.

Kürt- İslam operatörü Fuller

Fuller, Türk-Kürt-İslam sentezini birleştirip Türkiye’nin jeopolitik yapısını irdeledi. Fuller kısa sürede Kürt-İslam uzmanı oldu. CIA’dan emekli olduktan sonra Rand Corporation adlı araştırma kurumunda uzman olarak çalışmaya başladı. “Türkiye’de İslam Köktendinciliğinin Geleceği” adını taşıyan ve Prof. Sabri Sayar ile birlikte Pentagon için hazırladığı 80 sayfalık rapor, tarikatlar ve Kürtçülerin yol haritası oldu.

“Türkiye’nin Kürt etnik azınlığı
, İslamcı hareketin geleceğinde aşırı soldan ya da aşırı sağdan daha önemli bir etken olabilir. Kürtlerin büyük çoğunluğu muhafazakar Sünni’dir. Ne var ki Türkler Hanefi hukuku öğretisini izler, Kürtler ise Şafi tarikatındandır.” (Sf 43-44)

Kitabı okudukça içim sızladı.

ABD adına casusluk yapan üst düzey Türk görevliler mi ararsınız, Türkiye- Amerika arasındaki gizli görüşmelerin içeriğinin bir gün sonra Kürt Lobicilerin eline geçmesini mi ararsınız, PKK hareketini bir tarafta terör listesine alırken bir taraftan resmen dolaylı yönlerden tanınmasını mı arasınıız. Ya da yıllarca “Çekiç Güç” denilen yapılanmanın CIA raporlarında “Çekiç Güç’ün görevi sürdükçe Kürtlerin kendi kurdukları kurum v.s özerkliklerini koruyacaklarını” okurken hangi demokratlık diyorsunuz.

“Basit birkaç çapulcudur, büyütülecek bir şey yok” diyerek başlanılan noktadan geldiğimiz noktada binlerce insanımızın kanının akmasına neden olan 30 yıllık terör olaylarının gerçek nedenlerini görüyorsunuz. Görüyorsunuz ve Türk Devleti’nin ne olduğunu anlamaya terörün kökünü kurutmaya çalıştığı yıllarda oyunun çoktan planlandığını okuyorsunuz. Bu kitabın çok çok okunmasını, ama özellikle tv’lere çıkanların dikkatlice okumasını tavsiye ediyorum.


Nuriye ATABEY
11 Temmuz 2010
YENİÇAĞ






cemaatten-maas-alanlar-kim-ergenekon-is-our-reality-t25756.html
En son Başkomutan tarafından Pzr Tem 11, 2010 21:18 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Yeni Osmanlıcılık BOP’un yeni ismi mi? Davutoğlu ve Fuller..

İletigönderen Osman_Pasa » Pzt Tem 12, 2010 0:54

AKP ve Davutoglun'da tipik islami romantizmin ornekleri var , kudus'ta namaz kilmak , Filistine sahip cikmak vs ... Adama sormazlar mi once sen kendi sehitlerine yetimlerine sahip cik sonra Filistine yonel ama yapacak birsey yok 50 yil bu dogrular ile yetismisler ...

Amerikan ekseninden cikmayi bir kere denediler, Iran olayinda ama enseye tokat geldi. Hayal ile cocuksu fantaziler ile dis politika yonetilmez ..

Turkiye'nin en ciddi sorunu dis politikayi bilen burokratlarinin yetersizligi , ne bu hukumette ne de , muhalefette yeterli eleman yok .. Tabi midesiz vicdansiz bati ilede nasil bir ortamda uzlasacagiz o da ayri bir mevzu ama en azindan ince politika bilen kurt burokratlar lazim bize ...
Kullanıcı küçük betizi
Osman_Pasa
Üye
Üye
 
İletiler: 108
Kayıt: Çrş Şub 03, 2010 1:16


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x